EHL-İ BEYT
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 21 Mar 2009
- Mesajlar
- 731
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
İKİNCİ KERBELA
Selam ey karşısında ezildiğim; ezildikçe yok olduğum Resulüm,
Selam sana ey Allahın nuru!
Selam ey şehitlerin en üstününün dedesi!
Ey yaratılması kâinatın yaratılmasına sebep olan nebi!
Sana senden sonra cennet gençlerinin efendisi
torunun Hz. Hüseyin’e yapılanları anlatmak istesem;
kelimeler kifayetsiz kalır, çekilen acılar timsal gösterilemez
çünkü o timsallere kıstastır.
Senin öpmeye kıyamadığın Şehidi müctebana kalpleri mühürlü,
gözleri kör olmuş,
dünya hevesine kapılara ki;
büyük bir gaflete düşmüş
ve zilletlerinin girdabında boğulmuş insanlar öylesine kıydılar ki ;
onlar dışında bütün dünya ağladı,
melekler ağladı,arş ve gök ağladı.
Anladım ki senin Cennet “inci”n Hüseyin’i idrak etmek ve sevmek
o gün olduğu gibi bu günde her insana nasip olmayacak büyük bir lütuf imiş.
Oysa Kerbela’da yok ettiklerini sandıkları din;
esas o gün şaha kalkmıştı.
Fikirsel çöküşün önlenmesi Hz.Hüseyin’in asırlara örnek olacak
ve asırlara taşınacak olan şehadetiyle mümkün olacaktı .
Bu karar yüce Rabbimin takdiriydi.
Ve Hz.Hüseyin’e hediyesi idi.
Resulüm;her gün düşünüyorum Kerbela’yı ve Kerbela’nın amacını.
Her düşündükçe “geç kalmışlığın kılıcı kesiyor” bedenimi.
Bir başıma vuruyorum ,bir kalbime ve hafakanlar basıyor ruhumu.
Neden!
Bu kadar geç kaldın ? diye kendime soruyorum.
Ey Resulüm!
göz yaşımın sel olup,feryadımın figanı şaha kalktığı bir gecede anladım ki;
MEHDİ’nin zuhuru;
Kerbelayı anlamakta gizli.
Anladım ki;birinci Kerbela’da yaşamadım.
Ama ikinci Kerbelada varım!“
Ey benim için Allah’tan bağışlanma dileyen Nebim.
Yine Rahmandan dile ki;
ikinci Kerbela’da Hüseyin’in Karşısındaki gözleri kör olanlardan olmayayım.”
Ogün İslam kılığına bürünmüş kabileci ve ganimetçi topluluklar vardı bu günde;
İslam boyasına bürünmüş ülkeler var.
Ey Allahın nuru!
yardım et bana, yardım et ki ikinci Kerbelada senin saflarında olayım.
Kerbela dünyanın bir daha asla şahit olamayacağı o gün
EHL-İ BEYTİNE kalkan ve onları doğrayan kılıçlarla kendilerinin Cehennemlerini oluşturmuşlardı.
Şühedayı şehit etmekle aslında kendileri yanmıştı ateşte.
Yansınlar!
hiç sönmeyen gittikçe harlanan bir ateşte.
Ne de nankörmüşler, oysa dünya desen Hüseyin’de vardı.
Ahiret desen Hüseyin baş köşedeydi.
Dünyanın parası pulu ,şöhreti,makamı,sevgisi Hüseyin’e ram edilmemiş miydi?
İhanet ve küstahlığın diğer adıydı kerbela .
Şimdi öksüzüm Hüseyin’imin şahadetiyle kainat yetim kaldı.
Hz.Zeynebin feryadı yeri göğü inletti.
Ama o vakarlı ve izzetli bir şekilde zulmün karşısında ayakta ve dimdikti!
Öyle ki ; cesaret bile bütün gücünü yitirmişti.
Cesaret Zeyneb-i Kübra’ dan güç alıyordu.
Ey kokusu cennet olan!
Dile Allahtan, vesile ol duama ki bir Zeyneb’ i Kübra da ben olayım
İKİNCİ KERBELA’DA...
Selam ey karşısında ezildiğim; ezildikçe yok olduğum Resulüm,
Selam sana ey Allahın nuru!
Selam ey şehitlerin en üstününün dedesi!
Ey yaratılması kâinatın yaratılmasına sebep olan nebi!
Sana senden sonra cennet gençlerinin efendisi
torunun Hz. Hüseyin’e yapılanları anlatmak istesem;
kelimeler kifayetsiz kalır, çekilen acılar timsal gösterilemez
çünkü o timsallere kıstastır.
Senin öpmeye kıyamadığın Şehidi müctebana kalpleri mühürlü,
gözleri kör olmuş,
dünya hevesine kapılara ki;
büyük bir gaflete düşmüş
ve zilletlerinin girdabında boğulmuş insanlar öylesine kıydılar ki ;
onlar dışında bütün dünya ağladı,
melekler ağladı,arş ve gök ağladı.
Anladım ki senin Cennet “inci”n Hüseyin’i idrak etmek ve sevmek
o gün olduğu gibi bu günde her insana nasip olmayacak büyük bir lütuf imiş.
Oysa Kerbela’da yok ettiklerini sandıkları din;
esas o gün şaha kalkmıştı.
Fikirsel çöküşün önlenmesi Hz.Hüseyin’in asırlara örnek olacak
ve asırlara taşınacak olan şehadetiyle mümkün olacaktı .
Bu karar yüce Rabbimin takdiriydi.
Ve Hz.Hüseyin’e hediyesi idi.
Resulüm;her gün düşünüyorum Kerbela’yı ve Kerbela’nın amacını.
Her düşündükçe “geç kalmışlığın kılıcı kesiyor” bedenimi.
Bir başıma vuruyorum ,bir kalbime ve hafakanlar basıyor ruhumu.
Neden!
Bu kadar geç kaldın ? diye kendime soruyorum.
Ey Resulüm!
göz yaşımın sel olup,feryadımın figanı şaha kalktığı bir gecede anladım ki;
MEHDİ’nin zuhuru;
Kerbelayı anlamakta gizli.
Anladım ki;birinci Kerbela’da yaşamadım.
Ama ikinci Kerbelada varım!“
Ey benim için Allah’tan bağışlanma dileyen Nebim.
Yine Rahmandan dile ki;
ikinci Kerbela’da Hüseyin’in Karşısındaki gözleri kör olanlardan olmayayım.”
Ogün İslam kılığına bürünmüş kabileci ve ganimetçi topluluklar vardı bu günde;
İslam boyasına bürünmüş ülkeler var.
Ey Allahın nuru!
yardım et bana, yardım et ki ikinci Kerbelada senin saflarında olayım.
Kerbela dünyanın bir daha asla şahit olamayacağı o gün
EHL-İ BEYTİNE kalkan ve onları doğrayan kılıçlarla kendilerinin Cehennemlerini oluşturmuşlardı.
Şühedayı şehit etmekle aslında kendileri yanmıştı ateşte.
Yansınlar!
hiç sönmeyen gittikçe harlanan bir ateşte.
Ne de nankörmüşler, oysa dünya desen Hüseyin’de vardı.
Ahiret desen Hüseyin baş köşedeydi.
Dünyanın parası pulu ,şöhreti,makamı,sevgisi Hüseyin’e ram edilmemiş miydi?
İhanet ve küstahlığın diğer adıydı kerbela .
Şimdi öksüzüm Hüseyin’imin şahadetiyle kainat yetim kaldı.
Hz.Zeynebin feryadı yeri göğü inletti.
Ama o vakarlı ve izzetli bir şekilde zulmün karşısında ayakta ve dimdikti!
Öyle ki ; cesaret bile bütün gücünü yitirmişti.
Cesaret Zeyneb-i Kübra’ dan güç alıyordu.
Ey kokusu cennet olan!
Dile Allahtan, vesile ol duama ki bir Zeyneb’ i Kübra da ben olayım
İKİNCİ KERBELA’DA...