Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI Ümmetin Halife’yi Azletme Yetkisi Yoktur Halife’yi makamın (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
İSLÂM'DA YÖNETİM NİZAMI

Ümmetin Halife’yi Azletme Yetkisi Yoktur

Halife’yi makamına geçiren ve ona bey’at eden her ne kadar ümmet ise de şer’î şekle uygun olarak Halife’ye bey’at tamamlandıktan sonra artık ümmet onu azletme yetkisine sahip değildir.

Halife’ye itaati gerekli kılan sahih hadisler bunu gerektirmektedir. Halife, münkeri işlese, zulmetse, hakları yese dahi, masiyeti emretmedikçe ve ortada açıkça kâfir olduğu görülmedikçe bu, böyledir. İbn Abbas'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Her kim emirinden hoşlanmadık bir şey görecek olursa sabretsin. Çünkü şüphe yok ki cemaatten bir karış kadar ayrılıp da ölen bir kimsenin ölümü cahili ölümdür.” [1]

Buradaki "emirinden" kelimesi umumidir. Bunun kapsamına Halife de girmektedir. Çünkü Halife mü’minlerin emiridir. Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadiste de Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "İsrailoğullarını peygamberler idare ediyordu. Bir peygamber öldü mü yerine başka bir peygamber geçiyordu. Gerçek şu ki, benden sonra peygamber olmayacaktır. Halifeler olacak ve çoğalacaklardır.” Ashab: “Bize neyi emredersin?” diye sorunca, Peygamber şöyle buyurdu: “Önce kime bey’at ettiyseniz onun bey’atine bağlı kalınız. Sonra onlara haklarını veriniz, şüphesiz Allah onları yönetimleri altına verdiği kimselerden dolayı sorgulayacaktır." [2]

Yine Müslim'in rivayetine göre: Seleme b. Yezid el Cu’fî Rasulullah (s.a.v.)'e: "Ey Allah'ın Peygamberi! Başımıza bir takım emirler gelip de bizden kendi haklarını istedikleri halde, hakkımızı bize vermeyecek olurlarsa ne yapmamızı emredersin?” diye sorunca Peygamber (s.a.v.) ondan yüz çevirdi. Bir daha sordu. Yine ondan yüz çevirdi. Sorusunu ikinci defa veya üçüncü defa tekrarlayınca, el-Eşas b. Kays onu alıp çekti. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi: "Dinleyiniz ve itaat ediniz, onlar kendi yükümlülük-lerinden sorumludurlar siz de kendi yükümlülüklerinizden sorumlusunuz.” [3]

Avf b. Malik'ten gelen rivayet ise şöyledir: Rasulullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken dinledim: "Sizin imamlarınızın en hayırlıları sizin kendilerini sevdiğiniz ve onlar tarafından sevildiğiniz, kendilerine dua edip dualarını aldığınız imamlarınızdır. En kötü imamlarınız (yöneticileriniz, devlet başkanlarınız) ise kendilerine buğzettiğiniz ve kendileri tarafından size buğz edilen, kendilerine lanet ettiğiniz ve size lanet eden yöneticilerdir.” Dedik ki: “Ey Allah'ın Rasulü, böyle bir durumda biz, onlarla çekişmeyelim mi?” Peygamber (s.a.v.): “Aranızda namazı ikame ettikleri sürece hayır. Şunu bilin ki, her kimin başına bir yönetici gelirde onun Allah'a isyanı gerektiren bir işi yaptığını görürse yaptığı bu masiyeti hoş görmesin. Herhangi bir şekilde itaatten de el çekmesin.” [4]

Huzeyfe b. el-Yeman'dan gelen rivayete de Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra benim izlediğim bu yolu izlemeyecek, benim Sünnetimi takip etmeyecek yöneticiler olacaktır. Aranızda insan bedeninde kalpleri şeytanların kalplerini andıran kimseler yönetici olacaktır.” “Ey Allah'ın Rasulü, ben bu zamana yetişecek olursam nasıl davranayım?" diye sordum, şöyle dedi: “Sırtını dövecek, malını alacak olsa dahi emire dinleyip itaat edeceksin. Dinle ve itaat et.” [5]

Ebu Zer'den rivayet edilen hadis-i şerife göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ey Eba Zer! Bu feyi paylaştırırken kendilerini sana tercih edecek yöneticileri görürsen halin nasıl olacaktır?” Ebu Zer dedi ki: “Seni hak ile gönderene and olsun ki kılıcımı omuzuma alır ve sana kavuşuncaya kadar vuruşurum.” Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Senin için bundan daha hayırlı olanı sana göstereyim mi? Bana kavuşuncaya kadar sabret.” [6]

İşte bütün bu hadis-i şeriflerde Halife’nin azledilmesini gerektiren işlerden söz edildiğini görüyoruz: Bununla birlikte Allah Rasulü, Halife’ye itaat etmeyi, zulmüne karşı sabretmeyi emretmektedir. Bu ise ümmetin, Halife’yi azletme yetkisine sahip olmadığının delilidir. Aynı şekilde Allah Rasulü bedevi Arabın, bey’atından geri dönme isteğini reddetmiştir. Cabir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayete göre: "Bedevi bir Arap, Rasulullah (s.a.v.)'e bey’at etti. Sonra ateşi yükselip hastalandı, bey’atımı bana geri ver deyince, Peygamber (s.a.v.) kabul etmedi. Sonra yine geldi ve bey’atımı bana geri ver dediyse de Peygamber (s.a.v.) kabul etmeyince çıkıp gitti. Allah Rasulü şöyle buyurdu: ا"Medine körük gibidir. O pisliğini dışarı atar, güzelliği daha da parlar.” [7]

İşte bu hadis, bey’at gerçekleştikten sonra bey’atın tarafları bağlayıcı olduğunu göstermektedir. Bunun anlamı ise bey’at edenlerin Halife’yi azletme hakkına sahip olmadıklarıdır. Çünkü ona yaptıkları bey’attan vazgeçme hakları yoktur. Bedevinin bey’atından vazgeçmek istemesi suretiyle devlet başkanına itaatın dışına çıkmayı istemeyip, İslâm’ın dışına çıkmayı istediği söylenemez. Evet böyle bir şey söylenemez, çünkü durum böyle olsaydı onun yaptığı iş bir irtidat olurdu ve Allah Rasulü de onu öldürürdü. Çünkü mürted, öldürülür. Diğer taraftan bey’at, İslâm olmanın karşılığı değildir. Bey’at, itaat etme sözünün verilmesi karşılığıdır. Bundan dolayı Arabi, İslâm’dan çıkmayı değil itaatin dışına çıkmayı istiyordu. Buna göre Müslümanların yaptıkları bey’attan geri dönmeleri sahih olamaz. Bu nedenle onların Halife’yi azletme imkanları yoktur. Şu kadar var ki, şeriat bizlere azle gerek olmaksızın Halife’nin ne zaman kendiliğinden azledileceği ve ne zaman da azledilmeyi hak edeceğini açıklamış bulunmaktadır. Bu da onu azletme yetkisinin ümmete ait olmadığı anlamına gelir.

[1] Buhari, 6610; Daremi, 2408
[2] Buhari, 3196; Müslim, 3429
[3] Müslim, 3433; Tirmizi, 2125
[4] Müslim, 3447, 3448; Daremi, 2677
[5] Müslim, 3435
[6] Ahmed b. Hanbel, 20579
[7] Buhari, 6669, 6671, 6676, 6777; Malik, 1377
 

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Halife’yi Azletme yetkisi, Mezalim Mahkemesinin Elindedir

Halife’nin durumunda kendisini Halifeliğin dışarısına çıkartacak şekilde bir değişiklik olup olmadığını karara bağlayacak tek makam, Mezalim Mahkeme’sidir. Onu azletmek yahut uyarmak yetkisine sahip olan tek makam da odur.

Şöyle ki; Halife’nin kendiliğinden azlolduğu ve azledilmeyi hakkettiği işlerden herhangi birisinin meydana gelmesi haksızlıklardan bir haksızlıktır. Ve bunun izale edilmesi gerekir. Bu aynı zamanda ispat edilmesi gereken bir iştir. O bakımdan bir hakimin önünde ispat edilmesi kaçınılmaz bir şeydir. Mezalim mahkemesi yapılan haksızlıkların ortadan kaldırılmasını hükme bağlayan mahkeme olduğundan dolayı bu mahkemenin hakiminin de haksızlığı ispat etmesi ve ona dair hükmü vermesi gerekir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt