Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kabirde Yatan Kalksa (1 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kabirde Yatan Kalksa

Evliyanın biri talebeleriyle beraber bir sohbetten dönerken, bir kabristanın yanından geçiyorlarmış. O veli zat bir kabri işaret ederek talebelere sormuş.

“Şimdi su kabirde yatan şahıs kalksa, sizce neler yapar?”

Talebeler en başta şaşırmış ancak herkes kendine ait fikri beyan etmiş. Kimisi;

“Devamlı namaz kılar” demiş, kimisi;
“Devamlı oruç tutar ” demiş, kimisi;
”Bütün malvarlığını Allah yolunda sarf edip, sadaka verir” demiş, kimisi de;
“Hemen hacca gider ve asla günahlara girmez” demiş…

Talebelerin fikirleri hep bu minvaldeymiş. O veli zat tebessümle karşılık verip;

“Elbette hepinizin dediği doğru, şu anda o kabirdeki kimse dirilse namazlarını, oruçlarını ve diğer ibadetlerini daha hassas şekilde yapmaya gayret eder.” Ve devam etmiş “O Şahsın tekrar dirilme, buraya gelme imkânı yok, artık o kapı kapalı, fakat siz buradasınız ve kabre doğru gidiyorsunuz, yani sizin kabre gideceğiniz kat’i. O şahsın yapacağını söylediğiniz şeyleri şimdi siz neden yapmazsınız veya gevşek davranırsınız ?”

Talebeleri o günden sonra dini emirlere daha hassas davranıp, dün ölenlerin azap çektiği basit fani meseleler için bugün artık birbirilerini yemekten vazgeçmişler.
 

ysmnkaos

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ağu 2007
Mesajlar
1,327
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
16
Konum
kaosşehristanbul
selamünaleyküm kardeşim...
nedense dünya hayatı, kabristana doğru hızla ivme kazanırken biz
"kefenin cebi olmadığının" şuuruna tam anlamı ile varamadı gibi...
düşüncemiz ile, yaşayışımız ile geri dönüşü olmayan yolda olduğumuzu bildiğimiz halde...
ALLAHA EMANET OLUNUZ
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
selamünaleyküm kardeşim...
nedense dünya hayatı, kabristana doğru hızla ivme kazanırken biz
"kefenin cebi olmadığının" şuuruna tam anlamı ile varamadı gibi...
düşüncemiz ile, yaşayışımız ile geri dönüşü olmayan yolda olduğumuzu bildiğimiz halde...
ALLAHA EMANET OLUNUZ



Allah razı olsun kardeşim. Sizde Allah'a emanet olun. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Selamünaleyküm kardeşim...emeğine sağlık...ALLAH razı olsun. yine çok güzel ve uyarıcı bir paylaşım.
Evet biz hayattayken, o toprağın altına girmeden önce elimizden geldiğince ALLAHın yolunda yürümek ve günahlardan kaçınmak...

ALLAHım ders alanlardan eyler ve idrakimizi güçlendirir inşaalllah...

selam ve dua ile...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Selamünaleyküm kardeşim...emeğine sağlık...ALLAH razı olsun. yine çok güzel ve uyarıcı bir paylaşım.
Evet biz hayattayken, o toprağın altına girmeden önce elimizden geldiğince ALLAHın yolunda yürümek ve günahlardan kaçınmak...

ALLAHım ders alanlardan eyler ve idrakimizi güçlendirir inşaalllah...

selam ve dua ile...




Katkınız için Allah razı olsun kardeşim. Sizde selam ve dua ile kalın. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü,
Paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun kardeşim. Emeğinize sağlık.. Rahman ecrinizi ziyade eylesin, hayırlı çalışmalarınızı daim eylesin. Cennet'ten Dünya hayatına gelen Hz. Havva validemiz ve Hz. Adem (a.s), nasıl cennettin kıymetini bu vesileyle anlamışlar ise; dünyadan ahirete göçmeye mukadder olan ademoğlu da ahirete göçtüğü vakit, dünyanın kıymetini anlayacaktır.. Rabbimiz, son demlerimize kadar hayırlarla hemhal eylesin.. Selam ve Dua ile, Rabbimize emanet olunuz.
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Esselamun aleyküm
Rahman razı olsun emeğinize sağlık.
Selam ve dua ile...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü,
Paylaşımınız için Rabbimiz razı olsun kardeşim. Emeğinize sağlık.. Rahman ecrinizi ziyade eylesin, hayırlı çalışmalarınızı daim eylesin. Cennet'ten Dünya hayatına gelen Hz. Havva validemiz ve Hz. Adem (a.s), nasıl cennettin kıymetini bu vesileyle anlamışlar ise; dünyadan ahirete göçmeye mukadder olan ademoğlu da ahirete göçtüğü vakit, dünyanın kıymetini anlayacaktır.. Rabbimiz, son demlerimize kadar hayırlarla hemhal eylesin.. Selam ve Dua ile, Rabbimize emanet olunuz.



Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh kıymetli kardeşim.
Amin kardeşim, İnşaAllah Rabbimiz son nefesimize kadar hayırlarla hemhal eyler bizleri, Sizden de Allah razı olsun,
Allah’a emanet olun,
Her daim selam ve baki dualarım ile...

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Esselamun aleyküm
Rahman razı olsun emeğinize sağlık.
Selam ve dua ile...


Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh kardeşim.
Sizden de Rahman razı olsun, Gözlerinize sağlık,
Rabbimize emanet olunuz,
Selam ve baki dualarım ile...
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
...esselamunaleykum...
emeğinize sağlık
Rabbim sevabını kat kat versin inşAllah.
idrak edebilenlerden olmak duası ile...
selametle. Rabbime emanet olunuz
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
...esselamunaleykum...
emeğinize sağlık
Rabbim sevabını kat kat versin inşAllah.
idrak edebilenlerden olmak duası ile...
selametle. Rabbime emanet olunuz


Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh.
Amin kardeşim, Gözlerinize sağlık, çok teşekkür ederim,
Siz de Rabbimize emanet olun, Selam ve baki dua ile kalın.

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
ALLAH-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Kim ALLAH'a ve Peygamber'e itaat ederse, işte onlar, ALLAH'ın kendilerine nimet verdiği Peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle beraberdirler." (Nisa: 69) Demek ki ALLAH-u Zülcelal, insanın ahirette ne şekilde olacağını bu dünyada bildirmiştir. İnsan, ALLAH ve Resulünün emir ve nehiylerine riayet ederse, kıyamet günü Peygamberler, şehitler ve sıddıklarla beraber olacaktır.

Bizim bu zamanımız öyle bir zamandır ki, insan, ALLAH-u Zülcelal'in nimetlerine karşı nasıl cevap vereceğini şaşırıyor. ALLAH-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Sonra, and olsun ki, kıyamet günü, (dünyada) sizlere verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz." (Tekasür; 8)

Biz görüyoruz ki, soframızda nice nimetler vardır. Nice çeşitli yemekler yiyoruz. Peki bu nimetlere karşı ALLAH-u Zülcelal'e hangi dil ile cevap vereceğiz, hangi amel ile O'na cevap vereceğiz? Bizler, gece gündüz affolunmak için ağlasak yine de azdır. ALLAH-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ey Habibim! Onları kendi hallerine bırak, doyuncaya kadar yesinler, dünya lezzetleri ile lezzetlensinler. Emel onları gaflete düşürsün. Onlar gelecek zamanda başlarına gelecekleri bileceklerdir." (Hicr; 3)



ALLAH-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "(Ey Muhammed!) İnsanları, azabın geleceği gün ile korkut. O gün, zalimler şöyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Bizi yakın bir zamana kadar ertele de senin davetine uyalım ve Peygamberlere tâbi olalım." (İbrahim; 44)

Bizler, ALLAH-u Zülcelal'in ayetlerinden gafil olmamalıyız. ALLAH-u Zülcelal çok şefkat ve merhamet sahibidir. O, kıyamet gününde bizleri azabı ile azablandırmayı istemiyor. Daima bizleri ayet-i kerimelerle ikaz ediyor. Bizim de bu durumdan gafil olmamamız gerekir.Bu ayet-i kerimeden anlaşıldığı gibi, insan kıyamet gününde böyle diyecek ve tekrar dünyaya dönerek amel yapmak isteyecektir. Fakat bu durum ALLAH-u Zülcelal'in koymuş olduğu kural ve kaide dışındadır. Onun için biz ölmüş ve ALLAH-u Zülcelal bizlere müsaade etmiş ve tekrar dünyaya gelmişiz gibi kendimizi ayarlamamız gerekir.


Bunun için bizlerde, dünyada devamlı olarak ALLAH-u Zülcelal'in zikri ile meşgul olmaya çalışırsak ve ALLAH-u Zülcelal'in istediği, emrettiği şekilde kulluk vazifelerimizi yapmaya gayret edersek, kabre girdiğimizde ve mahşer yerine vardığımızda da Allahu Zülcelal bize rahmeti ile muamele edecektir inşALLAH. Unutmayalım, ALLAH-u Zülcelal bizden hakiki ve samimi bir şekilde kulluk istemektedir. Bunun yoluda O'nun emrettiği, Hz. Peygamber (S.A.V)'in gösterdiği ve sadatların yaşadığı yoldan gitmekle mümkündür.

ALLAH-u Tealal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
paylasımınız için allah razı olsun

Çok güzel olmuş

Selam ve dua ile...
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,181
Tepki puanı
3,537
Puanları
163
Yaş
46
Bunun için bizlerde, dünyada devamlı olarak ALLAH-u Zülcelal'in zikri ile meşgul olmaya çalışırsak ve ALLAH-u Zülcelal'in istediği, emrettiği şekilde kulluk vazifelerimizi yapmaya gayret edersek, kabre girdiğimizde ve mahşer yerine vardığımızda da Allahu Zülcelal bize rahmeti ile muamele edecektir inşALLAH. Unutmayalım, ALLAH-u Zülcelal bizden hakiki ve samimi bir şekilde kulluk istemektedir. Bunun yoluda O'nun emrettiği, Hz. Peygamber (S.A.V)'in gösterdiği ve sadatların yaşadığı yoldan gitmekle mümkündür.

ALLAH-u Tealal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...
selamün aleyküm kardeşim,
amin ...amin inşallah.
Allaha emanet olunuz.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Bunun için bizlerde, dünyada devamlı olarak ALLAH-u Zülcelal'in zikri ile meşgul olmaya çalışırsak ve ALLAH-u Zülcelal'in istediği, emrettiği şekilde kulluk vazifelerimizi yapmaya gayret edersek, kabre girdiğimizde ve mahşer yerine vardığımızda da Allahu Zülcelal bize rahmeti ile muamele edecektir inşALLAH. Unutmayalım, ALLAH-u Zülcelal bizden hakiki ve samimi bir şekilde kulluk istemektedir. Bunun yoluda O'nun emrettiği, Hz. Peygamber (S.A.V)'in gösterdiği ve sadatların yaşadığı yoldan gitmekle mümkündür.

ALLAH-u Tealal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...
selamün aleyküm kardeşim,
amin ...amin inşallah.
Allaha emanet olunuz.



Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh kardeşim.
Allah razı olsun, Siz de Rabbimize emanet olunuz,


 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kabir Azabından Kurtulmak İsteyen


İslam âlimlerinin büyüklerinden olan İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Kabirde azap yapılacağı sahih ve meşhur hadislerle, hatta Kur'an-ı kerimdeki âyetlerle bildirilmiştir. Ölülerin hâli, dünyadaki dirilerin hayatı gibi değildir. Dünyanın nizamı için, buradaki hayatta hem his, hem de istekle, irade ile hareket vardır. Kabir hayatında, ölülerin azap ve acı duymaları için yalnız hissetmeleri yetişir. Kabirde ruhun bedene bağlanması, diri iken bağlanmasının yarısı kadardır. İşte bunun için ölüler, azabı duydukları halde, hareket etmez ve kıpırdayamazlar.

Kabir azabı, rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın görüntüsü değil, azabın kendisidir. Kabir azabı, ahiret azaplarındandır. Dünya azapları, ahiret azapları yanında hiç kalır. Eğer ahiret azaplarından bir kıvılcım dünyaya gelse, her şeyi yakar, yok eder.”

İmam-ı Suyuti hazretleri de, şöyle buyurmaktadır:
“Ruh, cesedine, bilmediğimiz bir halde bağlıdır. Bu bağlılıkları, dünyadaki bağlılıklar gibi değildir. Rüya gören kimsenin gördüğü şeylere olan bağlılığı gibidir. Fakat, ölülerin cesetlerine ve başka şeylere bağlılıkları, rüya görenin bağlılığından pek çok kuvvetlidir. Ruhların kendi cesetlerine tesir ve tasarruf etmelerine ve kabirde bulunmalarına izin verilmiştir. Meyyit, kabirden çıkarılıp başka kabre konursa, ruhun bedenle olan bağlılığı bozulmaz. Beden çürüyüp, toprak maddeleri, sıvı ve gaz haline gelince de, bu bağlılık yine devam eder.”

Peygamber efendimiz kabir hayatı hakkında; (Kabir, dünya konaklarının sonu, ahiret menzillerinin ilki olup, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur) buyurmuşlardır.

Kabir ehli de acı ve zahmet çektiği için Peygamber efendimiz, ölünün kemiklerini kırmayı yasaklamıştır. Kabrin üstüne oturan bir kimseye; (Ölüye kabirlerinde eza etmeyiniz! Diriler, evlerinde, elem, zahmet duyup hissettikleri gibi, ölü de kabrinde öylece elem ve eza duyar) buyurmuşlardır.

Uzun bir hadis-i şerifte, ölünün kabre konduğu zamanki hâli şöyle anlatılmaktadır:
(Ölü, kabre konulunca, ardından gelenlerin ayak seslerini duyar. Mezardan başka onunla konuşan olmaz. Mezar der ki:
-Benim nasıl olduğumdan ve bendeki korku ve sıkıntılardan sana söylenilenler azdır, benim için ne hazırladın?

-Yazıklar olsun sana ey insanoğlu! Ben varken neye gururlandın? Benim, sıkıntılı, karanlık, yalnız ve böceklerle, kurtlarla dolu bir yer olduğumu bilmiyor muydun?

-Üzerimden geçerken, bir ayağın geride, bir ayağın ileride şaşkınca durduğun zaman, neye aldanmıştın?

Eğer o kimse salihlerden ise bir ses der ki:
-Ey mezar, neler söylüyorsun, o doğruluk üzere idi? Emr-i maruf, nehy-i münker yapardı. Ona elbette yeşil bahçeler hazırladım. Sonra o kimsenin bedeni nura çevrilir, ruhu göğe çıkarılır.)

Meyyit, kabre konulunca, ne kadar salih, iyi kimse olsa da kabir onu sıkar. Sa'd bin Muaz hazretleri, eshab-ı kiramdan, sayısız fazilet ve kerametler sahibi bir zat idi. Hatta vefat edince Arş-ı rahman onun için titremişti. Buna rağmen kabre konulduğunda toprak onu sıktı. Peygamber efendimiz; (Toprak, Sa'd bin Muaz'ı öyle sıktı ki, iki tarafındaki kemikler birbirine geçti) buyurmuştur.

Kabir, Eshab-ı kirama böyle olursa, acaba bize nasıl olur!.. Ya bir de imansız ölenlerin hâli nice olur? Bunlar hakkında da Peygamber efendimiz; (Ölü imansız ise, kabir onu öyle sıkar ki, kaburga kemikleri birbirine geçer. Kabirden kalkıncaya kadar azap içinde kalır) buyurmuşlardır.

Kabir sıkması, kâfirlere azap, müminlere ise, ikram içindir. Mesela bir anne kaybolan çocuğunu bulsa, sevinçten onu nasıl bağrına bastırırsa, kabir de salihleri böyle sıkar.

Amr bin Dinar hazretleri anlatır:
"Medine'de, kız kardeşi vefat eden bir kimse, şöyle anlattı: "Kız kardeşimi defnettiler. Kabri başından ayrıldık. Benim değerli bir yüzüğüm vardı. Kayboldu. Onun kabrine düştü zannıyla kabrine gittim. Kabrin lahdi üzerindeki tahtayı kaldırdım. Ateş alevleri yüzüme vurdu. Baktım, mezarın içi ateşle dolu. Tahtayı yerine koydum. Mezarın üstünü sıkıca kapatıp ağlayarak eve döndüm. Annemden, kız kardeşimin huyunun nasıl olduğunu sordum. Bana; "İki kötü huyu vardı. Biri namazına gevşekti. İkincisi koğuculuk yapardı" cevabını verdi. Bundan anlaşılmış oldu ki, bu iki kötü huy, kabir azabına sebeptir."

Netice olarak Ebülleys-i Semerkandi hazretlerinin buyurduğu gibi:
“Kabir azabından kurtulmak isteyen, namaza devam etmeli, sadaka vermeli, Kur'an-ı kerim okumalı, Allahü teâlâyı çok tesbih etmeli; hainlikten, dedikodudan ve üzerine idrar sıçratmaktan kaçmalıdır.”
 

kalemgenç

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
499
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
s.a. emeğinize sağlık.paylaşımınız için ALLAH(c.c) razı olsun.

Amelin tasdikinden geçmeyen kalp temizliği boş ümitten ibarettir.
(Abdülkadir Geylani k.s.)
SELAM VE DUA İLE......
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt