Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bebekte Dolaşım Mucizesi (1 Kullanıcı)

guzelim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
46
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bebekte Dolaşım Mucizesi
Prof.Dr. Ömer ARİFAĞAOĞLU
Sanki içi su dolu küçük bir vagonunun içindeydi, nefes alamıyor, bir şeyler yiyip içemiyordu. Yaşaması için gerekli oksijeni bir kordon vasıtasıyla, oksijen tüpünden alır gibiydi. Besin maddelerini bir damarına takılmış kateterden hazır olarak alıyordu. Komada değildi. Ellerini, kollarını hareket ettirebiliyordu, ama hareket kabiliyeti sınırlı idi; çünkü kol ve bacaklarını hareket ettirmek istediğinde yumuşak bir duvara çarpıyordu. Yürümesi imkânsızdı; çünkü kalın bir kordonla vagonun yumuşak duvarına bağlıydı. İdrarını, içinde yüzdüğü sıvıya yapmak mecburiyetindeydi. Ancak bu, onu hiç rahatsız etmiyordu. İçinde bulunduğu vagon bazen duruyor, bazen de sallanıyordu. Bu nasıl bir yerdi böyle? Bir sıkıntısı yoktu, ama yine de ‘ben neredeyim, neden buradayım ve ne zaman dışarı çıkacağım?’ diye merak ediyordu. Bu karanlık yerden bir an önce çıkmak, kendini bu vagona bağlayan kordondan kurtulmak ve normal bir insan gibi nefes almak, yemek, içmek ve konuşmak istiyordu.
Önce içinde bulunduğu su boşaldı. Daha sonra dar bir kanaldan dışarı çıkarıldı. Ancak o ana kadar hiç nefes almadığını düşündü. Üstelik nefes almayı da bilmiyordu. Onun dünyaya gelmesine yardım edenler de, nefes almamasından endişe ediyorlardı. Mutlaka nefes almalıydı; ama nasıl? Önce kalçasına hafif bir tokat atıldığını hissetti. Âdeta nefes almıyor diye cezalandırılıyordu. Hemen kendini toparladı ve bütün gücüyle ilk nefesini aldı. İlk nefesten sonraki nefesler, Yaratan’ın izniyle otomatik bir mekanizmayla devam etti.
Bebeğin anne karnındaki durumunu ve doğum esnasında yaşadıklarını tasvir eden yukarıdaki satırlar bir hakikate ışık tutmaktadır. Anne karnındaki bebek bir sıvı içinde yüzmektedir. Gebeliğin ilk dönemlerinde anne karnındaki bebeğe sevk-i ilâhî ile nefes alma hareketleri yaptırılır. Ancak bu sadece hareketten ibarettir; çünkü bu ortamda hava olmadığı için nefes alınamaz. Daha sonraları ise bebeğin içinde bulunduğu, idrar ve dışkısını yaptığı sıvı, akciğerlere kaçmasın diye fetüse nefes aldırılmaz. Besin maddeleri ve oksijen, anneden plâsentadaki kan damarları vasıtasıyla bebeğe verilir. Doğumuma yakın zamanlarda bebek, bağırsaklardan dökülen hücrelerden ibaret az bir zararsız dışkıyı (mekonium), içinde yaşadığı sıvıya çıkarır. Bu sıvı bebek tarafından yutulur ve bununla çok az da olsa dışkı üretilebilir. Ancak bu durum bebeğe herhangi bir zarar vermez. Çünkü bebeğin çıkardığı dışkı hiçbir zehirli madde ve mikrop taşımaz. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, gebelik süresi 9 ay 10 gündür (40 hafta). Bu süre sonunda doğum gerçekleşmezse bebek sıkıntıya girebilir.
İlk nefesin alınması, doğum esnasındaki en önemli zorluklardan biridir. Doğumdan önce içleri su ile dolu olan akciğerler, doğumla birlikte hava ile doldurulacaktır. İlk nefes almada akciğerler âdeta yırtılarak içleri hava ile doldurulur. Bu sebeple ilk nefesi almak, doğum esnasında yorulmuş ve oksijensiz kalmış bebek için oldukça zordur; çünkü ilk nefeste normal soluk alıp vermelerde gerekli olan negatif basıncın ortalama 10 katı bir negatif basınç gereklidir. Bebek doğmadan önce akciğerlere hava gitmemesi, kirli kanın da anne vasıtasıyla temizlenmesi sebebiyle kalbden, akciğerlere kirli kan pompalanmaz. İlk nefesle birlikte kalbden akciğerlere temizlenmek üzere kan gönderilmesi başlatılır. Dolayısıyla ilk nefesle birlikte solunum kaslarının çok güçlü kasılması gereklidir. Bu zorluk sebebiyle nefes almasında problem olan bebekler, hafifçe vurularak ağlatılır; bununla onların nefes almaları sağlanmaya çalışılır. Nefes almaya başlayan bebeğin kanı ilk defa kendi akciğerleri vasıtasıyla oksijenlenir. İlk nefeste alınan hava miktarı sonrakilerden en az iki kat fazladır. Bunun sebebi, ilk nefesle alınan havanın bir kısmının devamlı tazelenerek, akciğerlerde kalmasıdır. Kişi ne kadar güçlü nefes verse de, akciğerlerdeki havanın tamamı dışarı çıkarılmaz, her durumda akciğerde kalan bu havaya ‘tortu havası’ denir.

Zamanında değiştirilen dolaşım sistemi
Doğumdan önce bebekteki kan dolaşımı, doğumdan sonraki kan dolaşımından oldukça farklıdır. Plâsentada temizlenerek göbek kordonunundaki umblical vena içinden dönen temiz kan, doğumdan sonra kapanacak olan özel bir damarla (ductus venosus) bebeğin kalbine gelir. Bu temiz kan alt ana toplardamar (vena cava inferior) vasıtasıyla kalbin sağ kulakçığına, oradan da doğumdan sonra kapanacak olan kulakçıklar arası delikten (foramen ovale) sol kulakçığa geçirilir. Bu esnada temiz kan, kalbin diğer yarısına gelen kirli kan ile kısmen karışmış olur. Kanın karışmayan bol oksijenli kısmı ise büyük nispette sol karıncığa; oradan da bebeğin beyin damarlarına pompalanır. Bu esnada karaciğere çok az kan gider; çünkü doğumdan önce bebeğin karaciğerinin vazifesi de annenin karaciğerine yüklenmiştir. Bebekte beyin dışındaki organlar temiz ve kirli kan karışımıyla beslenirken, beyin dokusunun temiz kanla beslenmesi mu’cizevî bir hâdisedir.
Kollardan ve beyinden gelen kirli kan, üst ana toplardamar (vena cava superior) ile sağ kulakçığa; oradan da sağ karıncığa geçer. Bu oksijence fakir kirli kan, alt ana toplardamardan sağ kulakçığa gelen temiz kanla karıştırılmaz. Özetle; sağ kulakçığa üst toplardamarla gelen kirli kanla alt ana toplardamarla gelen temiz kan, aynı minik odacıktan geçer; ama birbirleriyle karışmaz. Karışmama hâdisesinin sebebi, temiz kan ile kirli kanın akım yönlerinin farklı olması gösterilmektedir. Ancak sadece akım yönündeki farklılıkla bunun izahı zordur. Kadîr-i Sâni ve Kadîr-i Alîm burada mu’cizevî bir işlemin gerçekleşmesini sağlamaktadır. Sağ karıncıktan akciğer atardamarına pompalanan kirli kan, akciğerler nefes almadıkları ve doğumdan önce oksijen bulundurmadıkları için, doğumdan sonra kapanacak olan bir damar (ductus arteriosus) vasıtasıyla ana atardamara ve oradan da temizlenmek üzere plâsentaya pompalanır. Doğumdan önce kanın içinde yol aldığı üç damar, doğumdaki ilk nefesle birlikte kapanmaktadır. Bu kapanma; insanı hayrete düşüren mu’cizevî bir hâdisedir.
Bebekte, doğumla kapanan damarlar
1- Ductus arteriosus: Doğumdan önce kalbden akciğerlere oksijenlenmek üzere kan pompalanmaz; çünkü bebek nefes almamakta ve akciğerler çalışmamaktadır. Kalbden akciğere doğru pompalanan kan, doğumdan sonra ilk nefes almayla kapanacak olan bir damarla vücudu besleyen ve ‘aort’ adı verilen büyük atardamara pompalanır. Bu noktada bebekte kısmen temiz kanla kirli kan karışmaktadır. Ancak bu karışma bebeğe zarar vermemektedir. Çünkü özellikle beyin sadece temiz kanla beslenmektedir. Eğer ilk nefesle bu damar kapanmazsa yeni doğan bebekte temiz kan, kirli kana karışır ve çocukta kalb yetmezliği ortaya çıkar. Bu rahatsızlıkta önce ilâç tedavisi denenir, olmazsa ameliyat yapılır.
Peki nasıl oluyor da hemen ilk nefesle damar kapanıyor? Doğumla birlikte sebepler plânında bu damarda kasılma ortaya çıkarılır ve damar büzülür. Böylece damardan kanın geçmesine izin verilmez. Daha sonraları ise damar tamamen örülerek kapatılır. Doğumdan önce bu damardan oksijensiz kan geçmektedir. Oksijen azlığı damarlarda genişlemeye sebep olmaktadır. Doğumdan sonra ise bu damar ilk nefesle birlikte bol oksijenli temiz kana mârûz kalır. Oksijen erişkin insanda damarların büzülmesine sebep olur. Doğumla birlikte bol oksijene mârûz kalması sebebiyle bu damarın kapandığı hususunda bilim adamları hemfikirdir. İleri sürülen bir diğer sebep ise, bebeğin doğumla plâsentadan ayrılmasıdır. Zîrâ plâsenta bol prostaglandin hormonu salgıladığından, doğumla birlikte bebekte prostaglandin seviyesi azalmakta ve bu da damarın kapanmasına sebep olmaktadır. Ancak ne prostaglandin seviyesindeki bu azalma, ne de bol oksijen diğer damarlarımıza bir zarar vermemekte, onlarda herhangi bir büzülme ve kapanmaya sebep olmamaktadır.
2- Ductus venosus: Doğumdan önce, karın iç organlarından gelen kan ile plâsentadan gelen temiz kan birleşerek alt ana toplardamara akar. Bu kan karaciğere uğramaz; çünkü karaciğer hem daha metabolik işlemleri yapmak için olgunlaşmamıştır, hem de annenin karaciğeri bebeğin karaciğerinin çalışmasına gerek kalmayacak tarzda mükemmel çalışmaktadır. Doğumdan sonra bebek göbek kordonu kesilince, plâsentadan gelen temiz kan da kesilmiş olur. Doğumdan sonraki 1-3 saat içinde ductus venosus kasılır ve kan akımı durur. Neticede kan ana toplardamara doğru akamayınca karaciğere akmak zorunda kalır. Bu durumda karaciğere kan akımı doğumdan önceki döneme göre aşırı artmış olur. Artık bebeğin karaciğeri çalıştırılır. Daha sonra ductus venosus örülerek tamamen kapanmış olur.
Ductus arteriosusun kapanmasıyla ilgili bazı teoriler olsa da, bu damarın doğumdan hemen sonra âniden neden kapandığı tam bilinmemektedir. Bu damar kapatılmamış olsa, karaciğere kan akımı sıfıra yakın olur, neticede kısa sürede çok sayıda metabolik hastalıklar ve karaciğer yetmezliği sebebiyle ölüm ortaya çıkardı. Şâfi-i Alîm, doğum ile bu damarın mutlaka kapanmasını takdir etmiştir.
3- Foramen ovale: Bu delik, kalbde iki kulakçık arasında bulunmaktadır. Bebek doğmadan önce, yukarıda açıklandığı üzere sağ kulakçıktaki temiz kanın, sol kulakçığa geçmesi gereklidir. Ancak bu deliğin doğumla birlikte kapanması gereklidir. Bebeğin ilk nefes almasıyla sol kulakçıkta kan basıncı artar ve kan tersine, soldan sağa akmaya çalışır. Ancak bu delikte yönü soldan sağa doğru olan bir valf vardır. Kan doğumla birlikte anne karnındakinin tersine soldan sağa akmaya çalışınca, valf foramen ovaleyi kapatır ve temiz kanın kirli kan ile karışması engellenir. Daha sonra bu delik tamirci hücreler tarafından tamamen örülür ve kapanır. Eğer kapanmazsa kalbde temiz kanın kirli kana doğru akmasına yol açan bir anormallik başlar. Bu durum çocukta kalb yetmezliğine sebep olur. Bunun ameliyatla veya son zamanlarda geliştirilen çeşitli metotlarla kapatılması gerekir.
Sadece âciz ve şuursuz bebeğin değil, annenin de farkında olmadığı bütün bu mekanizmalar, bize gayet normal gözüken hayatımızın anne karnından itibaren ne kadar hassas dengeler üzerinden, sebepler üstü bir lütufla bahşedilip devam ettirildiğini gösteriyor.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt