Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

hz.Fatıma(a.s) rızası (1 Kullanıcı)

  • Konuyu başlatan duyygu
  • Başlangıç tarihi
D

duyygu

Bir gün sevgili Peygamber

Fatıma’nın evine misafir

Fatıma içeriden çıkmaz, oyalanır

İki cihan Server-i seslenir

Ey kızım Fatıma

Niçin görünmüyor?

Neden yanıma gelmiyorsun?

Fatıma

Sevgili babacığım her kız evladı,

Babası evine misafir geldiğinde

Ona ikramda bulunmak ister

Ama ne yapayım

Sana ikram edebileceğim bir şey yok evimizde

Onun üzüntüsünden huzuruna çıkamadım.

Gel Sevgili kızım

Üzülme

Ben dua edeyim

Allah bir rızık gönderir buyurur

Bu arada Hz. Hüseyin

Dedeciğim müsaade edersen ben dua edeyim der.

Hz. Hüseyin elini kaldırır kaldırmaz

Daha ağzını bile açmadan

Cebrail kapıda belirir

Bir tepsi içinde hurmaları getirir

Ya Rasulallah

Allah Hüseynin hürmetine

Cennetten

Hurma gönderdi

Resul-i Ekrem

Hurmaları alır

Bir tane hurma

Hz. Hasana verir

Bir tane hurma

Hz. Hüseyin’e verir

Bir tane hurma

Hz. Fatıma’ya verdikten sonra

Bir tane hurma

Hz. Ali’ye

Tekrar

Hz. Ali’ye

Tekrar

Hz. Ali’ye

Derken Hz Fatıma

Sevgili babacığım

Damadını çok seviyorsun herhalde

Durur

Ve cevap verir

Kızım der

Bir tane hurma Hasan’a verdim

Yerdeki ve gökteki tüm Melekler

Afiyet olsun dedi

Bir tane hurma Hüseyin’e verdim

Yerdeki ve gökteki tüm Melekler

Afiyet olsun dedi

Bir tane hurma sana verdim

Yerdeki ve gökteki tüm Huriler ve melekler

Afiyet olsun dedi

Bir tane hurma Ali’ye verdim

Allah

Afiyet olsun dedi

İkinci hurmayı verdim

Allah

Afiyet olsun dedi

Üçüncü hurmayı verdim

Allah

Afiyet olsun dedi

Sen seslenmeseydin

Bitene kadar devam edecektim

Sen müdahale edince

Sen razı olmayınca

Allah da razı olmadı

O yüzden durdum.

Ya Fatıma
 

regalia

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2011
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
paylaşım için eyvallah duygu kardeş..
 
D

duyygu



Hz. Zehra'nın fazileti hakkında Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen rivayet ve hadisler:

Eğer gerçekten de bu nurlu cevher ve fazilet örneği Fatıma (a.s) hakkında mevcut olan sahih ve sarih hadislerin tümünü nakletmek istesek bu küçük makaleye sığdıramayız. Ama on iki hadisi nakletmekle yetiniyoruz.

1. Hadis

Peygamber şöyle buyurmuştur:

Cennet ehli kadınların en faziletlisi Hüveylid kızı Hatice, Muhammed'in kızı Fatıma, Muzahim'in kızı ve Firavun'un eşi Asiye ve İmran'ın kızı Meryem'dir.

Ehl-i Sünnet'in hadis erbabı ve ravilerinden bir çoğu bu hadisi nakletmişlerdir ki hepsinin adını zikretmek mümkün olmadığından onlardan sadece Ahmed b. Hanbel[1] Ebu Davud, [2] Kasım b. Muhammed[3] gibi meşhur şahsiyetlerin adını vermekle yetiniyoruz.

2. Hadis

Resulullah şöyle buyuruyor:

Dünya kadınlarının en hayırlısı dört tanedir: Meryem binti İmran, Asiye binti Mzahim, Hadice binti Hüveylid ve Fatıma binti Muhammed (s.a.a)

Bu hadisi, Dünya kadınlarının en hayırlısı cümlesiyle Ehl-i Sünnet'in Ebu Davud ve Abdulvaris b. Süfyan gibi bir çok muteber muhaddisleri, Enes ve Ebu Hureyre'den nakletmişlerdir. [4]

Evvelde de, sonra da hamd Allah'a mahsustur. Allah'ın selat-u selamı Muhammed'e (s.a.a) ve aline olsun.
 
D

duyygu

2- İnsân (Dehr) Suresi"nde Hz. Zehra
Hasan ve Hüseyin hastalanmışlardı. Hz. Resulullah (s.a.v) birtakım insanlarla beraber onlara hasta ziyaretinde bulundu. Hz. Ali"ye dediler ki: "Ey Ebu"l-Hasan! İki oğlunun iyileşmesi için bir adak adasan olmaz mı?" Bunun üzerine Ali, Fatıma ve Fizze (hizmetçileri), Hasan ve Hüseyin iyileşecek olurlarsa üç gün oruç tutacaklarını adadılar. Derken Hasan ve Hüseyin iyileştiler. Ancak evde yiyecek bir şeyleri yoktu. Ali, Hayber Yahudilerinden Şem"un"dan bir miktar arpa borç aldı. Fatıma onun üçte birini öğüttü. Sonra bundan aile fertlerinin sayısı kadar beş ekmek yaptı. İftarlarını açmak üzere ekmekleri önlerine koydular. Tam o sırada bir dilenci kapıya geldi ve şöyle dedi: "Ey Muhammed"in Ehlibeyt"i! Selâm üzerinize olsun. Ben bir Müslüman yoksulum. Bana bir şeyler yedirin ki, Allah da size cennet sofralarından yedirsin."

Bunun üzerine yiyeceklerini ona verdiler ve içtikleri sudan başka hiçbir şey yemeden sabahladılar ve ertesi günü de oruçlu geçirdiler. Akşam olup yemeği önlerine koydukları zaman, kapılarına bir yetim geldi. Bu sefer yiyeceklerini ona verdiler. Üçüncü günde de kapılarına bir esir geldi. Ona da diğerlerine yaptıkları gibi muamele gösterdiler.

Sabah olunca, Ali Hasan ve Hüseyin"i ellerinden tutarak Resulullah"ın (s.a.v) yanına götürdü. Resulullah (s.a.v) onların açlıktan kuş yavrusu gibi titrediklerini görünce, şöyle dedi: "Sizin bu hâliniz beni ne kadar da etkiledi, rahatsız etti!" Hemen kalktı ve onlarla birlikte Fatıma"nın yanına gitti. Fatıma, mihrabında karnı sırtına yapışmış hâldeydi. Gözleri kaymıştı. Bu durum Hz. Peygamber"i (s.a.v) çok etkiledi. Bu sırada Cebrail geldi ve şöyle dedi:

"Al bu sureyi, ey Muhammed! Rabbin Ehlibeyt"inden dolayı seni kutluyor." Ardından sureyi okudu.[4]

Şu hâlde Fatıma, yüce Allah"ın, kâfur kokulu kaselerden içen iyilerden olduğuna, verdikleri sözü tutan, kötülüğü kapsayıcı olan bir günden korkan, isteği olmasına rağmen yiyeceğini başkalarına veren, kendi ihtiyaçları olmasına rağmen başkalarını kendilerine tercih eden. sırf Allah rızası için yoksulları yediren, onlardan bir karşılık veya teşekkür beklemeyen. Allah için her türlü zorluğa sabreden. Allah"ın, kendilerini bu haşin ve şiddetli günün şerrinden koruduğu. kendilerini sevinç ve neşeyle karşıladığı, sabretmelerinden dolayı kendilerine cennet ve ipekler bahşettiği. kimselerden olduğuna tanıklık ettiği biridir.[5]

 

regalia

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2011
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
"Emi' İbnu Umeyr et-Teymi anlatıyor:

"Halamla birlikte Hz. Aişe (r.a)'nın yanına gittim. Hz. Aişe'ye: "Hangi kadın "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a daha sevgili idi?" diye soruldu: "Fatıma!" dedi. "Ya erkeklerden?" dendi. "Fatıma'nın kocası! Zira bildiğim kadarıyla (Ali r.a) çok oruç tutar, çok namaz kılardı.""

Kaynak: Tirmizi, Menakıb, (3873).
 
D

duyygu

Hz. Fatım-a'nın Allah katındaki evliliği

O, hassas ruhlu, zayıf yapılı idi. Yaşından beklenmeyecek derecede yüce bir ahlâka sahibti. Üstün bir zekâsı, halîm ve selîm bir yapısı vardı. Son derece mütevaziydi. Söz ve davranışlarında vakurdu. Çok az konuşurdu. Ağzından çıkan sözler inci danesi gibi hikmetler saçardı. Cömertti, zâhidâne yaşamayı severdi. Ev işlerinde maharetli ve becerikliydi. İki Cihan Güneşi Efendimizin bir parçası ve kalbinin meyvesiydi. Bu sebebten ona Peygamber'e hısım, akraba ve damat olabilme şerefine erebilmek için ashâb-ı kiramın büyüklerinden dahi talepler gelmişti. Önce Hz. Ebû Bekir (r.a.) sonra Hz. Ömer (r.a.) dünür olmuştu. İki Cihan Güneşi Efendimiz bu yakın dostlarına: "Fâtıma hakkında Allah Teâlâ'nın emrini bekleyelim." buyurmuştu. Bu haberler Medine'de yayılınca Ebû Tâlib ailesi Hz. Ali'yi bu konuda acele davranması için uyardı. Onun da gidip tâlib olmasını istediler. Fakat o: "Ebû Bekir ve Ömer'den sonra bana verirler mi?" diye çekindiğini söyledi. İkna ederek onu istemeğe râzı ettiler. Evliliği ile ilgili olarak Hz. Ali (r.a.) kendisi şöyle anlatır:

"Halk arasında konuşulanları duyan azadlı kölem bir gün bana: "Ey Ali! Fâtıma'nın Rasûlullah (s.a.)'den istendiğini biliyor musun?" dedi. Ben de: "Bilmiyorum." dedim. Tekrar bana: "Ey Ali! Rasûlullah'a gidip Fâtıma'yı sana nikâhlamasını istemekten seni alıkoyan nedir?" dedi. Ben de: "Yanımda birikimim yok." dedim. O da: "Rasûlullah'a gidersen, muhakkak sana Fâtıma'yı nikâhlar!." diyerek bana gitmemi ısrar etti. Ben ise bu konu için Rasûlullah (s.a.)'in huzuruna çıkmaktan çekiniyordum. Fakat akrabalarımın hepsi bana: "Fâtıma'yı Rasûlullah'tan bir de sen iste." diye teşvik ediyordu. Sa'd ibni Mu'az (r.a.), bu hususta beni ikna eyledi. Nihayet çekinerek, sıkılarak da olsa Rasûlullah (s.a.)'e bu teklifi götürmek üzere evden çıktım.

Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz'i, Ümmü Seleme (r.anhâ) annemizin evinde buldum. Kapıyı çaldım ve selâm verdim. İçeri buyur ettiler. Efendimiz bana yanında yer gösterdi. Ben de edebli, mahcub ve heyecanlı bir vaziyette başımı öne eğip oturdum. Halimi anlayan Efendimiz "Ya Ali! Öyle zannederim ki bir murâdın var." buyurdu. Ben de: "Ya Rasûlallah! Anam-babam sana fedâ olsun. Senin bereketinle sırat-ı müstakimi bulduk. Hayatımın sermayesi sensin. Nice zamandır ona cüret edip söyleyemedim." diye söze başlayınca bana tebessüm etti ve: "Herhalde Fâtıma'yı istemeye geldin." buyurdu Ben de: "Evet" dedim. Bunun üzerine: "Fâtıma'ya mehir olarak verebileceğin neyin var?" diye sordu. Ben de: "Bir kılıcım, bir devem bir de küçük zırhım var." dedim. Efendimiz: "Kılıcın sana lazımdır. Deven bineğindir. Zırhını sat Ya Ali!" buyurdu ve sözüne devamla: "Hak Teâlâ kendi katında Fâtıma'yı sana nikâhladı. Senden önce melek gelip, bana bu hâli haber verdi." dedi.

Hz. Ali (r.a.), Rasûlullah (s.a.)'in huzurundan gayet neşeli bir şekilde çıkıp mescide vardı. Peşinden Efendimiz teşrif etti ve Bilâl'e yönelerek; Muhâcir ve Ensar'ı toplamasını söyledi. Ashâb-ı kiram mescidde toplanınca Fahr-i Kâinat (s.a.) minbere çıktı ve:

"Hamd olsun Allah'a ki, verdiği nimetlerle övülen O'dur! Kuvvet ve kudretinden dolayı kendisine ibadet edilen O'dur! Mülk ve saltanatından dolayı kendisine boyun eğilen O'dur! Azabından korkulan, yanındaki nimetleri umulan O'dur! Yerde ve göklerde hükmünü yürüten O'dur! Kudretiyle halkı yaratan, hikmetiyle mümtaz kılan ve izzetiyle sağlamlaştıran O'dur! Gönderdiği dini ve Peygamberi Muhammed'le halkı şereflendiren O'dur!

Yüce Allah, karşılıklı hısımlıklarla nesebleri birbirine katmayı emir buyurmuş ve bununla günahları ortadan kaldırmıştır.

Ey müslümanlar!Yüce Allah Fâtıma'yı Ali'ye nikâhlamamı bana emir buyurdu. Sizler şâhit olunuz; Fatıma'yı 400 miskal gümüş mehirle Ali'ye nikâhladım." buyurarak kısa ve öz bir hitabede bulundu. Sonra Hz. Ali (r.a.) kalktı ve: "Söze Hak Teâlâ'ya hamd ederek başladı. Peşinden Rasûlullah kızı Fâtıma'yı bana nikahladı. Onun mehri benim küçük zırh gömleğimdir. Ben buna râzı oldum. Sizler de bu akde şahid olun" dedi. Ashâb-ı Kiram bu hayırlı işe çok sevindi. Cümlesi ayrı ayrı Hz. Ali'yi tebrik etti. Sonra Resûl-i Ekrem (s.a), Ali'nin evine geldi ve: "Ya Ali! Var git küçük zırh gömleğini sat, parasını bana getir." buyurdu.

Hz. Ali (r.a.) zırhını alıp çarşıya çıktı. Yolda Hz. Osman (r.a.) ile karşılaştı. Zırhını satacağını söyleyince Hz. Osman istediği bedeli 480 dirhemi verdi ve satın aldı. Sonra ona: "Ya Ali! Bu zırha sen benden daha lâyıksın. Lütfen hediyem olarak kabul eyle." diyerek geri verdi. Hz. Ali (r.a.), bu muhabbet ve hediyeye çok sevindi. Zırh gömleğini ve parayı alarak İki Cihan Güneşi Efendimize getirdi. İki seçkin ashâbının karşılıklı muhabbetinden ve yardımlaşmasından pek memnun kalan Efendimiz. Hz. Osman'a dua etti. Onun nazik davranışını takdir etti.

Rasûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz, o paradan bir miktarını alıp Bilâl'e verdi. Bununla çarşıdan koku almasını tenbih etti. Düğün için gerekli zarûrî ihtiyaçları çeyizleri almak üzere bir miktar daha aldı ve Hz. Ebû Bekir (r.a.)'e uzattı. Paranın kalan kısmını da müminlerin annesi Ümmü Seleme (r.anhâ)'ya emanet olarak gönderdi. Hz. Ebu Bekir (r.a.), Selman ve Bilâl yardımcıları birlikte çarşıya çıkıp çeyizlik eşyaları ve diğer ihtiyaçları temin ettiler.

Çeyiz olarak alınan eşyalar şunlardı:

1 adet kadife yorgan, 1 adet yüzü deri içi lif dolu yastık, 3 adet minder. 2 döşek, 1 koç postu, 1 adet topraktan yapılmış su testisi, 1 su tulumu, 1 elek, 1 kilim, 2 adet Yemen işi, üzerleri gümüşle işlenmiş elbise, 2 adet el değirmeni, 1 meşin su bardağı, 2 adet çanak çömlek, 1 adet hurma yaprağından örülmüş sedir
.
Ne güzel çeyiz!.. Ne mütevâzi eşyalar!... Ne sâde hayat!... Ne mutluluk!.. Ne kolay evlilik!.. Günümüz insanına ne ibretli ders!.. Gençlerimize ne eşsiz örnek!... Allah'ım cümlemize hisse almayı nasib et!... Amin.

O Benden Bir Parçadır

Zaman su gibi akıp gidiyor, günler bir bir geçiyordu. Hz. Fâtıma (r.anhâ)'nın çeyizleri alınmıştı. Düğün hazırlıkları tamamlanmış fakat günü belirlenmemişti. Hz. Ali ile kardeşi Akil düğün mevzuunda görüşmek üzere birlikte Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin hanesine geldiler. Kapıda Ümmü Eymen'e rastladılar ve durumu ona açtılar. O da: "Bu iş için bana biraz müsade edin. Ben size yardımcı olayım. Meseleyi önce Resûlullah zevcelerine açar ve bir cevap almaya çalışırım." diyerek onları geri döndürdü.

Rasûlullah (s.a.)'in hizmetinde bulunan dadısı Ümmü Eymen bu meseleyi Ümmü Selleme annemize söyledi. O da Hz. Âişe (r.anha)'nın evinde toplandıkları bir sıra da Efendimize durumu arzetti ve: "Yâ Rasûlallah! Haticetü'l-Kübrâ hayatta olsaydı bize söz düşmezdi. O bu işi tamamlardı." diyerek söze başladı. Vefâkar Efendimiz, Hz. Hatice annemizin ismini duyunca; "Onun gibi hatun nerde bulunur? Herkes beni yalanlarken o tasdik etti. Bütün malını İslâm yoluna sarfetti." buyurdu. Onun hizmetini ve büyüklüğünü bu vesileyle tekrar duyurdu.

Ümmü Seleme annemiz söze devamla: "Ya Rasûlallah! Hakîkaten Hatice dediğiniz gibiydi. Cenâb-ı Hak onu ve bizleri Cennette cemeylesin. Şimdi onun kızı Fâtıma'yı düşünsek. Amca oğlun Ali düğünlerinin yapılmasını istiyor. Siz ne buyurursunuz?" dedi. Efendimiz: Ali bana böyle bir şey söylemedi." buyurdu. Ümmü Seleme annemiz de: "Ya Rasûlallah! Ali mahcûbiyetinden, edebinden size söyleyemez." dedi. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimiz: "Öyleyse Ali'yi çağırın." buyurdular. Ümmü Eymen koşup Hz. Ali'yi çağırdı. Mahcubiyetinden sıkılarak huzura giren Ali (r.a.) bir kenara oturdu. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimiz: "Yâ Ali düğününüzün olmasını arzu ediyor musun?" buyurdu Ali de: "Evet" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz: "Fâtıma'nın çeyizi tamamdır. İnşallah bu vazifede yerine gelecektir." buyurdu. Ümmü Seleme annemize haber gönderip 10 dirhem istedi. Gelen parayı Hz. Ali'ye uzattı ve: "Ya Ali! Bir miktar hurma, biraz tereyağı biraz da yoğurt al gel" buyurdu.

Hz. Ali siparişleri alıp huzura getirdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz hurmaları bir kaba boşaltıp mübarek elbisesiyle ezdi. Biraz un, yoğurt ve tereyağı ile karıştırarak tatlı bir düğün yemeği yaptı. Arapların meşhur "Hays" adını verdikleri bu yemeği tabaklara koydu. Bu velîme hazırlığından haberdâr olan Sa'd İbn Ubâde (r.a.) katkı olmak üzere derhal bir koyun kesti getirdi. Bir başka sahâbî yağ, un v.s. getirdi. Hazırlıklar tamam olunca Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz: "Yâ Ali! Ashab-ı Kiramı davet et! Dostlarını davet et!" buyurdu. O da dışarı çıkıp ashâbı davet etti. Gelenler onar onar içeri alınıp sıra ile sofraya oturtuldu. Bu şekilde sofralar dolup taştı. Gönülleri bereket, rahmet kuşattı. Hz. Ali (r.a.) o gün velîme yemeğinden yediyüz kişinin yediğini nakletmiştir.

İki Cihan Güneşi Efendimiz Ümmü Seleme annemizle Ümmü Eymen'den Fâtıma'yı giydirip kuşatmalarını istedi. Bir deve getirilip süslendi. Hz. Fâtıma bindirildi. Yuları Selman-ı Fârisî (r.a.)'ın eline verildi. Huzur ve neşe içerisinde Hz. Ali'nin evine getirildi. Böylece kadınlık âleminin hanımefendisi Hz. Fâtıma (r.anhâ) şânına yakışan bir sadelik içinde gelin oldu. Bu mesut düğün hicretin 2. yılının Zilhicce ayında yapıldı.
 
D

duyygu

Hz. Fâtıma (r.anhâ)'nın acıları bitmeyecek ve yüreğinin ateşi sönmeyecekti. Sevgili babacığından ayrıldığı günden sonra güldüğü hiç görülmemiştir. Kabr-i şerîfi ilk ziyaret eden Hz. Fâtıma oldu. Gözyaşları içerisinde mezara bakarak bir süre öylece kalakaldı. Sonra sevgili kocası Hz. Ali'ye dönerek: "Allah'ın Rasûlü'nün üzerine toprak atmaya gönlünüz nasıl râzı oldu?" dedi. Yüreğinin yanıklığını isyana varmayan ağıtlarıyla şöyle dile getirdi: "Üzerime öyle musîbetler döküldü ki, şayetonlar gündüzlerin üzerine dökülseydi, kararır da gece olurdu."

Hz. Fatıma (r.anhâ) Peygamber babacığının kendisine sır olarak söylediği sözlerle teselli bulmağa çalışıyordu. Beş çocuğu, üçü kız, ikisi erkek etrafında pervane gibi dönüyorlardı. Ama o ilahî kaderin kazâ safhasına çıkacağı zamanı bekliyordu.

Rahmet Peygamberi baba-cığının vefatından altı ay geçmişti. Hz. Fâtıma da hastalanıp yatağa düştü. Hicretin on birinci yılı, Ramazan ayına girilmişti. Rahatsızlığı şiddetlenince çocuklarının dışarı çıkarılmasını Hz. Ali'den istedi. İçeriye anneciğim dediği Ümü Râfi' ile Hz. Esma binti Umeys girdi. Kendisine abdest aldırıp yalnız bırakılmasını istedi. Rabbime duâ ve niyazda bulunmak istiyorum dedi. Derin bir niyaz halindeyken nazenin bedenini odanın içinde bırakarak ruhunu Rabbine teslim eyledi.

Hz. Fâtıma (r.anhâ) geride gözü yaşlı sevgili kocası Hz. Ali ve beş çocukbıraktı. Hasan 8; Hüseyin 7; Ümmü Gülsüm 5; Zeyneb 3; Rukiye 2 yaşlarındaydı. Üç ablasının ismini, üç kızında yaşatmak istemişti. Kendisi de 28 yaşlarındaydı. Bir çocuğu da küçükken vefat etmişti. Sevgili babacığından 18 hadis-i şerif rivayet etmişti.
 
D

duyygu

3. Hadis

Peygamber şöyle buyuruyor:

Sana dünya kadınlarından Meryem binti İmran, Hatice binti Huveylid, Fatıma binti Muhammed ve Asiye yeter.

Bu beyanda da bu dört kadın beşeriyet dünyasının dört örnek şahsiyeti olarak zikredilmiştir. Ehl-i Sünnet alimlerinden bazıları da bu hadisi aynı ibaretler ile nakletmişlerdir. Tirmizi, [5] Ebu Davud ve Şabi, [6] de bu kimselerdendir.

Bu üç rivayet ve benzeri rivayetler açık bir şekilde bu faziletli ve iffetli dört kadının, insanlık dünyasının tüm kadınlarından daha üstün ve değerli olduklarına delalet ediyor. Ama bu dördünden hangisinin diğerlerinden daha faziletli ve üstün olduğu beyan edilmemiştir.

Ama Peygamber'in Ehl-i Beytu ve tahir imamlardan nakledilen birçok rivayetler ve mütevatir hadislerden, Peygamber'in (s.a.a) kızı Fatıma'nın onların en faziletlisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu rivayetler sarih ve açık olup tevil ve tevcih edilir bir yanı da yoktur.

Eğer bu hadis ve rivayetler de olmasaydı, bu büyük kadının üstünlük ve fazileti hakkında onun peygamberlerin en büyüğü olan Hz. Muhammed'in (s.a.a) bedeninin bir parçası olması yeterliydi. Tüm alemde Resulullah'ın eşi ve benzeri olmadığı gibi, dünya kadınları arasında da Hz. Fatıma'nın (a.s) eşi ve benzeri yoktur.

Hz. Fatıma'nın dünya kadınlarının en üstünü ve değerlisi olduğu hususunu Ehl-i Sünnet'in birçok-büyük alimleri de kabul etmişler, birçok araştırmacıları da bunu açıkça beyan etmişlerdir. Bazı araştırmacı alimleri de onların görüşlerini nakletmiştir. Mesela Ehl-i Sünnet'in çağdaş alimlerinden olan Nebhani şöyle diyor: Birçok araştırmacı alimler, Fatıma'nın (a.s) dünya kadınlarının (hatta Hz. Meryem'de dahil) en üstün ve faziletlisi olduğunu söylemişlerdir. Bu alimler arasında Taki Sebeki Celaluddin-i Suyuti, Bedri Zerkeşi ve Taki Mükrizi gibi kimseler de vardır. Sebeki'den bu hususta bir soru sorulunca şöyle demektedir: Biz peygamberin kızı Fatıma'nın en faziletli kadın olduğuna inanıyoruz. İbn-i Ebi Davud'dan da bu hususta bir soru surulunca şöyle dedi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Fatıma benim bir parçamdır. Gerçekten de Fatıma eşsiz ve benzeri olmayan biridir.

Manevi de birçok eski ve yeni alimlerden bu konuyu nakletmektedir.
 

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
63
selamün aleyküm canım ne kadar güzel bir konu açmışın ALLAH C.C. senden razı olsun emeğine sağlık bunlar öyle duymuştum ama tam okumak nasip olmamıştı sayende bunuda biliyorum şimdi tam olarak..... RABBİMİZ c.c. inş bizleride hz.fatımanın yolunda gitmeyi nasip eder ama biliyormusun bence bu bizlerin elinde neden derseniz çünkü ALLAHIM c.c. bize nefis vermiş ve bu nefsi biz yönlendirmaeiz lazım onun bizi yönlendirmesine bakarsak ooooooooo hiç bir şey yapamayız benim düşüncem bizim en yakın düşmanımız nefsimiz etrafta aramamak lazıım değilmi... inş biz ALLAHIMIZ C.C nefsimizden daha çok kuvvet verir ve yeneriz nefsizimizi gerçi öyle olduğunada eminim ALLAHIMIZAc.c. emanet olun
 
D

duyygu

a.s Allah(c.c) senden de razı olsun çok haklısın söylediklerinde daha o kadar güzel konular var ki hz.Fatıma(a.s) ile ilgili Allah(c.c) hepsini bilmemizi nasip eder onun yolundan gitmemiz için bize ilim ve irfan nasip eder inş.
 
D

duyygu

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
HZ. FATIM-A NIN KERBELADAN SONRA ESİR OLARAK GELDİĞİ KUFEDE ONLARA SESLENİŞİ(sadece kufe değil şehir şehir elleri zincirli dolaştırılmıştır peygamber efendimiz(s.a.v)ın mahremi ile birlikte, ama o hiç bir yerde susmamış her yerde yezidin huseyin(a.s) ın ve yandaşlarının şehadetini anlatmıştır)

“Ey kufeliler dinleyin!“

Bu ses ile beraber nefesler sineye çekildi develer,
atlar hareket etmekten kendilerini alıkoydular.
Rüzgar Zeynep’in sesine mikrofonluk yapmak için yavaş yavaş harakete geçti.
Bütün insanlar Ali kızı Zeynep’i dinlemek için sabırsızlanmaya başladılar,
acaba bu esir hanım ne konuşacak diye pür dikkat olmuşlardı.

Allah’a Hamd-u Sena olsun.
Selat ve selam benim babam Hz.Muhammed (s.a.a)’e
ve temiz soyuna olsun”

deyince herkes şaşkınlık içerisinde birbirlerinin yüzlerine bakmaya başladılar
ve sesini duyup ama onu göremeyenler ise
"Ali mi gelmiş, bu ses Hz.Ali’nin sesine benziyor
zira bu fesahet ve belağat ile konuşuyor.
Hani bunlar yabancılardı
oysa bu hanım benim babam Hz.Muhammed (s.a.a) diyor,"
diyerek şaşkınlıklarını dile getiriyorlardı.

Hz. Zeynep daha ilk cümlesiyle halkda şok etkisi yapan hitabesine şöyle devam etti.

“Ey Kufe halkı!
Ey aldatılmış zavallı halk, bize mi ağlıyorsunuz?
Oysaki bizim gözlerimiz hala yaşlı ıztıraplarımız dinmemiş, feryadlarımız yatışmamıştır.
Sizler, gerdanlığın kayıp edip sonrada toprak içerisinde arayan kadın gibisiniz.
Sizler, Allah ve Resulüne iman getirdiniz
ama daha sonra işlediğiniz bu büyük günahla onun kökünü kazıyıp attınız.
Sizden fesat, şer ve şarlatanlıktan başka bir şey de beklenemez,
sizler o güle benziyorsunuz ki ne yiyilen nede koklanandır.
Sizin nefisleriniz ne kadar da kötü bir nefistir,
sizler Allah’ın gazabına uğramış ve cehennemlik olmuş bir toplumsunuz.

Bizleri öldürdünüz şimdi bize ağlıyorsunuz.
Evet! Allah’a yemin olsun ki çok ağlayın az gülün,
bu işlediğiniz cinayetin kanı sizin yakanıza yapışmış,
bu yaptığınız pis ve kötü amellerinizden kurtulamazsınız
ve bu ar ve rezillik sizi kahr edecek hiç bir suyla bu çirkef lekelerinizden yıkanamazsınız.

Peygamberin oğlu ve cennet gençlerinin efendisinin kanı nasıl yıkansın,
siz iyiliklerin mabedini ve yardıma muhtaç olanların derman kapısını yıkıp öldürdünüz.
Siz, Allah’ın ve Resulünün size olan Hüccetini öldürdünüz.

Ey Kufe halkı!
Öyle büyük ve kötü bir günaha saplandınız ki, Allah’ın azap ve felaketi sizin üzerinizdedir.
Uğraşlarınız, eliniz, yaptığınız her iş Allah’tan bela olarak size dönsün ve maalesef o belayı sizler istediniz ve zillete düçar oldunuz.

Ey Kufe halkı!
Vay olsun size, kimin cigerini söktüğünüzü biliyormusunuz?
Siz, Muhammed Mustafa (s.a.a)’ın göğsünü açıp cigerini aldınız, ismet perdesini yırttınız.
Siz Peygamberin kanını akıttınızın farkındamısınız ve ona nasıl bir saygısızlık ettiğinizi biliyormusunuz?
Siz öyle büyük bir günah işlediniz ki günahınız yer ve gökyüzünü doldurdu,
sizin bu yaptığınız günah ve işlediğiniz cinayetten dolayı
gökyüzünden kan yağmasına şaşırmayın.

Ahiret günü Allah’ın kahır ve zelil edici azabı haktır ve gerçekleşecektir.
Ve o gün sizin için ne bir yardımcı nede kurtarıcı olacaktır.
Allah’ın verdiği şu sürede mutluluk yaşamayın
ve Allah azap etmede acele etmez sabrı çoktur
ve bilin ki Allah size bu cezayı vermek için sizi beklemektedir.”

Ali kızı Zeynep gerek psikolojik gerekse fiziksel olarak çok zor durumda olmasına rağmen
bu hitabesiyle oardakilerin yüreklerini yakmayı
ve gaflet uykusundan uyandırıp gözlerinin açılmasını sağlamıştı.
 
D

duyygu

Hz. Zehra biraz rahatsızlanınca peygamber (s.a.a) kızını ziyaret etti, ona kızım nasılsın? diye buyurdu. Hz. Fatıma, Hastayım, yiyecek hiçbir şeyimizin olmayışı beni daha fazla rahatsız erdiyor dedi. Resulullah, Dünya kadınlarının en üstünü olmak istemez misin? diye buyurdu. Hz. Fatıma: Babacığım acaba bu makam Meryem binti İmran'a mahsus değil midir? diye sordu. Resulullah, O kendi zamanındaki kadınların en üstünüydü. Bu arısda ise dünya kadınlarının en üstünü sensin. Allah'a andolsun seni öyle biriyle evlendirdim ki, hem dünyada ve hem de ahirette büyüktür.

Bu hadisi rivayet hafızları ve rivayetleri senedleriyle birlikte kaydeden kimseler (Abdulbir İstiab kitabında ve diğerleri) nakletmişlerdir.
 
D

duyygu

Hz. Resulullah (s.a.a) Selman’a (r.a) şöyle buyurdular:
“Ey Selman! Kim kızım Fatıma(s.a)’yı severse cennette benimle birlikte olur; kim de ona düşman olursa ateşe atılır.
Ey Selman! Fatıma(s.a)’ya sevgi beslemenin yüz yerde insana faydası dokunur; o yerlerin en kolayı şunlardır: Ölüm zamanı, kabre koyulurken, terazi kurulduğunda, mahşer günü, sırat köprüsünde ve sorgu sual zamanı.
Ey Selman! Kızım Fatıma-tül zehra(s.a) kimden razı olursa ben ondan razıyım; ben de kimden razı olursam Allah Teala ondan razı olur; Fatıma(s.a) kime gazap ederse ben ona gazap ederim; ben de kime gazap edersem Allah ona gazap eder.
Ey Selman! O’na ve kocası Emir’ul Mü’minine(a.s), onun torunları ve Şialarına zulüm edenlerin vay haline!”
Feraid’us- Simtayn, c. 2, s. 67.
 
D

duyygu

İmam Sadık (as) peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu naklediyor:

Cebrail, Peygambere şöyle söyledi: Bu kız, yeryüzünde “Fatıma” ismiyle isimlendirildi, zira ashabını[1] cehennem ateşinden koruyacaktır.
 
D

duyygu

İmam Rıza (as) babaları vasıtasıyla Resulullh’ın şöyle buyurduğunu naklediyor: Ey Fatıma neden fatıma adıyla isimlendirildiğini biliyor musun?

Hz Ali, neden bu isimle isimlendirilmiştir? Diye sordu.

Peygamber (sav) şöyle buyurdular: Çünkü o ve ona uyanlar, cehennem ateşinden uzaktırlar.
 
D

duyygu

İmam Muhammed Bakır (as) şöyle buyuruyor:

Kıyamet gününde Hz Fatıma cehennemin kenarına gelip yüce Allah’a şöyle seslenecektir: Allahım, yüce rabbim, Fatıma adını bana verdin ve kendi lütfünle beni, zürriyetimi ve sevenlerimi cehennem ateşinden uzaklaştırdın. Allahım senin vâdin haktır ve sen vaatlerine sadıksın.Bu anda yüce Allah şöyle seslenecektir: Evet ya Fatıma, doğru söyledin ben sana bu ismi verdim ve seni, zürriyetini, sana ve zürriyetine tabi olan sevenlerini ateşten uzaklaştırdım. doğru söylüyorsun, benim vaadim haktır ve ben vaatlerime sadıkım.
 
D

duyygu

Fatıma (a.s) küçük yaşlarından itibaren bu çeşit hadiseleri görüp babasının yardımına koşuyor, bir annenin yavrusunu savunduğu gibi Hazret'i savunuyor ve babası için adeta annelik yapıyordu. İşte bundan dolayı Resulullah (s.a.a) ona, “Ümmü Ebîha” (Babasının annesi) lakabını vermiş
 
D

duyygu

Peygamber'in Yardımcısı
Hz. Fatıma çocukluk günlerinden itibaren Allah Resulü'nün hamisi olmaya çalışmış, o küçücük elleriyle düşmanların saldırıları karşısında babasına siper olmuş, babasının bütün hüzün ve kederlerinde onun en fedakâr ortağı olmuştur. Tarih o Hazret'in bu fedakârlıklarını iftiharla kaydetmiştir.
Bir gün müşriklerden biri, Resulullah (s.a.a)'ı sokakta görünce, Hazret'i incitmek için başına bir miktar çer-çöp ve pislik döktü. Âlemlere rahmet olan Resulullah (s.a.a) ona karşılık vermedi ve bir şey söylemeden bu hâliyle eve döndü. Hz. Fatıma (a.s) babasının bu vaziyetini görünce koşup derhal su getirdi, ağlar gözle babasının başını ve yüzünü yıkamaya başladı. Kızının bu üzgün vaziyetini gören Hz. Resulullah (s.a.a), ona teskinlik vermek amacıyla şöyle buyurdu: “Kızım ağlama! Mutmain ol ki, Allah (c.c) babanı düşmanların şerrinden koruyacak ve onlara galip kılacaktır.”
Yine bir gün Hz. Fatıma (a.s), Mescid-i Haram’da oturan bir grup kâfirin, babasının katli için komplo hazırladıklarını fark edince, ağlar bir gözle eve dönüp kâfirlerin aldığı kararı ve uygulamak istedikleri komployu babasına haber vermiş ve böylece babasını muhtemel tehlikeye karşı korumuştur
 

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
63
Peygamber'in Yardımcısı
Hz. Fatıma çocukluk günlerinden itibaren Allah Resulü'nün hamisi olmaya çalışmış, o küçücük elleriyle düşmanların saldırıları karşısında babasına siper olmuş, babasının bütün hüzün ve kederlerinde onun en fedakâr ortağı olmuştur. Tarih o Hazret'in bu fedakârlıklarını iftiharla kaydetmiştir.
Bir gün müşriklerden biri, Resulullah (s.a.a)'ı sokakta görünce, Hazret'i incitmek için başına bir miktar çer-çöp ve pislik döktü. Âlemlere rahmet olan Resulullah (s.a.a) ona karşılık vermedi ve bir şey söylemeden bu hâliyle eve döndü. Hz. Fatıma (a.s) babasının bu vaziyetini görünce koşup derhal su getirdi, ağlar gözle babasının başını ve yüzünü yıkamaya başladı. Kızının bu üzgün vaziyetini gören Hz. Resulullah (s.a.a), ona teskinlik vermek amacıyla şöyle buyurdu: “Kızım ağlama! Mutmain ol ki, Allah (c.c) babanı düşmanların şerrinden koruyacak ve onlara galip kılacaktır.”
Yine bir gün Hz. Fatıma (a.s), Mescid-i Haram’da oturan bir grup kâfirin, babasının katli için komplo hazırladıklarını fark edince, ağlar bir gözle eve dönüp kâfirlerin aldığı kararı ve uygulamak istedikleri komployu babasına haber vermiş ve böylece babasını muhtemel tehlikeye karşı korumuştur............................
canımlarım ozaman güller kokan peygamberimiz s.a.v. kızına hz fatımaya bizden bu gülleri yolluyorum
256e9go.jpg
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt