Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

depremler çoğalacak.. (1 Kullanıcı)

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
--şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır.depremler çoğalacak. (ramuz-el ehadis, 476/11)
--kıyametten önce iki büyük hadise vardır. ve sonra da zelzeleli yıllar. (ramuz-el ehadis,187/2)
--barınacak evler,sizi taşıyacak hayvanlar bulamayacağınız günler yaklaşmıştır.çünkü evlerinizi depremler yıkacak. (kıyamet alametleri, sayfa 146)
--anlaşmazlıklar ve sık sık depremler vaki olacak. (kıyamet alametleri,sayfa 166)

depremler.

17 ağustos 1999. gölcük. saatler gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden dışarıya atarken sanki bir kıyameti yaşıyor gibiydiler. Ali kırca’nın sunduğu siyaset meydanında enkazdan kurtarılan bir bayan şunları söylemişti: ‘’o gece ne olduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki, bu depremdem farklı bir şeydi.’’

depremden hemen önce gölcükten avcılara kadar geniş bir alanda görülen ‘’ateş topu’’ ile ilgili bilimsel açıklama yapılamıyordu.
gölcükten avcılara kadar görülen ateş topu. gölcük’e gelen kara kuvvetleri komutanının, çevik 1’in; o gece okunan kur’anı, okutturmayıp, kur’an-ı kerim’i ayaklarının altına alıp, çiğnediği. daha sonra gölcük askeri gazinosunda çıplak dansöz oynattırıp, içkiler içirttiği çevik 1. kur’an-ı kerim’i ayaklarının altına alıp, ezen çevik 1. ALLAH Azze ve Celle’nin kelamını çiğneyen çevik 1. orada bulunan hiç kimsenin sesini çıkartamadığı çevik 1. deprem anından 30 dakika önce oradan ayrılan çevik 1. geride kalan herkesin öldüğü çevik 1.
kendisinden korktuğun ve kendisine ümit beslediğin her şey, senin ilahındır, taptığındır. (abdülkadir geylani, fethur Rabbani)
gölcükten avcılara kadar geniş bir alanda görülen ateş topu.

kimine göre ruslar bomba patlaşmış, kimi ne göre de; yugoslavya ya atılan bombaların yer kabuğunun dengesini bozması sebebiyle deprem gerçekleşmiş. hatta bazılarına göre işi pkk bile yapmış olabilir.

nitekim cnn televizyonu başbakan bülent ecevit ile yaptığı bir röportaj sırasında ‘’depremin arkasında pkk mı var?’’ sorusuna ‘’sanmıyorum’’ cevabını vermişti. oysa bu sorunun doğal cevabı ‘’siz ne saçmalıyorsunuz, depremle pkknın ne alakası var’’ olmalıydı. bu soruya verilen cevab, akıllara pkknın deprem oluştuRabilme ihtimalinin olduğunu düşündürdüğü gibi, yapay depremlerin olabileceği sonucuna da getirmektedir.

future times da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan habere göre; silikon vadisinin de bulunduğu kaliforniya daki san andreas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen abd; yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, beklenen büyük depremi ‘’küçük depremcikler haline dönüştürmenin’’ yolunu bulmuştu.

yıllar önce sırp asıllı amerikalı bir bilimadamı olan ve elektrik mühendisliği konusunda uzun yıllar bazı esrarengiz yüksek gerilim deneyleri gerçekleştirdiği bilinen nicola tesla tarafından geliştirilen ‘’düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli’’ tekniğini, hem ruslar, hem de amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. bu yöntemle; çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi. ancak; pentagon, yani abd savunma bakanlığı yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı amaçlarla ‘’depreme indirgeme’’ sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmayı ve bu işe ayrılan fonların devamlılığını sağlamak istiyordu. bu nedenle proje, önce avustralyanın çıplak ve seyrek nüfuslu kırsal bölgelerinde denendi ve geliştirildi. daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine sıra geldi. değişik zamanlarda kafkaslar da, okyanus tabanında ve güney amerikadaki and ağlarında tektonik uyarılar verilmek suretiyle ‘’endüktif deprem yaratma’’ konusunda büyük adımlar atıldı.

bu araştırmalar amerikada haarp ve diğer askeri tesislerin kumanda merkezlerinde yürütülüyordu. bu arada, türkiye, japonya ve benzeri deprem bölgelerinde de sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi- saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına gönderilmeye başlandı. ve gün geldi, bu sistem türkiye de denenmek istendi. çünkü türkiyedeki kuzey anadolu fayı ile kaliforniyadaki san andreas fayı son derece benzer özellikler arzediyordu. ayrıca, bölge zaten yıllardır bu amaçla sismik espiyonaj altındaydı. nitekim gelişmeleri dikkatle takip edenler, depremden hemen sonra türk telekomun türkiyenin sismik bilgilerini pentagona ileten nato üssünün iletişimini aniden kestiğini ufak puntolarla gazetelere düşen haberlerden hatırlayacaklardır. (artık telekomda özelleştirilerek gavurlara satıldı)
abdnin asıl hedefi, kuzey anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları, san andreas fay hattına uygulamaktı. bu iş yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi israilli uzmanlara, yani yahudilere verilmişti. gerekli makina ve donanım ‘’denizlatılarla’’ gölcük üstüne getirilerek, oradaki yeraltı/ denizaltı korunaklarına kuruldu.
türk makamları, yani yöneticilerimiz, başbakan ecevit; cumhurbaşkanı demirel. bu durumdan haberdardılar; ama detayları bilmiyorlardı sadece. deney başarılı olacağından, kimse normal dışı bir şeyin olduğunu fark etmeyecekti.

bu amaçla, ‘’gece şahini tatbikatı’’nın 17 ağustos 1999 gecesi saat 03:00 de başlatılması planlandı. gece saat tam 03:00 de düğmeye basılacak ve gece şahini devreye alınacaktı. 1-2 dakika içinde de oluşturdukları muazzam enerjiyle marmaranın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluşan büyük ‘’basıncı’’ dışarı atacaklardı. böylece beklenen büyük bir deprem önlenmiş olacaktı!!

çevik 1 in kur’an-ı kerim’i ayaklarının altına alıp, çiğnediği. daha sonra gölcük askeri gazinosunda çıplak dansöz oynattırıp, içkiler içirttiği gece.

45 saniye süren büyük ve tekil bir deprem tasarlananın onbin kat üstünde bir güçle gelmişti. zayıflayan ve titreyen elektrikler geri geldiğinde, gece saat 03:05 geçiyordu. daha bir kaç dakika öncesine kadar korunağın içinde şampanya patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan buz gibi donmuş, hareketsiz ayakta duruyorlardı. kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. on binlerce insan, çoluk çocuk, kundaktaki bebekler, o enkazların altında cansız yatıyordu, can çekişiyordu.

işte o andan itibaren çantalardan çıkan ‘’q planı’’ uygulanmaya başlandı. ilk önce bölgedeki tüm haberleşme ve elektrik enerjisi felç edildi. kimsenin birbiriyle haberleşmesi istenmiyordu. binlerce insanın can verdiği gölcük. can çekişsenlerin olduğu gölcükte. yahudiler, kimsenin birbiriyle haberleşmesini istemiyor. millet can çekişiyor ama, yahudiler istemiyor diye kimse haberleşemiyor.

‘’bismillahir rahmanır rahıym. andolsun, insanlar içinde, mü’minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun. Sadakallahul azıym.’’ (maide suresi 82. ayet)

taa ankarada cumhurbaşkanı demirel, mason demirel bile sabahleyin ‘’benim de telefonum kesikti’’ şeklinde garip bir açıklama yaptı. cumhurbaşkanı ve başbakan şaşkındı. saatlerce ‘’üzgünüz’’ bile diyemediler. on binlerce insanın mezara gömüldüğü gölcük. cumhurbaşkanı ve başbakan birşey diyemiyor.

depremin üzerinden 4 dakika bile geçmeden israil başkanı ehud barak ve birleşik devletler başkanı bill clinton ile irtibat kuruldu.

o anda israil de ben gurion lod askeri havaalanından 4 adet savaş uçağı eşliğinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da israil deniz kuvvetleri ve nato güney deniz saha komutanlığına bağlı tüm birlikler defcon-4 acil durumuna geçirildi. amerikan 6. filosuna bağlı gemiler de rotalarını istanbula çevirmek için pentagondan emir aldılar. bu arada devreye avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da türkiye için sözler alınıyordu. yunanistan bile harekete geçirilerek türkiyeye karşı olan hasmane tutumuna son vermesi sağlanıyordu.

tüm batı başkentleri hareket halindeydi, ancak panik yoktu. herşey kontrol ve koordinasyon altındaydı. israilli askerler ve üst düzey subaylar o gece gölcükte ne arıyorlardı? deniz kuvvetlerinde bir devir-teslim töreni yapılacaktı, ama bu her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi.

uluslar arası bir niteliği yoktu. hiç kimse –bugüne kadar hiç katılmadıkları- bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. enkaz altında kaç israil askerinin öldüğü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. o felakette kaç israil askerinin öldüğünü ne genel kurmay yayınladı, ne de israil böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. herkese verdikleri imaj ise oraya yardım için geldikleriydi.

taa ankarada cumhurbaşkanı demirelin, mason demirelin bile sabahleyin ‘’benim de telefonum kesikti’’ şeklinde bir açıklama yaptığı, türk ordusunun bile kendi ülke toprakları üzerinde olan deprem bölgesi gölcük’e sabah saat 5’te ulaşabildiği, bütün iletişim ağının felç edildiği gölcükte. çevik 1 in kur’an-ı kerim’i ayaklarının altına alıp, çiğnediği. daha sonra gölcük askeri gazinosunda çıplak dansöz oynattırıp, içkiler içirttiği gecenin sabahında. israil askerlerinin binlerce kilometre mesafeden nasıl geldiğini düşünmedik bile.

hemen bir hastane kurdular. esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeyi çıkartarak götürmekti.

biz de salak salak ‘’bak şu israile!! helal olsun, hemen yardımımıza koştu’’ diyerek sevindik değilmi? tüm dünyaya düşman olan yahudileri görünce sevindik.

sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında batı da bu hareketlilik yaşanırken bölgede çok hızlı ve çok gizli askeri hareketlilik hakimdi.

ancak herkes kendi derdine düşmüş olduğundan bu ‘’olağanüstü gizli operasyondan’’ kimsenin haberi olmuyordu. böylece, bu işi planlayanlar gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran tesla makinesinin kalıntılarını toplayıp, yer altı ve yer üstündeki tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. ve bölgeye son hızla gelen rus araştırma gemisi sabah saat 06:30 da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı.

‘’deniz altında oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukurları ortaya çıkarılmasın’’ diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu. ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra ecevit ve daha sonra da demirelin bölgeye gitmesine izin verilmişti. bu ülkeyi yönettiklerini zannettiğimiz başbakan ve cumhurbaşkanına izin veriliyor. afet bölgesine, kendi ülkesinin topraklarına girebilmek için izin alan cumhurbaşkanı ve başbakanımız.

amerika tüm imkanlarını seferber etti. clinton amerikan halkından türkiyeye yardım etmesini istedi. yakında türkiye’ye geleceğini ilan etti. başbakan ecevitin de bu arada amerikaya kendini ziyarete geleceğini haber verdi. ecevitte paşa paşa clintonla görüşmeye gitti. clinton depremin ardından kasım ayında türkiye’ye gelmişti. ilginçtir ki, o her zaman bildiğimiz ‘’acaib korunan’’ bir amerikan başkanı olarak değil, bölgede; sanki taşıdığı vicdanı sorumluğu üzerinden atmak ister gibi bir edayla, bölge halkının taa içine kadar giren sıradan bir adam gibi bölgeyi dolaşmıştı. ve yine ilginçtir ki, tarihte ilk kez bir amerikan başkanı türkiye büyük millet meclisinde konuşacak kadar türkiyeyi önemsemişti!! müslüman olmayan clintonın bu konuşması ne şeref bizim için.

enkaz altında kalan 10 binlerce vatandaşımız; sırf kaliforniyadaki johnlar, susanlar ve aliceler yaşasın diye öldürüldürler. binlerce vatandaşımız ölmüştü ama değil mi? onbirlerce değil. 19 bin küsur vatandaşımızı kaybettik değil mi? ilk başlarda 47 bin den fazla olarak açıklanan ölüm sayısı birden 14 binlere düşürüldü. anayasadaki kanunlara göre her hangi bir afet bölgesinde 20 binden fazla can kaybı olduğunda; o bölgeden 5 yıl boyunca vergi alınamaz. böyle bir olayın ardından bu devleti yönetenler sırf para için, kendi ceplerine indirdikleri milyarlarca liranın hesabını bilmezken, gavurlar ölmesin diye öldürülen vatandaşlarımın 3 te biri öldü diye açıklama yaptılar bizlere. 60 binden fazla insanın mezar olduğu gölcük. gavurlar öldürülmesin diye 60 bin insanın ölüdürüldüğü gölcük.

çevik 1 in kur’an-ı kerim’i ayaklarının altına alıp, çiğnediği. daha sonra gölcük askeri gazinosunda çıplak dansöz oynattırıp, içkiler içirttiği gece.

ozaman bu konuları nasıl örtbas ettiler, çorap söküğü gibi; hizbullahların öldürüp, gömdüğü iddia edilen toplu mezarlardaki cesedleri çıkardılar. halkın gözünü boyamak için, uyutmak için faili meçhul olan cinayetleri, kime ait olduğu bilinmeyen mezarları ortaya çıkardılar. hizbullah terör örgütü yaptı dediler değilmi birde. okadar mezarın yerini peş peşe ardı ardına açıkladılar, buda daha önceden bildiklerini, fakat bir olay olduğunda halkın ilgisini başka tarafa çekmek için kullanmak için sakladıkları, göz yumduklarının delilidir.​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
gölcük depreminde ölenlerin cenaze namazı bile kılınmadı değil mi? dozerlerle gömdüler cesedleri. toplu mezarlar kazdılar. ölenlerin sayısı belli olmasın diye, belli olursa para alamayacakları için, toplu mezarlar kazdırdılar değil mi. cenaze namazları kılınmış olsa sayıları ortaya çıkacaktı. ama biz mülümanız.

halkı daha da uyutmak için, doğal afetlerde ölenlerin şehid olduğunu söylediler ya.

çevik 1 in kur’an-ı kerim’i ayaklarının altına alıp, çiğnediği. daha sonra gölcük askeri gazinosunda çıplak dansöz oynattırıp, içkiler içirttiği gece ölenler.

kur’an’a küfretmek pahasına izlenen televizyonların bulunduğu evlerde hayatını kaybedenler.

lösemi hastası doktor oktar babunayı herkes hatırlayacaktır. ona ilik nakli yapılması için türkiye’deki pek çok insandan kan örneği alınıp amerikaya gönderilmişti. dönemin sağlık bakanı osman durmuş kan verilmesinin uygun olmadığını söylediği için eleştiri almıştı. oktar babuna ortadan kayboldu. amerikaya giden kan örnekleri istendi ancak bu örnekler geri gelmedi.

ortaya çıkan sonuç ise; bu kan örneklerinden türk ırkının özelliklerini çıkartarak sadece türkleri etkileyebilecek biyolojik bir silah yapılacağı iddiasıydı. bu iddia her zaman olduğu gibi ciddiye alınmadı ancak dikkatten kaçan nokta her ırkın kendi genlerinin ayrı olduğuydu. insanı oluşturan temel maddenin dna olduğunu hesaba katarsak her ırkın dnası diğer ırklardan farklı özellikler gösterir ve kan örneklerinden dna analizi yapılırsa bu fark ortaya çıkar. her ırkın dna sının farklı olduğuna inanmayan olursa slav ırkının neden sarışın ya da türklerin çoğunun neden esmer, çinlilerin niye çekik gözlü ve sarı tenli olduğunu araştıRabilir.

gölcük depreminin ardından dönemin sağlık bakanı osman durmuşun yabancılara tek bir hasta bile vermem demesini bi hatırlayın. abd deniz kuvvetlerine ait yüzer hastanede tek bir hastanın bile tedavi edilmediğini hatırlayın. tam 750 ton yardım malzemesiyle yüklü bir israil gemisinin 3 gün süreyle gümrükte bekletilmesini bi hatırlayın. biz gafiller yadırgamıştık o zamanlar.

yahudiler, gavurlar ölmesin diye; ölümüne sebeb oldukları 60 binden fazla insan yetmiyormuş gibi, birde sorumlusu oldukları ölümlerin üstüne; kan örneklerinden türk ırkının özelliklerini çıkartarak sadece türkleri etkileyebilecek biyolojik bir silah yapma planlarını gerçekleştirebilmek için, kan örnekleri almaya çalışan yahudiler.

‘’bismillahir rahmanır rahıym. andolsun, insanlar içinde, mü’minlere en şiddetli düşman olarak yahudileri ve müşrikleri bulursun. Sadakallahul azıym.’’ (maide suresi 82. ayet)

basına yansıyan haberlerde, nestle firmasının üçüncü dünya ülkelerinde satılan ürünlerinde genlerle oynıyan bi madde (ge) olduğu açıklanmıştı. habere kimse tepki göstermedi. sessizce geçiştirildi.

aynı zamanda alerjik reaksiyonlara da neden olan bu maddenin hemen hemen her türk çocuğu tarafından alındığını düşünürsek, vaziyetin vehameti daha ciddi bir şekilde ortaya çıkar.
batının türk genleri ile oynama isteği 1990lı yıllarda alınan bazı istihbaratlarla ortaya çıkmış fakat yetkililer bu konuda görevlerini yerine getirmemişlerdir. size bu konuda anlatacağım olay bu konunun vehametini daha ciddi bir şekilde ortaya koyacak ve ortak olmaya çalıştığımız batının gerçek yüzünü anlatacaktır.

yıl 1993. genç bir doktor olan munise ozan sinop ili merkez iki nolu sağlık ocağında göreve başlar. insanlar ekonomik sıkıntı içerisindedir. sinopta fabrikalar kapanmış insanlar işsiz kalmıştır. hasta olan çocukların tedavisi oldukça pahalıya mal olmaktadır. sağolsun unicefin yardım programı vardır ve sağlık ocaklarında üst solunum yolları hastalıklarının tedavisi için bedava ‘’penisilin’’ benzeri ‘’procain’’ isimli bir ilaç dağıtılmaktadır. bahsi geçen ilaç doktorlara flakonlar halinde gelmekte ve hali ile doktorlar ilacın prosfektüsünü ve ambalajını görmemektedir. doktor munise ozan şüpheli iki vaka üzerine ilacın ambalajını ve prospektüsünü ister. ama mecbur olduğu halde ilacın prospektüsünün olmadığını görür. ama en korkunç açıklama ilaç ambalajının üzerindedir. sağlık bakanlığımızın yaptığı programa göre özellikle 5 yaş altı çocuklara kullanılması gereken ilacın ambalajı üzerinde ingilizce ve fransızca olarak ‘’ kesinlikle 5 yaş altı çocuklara kullanılmaz’’ ibaresi vardır. doktor munise ozan durumu sağlık bakanlığına yazar ve ilacın kullanımını sorumlu olduğu bölgede durdurur.bakanlık konuya bir açıklık getiremez ve doktor munise ozana o yazıları karalayıp ilacı kullanması söylenir. o diretir. durumu o zamanlar sinop ortadoğu gazetesi muhabirliği yapmakta olan eşine iletir. o zamanki cumhuriyet gazetesi sinop muhabiri ve sinop gazeteciler cemiyeti başkanı cengiz demirel ile munise ozanın eşi fransız sağlık bakanlığına yazar. gelen cevapta bu ilacın fransada üretilmediği yazıyordu. ama ambalaj üzerindeki adres paristeki bir adresti ve pariste öyle bir adres yoktu. önce yerel sinop tv de hiç bir deneyimi olmadığı halde munise ozanın eşi bir program yaptı. o gece sinop tv jandarma tarafından kapatıldı. (bu ülkenin uyarılmasını istemiyorlar, bu ülkenin jandarması olaya müdahele ediyor. bu ülkeyi koruması gerekn jandarma!!!)

cengiz demirel konuyu cumhuriyet gazetesinde, aslan bulut’ta orta doğu gazetesinde yazdı. fakat bütün bunlar yeterli olmadığı için konu arena programına götürüldü. çünkü bu arada sağlık bakanlığındaki bazı yetkililerde konuşmaya başlamış ve ilacın genetik alerji yaptığını bir fax mesajı ile cumhuriyet gazetesine iletmişlerdi. (bakanlığın konuya bir açıklık getiremediği ve doktor munise ozana o yazıları karalayıp ilacı kullanması söylendiği ilaç.)
fakat kimse genetik alerjinin ne olduğunu bilmiyor yada söylemek istemiyordu. karı koca arena programına çıktı, ilacın yalnız gördükleri taraflarını belirttiler ve bu genetik alerji meselesinin açıklanması gerektiğini halka anlattılar. o zamanki sinop valisi adil yazar ‘’efendim doktor munise ozan altı üstü bir pratisyen hekim; uzman doktorlar bile konuyu bilmiyor o nasıl bilebilir’’ diyecek kadar gaflet içindeydi. çünkü ilaç kırsal kesimde fakir halk çocuklarına dağıtılıyor, unicefe raporlar gönderiliyor ve birtakım veriler bir yerlerde toplanıyordu. ve ilaç sadece pratisyen hekimlere kullandırılıyordu. daha korkunç olanı ilacın kullanıldığı pilot illeri içeren harita idi. buna göre erzurum, kastamonu, uşak, eskişehir, manisa, tokat, çorum gibi türkmen nüfusun egemen olduğu iller seçilmişti. ve eğitim düzeyi düşük olan bu illerin kırsal kesimindeki halk; alerji, genetik gibi şeylerin farkında bile değildi. o zaman arenaya çıkan sağlık bakanı yıldırım bey bile kem küm etmekten başka bir açıklama getiremedi. (bu ülkenin sağlık kuruluşlarından ve sağlığından, o dönemde sorumlu olan bakan). kimse olayı dikkate almadı ve olay kapandı. doktor munise ozan basına izinsiz demeç verdiği için ceza aldı. ama herkes, profesörler dahil, genetik alerji yoktur diye ahkam kesti.

genlerle oynama olayı oktar babuna olayında açıkca ortaya çıkınca dönemin sağlık bakanı osman durmuş her türlü tepkiyi almasına rağmen açıklama yaptı. nestledeki bir maddenin genlerle oynadığı ve alerji yaptığı; sadece üçüncü dünya ülkelerinde yani türk cumhuriyetlerinde satıldığı açıklandı.

açıklama yapıldı ama bu ülkeyi yönetenler, daha doğrusu yönettiklerini zannettiklerimiz elleri kolları bağlı, hiç bir şey yapamıyorlar. satışını yasaklatamıyorlar.
bizse umursamıyoruz, reklamlarda en çok hangi ürünü görürsek onu alıyoruz.

nestle. nestle nescafe, nestle nesquik, çikolatalar, sular. bütün nestle ürünleri.




HADI SIMDI DE BILMEDIGINIZ YERDEN ET ALIN VE BILMEDIGINIZ YERDEN YEMEK YIYIN BAKALIM...'

Gaziosmanpasa Hacimasli köyü domuz çiftligi'nin sulari ve kati atiklari 300 metre mesafedeki Sazlidere Baraji'na akiyor. Baraj on milyon kisinin su ihtiyacini karsiliyor. Çiftlikte 5 bin domuz var.
Türkiye'deki domuz çiftliklerinde yillik 3 milyon kg. civarinda et üretiliyor. Bu rakam neredeyse kirmizi et üretiminin yarisi. Üretilen domuzlar otellere, yemek fabrikalarina ve marketlere 'kiyma' seklinde satiliyor. Domuz etini Salam, sosis olarak da piyasaya sürmek en sik kullanilan yöntem.
Peki neden domuz?
'Dinen yasak olmasina, Türk yemek kültürüne aykiri bulunmasina ragmen neden domuz cazip bir konu?'
Çünkü domuz yetistiriciligi kârli bir is. Domuz üretken bir hayvan. Cinslerine ve yasina göre yilda bir, iki, bazen de üç kez ve her batinda 15-20'ye kadar varan yavru dünyaya getirebiliyor. Bir domuz yilda iki kez dogum yapsa, her batindan 10 yavru yasasa, 20 sene yasayan bir domuzun 400 yavrusu oluyor. Ve dahasi yeni dogmus bir domuz 4-5 ayda 100 kiloya kadar çikabiliyor.
Normal Sartlarda evcil bir domuzun yüzde 30'u yag olarak ayrilabilmekte iken bu rakam bazen yüzde 50'yi bulabiliyor. Yani 150 kg'lik bir domuzdan 75 kiloluk yag elde edilebiliyor. Bu da dana yada koyuna göre tercih edilmesinde önemli bir etken.
Beslenmesi kolay, cam disinda -les dahil- her seyi yiyebiliyor. Her domuz da ortalama 80-100 kiloya ulastigi zaman kesiliyor. Kaba bir hesapla sadece bu çiftlikten yilda yaklasik 1 milyon kg. et çikiyor.
Bu etlerin hangi kanalla, nerelere satildigi meçhul. Diger çiftlikler de göz önüne alindiginda Türkiye'de yaklasik 3 milyon kg domuz etinin piyasaya degisik yollarla sürüldügü ortaya çikiyor.
Türkiye'deki toplam kirmizi et tüketiminin de 6 milyon kg. oldugu göz önüne alinirsa tablonun vahameti daha da netlesiyor. Kilosu 1 ile 3.5 milyon lira arasinda satilan bu domuz etlerinin agirlikli olarak kiyma, sucuk, salam ve sosis olarak satildigi dile getiriliyor. Çiftlik çalisanlarindan Ismail Türk'ün verdigi bilgiye göre kesilen etler toplu olarak büyük otellere, yemek fabrikalarina kiyma ve sosis gibi ürünler olarak satiliyor.
Bu ve benzeri çiftliklerden resmi olarak bes firma domuz satin aliyor:
Çerkezo, Polonez, Nuta, Namet ve Sütte ...
1.
Çerkezo aldigi ürünleri Salam Sosis olarak piyasaya sürerken ayni zamanda Tesvikiye'deki Sarküterisinden de nihai tüketiciye ulasiyor. (ki bu firmanin bir de TADET adi altinda otellere ürün sattigi bir markasi daha bulunuyor... ) Ayni zamanda butik magazalarda ve ulusal zincir magazalarda satilan BONUS markali ürünlerin üreticisi de ÇERKEZO...
2- Ayazaga'daki Çerkezo'nun hemen yaninda üretim yapan
SÜTTE firmasi da salam, sosis ve jambonlarini markasiyla satiyor. Ancak bilinen bu firmalar ürünleri çesitli zamanlarda farkli isimlerde piyasaya sürüyor. Daha önce Sütte olarak piyasaya sürülen domuz mamulleri son dönemde PIGGY adiyla satiliyor. Üstelik ünlü Amerikan fast food zincirlerinden Little Caesar's Pizza tam 10 yili askin süreden beri et mamullerini SÜTTE firmasindan temin edip bizlere bir güzel yediriyor.
3-
POLONEZ 5 yil öncesine kadar resmi olarak domuz ürünleri imal edip MIGROS'larda açik açik ürünlerini satarken, son yillarda %100 dana etinden ürünler imal ettigini iddia ediyor.
'Peki ya bunlari göz göre göre magazalarinda sattiran satin alma müdürleri aldiklari rüsvetin yani sira bu milletin vebalini aldiklarini da biliyorlar mi sizce?'

POLONEZ'in ciddi anlamda piyasaya yayilmasindaki en büyük faktör MIGROS' tur . O dönem Migros'un et mamulleri satin almasinda olan (Su an oyuncak reyonunda satin almacilik yapan) Coskun bey'in büyük paralar karsiliginda POLONEZ'le isbirligi içerisinde oldugunu ve bizzat domuzlari bizlere yediren kisi oldugunu biliyor muydunuz?
Peki ya
Migros'ta çalisan tüm tezgahtarlarin eksiksiz olarak her ay sonunda POLONEZ 'in sahibi MUSTAFA AKKAS beyden (veya satis müdürü sifati ile çalisan ALI ÖZYAVAS'tan) maaslarini ve primlerini (bizlere sattiklari et mamulleri üzerinden ) aldiklarini biliyor muydunuz?
Peki
METRO GROS MARKETLER'in (Su anki degil bir önceki) satin almaciligini yapan kisinin Su an BAGDAT CADDESINDE bulunan Polonez - Barbekü restoranlari' nin sahibi oldugunu biliyor muydunuz?
Peki Izmir'in kalesi olarak görülen
KiPA Marketler'in satin almaciligini yapan bayanin Polonez'in resmi hissedari oldugunu biliyor muydunuz?
PEKI AMERIKAN FAST FOOD ZINCIRI
DOMINO'S PIZZA ve ALMAN EKOLÜ DR.OETKER PIZZALARIN IÇERISINDE POLONEZ ET MAMULLERININ KULLANILDIGINI BILIYOR MUYDUNUZ?
PEKI
GIMA MARKALI VE PIYASALARDA SATILAN OPI MARKALI ÜRÜNLERI POLONEZ'IN ÜRETTIGINI VE BUNUN KARSILIGINDA NE KADAR PARA YEDIRDIGINI BILIYOR MUSUNUZ?
'Peki, sizce Türkiye'de domuz eti yemeyen insan kalmis midir?'
4-
NUTA öncelikle 7 TEPE markasi ile taninmakla beraber Güneydeki - Her sey dahil - tatil köylerinin bir numarali tedarikçisi, e tabi yabanci turistlerin yaninda yerli turistlerde güme gidiyor. Bu firmalar özellikle büyük alisveris merkezlerinde ayri bir stant açiyorlar. Ancak küçük Sarküterilerde karisik olarak duruyor ve birçok tüketici farkina varmadan domuz ürünlerini satin alabiliyor . Üstelik isin ilginç tarafi bu firma Simdi de firma tanitim cd si hazirlamis Carrefour gibi büyük hipermarketlerde ne kadar hijyenik üretim yaptigini anlatiyor. Ama 7 TEPE SOSIS hafta sonlari marketlerde KDV dahil 2.900 YTL ye satiliyor.
Çünkü maalesef bu adamlar sosislerin içerisinde hayvan küspesi gibi lafini bile etmek istemedigimiz katkilar kullaniyorlar ... Domuz hammaddeli salam ve sosislerin kesiminin yapilip piyasa sürüldügü bir baska yer de
NUTA'nin üretimini yapan kisinin islettigi Dolapdere'deki imalathane. (IDEAL markali salam sosis imalatçisi )
5-
NAMET ünlü EMINÖNÜ HASIRCILAR ÇARSISININ IÇINDE yillardir taninan NAMLI PASTIRMACI'nin modern hali !!! Su an modern(!) üretim tesisleri BAYRAMPASA MEGACENTER (GIDA HALI) içinde derme çatma bir imalathaneden öteye geçemeyecek konumda olan ve üretim kapasiteleri aylik -günün 24 saati çalistiklarini düsünürseniz- 70 tonu geçemeyecek olan bu imalathanede NAMET ayda 270 ton et mamulü üretiyor ve satiyor.
Bu aradaki 200 tonluk kapasite açigini ise ISTANBUL DISINDA ne id ügü belirsiz imalathanelerde, merdiven alti firmalarda üretim yaptirip üzerine ' %100 NAMET KALITESI' bastiktan sonra (üretim yeri olarak BAYRAMPASA'daki adreslerini gösteriyorlar) bizlere afiyetle yediriyorlar.
Carrefour
ve diger tüm zincir magazalarda POLONEZ'in uyguladigi benzer taktikleri uygulayan NAMET bugün kapasitesinin 3 kat üzerinde üretim yaparak gururla ülkemizi temsil ediyor.
Peki, Cem Yilmaz'in dedigi gibi janjanli ambalaja sahip
NAMLI pastirmalari' nin sahipleri olan Engin ve Esen Mepa kardeslerin ayni zamanda Çorlu'daki domuz çiftliklerinin yari hissesine sahip olduklarini da biliyor muydunuz?​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
2000 yilinda patlak vermis olan kaçak buffalo etlerinin de NAMLI pastirmalari' nin sahipleri olan Engin ve Esen Mepa kardesler tarafindan getirildigini hatt a Bayrampasa'daki imalathanelerinin gazetecilerin ve kameralarin gözü önünde basildigini, Engin Mepa'nin Show TV'ye, o dönemin 1 trilyon lirayi kendi elleriyle hediye ettigini, sonra da Milliyet, Hürriyet ve Sabah gazetelerine verdikleri dev ilanlarla tüm olanlari ve baskinlari yalanladiklarini biliyor muydunuz?
NAMLI
Pastirmalarinin hem % 5 hissesine sahip olan, hem de imalat müdürlügünü yapan Muzaffer adindaki sahsin ayni dönemde kardesi ile Bagcilar semtinde açmis oldugu imalathanede at ve esek etinden yaptigi pastirmalari dilimleyerek zincir marketlere sattiklarini biliyor muydunuz?
2004 yilinda da Ugur Dündar ekibi tarafindan basilarak ekran da gösterildigini hatirlayabildiniz mi?

Domuz konusunda herkes topu baskasina atiyor. Bu noktada tüketicinin yapmasi gereken seyi Çevre Saglik Il Müdürlügü Gida ve Çevre Kontrol Subesi
Müdürü Irfan Yilmaz özetliyor;
'- Piyasadaki etleri denetlemek mümkün olmuyor.'
'Kisacasi ne yediginize dikkat edin. Çok emin olmadiginiz bilmediginiz markalarin ambalaj güzelligine kanmayin.'

Ömer KIZILIRMAK
TÜBITAK-SAGE Planlamalar ve Kalibrasyon Birim Amiri



'LÜTFEN TANIYIP TANIMADIĞIMIZ HERKESE YOLLAYALIM......'
Ben domuz eti yemedim diyebilirmisiniz ???



Hazreti Ali Kerremullahi Vechehü ‘den rivayete göre; Aleyhisselatu Vesselam şöyle demiştir: ALLAH Rasulü aleyhisselatü vessellam cenazede idi: <<hanginiz yolda kırılmadık bir put, yerle bir kılınmadık bir kabir, bozulmadık bir resim bırakmadan medine’ye gider?>> diye sordu. bir adam: <<ben, ey ALLAH’ın Rasulü!>> diye cevab verdi. Ali Kerremullahi Vechehü dedi ki: <<medineliler korktu. adam yola koyuldu. sonra dönüp: <<ey ALLAH’ın Rasulü, kırılmadık put, yerle bir edilmedik kabir, bozulmadık resim bırakmadım.>> dedi. sonra Aleyhisselatu Vesselam şöyle buyurdu: <<kim bu san’atlardan birine tekrar dönerse, o kimse Muhammed’ e indirilene küfretmiştir.>> (Ahmed bin hanbel; fıkhu’s-sunne, seyyid sabık)
Muhammed’ indirilen’e küfretmek, yani Aleyhisselatu Vesselam’a indirilene küfretmek. ALLAHU TAALA kitabına, kelamına küfretmek. kutsal kitabımız kur’an-ı kerime küfretmek.

resimlerin hareketli hali olan çağımızın en büyük hamamı olan televizyonlarda çok reklamı çıkıyor değil mi? bizler napıyoruz, çok reklamı yapılan ürün iyidir deyip ona sarılıyoruz. onu alıyoruz. aleyhisselatü vessalam efendimize indirilene küfrederek izlediğimiz televizyonlardaki reklamlardan gördüklerimizi alıyoruz hep.

DOKTORLAR, "SAKIN AŞI OLMAYIN" DİYOR!


Arslan BULUT
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr
Yazy Tarihi: 18/10/2009
----------------------------------------------------------------------

Doktorlar, "Sakın aşı olmayın" diyor!
Biz, 27 Eylül 2009 tarihli Yeniçağ’da, “Domuz gribi aşısı neden ilk olarak Türkiye’de?” diye sorarken Türk halkının kobay olarak kullanıldığını belirtmiştik. İki hafta sonra eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş, aynı zamanda bir tıp doktoru olarak, testleri yapılmayan aşının Türkiye’de denenmesini kınamış ve grip salgını karşısında bağışıklık sistemini güçlendirecek tedbirler alacağını ama ailece aşı olmayacaklarını söylemişti.

Sağlık Bakanlığı ise hâlâ ısrar ediyor. Bu arada Ankara’daki salgının, grip aşısının geldiği günlere denk gelmesi de manidar! TRT neredeyse halkı paniğe sevk edecek yayınlar yapıyor!

***

Sistem içinde bulunan doktorlar alenen aşıya karşı çıkamıyor! Fakat el altından bütün doktorlar, “aşı olmayın, tehlikeli yan etkileri var” diye yakınlarını uyarıyor!

Osman Durmuş, Sağlık Bakanlığının aldığı aşılardaki alüminyum ve skualen maddelerinin öldürücü ve felç edici etkileri bulunduğunu açıklamıştı.

Bir aşının testinin yapılmış sayılması için üç milyon kişi üzerinde denenmiş olması gerekiyor. Bazıları, ABD’de aşılama kampanyasının başladığını iddia ediyor ama durum hiç de öyle değil. New York’ta aşı yaptırmaları zorunlu kılınan sağlık görevlileri, aşıların yeterince test edilmediğini belirterek aşı kampanyasını durdurmak için dava açtı.
Washington’daki federal mahkemede açılan davanın dilekçesinde, “Bir domuz gribi salgınını önlemeyi bırakın, zayıflatılmış canlı virüs içeren burun aşıları bir H1N1 salgınını tetikleyebilir” denildi.
Turner, şikâyetlerinin kabul edilmesi halinde aşının ülke genelinde dağıtımının durdurulacağını kaydetti.

ABD’de zayıflatılmış canlı H1N1 virüsü içeren 2.4 milyon doz burun spreyi şeklindeki domuz gribi aşısı geçen hafta eyalet ve yerel sağlık idarelerine dağıtılmıştı.

Avustralya’da ise domuz gribi aşısının uygulanmasına başlandı. İlk etapta, en riskli gruplar olan sağlık çalışanları, hamile kadınlar ve kronik hastalar aşılandı. 10 yaşın altındaki çocukların ise aşının denemelerinin devam etmesi sebebiyle henüz aşılanmayacağı kaydedildi.

Görüldüğü gibi durum tartışmalı!

***

Peki bir hükümet, nasıl olur da kendi halkının, ilaç şirketleri tarafından kobay olarak kullanılmasına razı olur?
Gördüğüm kadarı ile iktidar partisinin beyin takımının, sadece Türklük kavramı ile değil, Türk ırkı ile de bir sorunu var! Ermenistan ile barışacağım diye Azerbaycan bayrağını yasaklamaya kalkışabilen bir iktidarın, Türk ırkının kobay olarak kullanılmasından rahatsızlığı da olmaz! Nitekim sonunda Bakü’deki Türk şehitliğinden Türk bayraklarının indirilmesi sonucunu elde ettiler!

***

Bir okurum her yazımdan sonra mesaj geçerek diyor ki, “Hep doğruları yazıyorsunuz ama bunları sıradan vatandaşa anlatmak gerekir!”
Bu da mı bizim görevimiz? Siyasi partiler ne güne duruyor? İşte Osman Durmuş, meseleyi geniş kitlelere duyurabilmek açısından önemli bir görev yaptı. Eski bir Sağlık Bakanı ve bir doktor olarak kendi uzmanlık alanına giren bir konuda halkı aydınlatmaya çalıştı.
Herkes kendi uzmanlık alanında halkı aydınlatırsa mesele kalmaz.
Gazetecinin işi bu tür meseleleri tespit ederek kamuoyuna duyurmaktır. Bundan sonrasını da biz yapacak isek bu kadar partiye, derneğe, sivil toplum kuruluşuna ne gerek var?

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


“Domuz gribi safsatası”
1 2 3 4 5 ( 6 Votes ) Kullanıcı Değerlendirmesi: / 6
ZayıfEn iyi Yazarlar - Sevda Abla
DEĞERLİ okurlar, lütfen oyuna gelmeyelim. Domuz gribi denilen safsata çıkmadan önce ilacı üretilmişti. Bu ilacı satmak için bir hastalık icat edilmeliydi ve domuz gribi adında bir virüsü (mikrobu) halka bulaştırdılar. Allah’ım ya rabbim, çıldırmamak elde değil! Domuz gribinin adı bile yokken Türkiye’ye geliyor diye haberleri gelmişti. Ne çok gülmüştüm. Gülmemin sebebi, bu haberlerin ne amaçla verildiğini bildiğimdendi, ama şimdi buna ağlıyorum, kasten yapılan uygulamalı hastalıklardan biride bu şimdi. Aksine asla inanmam!
Dikkatli olun, kimsenin verdiğini yemeyin, bilmediğiniz hiç bir şeye el sürmeyin. Hatırlarsınız zehirli kenelerde bu şekilde ülkeye sokulmuştu, köy evlerinde olan keneler yüz yıllardır kimseyi öldürmemişti. Yine gündemi meşgul etmek için, halkı başka yöne çekmek için bir müddet kenelerle oyalanıldı. Tüm medyalarda zehirli kene vardı. Kavanozlarla getirip piknik yerlerine dökmüşlerdi. Şimdide domuz gribini insanlara bulaştırıp panzehiri olan aşıyı satacaklar. Oldum olası hep düşünmüşümdür, ana sağlık ocaklarında bebeklere yapılan aşıların gerçek içeriğinin ne kadar biliyoruz. Onlarca aşı türü var, hangisi gerçek sağlık amaçlı, hangisi DNA’yı değiştirmek için yapılmıştır? İşte bunlar muamma!
Ben artık haberleri izlemiyorum, hele domuz gribi adını duyduğumda kanalı değişiyorum. Dün akşam tüm kanallarda domuz gribi konuşuluyordu, biraz dinledim ve delilendim haliyle. Yok efendim yurt dışından gelen 3 öğrenci getirmiş ve okul karantinaya alınmış, hatta velilere de geçmiş. Kılıf hazır! Yazık çok yazık ki insanlarımız kobay olarak kullanılıyor! Domuz gribinin panzehiri olan aşıyı üreten firmaya kazandığın paraları elini vicdanına koyarak keyifle harca diyorum. Ama sizlerde vicdan ne gezer, dış kaynaklı anlaşmalı özünde para yatan, gözleri kararmış, ürününü satmak için daha ne gibi hastalıklar çıkacak bakalım. Hangi ilaç firmasının kazancını destekleyeceğiz meraktayım.
İnternet kullananlar iyi bilir, anti virüs programı (mikrobu engelleyen program) satmak için önce virüs icat edilir, bunu tüm internet âleminde yayarlar… Böylece ya format atarsınız bilgisayarınıza veya o virüsten kurtulmak için anti virüs programını satın alırsınız. İşte bunun aynısı insanlar üzerinde de uygulanıyor. Üzgünüm. Bu değişmez, yaşam sürdükçe, özünde devletlerarası paralar yattıkça, böylesi durumlarla hep karşılaşacağız maalesef. Bir şey yapamasak ta bilin yeter! Daha dikkatli olun. Saygılarımla.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

SİYASET - SON DAKİKA
Eski Sağlık Bakanı'ndan domuz gribiyle ilgili şok açıklama
----------------------------------------------------------------------
MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş, kendisini ve ailesini domuz gribi salgınından korumak için koruyucu tedbirlere baş vuracağını, ancak, aşı olmayacağını söyledi.

Durmuş, MHP Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan ve MHP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ile birlikte domuz gribi salgını ve alınacak aşıyla ilgili basın toplantısı düzenledi.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın "Şubat, mart aylarında eğer grip aşısı yapılmazsa 21 milyon kişi hastalanacak, 5 bin 300 kişi ölecek" şeklinde kehanette bulunduğunu ifade eden Durmuş, kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla toplantı yapma ihtiyacı duyduğunu belirtti.

Domuz gribi pandeminin laboratuvarlarda üretilen bir virüs olduğuna dair resmi beyanların BM Genel Kurulunda ifade edildiğine dikkati çeken Durmuş, dünyada 60’ı aşkın grip salgını yapan virüs bulunduğunu kaydetti.

Her yıl mevsimsel grip salgınlarından dünyada 250-500 bin, Türkiye’de ise 17 bin kişin hayatını kaybettiğini vurgulayan Durmuş, domuz gribi nedeniyle 1 yılda ölen hasta sayısının tüm dünyada sadece bin 500 kişi olduğunu söyledi.

Osman Durmuş, "Domuz gribi daha hızlı yayıldığı halde mevsimsel gripler kadar korkutucu ve öldürücü değildir. Peki niçin toplum paniğe sevk edilmekte ’aman elinizi çabuk tutun ve hemen aşı olun’ denilmekte? Küresel krizin faturası gelişmekte olan ülkelere bu şekilde ödettiriliyor" dedi.

-"İNSANIMIZ DENEK OLARAK KULLANILACAK"

Körfez Savaşı sırasında Amerikalı askerlere yapılan şarbon aşılarına katılan skualen ismi verilen doymamış yağ asidi ilave edildiğini, bunun sonucunda askerlerin yüzde 95’inde vücudu tahrip eden hastalık ortaya çıktığını bildiren Durmuş, Sağlık Bakanlığının aldığı Smith Klein, Pastör ve Novartis aşılarında alüminyum ve skualen maddesinin bulunduğunu kaydetti. Durmuş, aşının gerekliliği, etkinliği ve hem de öldürücü ve felç edici etkilerinin, bilim çevrelerinde isteksizliğe yol açtığını vurguladı.

Osman Durmuş, medeni ülkelerde ilaç veya aşı üretildikten sonra laboratuvarda etkinliğini, yan etkileri, biyolojik olarak hayvan deneyleriyle güvenilirliği test edildikten sonra insan üzerinde Faz-1 (üçüncü dünya ülkelerinde gönüllülere ve özendirme) ile Faz-2 (geri kalmış ülke insanları üzerinde denenmesi) uygulamalarına gidildiğini anlattı.

Türkiye’ye alınan aşıların henüz Faz-1 ve Faz-2 sonuçlarının bulunmadığına dikkati çeken Durmuş, "Yani insanımız denek olarak kullanılacak.​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
Sayın Bakan, firma yetkililerinin aşıyı Sağlık Bakanlığına vermeyeceklerini, kendi personelleri menfaatiyle Türkiye’de aşılama yapacaklarını’ ifade etmiştir.

Eğer bu bilgi doğru ise bunun anlamı ’biz 40 milyon denek üzerinde Faz-1 uygulaması yapacağız’ demektir. Ülkemiz insanının üçüncü dünya ülkesi vatandaşı gibi kobay olarak kullandırmak, bu Bakan’a ne gibi bir itibar kazandıracaktır" diye konuştu.

-"AŞI OLMAYACAĞIM"-

New Jersey’de 1976 yılında askeri personel arasında çıkan domuz gribi salgınında 1 kişinin öldüğünü, bunun üzerine herkesin aşılanması gerektiğinin söylendiğini belirten Durmuş, 40 milyon Amerikalının aşılandığını, bu aşıya bağlı olarak ise 25 kişinin öldüğü ve 532 kişide sinir felcine yol açan Guillian-Barre sendromu görüldüğünü anlattı. Bunun üzerine aşılamanın durdurulduğunu belirten Durmuş, "Dürüst bir devlet adamı olan dönemin ABD Başkanı Gerald Ford, aşılamayı durdurmuş, ihracını yasaklamış ve her ülkenin kendi ulusal aşı programını başlatmasını istemiştir. Ben de Başkan Ford’u ciddiye alıyorum. Kendimi ve ailemi grip salgınından korumak için koruyucu tedbirlere baş vuracağım, ancak aşı olmayacağım" diye konuştu.

-İLK YARDIM VE SAĞLIK BİLGİLERİ DERSİ-

Durmuş, Sağlık Bakanlığınca 43 milyon doz aşı sipariş verdiğini, bunun için 500 milyon TL ayrıldığını bildirdi.

Selçuk Üniversitesinde veteriner Prof. Dr. Osman Erganiş’in "50 milyon TL’ye Türkiye’nin 10 yıllık aşısının üretilebileceğini" ifade ettiğini belirten Durmuş, "Yani yıllık ihtiyaç 5 milyon TL ile karşılanabilecek iken, 500 milyon TL veriyoruz. Bunun yorumunu vatandaşlarıma bırakıyorum" dedi.

Durmuş, 1977’deki "Rus Gribi" olarak anılan H1N1 virüsüyle 32 yaşın üzerindeki bazı insanların karşılaştığını, bunun için direnç kazandıklarını belirterek, 2009 yılı itibariyle Türkiye’de domuz gribinden ölen olmadığını anımsattı.

Bilkent’te laboratuvar okulunda 4 vakayla ilgili "salgın başladı" gibi vaveylaya gerek olmadığını söyleyen Durmuş, okullara, laboratuvarlara sıvı sabunlukların yerleştirilmesi, el yıkama, ağız ve gözün korunmasıyla ilgili hijyenik bilgilerin basın yayın yolu ve okullardaki eğitimle öğrencilere verilebileceğini belirtti.

Durmuş, "Milli Eğitim Bakanı, orta öğretim müfredatına ilk yardım ve sağlık bilgileri dersi koymalıdır. Böylece Bakan tarafından yaratılan krizin bir rant fırsatına dönüştürülmesinin yerine, halkımıza da doğru ve faydalı bilgi verilir" dedi.

Hastalığa ayrılan 500 milyon lirayla 250 yataklı 25 yüksek ihtisas hastanesi yapılabileceğini veya yeni kurulan 20 üniversitenin tüm derslikleri, laboratuvarları ve idari binaların yaptırılabileceğini kaydeden Durmuş, 50 bin TL’ye 10 yıllık güvenli aşı üretilmesinin mümkün iken, bunun neden yapılmadığını sordu.

Osman Durmuş, "500 milyon lirayı bu kadar kolay harcayan Sağlık Bakanı, Tarım Bakanı gibi firma mı kayırıyor? 3 ayrı firmaya da aşı siparişi verilerek firmaların susturulması mı amaçlanmıştır? Piyasa araştırması yapılmış mıdır? 500 milyon liralık aşıyı pazarlıkla ve farklı fiyatlarla alan Bakan için savcılar işlem yapabilecek midir? Savcıların içinde sürülme tehdidi var mıdır? Sağlık Bakanlığı bu vesileyle grip aşısını rutin aşı programına mı almış oluyor. Sağlık Bakanlığı personeline hibe edilen grip aşısı neden kullanılmamıştır. Bir bakan halk sağlığını korumak yerine, toplumu salgınla korkutup virüsten ve zararı faydasından çok, pahalı aşıyla, ithalatçısından yana tavır koyar mı?" sorularının cevaplandırılmasını istedi.

-"ÜRETİLMEYECEK AŞI VARSA HESABINI BENDEN SORUN"-

MHP Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan, salgınlara karşı tedbir alabilecek, aşı üretimi yapabilecek enstitü ve araştırma merkezlerinin 58.Hükümet tarafından kapatıldığını belirterek, "Bu tesisler kapatılıp, her şeyi özel sektör marifetiyle yapma anlayışıyla hareket ediliyor. 10 milyon liraya 10 yıllık aşınızı üretecek potansiyelimiz var. Eğer ülkemizde üretilemeyecek aşı varsa gelin hesabını benden sorun. Tüccar zihniyetiyle ülke yönetmekle, insan sağlığı kurban edilmektedir" dedi.

Akcan, domuz gribi aşısının 6 ayda bir yenilenmesi gerektiğini belirterek, her yıl 35 milyon liralık aşının ithal edilebileceğini söyledi.

MHP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ise 2 yıl önce kene vakalarının gündemde olduğunu ve o dönemde de yolsuzluk olduğunu ileri sürdüklerini belirterek, "Müfettişlerin hazırladığı haksız kazanç sağlandığına ilişkin raporlar kabul edilmedi. Bunların takipçisi olacağız. Başka firmalara haksız kazanç sağlamayın" dedi.


SİYONİZM TEHLİKESİ



Tuketiciler birliginin boykot karari aldigi bazi firmalar hakkinda kisa bilgileri paylasmak istedim.


STARBUCKS

Starbucks Kafe zinciri dunya capinda 4 709 subesi vardir.

Howard Shultz, Starbucks'in genel muduru aktif bir siyonisttir. 1998'de Aish HaTorah'in Jerusalem Fonu "Abd ile Israil arasindaki ilişkilerin geliştirilmesinde oynamiş oldugu anahtar rol"den dolayi kendisini "Israil'in 50.yili Siyon Dostlari Ovgu Odulu" ile onurlandirmistir. Aish HaTorah'in Jerusalem Fonu, Cenin kasabi General Shaul Mofaz'in baskanligini yaptigi Israil ordusu fuarini ve Siyonist propaganda web sitesi olan honestreporting. com 'i finanse ediyor.

Shultz'un calismalari, Israil disisleri bakanligi tarafindan Israil'in uzun donem basarilari icin anahtar rol oynadigi belirtildi.

Israil ordusu Filistinlileri, Cenin, Bethelem ve Nabulus'ta katlederken, Shultz Filsitinlileri terorist olmakla sucladi ve Intifada'nin Anti-Semistism' in bir gostergesi oldugunu ve buna karsi insanlari Israil'in arkasinda olmasi gerektigini soyledi.

Diger buyuk sirketleri Israil ekonomisinin kotulesmesi uzerine ulkeden cekilirken, Starbucks Israil'de kalip sallanan ekonomiye yardim etme karari aldi. Bu yanlis isletme kararindan sonra Starbucks agir bir zarar aldi ve 2003'te ISrail'deki 6 subesini kapatmak zorunda kaldi.

Starbucks hala Israil' olan para yardimlarini surdurmektedir. Ayni zamanda Bush yonetiminin Afganistan ve Irak'ta surdurdugu isgal politikasini da desteklemektedir. Buna destek olabilmek icin Afganistan'daki isgal guclerine destek ve hizmet etmek uzere subelerini acmistir.

Coca Cola

Coca Cola 1966'dan bu yana Israil'in sadik bir savunucusudur.

1997'de, Israil hukumeti ekonomi kurulu bu sirketi Israil Ticaret yemeginde Israil'e olan 30 yillik desteginden ve Arap Birliginin boykot kararini reddettigi icin onurlandirildi.

2001 yilinda, Coca-cola merkez burosu, Amerika-Israil Ticaret Odasi odulleri galasina ev sahipligi yapti ve en buyuk sponsoruydu.

Coca-cola sirketi calisanlarina Israil-Arap catismasi konusu da dahil degisik konularda egitim programlari duzenlemektedir. Bu egitim programlarinin icerigi Israil Ajansi ve Israil hukumeti tarafindan olusturulmaktadir.

Subat 2002'de, "Israil Dostlari" adli bri grup olusturdu ve Minnesota Universitesi' nde unlu Siyonist Linda Gradstein'a bir seminer verdirdi.

Temmuz 2002'de, Coca-cola milyonlarca dolarla Filsitin'in calinmis topraklari uzerinde yeni bir fabrika insaa edecegini ilan etti.

Ekim 2005, Tavor Winey in %51 hissesini alarak Israil'deki yatirimlarini da arttirmis oldu.

Nestle

Bir İsviçre şirketi olan Nestle, Israil gida firmasi Osem'in %50.1'ine sahiptir. Aralik 2000'inde Nestle, Israil'de milyonlarca dolarlik global bir Ar-Ge merkezi kuracagini duyurdu.

Nestle Siderot'ta fast food uretim fabrikalari kurdu. Nestle'nin birçok urunu bu fabrikalarda uretiliyor.

1998 yilinda, Nestle Israil Basbakani Netanyahu'nun elinden devlet olarak verdikleri en buyuk odulu "Jubilee Award" aldi. Bu odul, Israil ekonomisine en yuksek katkiyi saglayan kisi ve sirketlere devlet adina veriliyor.

Danone

1998 yilinda, Franc Riboud Danone adina Israil Basbakani Netanyahu'nun elinden devlet olarak verdikleri en buyuk odulu "Jubilee Award" aldi. Bu odul, Israil ekonomisine en yuksek katkiyi saglayan kisi ve sirketlere devlet adina veriliyor.

Danone Enstitusune ait bir Ar-ge 1998'te Israil'de kuruldu.



In 1998, Mr. Franck Riboud, on behalf of Danone received the Jubilee Award by the Israeli Prime Minister Netanyahu. This is the highest tribute ever awarded by the "State of Israel" in recognition of those individuals and organizations, that through their investments and trade relationships, have done the most to strengthen the Israeli economy. [2]

The Danone Institute, an R & D facility, was established in Israel in July 1998. [1]

NOKİA

Nokia yogun bir sekilde Israil'de yatirim yapiyor.

Nokia genel muduru Lars Wolf The Jerusalem Post ile yaptigi bir mulakatta (4 mart 2001) "biz Israil konusuna butun yonleriyle onem veriyoruz, cunku bizim Israil Projesi olarak adlandirdigimiz dahil bir projemiz var. Bu projeyle Israil'e bir network perspektifinden, 'Nokia Venture Organizasyonu' ve Nokia Arastirma Merkezi perspektifinden bakiyoruz"

Nokia Venture Organizasyonu, Aralık 2000'de yeni bir 500 milyon dolarlik fon kurdu ve bunun bir kisminin Israil sirketlerine gonderdi. Nokia Arastirma Merkezi de Israil ile yeni calismalari baslatmakda gorevli bir nokta.

Nokia Networks, bir yil once Rosh Ha'ayin'de magaza acti. Calisanlarin sayisini sifirdan kirka cikardigini, alt yapi tamamlandigina bu sayinin katlanarak 3 ile 4 ay icinde 80 ile 100 sayisina ulasacagini soyledi Nokia genel muduru Lars Wolf.

Wolf ayrica amaclarinin Israil'i Internet Protokol hareketinde, radio ve net erisiminde lider haline getirmek oldugunu soyledi.

Johnson&Johnson

Şirket, Israil firmasi Biosense icin 400 milyon$ odedi. Biosense, Hayfa merkezli bir tibbi malzeme sirketi.

Johnson & Johnson, Shfayim yakinlarinda ofisini acti.

1998 yilinda, Roger S. Fineon Johnson& Johnson adina Israil Basbakani Netanyahu'nun elinden devlet olarak verdikleri en buyuk odulu "Jubilee Award" aldi. Bu odul, Israil ekonomisine en yuksek katkiyi saglayan kisi ve sirketlere devlet adina veriliyor.​
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
DOMUZ GRİBİ AŞISI GERÇEĞİ
Şimdiye kadar üç firma üretim yapmış:

GlaxoSmithKilne firmasının Pandemrix, adlı aşısı.

Baxter International’ ın H1N1aşısı.

Her ikisininde henüz lisansı yok. Avrupa ilaçlar kuruluşu tarafından onaylanmamış.

Novartis tarafından üretilen Influenza A (H1N1) 2009 Monovalent .

Amerikan’nın bazı eyaletlerinde zorunlu aşılamaya karşı tepkiler artıyor. Aşılardan ölümler meydana gelmekte. İngiltere ülkesinde kesinlikle böyle bir uygulama yapmayacağını söylüyor. Diğer ülkelerdede durum farklı değil.

Bu aşılar yapıldıgı takdirde:

-Guillain-Barre sendromu

-Vaskülit

-Felç

-Anafilaktik şok

-ve ölüme neden olabileceği duyuruluyor.


Ayrıca Novartis firmasının geliştirdiği ilacın yan etkilerini Novartisin kendi laboratuvar sonuçlarından okuyabilirsiniz.

ŞİMDİ OLAYI İSTERSENİZ TÜRKÇE KONUŞALIM

1-DOMUZ GRİBİ AŞISINDA DOMUZ KANI VAR..
2-BU AŞININ İÇİNDE KISIRLIK YARATAN YAN ETKİ VAR.
3-BU AŞININ İÇİNDE İNSANIN GENETİK YAPISINI BOZAN MADDELER VAR.
4-BU AŞININ İÇİNDE DÜNYADA BİR NUMARALI KANSOROJEN MADDE ÖZELLİĞİ TAŞIYAN FORMALDEHİT BULUNUYOR.YANİ AMERİKA YASAKLI OLAN AVRUPADA YASAKLI OLAN BİR MADDE..(AMERİKADA BU AŞIYI VURULAN VATANDAŞ DEVLETE DAVA AÇMIŞ)

ŞİMDİ İŞİN SOSYOLOJİK BOYUTU

1-ALMANYADA HÜKÜMET YETKİLİLERİ BÜROKRASİ KESİMİ CİVASIZ AŞIYI KULLANIRKEN, HALKA CİVALI AŞI KULLANACAKLAR BU HABER ALMANYADA DUYULUNCA HALK AYAKLANDI- ÜLKEMİZE GELEN İLK PARTİ AŞI (500 000 AŞI) CİVALI HABERİNİZ VARMI.

2-KUŞ GRİBİ HASTALIĞININ İLACI OLAN TAMİFULU İLACININ FİRMA SAHİBİ Donald Rumsfeld (amerikanın 3. etkili adamı) idi VE 2 MİLYAR DOLAR KAZANDI. ŞİMDİ BU HASTALIĞIN İLACI OLAN FİRMALARIN HEPSİNİN YAHUDİ FİRMASI OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ..

3-TÜRKİYE DE CİDDİ OLMAMASINA RAĞMEN SÖZDE BİR KAÇ İLDE ESKİLERİN AJAN LAWRENCE LERİ GİBİ ÜLKEMİZE SOKULAN SÖZDE SANAL HASTALIK İLE HALKI KANDIRAN BU ÜLKE YÖNETİCİLERİ, HABERLERDE YAPILAN DOMUZ GRİBİ HABERLERİ İLE HALKI PSİKOLOJİK OLARAK BASKI ALTINA ALIP KENDİLERİNCE ALINACAK 43 MİLYON AŞININYANİ 1 MİLYAR DOLARLIK AŞININ BAHANESİNİ OLUŞTURDUKLARINI BİLİYORMUSUNUZ.

4-HİÇBİR ÜLKEDE, HATTA ÖLÜMLERİN YAŞANDIĞI ÜLKELERDE BİLE ÜLKE HALİNDE BU KADAR AŞI TALEBİ OLMAZKEN NEDEN TÜRKİYE KOBAY ÜLKE OLARAK DENENİYOR..

5-DOMUZ GRİBİ HASTALIĞININ KENDİ KENDİNE OLUŞABİLECEK BİR EVRESİ OLMAYAN HASTALIK OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ. YANİ ÖZEL LABARATUARDA ÖZEL HAZIRLANMASI GEREKEN BİR HASTALIK OLDUĞUNU BİLİYORMUSUNUZ.

ŞİMDİ ASIL DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN ŞEY

1-İSRAİLİN TEVRATTA ARMEGEDDON SAVAŞI YAPACAK VE SADECE 144.000 KİŞİ KALACAK DİYOR. BU SAVAŞ İLLA SİLAHLA OLACAK BİR SAVAŞ OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE. BU BU SALGIN HASTALIKLARIN HEPSİ LABARATUAR DA HAZIRLANAN HASTALIK OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE VE İLAÇ FİRMALARININ HEPSİNİN YAHUDİ KURULUŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDE, SİZCE SONUÇ NE ÇIKIYOR...

2-HACCA GİDECEKLERE BU AŞI VURULACAK MIŞ... ŞİMDİ HACI ADAYLARINA DİYANETE SORUYORUZ. HARAMLA TEDAVİ OLUNMAZ HADİSİ ŞERİFİ VARKEN, VE DOMUZ GRİBİ AŞISININ İÇİNDE DOMUZ KANI VARKEN, BU AŞIYI ALAN HACI ADAYLARININ HACCININ KABULÜNÜ VE SAĞLIĞINI NASIL HİÇE ATILABİLİR.



.ExternalClass .ecxhmmessage P {padding:0px;} .ExternalClass body.ecxhmmessage {font-size:10pt;font-family:Verdana;}

BU ARAŞTIRMA YAZISINI MUTLAKA OKUYUN...

Yakın bir zamana kadar, DNA, içine girilmez bir alandı. Ama bugün çok net biliyoruz ki, genetik sarmallar rahat açılabiliyor ve istenildiği gibi kromozom dizilişine eklemeler, çıkarmalar yapılabiliyor


Genetik yapısıyla oynanmış gıdalar, doğrudan genetik yapıyla ilintilenen aşılar, tıpkı bilgisayarımıza şu veya bu şekilde giren virüs programları gibi, kendini sistemle entegre eden programlarla pekala insan genini değiştirebiliyor, yapısını bozabiliyor ve hatta yavaş yavaş ölümüne yol açabiliyor


Dolayısıyla, bugün pratikte yapılmasa da, kanatlı atların, insan formunda hayvanların, domuzlaştırılmış varlıkların, yarı maymun yarı insan yaratıkların ortaya çıkması an meselesidir Çünkü bunun mümkün olabileceği artık biliniyor. Yapılmıyorsa sebebi; İsrail’deki din adamlarının gücü, Hıristiyan ruhanilerinin ahlaki istinat duvarlarıdır



Yakında, insan beden malzemelerinin üretildiği laboratuarlardan söz edilirse şaşmayın. Bunların dini ve hukuki boyutları yıllardır tartışılıyor. Hızla o yöne doğru gidiyoruz Bunun için şeytan da elinden gelini yapıyor. Dünyadaki sürgün hayatı bir an önce bitsin diye, saklı ve gizli telkinlerle insanlığı yıkıma sürüklüyor. Siyasi tabirle insanları kışkırtarak, “tanrıyı kıyamete zorluyor”



İşte domuzlaştırma operasyonu da bu çalışmalardaki son merhaledir Bu kadar açıklamanın hülasasına gelince

Biliyorsunuz son olarak Domuz Gribi diye bir hastalık gündemde. Ve tabii aşısı da Dünyada haysiyet sahibi bilim adamlarından aşıya ciddi tepkiler var. ‘Bu aşı, bir hastalığı yok etmek için üretilmedi, aksine insanlığa yeni bir hastalık taşımak için üretildi.’ diyorlar.


Hayır, sizi temin ederim bu aşı sadece hastalık getirmiyor, transgenetik ‘terminatör genler’ de içeriyor. İnsan tabiatını yavaş yavaş meshedecek ve onu başka bir varlığa dönüştürecek genler

Beni şaşırtan ve kahreden ise, Türkiye’nin, Sağlık bakanımızın eliyle bu belaya sürüklenmesidir. Bu belayı insanlığın başına biz sarmışız gibi, aşı uygulamasında pilot bölge yapıldık. Efendim bilmem kaç milyon insan risk altındaymış da aşı yapılmazsa bilmem kaç bin insan ölecekmiş de İnsaf be, insaf. Allahtan korkun. Bu işlere hangi mantık ve vicdan ile bakıyorsunuz?



Yani bakanın dürüstlüğüne inanmasam diyeceğim ki, birilerinin zenginleştirilmesi için Türk milleti kobay yapılıyor İktidarın en başarılı bakanı olduğuna inandığım Recep Akdağ nasıl bu yalana inandırıldı anlayamıyorum. Pekala harhangi bir grip gibi savuşturulacak bir hastalığı bu kadar büyük bir panikle lanse etmesi hakikaten akıllarda soru yaratıyor


Bu nasıl bir panik böyle? Yoksa birileri bu ülkeye girip virüsü serpti de bizim haberimiz mi yok.


Ben açık söylüyorum, bu kadar açık ikaz ve uyarılara rağmen aşı dayatılacak olursa bu millete ihanet edilmiş olur! Florası, genetiği temiz, hala insan varlıkların yaşadığı Anadolu’ya işgalden beter bir darbe indirir. Düşünün bu toprakları, tohumları, damızlıkları. Tahıl öldü, çeltik öldü, meyve öldü hayvan öldü. Arı öldü bal öldü. Karpuz öldü kavun öldü buğday öldü


Bir zamanlar da nüfus planlaması adı altında bu milleti kısırlaştıracak aşılar yaptılar. Ve bugün biliyoruz ki, Türkiye’de kısırlık son on yılda yüzde 27 oranında artmış durumda...



Ben bu konuda yazacak belki de son insanım. Lütfen hamiyet sahipleri ortaya çıksınlar ve şu meseleyi millete izah etsinler. Özellikle aşılarla, genlerin nasıl tahrip edilebileceği konusunda insanları aydınlatsınlar. Çoğu Siyonist baronlara ait olan ilaç fabrikalarını zengin edeceğiz diye, milletin kanıyla geniyle oynatmayalım!
.

SEN - SEVDİKLERİN - ÜLKEN - İNSANLIK YOK EDİLİYOR UYANIN ARTIK.. BU İSRAİLİN EN BÜYÜK HEDEFİ..BOZULMUŞ TEVRATTA ÖLE YAZIYOR ÇÜNKÜ...

BU ADAMLARIN İNANCI, BU DA İSRAİLİN EN BÜYÜK İMANI,UYANIN ARTIK..​
 

huzurpınarı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
888
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
uzun bir yazıydı kısmen okuyabildim ilk olarak markette satılan ürünlerin satın alınmasında reklamların çok etkisi var bu doğru herşeye çok çabuk inanıyoruz bilinçli olmak gerek gerçekten yediğimizin içtiğimizin ne olduğunu bilemez olduk....2. olarakta bu domuz gribi gerçektende kafa karıştırıcı bi durumda neler dönüyo hiç kimsenin haberi yok ben ve ailem aşı yaptırmayı düşünmüyoruz şu andada bazı sayılar veriliyo şu kadar kişi hasta diye ve evde tedavi edilip iyileşen çok kişi var abartıldığını düşünüyorum ALLAH yardımcımız olsun ne diyelim...

bilgiler içinde ALLAH razı olsun...
 

delinin biri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Tem 2009
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Web Sitesi
delininbiriyimiste.tr.gg
bilgileri bir kaç konu başlığıyla paylaşmak isterdik ama, konular birbiriyle bağlantılı olduğu için, ve bir konuyu okuyan kardeşimizin, diğer bölümü okuayamacağı ihtimali olduğu için tek konu başlığında paylaşmak zorunda kaldık kardeşim..
ecmain inşallah! amin! ALLAH cümlemizden razı olur inşallah!
 

mehmet985

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Kas 2008
Mesajlar
102
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
konu varmış daha önceden depremler son zamanlarda çoğalmaya başladı..Ahir zamandayız Rabbim yardımcımız olsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt