Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dört Mezhebin Farklı Hükümlerinin Hepsi Nasıl Hak Ve Doğru Oluyor (1 Kullanıcı)

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
38
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com
Bakın babamın (Adem'in) oğlu, öncelikle yanlış anlaşıldığımı bildirmek isterim ki, benim asıl amacım dinimizin parçalandığını ve halen parçalanmakta olduğunu fark ettirebilmek. Sizin mezhep dediğinizi, insanlar farklı dinmiş gibi yaşıyor. Bir örnek vereyim ; Adamın biri ordan çıkıp diyor ki ; "Falanca mezhep nasıldır? O mezhepe geçmek için neler yapmalıyım? Onlarda namaz nasıl kılınır?" vs. gibi sorular soruyor. Halbuki hepimiz Müslümanlar olarak hak olan dinimiz İslam altında toplansak daha doğru olmaz mı?

kardeşim başka konuda banada aynı şekilde yaklaşımın olmuştu.
zannediyorsun ki ayetleri hiçe sayıyoruz bunu destekliyoruz ki HAŞA!

mesela Kuranda "Namaz kıl" diyor.Ama bunun nasıl kılınacağı , neler yapılacağı , ne yaparsak güzel ne yaparsak çirkin olacağını vesair , bunları herbirimiz ayetlerden alamamış ve alimlerimize başvurmuşuz..
ERZURUMLİ kardeşimizin veriği örnekteki gibi falanca adama sordum engin bilgisi var derken herkesler sormaya (anlamaya çalışmaya) başlamış vesair....



Tamam işte kardeşim,diyelimki ben senin kur'an hakkında içeriğini bildiğin gibi iyi bilmiyorum,senin bu bilginin muteber olduğu halk arasında duydum sana geldim senden müşkül durumumu halletmeni bana hata yapmamam için bilgini paylaşmanı istedim sende dedin ki bana kur'an da ve hadislerde şöyle şöyle sıkıntını çözecek merhem var bende sana tabi oldum,sonra başka birisi bana sordu bende dedimki bu konu hakkında jackofan kardeş sahih bilgilere sahiptir ondan böyle öğrendim sende böyle yap,sonra adam gitti memleketine senin namını yaydı,al bak senin bir mezhebin oldu (mezheb mana itibari ile bir konu yada sanaat hakkında gidilen yol demektir).Buna rağmen sen kalkıpta insanlara dermisin yapmayın müslüman kardeşlerim ALLAH TEALA mezhebleri yasak etti,sizde adam olun kafanızı çalıştırın açın Kur'an dan nasıl amel edileceğine bakın.
ALLAH TEALA ve Rasulu s.a.v razı olmaz güzel kardeşim.
Peygamberimiz s.a.v ''Kim bildiğini saklarsa cehennemde yerini hazırlasın ...'' buyuruyorken,sen nasıl olurda ehli sünnet alimlerine susun dersin? (Misal)
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
Bakın babamın (Adem'in) oğlu, öncelikle yanlış anlaşıldığımı bildirmek isterim ki, benim asıl amacım dinimizin parçalandığını ve halen parçalanmakta olduğunu fark ettirebilmek. Sizin mezhep dediğinizi, insanlar farklı dinmiş gibi yaşıyor. Bir örnek vereyim ; Adamın biri ordan çıkıp diyor ki ; "Falanca mezhep nasıldır? O mezhepe geçmek için neler yapmalıyım? Onlarda namaz nasıl kılınır?" vs. gibi sorular soruyor. Halbuki hepimiz Müslümanlar olarak hak olan dinimiz İslam altında toplansak daha doğru olmaz mı?


erzurumlu abimiz çok net ifade etmiş..Allah cc katbekat razı olsun ondan..
ama şu "bölücü" gibi sözlerin üzerine söylemeden edemiyeceğim..

mezhep nedir? farklı farklı dinleri mi yorumluyor?mezheb neyi baz alıyor ha!

"islam altında toplanalım" demişsin...mezhebin gösterdiği yol neresi! hem nerde gördün ki sen 4 hak ayrı mezhepten olupta birbirine kötü zan besleyen bir mümin ..GÖREMEZSİN!

ama bu kanıya nerden varıyorsunuz ben de onu anlamıyorum. asıl bölücülük sizin yaptığınız...

sen doktara gitmeden nasılsa ilaç var diyip (doktara rehbere ne hacet) eczaneye gidip kafana göre ilaç kulanabilir misin? kafana göre aldın ilaçları diyelim..peki sonuç? derler ya, sen kaş yaparım derken göz çıkarttın..şifayı zehir, zehiri şifa yaparsın!

"kurana uyalım onda herşey mevcud" imajı sergiliyorsun..kuran o kadar geniş ki herkes kafasına göre yorumlasa ne ola milletin hali HÜSRAN!

tıpkı doktorlar gibi 4 mezhep bize bu konuda yol gösteriyor...KURAN VE SÜNNET DIŞINDA DA HER ŞEYİ REDDETMİŞTİR MEZHEPLER!

inanırsınız inanmazsınız..sizin sorununuz..her konuda yazıp da konuları tartşma meydanına çevirmeyin!
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Peki bu dört mezhebin hak olduğuna dair bir ayet var mı?

Âlimin farz ve haram deme yetkisi


Sual: Ebu Hanife, imam arkasında Fatiha okumak tahrimen mekruh derken, imam Şafii farz diyor. Peygamberin bile, haram etme, farz kılma yetkisi yokken, farz Allah’ın emri iken nasıl olur da bu âlimler, farzdır, haramdır diyebiliyorlar?
CEVAP
Resulullahın ve müctehid âlimlerin yetkisi iyi bilinmediği için böyle garip sorular geliyor. Bir kimse suç işleyince, savcının isteği üzerine getirilip hakim tarafından ceza verilir ve hapse atılır. Hapse atanlar polis veya jandarmadır. Ama bunu savcının emri ile yapmaktadır. Hücreye konmuşsa gardiyan koymuştur. Şimdi gardiyana, jandarmaya veya polise, siz kim oluyorsunuz da beni hapse attınız diyemeyiz. Onlar savcının emrini uyguluyorlar. Savcı da kim oluyor denemez. O da kanun adına bunu yapıyor. Şu halde yetki kanundan geliyor. Ama bu yetki, polis ile, savcı ile, kullanılıyor. Polise, savcıya karşı gelen kanuna karşı gelmiş olur. Polis, savcı devletin ortakları değildir, devlete hizmet veren kişilerdir. Suç işledikleri takdirde onlar da cezalandırılır.

Farz ve haram Allah’ın emri ile olur. Ancak Allahü teâlâ, bu yetkiyi Resulüne de vermiştir. Birkaç örnek verelim:
1- Kur’anı açıklamakta yetkilidir. Bir âyet meali:
(Kur’anı insanlara beyan et!) [Nahl 44] (Beyan etmek, başka kelimelerle açıklamak demektir.)

2- Bir şeyi haram etme ve farz kılmada da yetkilidir. İşte iki âyet-i kerime meali:
(O ümmî Peygamber, temiz şeyleri helal, pis, çirkin şeyleri haram kılar.) [Araf 157]

(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]

Resulullah açıklama yetkisine dayanarak buyuruyor ki:
(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibi geçerlidir.) [Tirmizi]

(Eğer meşakkat vermeseydi, gece namazını ümmetime farz kılardım.) [Deylemi]

Şu halde, (Allah’tan başkası farz kılamaz, haram edemez) demek yanlıştır.

3- Resulullahın emrine uymak, Ona itaat etmek farz, isyan etmek haramdır:
(Resule itaat, Allah’a itaattir.) [Nisa 80]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih etme, seçme hakkı kalmaz.) [Ahzab 36]

Allah’ın emrine olduğu gibi Resulünün emrine de, uymak şarttır. Peygamberin emrini kabul etmem, yalnız Kur’ana uyarım diyen kâfirdir.

4- İman konusunda da aynı yetkiye sahiptir. Resulullaha iman etmeyen kâfirdir:
(Allah’a ve ümmi nebi olan Resulüne iman edin!) [Araf 158]

(Allah’a ve Resulüne inanmayan [kâfir olur] kâfirlere de çılgın bir ateş hazırladık.) [Feth 13]

5- İman gibi, Allah’ın emrine itaat ile Resulünün emrine itaat de aynıdır. Ben yalnız Allah’a [Kur’ana] uyarım, Resule [hadislere] uymam diyen kâfirdir. İşte bir âyet meali:
(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir yol tutmak isteyen kâfirdir.) [Nisa 150,151]

Allahü teâlâ, Resulüne böyle yetkiler verip, (Resulüme tâbi olun) buyurduğu gibi, Resulü de, âlimlere yetki verip (Âlimlere tâbi olun!) ve (Âlimler benim vârislerimdir) buyuruyor. Yani (Bana tâbi olduğunuz gibi, âlimlere de tâbi olun) buyuruyor. Peki vâris olan bu âlimler, hiç hata etmez mi? Hatta birinin ak dediğine öteki kara demiyor mu? Ne olacak şimdi? Resulullah efendimiz onu da açıklamış, (Âlim ictihadında yanılırsa bir, isabet ederse iki sevap alır) buyurmuştur. (Buhari)

Demek ki Resulullahın vârislerinin de ictihad etme, haram ve helal deme yetkileri vardır. Bugünkü âlim taslakları müctehid değildir. Onların sözleri dinde senet olmaz. Bu yüzden, Yusuf-i Nebhani hazretleri, (Bugün müctehidlik taslayanın ya aklı veya dini noksandır) buyurmuştur.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Bakın babamın (Adem'in) oğlu, öncelikle yanlış anlaşıldığımı bildirmek isterim ki, benim asıl amacım dinimizin parçalandığını ve halen parçalanmakta olduğunu fark ettirebilmek. Sizin mezhep dediğinizi, insanlar farklı dinmiş gibi yaşıyor. Bir örnek vereyim ; Adamın biri ordan çıkıp diyor ki ; "Falanca mezhep nasıldır? O mezhepe geçmek için neler yapmalıyım? Onlarda namaz nasıl kılınır?" vs. gibi sorular soruyor. Halbuki hepimiz Müslümanlar olarak hak olan dinimiz İslam altında toplansak daha doğru olmaz mı?

Kardeş selamün aleyküm. Şu aşağıdaki linki okuyabilirmisiniz. Meshebler ve meshebsizlik hakkında geniş bilgide mevcut oradan okursanız inşaallahü teala ayrılık olmadığını daha iyi anlarsınız.

http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=700

Allahü tealaya emanet olunuz.
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Bismillahirrahmanirrahim
Esselatu vesselamu aleyke ya resulallah

Sevgili ve değerli kardeşlerim yorumların ne denli çok olacağını ve tartışmaların başlayacağını jackofan arkadaşın MEZHEPLER HAKKINDA KURANDA AYET VARMI...Yorumunda anladım ve dediğim gibi de çıktı okudukça ,

Öncelikle değerli hemşerim ERZURUMLİ senden Rahman razı olsun, ve diğer kardeşlerimden de ;

Bu konu aslında mezhepler de şüpsei olanlar için açılmış bir konu idi ama ne yazıkki insan bazı şeylerden mağdur olacaksa yani Allah c.c. bunu ona uygun görmüş ise ne yapılsa boştur "....Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler....."zira Allah bu şekilde buyurmazdı..Mezhepler ilk bakıldığında gerçekten Allahın c.c Kuranda açık açık bahsetmediği bir olgudur.Allah razı olsun kardeşlerim açıklama yapmış ayetleri sunmuşlar bende bir kaç hadis nakletmek isterim....

(Ümmetimin âlimlerinin farklı ictihadları, mezheplere ayrılması rahmettir.) [Nasr El-Makdısî, Beyheki],

(Kur'an-ı kerime uymak farzdır. Onda bulamazsanız, sünnetime, sünnetimde de bulamazsanız, Eshabımın sözüne uyun.) [Beyhekî],

(Âlimlere tabi olun, onlar yol gösteren ışıktır.) [Deylemî],

(Alimler, peygamberlerin varisleridir.) [Tirmizî],

(Âlimler [ebedi saadet yolunu gösteren] birer kılavuzdur, rehberdir.) [İ.Neccar]

Zaten aklı selim bir kul kendisine şu soruyu sormalıdır, Neden Allah Peygamberleri Gönderdi...?

Evet neden ..?Allah c.c. herşeyi yaratan ve herşeyin sahibi değilmi..? evet elbetteki öyle o zaman Allahın gücü yokmu idi ki İnsanları bir Kitap ve Öğretici ile uyardı..buna Allahın ihtiyacı varmı...???madem insanlara Kitaplarla emir verecekti ve o kitapları Peygamberler le gönderecekti neden biz hala bazı şeyleri akletmeyiz bunun ne demek olduğunu anlamaya çalışmayız ki...?

Allah c.c. son olarak Efendimizi s.a.v göndermiş ve tebliğ etmesini sağlamıştır ve Peygamberimizi övmüş Onun son Peygamberlerin sonuncusu olduğunu bildirmiş ve bizlerin ona tabi olmasını istemiştir..Ama hiç bir zaman dememiştirki Peygamber size Kitabı getirir ve işi biter alın okuyun bu zaten Allahın adetine uygun olmazki...

Ama ne acıdırki bugün mezhepleri reddeden ,durmadan mezhepleri eleştiren, daha ileri gidip Sünneti ve Hadisi inkara kalkışan ve Peygamberimizi s.a.v sıradan bir insan gibi gören ve Kuran diyen zihniyet ne büyük bir cehalettedir...Defalarca reddiyeler yazılmıştır ama yukardaki ayette de belirtildiği gibi Allah c.c. nasip etmemişse yapacak bir şey yok...


Allah herkese hidayet etsin ...,ama bu gerçek olandırki Hz.Muhammed Mustafa s.a.v. siz bir Kuran da düşünülemez ,Allaha Kullukta edilemez .....vesselam veddua


Edebi olmayanın Sünneti olmaz Sünneti olmayanın Farzı olmaz Farzı olmayan Allahı bulamaz
Edebi olanın Sünneti olur Sünneti olanın Farzı olur Farzı olan Allahı bulur........
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Bakın babamın (Adem'in) oğlu, öncelikle yanlış anlaşıldığımı bildirmek isterim ki, benim asıl amacım dinimizin parçalandığını ve halen parçalanmakta olduğunu fark ettirebilmek. Sizin mezhep dediğinizi, insanlar farklı dinmiş gibi yaşıyor. Bir örnek vereyim ; Adamın biri ordan çıkıp diyor ki ; "Falanca mezhep nasıldır? O mezhepe geçmek için neler yapmalıyım? Onlarda namaz nasıl kılınır?" vs. gibi sorular soruyor. Halbuki hepimiz Müslümanlar olarak hak olan dinimiz İslam altında toplansak daha doğru olmaz mı?

Esselamu aleykum kıymetlim,

Misal ettiğin adam aklı ermez olduğu için dinini araştırmayı sevmediği için,emrolunduğu gibi ALLAH TEALA yı araştırma zevkine eremediği için ve dünyası ile ahiretini eşit kefeye koyduğu için hangi mezheb dünyamı mutlu edecekse onunla amel edeyim diye kendine yol arar yada akıl ve ilim konusunda kafası fazla çalışmadığı için böyle bir yol arar,4 mezheb eşittir hepsinin derdi islam dininin güzel yaşanmasıdır.Asla ve asla aralarındaki ihtilaflar farzlarda değil sünnetin uygulanışı için olmuştur,bunlarda zaten kısaca misallersek açıktır,kıyam farzdır,hepsi ayakta kıyama durarak namaz kılar ama el bağlamak sünnettir ister el bağlarsın ister bağlamazsın ama sünnete ihtilaf ederek el bağlamamazlık edemezsin sana bunu anlatırlar,sonra tekbir almak farz dır ama ister başparmağını kulağına değdir ister omuzlarına kadar ellerini kaldır sana el hareketi yapman farz değildir farz olan ALLAHU EKBER yada ALLAH TEALA nın azametini anlatan bir kelam etmendir.
Bakınız adı geçen hiçbir mezheb namaz kılmayın,oruç tutmayın,hacca gitmeyin,zekat vermeyin demiyorlar,bilakis bunları yapın ama rivayetlere göre ALLAH Rasulu böyle böyle yaptı sizde ona göre yapın diyorlar.
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Esselamu aleykum kıymetlim,

Misal ettiğin adam aklı ermez olduğu için dinini araştırmayı sevmediği için,emrolunduğu gibi ALLAH TEALA yı araştırma zevkine eremediği için ve dünyası ile ahiretini eşit kefeye koyduğu için hangi mezheb dünyamı mutlu edecekse onunla amel edeyim diye kendine yol arar yada akıl ve ilim konusunda kafası fazla çalışmadığı için böyle bir yol arar,4 mezheb eşittir hepsinin derdi islam dininin güzel yaşanmasıdır.Asla ve asla aralarındaki ihtilaflar farzlarda değil sünnetin uygulanışı için olmuştur,bunlarda zaten kısaca misallersek açıktır,kıyam farzdır,hepsi ayakta kıyama durarak namaz kılar ama el bağlamak sünnettir ister el bağlarsın ister bağlamazsın ama sünnete ihtilaf ederek el bağlamamazlık edemezsin sana bunu anlatırlar,sonra tekbir almak farz dır ama ister başparmağını kulağına değdir ister omuzlarına kadar ellerini kaldır sana el hareketi yapman farz değildir farz olan ALLAHU EKBER yada ALLAH TEALA nın azametini anlatan bir kelam etmendir.
Bakınız adı geçen hiçbir mezheb namaz kılmayın,oruç tutmayın,hacca gitmeyin,zekat vermeyin demiyorlar,bilakis bunları yapın ama rivayetlere göre ALLAH Rasulu böyle böyle yaptı sizde ona göre yapın diyorlar.

Bu bilgiler bir insanın haa evet diyip düşünmesini bile sağlayabilecek bilgiler ama işte Allahın Hidayeti lazım değilmi....?


Allah razı olsun hemşerim ...vesselam veddua
 

cemaldurra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Nis 2008
Mesajlar
1,142
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Selamun Aleyküm,

Bir süredir konuyu uzaktan takip ediyorum ama iki laf etmeden duramayacağım, kusura bakmayın, hakkınızı helal edin...

İslamî ilimlerin kaynakları bilindiği üzere 4 tanedir...
1- Kur'an-ı Kerim
2- Sünnet-i Resulullah
3- İcma-i Ümmet
4- Kıyas-ı Fukaha

Bunlardan Kur'an, Sünnet ve İcma'da zaten tartışma yok, ittifak var... Ancak bugün mezheplerin tartışılması demek 4. kaynağımız olan Kıyas-ı Fukahayı tartışmak demektir...
Kıyas sonuçta müçtehid imamların reyleri sonucu ortaya çıkan hükümlere yol açtığına göre elbette ki her bir müçtehid imam kendi anlayış, kavrayış, bilgi, beceri ve yeteneği doğrultusunda karar verdiğinden dolayı farklılıklar olması kaçınılmazdır... Hayır ümmet parçalanmasın diye bu yolu yani Kıyas-ı Fukaha müessesesini kaldırırsanız içtihad makamı tamamen çöker ve bu da İslam'ın her zaman ve zemine hitap etme özelliğini ortadan kaldırarak tabiri caizse güdük kalmasına sebep olur...
Müctehid imamların kıyas yoluyla kendi reyleri doğrultusunda karar vermeleri hadis yoluyla meşrudur...
Muaz hadisini biliyorsunuz sanırım:
Hz. Peygamber (s.a.v), Muaz İbn. Cebel'i Yemen'e gönderirken arala*rında şöyle bir konuşma geçmişti:
- "Sana bir mesele arzedildiğinde ne yaparsın?" Muaz:
- "'Allah'ın Kitabındakiyle hüküm veririm." Rasulullah:
- "Ya Allah'ın Kitabında yoksa?" Muaz:
- "Rasulullah'ın sünnetiyle hüküm veririm." Resulullah:
- "Rasulullah'ın sünnetinde de yoksa?" Muaz:
- "Kendi görüşümle İctihad ederim. Elimden geleni yapmada geri durmam" demiştir. Muaz der ki: "Rasulullah göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu:
- "Allah'ın elçisinin elçisini Allah'ın ve Rasulu'nün razı olacağı hususa muvaffak kılan Allah'a hamd olsun."
(Ebû Dâvûd, Kit. Akdiye, bab: 11. hn: 3592; Tirmizî, Kit. Ahkam, bab: 3, hn: 1327.)

Bu durumda Kıyası reddetmek sünnet-i seniyyeyi reddetmek anlamına gelir... Mezhepler de kıyas sonucu ortaya çıktığına göre bugün ne mezhepleri tartışabiliriz ne de kıyası...

Peki arkadaşımızın endişelendiği konuya nasıl yaklaşabiliriz...
Burada da ümmetin parçalanmaması ve birliğin sağlanması için ancak İslam kardeşliği, hüsn-ü zan ve hoşgörüyü dikkate almak zorundayız...
Mezhep mensubu iken mezhep taassubuna girmek, mezhep uğruna sünneti reddetmek ya da kendi mezhebinden olmayanları sapık, fasık hatta kafir ilan etmek işte İslam birliğine vurulmuş en büyük darbe bunlardır...
Hiçbir mezhep imamı kendi görüşünün mutlak doğru olduğunu iddia etmemiş tam tersi daha sağlam deliller bulduğunuzda benim görüşümü terk edin demişlerdir...

İşte İmam Şafii'nin görüşü: "“Bir söz söylediğimiz vakit onu Allah’ın kitabi ve Rasûlullah’ın sünnetine arzediniz. Eğer onlara uyuyorsa kabul ediniz, uymuyursa reddediniz ve sözümüzü duvara çalınız.” (İmamı Şafiî’nin sözlerindendir. el-Mecmı, 1/63: İ’lamül-Muvakiîn, 2/361, İbnü’l-Kayyim.)"

İşte İmam Hanefi'nin görüşü: "Hîdaye sahibinden rivayet edilmiştir: “Ebu Hanife (r.a.)’ye:
Söylediğiniz söz Allah’ın kitabına muhalefet ediyorsa ne yapalım, diye sordular. O:
Allah’ın kitabı için benim sözümü terkedin, dedi.
Rasûlullah’ın haberine muhalefet ediyorsa, diye sordular. O:
Rasûlullah’ın haberi için benim sözümü terkedin, dedi.
Sahabenin sözüne muhalefet ediyorsa, diye sordular. O:
Sahabenin sözü için benim görüşümü terkedin. Dedi.”

Dolayısıyla mezhepleri din yerine ikame etmek değil gerektiğinde başvuru kaynağı olarak görmek, etrafını dikenli tellerle çevirip bir de elektrik vermek suretiyle giriş çıkışları yasaklayarak muhkem bir müessese haline getirmek yerine istismar etmeden, işin kolayına kaçmadan iyice sulandırıp batırmadan hakka ve hayra uygun bir şekilde mü'minlerin istifadesine sunmak daha iyi olacaktır...

Ancak asla reddetmek değil...

Allah'a emanet olun...
 

kübracan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2010
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
allah hepinizden razı olsun güzel kardeşlerim ben yeni üye oldum gerçekten süper bişey çok sevindim burda olduğum için
 

atabey76

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Eyl 2006
Mesajlar
215
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
ALLAH razi olsun körkaleli hemşerim emeğin yağlı olsun inşllh
 

sanca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2010
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
kardeşim
Şafi mezhebine mensup hacılar, bu ibadetlerde Hanefi mezhebini taklit ederek abdest almakta ve yanlışlıkla bir kadına dokunduğunda abdesti bozulmamaktadır DEMİŞSİNİZ
AMA ASLINDA HANEFİ mezhebine mensup hacılar, bu ibadetlerde ŞAFİ mezhebini taklit ederek abdest almakta ve yanlışlıkla bir kadına dokunduğunda abdesti bozulmamaktadır
OLMASI GEREKMEZ MI?
 

-SEVBAN-

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2010
Mesajlar
208
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
kardeşim
Şafi mezhebine mensup hacılar, bu ibadetlerde Hanefi mezhebini taklit ederek abdest almakta ve yanlışlıkla bir kadına dokunduğunda abdesti bozulmamaktadır DEMİŞSİNİZ
AMA ASLINDA HANEFİ mezhebine mensup hacılar, bu ibadetlerde ŞAFİ mezhebini taklit ederek abdest almakta ve yanlışlıkla bir kadına dokunduğunda abdesti bozulmamaktadır
OLMASI GEREKMEZ MI?

Birkere Abdestin alınmasında bir sorun yokki aynıdır. Sadece bozulma şartları hacda değişir şafiler kadın eline değince abdestleri bozulur ve hacda bundan sakınmaları mümkün olmadığından hanefileri taklit ederler ve abdestin olduğuna bozulmadığına hükmederler. hanefilerde vakfede sadece diğer mezhepleri taklit ederler öğle ve ikindiyi cem ederek kılarlar.vesselam
 

sezer32

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2010
Mesajlar
34
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allah cc erzurumlu ve savban arkadaşımızdan razı olsun
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İmam-ı Şafii'nin dev külliyatı Türkçe'de

İmam-ı Şafii'nin dev külliyatı artık Türkçe'de. Buruç yayınları tarafından hazırlanan kitabın ilk cildi çıktı. Külliyatın 10 ciltte tamamlanması bekleniyor.

Şafiî mezhebinin öncüsü ve müctehid imamlardan Muhammed b. İdris eş-Şafii'nin dev külliyatı Türkçe'ye Buruç Yayınları tarafından kazandırıldı. İlk cildi çıkan külliyatın 10 ciltte tamamlanması bekleniyor. Külliyat, İmam-ı Şafii'nin er-Risale, el-Umm, Ahkamu'l Kur'an ve İhtilafu'l Hadis kitaplarını ihtiva ediyor. Sarı şamua kâğıda basılan külliyatın ilim camiasında büyük ilgi görmesi bekleniyor.

İslam filozofu İmam-ı Şafii kimdir?

İmam-ı Şafii ( ابو عبد الله محمد بن إدريس الشافعي Abu Abdullah Muhammad ibn Idrīs al-Shafi'i 767-820), ünlü İslam hukuku bilgini. Şafii mezhebinin kurucusudur.

Hicrî 150/Miladî 767 yılında Filistin'in Gazze şehrinde doğdu. Babası İdris bir iş için Gazze'ye gitmiş, orada iken vefat etmişti. Dedelerinden biri olan Şafiî İbn es-Sâib'e nisbeten Şafiî olarak bilinir. Soyu Kureyş kabilesinden Abd-i Menâf'ta Hz. Peygamber'in soyuyla birleşir.Henüz küçük yaşta iken babasını kaybeder. Fakir bir şekilde yaşayan annesi, oğlunu alıp Mekke'ye gitmeğe karar verir. Mekke'de, daha küçük yaşta kendisini ilme veren İmam Şafiî, yedi yaşında Kur'ân-ı Kerim'i; on yaşında da İmam Mâlik'in el-Muvatta' adlı hadis kitabını ezberlemiş ve on beş yaşına geldiğinde, fetva verebilecek bir seviyeye ulaşmıştı.Bundan sonra yirmi yıla yakın bir süre çölde, Huzeyl kabilesi içinde yaşayarak fasih Arapça'yı ve câhiliye şiirlerini öğrendi. Hatta Asmaî, onun hakkında; "Huzayl'in şiirlerini Kureyş'ten Muhammed b. İdris denen bir genç ile düzelttim" demiştir. Böylece edip ve Arapçada söz sahibi olmuştur.Akabinde birçok alimden hadis okudu. Mekke valisinin bir tavsiye mektubu ile Medine'ye gitti. Burada İmam Mâlik'e el-Muvatta adlı eserinin tamamını arzetti. Daha sonra tamamen fıkha yönelerek İmam Mâlik'ten Hicaz fıkhını öğrendi. Şafiî'nin eşsiz kavrayış ve üstün zekâsını müşahede eden İmam Mâlik, ona şu anlamlı tavsiyede bulundu: "Muhammed! Allah'tan kork, günahtan sakın; çünkü ben senin büyük bir şahsiyet olacağını ümid ediyorum. Gönlüne Allah'ın koymuş olduğu bu nuru günahla söndürme."Medine'de İmam Mâlik'ten fıkıh ve hadis ilmi aldı. Süfyan b. Uyeyne'den, Fudayl b. İyâz ve amcası Muhammed b. Şâfi' ve diğerlerinden hadis rivayet etti.İmam Şâfiî, bu arada çalışmak zorunda olduğu için bir süre Yemen'e gitti. Yemen kâdısı Mus'ab b. Abdillah el-Kureşî orada kendisine resmî bir iş bulmuştu. Bu arada, Halîfe Hârun er-Raşîd Hz. Ali taraftarlarının bir harekâtından korkuyordu. Yemen tarafından yakalanıp getirilen Şiîler arasında -Şiî olmadığı halde- Şâfiî de Medîne'de Halîfe'nin huzuruna çıkarıldı. Suçsuzluğu anlaşılınca Halife onu serbest bıraktırdı ve maddî yardımda bulundu. Sonra H.183 ve 195'te Bağdat'a gitti. Orada Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'den Irak fakihlerinin kitaplarını okudu. Onunla fikir alış verişinde bulundu.İmam Şâfiî bundan sonra H. 187'de Mekke'de ve 195'te Bağdat'ta İmam Ahmed b. Hanbel (Ö. 241/855) ile buluştu. Ondan Hanbelî fıkhını ve usulünü, Kur'an'ın nâsih ve mensuhunu öğrendi. Bağdad'ta onun eski mezhebinin esaslarını ihtiva eden "el-Hucce" adlı eserini yazdı. Sonra H. 200'de görüşlerinin en çok yaygınlaşacağı Mısır'a gitti. 204/819'da Receb'in son cuma günü Mısır'da vefat etti ve orada defnedildi (el-Hudarî, Tarihu't-Teşrîi'l-İslâmî, Kahire 1358/1939, s. 254 vd.; Muhammed Ebû Zehra, Usulü'l-Fıkh, Kahire, t.y., s.12 vd.; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 35, 36; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, 9, 78 vd).İmam Şâfiî'nin "er-Risâle" adlı eseri fıkıh usulünde ilk kaleme alınan usul kitabıdır. Hanefilerde, usul müctehid imamlar devrinde yazılı bir eser haline getirilmemiş daha sonra fürûdan hareket edilerek usûl kaideleri belirlenmiştir. İmam Şâfî, işin başında er-Risâle'yi yazarak sonraki Şâfiî bilginlerini bu külfetten kurtarmıştır. İmam Şâfii'nin "el-Ümm" adlı eseri ise Mısır'da mezhep görüşlerini kapsayan bir fıkıh eseridir.Onun ilmî ve edebî şahsiyeti yanında, takvâsı, olgun karakteri ve güzel ahlâkı da zikredilmesi gereken hususlardandır. Kendisine Sıffın meselesi, sorulunca şu anlamlı cevabı vermişti: "Ömer b. Abdülazîz'e Sıffîn'da ölenler sorulunca o; "Allah'ın elimi bulaşmaktan koruduğu kanlardır" demişti. Şimdi ben de dilimi bu kana bulaştırmak istemiyorum."Öğrencileri onun hakkında, "Şafiî Hz'leri bir âyeti tefsir etmeye başlayınca, sanki o âyetin indirilişini görmüş gibi büyük bir vukufla konuşurdu" derler.
İmam Şâfiî, müstakil mutlak müctehid idi. Hicazlılar'ın ve Iraklıların fıkhını kendinde toplamıştı. Ahmed b. Hanbel onun için; "Allah'ın kitabı ve Rasûlünün sünnetinde insanların en fakîhi idi"; "Eli hokka ve kalem tutup da, boynunda Şâfi'nin minneti olmayan kimse yoktur" demiştir. Taşköprülüzâde, Miftahu's-Saâde'sinde onun için şöyle der: "Ehli fıkıh usûl, hadîs, dil ve nahiv âlimleri, İmam Şâfiî'nin; emânet, adâlet ve zühdünde, vera, takvâ ve cömertliğinde, güzel ahlâkında, kıymetinin yüceliğinde birleşmiştir. Onu gerektiği şekilde anlatmak zordur" (ez-Zühaylî, a.g.e., I, 26).

elumm1.JPG


Kitabı Adı: El-Umm
Yazarı: İmam Şafii
Yayınevi: Buruc Yayınları
Basım Tarihi: Haziran - 2011
Mütercim: Musa Özdemir
Editör: Kazım Sağlam
Mizanpaj: Mustafa Yiğit

İsteme Adresi:

Buruc Yayınları
Yerebatan Cad. Salkım Söğüt Sokak. No: 6-A
Cağaloğlu / Eminönü - İstanbul

Tel: (0212) 528 58 18
Fax: (0212) 528 68 67
Mail: info@burucyayinlari.com
 
K

kodoo

Sonunda, Risale-i Nur orjinali ile hala elimizde olduğu halde onu da değiştirdiler...
Kardeşlerim Üstad Said Nursi dışlayıcı değildir.. İslamın tüm mezheplerini (sadece dört değil) hak bilir.. (Risale-i Nur'da "On İki Mezhep" nasıl haktır diye soruluyor.. Dört diye sorulmuyor..) ve her Müslüman "mezhebim haktır" diyebileceğini ama "hak (yalnızca) benim mezhebimdir" diyemeyeceğini ihlas risalesinde açıklamıştır..
Allah razı olsun.. Kardeşlerim..
"Vahdet Haftası" yaklaşırken bu tür birleştirici yazıları daha çok görmek çok sevindirici.. İnşaAllah
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt