Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dinde Kolaylık.. (1 Kullanıcı)

Mekkavi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Nis 2012
Mesajlar
100
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
82
Web Sitesi
www.ibrahimbeser.com

B i s m i l l â h i r r a h m a n i r r a h i m
Esselâmu aleykum

Konu : Dinde Kolaylık..

Yüce Allah’ın buyruklarının çoğunda, gerektiği hallerde kolaylaştırıcı müsaadeler vardır.

“Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara sûresi 185.âyet)

“Allah her şahsa, ancak gücü yettiği kadar sorumluluk yükler.” (Bakara sûresi 186.âyet)


Örneğin; kişi yolculuk halinde namazı kısaltması, kadınların ay hali durumundayken kılamadıkları namazlardan sorumlu olmamaları, oruç tutamayacak kadar yaşlıların fidye vermesi, hastaların ve yolcuların da sonra oruçlarını tutması.

Domuz eti, kan, ölü hayvan ve yüce Allah’tan başkasının adını anarak kesilenin haram olmasına rağmen mecbur kalındığında ölmeyecek kadar yenmesi. Parası olursa hacca gitmesi, zekat ve hayır yapması. Hac yaparken işlenen bazı yanlışlıkların oruç tutularak giderilmesi. Su bulamaz ise teyemmüm ile abdest alınması da kolaylaştırıcı unsurlardandır.

Namazda kolaylık :
“Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.” (Nisa sûresi 101. âyet)

Mümin kişinin yolculuğu 90 Km. üzeri ise seferi sayılır, bu durumda sabah, akşam ve vitir namazlarını tam, diğer farz namazlarını kısaltır ve ikişer rekat olarak kılar.

Bu yüce Allah’ın buyruğudur. Sünnetler ise kişinin tercihine kalmıştır. Hazreti peygamber s.a.v. in uygulamaları da böyledir.

En ulvi ibadet olan namazı hafife alan bazı kimseler uçakta, otobüste veya binek halinde iken namaz kılma sonra kaza yaparsın derler, bu kesinlikle yanlıştır, namaz her zaman her yerde kılınabilir. Kuran’ı kerimde ayeti kerime şöyle buyuruyor ;

“Eğer korku altında iseniz (güvene kavuşana dek) namazı yürürken yada binek üzerinde kılın.” (Bakara sûresi 239. âyet)

Meskun mahallerde güvende vardır, cami ve mescit de vardır. Fakat yolculuk ıssız yerlerde, ormanlarda, dağlarda, dar geçitlerde, yada her hangi bir yırtıcı hayvanın saldırısına uğrama korkusu ve tehlikesi var ise ve namaz vakti de geçmek üzere ise, mümin kişi namazını (Farzını) binek üzerinde veya yürürken de kılabileceğini yukarıdaki âyeti kerime bize açıkça belirtmektedir.

Yani namaz hiçbir neden ile terk edilemez, hasta yatağında, başı ile ima ederek yattığı yerde, yada oturarak namaz kılabiliyor ise demek oluyor ki kişi yürüyerek de namaz kılabilir.

“Çünkü namaz müminler üzerine vakitli olarak farz olunmuştur.” (Nisâ sûresi 103.âyet)

Allah’ın adını anmadan (Besmelesiz) kesilen ve diğerlerinde ölmeyecek kadar yemede kolaylık :
“O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Bakara sûresi 173. âyet)


Hac da kolaylık :
“Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir.” (Âli imran sûresi 97. âyet)

Oruçta kolaylık :
“(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara sûresi 184. âyet)

Abdest akmada kolaylık :
“Su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (Maide sûresi 6. âyet)

Diğer bazı konularda da Yüce Rabbimizin kulları için sağladığı kolaylıklar vardır.

Yukarıda belirtilenin aksine; faizde, zinada, içkide, örtünmede, kumarda, hırsızlıkta, ay hali durumunda iken ve Allah’u teâlâ’nın emrettiği yerin dışında kadınlar ile ilişkide, anne ve babaya hakarette ve diğer bazı hususlarda hafifletici neden yoktur. Bu konularla alakalı Kuran’ı Kerimde en ufak bir taviz ve kolaylık yoktur. Ancak tövbe kapısı günahlarına tövbe edeler için açıktır.

Kendi çıkarlarına göre düşünen bazı insanlar, yukarıda belirtilen hiçbir hafifletici nedeni ve kolaylığı olmayan hususları, zor durumda kaldım ve aldım mecbur oldum ve yaptım diyerek kendilerini haramdan temizi çıkarmaya çalışırlar.

Bakara süresindeki şu mübarek âyeti kerime, bizim bu konu ile ilgili olarak çok düşünmemizi, işimize geldiği gibi yorumlardan kaçınmamız gerektiğini hatırlatmaktadır.

Âyeti kerimede borç para verilirken veya alınırken yapılacak sözleşmenin detayını ve şahitliğini en ince ayrıntısına, hatta kimin dikte ettirerek yazdırmasına varıncaya kadar nasıl yapılması gerektiğini Yüce Rabbimiz kullarına açıkça bildirmektedir.

“Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aptal veya aciz, ya da yazdıramayacak durumda ise, velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahidler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük veya küçük olsun, onu süresiyle beraber yazmaya üşenmeyin; bu, Allah katında en doğru, şahidlik için en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır. Ancak aranızdaki alışveriş peşin olursa, onu yazmamanızda size bir sorumluluk yoktur. Alışveriş yaptığınızda şahid tutun. Katibe de şahide de zarar verilmesin; eğer zarar verirseniz, o zaman doğru yoldan çıkmış olursunuz.” (Bakara sûresi 282. âyet)

Eğer Cenabı Mevlâ murad etseydi yukarıda saydığımız haram kılınan Faiz buyruklarının ardından, eğer zor durumda kalırsanız alabilirsiniz, veya mecbur olursanız yapabilirsiniz gibi bazı kolaylıkları ve hafifletici nedenleri haşa getiremezmiydi. Tabi ki Yukarıdaki âyeti kerimenin içeriğinde kullarına en ince detaylarına kadar açıklama yapan Alemlerin Rabbi Bu hususlara da açıklık getire bilirdi.

Peki böle konulara insanlar açıklık getirmeye kalkarsak ne olur? Haşa Cenabı Allah’a şirk koşarak buyruklarına ortak olmuş olurlar. Neden? Çünkü haşa Allah bilememiş onlar bilmiş olur. Arapça da şirk’in esas anlamı şirkete ortak olmaktan gelir. Yani bu konuda haşa o kişi söz sahibi demektir.

İşte Böyle konularla ilgili Kuran’ı Kerimin birçok süresinde Arapça aslı olan şu ayeti kerime yer alır. “Sübhan Allah’i amma yuşrikun” buyruğunun asıl anlamı ise : Sen kimin isteğine uyduysan senin Allah’ın o dur, ben senin Allah’ın değilim anlamına gelir.

“Allah onların koştukları eşlerden (ortaklardan) münezzehtir.” (Haşr sûresi 23. âyet)

Yukarıdaki Cenabı Mevlâ’nın buyruklarını yapmamak ayrı karşı gelmek ayrıdır. Yapmamakla günah işlenmiş olunur. Eğer tövbe ederlerde Allah’u teâlâ’nın affına hidâyetine sığınırlar ise Allah isterse onları affedebilir.

“Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet)

Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi şerifinde ;
“Günaha tövbe eden kişi, günahı işlememiş gibi olur.”

Hayır! Bütün bunlar saçma (hâşâ) ben inanmıyorum, bunlar eskilerin uydurmasıdır vs. diyenler ise kesinlikle şirke girmiş olurlar.

“Allah kendisine ortak (şirk) koşulmasını elbette bağışlamaz.” (Nisâ sûresi 116. âyet)

“Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.” (Duhan sûresi 16. âyet)


Onlar büyük mahkemede, Yüce Rabbimizin Müntakim sıfatı ile yargılanmaya mahkumdurlar ve Allah c.c. onlardan münezzehtir umurunda bile değildir.

“Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar.” (Enam sûresi 25. âyet)

O takdirde konforlu yaşam ve dünya her şeyiyle onların olur. Dünya bazılarına geçici cennet, bazılarına da dar olur. Onlara yasak yoktur, onlar Cenabı Allah’tan değil yalnız güvenlik güçlerinden korkarlar, haramları kendilerine göre yorumlayıp helâlleştirirler.

Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi şerifinde ;
“ Dünya müminin tutuk evidir. Kâfirin Cennetidir.”

Yüce Rabbimiz cümlemizi şirkten ve şirke girmekten korusun ve bizlere farz kıldığı buyrukları uygulamamızı nasip etsin.

Cenabı Allah müminleri Kuran’ı Kerimden ve peygamberimiz s.a.v.’in yolundan ayırmasın. Hepimize Dünyanın ve ahiretin güzellikleri nasip etsin. Hepimizi Peygamberimiz s.a.v. me Cennette komşu eylesin.

Sevgiler ve saygılar… Hoşçakalın… Mekkavi…
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kendisini aydınlıklara çıkaracak olan Allah’ı değil, karanlıklara sürükleyecek olan şeytanı dost edinir. İşte düştüğü yanılgı kişinin sonsuz azapla son bulacak olan karanlık, bela ve engebelerle dolu yaşamının başlangıcıdır.

Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter.
Evrendeki herkes ve her şey varoluşunu Allah'a borçludur. Tüm varlıkları Allah yaratmıştır, sürekli yaratmaktadır ve dilediği anda da yok edebilir. Allah her şeyin tek ve gerçek sahibidir. Ve iman eden kulunun tek dostu da rabbi’dir. Allah’ı dost, veli ve vekil edinen mümin hayatı süresince sıkıntı ve üzüntüden uzak yaşar. Çünkü en büyük dostunun yardımı ve desteği onunladır. Allah dostu olduğu kullarının üzerine "güven duygusu ve huzur” (Tevbe Suresi, 26) indirir. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı)…” (Kehf Suresi, 14) rapteder.

Mümin, Rabbi’nin hoşnutluğu için yaptığı küçük büyük her işte O’nun kendisini gördüğünün, fazlasıyla karşılığını alacağının bilincinde olduğundan huzurludur. Allah kendisini görünmeyen ordularla ve meleklerle destekler,"önünden ve arkasından izleyenleri" vardır ve bunlar kendisini "Allah'ın emriyle gözetip korumaktadırlar”. (Rad Suresi, 11) Ayrıca mümini huzurlu kılan Allah yolunda yapılan mücadelede müminlerin her zaman galip geleceklerini bilmekten kaynaklanan güven duygusudur. Mümin kadere ve Allah’ın buyruğunun her an indiğine iman eder ve Rabbi’nin kendisine güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyeceğini de bilir. Müminlerin içinde bulundukları bu tevekküllü ruh haline Kuran'da dikkat çekilir.

"De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim evlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
Kuşkusuz Allah'ın dostluğu insanlarınkine benzemez. O kimi dost edinmişse, o kişiyi dünyada ve ahrette olabilecek en üstün nimete kavuşturmuştur. Her şeyi yaratan Rab’imizin, yarattığını dost edinmesi ise çok büyük bir lütuftur.

Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
İnsanın dünyada ve ahrette tek gerçek dostu; müminlere hayır yolları açan ve onları başarılı kılan Allah’tır. İman eden kullarını asla terk etmez, her zorlukta yanlarındadır ve onlara yardımcıdır. Tevekkül edenlerin işlerini düzeltip, onların yapabileceğinden daha iyisini temin eder. İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya tek layık olan Allah, doğduğu andan sonsuza kadar her an kuluyla birliktedir. Kendisine ihtiyaç olunan ve Kendisinden yardım beklenen Rabbi onu düşmanlarına karşı korur. O herkesten daha güvenilirdir; hayırda ve şerde kulunun yolunu kolaylaştıran, dinde kolaylık veren, hiç kimseye gücünün üstünde yük yüklemeyen Allah müminlerin en güvenilir dostudur. Kendisi'ne inananları kusur ve ayıptan, hatadan, manevi kirlerden temize çıkarır, arındırır. Onlara ahrette huzur dolu ve hiç tükenmeyecek bir yaşam müjdeler.

İnsan yaşamı süresince gerçekten güven duyacağı, zor zamanlarda yardım edecek, zengin ve güçlü birinin arayışı içindedir. Ancak çoğu insan bu arayış sırasında yanılgıdadır. Kendisini yaratan, yeryüzünü yarattıkları için yararlı ve elverişli kılan sonsuz güç sahibi, her şeye gücü yeten Rabbi’ni unutur. Kendisini aydınlıklara çıkaracak olan Allah’ı değil, karanlıklara sürükleyecek olan şeytanı dost edinir. İşte düştüğü yanılgı kişinin sonsuz azapla son bulacak olan karanlık, bela ve engebelerle dolu yaşamının başlangıcıdır.

Allah’a teslim olan insan Rabbi’ne adar gününü. Allah dostuysa attığı her adım ecir olur. Güvenip dayanacak, yardım umacak tek dost olarak Rabbini seçen mümin, artık içinde hiç yenilgi olmayacak hayırlı bir yaşamın içine girmiştir.


...fuat turker.....
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt