Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadının Evde Oturması Ve Dışarıya Çıkması (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,529
Tepki puanı
866
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Kadının Evde Oturması Ve Dışarıya Çıkması
Allah Teâlâ’nın “Evlerinizde oturun” ayetini delil getirerek kadının kesinlikle dışarı çıkamayacağını savunanların görüşleri, ayetin devamındaki “Eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın” buyruğuyla geçersiz kalmaktadır. Buradaki açılıp saçılma, evden dışarı çıkıldığında söz konusudur.

“Bu ayetin anlamı şudur: Ayet, kadınların evlerine bağlılığı emretmektedir. Her ne kadar hitap Peygamber (sav)’in hanımlarınaysa da, diğer kadınları kapsamadığına dair bir delil olmadıkça onlar da ayetin kapsamına girer. (Yani bu hitapla mükelleftirler) Nasıl olmasın ki şeriat, kadınların evlerine bağlı kalmalarını ve zaruret olmadıkça dışarıya çıkmamalarını isteyen hükümlerle doludur.” (Kurtubî, Ahkâmu’l- Kur’an,14/179)

“Eve bağlanma emrinin anlamı, hiç dışarı çıkmadan devamlı evde kalmak demek değildir. Ayette, kadının hayatındaki asıl yerin evi olduğuna ince bir işaret vardır. Bunun dışında kalan yerler olağan dışı durumlar olup istisnadan ibarettir. Kadın, ağırlıklı olarak oralarda kalmaz ve oturmaz. Bunlar ancak ihtiyaçtır ve bu ihtiyaç miktarınca yerine getirilir. “ (Fi Zilalil Kur’an, 5/2855)

Mü’minlerin anneleri olan Peygamber (sav)’in hanımlarının ve diğer sahabî kadınların, savaşa katılmak ve başka ihtiyaçlar için evden çıktıkları bilinmektir. “Rasûlullah (sav), gazaya Ümmü Süleym’le birlikte giderdi. O gaza ettiği zaman ensardan bazı kadınlar da yanında bulunur, su verirler ve yaralıları tedavi ederlerdi.” (Müslim, Nevevî Şerhi, 12/88)

Hadiste, kadınların, savaşa çıktıkları ve kendi mahremlerine, kocalarına ve diğer savaşçılara tedavi ve su dağıtma işinde istihdam edildikleri görülmektedir. Ancak kadın, mahremi dışındakileri tedavi ederken yaranın bulunduğu yerden başka kısımlara dokunamaz.

İşte Ümmü Umara; Uhud Savaşı’nda yaşadığı olayı şöyle anlatmaktadır: “Günün ilk vakitlerinde yanımda su dolu bir kırba olduğu halde (gazilere su dağıtmak için) evden çıktım. Rasûlullah (sav)’in yanına vardım. O, ashabıyla birlikteydi ve savaşın hâkimiyeti Müslümanlardaydı. Müslümanlar bozguna uğrayınca Peygamber (sav)’e yöneldim ve onunla birlikte bizzat savaşmaya ve yaralanıncaya kadar kılıç sallayarak, ok atarak Allah Rasûlüne gelen saldırıları bertaraf etmeye çalıştım.”

Ömer (r.a), Peygamber (sav)’i şöyle derken işittiğini rivayet eder:

“Uhud Savaşı’nda ne zaman sağıma ve soluma baktıysam, Ümmü Seleme’yi hep önümde savaşıyor (beni savunuyor) gördüm.” (el-İsabe, 4/457)

Ümmü Sinan el-Eslemiyye (r.a), Peygamber (sav)’den su dağıtmak ve yaralıları tedavi etmek için Hayber Savaşı’na katılmaya izin istedi. Rasûlullah (sav), ona:

“Senin ve başkalarının kavminden savaşa çıkmak için izin verdiğim arkadaşlar var. Hepiniz Ümmü Seleme ile birlikte olun” buyurdu. (el-İsabe,4/443)

Yine Hayber Savaşı hakkında Beni Gıfâr kabilesinden bir kadın şunları anlatmaktadır: “Beni Gıfâr kabilesinden bir grup kadınla Peygamber (sav)’e geldim ve “Ey Allah’ın Rasûlü, yöneldiğin yere –Rasûlullah (sav) orduyla Hayber’e yürüyordu- seninle beraber çıkmak istiyoruz, gücümüz yettiği kadar Müslümanlara yardım eder, yaralıları tedavi ederiz” dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (sav), “Allah’ın bereketi üzere” buyurdu. Biz de onunla birlikte savaşa katıldık.” (İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, 4/204)

İddet bekleyen kadının, ister boşanmış, isterse kocası ölmüş olsun- ihtiyaçlarını karşılamak için gündüz dışarıya çıkma hakkı vardır. Bu konuda Câbir (r.a) şu hadisi rivayet etmiştir: “Teyzem üç talakla boşanmıştı. Hurma toplamak için dışarıya çıktığı bir sırada sahabeden biriyle karşılaştı. O sahabî teyzemi dışarıya çıkmaktan menetti. Teyzem de bu durumu Peygamber (sav)’e anlattı. Bunun üzerine Rasûlullah (sav), ‘Çık ve hurmanı topla, umulur ki bundan tasadduk edersin veya bir hayır işlersin’ buyurdu.”

Mücahid ise şöyle rivayet etmiştir: Uhud Savaşı’nda pek çok sahabî şehid olmuştu. Bunların hanımları Peygamber (sav)’e gelerek; “Ey Allah’ın Rasûlü, geceleri korkuyoruz. İçimizden birinin yanında geceleyebilir miyiz? Sabah olunca evlerimize döneriz” dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü (sav): “İçinizden birinin evinde (toplanıp) sohbet edersiniz. Uyumak istediği zaman herkes kendi evine döner” buyurdu. (el-Muğni, 7/226)

Bir gün Rasûlullah (sav), Âişe’nin yanına girer. O sırada Âişe (r.a)’ın yanında bir kadın vardır. Allah Rasûlü (sav): “Kim bu?” diye sorar. Âişe (r.a); “Falanca kadın, kıldığı namazları anlatıyor” der. Peygamber (sav): “Bunu bırak! Siz güç yetirebileceğiniz şeylere bakın. Allah’a yemin olsun ki siz bıkmadıkça, Allah bıkmaz” buyurdu.” (Fethu’l-Bâri, 1/101) (Yani aşırı ibadet etmekten usanırsınız, onun için mutedil olun.) Rasûlullah (sav)’in en çok sevdiği ibadet, sahibinin devamlı yaptığı ibadetti.

Hadiste görüldüğü gibi, Peygamber (sav), kadının, Âişe (r.a)’ı ziyaretini yasaklamamıştır. Eğer kadının yalnız başına evinden çıkıp başkasını ziyareti haram olsaydı, Rasûlullah (sav), o kadının Âişe’nin yanında bulunmasını onaylamaz ve kadının ibadette aşırı gitmesini reddettiği gibi bunu da menederdi.

Yine kadınların akıllılarından ve üstünlerinden ve Peygamber (sav)’e biat etmiş ilk muhacirlerden olan Şifa binti Abdillah’tan istenen şey de kadının evden çıkabileceğine delildir. Rasûlullah (sav), Şifa’ya, “Hafsa (r.a)’a okuma yazma öğrettiğin gibi, karınca efsununu (dua) da öğret” buyurmuştu. (el-İsabe,4/333)

Şifa’nın, bunları Hafsa’ya, onunla görüşmeden ve evinden çıkmadan öğretmesi nasıl mümkün olabilir?

Yukarıdan beri gördüğümüz hadisler; kadının, Rasûlullah (sav)’in açık izniyle veya emriyle yahut çıkmasını onaylamasıyla ya da onun bilgisi dâhilinde evinden çıktığı durumları göstermektedir. Eğer ayetteki “Evlerinizde oturun” ifadesinden maksat mutlak olarak evden çıkmamak olsaydı, Peygamber (sav) evden çıkmayı yasaklar ve izin vermezdi.

Kadınları evde devamlı hapsetmek, zina suçuna had cezası konulmadan önce uygulanan şer’i bir cezaydı. Sonra bu evde hapsetme cezası, had cezasıyla kaldırılmıştır. Evlerde hapsetme cezası fuhuş yapan kadınlar için Allah Teâlâ’nın şu ayetiyle sabit olmuştu:

“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde hapsedin.” (Nisa,15)

Dinin hükümlerine bağlı ve davranışlarında Allah’ın emir ve yasaklarını gözeten iffetli kadına gelince; o, sorumluluğunun büyüklüğünü ve görevinin şerefini takdir edecektir. Böyle bir kadın, evinde oturduğunda da vaktini şuurlu ve uyanık olarak geçirir; video, moda ve sinema düşkünü kadınların boş ve değersiz eğlence ve oyunlarıyla değil.

Müslüman kadın, İslam ümmetinin şerefini yeniden kazandıracak kahramanlar yetiştir. Bu kahramanları, Allah’ın kelimesini yüceltmek için bütün gayretiyle çalışan ve düşmanlarla karşılaştığında İslami değerleri üstün tutmak için gerektiğinde canını bile feda edebilecek şekilde terbiye eder.

Eğer o, evinden çıkmak isterse, onun bu çıkışına evde durmasına tercih edilecek şer’i bir fayda (maslahat) olacaktır.

Şayet evinden çıkarsa, İslam hukukunun öngördüğü sınırlar ve usullere uyarak çıkar. Müslüman kocasından çıkmak için izin ister, onun izni olmadan çıkmaz. Aksi takdirde Allah ve Rasûlüne isyan etmiş sayılır.

Buna karşılık koca da kendisine güvenildiği hususlarda hanımına karşı Allah’ın emir ve yasaklarını gözetir. Onu şüphelerden ve ayağını kaydıracak yerlerden uzak tutmaya gayret eder. Hanımının; akrabalarını ziyaretinde, onlarla bağ kurmasında, ana-babasına iyilik etmesinde, Allah için din kardeşlerini ziyarette, meşru ilimleri öğrenmesinde ve hayra götüren işlerde sevabına ortak olmak için onun elinden tutup yardımcı olur.

Aslolan, Müslüman bir yuvanın sertlik ve zorbalık üzerine değil, sevgi ve merhamet üzerine bina edilmesidir. Karı ve koca, her ikisi de evlerinde İslam’ı hâkim kılar ve işlerini onun kıstasıyla ölçerler. Erkek, Allah’ın kendisine verdiği hakları kullanırken hanımına zulmetmeyecek ve Peygamber (sav)’in “Kadınlar için hayrı isteyin ve onlara hayırla muamele edin” vasiyetini koruyacak. Diğer taraftan kadın da nefsine uyup kocasına itaatsizlik etmeyecek ki itaatsizlikten sayılmasın.

Ancak evlenmemiş veya kocası vefat etmiş olan kadın, evden çıkmak için ana-babasından izin ister. Bu davranış, kadının, ana-babasına iyiliği ve onlarla güzel geçinmesinin göstergesidir. Zira ana-baba, kadının adının iyi anılması ve onun hayrına olan şeyleri temin etmek için gayret gösterirler.
Havle Abdulkadir Derviş
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt