Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bedizüzzaman Hazretlerinin(R.A.) Münâcât'ı (1 Kullanıcı)

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Ya İlahî ve ya Rabbî! Ben îmanın gözüyle ve Kur'anın talimiyle ve nuruyla ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın dersiyle ve İsm-i Hakîm'in göstermesiyle görüyorum ki: Semavatta hiçbir deveran ve hareket yoktur ki; böyle intizamıyla(düzen) senin mevcudiyetine işaret ve delâlet etmesin. Ve hiçbir ecram-ı semaviye(gök cisimleri) yoktur ki; sükûtuyla gürültüsüz vazife görerek direksiz durmalarıyla, senin Rubûbiyetine ve vahdetine(birliğine) şEhadeti ve işareti olmasın. Ve hiçbir yıldız yoktur ki; mevzun(ölçülü) hilkatıyla(yaratılışıyla), muntazam(düzenli) vaziyetiyle ve nuranî tebessümüyle ve bütün yıldızlara mümaselet(benzeyiş) ve müşabehet(benzeyiş) sikkesiyle senin haşmet-i uluhiyetine(ilahlığının büyüklüğü) ve vahdaniyetine işaret ve şEhadette bulunmasın. Ve oniki seyyareden(gezegen) hiçbir seyyare yıldız yoktur ki; hikmetli hareketiyle ve itaatli müsahhariyetiyle(itaat) ve intizamlı vazifesiyle ve ehemmiyetli peykleriyle(uydu) senin vücub-u vücuduna şEhadet ve saltanat-ı uluhiyetine işaret etmesin!..

Evet gökler; sekeneleriyle(sakinleriyle), herbiri tek başıyla şEhadet ettikleri gibi, heyet-i mecmûasıyla(her şeyiyle) derece-i bedahette(açıklık derecesi), -ey zemin ve gökleri yaratan yaratıcı!- senin vücub-u vücuduna öyle zâhir(açık) şEhadet.. -ve ey zerratı(atomları), muntazam mürekkebatıyla tedbirini gören ve idare eden ve bu seyyare yıldızları manzum(düzgün) peykleriyle döndüren, emrine itaat ettiren!- senin vahdetine ve birliğine öyle kuvvetli şehadet ederler ki, göğün yüzünde bulunan yıldızlar sayısınca nurani bürhanlar ve parlak deliller o şEhadeti tasdik ederler. Hem bu safi, temiz, güzel gökler; fevkalâde büyük ve fevkalâde sür'atli ecramıyla(cisimleriyle) muntazam bir ordu ve elektrik lâmbalarıyla süslenmiş bir saltanat donanması vaziyetini göstermek cihetiyle, senin Rubûbiyetinin haşmetine ve herşeyi îcad eden kudretinin azametine(büyüklüğüne) zâhir delâlet.. ve hadsiz semavatı ihata eden(kaplayan) hâkimiyetinin ve herbir zîhayatı(hayat sahibini) kucağına alan Rahmetinin hadsiz genişliklerine kuvvetli işaret.. ve bütün mahlûkat-ı semaviyenin bütün işlerine ve keyfiyetlerine taalluk eden(bağlılık gösteren) ve avucuna alan, tanzim eden(düzenleyen) ilminin herşeye ihatasına ve hikmetinin her işe şümulüne(kaplayan) şübhesiz şEhadet ederler. Ve o şEhadet ve delâlet o kadar zâhirdir(açıktır) ki; güya yıldızlar, şahid olan göklerin şEhadet kelimeleri ve tecessüm etmiş(cisimleşmiş) nurani delilleridirler. Hem semavat meydanında, denizinde, fezasındaki(uzay) yıldızlar ise; muti'(itaatkar) neferler, muntazam(düzenli) sefineler(gemiler), harika tayyareler, acaib lâmbalar gibi vaziyetiyle, senin saltanat-ı uluhiyetinin şaşaasını gösteriyorlar. Ve o ordunun efradından(fertlerinden) bir yıldız olan güneşimizin seyyarelerinde ve zeminimizdeki vazifelerinin delâlet ve ihtarıyla, güneşin sair arkadaşları olan yıldızların bir kısmı âhiret âlemlerine bakarlar ve vazifesiz değiller; belki bâki olan âlemlerin güneşleridirler.

Ey Vâcib-ül Vücud!(Vücudu mutlak var olan, yokluğu mümkün olmayan Cenâb-ı Hak) Ey Vahid-i Ehad!(Bir olan ve birliği her bir şeyde tecellî eden Allah) Bu harika yıldızlar, bu acib güneşler, aylar; senin mülkünde, senin semavatında, senin emrin ile ve kuvvetin ve kudretin ile ve senin idare ve tedbirin ile teshir(boyun eğdirmek) ve tanzim ve tavzif(vazifelendirme) edilmişlerdir. Bütün o ecram-ı ulviye(Büyük gök cisimleri), kendilerini yaratan ve döndüren ve idare eden birtek Hâlık'a tesbih ederler, tekbir ederler, lisan-ı hal ile "Sübhanallah, Allahu Ekber" derler. Ben dahi onların bütün tesbihatıyla seni takdis ederim.

Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş(gizlenmiş) olan Kadîr-i Zülcelâl! Ey Kadir-i Mutlak! Kur'an-ı Hakîminin dersiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın talimiyle anladım: Nasılki gökler, yıldızlar, senin mevcudiyetine(varlığına) ve vahdetine(birliğine) şEhadet ederler.. öyle de; cevv-i sema(hava alemi) bulutlarıyla ve şimşekleri ve ra'dları(Gökgürültüsü) ve rüzgârlarıyla ve yağmurlarıyla, senin vücub-u vücuduna ve vahdetine şEhadet ederler.

Evet câmid(cansız), şuursuz bulut, âb-ı hayat(hayat suyu) olan yağmuru, muhtaç olan zîhayatların(hayat sahiplerinin) imdadına göndermesi, ancak senin Rahmetin ve hikmetin iledir. Karışık tesadüf karışamaz. Hem elektriğin en büyüğü bulunan ve fevaid-i tenviriyesine işaret ederek ondan istifadeye teşvik eden şimşek ise, senin fezadaki kudretini güzelce tenvir eder. Hem yağmurun gelmesini müjdeleyen ve koca fezayı konuşturan ve tesbihatının gürültüsüyle gökleri çınlatan ra'dat dahi, lisan-ı kal(anlatma dili) ile konuşarak seni takdis edip, Rubûbiyetine şEhadet eder. Hem zîhayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek, nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifeler ile tavzif edilen(vazifelendirilen) rüzgârlar dahi; cevvi âdeta bir hikmete binaen "levh-i mahv ve isbat" ve "yazar, ifade eder, sonra bozar tahtası" suretine çevirmekle, senin faaliyet-i kudretine işaret ve senin vücuduna şEhadet ettiği gibi, senin merhametinle bulutlardan sağıp zîhayatlara gönderilen Rahmet dahi; mevzun(ölçülü), muntazam(düzenli) katreleri(damla) kelimeleriyle, senin vüs'at-i Rahmetine(rahmetinin genişliğine) ve geniş şefkatine şEhadet eder.

Ey Mutasarrıf-ı Fa'al ve ey Feyyaz-ı Müteâl!(Çok feyiz ve bolluk veren, büyük ve yüce olan Allah) Senin vücub-u vücuduna şEhadet eden bulut, berk(şimşek), ra'd, rüzgâr, yağmur; birer birer şEhadet ettikleri gibi, heyet-i mecmûasıyla(her unsuruyla) keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyetçe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardım etmek haysiyetiyle, senin vahdetine ve birliğine gâyet kuvvetli işaret ederler. Hem koca fezayı(uzayı) mahşer-i acaib yapan ve bazı günlerde birkaç defa doldurup boşaltan Rubûbiyetinin haşmetine ve o geniş cevvi(atmosfer), yazar değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemin bahçesini sulattırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümulüne(kaplamasına) şEhadet ettikleri gibi; umum zemine ve bütün mahlûkata cevv perdesi altında bakan ve idare eden Rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve herşeye yetişmelerine delâlet eder. Hem fezadaki hava, o kadar hakîmane(hikmetli, anlamlı) vazifelerde istihdam ve bulut ve yağmur, o kadar alîmane faidelerde istimal olunur(kullanılır) ki; herşeye ihata eden bir ilim ve herşeye şamil bir hikmet olmazsa, o istimal, o istihdam olamaz.

Ey Fa'alün Limâ Yürid!(İradesiyle dilediği şekilde, sürekli faaliyette olan Allah) Cevv-i fezadaki(uzay boşluğundaki) faaliyetinle her vakit bir nümune-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillü şuunatta bulunan kudretin; dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuunat-ı sermediyeyi(Cenab-ı Hakk`ın işleri, emirleri) gösterecek işaretini veriyor.

Ey Kadîr-i Zülcelâl!(Büyüklük sahibi ve herşeye gücü yeten Allah) Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve ra'd; senin mülkünde, senin emrin ve havlin(güç) ile, senin kuvvet ve kudretinle müsahhar ve vazifedardırlar. Mahiyetçe birbirinden uzak olan bu feza(uzay) mahlûkatı, gâyet sür'atli ve âni emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren âmir ve hâkimlerini takdis ederek, Rahmetini medh ü sena ederler.


Ey Arz ve Semavatın Hâlık-ı Zülcelâli! Senin Kur'an-ı Hakîminin talimiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın dersiyle îman ettim ve bildim ki: Nasıl semavat yıldızlarıyla ve cevv-i feza müştemilatıyla(her şeyiyle) senin vücub-u vücuduna ve senin birliğine ve vahdetine şEhadet ediyorlar. Öyle de: Arz bütün mahlûkatıyla ve ahvaliyle senin mevcudiyetine(varlığına) ve vahdetine(birliğine), mevcudatı(varlıkları) adedince şEhadetler ve işaretler ederler. Evet zeminde hiçbir tahavvül(değişme) ve ağaç ve hayvanlarında her senede urbasını(elbisesini) değiştirmek gibi hiçbir tebeddül(değişme) -cüz'î olsun, küllî olsun- yoktur ki; intizamıyla, senin vücuduna ve vahdetine işaret etmesin. Hem hiçbir hayvan yoktur ki, zaafiyet ve ihtiyacının derecesine göre verilen rahîmane rızkıyla ve yaşamasına lüzumu bulunan cihazatının hakîmane(hikmetle) verilmesiyle, senin varlığına ve birliğine şEhadeti olmasın. Hem her baharda gözümüz önünde îcad edilen nebatat(bitki) ve hayvanattan hiçbir tanesi yoktur ki, san'at-ı acibesiyle ve lâtif zînetleriyle(süsleriyle) ve tam temeyyüzüyle(Benzerlerinden farklı) ve intizamıyla ve mevzuniyetiyle seni bildirmesin. Ve zemin yüzünü dolduran ve nebatat ve hayvanat denilen kudretinin harikaları ve mu'cizeleri; mahdud ve maddeleri bir ve müteşabih(benzeyen) olan yumurta ve yumurtacıklardan ve katrelerden(damla) ve habbe(tohum) ve habbeciklerden ve çekirdeklerden; yanlışsız, mükemmel, süslü, alâmet-i farikalı(birbirinden farklı) olarak yaratılışları, Sâni-i Hakîmlerinin vücuduna ve vahdetine ve hikmetine ve hadsiz kudretine öyle bir şEhadettir ki, ziyanın güneşe şEhadetinden daha kuvvetli ve parlaktır. Hem hava, su, nur, ateş, toprak gibi hiçbir unsur yoktur ki, şuursuzluklarıyla beraber, şuurkârane, mükemmel vazifeleri görmesiyle, basit ve istilâ edici, intizamsız, heryere dağılmakla beraber, gâyet muntazam(düzenli) ve mütenevvi(çeşitli) meyveleri ve mahsulleri hazine-i gaybdan getirmesiyle, senin birliğine ve varlığına şEhadeti bulunmasın.
 

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Üstadımızın bu münacatı, Risale-i Nur'dan benim çok sevdiğim bir bölümdür. Harika bir yerdir, sabırla okumanızı istiyorum. Zira yabancı kelimeler olabilir, cümleyi ele alırsanız mana anlaşılır. En yakın zamanda bazı yabancı gelebilecek kelimelerin yanlarına güncel karşılıklarını yazacağım. Ve bu münacat bu kadar değil, belki beşte biri...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt