Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sakalsız Erkek Yelesiz Aslana Benzer :) (1 Kullanıcı)

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34


* Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bıyıkları kısaltın, sakalları bırakın.” (Müslim)

*Yine şöyle buyurdu.

“Bıyıklarınızı iyice kısaltıp sakallarınızı salın.” (Buhari, Müslim)

* Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mecûsilere muhâlefet edin, sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kesin.” (Müslim)

* Yine şöyle buyurdu:

“Müşriklere muhalefet edin, sakallarınızı çoğaltın, bıyıklarınızı azaltın.” (Buhari, Müslim)

* Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“On şey fıtrattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak (Burna su çekmek), mazmaza (ağza su vermek), tırnakları kesmek, parmak aralarını hilallemek, koltuk altı ve etek tıraşı olmak, istinca yapmak.” (Müslim)

Fakih sahabî İbn Ömer radıyallâhu anhumâ anlatıyor: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:

“Bıyıkları kısaltın, sakalları olduğu gibi bırakın.” (Müslim)

Hadis metinlerinde sakalla ilgili geçen “Salın,” “Bırakın,” “Uzatın” ve “Çoğaltın” gibi tüm kelimeler sakalın kısaltılmaksızın kendi hali üzerine bırakılması anlamına gelir.
 

Seyren

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2012
Mesajlar
1,036
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Hadis metinlerinde sakalla ilgili geçen “Salın,” “Bırakın,” “Uzatın” ve “Çoğaltın” gibi tüm kelimeler sakalın kısaltılmaksızın kendi hali üzerine bırakılması anlamına gelir.

Eeee hiç kısaltmadan kesmeden o sakallar ne duruma gelir.Yıllarca bu erkek içinde zahmetli olmazmı.Bu durumdan hoşlanmayan kadınlarda var.Sonuçta kişinin eşi bundan rahatsızlık duyarsa eşinden soğumasına uzaklaşmasına sebep olmazmı.Şahsen ben eşimin uzun sakallı olmasından hoşlanmıyorum.Bunun birde hiç kesilmeden sürekli uzun halini düşünmek bile:s
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Eeee hiç kısaltmadan kesmeden o sakallar ne duruma gelir.Yıllarca bu erkek içinde zahmetli olmazmı.Bu durumdan hoşlanmayan kadınlarda var.Sonuçta kişinin eşi bundan rahatsızlık duyarsa eşinden soğumasına uzaklaşmasına sebep olmazmı.Şahsen ben eşimin uzun sakallı olmasından hoşlanmıyorum.Bunun birde hiç kesilmeden sürekli uzun halini düşünmek bile:s


Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) hiç sakalına dokunmamıştır.Keza sahabeleri öyle.(Allah hepsinden razı olsun)

1400 yıldır imüslüman erkekler sakalını bıraka gelmiştir.(Ki bunu peygamberimiz emretmiştir)

Şimdi ise malesef müslüman erkekler kafirlerin yoluna uydular kafir erkekler gibi sakallarını kesmeye başladılar(Allahul mustean).Oysa ki peygamberimiz, müşriklere kafirlere (sakalları bırakarak) muhalefet edin buyurdu...

Namaz kılma emri için nasıl hoşlanmıyorum deyemiyorsak Sakal bırakma emrinede hoşlanmıyorum diyemeyiz...Haşa bu insanın imanı tehlikeye düşmesine sebeb olabilir.Keza alimler sakalla alay edenlerin kafir olacağına dair onca fetva yayınlamışlardır.
 

Seyren

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2012
Mesajlar
1,036
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Yo alay ettiğimden değil.Hani hiç kesmeden upuzun sakalları düşününce o anlamda söyledim.
Çok özel yada sizin için sıkıntı değilse peki siz bırakıyormusunuz İbn-Abdilvahhap kardeşim.
Bırakıyorsanız iş hayatınızda size sıkıntı olmuyormu.Kendi işinizi yapıyorsanız olmayabilir ama bu zamanda kapalı hanımlarımıza farklı gözle bakan işverenler olduğu için soruyorum.
Selametle
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Yo alay ettiğimden değil.Hani hiç kesmeden upuzun sakalları düşününce o anlamda söyledim.
Çok özel yada sizin için sıkıntı değilse peki siz bırakıyormusunuz İbn-Abdilvahhap kardeşim.
Bırakıyorsanız iş hayatınızda size sıkıntı olmuyormu.Kendi işinizi yapıyorsanız olmayabilir ama bu zamanda kapalı hanımlarımıza farklı gözle bakan işverenler olduğu için soruyorum.
Selametle

Bende bırakıyorum.Kendi işimiz olduğu için sorun yok...Sakal konusunda sıkıntı yapmayan iş yelerinde de sorum olmaz..

Hem öyle sakal upuzun olmuyor...Yani hem az uzuyor hemde abdest alırken sıvazlarken vs sakallar dökülüyor zaten.Ben sakallarımın uzamasını isterim ama benimde pek uzamıyor hiç dokunmadığım halde...
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Eeee hiç kısaltmadan kesmeden o sakallar ne duruma gelir.Yıllarca bu erkek içinde zahmetli olmazmı.Bu durumdan hoşlanmayan kadınlarda var.Sonuçta kişinin eşi bundan rahatsızlık duyarsa eşinden soğumasına uzaklaşmasına sebep olmazmı.Şahsen ben eşimin uzun sakallı olmasından hoşlanmıyorum.Bunun birde hiç kesilmeden sürekli uzun halini düşünmek bile:s

Selamun Aleykum. Sakal vaciptir kesilmesi haramdir. Seyhimizin Seyhi Ali Haydar Efendi k.s. (kendisi zamanin 4 mezhep muftusudur) sakal konsunda farz de farz korkma diye ogutlemistir. Cunku sakal konusunda gelen hadisler tevatur derecesindedir. Sakali kesen (dibini tras ve ustura eden) muslumandir (eger ki yaptiginin haram oldugunu biliyorsa) ama haram islemistir.

Kisinin haramdan kacmasi icin en azindan bir tutam sakalli olmasi gerekir (eger isyerleri sorun oluyorsa yada hanimlar) Reddul muhtarda bunu ile ilgili fetva vardir. (Haramdan kacmak icin bir tutam uzatmak vaciptir diye)

Yalniz sakal kisaltilmaksizin denmis (bu biraz eksik) fakat Hz.Omer r.a. hadisi vardir (sakalini kisaltmaksizin uzatan bir sahabeye sakalini kisaltmasini soylemistir cene hizasindan 4 parmak asagiya kadar)

Zira sakali hic kisaltmaksizin uzakmakda hem sakalin bakimi yonunden zorlasiyor hemde muslumanin guzel goruntusunu (yanlardan ve asagiya dogru hic kisaltmaksizin) bozuyor. Bu sebeple hic kisaltmaksizin yaninda isteyende cene hizasindan asagiya dogru 4 parmak mesafesine kadar kisaltabilir.

Baska bir konu akaid ile ilgili. Gunumuzde cok karsilasildigi icin soylemek gerekiyor. Tras olmus bir kisiye arkadasi yada annesi veya esi derki "oh be ne guzel oldun temizleyip cikmissin piril piril olmussun." bu ve bunun gibi laflar insani kafir eder (maalesef insanlarimiz bilmeden dilin afetlerine dusuyor.) hemen tovbe edilmesi gerekir. Cunku harama guzel demek (yada iyi yapmissin demek) insani kafir eder. Ayni sekilde helalede kotu demek (mesela kapanan bir hanima yapilan hakaretler kocasi ailesi arkadaslari veya cevresi) gibi.

Yada gunumuzde ozellikle erkek cocuklarina babasi tarafindan cocugu zina yaptigi zaman soylenen "aferim oglum aslan gibisin ayni benim gencligim gibi) veya buna benzer sozlerde insani kafir yapar.

Eyvallah.
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Evet Sakalin cene altindan 4 parmak asagiya kadar olmasini ve bu 4 parmakdan fazlasinin kisaltilmasi ile ilgili kaynagi buldum. Muhammed Zekeriyya Kandehlevi Rahimehullahin Sakal risalesinde konu islenmis. (sakalin boyu ile ilgili)

Aynen aktariyorum;

SAKALIN ÖLÇÜSÜ

İbn-i Ömer (r.anhuma)den: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular:
خاَلِفُواالْمُشْرِكِينَ وَوَفِّرُوالُّلحَي وَأَخْفُواالشَّوَارِبِ وَكاَنَ إِبْنِ عُمَرْ إذاَحَجَّ أوِاعْتَمَرَقَبِضَ عَلَي لَحْيَتَهُ فَماَفَضَلَ أَخَذَهُ
“Müşriklere muhalefet edin, sakalınızı salın bıyığınızı kısaltın.” İbn-i Ömer (r.anhuma) hacc ve umre yaptığı zaman sakalını tutardı, bir kabzeden (cene altindan 4 parmak mesafesi) fazlasını keserdi.


Hafız el fetih adlı kitabında diyor ki; “Müslim خَالِفُواالْمُشْرِكِينَ “müşriklere muhalefet edin.” Sözünü Ebu Hureyre (r.a) ın rivayet ettiği hadiste; خَالِفُواالْمَجُوسَ “Mecusilere muhalefet edin” olarak almıştır. Bundan maksat İbn-i Ömer (r.anhuma) dan rivayet edilen hadistir. Çünkü onların kimi sakalını kısaltır, kimi de keserlerdi. Aynı hadiste sakalın ölçüsü de mevcuttur. Sonra İbn-i Ömer, bu ölçüyü hacc ve ümre ibadetine tahsis etmediği açıktır. Bilakis sakalın salınması ile ilgili emrin gerek uzunluğu gerekse genişliği bir kabzadan fazlasının alınmasını işaret etmektedir der

Bazıları da sakalını tutardı. Bir kabzadan fazlasını alırdı. Sonra “İbn-i Ömer böyle yapardı” diyerek onun isnadı hadisini gösterirdi. Bu Ebu Hureyre (r.a) yoluyla gelen rivayettir.

Biz bir kabzeden fazlasında mezhepleri alel muatta el musemma bi evcezi’il-mesalik adlı eserimizde geniş ve tafsilatlı olarak anlattık. Sakalı uzatmak konusundaki muhtelif görüşler şunlardır.

1- Sakalı olduğu gibi salıp ondan hiç şey almamaktır. Bu Şafii nin sözüdür. Nevevî de bunu tercih etmiştir ve Hambeliler iki görüşünden biridir.
2- Hacc ve umre haricinde hiçbir yeş almadan sakalı oldugu gibi salmaktır. Hacc ve umre de almak müstehaptır. Hafız; “Bu Şafii den alınmıştır” der.
3- Ölçü olarak bir kabzadan aşırı uzayanı almak müstehaptır. Bu da imam-ı Malik’in görüşüdür ve Kâzı İyaz da bunu tercih etmiştir.
4- Bir kabzadan fazlasını almak müstehaptır. Bu da imam-ı Azam Ebu Hanife nin Dürri muhtar’daki kavlidir. Bir kabzeden az olan sakaldan alma hususuna gelince; bugün batılıların ve kadınlara benzeme şeklinde bazı erkeklerin yaptığı gibi, bunu hiçbir âlim hoş görmez. Kökten tıraş etmek ise Hind Yahudilerinin ve ecem Mecusilerinin işidir
Dürri muhtar da yukarıda zikrettiğimiz gibidir. Orada sünnet bir kabzadır. İbn-i Abidin de der ki, sünnet, kişi sakalını tutması bir kabzadan fazlasını kesmesidir. Muhammed de Asar isimli kitabında İmam-ı Azamın görüşünü zikreder ve biz bunu alırız der.


1- Bu cevaz da sakal bırakmanın ve uzatmanın vucubiyetine ve gerek hacc ve umre ve gerekse diğer zamanlarda bir kabzadan fazla bile olsa ondan herhangi bir şey almanın haramlığında bir görüş ve bir yoldur. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem) tan rivayet edilen sahih hadisler buna delalet eder. Hâlbuki Hz. Ömer, İbn-i Ömer ve Ebu Hüreyre (r.anhüm) ün rivayetlerinde bir delil yoktur. Zira sünnet icmadan öncedir. Sünnetin hilafına kimsenin sözü de olmaz. Allah(Cellecelalüh) doğruyu gösteren ve en güzel dosttur.
2- Biz Hz. Ömer, İbn-i Ömer ve Ebu Hüreyre (r.anhüm) un rivayetlerinden ve yaptıklarından anlıyoruz ki onlar bir kabzadan fazlasını kısaltırlardı. Bunu ancak rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem) tan öğrendikleri için yaparlardı. Hiçbir sahabeden naklolunmadı ki, onlardan biri sakalını kessin veya bir kabzadan az kısalsın. Hz. Ömer, İbn-i Ömer ve Ebu Hureyre ye (r.anhüm) uymayan, sakalını bir kabzadan fazlasını almayıp olduğu gibi salabilir. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi bazı ulemanın tercihi de budur.

Bir arpa veya pirinç boyu kadar sakalını kısaltıp ta Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Selem) ın hidayetiyle hidayete erdiğini iddia edenler, hakkıyla bilsinler ki, hidayete ermemişlerdir. Allah (c.c) sizi ve bizi sevdiği ve razı olduğu her şeyde hidayete erdirsin.

Not; Burdaulemanin goruslere gore uyma soz konusudur. Biz hanefi mezhebi kurucusu Imami Azam Rahimehullah a gore (fetvasina) gore amel ettigimiz icin cene altindan bir tutam (yani 4 parmak mesafesine gore) birakiyoruz.
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Selamun aleykum

'' Yalniz sakal kisaltilmaksizin denmis (bu biraz eksik) fakat Hz.Omer r.a. hadisi vardir (sakalini kisaltmaksizin uzatan bir sahabeye sakalini kisaltmasini soylemistir cene hizasindan 4 parmak asagiya kadar) ''

Ömer(r.a)'in bir sahabiye sakalını kısatmasını söylediğine dair hadis nerde geçmektedir bunun kaynağını paylaşırsanız sevinirim kardeş...

Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) sakalını olduğu gibi bırakmıştır hiçbir şekilde dokunmamış ve kısaltmamıştır.(olduğu gibi bırakmıştır).Zaten hiçbir sahabi de Rasulullah'ın böyle yaptığını iddaa etmemiş buna dair hiçbir hadiste nakletmemişlerdir...

Sakalını bir kabzeden sonrasını Ömer(r.a) hac döneminde hac ibadeti için almıştır.Bunu da bir ayete binaen yapmıştır.Alimler bunu kendisinin ictihadı olduğunu vurgulamıştır.


Ben peygamberime(salallahu aleyhi ve sellem) uyarak onun gibi sakalıma dokunmayacağım olduğu gibi bırakacağım...Bizim için en güzel örnek odur...

Selametle...
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Ben peygamberime(salallahu aleyhi ve sellem) uyarak onun gibi sakalıma dokunmayacağım olduğu gibi bırakacağım...Bizim için en güzel örnek odur...

Selametle...

Kardes zaten sana uyma diyen yok. Yaptigin yanlis diyende yok. Bir bilgi vermissin bizde Eyvallah dedik sonra tuttuk bilginin gerisini Mezhep imamlarinin gorusleriyle destekledik o kadar. Evet sakalina dokunmadan uzatanda da var cene altindan 4 parmak asagisina kadar birakanda var. Ikisinin de Rasulullah sav. den delilleri vardir.

EYvallah
 

ibn Abdilvahhab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2011
Mesajlar
154
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
. Evet sakalina dokunmadan uzatanda da var cene altindan 4 parmak asagisina kadar birakanda var. Ikisinin de Rasulullah sav. den delilleri vardir.
EYvallah

Kardeş.Çene altından 4 parmak aşağısına kadar bırakmanın(fazlasını aldığının) Rasulullahtan(sallallahu aleyhi ve sellem) dedili nedir ?

Ömer(r.a) hac döneminde böyle yaptığını Rasulullah'a dayandımıyor ki ve hiçbir sahabi de Rasulullah'ın sakalını 1 tel dahi olsa kestiğini rivayet etmemişken niye böyle birşey söyleme gereği duydun ?
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Kardes Ebu Hureyre r.a. dan da ayni rivayet vardir. Aciklamalari okursan bu sadece hac donemini kapsamamaktadir. Mezhebimizin Imami Azam Ebu Hanife Rahimehullah da bu sekilde almistir. Simdi Hz.Omer r.a. ve Ebu Hureyre r.a. zaten Rasulullah s.a.v den gormese idi boyle birsey yapabilir miydi sence?

Din kolaylik dinidir senin sakalin az buyuyor olabilir ama ummet icinde sakali cok buyuyen kisiler vardir. Hayatlari boyunca hic kisaltmadiklarini (cene altindan 4 parmak hizasini gecmeyecek sekilde yani tamamen degil) dusunursek temizlik ve goruntusu nasil olucaktir.

Boyle fitratda olan biri eger safi ise hanefiye gore kisaltamaz mi? Bizler Muctehid degiliz bir hadis ve ayet gordugumuzde meseleyi mezhep imamlarimizdan arastirmak zorundayiz. Bizler ayet ve hadis yazip yorumlayamayiz? O zaman herkesin muctehid olmasi gerekir ki ne Asri saadetteyiz nede Tabiin devrindeyiz.

Neyse konuyuda uzatmayim Verilen Mezhep imamlarinin sahabeden gelen gorus ve delillerdir.

Eyvallah
 

ahmedyasin99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2012
Mesajlar
110
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Güzel hoş konuşuyorsunuz da sakal ile çarşafı islamın bayrağı altına getirmenin luzumu ne bilemedim doğrusu sakal bırakan mehdi,çarşaf giyen rabiatul adeviyye oluyor maşaAllah ,sizi ne sakalınız ne sarığınız ne de çarşafınız kurtarmaz...Kurtaracak olan takva elbisesidir,cinsiyet ayrımı da gözetmez...Sılai rahim farzıyetinden kimse bahsetmiyor ,kaldı ki sakal sünnettir..Riya yaparken düşünmüyor,içten içe hased ederken ,ya gıybet dedikodu ,kahkaha..Bunlar yok mu hayatınızda bir düşünün ,bunların vebali nedir hükmü nedir,oyuna gelmeyin islamı sakal ve örtüden ibaret sanarken çpok şeyi unutuyorsunuz ,böyle uyutuyorlar ümmeti ,kaldı ki bunda da ancak birbirlerini yiyor ümmet,birbirine husumet ve nefret saçıyor...Bu iş şeytanı lanetullahialeyh ve onun müridlerinin işine yarıyor ,o melun tum taraftarlarıyla cehennemi dolduracak oyuna gelmeyelim şeytan çok sinsi ,yalnız sıratı mustakyım cizgisinden şaşmayan muttaki kullara tesiri olmaz..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,536
Tepki puanı
876
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Sakal, Sünnet ve Hadisler

...Hocam ben Çankırı'da bir öğrenciyim, takıldığım bir yerde size danışmak istedim. Konu belki biraz bilindik ya da "Hala oralarda mısınız?" diyebilirsiniz, ama insan başına gelene kadar sorunlarla pek ilgilenmiyor. Ben 2-3 senedir sakallıyım. Öğrenci olduğum için de kesmek gibi bir lüzum hissetmedim. Hatta avantajları oldu. Sakalım yüzünden benimle tanışmak isteyenler ya da en azından uzaktan sempati besleyenler vardı. Ben bu sakalı bırakırken Rasullullah'ın sünnetine uymak amacıyla yani sünnet olduğu düşüncesiyle bıraktım. İlgilendiğimiz fakat araya soğukluk girmesinden dolayı 6-7 aydır görüşemediğimiz bir arkadaşımızla geçenlerde görüştük. İslamî bir bilinç kazanmış ve sakal bırakmış ve bıraktığı sakalın farz olduğu düşüncesinde. Bana getirdiği kanıtlar karşısında tatmin edici bir cevap veremedim. Bizim takılıp kaldığımız nokta şu Rasullullah'ın "yapın" dediği şeyi biz emir olarak mı yoksa tavsiye olarak mı algılamalıyız. Yani Rasulullah (s.a.)'in "Sakalınızı bırakın" sözü bir emir midir, tavsiye midir. Bence eğer emir olarak algılasaydık bugün namazın, orucun, haccın farzı şimdikinden çok daha fazla olurdu. Ya da din, sünnetlerin çok az bir kısmını kapladığı, tamamına yakınının farzları oluşturduğu bir din olurdu. Problem bu; bu ayrımı yapmak için alim olmak ya da Arapça bilmek gerekiyor mu? Bu duruma Rasulullah tarafında getirilmiş bir kısıtlama var mı? Yani benim her söylediğim emir değildir gibi. Bu bakış açısını nasıl kazanabiliriz.
Arkadaşın bana gösterdiği hadislerden bazıları şunlar:
Sakal bırakmanın hükmü; sakal bırakmak akıl baliğ bütün müslüman erkeklere farzdır. Bunu, bırakılmasını emrederek, kesilmesini veya bir kabzadan fazlasının kısaltılmasını yasaklayarak Peygamber (s.a.) farz olduğunu bildirmiştir(Guraba yayınlarının bir kitabından alıntı).
Sakal bırakılması hakkında hadisler:
"Bıyıkları kısaltın, sakalları bırakın. (Müslim)
"Mecusilere muhalefet edin, sakallarınızı uzatın, bıyıklarınızı kesin. (Müslim)"
"Müşriklere muhalefet edin sakallarınızı çoğaltın, bıyıklarınızı azaltın. (Buhari ve Müslim)"
"On şey fıtırattandır: Bıyığın kesilmesi, sakalın uzatılması, misvak, istinşak, mazmaza, tırnakları kesmek, parmak mafsallarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, intikhasu'l-ma (istinca yapmak). (Müslim)"
"Bıyıkları kısaltın, sakalları olduğu gibi bırakın. (Müslim)"
Kisra'nın Peygamber (s.a.)'e gönderdiği iki elçinin ikisi de sakallarını kesmiş, bıyıklarını ise uzatmışlardı. Rasulullah (s.a.) huzuruna gelen bu adamların yüzlerine bakmak istemedi ve onlara "Yazıklar olsun, size bunu kim emretti?" diye çıkıştı. Onlar da "Bize bunu Rabbimiz (Kisra) emretti." dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu; "Fakat Rabbim bana sakalımı uzatmamı ve bıyığımı kısaltmamı emretti." (Hasen bir hadistir İbni Cerir et-Taberi rivayet etmiştir.)
Bu ve bunun gibi hadislerden sonra ise M. G. ve M. Ç. Hocalarımızın da sakal risalelerinde örnekler getiriliyor. Ayrıca imamların sakal konusundaki görüşleri şöyle imiş:
İbni Teymiyye (r.a.) el-İhtiyaratu'l-Ilmiyye'de şöyle der: "Sahih hadislerde de belirtildiği üzere sakal tıraşı haramdır. Kimse mübah görmemiştir."
Hanefilerden İbni Abidin Reddül Muhtar'da şöyle der: "Erkeğin sakalını kesmesi haramdır."
İmam Şafii de el-Ümm de sakalı tıraşın haram olduğunu belirtmiştir.
Malikilerden de el-Adevî, imam Malik'den sakal tıraşının mecusilerin işlerinden olduğunu nakletmiştir.
İbni Abdiller de Temhid de sakal tıraşının haram olduğunu söyler.
Görüldüğü gibi ben açıkçası yukarıdaki alimlerin bu görüşlerini duyunca şaşırdım. Ama onlardan da daha iyi düşünemeyeceğime göre o an için kabullendim. Sizce ne cevap vereyim. Arkadaş çok temiz kesinlikle fitne, fesat, zor durumda bırakmak gibi bir niyeti yok. Onun için cevap vermem lazım. Ayrıca bu konularda sizi sık sık rahatsız etmemek için tavsiye edebileceğiniz kitaplar var mı? Yine hadis usulünü öğrenebileceğimiz ve az çok bilgi sahibi olabileceğimiz kitaplar tavsiye edebilir misiniz?
Hadis okuyorum fakat bu gibi durumlarla karşılaşınca takılıp kalıyorum. Örneğin "Ben müzik aletlerini kırmak için gönderildim." ya da "Misvak kullanmak fıtrattandır." gibi hadisleri görünce mantığıma uymadı diye hadisi reddedemiyorum. Ama bana hiç mantıklı gelmediği için duyduğum hadislerle amelde etmiyorum. Acaba yanlış mı yapıyorum? Duyduğum her hadise inanmalı mıyım?


Cevap:

Sakalın İslam'daki yeri konusundaki bu uzun ve içinde birçok bilginin de yer aldığı soruyu olduğu gibi naklettik. Cevabımızı okumadan önce bir hazırlık olsun diye şu yazımın okunmasını tavsiye ediyorum: "Bağlayıcılık Bakımından Rasulullah'ın davranışları". Yazının yer aldığı kitap "İslam'ın Işığında Günün Meseleleri". Ayrıca "www.hayreddinkaraman.net" adresli sitemde de bu yazıyı bulmak mümkündür.

Bahsettiğim makalemde açıklandığı üzere Hz. Peygamber'in (s.a.) bütün davranışları, örneklik ve dini kaynaklık bakımından aynı ve eşit değildir. Hz. Peygamber'in (s.a.) çeşitli sıfatlarından kaynaklanan davranışları vardır.
Bu sıfat ve davranışlarda hâkim olan peygamberlik ve örneklik vasfıdır; bu sebeple sayısız âyet ve hadîste O'na (s.a.) uyulması, itâat edilmesi, örnek alınması, sünnetine dört elle sarılmamız istenmiştir. Ancak araştırmalar O'nun (s.a.), başka sıfat ve özelliklere de sahip olduğunu, bunlara dayalı ve bunlardan kaynaklanan birçok davranışının da bulunduğunu ortaya koymuştur. Bu sebeple gerek İslâm'ın yorumcuları ve gerekse uygulayıcılar hadîslerin hangi sıfattan kaynaklandığını ve bu bakımdan bütün müslümanlar için bağlayıcı olup olmadığını araştırmak ve gözönüne almak durumundadırlar. Bu konuda inceleme ve araştırma yapanlar mezkûr sıfat ve durumları onikiye kadar çıkarmışlardır:
1. Dini tebliğ etmek ve tamamlamak (teşrî)
2. Fetvâ vermek (iftâ)
3. Dâvaları hükme bağlamak (kazâ),
4. Devlet başkanlığı (imâmet, imâret),
5. Daha iyiye teşvik (irşâd),
6. Arabulmak, anlaştırmak (sulh),
7. Danışmada bulunana yol göstermek (istişarî rey),
8. Öğüt vermek (nasîhat),
9. Kemâl ve takvâ eğitimi vermek, kabiliyetlere göre farklı yollar göstermek,
10. Muhatabın durumunu da göz önüne alarak ince ve yüce gerçekleri öğretmek,
11. Eğiterek sakındırmak (te'dîb),
12. Başkalarına yol göstermekle ilgisi bulunmayan beşerî, tabiî davranışlarda bulunmak.
Okunmasını istediğim yazımın sonuç yerine geçen paragrafı şöyle idi:
"Buraya kadar Resûl-i Ekrem Efendimiz'in (s.a.) çeşitli sıfatlarla ortaya koyduğu, bağlayıcılık bakımından farklı hükümler ifade eden davranışlarını gördük. Şüphe yok ki O'nun asıl vazifesi ve Allah tarafından eğitilerek insanlığa gönderilmesinin sebebi peygamberliktir, tebliğdir ve rehberliktir; bu sebeple de davranışlarının çoğu bu sıfatına dayanmaktadır. Bunun (bu sıfatı ile davrandığını anlamanın, diğerlerinden ayırmanın) en açık işareti de herkesin duyması için gayret sarfetmesi, herkesin gözü önünde uygulaması, buna uygun üslûblar kullanmasıdır. Ancak verilen ve çoğaltılması mümkün bulunan örnekler O'nun başka sıfatlarla ve bağlayıcı olmayan davranışlarda da bulunduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu davranışlarının önemli işaretlerinden biri herkesin duyması için gayret göstermemesi, uygulamada ısrar etmemesidir. Nitekim ebedî âleme intikalinden önceki hastalığında bazı tavsiyelerini yazmak üzere bir kâğıt istediği zaman yanında bulunan sahâbe konuyu tartışmış, bazıları "Allah'ın Kitabı'nın elde olduğunu, dinin tamamlandığının bildirildiğini, bu halinde Hz. Peygamber'i (s.a.) bunlarla rahatsız etme ve yormanın doğru olmayacağını" ileri sürerek kâğıt getirmeyelim demiş, bazıları ise getirmek istemişlerdi. Peygamberimiz (s.a.) tartışmayı keserek vazgeçtiğini bildirdi. Eğer bu isteği bir tebliğ olsaydı, peygamberlik görevinin gereği bulunsaydı, "güneşi sağ eline, ay'ı da sol eline verseler yine bu isteğinden vazgeçmezdi", ısrar eder ve vazifesini yerine getirirdi.
Bu yazının asıl konusu sakal meselesinin de, "bağlayıcı, dinin amelî bir parçası" olup olmadığının -yukarıda özetlenen usul ve esaslar çerçevesinde- araştırılması gerekmektedir. Bu araştırmayı yapan alimlerin -soruda açıklandığı gibi- delilleri farklı değerlendirerek farklı sonuçlara ulaşmaları tabîîdir.
Sevgili Peygamberimiz bir toplum lideri, bir yol gösterici olarak içinde bulunduğu/yaşanılan şartları da göz önüne almış, bu durum ve şartlara bağlı (onlar var olduğu sürece var olacak, olmayınca olmayacak) çözümler de getirmiştir.
Hz. Peygamber'in (s.a.) Örnekliği
"Allah'a ve âhirete umut bağlayan, Allah'ı dilinden ve şuurundan düşürmeyenler için Resûlullah'ta, elbette güzel bir örneklik vardır" (Ahzâb: 33/21). Örnek gösteren Allah, örnek olan O'nun elçisi, Son Peygamberi, Sevgisinin Rehberi, Âlemlere Rahmet, bir adı da Ahmed olan Efendimiz (s.a.)dir, örnek alacak olanlar ise müminler; ama sıradan müminler değil, umudunu Allah'a ve âhiret (ebedî hayat) mutluluğuna, dünyada ve âhirette Allah'ın lütfuna bağlamış olan, O'nu gönül, şuur ve dilinden düşürmeyen, O'nunla var olan, her işin önünde içinde ve sonunda O'nunla olan, olmak isteyen müminler. İşte bunlar için, bizzat Allah'ın, Kitabı'nda gösterdiği örnek Muhammed Mustafâ'dır (s.a.v.).
İnsan önce hedefini belirleyecek, sonra da bu hedefe ulaşabilmek için gerekli tedbirlere başvuracaktır; tedbirler içinde en işe yarar olanı birikmiş tecrübelerden yararlanmaktır. En iyi yol bilinen yoldur, daha önce denenmiş ve hedefe ulaştırdığı sabit olmuş tedbirler ve yöntemlerdir. Fânî dünya hayatında kendilerine bir hedef seçenler, bu hedefi daha önce yakalamış kimseleri örnek alırlar. Fânî dünya hayatını, ebedî mutluluğun bir aracı, bir köprüsü, bir müsveddesi olarak görenler hedeflerine ulaşabilmek için bu dünya hayatını nasıl yaşamaları gerektiğini bilmek ihtiyacındadırlar. Katıksız, katışıksız, ebedî ve gerçek mutluluğun yolcuları, bu yolu kat ederek hedefe ulaştığı bilinen birini bilir ve bulurlarsa, onun gibi yaşar ve yürürlerse elbette maksutlarına ereceklerdir. Bütün insanlık âleminde hayatı ve hayat yolu bilinen, örnek alınması mümkün bulunan, örnek alındığı takdirde (izinden gidenlere) "seven ve sevilen, hoşnut olan ve ilâhî hoşnutluk devletine eren" birisi olarak yaşayıp ebedî âleme geçme şansı veren tek insan Muhammed Mustafâ'dır (s.a.v.). O'nun kemâlinin ve yolunun test edilmeye ihtiyacı yoktur, ondan başka kim varsa hepsinin yol ve yönteminin test edilmeye ihtiyacı vardır; test aracı, mihenk taşı, iyiyi kötüden, sahteyi sahihten, işe yarayanı yaramayandan ayıracak ölçüt O'nun aklı, yaptıkları ve öğrettikleridir. O bir peygamberdir, güzel kişilik, ahlâk ve hayat örneğidir, ama aynı zamanda bir beşerdir, bütün insanların yaratıldığı asıldan, özden yaratılmıştır, bütün insanlar için ortak olan nitelikleri vardır; acıkır, susar, bazı yiyecek ve içecekleri sever, bazılarını sevmez, hastalanır, tedâvi görür, acı çeker, korkar, sevinir, eşi, çoluk çocuğu olur, vahyin gelmediği konularda ve zamanlarda kendi re'yi (düşünce ve ictihadı) ile hareket eder...O'nun örnekliği beşerî hayatı ve tercihleri ile değil, Allah rızâsına götüren yolu, davranış ve sözleri ile ilgilidir. Bir mümin, Hz. Peygamber'in (s.a.) beşerî olarak sevmediği bir yemeği, rengi, kokuyu, tipi sevse O'nun örnekliğinden ayrılmış olmaz, ama Allah rızâsı ile ilgili bir konuda O'nun yapmadığını yapsa, yaptığını yapmasa örnekliğini terletmiş, yolundan ayrılmış olur. Şu hâlde O'nun örnekliğinden istifâde ederek hedefe ulaşabilmek için müminlerin önünde iki mesele vardır: 1. O'nun örnekliğinin bilgi kaynağı Kur'an ve hadisler (yaptıkları ve söyledikleri) olduğuna göre bu kaynakları defalarca okuyarak bilgi edinmek. 2. Örnek olan davranışlarını böyle olmayanlardan ayırmak ve örnek olanlarını kendine rehber, hayat yolu ve tarzı edinmek. Diyelim ki, seçmede hatâ ettik, bazen örnek olanı olmayanla karıştırdık, niyetimiz iyi, anlamak ve bilmek için tuttuğumuz yol da sağlam oldukça bu yanılgı (ictihad hatâsı) bizi yolumuzdan alıkoymayacak, O'nun örnekliğinden mahrûm kılmayacaktır. Diyelim ki, bir mümin "O'nun şu şekilde sakalı vardı ve dişlerini misvak denilen bir ağacın çubuğu ile temizlerdi, bu iki davranışı da bağlayıcı ve örnek idi, ben de bunları aynen uygulayacağım" dedi, böyle bildi, bu şekilde değerlendirdi ve yaptı; bu davranışı dînin özüne, maksatlarına zarar vermedikçe varsın olsun, o bundan umduğu sonucu alabilir. Bir başka mümin de "Sakal bir kültür, bir beşerî âdet idi, misvak de o gün diş temizliği için bulunan ve bilinen en uygun araç idi, bunlar "dini hayata uygulamada örneklik" alanına giren davranışlar değildi, bugün hem sakal âdeti hem de diş temizleme araçları değişti, ben günümüzde maksada en uygun olanı kullanırım" dedi ve böyle de yaptı, bu mümin de manevî amacına ulaşabilir, O'nun örnekliğini terketmiş olmaz. Geçmişte, büyük âlimlerin ve ahlâk önderlerinin yapıp ettiklerini, sözlerini ve yorumlarını gözden geçirenler, yukarıda yazılanları tasdik husûsunda tereddüde düşmezler.
Özellikle sakal meselesine gelince, geçmişten günümüze alimlerin bu konuda söylediklerinin özeti şudur.
Rasûlullah (s.a.), "Müşriklere muhâlefet edin (benzemeyin); sakalları bırakın, bıyıkları kırpın" buyurmuştur. (Buhârî, K. el-Libâs, 63-34.) Bu ve benzeri hadisler ile tatbikata bakan cumhûr sakalı tıraş etmenin haram olduğu neticesine varmışlardır. Kadı İyâd bunun mekrûh olduğunu söylemiştir. Aynı mahiyette olan boyama emrini yerine getirmenin farz ve terkinin haram sayılmaması bu görüşü destekler (İbn Hacer, Fethu'l-Bârî). Bazı muâsır âlimler bunun bir âdet meselesi olduğunu düşünerek mübah olduğunu söylemişlerdir. Kardavî de ikinci görüşü tercih eden muâsır bir âlimdir (el-Helâl ve'l-Haram, s. 81-82; Şerbâsî, Yes'elûnek, c. II, s. 23-25).
Hayrettin Karaman
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Güzel hoş konuşuyorsunuz da sakal ile çarşafı islamın bayrağı altına getirmenin luzumu ne bilemedim doğrusu sakal bırakan mehdi,çarşaf giyen rabiatul adeviyye oluyor maşaAllah ,sizi ne sakalınız ne sarığınız ne de çarşafınız kurtarmaz...

Gunumuzde muslumanlar bazi seyleri yaparken bazilarini unutuyor bunda hem fikiriz zaten. Sen gunahlardan ornek vermisin ummetin yani bizlerin yaptigi. Ben sana imandan bahsedeyim, bizim agzimizdan oyle seyler cikiyor ki imani goturen. Sakalli olup carsafli olupda imani olmayanlar var ama farkina degiller.

kaldı ki sakal sünnettir

Sakal vaciptir. Zira sunnetin terki gunah getirmez fakat sakalin kesimi haramdir gunah getirir.


Bunlar yok mu hayatınızda bir düşünün ,bunların vebali nedir hükmü nedir,oyuna gelmeyin islamı sakal ve örtüden ibaret sanarken çpok şeyi unutuyorsunuz ,böyle uyutuyorlar ümmeti ,kaldı ki bunda da ancak birbirlerini yiyor ümmet,birbirine husumet ve nefret saçıyor...

Islam sakal ve ortuden ibaret degil dersek yaniliriz onlarda islamin bir parcasidir bunu unutma biri vacip digeri farz amellerdir. Ikisinin de terki haramdir. Sadece bunlar degil dersen haklisin ama bir yanlis yada eksik birsey gorunce soylemeyelim mi. Soyleyelim degilmi.

Gunumuzde bazi muslumanlar bazi seyleri cok hafife aliyor bazilarida 2 kitap okyunca kendini din alimi saniyor hatta ictihad yapmaya kalkiyor. Din bize bildirildi Mezhep imamlari cizgilerini belli etti. Bir muslumanin yapmasi gereken bu cizgiler dahilinde (EHli SUnnet cizgisi) hayatini devam ettirmesidir. Bu bu kadar mi zor ki biz hala bizde olmayan seylerin pesinde kosariz. Dinde yeni seyler arama derdine duseriz. Yada ayet hadislerden hukum cikarma gayretine gireriz. Zaten mezhep imamlari yapmis bis simdi 2012 yilinda 2 kitap okuyunca dinde yeni birsey mi bulucaz. Degil mi ama?

Dini bir konu yazmak heleki hadis ve ayet cok mesakatli sorumluluk getiren istir. Heleki biz ayet ve hadis yazip isde bu ayet ve hadisden bunu anlioruz diyemeyiz. Mutlaka hadis tefsir ve mezhep imamlarinin goruslerini yazmak zorundayiz. Ben bir bakiyorum insanlar siir yazar gibi ayet hadis yaziyorlar.

Birde bunlari kendi heva hevesine gore kullananlar var o zaman sen hangi birlikden bahsediceksin. Zira once sen icinde bunlari temizliyeceksin ki birlikden bahsedebilesin.

Zaman garip zaman (Ahir zaman) dedim ya kimi dini cok hafife aliyor hala bortu bocek pesinde kimide muctehid olma derdinde. Bizde susmak edeptendir diyoruz ya dayanamiyoruz bunlari gordukce. Eger dersen ki sen hatalisin bu konuda onu bende biliyorum aslinda susmak gerektigini..

Eyvallah
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Hocam kusura bakmada yahudi hristiyanlar icinde kafir olmayanlar var diyen ve Peygamberimiz s.a.v yahudi hristiyanlara musluman olun demedi diyen hayrettin karamanin gorusunu mu okuyalim? Siz yapmayin bari.
 

ahmedyasin99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2012
Mesajlar
110
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Gunumuzde muslumanlar bazi seyleri yaparken bazilarini unutuyor bunda hem fikiriz zaten. Sen gunahlardan ornek vermisin ummetin yani bizlerin yaptigi. Ben sana imandan bahsedeyim, bizim agzimizdan oyle seyler cikiyor ki imani goturen. Sakalli olup carsafli olupda imani olmayanlar var ama farkina degiller.



Sakal vaciptir. Zira sunnetin terki gunah getirmez fakat sakalin kesimi haramdir gunah getirir.




Islam sakal ve ortuden ibaret degil dersek yaniliriz onlarda islamin bir parcasidir bunu unutma biri vacip digeri farz amellerdir. Ikisinin de terki haramdir. Sadece bunlar degil dersen haklisin ama bir yanlis yada eksik birsey gorunce soylemeyelim mi. Soyleyelim degilmi.

Gunumuzde bazi muslumanlar bazi seyleri cok hafife aliyor bazilarida 2 kitap okyunca kendini din alimi saniyor hatta ictihad yapmaya kalkiyor. Din bize bildirildi Mezhep imamlari cizgilerini belli etti. Bir muslumanin yapmasi gereken bu cizgiler dahilinde (EHli SUnnet cizgisi) hayatini devam ettirmesidir. Bu bu kadar mi zor ki biz hala bizde olmayan seylerin pesinde kosariz. Dinde yeni seyler arama derdine duseriz. Yada ayet hadislerden hukum cikarma gayretine gireriz. Zaten mezhep imamlari yapmis bis simdi 2012 yilinda 2 kitap okuyunca dinde yeni birsey mi bulucaz. Degil mi ama?

Dini bir konu yazmak heleki hadis ve ayet cok mesakatli sorumluluk getiren istir. Heleki biz ayet ve hadis yazip isde bu ayet ve hadisden bunu anlioruz diyemeyiz. Mutlaka hadis tefsir ve mezhep imamlarinin goruslerini yazmak zorundayiz. Ben bir bakiyorum insanlar siir yazar gibi ayet hadis yaziyorlar.

Birde bunlari kendi heva hevesine gore kullananlar var o zaman sen hangi birlikden bahsediceksin. Zira once sen icinde bunlari temizliyeceksin ki birlikden bahsedebilesin.

Zaman garip zaman (Ahir zaman) dedim ya kimi dini cok hafife aliyor hala bortu bocek pesinde kimide muctehid olma derdinde. Bizde susmak edeptendir diyoruz ya dayanamiyoruz bunlari gordukce. Eger dersen ki sen hatalisin bu konuda onu bende biliyorum aslinda susmak gerektigini..

Eyvallah
hem vacib hem sünnettir ,peygamberimizin bıraktığını en azından kesmediğini düşünürsek ,verdiğiniz cevabları tartışma uslubuyla değil anlama uslubuyla verseniz daha iyi olur,çözüm odaklı olun yani inşaallah,ikinci mesela arkadaşın da ifade ettiği gibi emir kipinde kullanılan sakalı salınız gibi ifadeler ,farz yada vacib hukmundedir...Ancak muctehidlerin ictihadlarına da bağlıdır ehli sünnet imamlarından bazıları sünnet bazıları vacib bazıları farz diyor..Mecburiyet durumları bunlarda mustesnadır ..Farzz edelim devlet memurusunuz buna cevaz verilmiş kesilir ancak makine ile kesimi jilet vurulmamamsı tercih edilir..Madem biz müctehidlere uyuyoruz muctehid içtihadında hatalı ise bir istikamet üzere ise 2 sevab var ise ona ihlas ile uyanlarda beis ve sıkıntı yoktur,hadisleri şimdi sıralamak yada tekrar etmek de istemiyorum yalnız ...En doğrusu fetvaya göre değil takvaya göre cevab vermektir ,sakal hakkındaki hükmü vicdanınında sorul olmayan herkese sorun o size en doğru bilgiyi verir,Allahın insandaki beytullahını şeytan işgal etmemişse,oradan yanlış çıkmaz merak etmeyin..
 

ahmedyasin99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2012
Mesajlar
110
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
sakaldan ibaret değil derken islamı bütün olarak değerlendirmeyen önem sırasına koyan ,ve hatta bu sıralamayı tutturamayan kimselere sştemimiz ...Çarşaflıyı evliya sanan zihniyete sitemimiz...Halbuki kuranda takva elbisesi diyor...Bize lazım olan ihlastı,ihsandır,takvadır...
İslam tac ile hırkadan ibaret değildir..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt