Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Flört hakkında. (1 Kullanıcı)

ya mucib

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ara 2008
Mesajlar
1,037
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
33
ALLAH razı olsunn Rabbim nefsimize uydurmasınn..hayrlı insanlarla karşılaşmayı nasip etsinn Rabbimm..
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
ÖRTÜN KÖTÜLÜĞÜ ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ

Levent Özrenk

Flörtün kötülüğü, ilk olarak insanın ileride evleneceği kişiye (eşine) bir ihanet, sadakatsizlik ve kötülük olarak gözümüze çarpar... Bu flörtü ister bir kadın işlemiş olsun, isterse bir erkek işlemiş olsun durum değişmez. Ahlakın kendisi ve normları, erkek ve kadın için şart ve kuşatıcıdır çünkü...

Örneğin, bu şeyi (flörtü) işlemiş olan bir kadının, ilerideki hayatında bir erkekle evleneceğini düşündüğümüzde, eşi olan kişi (erkek) eğer hanımının bu işlemiş olduğu bu şeyi (flörtü) biliyorsa onun için hoş bir durum olmamasıyla birlikte, kendi iç aleminde bir iç burkuntusunu, bir erkek ezikliğini; ve bunun sinirliliğini ve kıskançlığını hissedecektir... Yine, eşinin geçmişte yabancı bir erkek tarafından tanındığını; duygu ve düşüncelerinin mahremlerinin, kıvrımlarının bilinmesi onu üzüntüye, belki de hayat boyu bunu üzerinden bütünüyle atamayacak "birşey" kazandırabilecektir kendisine...

Bu duyguları üzerinden atabilse bile, belli etmese de hayatının bazı anlarında bu şey (flört) aklına geleceğinden, bunu düşünecek ve daima kederlenecektir... Belki de eşi ile arasındaki bir tartışmada bu şeyi (flörtü) dile getirecek ve söyleyecektir...

Geçmişinde flört eden bir erkekle evlenen bir kadın için de, az önce söylediğimiz güçlü ve baskın olan duygu ve düşünceleri bir erkek gibi aynı ve tam olarak hissetmese bile, kendi kadın fıtratına uygun olarak: Bir eziklik, burkuntuluk, kendini değersizmiş gibi görme, ilgisizlik, soğukluk ve nefret gibi duyguları kendi kadın yapısının nazik, hassas duygu ve düşünceleriyle hissedecek ve böyle düşünerek üzülecektir...

Devam edelim...

Flürtün kötülüğü kendini bir ailedede gösterir... Bir babadır, annedir ve erkek kardeştir... Olması gerekence ve bozuk bir ruhu olmayan; ve ahlaki duyguları sönmemiş bir baba düşünelim şimdi... Kendi kızının yabancı bir erkekle konuştuğunu, gezdiğini ve buluştuğunu bilince, içinde fırtınalı bir trajedi üzüntüsünü yaşamamış olmaması kaçınılamaz olacaktır onun için... Bunun yanında, bir sinir ve nefret duygularıyla beraber, ailenin izzet, haysiyet ve namus duygularının kırıldığını; ve bunlarla birlikte bir baba ezikliğini, üzüntüsünü hissedecektir kalbinde...

Aile içindeki annede de, kızının kendi annelik misyonona zarar verdiğini; şimdiki ve gelecekteki ailesinin izzetini ve haysiyetini küçülttüğünü; kendi annelik fıtratının yapısıyla telaş ve üzüntüyü yaşaması ondan beklenecektir...

Ailenin diğer ferdi olan erkek kardeş açısından bakarsak; kendi kızkardeşinin yabancı bir erkekle flört etmesi onda belli belirsiz bir kine, nefrete; kendi haysiyetsizmiş gibi duygularıyla beraber, kendi erkek keyfiyetinin kadının namus, iffet ve sadakat unsurlarıyla tamamlanan yönüne zarar geldiğini düşünecektir... Ayrıca yabancı bir erkeğin kendi kardeşini tanıması; onun duygu ve düşünce alanına girmesi onun için mutlu birşey olmayacağı gibi, dış dünyada yaşarken ezik ve sıkıntılı olarak dolaşabilecektir belki de...
Flörtün kötülüğü bunlarla bitmez; eşlerin ilerideki çocuklarındada kendini gösterir...

Evli bir kadının, yahut erkeğin; eşine geçmişindeki kaçamaklarını gizlediği gibi, çocuklarına da anlatamazlar bu şeyi... Bir çocuğun, özellikle erkek olan bir çocuğun, annesinin geçmiş hayatında flört ettiğini öğrenmesi hoş birşey olmayacaktır... Aynı şekilde bir kız çocuğu içinde bu geçerlidir... Bu şey (flört) onun içinde menfi tesirlere; belki de ilerki hayatında ahlak bozuluğuna yol açabilir...

Hem evlilik hayatının saadeti, huzuru ve sağlıklı yürümesi için eşler arasında nasıl evliliği sona erdirmeyici birçok uyumlar, şeyler, şartlar ve evliliğin bilgisi nasıl gerekliyse; ve bunların hepsi sürekli olmalıysa; emniyet, sadakat ve güvende bunlardan birisidir...

Ve en başta gelir... Ayrıca evliliğin saadeti ve huzuru için "olmazsa olmaz" bir mahiyeti eşlere telkin ve emreder... Flört ise kendi yanlış ve çirkin baltasıyla evlilik ağacının köküne iyi bir darbe indirerek, bu ağacı yere sermek ister... Evli insanların geçmişlerindeki kaçamaklarını gizlemeleri boşuna değildir...

Bu şeyin (flörtün) kötülüğünün erkek için olan payına bakarsak; bir erkekte flörtü işleyerek erkek misyonunun ona verdiği: Dış dünyayı iyi bir şekilde düzeltme, koruma ve imar etme işini, yanlış birşeyi (flörtü) yaparak, doğru olarak gerçekleştirmesi gereken kendi misyonunu doğrusuz ve yanlış olarak gerçekleştirecektir...

Bunun yanında, söylediğimiz birçok üzüntülere; ezikliklere, nefretlere, kirli ve yanlış hayallere ve düşüncelere; acılara ve ihanetlere sebeb vermesi açısından; ayrıca ahlakın kendisini ve toplumun ahlakını zedelediği; evlilik ve aile kurumunu tahrip etmeye ve saadetini bozmaya çalıştığı içinde, kötü birşey yaptığıda belirginleşecektir kendisinin...

Yine, kötü ahlaki kuralları ve fiilleri işleyenlerin; ve bunların önünün açıldığı zaman, yanlış ve kötü ahlakın şuursuzca taklid edileceği ve toplumu kısa sürede bozacağı gözönünde tutulursa, yaptığı şeyin ( flörtün ) iyi birşey olmadığı dahada iyi anlaşılır...

Son olarak flörtün yabancı bir erkek ve kadın için olmaması gereken bir yakınlığa sebebiyet verdiğini; kişileri zina gibi bir çirkinliğe götürebileceğini; evlenmedikleri insanlara karşı kirli duygu ve hayalleri düşüneceklerini; doğru ahlaka göre olması gereken ahlaki yapıya zıt olan bir nesil ve aile yapısı meydana getirebileceğini; evliliğin mutluluğuna ve eşlerin birbirlerine karşı olması gereken "güven" duygusuna kötülük edici birşey olduğunu da söylemeliyiz...

Flörtün kötülükleri bunlarla bitmeyecektir elbette; bizim söylediklerimiz bu mesele için satıhüstü ve acelece yapılmış birkaç sözdür yalnızca...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Flört, Müslümanlarların lügatında yeri olan bir kelime olmadığı gibi, ifade ettiği mânâ da Müslümanlarda hayat bulan bir olay değildir. Flörte kimler ne mânâ yüklerse yüklesin; İslâm böylesine hissi bir konuda erkekle kadına sınırlar çizer ve Efendimizin (asm) meşhur ikazı iki tarafı da kesin ölçülerle korumaya alır, muhafaza eder.

Nedir Efendimizin (asm) kesin ve çok makul olan ikazı?
"Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye, baş başa kalırlarsa üçüncüleri şeytandır!"

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Günümüzde flört, yani evlilik öncesi gençlerin birbirlerini tanıma ve tanışma bahanesi ile belli süre beraber olması yaygınlaştı. Dinimizde yeri olmamasına rağmen İslamî duyarlılığı olan insanlar arasında bile görülebiliyor artık. Burada hemen şunu söyleyelim ki, “Gençler önceden görüşür ve flört ederse, birbirini yakından tanıma imkânları olur. Eğer huyları, anlayışları farklı ise, evlenmeden önce daha işin başındayken, işi bitirmiş olurlar” iddiası da çok yanlış.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Flörtün zararları nelerdir?

Flörtün pek çok sakıncası vardır: Flörtte bir tuzak vardır. Flörtte çok defa, kız, erkek tarafından kandırıldıktan sonra terk edilir. Tabi tam tersi olduğu durumlar da olabilir.

Flört, gençlerde gafilce tecrübelere yol açar. Bu tecrübelerin çoğu, kötü şekilde sonuçlanır. Tecrübe için insan, cebine barut koyup kendini tehlikeye atmaz. Ateşle barut bir arada durmaz. Yılan acaba nasıl sokar diye yılanla oynanmaz.

Flört, akıl mantık hislerini alt üst eder. Flörte alışan, sık sık arkadaş değiştirir. Kızı kandırıp terk eden erkek hain, kandırılan kız da maskara durumuna düşer. Flörtte çok defa, iffet elden gider. Namuslu Müslüman bir kız için bundan büyük felaket olamaz. Flört, pek çok genci serseri, müsrif ve perişan eder. Gençler arasında aşağılık kompleksi, kıskançlık, kin, nefret, karamsarlık ve çeşitli ruhî bunalımlar doğurur.

Flört arzusu, tenhada buluşmaya davet eder. Sonunda, birçok gencin başı belaya girer. Sonrasında ise pişmanlıklar ve acılar yaşanır.

ABD’deki Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, 1964 ile 1997 yılları arasında evlenen 1400 kişiye evliliklerindeki deneyimleri sorulmuş.

Bilim adamı Claire Kamp-Dush, evlenmeden önce aynı evi paylaşan çiftlerin, diğer çiftlere göre daha mutsuz olduklarını söylediklerini ve boşanma oranlarının daha yüksek olduğunu belirtiyor. Çiftlerin birlikte yaşamaya karar verirken, muhtemel bir ayrılığın daha kolay olacağı düşüncesiyle yeterince ince eleyip sık dokumadığını belirterek, evlilik kararında da genelde birlikteyken harcanan emek ve çocukların etkili olduğunu söylüyor.

Sadece kendi zevkini önemseyen genç bir erkek, kokladığı çiçekten hemen doyar, sonra başka bir renk, başka bir çiçek arar. Artık bu sahne onu avutmaz, ondaki esrar, onu çeken cazibe, bağ ve düğümler çözülmüştür. O artık başka bir cazibe, daha esrarlı bir düğüm ister, başka eğlenceleri kovalar. Bu bakımdan flört hususunda kız veya kadın, çok hassas olmalıdır.
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Günümüzde flört, yani evlilik öncesi gençlerin birbirlerini tanıma ve tanışma bahanesi ile belli süre beraber olması yaygınlaştı. Dinimizde yeri olmamasına rağmen İslamî duyarlılığı olan insanlar arasında bile görülebiliyor artık. Burada hemen şunu söyleyelim ki, “Gençler önceden görüşür ve flört ederse, birbirini yakından tanıma imkânları olur. Eğer huyları, anlayışları farklı ise, evlenmeden önce daha işin başındayken, işi bitirmiş olurlar” iddiası da çok yanlış.
dinimizde kaç kere görüşmeye müsaade vardır evlenme maksatlı olup,detayları konuşma babında? yani nerede oturulacak maaşlar paylaşılacak mı vs vs..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
dinimizde kaç kere görüşmeye müsaade vardır evlenme maksatlı olup,detayları konuşma babında? yani nerede oturulacak maaşlar paylaşılacak mı vs vs..

Sünnette bu hususta iki yol görüyoruz. Birisi, kişinin güvendiği bir kadını evlenmek istediği bir kıza bakması için göndermesidir. Enes bin Mâlik’in bu konuda şöyle bir rivayeti vardır:

“Resulullah (a.s.m.) Ümmü Süleym’i bakması için bir kadına göndermiş, ‘ayak üstlerine bak, ağzını kokla’ buyurmuşlardır.” Bu isteklerden gaye, bacaklarının düzgün olup olmaması, diğeri de ağız kokusunun olup olmadığıdır

Bu mesele iki taraflıdır, yani aynı husus kadın için söz konusudur. Evlenecek kız da, evlenme niyetinde olduğu erkeğe birisini göndererek, aradığı özellikler neyse onu öğrenebilir.

Evlenecek tarafların birbirini araştırmasının sünnetteki diğer bir şekli de doğrudan birbirlerini görmeleridir. Bunda erkek evleneceği kızın yüz ve beden güzelliğini öğrenir. Burada ancak yüzüne, ellerine ve boyuna bakabilir. Yüz güzelliğe, eller zerafete ve hayra delalet eder. Boy da uzunluk ve kısalığı hakkında kanaat verir.

Bu meselede Peygamberimizin bizzat verdiği ruhsat vardır.

Ebû Humeyd’in rivayetine göre Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:

“Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediğinde ona bakmasında bir sakınca yoktur. Ancak evlenme niyetiyle bakması caizdir. Bunu baktığı kadın bilmese de hüküm değişmez.

Hattâ bu hususu Sevgili Peygamberimizin (a.s.m.) teşvik ettiğini de görüyoruz. Şöyle ki:

Muğîre bin Şûbe bir kadınla evlenmek istiyordu. Peygamberimiz (a.s.m.), ona, “Git, onu gör. Zira görmek, aranızda âhenk olması bakımından daha iyidir.”

Bir başka hadis-i şerifte de Peygamberimizin nasıl yol gösterdiğini öğreniyoruz:

“Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman onunla evlenmesini teşvik edici özelliklerine bakabilirse baksın.”

Bu hadis-i şerifler bakmanın lüzumunu, faydasını ve hikmetlerini anlatıyor. Bakma ve görüşme esnasında bazı sınırlamalar da vardır. Birincisi görüşme yeri ile alakalıdır. Bu meseleye şu hadis-i şerif ışık tutuyor:

“Sizden kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Zira bunu yaparsa üçüncüleri şeytan olacaktır.”

Bunun için evlenmek düşüncesiyle görüşecek olan tarafların yanında mutlaka üçüncü bir şahıs hazır olmalıdır. Aksi halde “halvet” olarak tabir edilen “başbaşa yalnız kalma” söz konusu olur ki, bu caiz değildir. Bu görüşmenin içine konuşma, sohbet etme, tarafların birbirlerinden talep ve isteklerini dile getirmeleri de mümkündür. Çünkü gerek konuşmadaki tutukluk veya kekemelik, gerekse ses tonu; tarafların düşünce ve kültür seviyeleri daha çok konuşunca açığa çıkar.

Bu görüşme ve konuşmalardan bir müddet sonra tarafların birbirleri hakkındaki kanaat ve intibaları belli olur. Çok geçmeden kararlarını bildirirler. Dinî müsaade bir defalık görüşme için vardır. Üç-beş defa görüşme hem ciddiyetten uzaktır, hem de kurulacak ailenin sağlığı açısından bir faydası yoktur.

Bu meseleye Şâfiî mezhebinin bakışı aile müessesesinin vakar ve ciddiyetini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Evlenmek isteyen kişinin, talip olmadan önce kıza bakması gerekir. Bundan kızın ve ailesinin haberinin olmaması lâzımdır. Bu şekilde davranmak kızın ve ailesinin şerefi açısından daha münasiptir. Eğer kızı beğenirse talip olur, böylece kız da, ailesi de incinmemiş olur. Makul ve tecrübeye şayan olan görüş de budur. Kızın izni olsun olmasın, bakmanın caiz olduğunu gösteren hadis-i şerifler de bu görüşü teyid etmektedir.

Nikâha kadar bundan sonraki görüşmelerde, herhangi yabancı bir kadına bakmada olduğu gibi, şehevî bir duygu taşımamak kaydıyla bakmakta bir mahzurun olmadığı açıktır.
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
teşekkürler behiye kardeş daha evlenmeme en az 3 sene var okul bitsinde önce Allahu zülcelal nasip ederse :)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Görücü Uslulü mü Flört mü? A'den Z'ye Evlilik Olgusu

Evlilik müessesi toplumumuzun en önemli yapısı... Türkiye'de ve bir çok İslam ülkesinde dini ve milli kurallar çerçevesinde dünyadan farklı bir işleyişle kurulan ailelerin dağılma süreci ne yazık ki son dönemlerde gittikçe artıyor.

"Zamane gençleri" binbir güçlükle başlattıkları resmi birlikteliklerini bir çırpıda dağıtırken, orta ve ileri yaştaki insanların uzun süreli evlilikleri de ciddi bir oranda sonlanmaya başladı.

Uzmanlar ise sonlanan evliliklerin başlangıçlarına dikkat çekiyor.

Beyaz Kalpler Dayanışma, Yardımlaşma, Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı olan Yrd. Doç. Dr. A.Muhsin Yılmazçoban da bunlardan birisi.

"Flört ve Görücü Evliliklerinde Psikososyal Özelliklerin Etkisi" başlıklı bir araştırmaya imza atan ve konu hakkında çok sayıda kitap yazıp konferanslar veren Yılmazçoban, Haber 7'nin, Türk toplumundaki 'geleneksel' ve 'zamane' evlilik hazırlıkları üzerine sorularını cevapladı.

Doç. Dr. Yılmazçoban, "Gençler, evlenirken nasıl bir yol seçmeli, aileler evlatlarına ne şekilde ön ayak olmalı?" sorusuna cevap verirken evlenilecek kişilerin aile bağlarına dikkat çekerek, çok kullanılan bir atasözünü hatırlattı: Yılmazçoban'a göre "Anasına bak kızına al" sözü boşuna denilmemiş.

Beyaz Kalpler adlı çalışma, geleneksel değerler üzerine modern motifler iliştirilmiş yeni oluşan sosyal yapılanmadan hareketle, evlilik bilincini oluşturma amacıyla mı doğdu?


Evet çalışmadaki asıl ve temel amacım zamanımız modern toplumunda ortada olan karmaşık ve çarpık yapıyı analiz ederek, geleneğimizle ilintili çözümler üretmek. Doğu toplumları ve özelde bizim milletimiz maalesef büyük bir karmaşa ve bunun getirdiği toplumsal bunalım içinde. Batıyı ve moderni tanımıyor ve teşhis edemiyor. Çünkü öncelikle tarihini ve geleneğini tanımıyor. Türk toplumu batı davranış ve tutumları göstermeye çalışıyor. Ancak zihniyet ve kültürünün batıdan çok farklı olan Doğu dünyasına ait olduğunun farkında değil ne yazık ki. Bütün teorik ve gündelik hayattaki sorunlarımızın altında bu çarpıklık yatıyor. Kısaca, Doğulu zihniyete sahibiz ancak Batılı gibi davranıyor ve hareket ediyoruz.

Bu eserin başlangıç olduğunu söylüyorsunuz gelecek eserlerinizde hangi konular ağırlıklı olarak yer alacak?

Beyaz Kalpler bir görev, bir misyonun adı. Modern dünyada kendimizden uzaklaşarak karartmaya başladığımız kalplerimizi yeni oluşturacağımız bilgi ve bilinçle birlikte yeniden beyaza döndürmek iddiası taşıyor.

Kitap yazma süreci nasıl bir süreçti? Konferanslar.. Aynı zamanda üniversitede göreviniz var sosyal çalışmalarınız… Nasıl bölünüyorsunuz?


Üniversitemden ayrılmış durumdayım. O yüzden bu aralar, kitap ve konferanslar için daha çok zamanım var. Kitabınsa ikinci serisi aşağı yukarı hazır durumda. Genel bir düzenlemeden sonra örnek birkaç “psikososyal analiz hikâyesi” koyarak ve yayınevimizle kararlaştırarak, yayınlamayı düşünüyoruz. Bu röportajı okuyan kardeşlerimizden başlarından geçen ve çevrelerinde gördükleri ilişki ve evlilik hikâyelerini göndermelerini de isterim. İlham aldığım hikâye sahiplerini eğer isterlerse isimleriyle belirtiyorum. Önemli bir ayrıntı; Bu kitapta “sevgi defteri” vardı diğerindeyse “evlilik defteri” olacak inşallah.

Prof. Dr. Sami Şener, takdim yazısında, eserinizin, psikolojik bakış açısının, her derde deva bir nesne gibi sunulmasının, yanlışlığını su yüzüne çıkardığını vurguluyor ve sosyolojinin, nasıl çözüm üreten bir bilim dalı olduğunu kanıtladığınızı açıklıyor. Psikolojik yaklaşımın eksiklikleri nedir?

Üzerimde çok emeği vardır. Doğru, sorumlu, hakşinas durabilmeyi ve daha pek çok şeyi kendilerinden öğrendim. Zamanımızda maalesef psikoloji ve psikiyatri her derde deva imiş gibi sunuluyor. Öyle ki neredeyse dini bir iksir ve tılsım yerine konuluyor. Dikkat edin gazetelerde ve TV’lerde psikolog ve psikiyatrist görüşlerine çokça yer verilir. Bütün sosyal olaylarda genellikle, onlardan görüş sorulur. Psikolog bir yere kadar tamam ama psikiyatrist tıp eğitimi almıştır ve onun görevi fiziki yapılarında açıkça görülen ve artık davranışlarına kadar ilerlemiş derecede saplantılara sahip insanlara yardım etmek ve destek olmaktır. Yani toplum içindeki en çok yüzde 5 kadar olan, saplantıları ve takıntıları davranışlarına yansımış olanlarla ilgilidirler. Onlar bu yüzden tıp eğitimi almışlardır. Her olayda psikiyatriste gitmeyin. Toplumun çok az bir kesimine yönelik tıbbi reçeteleri olan bir uzmandan toplumun bütününün sorunlarını çözmesini bekleyemezsiniz. Bunun için toplumun geneline yönelik olmalısınız. Toplumsal yapının özelliklerini iyi bilmelisiniz.

Geleneksel, görücü usulü evliliklerde aile büyüklerinin donanımsızlıkları, yanlış seçimleri; arkadaş, iş ortamında kurulan evliliklerde ise gençlerin öngörü eksikliği söz konusu olabilir. Evlenme arifesinde, yanlış adım atmamak için nereye başvuracağız?

Çokça ve yaygınlıkla yapılan bir yanlış var. O da; Görücü usulü evliliklerde aile ve akrabalar öne geçip gelin ve damat arkada kalabiliyor. Düğün adeta aile ve çevre için yapılıyor. Evlenecek kadın ve erkek için yapılır, düğün töreni ve bu yöndeki söz, nişan gibi bütün faaliyetler. Flört evliliklerinde ise genellikle tam tersi yaşanabiliyor. Bütün iletişim ve ilişki sınırı kadın ve erkek arasına hapsediliyor. Aile ve akrabaları geçin uzak çevreden bile saklanan bir ilişki yaşanıyor. Bu yüzden de flörtlerin çoğu, evlilikle noktalanmıyor. Flört başarısız olduğunda ise daha başka flört denemelerine başlanılıyor. Bu durumda bir kısırdöngü haline gelerek kadın tarafını daha çok mağdur etmekle birlikte her iki taraftan mağdur üretiyor.

ANASINA BAK KIZINI AL BOŞUNA DENMEMİŞ

En uygunu nedir sizce, gençler evlenirken nasıl bir yol seçmeli, aileler evlatlarına ne şekilde ön ayak olmalı?


Bakın gizlilik felakettir. Flörtte iki taraf arasında kalan ilişki tarzı her iki tarafa da yanlışlar yaptırtıyor. Hangi tarzı seçerseniz onun kendi kurallarına boyun eğmek zorunda kalırsınız. Toplumumuzun hassasiyetleri gereği ilişkinizi, flörtte en yakınınızdan ve ailenizden saklamak zorunda kalırsınız. Görücü usul tarzındaysa yine onun kurallarına boyun eğersiniz. Aile ve çevre öne çıkarak sizi aşırıya varan ölçüde denetleyebilir. En sağlıklı olanı bizim toplum yapımıza mümkün olduğunca uymak ve toplumsal tarafı aile ve akrabayı ihmal etmemektir. Sizin için de karşınızdaki içinde ailelerin tanınması çok önemlidir. Çünkü karşınızdaki aday bile her şeyden bağımsız ve özgür bir varlık değil tam aksine daha çok ailesinin ürünüdür. “annesine bak kızını al…” atasözü boşuna denilmemiş. Bu laf sebepsiz yere de söylenmiş. Bireyci batı toplumlarında aile o kadar önemli değildir fakat bizde vazgeçilmez önemdedir.

“Her kişilik farklı olduğu gibi, farklı kişiler tarafından yaşanan ilişkiler de farklıdır”(…) “Ayrı evliliklere ve ailelere evrenselmiş muamelesi yapmak yanlış olur” cümlelerinden, evlenme adaylarının ancak kendilerine özel, yardım, eğitim, test süreçlerinden geçerek, aydınlanabilecekleri sonucunu mu çıkarmalıyız?


Tabii ki evlilik eğitimlerinin özel ve çiftlere has danışmanlıklar şeklinde verilmesine de ihtiyaç vardır. Fakat bu eğitim ve danışmanlıklar az ve orta gelir düzeyindekiler için maliyetli olabilir. Fakat her halükarda devlet desteği olmalıdır. Yukarıdaki cümleleri bunu ifade etmek için kurmadım. Orada kastettiğim kişiliklerin farklı olduğu ve ilişkiyi oluşturan çiftlerin de farklı bir oluşum ortaya çıkardığıdır. Farklı çiftlerin oluşturduğu her ilişki ve evlilik yapısı farklı olacaktır. Dikkat çekmek istediğim, ‘Sizin dışınızdaki ailelerin kendi aralarındaki ilişki tarzına bakarak aynısını uygulamaya kalkmayın diyorum. Çünkü onların kişilikleri bir başka bütünü yani farklı bir aileyi oluşturuyor. Sizin ise ayrı ve kendinize has kişiliğiniz ve ikiniz ile çocuklarınızın oluşturduğu farklı bir formülünüz var. Komşudan kendinize ait reçete almayın diyorum. Yalnız bunu derken komşunuzdan ortak değer alışverişinde bulunmayın demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Kastettiğim kapitalist tüketim kültürünün de maalesef bizi ayrıştırdığı ve desteklediği bir süreç ile farklı duygu, zevk ve alışkanlıklarımız oluşmuş durumda. Bu gerçeği tespittir bu cümleler.

Diyelim ki iki genç, görücü veya flört yoluyla tanıştı; aralarında büyük bir sevgi, bütünlük olduğu iddiasındalar; “ aşığız, evleneceğiz” diyorlar ama evlilik danışmanına gittiklerinde “apayrı dünyaların insanlarısınız” deniyor. Bu iki kişi, “ileride sevgiyi yitirme adaylarıyız, birbirimize uygun değiliz” diyerek ayrılmalı mı?

Verdiğiniz örnekte iki risk ortaya çıkabilir. Birincisi sevgi anlayışlarının aslında bir tutku ve arzu tabanlı olmasıdır. Zamanımızda moda bir anlayış yaygınlaştı:“Müthiş elektrik aldım!” Mübarek elektrik ustası sanki.. Bu durumlar büyük oranda yanıltıcıdır. Eğer verdiğiniz örnekteki çiftler hoşlanma ve fiziksel cazibeden kaynaklanan tutku duygusunu, sevgi duygusu ile karıştırmışlarsa böyle bir evlilik olsa bile mutsuzlukla ve boşanmayla sonuçlanma ihtimali büyüktür. İlk görüşte aşk dedikleri şey işte o tutkudur. O insanlarda tutku dünyasının üyeleridirler farkında olsalar da olmasalar da. Önemli ve sağlıklı olan sevgi dünyasının insanı olmayı başarabilmektir. Bu yol ise zor fakat öğretici, geliştirici ve zevklidir. Ayrıca insan tanıdıkça sever ya da tanıdığını sever. İçinde akıl ve bilinç olmayan şey kalıcı sevgi değil olsa olsa tutku ve şehvettir. Sadece duygularıyla değil bilinçle sevmeli insan.

Evlenecek Adaylar Birbirini Nasıl Test Etmeli?

Evlenecek adaylar birbirlerini hangi ortamda test edecekler?


Evlilik amacında olan çiftler öncelikle içten ve samimi, doğal, yalandan uzak ve kendi davranış ve alışkanlıklarını göstermekten çekinmemelidir. Sonucundaki amaçlarının evlilik olması net olmalıdır. İlişki ya macera ya da evlilik ilişkisi olacaktır. İkisinin arası olamaz. Yoksa yine her iki sonucu da vermeyecektir.

Evet, aynı evde yaşayarak birbirini tanımak evlilik sonucunu doğurmamaktadır. Zaten aynı evde yaşayarak ilişkinin son aşamasına kadar gelinmiştir. Flörtte bu son aşama arkadaşlık ve sevgililikten sonraki cinsellik aşamasıdır. Aynı evde yaşayarak, bütün aşamalar hızlı şekilde birbiri içerisine girmiştir. Öyle ki çiftler birbirleriyle evli gibi olduklarını hissederler. Fakat evlilik bambaşka bir durumdur. Ne kadar evli gibi yapsanız da evliliği anlayamazsınız. Toplumumuzda aynı evi paylaşanlar bu durumlarını gizlerler. Çünkü toplumsal kabul görmezler. Büyükşehirlerde ve yakınların olmadığı birimlerde flörtü ve nişanlılar olarak yaşanmışlıklar olabilmektedir. Ancak evliliğin başlıca özelliği çevre ile toplumsal bağı olmasıdır. Hiçbir sosyal ağa bağlı olmayan resmi evlilik bile olsa dağılma ihtimali güçlü olacaktır. Flörtün moda gibi uygulandığı ve mekânı olmayan öğrenci flörtleri gibi aynı evi paylaşanlar yetişkin ya da orta yaşta çiftler de olsalar yine toplumdan yalıtılmış bir fanus yaşantısı sürmek zorunda kalırlar. Bu metot bireyselleşen ve yalnızlaşan toplumsal yapıda giderek yaygınlaşabilir. Ancak her toplumsal yapı kendi asıl özelliklerine dönecektir.

Kitapta ciddi boyutta “sevgi - aşk” sorununu incelemişsiniz. Yanlış anladıysam düzeltin. Ayakları yere basmayan aşk, tutku şeklinde tanımlanan çarpılmalar yerine bilinçli sevgiler öneriyorsunuz. Duyguları kontrol altına alma öğrenilebilir mi?

Tabiî ki insanoğlu bilgi ve bilinciyle değer ifade eden bir varlıktır. Aklı olmayan insana ehliyet verilir mi? Daha önce bahsettik; tutku ile sevgi duygusu ayırt edilmeli. Duygular mutlaka mantıkla denetlenmelidir. Yoksa yaşınız kaç olursa olsun içinde sınırsız ve derin sevgi duygusu hisseden ergen dönemi insanı davranışı gösterirsiniz. Ergenlik dönemindeki genç büyük duygu açlığını bir an evvel doyurmak ister, acelecidir ve bu yüzden büyük yanlışlar yapar. İleride sevemeyeceği özellikte birisini karşı büyük aşık olduğu duygusuna kapılabilir. Çünkü o yaşta duygu var akıl yoktur. Sevgi ihtiyacı var ama sevginin ne olduğunu anlayacak esaslı bir kılavuzu ve rehberi yoktur. Aslında biz yetişkinler de bu tür yanlışları yapabiliyoruz. Çünkü tutkular geldiğinde akıl baştan çıkıyor. Fakat gerçek sevgi duygusunun bilgisiyle yola çıkarak bilince ulaşırsak akıl baştan çıkmayacaktır. O gelen güzel sevgiliyi en doğru ve nitelikli şekilde ağırlayabileceğiz. Hatta sevgide ustalaşırsak, sezgi gücüne erişip arifane bir insan olup çıkacağız. Bunların hepsi öğrenilir ve hayatımıza uygulanabilir. Unutmayalım ki en küçük beceriyi bile öğrenerek yapabiliyoruz. Çocuklukta yemek yemeyi ve tuvalet eğitimi büyük öğrenmeler ve çabalarla elde edebiliyoruz.

“İnsan sevgisiyle karşı cinse duyulan sevgi birbirinden soyutlanmamalıdır” sözünüzü açar mısınız?

Sevmek ve sevgi insanoğlunun ortak malıdır. Ağacı, kuşu, böceği, göğü, denizi, nehri, insanı ve hayvanı hepsini bir sevmeliyiz. Sevgide kıskanmak olmaz. Herkesi ve bütün varlığı severiz, sevmeliyiz. Birini sevmemiz diğerini sevmemize engel değildir. Sevgiyi sürekli çoğaltmalıyız. Bu şekilde severek bundan hem çok lezzet alırız hem de ilk önce kendimiz olgulaşırız, gelişiriz ve karşımızdaki muhataplarımızdan önce bize faydası olacaktır. Asıl önemlisi sevgide filozof olmalıyız. Bu zorlu ve zevkli maceranın sonucundaysa “sezgi gücüne” kavuşacağız. Hayatımız şimdikinden çok farklı bambaşka bir anlama bürünecek. Yaşadığımızın tadına varacağız. Var oluşun temeli sevgidir. Allah bizi sevmeseydi bizi yaratır mıydı? O halde öncelikle sevginin kıymetini bilecek ve ona sahip olmak için çok çalışacağız.

Bir de “Batı tipi sevgi hastalıklarına tutulurken anne sevgisi de bundan payını almıştır” sözüyle ne kastettiğinizi anlayamadım...

Sevgide maddeleşme ve çıkarcılığı kastediyorum. Anne sevgisi hiçbir sevgide olmadığı kadar karşılıksız ve çıkarsızdır. Zamane anneleri artık sevgileriyle çocuklarına uzun vadeli yatırım yapmaya başladılar. Yanlış şekilde paranın her şeye yön verdiği sanılıyor. Sevginin çıkarla birlikte olması gerektiğine inanılıyor. Sevgi yatırım aracı değildir. Hisse senedi ve tahvil haline gelmemelidir. Selamlaşmalarda bile bir çıkar gözetilmeye başlandı. Çıkarınız yoksa selam vermeye gerek görmüyorsunuz. Karşınızdaki de bu sefer kendine selam veren adamı “benden bir şey isteyecek ve bir çıkarı var ki selam veriyor düşüncesi ile hareket ediyor. Batı toplumu maddeci bir özelliğe sahiptir. Davranışlarına çıkarları yön verir. Fakat bizim geleneğimiz tam tersi anlayıştadır. Çıkarsız ilişkiler gerçek ve sahici ilişki kabul edilir. Konunun daha birçok başka yönü var. Şimdilik bu kadarıyla yetinelim.

Unutulmaz şiirler edebiyat eserleri mantık eleğinden geçen hislerin ürünü değil ama mutlu bir evlilik istiyorsak, gönül gözümüzü kapatıp akıl gözümüzü mü açacağız?

İnsan ürünü olarak var olan bütün ürünler duygu ve hisle aklın ortaklaşa ürünüdür. Hiçbir şiir ya da sanat eseri sadece duyguların ürünü değildir. Başarılı eserlerden söz ediyorsak bu böyle. İnsan ne üretirse üretsin mutlaka bir planlamayla yani aklını devreye koyarak üretmiştir. Başarı ve kalıcılık da ancak buna bağlıdır. Mesela kadınlar duygularını daha önde tutarlar. Sanat tarihine bir bakın; orada dev eserler ortaya koymuş çok az kadın görürsünüz. Büyük eserler ortaya çıkaranlar daha çok erkektir. Tabi ki bunu bir tek sebebe bağlayamayız. Bir olgunun ve gerçeğin bir çok sebebi olacaktır. Yine kadın geçmişi ve gelecek zamanı fazla düşünmez; şimdiki, içinde bulunduğu an ve zaman onun için daha önemlidir. Erkek geçmiş ve gelecek odaklıyken kadın daha çok şimdiki zaman odaklıdır. Ancak bu kadına bir eksiklik getirmez aksine bu özelliğiyle kadın, erkeğin noksan yönünü kapatır. Her başarılı şeyde olduğu gibi başarılı bir evlilikte de duygularımızı akıl ve mantıkla denetleyeceğiz. Tabi ki sevmek ve duygular çok önemli. Bir evlilikte mutlaka olmalıdır. Başarılı bir evlilikte. Duyguları akılla yoğurmalı. Ya da aklı duyguyla…

Yanlış evliliklerin önlenmesi adına yeni modern kalıpları bilmek ve geleneğe tercüme etmek gerekiyorsa bu bağlamda hangi kurumlar devreye girmelidir?

Öncelikle toplum kendine gelip silkinmeli. Tarihi, kültürü ve inancıyla barışmalı. Bütün meselelerimizin temelinde yatan toplumsal bir olgu var. O’da toplumdaki arabulucu mekanizmaların zayıfladığı gerçeği. Arabulucu mekanizmayı güçlendirecek olan selamlaşma, komşuluk ve misafirperverlik gibi sayısız değerimizi sokağa ve mahallemize hâkim kılmalıyız. Bu temel değerleri modern hayatın içinde yeniden yaşatabilirsek, güçlü aile yapıları kurar ve artan boşanmaların önüne geçebiliriz. Bu yeni bir medeniyet projesi olacaktır. Bir grup az sayıda arkadaşımızla birlikte bu alanda çalışacak, bir dernek kurduk; “Beyaz Kalpler Derneği” Biz sınırlı imkânlarla “Beyaz Kalpler” olarak teorik bakışı uygulayacak gücü bulamadık. Bu çalışmalar Devlet eliyle desteklenmeli. Diğer vakıf ve derneklerle de güç birliği yapılabilir.

Haber 7
 

umitbsr58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
180
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Konum
İstanbul
Bilgiler için Allah razı olsun
Terkedildim ama
iyki terkedildim dedim..
daha çok seneler var önumuzde
Allah hayırlı insanları cıkarsın önumuze.
 

dreamer8

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2012
Mesajlar
6
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
KEsinlikle her satırına katılıyorum.Emeğinize sağlık.Flört olmadan kişi nasıl tanınır??İnsanın kalbi yüzüne yansır.Hal ve davranışları, rahatlığı, çekingenliği, göz kontağı, cümleleri insanı ele verir.Bunun gibi birkaç görüşmede bence karşıdaki insan hakkında rahatlıkla bilgi sahibi olunabilir.Kaldı ki söz ve nişan süreci de bu çıkmaza sebebiyet vermemek için vardır.Yoksa aylarca flört etmek sanıldığı gibi gerekli birşey değil.Fitneye yol açan temel sebeplerden biridir flört.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
KEsinlikle her satırına katılıyorum.Emeğinize sağlık.Flört olmadan kişi nasıl tanınır??İnsanın kalbi yüzüne yansır.Hal ve davranışları, rahatlığı, çekingenliği, göz kontağı, cümleleri insanı ele verir.Bunun gibi birkaç görüşmede bence karşıdaki insan hakkında rahatlıkla bilgi sahibi olunabilir.Kaldı ki söz ve nişan süreci de bu çıkmaza sebebiyet vermemek için vardır.Yoksa aylarca flört etmek sanıldığı gibi gerekli birşey değil.Fitneye yol açan temel sebeplerden biridir flört.

Sizde sağolsun. Sadece naklettik.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt