Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Roger Garaudy vefat etti (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53

roger-garaudy-vefat-etti_m.jpg


Dünyaca ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy dün gece vefat etti...




Dünyaca ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy (Raci Garodi) vefat etti.
Türkiye’de ve bütün dünyada tanınan ünlü Fransız düşünürü Roger Garaudy (Raci Garodi), Paris’te 99 yaşında hayata gözlerini yumdu. Dün vefat eden Garaudy`nin 18 Haziran Pazartesi günü Paris’te toprağa verileceği açıklandı.
Eserleri kırkı aşkın dile çevrilen Roger Garaudy (Roje Garodi), geride 60 kadar eser ve sayısız makale bıraktı.
Roger Garaudy (Roje Garodi), Fransız Komünist Partisi’nde en yüksek düzeyde görev yapan ve dış dünyaya Fransa’nın yüz akı olarak takdim edilen bir düşünürdü. Charles de Gaulle, Stalin, Castro, Picasso, Aragon, Gaston Bachelard, Jean-Paul Sartre, Romain Rolland gibi dünya çapında lider ve sanatçılarla yakından görüştü.
1982 yılında Müslüman olan Roger Garaudy (Roje Garodi), İslâm’la ilgili olarak da önemli eserler verdi.
Roger Garaudy (Roje Garodi)’nin “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” ve “İnsanlığın Medeniyet Destanı” başta olmak üzere dilimize 30 kadar eseri çevrilmiş bulunuyor.
ROGER GARAUDY KİMDİR
17 Temmuz 1913’te Marsilya’da doğdu. 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’den edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden bilim dalında doktor Ünvanını aldı. Bir ara Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı.
Fransız Parlâmentosu’nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev yaptı.
Fransız Komünist Partisi’nde zirveye tırmanmışken yaptığı tenkitlere kulak asılmadığı için bu kuruluştan koptu.
Üniversitedeki profesörlüğüne döndü. Emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konusunda görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu.
İslâm’ı seçip
Filistin halkının haklarını İsrail’e karşı savunmaya başladıktan sonra, pek çoğu İsrail taraflısı sermayenin elinde olan Batı basın-yayın organları ve büyük yayınevlerince dışlandı. Avrupa ve Amerika kitle iletişim araçları tarafından, tam bir sükût ambargosuna tâbi tutuldu.
Roger Garaudy (Roje Garodi), seçkin ve çok kültürlü bir kesime hitap etmesine rağmen, kırkı aşkın dile çevrilen eserleriyle, dünya aydınları arasında çok geniş bir kitle tarafından tanınıyor ve okunuyor.
ESERLERİNDEN PASAJLAR
Roger Garaudy (Roje Garodi) Müslüman oluşunu “Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum” kitabında şöyle anlatır:
“Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı. Sanki bugün yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu.
Bizzat yerin, Kıyamet günü, sarsıntısıyla birlikte, insanların
eylemlerine ve hatalarına şahitlik edeceğinin anlatıldığı Deprem (Zilzal) sûresini okurken, ayaklarımın altındaki toprağın homurdandığını hissediyorum.
Sorumluluğun bu uyanışını ben, hiçbir zaman çok çarpıcı bir mesel olan “Gece Yolculuğu” (İsra)’yı okurkenki kadar güçlü yaşamadım. O gece Hz.
Peygamberrüyasında, dünyayı ve insanları toptan temaşa etmek üzere, bir insanın çıkabileceği en son nokta olan Yüce Allah’ın yakınlarına kadar yükselerek bütün göklerin katlarını dolaşır. Nitekim bu sure Dante’ye, onun dinî destanı olan İlâhî Komedya’sını ilham etmiştir. Eşi Hz. Ayşe’nin bildirdiğine göre, Hz. Muhammed bu sureyi her gece okurdu.
Mirac, her ibadetin ruhudur. Çünkü o an,
eylem
lerimizin her birini ferdin bakış açısı olmayan bir bakış açısı içine oturtmayı denemek üzere, gündelik meşguliyetlerden kurtulunduğu andır. Ben merkez değilim. Allah’tır merkez. O zaman, yer Kıyamet Günü’ndeki gibi titrer ve yeni bir mücadelenin saati çalar.
Bu yol alışın ana noktalarına, iki kitabımda, L’Islam habite notre avenir / İslâm Geleceğimize Yerleşmiş ile Promesses de l’Islam / İslâm’ın Vaad Ettikleri’nde temas ettim. Daha sonra Müslüman ülkeleri dolaştıktan sonra, Mosquées, Miroir de l’Islam / İslâm’ın Aynası Camiler adlı eserimde, Allah’ın mevcudiyetinin görünür işaretleri olarak, dünyanın büyük camilerinin mimarî mekânının ve güzelliğinin manevî izahını vermeyi denedim.
Cenevre’de, 2 Temmuz 1982’de, imam Buzuzu’nun önünde müslümanlığa girişin anahtarı olan “Allah’tan başka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O’nun elçisidir” kelime-i tevhidini söylediğimde demek ki, kendimi bu karara tamamiyle hazır ve bunun bütün sorumluluğunu üstlenecek durumda hissediyorum.
O gün, hem iç tedirginliği veren bir kopuş, hem de sükûnet verici bir bağlanış duygusu içindeyim. Bir dünyadan, benimkinden, bundan böyle beni reddedecek olan Batı dünyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur’an’ın, numunesini Hz. İbrahim’de ve onun Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gösterdiği bu iman sade ve güçlü, köklü ve ilk imandır.
Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi görünmüyor. Sûfîlerin, yani bütün zamanların en büyük şairi Mevlâna Celâleddin Rûmî’den, Müslüman İspanya’nın keşif adamı Mürsiyeli İbni Arabî’ye ve onun aşk destanına kadar, İslâm’ın derûnî hayatının manevî efendilerinin varlığıyla dopdoluyum.”
Roger Garaudy daha Müslüman olmadan önce, 1975’te yayımlanan İnsan Sözü kitabında şunları yazıyordu:
“Ben ölümü hayatı sevdiğim aşkla seviyorum.
Çünkü ikisi bir bütün eder.
Ölüm -bununla, emek ve sevgiyle geçen uzun bir hayattan sonra gelen doğal ölümü kastediyorum- bir sınır, yaşamın inkârı değildir. Tersine, ölüm hayata en yüksek anlamını kazandırır.
Kendi ölümüm hep idealimin kişisel bir ideal olmadığını hatırlatır. Ben ancak beni aşan bir ideale katılıyorsam insanımdır.
Kendisine karşı mücadele vermemiz gereken aslı mesele, yapacak çok şeyleri olan çocukların, gençlerin vakitsiz ölümünü engelleme mücadelesidir. Savaş ve yoksulluk tanımayan bir toplum düzeni ve toplumun insanca bir örgütlenmesi için büyük çaba harcamalıyız.
Bir yaşlının ölümüne gelince, meselâ insanî görevimin sonunda gelecek olan kendi ölümüm, benim için hiç de bir felâket değildir. Böyle bir ölüm sadece yaşlılığın son ufkudur. Yapabileceklerimin yelpazesi ben yaşlandıkça daralıyor, ideallerimin alanı küçülüyor, ortaya bir şeyler koyma gücüm gittikçe daha azalıyor. Bu gidişin içinde benim ölümüm, artık varıp sınıra dayanma oluyor.
Çalışmamla, düşüncemle, sevgimle ortaya koyabildiğimi her şey, insanın insanla sürüp giden varoluşuna iyice kazındı ve sonsuza dek de orada kalacak. Tıbbın bir uygulaması, saçma bir biçimde kendisi amaca dönüşmüş bir uygulama, bir süre daha beni bitkisel hayatta tutmayı sürdürse de, İnsanlığını hayatına katkım kırıldığı anda artık benim bir canlı olmam son bulmuş demektir. Bu katkım olmadıkça, tıbbın beni saçma bir şekilde bitkisel hayatta tutmasının hiçbir anlamı yoktur.”

 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
ads%C4%B1zgrudy.jpg



Batı Tarihten Silinecektir...

Rager Garaudy'nin vefatı vesilesi ile Baran Dergisinde yayınlanan Gülçin Şenel imzalı yazıyı sizlerin ilgi ve alakasına sunuyoruz...




Başlıktaki söz, Fransız yazar Rager Garaudy’nin Müslüman olmadan beş yıl önce yazdığı kitabı “Medeniyetler Diyaloğu”ndan. Kitab, Türk Edebiyatı Vakfı yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde Türkçe’ye tercüme edildi.

Roger Garaudy, 1913'te Fransa'da doğdu, Sorbonne Üniversitesi'nde edebiyat eğitimi aldıktan sonra 1954 yılında SSCB Bilimler Akademisi'nde doktor ünvanı elde etti. Fransa Komünist Partisi'nde faal bir konumda yer aldıktan sonra partiden ayrıldı. Fransa Parlementosu'nda milletvekili, meclis başkan yardımcılığı, milli eğitim komisyonu üyesi ve senatör olarak görev yaptı. Daha sonra profesörlüğe devam etti. Emekliliği esnasında pek çok ilmî eser yayımlayan Garaudy, 1982 yılında Müslüman oldu.

Müslüman olduktan sonra sıkı bir Batı Medeniyeti tenkidi yapan Roger Garaudy, İsrail devletine karşı eleştirilerini topladığı “İsrail Politikasının Mitleri” isimli eserinde “Yahudi soykırımı yoktur” dediği için yargılanmış, 1998 yılında 240 bin Fransız Frangı ödemeye mahkûm edilmişti. Böylece fikir hürriyetinin ve demokrasinin beşiği (!) Fransa’da, tüm Batı dünyasında olduğu gibi “İsrail-Yahudi Devleti” dokunulmazlığı yeniden tescillenmişti.

Medeniyetler Diyaloğu kitabı, ismi ile bugünün sözde Müslüman diyalogcu takımının İslâm’ı tahrif ve tahkir edici hareketlerini hatırlatsa da, aslında tam da tersini yapıyor. Garaudy, bugünün diyalogcularının aşkla bağlı oldukları Batı’yı, dünya insanlığına karşı işlediği suçlardan ötürü tenkid ederken, ezdiği, yok ettiği, sömürdüğü medeniyetlerden “insanlık öğrenmeye” davet ediyor. Şöyle diyor Garaudy:

“Batılılar yüz milyonu aşkın Amerika Yerlisini öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirdi. Afyon içmeyi reddeden Çinlilere savaş açtı ve koca Çin’e zorla afyon içirtip sömürdü. Şimdiki Laos, Kamboçya ve Vietnam adı verilen geniş bir kesimde Batı, sırf para kazanmak için insanlara zorla alkol içirtti ve içmeyenden de para alarak ahlâksızca sömürdü. Avrupalıların insanlığa ettiği kötülükler saymakla bitmez!”
Batı tarihinin insanlığa zulmetmekten ibaret olduğunu savunan Garaudy şöyle devam ediyor:
“Beş asır boyunca Roma zorbalığı dünyayı kasıp kavurdu. Yirmi milyonluk bir cihan imparatorluğunda sadece 200 bin Roma vatandaşı vardı. Burada da yine Roma 'Cumhuriyet'i deniyordu! (...)

Batı’nın “gelişmesi”nin olmazsa olmaz şartı, üç kıtanın soyulup zenginliklerinin Avrupa ve Kuzey Amerika’ya aktarılmasıydı. Dolayısıyla da bugün Üçüncü Dünya adı verilen ülkeleri az gelişmiş durumuna sokan Batı’dır.

Köleliği, bir dünya ekonomi sistemi hâline gelen Avrupa kapitalizmi yaratmış ve onu 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar üç asır boyunca da dayatmıştır. Bazen köle ticaretinin birkaç milyon insanın Afrika’dan Amerika’ya götürülmesiyle “sınırlı” (!) kaldığı söylenir. Oysa bu, gemilerle sağ salim götürülen her bir köleye karşılık ortalama on insanın öldüğünü unutmak demektir. Rakama vurduğumuzda –ki bu asgari rakamdır–, alınıp götürülen on milyon köleye bedel, yüz milyon insan yok edilmiş demektir. Dünya hiçbir zaman böylesi bir soykırıma şahit olmamıştır. (...)
“Avrupalı istilâcının tutumu her yerde aynıdır. Tıpkı uyuşturucu ticaretini zorla kabul ettirmek için Fransız, Alman ve İngilizlerin Çin’e karşı birleştikleri 'Afyon Savaşı'nda olduğu gibi…
1816’da İran ve Hindistan’da üretilen 3290 kasa afyon Çin’de İngilizler tarafından satıldı; 1830’da 18750 kasa ve 1836’da 27000 kasa. 'İthalâtımızın en önemli payının çoğunu bu oluşturuyor' diye yazıyordu 1836’da İngiltere’nin Canton’daki temsilcisi…

1840 ile 1844 arasında iki savaş yapıldı ve sonuçta Avrupalılar Çin’e sadece afyon satma “serbestîsini” değil, bütün Avrupa ticaretine açılmasını kabul ettirdiler.”
Roger Garaudy “Medeniyetler Diyaloğu” kitabında Batı’nın tarih boyunca yaptığı zulümleri, soykırımları, yağmacılığı gözler önüne serdikten sonra, Batı’nın büyük bir hızla intihara doğru gittiğinin altını çiziyor:

“Altı yüz yıl süren Batı sömürgeciliği, dünya insanlığına ve medeniyetlere çok büyük zarar verdi. Şimdi ise Batı, yaptıklarının cezasını çekmeye çoktan başlamış bulunuyor. Eğer o medeniyetlerin insanî ve ahlâkî değerlerinden yararlanma yoluna gitmezse intihara sürüklenecektir. Şayet Batı, diğer medeniyetlerle kardeşçe ve dostça bir diyalog kurmazsa yok olacak ve tarihten silinecektir. Batı hayatta kalabilmek ve varlığını devam ettirebilmek için dünya çapında bir sanat ve kültür kaynaşmasını gerçekleştirmek zorundadır.”

Roger Garaudy’nin Marksist bir düşünceye sahibken yazdığı bu eser, bugün sözde Müslüman diyalogculara çok şey söylemeli. Hatta Müslüman Roger Garaudy’nin şu sözleri altın harflerle alınlarına kazınmalı:

“İslâmiyetle öbür dinler arasındaki fark, İSLÂM’ın çağları arkasından sürüklemesidir. İslâm’ın dışındakiler, zamana hitab etsin diye reforma tâbi tutuldu, KUR’AN ise indirildiği günden beri aynı. O zamanı değil, zaman onu izledi. Bu, ÇAĞLARÜSTÜ bir hâdisedir.” *

Notlar
* Salih Mirzabeyoğlu, Ölüm Odası: B-Yedi (67. Bölüm), Baran Dergisi, sayı: 241.
Roger Garaudy, Medeniyetler Diyaloğu, Tercüme: Cemal Aydın, Türk Edebiyatı Vakfı Yay., İstanbul 2011.

kaynak: Baran Dergisi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt