Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI Halife, Hüküm Benimseme Hususunda Şer’i Hükümlerle Kayıtlıd (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI

Halife, Hüküm Benimseme Hususunda Şer’i Hükümlerle Kayıtlıdır

Halife hükümleri benimserken şer’î hükümlere bağlı kalmakla kayıtlıdır. Şer’î delillerden sıhhatli bir şekilde istinbat edilmemiş herhangi bir hükmü kabul etmesi Halife için haramdır. Aynı şekilde Halife, benimsediği hükümlere ve kabul ettiği istinbat yoluna bağlı kalmak zorundadır.. Benimsediği istinbat yolu ile çelişen bir başka yola göre çıkartılmış bir hükmü kabul etmesi, onun için caiz olmadığı gibi, benimsediği hükümlerle çelişen herhangi bir emir de veremez.

Burada iki husus söz konusudur: Bunlardan birincisi, Halife’nin hükümleri benimserken şer’î hükümlere bağlı kalmak mecburiyetinde oluşu. Yani halife, şari’in konumuna getirilemez, kanun benimserken şer’î hükümlerin dışına çıkamaz. Şeriata uymayan kanunu benimsemesi caiz değildir. Çünkü şeriata muhalif hükümler küfür ahkâmıdır. Şeriatın dışında herhangi bir hüküm kabul ederken, İslâm şeriatının dışından bir hüküm kabul ettiğini biliyor ise duruma bakılır. Eğer kabul ettiği şeriat dışı hükmün doğruluğuna inanıyorsa kâfir olur ve İslâm’dan çıkmış sayılır. Fakat benimsediği hükmün doğruluğuna inanmamakla birlikte İslâm’a da ters düşmediğine kanaat getirerek uygularsa -Osmanlı Halifelerinin son günlerinde yaptıkları gibi- haram bir fiili işlemiş sayılırlar, ancak tekfir edilmezler. Mesalih-i mürsele, seddi zeraî, işlerin akibeti ya da buna benzer kaideler gibi bazı alimlerce delil olarak kabul edilen fıkıh kurallarına dayanarak maslahat olarak gördüğü bir hususta delili olmadan kanun benimseyen kimse gibi, Halife de delil olma şüphesi bulunan delillere dayanarak hüküm benimsiyorsa ve bunların şer’î delil olduğunu kabul ediyorsa hüküm benimsemesi haram değildir. Bu türden delillere dayanarak hüküm benimsediği için kâfir de olmaz, fakat hatalı davranmış sayılır. Onun benimsediği bu hüküm, bütün Müslümanlar nazarında şer’î hüküm olarak kabul edilir. Eğer Halife bunu benimseyecek olursa ona itaat icap eder. Delil şüphesi olsa, delilde yanılmış da olsa bu hüküm şer’î bir hükümdür. Çünkü böyle bir durumda delilden hüküm çıkarmada (istinbat etmede) hata eden gibidir. Durum ne olursa olsun Halife’nin hükümleri benimserken İslâm şeriatına bağlı kalması icab eder. Şer’î delillerden sahih bir şekilde çıkartılmış şer’î hükümlere bağlı kalmalıdır. Buna dair delile gelince:

1- Yüce Allah, Halife olsun olmasın her Müslümana bütün işlerini şer’î hükümlere uygun olarak yürürlüğe koymasını farz kılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Hayır, Rabbine and olsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda senin hükmüne başvurmadıkları sürece iman etmiş olamazlar." [1]

Şari‘in hitabının birden çok anlama delalet etmesi durumunda işlerin şer’î hükümlere göre yürütülmesi için muayyen bir hükmün benimsenmesi gerekir. Bir işin uygulanması durumunda birden fazla hüküm sözkonusu ise müslümanın bu hükümlerden birisini kabul etmesi vacibtir. Yani bir hükmü uygulamak istediği taktirde Halife’nin belli bir hükmü benimsemesi vaciptir.

2- Halife’ye bey’at edildiğinde, kullanılan bey’at ifadeleri onun İslam şeriatına bağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Zira bey’at, Kitap ve sünnet esaslarına göre yapılır. Bunların dışına çıkması Halife için helal değildir. Hatta inanarak bunların dışına çıkacak olursa kâfir olur, inanmaksızın bunların dışına çıktığı taktirde ise asi, zalim ve fasık olur.

3- Halife, şeriatı uygulamak üzere tayin edilir. Müslümanlara uygulama kastıyla şeriatın dışında herhangi bir şeyi alması onun için helal değildir. Çünkü şeriat böyle bir şeyi kesinlikle yasaklamış bulunmaktadır. Hatta bu yasak, İslâm dışında bir hükme başvurulması durumunda imanı da reddetmek derecesine ulaşmıştır. Bu ise, bu konuda kesinliğe karine teşkil etmektedir. Halife hükümleri benimserken bir takım esaslarla bağlı bulunmaktadır. Kanun benimserken yalnızca şer’î hükümlere bağlı olmak zorundadır. Şeriatın dışındaki kaynaklardan inanarak alıp kanun yapacak olursa kâfir olur. Eğer inanmıyor ise asi, zalim ve fasıktır.

İşte bu üç delil birinci hususun delilleridir. Kanunları ortaya koyarken uymak zorunda olduğu ikinci husus ise şudur: Halife benimsediği hükümlerle kayıtlı olduğu gibi benimsediği, uymayı kabul ettiği istinbat metoduna uymakla da kayıtlıdır. Buna delil de şudur:

Halife’nin uyguladığı şer’î hüküm bizzat onun hakkında şer’î hükümdür. Gereğince işlerini yürütmek üzere benimsediği şer’î hüküm herhangi bir şer’î hüküm değildir. Buna göre Halife bir hüküm istinbat ettiği veya herhangi bir hükmü taklit ettiği zaman bu şer’î hüküm, Halife hakkındaki Allah'ın hükmüdür. Müslümanlar için kanun benimsemede bu şer’î hüküm ile kayıtlıdır. Buna muhalif herhangi bir hüküm kabul etmesi helal değildir. Çünkü bu hüküm, Halife hakkında Allah'ın hükmü olarak kabul edilmediği gibi Halife hakkında da Müslümanlar hakkında da şer’î hüküm sayılmaz. Bundan dolayı Halife, yönetimi altındakiler için vereceği emirlerde benimsemiş olduğu bu şer’î hükme bağlı kalmakla kayıtlıdır. Benimsediği hükümlerden birisine muhalif herhangi bir emir vermesi caiz değildir. Çünkü bu emir Halife hakkında, benimsediği istinbat usullerine göre Allah'ın hükmü olarak kabul edilmez. Dolayısıyla bu hüküm kendisi için şer’î bir hüküm değildir. Buna bağlı olarak Müslümanlar için de bu hüküm şer’î bir hüküm olmaz. Bu nedenle Halife böyle bir hükmü kabul edecek olursa şer’î hükmün dışında kalan bir emir vermiş olur. Bundan dolayı da Halife’nin benimsemiş olduğu hükümlere muhalif herhangi bir emir vermesi caiz değildir.

Şer’î hükmün anlaşılması istinbat yolunun değişikliğine göre değişebilir. Eğer Halife hükmün illetinin şer’î nassdan alınması gereken şer’î illet olarak değerlendirme görüşünde ise ve maslahatın şer’î bir illet, mesalih-i mürselenin de şer’î bir delil olmadığı görüşüne sahipse, kendisi için geçerli olan istinbat metodunu benimsemiş olur. Bu durumda da bu kayıtlara riayet etmesi icap eder. Buna göre mesalih-i mürseleye dayanan herhangi bir hükmü ya da şer’î bir nassdan çıkartılmamış bir illete göre yapılmış kıyası kabul etmesi sahih değildir. Çünkü böyle bir hüküm kendisi için şer’î bir hüküm olarak kabul edilmez. Zira Halife, bu hükmün delilinin şer’î bir delil olmadığı görüşündedir. O halde böyle bir hüküm ona göre şer’î bir hüküm değildir. Halife hakkında bu hüküm şer’î bir hüküm olarak kabul edilmediği sürece Müslümanlar hakkında da şer’î bir hüküm değildir. Böyle bir hükmü benimsediği takdirde şer’î hükümlerin dışında bir hükmü benimsemiş olur. Böyle bir iş yapmak ise onun için haramdır. Eğer Halife mukallid ise ya da mesele müçtehidi olmakla birlikte istinbat hususunda belli bir metodu yoksa, delil olma ihtimali bulundukça delili ne olursa olsun herhangi bir şer’î hükmü benimsemesi caizdir. Böyle bir durumda hüküm benimsemede herhangi bir kayda bağlı olmaz. Vereceği emirlerde riayet etmek zorunda olduğu kayıt, yalnızca benimsemiş olduğu hükümlere uygun emirler vermekten ibarettir.

[1] Nisa: 65
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt