Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

_Asr suresinin gölgesinde..._ (2 Kullanıcı)

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Andolsun asra ki,, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَالْعَصْرِ (1) اِنَّ اْلاِنْسَانَ لَفِي خُسْرٍ (2) اِلاَّ الَّذِينَ اَمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ (3)
Allah Razı olsun.

Amiin kardeşim. Rabbim cümlemizi razı oldugu, hayırlı kullarından eylesin inşaallah..
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
8.jpg
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
Asr sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en kısa sûrelerinden biridir. Müfessirler, lafız itibariyle kısa olan bu sûre ile ilgili uzun tefsirler yapmayı yeğlemişlerdir. Onların birtakım tercihlerine burada temas etmeyeceğiz.
Sûre-i celîlede, insanların çoğunun, her asırda, her zamanda ve özellikle son zamanda, yani Resûl-i Ekrem Efendimiz’in gelişinden kıyamete kadar geçecek zamanda, bir hüsran içinde olacağı haber verilir. Ancak hüsranda olmayanlar da vardır; bunlar inanan, sâlih amel işleyen, birbirlerine hakkı tavsiye eden, sabrı tavsiye eden kimselerdir.

Hüsrân, kazanacak yerde zarar etmek, sermayeyi zayi etmek, neticede iflâs edip mahrumiyet içinde kalmak anlamına gelir.
İnsanın sermayesi ömrüdür. Ömür ise her gün, her saat, her an ve her nefes tükenip gitmektedir. Bu giden ömür, insanın kendi mülkü de değildir. Allah’ın mülkü olup onun adına güzel kullanarak, kârından faydalanması için insana sayılı ve hesaplı olarak verilmiş ödünç bir sermaye gibidir. İnsanın gerçek saadeti, âhireti sevmekte, dünya lezzetlerine, elem ve kederlerine değer vermemek ve bunlara bağlanıp kalmamaktadır. Fakat insanların çoğu yaratılışı gereği, dünya ile meşgul ve onu istemeye aşırı derecede düşkündür. Bundan dolayı da hüsrandadırlar. Ancak şu vasıfları taşıyanlar hüsranda değil, kârdadırlar:
* İman edenler: Bunlar, Allah’a hakkıyla inanıp, indirdiğini tasdik eden, ona ihlâs ile ibadet ve taate söz verenlerdir.
* Sâlih ameller işleyenler: İmanları sadece gönüllerinde ve dillerinde kalmayıp bütün hislerine, akıllarına ve varlıklarına işleyerek iradelerine sahip olan, yaptıkları işleri iman ve itikadlarına, Allah’ın rızasına ve indirdiği ahkâma uygun şekilde yapanlardır.
* Birbirlerine hakkı tavsiye edenler: Bütün kararlılıkları ve gayretleri hakka yönelik, imanları, amelleri, sözleri hep haktan yana olanlardır. Onun için bunlar insanlara riyâkârlık, münafıklık yapmazlar. Başkalarına zarar vermez, insanlarla ilişkilerini kesmezler. Başkalarına yaltaklanmaz, dalkavukluk etmezler. Hep hakka dâvet eder, iyiliği emir, kötülükten nehiy vazifesini yerine getirirler. İnsanları hayra çağırır ve dinin nasihat olduğu gerçeğini bir an bile unutmazlar.
* Birbirlerine sabrı tavsiye edenler: İman edip gereğini yerine getirmek, sâlih ameller işlemek, hakkı tavsiye görevini yapmak hiç de kolay değildir. Bunun için zamanın belalarına, nefislerin yönelişlerine, hayır yapmak, hak yolda gitmek için karşılaşılacak eziyetlere, zorluklara katlanmak gerekecektir. Bunlar ancak sabırla mümkündür. Sabır, nefsin iyi bir iş yapmak veya fenalıklardan kaçınmak için acıya, güçlüklere göğüs gerebilme kuvvetidir. Sabır, ya elem ve kederlere, acı ve üzüntülere karşı gösterilen tahammül cinsinden olur; veya dünyalık lezzetlere ve şehvetlere karşı direnme cinsinden olur. Bütün bunlar birer iyilik ve hayırdır.
Lafız olarak kısa, fakat mahiyeti çok geniş olan bu sûrenin burada zikredilmesinin sebebi özetle bu sayılanlardır. İmam Şâfiî bu sûreyle ilgili olarak:
“İnsanların tamamı veya çoğunluğu, bu sureyi düşünme hususunda gaflettedirler” demiştir.
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
“İnsanların tamamı veya çoğunluğu, bu sureyi düşünme hususunda gaflettedirler” İmam Şâfiî
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
Andolsun asra ki, Muhakkak insan kesin kat'i bir ziyandadır.
Ancak iman edenlerle, güzel güzel amel ve hareketlerde bulunanlar, bir de birbirine hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değil.
(Onlar ziyandan müstesnadır)."
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
“İnsanların tamamı veya çoğunluğu, bu sureyi düşünme hususunda gaflettedirler”

İmam Şâfiî
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Vel Asr


Rüya…

“Gökyüzü ve gece… Yıldızlar göğün her tarafını kaplamış… Gökyüzünde şenlik var sanki… Gözünün değdiği her yer alabildiğine yıldız… Kimi yerde küme küme… Kayanlar, duranlar… Bense hayretle seyrediyorum… Ve hatta ürperiyorum… İçimden bir ses diyor: ”Gök ehli mahşere mi hazırlanıyor, nedir toplanmalarına sebep”... Aynı göğün altında ise insanlar bir denizde… Oyun ve eğlencede… Şaşırıyorum…”Gökyüzünden haberleri yok mu ?”diye soruyorum kendi kendime… Tekrar göğe kaldırıyorum başımı… Ve birden uykuya uyanıyorum … Dehşet içindeyim… Oysa kâbus değil ki gördüğüm… Yüreğim göğüs kafesimden çıkacak gibi… Uzun müddet sükûnet bulmuyor… Ve bir kuyuya düşercesine, düşüyorum “Vel Asr’ın” içine…”

Rüya, libasını hayal âleminden giyinir… Misaldir, hayata ve hayal aynasından okunacak bir kıssadır rüya… Dünya… Rüya içinde rüya… Ölüm şaşmaz vaktiyle her birimizin kapısını çaldığında, bitiverecek bir rüyadır dünya… Uyku bir sığınak mı yoksa ruhumuzun sonsuzluk diyarından çaldığı kısacık bir an mı? Gözlerimiz, ellerimiz, ayaklarımız yerli yerinde dururken yolculuğa çıkan kim rüyalarda... Bir mağripte, bir maşrıkta gezen kim?... Ya gökte kanatsız uçan? Ruh… Sır…

Ruh… Kelime-i ehem… Öne alınmış söz…

“Her şeyin aslı sözdür… Söz amel ağacının meyvesidir; çünkü o, amelden doğar… Allah âlemi sözle yarattı ve “Kün-Ol” deyince o da olur…”

Demek ki rüya aslına vuslatıdır insanın…

Dünya ise perde üstüne perde… Perdeler kalktığında o demde, gözler bir şahinin bakışından daha ziyade keskinleşir ve hakikat tüm berraklığıyla karşımızda durur... Yazık ki kalbimiz duru değildir, duramaz karşısında…

Dünya… Gölge içre gölge… Dünya kabir âlemine, kabir âlemi ahiret âlemine gölge… Ya İnsan… İnsan kendini var saysa da o da aslında sadece bir gölge… Sırası gelince gidecek… Gölgeler haşir meydanında silinecek… Ve aslımız meydana dökülecek… Asla yok olmayacak sandığımız, sahiplendiğimiz ne varsa… İnsan, eşya, makam, unvan yokluğa karışacak bir bir… Ve elimizde kalan neyse, ya yüzümüzü güldürecek, ya hüsrana düşürecek...

Son asır… Zamanın ikindisi… Güneş guruba meyletti… Ve akşam yaklaşıyor… Kefenimizi dokuyoruz her nefes alış verişimizde… Ve göklerde ve yerde ne varsa O’nu tespih ederken… Her nefeste daha güzeline ermek olsun muradın… Yoksa ziyan… Etme! İki günün birbirine eş geçmesin… Aldanma… Yine ziyan… Etme! Sözün hak olsun… Halin sabır… Yoksa hüsran… Düşme! Müflis olma, müstesna ol… Koru ve korun mutlak zarardan…

Yıldızlar söndürüldüğü zaman… Gök çatlayıp yarıldığı zaman… Güneş körleştirildiği zaman… Sur’a üfürüldüğü zaman… Bizi boynu bükük kapında bekletme… Cümle korkulardan emin kıl bizi… Ziyanda olanlardan eyleme… Gaffâr adınla affet… Settâr adınla setret… Arz dolusu günahla geldik… Arz dolusu mağfiretinden dileniyoruz… Affını lütfet!


Gülsîn Öz / Büyük Doğu Haber
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
Vel Asr


Rüya…

“Gökyüzü ve gece… Yıldızlar göğün her tarafını kaplamış… Gökyüzünde şenlik var sanki… Gözünün değdiği her yer alabildiğine yıldız… Kimi yerde küme küme… Kayanlar, duranlar… Bense hayretle seyrediyorum… Ve hatta ürperiyorum… İçimden bir ses diyor: ”Gök ehli mahşere mi hazırlanıyor, nedir toplanmalarına sebep”... Aynı göğün altında ise insanlar bir denizde… Oyun ve eğlencede… Şaşırıyorum…”Gökyüzünden haberleri yok mu ?”diye soruyorum kendi kendime… Tekrar göğe kaldırıyorum başımı… Ve birden uykuya uyanıyorum … Dehşet içindeyim… Oysa kâbus değil ki gördüğüm… Yüreğim göğüs kafesimden çıkacak gibi… Uzun müddet sükûnet bulmuyor… Ve bir kuyuya düşercesine, düşüyorum “Vel Asr’ın” içine…”

Rüya, libasını hayal âleminden giyinir… Misaldir, hayata ve hayal aynasından okunacak bir kıssadır rüya… Dünya… Rüya içinde rüya… Ölüm şaşmaz vaktiyle her birimizin kapısını çaldığında, bitiverecek bir rüyadır dünya… Uyku bir sığınak mı yoksa ruhumuzun sonsuzluk diyarından çaldığı kısacık bir an mı? Gözlerimiz, ellerimiz, ayaklarımız yerli yerinde dururken yolculuğa çıkan kim rüyalarda... Bir mağripte, bir maşrıkta gezen kim?... Ya gökte kanatsız uçan? Ruh… Sır…

Ruh… Kelime-i ehem… Öne alınmış söz…

“Her şeyin aslı sözdür… Söz amel ağacının meyvesidir; çünkü o, amelden doğar… Allah âlemi sözle yarattı ve “Kün-Ol” deyince o da olur…”

Demek ki rüya aslına vuslatıdır insanın…

Dünya ise perde üstüne perde… Perdeler kalktığında o demde, gözler bir şahinin bakışından daha ziyade keskinleşir ve hakikat tüm berraklığıyla karşımızda durur... Yazık ki kalbimiz duru değildir, duramaz karşısında…

Dünya… Gölge içre gölge… Dünya kabir âlemine, kabir âlemi ahiret âlemine gölge… Ya İnsan… İnsan kendini var saysa da o da aslında sadece bir gölge… Sırası gelince gidecek… Gölgeler haşir meydanında silinecek… Ve aslımız meydana dökülecek… Asla yok olmayacak sandığımız, sahiplendiğimiz ne varsa… İnsan, eşya, makam, unvan yokluğa karışacak bir bir… Ve elimizde kalan neyse, ya yüzümüzü güldürecek, ya hüsrana düşürecek...

Son asır… Zamanın ikindisi… Güneş guruba meyletti… Ve akşam yaklaşıyor… Kefenimizi dokuyoruz her nefes alış verişimizde… Ve göklerde ve yerde ne varsa O’nu tespih ederken… Her nefeste daha güzeline ermek olsun muradın… Yoksa ziyan… Etme! İki günün birbirine eş geçmesin… Aldanma… Yine ziyan… Etme! Sözün hak olsun… Halin sabır… Yoksa hüsran… Düşme! Müflis olma, müstesna ol… Koru ve korun mutlak zarardan…

Yıldızlar söndürüldüğü zaman… Gök çatlayıp yarıldığı zaman… Güneş körleştirildiği zaman… Sur’a üfürüldüğü zaman… Bizi boynu bükük kapında bekletme… Cümle korkulardan emin kıl bizi… Ziyanda olanlardan eyleme… Gaffâr adınla affet… Settâr adınla setret… Arz dolusu günahla geldik… Arz dolusu mağfiretinden dileniyoruz… Affını lütfet!


Gülsîn Öz / Büyük Doğu Haber

Es selamu aleykum gönüldaş abimz.Bu ne müthiş bir yazıydı böyle..
Soluksuz, bir çırpıda okuttu kendini.. Rabbim razı olsun abi paylaştığın için..
Çıktısını alıyorum yazının.. Sağolasın..

Ölüm şaşmaz vaktiyle her birimizin kapısını çaldığında, bitiverecek bir rüyadır dünya…
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
[h=2] [/h]
Andolsun asra ki, Muhakkak insan kesin kat'i bir ziyandadır.
Ancak iman edenlerle, güzel güzel amel ve hareketlerde bulunanlar, bir de birbirine hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değil.
(Onlar ziyandan müstesnadır)."


 

özgeöz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2012
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Allahımdan daha doğru sözlü, daha güzel sözlü kimse olamaz... bir kafir bu cümleleri okusa şimdi, belki çok basit ve sıradan gelir.. ama bir mümin o ayetin bir harfi üzerindeki cezmi şeddeyi bile iliklerinde hissedebilir.. vel asr...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
İnsan kendini bu dünyada ansızın buluvermişse, yapması zorunlu çok önemli şeyler vardır. Ancak bu zorunlu maddeleri yerine getirdiği takdirde boşlukta süzülmekten kendisini kurtarabilir. Gerçeği gerçekten bulmak istiyorsa kendine dürüst ve öznel olmayan bir yaklaşım sergileyerek bunu yapmalıdır. Eğer onları yapmazsa kendisini nihilizm ve şeytan tamamen ele geçirecek ve hayatına son vermekten başka bir seçeneği kalmadığını görecektir. Arayışa, bilimsel ve akla dayalı bilgiyi de yanına alarak çıkmalıdır. Kendimize soracağımız en önemli sorular ve onlara verilen genel yanıtlar şunlardır:
1- Ne diye dünyadayım? / Tanrı var mı? / Ne yapmam gerekiyor? / Sonra ne olacak?
a) Bir amaç uğruna / Kesinlikle var / Tanrı’ya hizmet etmeliyim / Cennette sonsuz bir yaşam süreceğim
b) Boş yere / Kesinlikle yok / Dilediğim her şeyi yapabilirim / Ölüp toprak olacağım
c) Umrumda değil / Umrumda değil / Hiçbir şey yapmam gerekmediği gibi, dilediğimi de yapabilirim / Ölüp toprak olacağım
d) Bilinemez / Bilinemez / Dilediğim her şeyi yapabilirim / Ölüp toprak olacağım
Yukarıdaki çok önemli soru karşısında işaretlenecek en hatalı seçenek C’dir. C’yi seçen insanlar kendileri de dahil olmak üzere her şeyden ümitlerini kesmiş bir şekilde amaçsız yere yaşayıp öleceklerdir. Nihilizmin ağır basması karşısında, intihar kendileri için bir kaçış kurtuluş yolu olabilir.
Esasında D’yi seçenlerle C’yi seçenler arasında oldukça az fark vardır. Bunlara agnostik denir, herhangi bir takım tutmadığı ve maçları sevmediği halde irade dışı kendilerini statta maç izlerken bulmuş biri gibidirler. Kendilerini bocalamaya mahkum ederler.
B’yi seçenler, C ve D’yi seçenlerden daha az korkaktır. Yaşamlarını ilgilendiren en önemli sorular hakkında, kafa yormaya, sorgulamaya, araştırmaya çalışmışlardır. Niye dünyada olduklarını düşünmüş, düşünmüş ve bunu taraflı yaptıkları için gerçeğe varamamışlar, sorularına cevap bulamadıkları için dünyanın boş olduğunda ve boş bir dünyada yapılacak en iyi şeyin ölene kadar zevklenmek olduğunda karar kılmışlardır.
B, C ve D’yi seçenlerin olayı burada biter. Onlar artık hayatlarını hayranlık duydukları birilerinin ardından sürüklenerek veya kendi kafalarının dikine giderek sürdürecekler.
Gelelim A’yı seçenlere… Onların olayıysa henüz yeni başlar:
Diyelim ki ben yukarıdaki soruları tarafsızca düşündüm ve sonunda gerçekleri, doğru yolu bularak Tanrı’nın varlığına ulaştım. Bunu yaparken, herkesçe kabul gören bir gerçek olan bilimin bile taraflı olduğunu gördüm. Tanrı, bilim için bir gizli özne.
Mesela, bir insan şunu izleyip de nasıl inançsız kalabilir?
http://www.youtube.com/watch?v=Jr8qJEAN4Ss&feature=feedu
Akla dayalı bilgi ise karşıma yine Tanrı’yı çıkarıverdi.
Mesela, bir insan şunu okuyup da nasıl inançsız kalabilir?

Tolstoy, İtiraflarım.
Kısacası sürekli Tanrı’yı bulup duruyorum. O halde artık emin olmalıyım ki Tanrı var. Şimdi yapmam gereken O’nun nasıl biri olduğunu ve benden ne istediğini öğrenmek. Bunun tek bir yolu var, o da yeryüzüne yolladığı söylenen kitaplarına bakmak.
Baktım, sadece Kuran’da çelişki bulamadım. Çelişki bulamamakla beraber, çok mantıklı, çok derin bir kitap. Adeta gerçekten Tanrı göndermişe benziyor. Peki nasıl emin olacağım? Ya insanlar çarpıtmış, değiştirmişlerse? Kendi kendisinin değişmediğini, değişmeyeceğini söylüyor, aslında son kitap olduğu için gayet de mantıklı, ama ben yine de emin olmalıyım. Şu Kuran’ı tekrar bir gözden geçireyim. Aman Allah’ım! Şu sözlerin, emirlerin güzelliğine bak:
Kendiniz, anne babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. (Nisa 135)
İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz? (Bakara 44)
Kullarıma de ki: En güzel olan neyse onu söylesinler. (İsra 53)
Kötülüğü en güzel tavırla sav. (Fussılet 34)
Bunları söyleyen bir kitap nasıl değiştirilmiş olabilir ki? B, C ve D’yi seçenler, neden bu sözlere doğru bir adım bile atmazlar?
Evren mi genişliyor?
Güneşimiz mi ölecek?
Karadelikler mi?
Korunan gökyüzü mü?
www.mucizeler.com
Tek hücreli bir canlı bile kendiliğinden oluşamaz mı?
http://www.youtube.com/watch?v=FxKC_N5EP6o&feature=related
Ve daha nice mucizeler…
O halde Kuran’ın değişmediğine ve değişmeyeceğine artık inanabilirim.
Matematiksel mucizeler mi?
19 mu?
Kelime uyumlarındaki mucizeler mi?
Tamam Allah’ım, sende mucize bitmez, inandım, sen kesinlikle varsın ve kitabın asla değişmedi.
O halde şimdi ne yapmam gerekiyor?
Hayatımı, mucizelerle dolu Tanrı’nın son kitabı Kuran’a göre yaşamalıyım.
Sadece bu kitaptan sorumlu olacağımı anlatıyor.
O halde ben artık, O’ndan başka kimseyi Tanrı edinmemeliyim.
O’na bir ineği, bir yıldızı, ya da bir Peygamberi ortak koşabilen akılsızlar karşılarında beni bulmalılar.
Çoğunluğun peşine takılmamalıyım.
İnsanların beni kınamasından korkmamalıyım.
Peygamberlerimi, meleklerimi, mümin kardeşlerimi sevmeliyim.
Onları birbirinden ayırmamalıyım.
Ezan okununca televizyonun sesini kısıp da ezana saygı göstermek yerine, kalkıp namaz kılmaya giderek saygının kralını göstermeliyim.
Kimseyle zina yapmamalıyım ki, ileride kendim gibi temiz biriyle olabileyim.
İnsanları korkusuzca gerçek İslam’a çağırmalıyım.
Ve günlerin birinde, bunları yapmayı sürdürürken ölmeliyim…
B, C ve D’yi seçenler kendi inançlarına göre toprak olup gittiler. A’yı seçenlerin inancına göreyse, diriltilip cezalandırılacaklar.
A’yı seçip, hayatını Allah’a adayanlar içinse sonuç şöyle oluyor:

“Allah’ım, beni tekrar dirilttin ve cennetine aldın.
Benden üzüntüyü giderdin, beni durulacak yurda kondurdun.
Sayende en iyi yerde, en iyi insanlarla, en iyi hayatı sonsuz olarak yaşayacağım.
İyi ki inanmışım, iyi ki kafamı çalıştırıp doğru yolu bulmuşum.
Bütün övgüler sanadır Allah’ım…”

ALINTIDIR
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
39
İnsan kendini bu dünyada ansızın buluvermişse, yapması zorunlu çok önemli şeyler vardır. Ancak bu zorunlu maddeleri yerine getirdiği takdirde boşlukta süzülmekten kendisini kurtarabilir. Gerçeği gerçekten bulmak istiyorsa kendine dürüst ve öznel olmayan bir yaklaşım sergileyerek bunu yapmalıdır. Eğer onları yapmazsa kendisini nihilizm ve şeytan tamamen ele geçirecek ve hayatına son vermekten başka bir seçeneği kalmadığını görecektir. Arayışa, bilimsel ve akla dayalı bilgiyi de yanına alarak çıkmalıdır. Kendimize soracağımız en önemli sorular ve onlara verilen genel yanıtlar şunlardır:
1- Ne diye dünyadayım? / Tanrı var mı? / Ne yapmam gerekiyor? / Sonra ne olacak?
a) Bir amaç uğruna / Kesinlikle var / Tanrı’ya hizmet etmeliyim / Cennette sonsuz bir yaşam süreceğim
b) Boş yere / Kesinlikle yok / Dilediğim her şeyi yapabilirim / Ölüp toprak olacağım
c) Umrumda değil / Umrumda değil / Hiçbir şey yapmam gerekmediği gibi, dilediğimi de yapabilirim / Ölüp toprak olacağım
d) Bilinemez / Bilinemez / Dilediğim her şeyi yapabilirim / Ölüp toprak olacağım
Yukarıdaki çok önemli soru karşısında işaretlenecek en hatalı seçenek C’dir. C’yi seçen insanlar kendileri de dahil olmak üzere her şeyden ümitlerini kesmiş bir şekilde amaçsız yere yaşayıp öleceklerdir. Nihilizmin ağır basması karşısında, intihar kendileri için bir kaçış kurtuluş yolu olabilir.
Esasında D’yi seçenlerle C’yi seçenler arasında oldukça az fark vardır. Bunlara agnostik denir, herhangi bir takım tutmadığı ve maçları sevmediği halde irade dışı kendilerini statta maç izlerken bulmuş biri gibidirler. Kendilerini bocalamaya mahkum ederler.
B’yi seçenler, C ve D’yi seçenlerden daha az korkaktır. Yaşamlarını ilgilendiren en önemli sorular hakkında, kafa yormaya, sorgulamaya, araştırmaya çalışmışlardır. Niye dünyada olduklarını düşünmüş, düşünmüş ve bunu taraflı yaptıkları için gerçeğe varamamışlar, sorularına cevap bulamadıkları için dünyanın boş olduğunda ve boş bir dünyada yapılacak en iyi şeyin ölene kadar zevklenmek olduğunda karar kılmışlardır.
B, C ve D’yi seçenlerin olayı burada biter. Onlar artık hayatlarını hayranlık duydukları birilerinin ardından sürüklenerek veya kendi kafalarının dikine giderek sürdürecekler.
Gelelim A’yı seçenlere… Onların olayıysa henüz yeni başlar:
Diyelim ki ben yukarıdaki soruları tarafsızca düşündüm ve sonunda gerçekleri, doğru yolu bularak Tanrı’nın varlığına ulaştım. Bunu yaparken, herkesçe kabul gören bir gerçek olan bilimin bile taraflı olduğunu gördüm. Tanrı, bilim için bir gizli özne.
Mesela, bir insan şunu izleyip de nasıl inançsız kalabilir?
http://www.youtube.com/watch?v=Jr8qJEAN4Ss&feature=feedu
Akla dayalı bilgi ise karşıma yine Tanrı’yı çıkarıverdi.
Mesela, bir insan şunu okuyup da nasıl inançsız kalabilir?

Tolstoy, İtiraflarım.
Kısacası sürekli Tanrı’yı bulup duruyorum. O halde artık emin olmalıyım ki Tanrı var. Şimdi yapmam gereken O’nun nasıl biri olduğunu ve benden ne istediğini öğrenmek. Bunun tek bir yolu var, o da yeryüzüne yolladığı söylenen kitaplarına bakmak.
Baktım, sadece Kuran’da çelişki bulamadım. Çelişki bulamamakla beraber, çok mantıklı, çok derin bir kitap. Adeta gerçekten Tanrı göndermişe benziyor. Peki nasıl emin olacağım? Ya insanlar çarpıtmış, değiştirmişlerse? Kendi kendisinin değişmediğini, değişmeyeceğini söylüyor, aslında son kitap olduğu için gayet de mantıklı, ama ben yine de emin olmalıyım. Şu Kuran’ı tekrar bir gözden geçireyim. Aman Allah’ım! Şu sözlerin, emirlerin güzelliğine bak:
Kendiniz, anne babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. (Nisa 135)
İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz? (Bakara 44)
Kullarıma de ki: En güzel olan neyse onu söylesinler. (İsra 53)
Kötülüğü en güzel tavırla sav. (Fussılet 34)
Bunları söyleyen bir kitap nasıl değiştirilmiş olabilir ki? B, C ve D’yi seçenler, neden bu sözlere doğru bir adım bile atmazlar?
Evren mi genişliyor?
Güneşimiz mi ölecek?
Karadelikler mi?
Korunan gökyüzü mü?
www.mucizeler.com
Tek hücreli bir canlı bile kendiliğinden oluşamaz mı?
http://www.youtube.com/watch?v=FxKC_N5EP6o&feature=related
Ve daha nice mucizeler…
O halde Kuran’ın değişmediğine ve değişmeyeceğine artık inanabilirim.
Matematiksel mucizeler mi?
19 mu?
Kelime uyumlarındaki mucizeler mi?
Tamam Allah’ım, sende mucize bitmez, inandım, sen kesinlikle varsın ve kitabın asla değişmedi.
O halde şimdi ne yapmam gerekiyor?
Hayatımı, mucizelerle dolu Tanrı’nın son kitabı Kuran’a göre yaşamalıyım.
Sadece bu kitaptan sorumlu olacağımı anlatıyor.
O halde ben artık, O’ndan başka kimseyi Tanrı edinmemeliyim.
O’na bir ineği, bir yıldızı, ya da bir Peygamberi ortak koşabilen akılsızlar karşılarında beni bulmalılar.
Çoğunluğun peşine takılmamalıyım.
İnsanların beni kınamasından korkmamalıyım.
Peygamberlerimi, meleklerimi, mümin kardeşlerimi sevmeliyim.
Onları birbirinden ayırmamalıyım.
Ezan okununca televizyonun sesini kısıp da ezana saygı göstermek yerine, kalkıp namaz kılmaya giderek saygının kralını göstermeliyim.
Kimseyle zina yapmamalıyım ki, ileride kendim gibi temiz biriyle olabileyim.
İnsanları korkusuzca gerçek İslam’a çağırmalıyım.
Ve günlerin birinde, bunları yapmayı sürdürürken ölmeliyim…
B, C ve D’yi seçenler kendi inançlarına göre toprak olup gittiler. A’yı seçenlerin inancına göreyse, diriltilip cezalandırılacaklar.
A’yı seçip, hayatını Allah’a adayanlar içinse sonuç şöyle oluyor:

“Allah’ım, beni tekrar dirilttin ve cennetine aldın.
Benden üzüntüyü giderdin, beni durulacak yurda kondurdun.
Sayende en iyi yerde, en iyi insanlarla, en iyi hayatı sonsuz olarak yaşayacağım.
İyi ki inanmışım, iyi ki kafamı çalıştırıp doğru yolu bulmuşum.
Bütün övgüler sanadır Allah’ım…”

ALINTIDIR

Allah celle celaluhu razı olsun kardeşim. Emeğine sağlık..
 

aldemira

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Kas 2011
Mesajlar
85
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
67
Biz Kuranı ikra
yapabildik mi.
Yoksa okuma dediğimiz,
telefuzdan öte gecemedik mi.
Gelin ikra yapalım.
alak süresini bir daha ele alıp inceleyelim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt