Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Alıntılar Defteri. (1 Kullanıcı)

özgeöz

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2012
Mesajlar
186
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
Hazretlerimin her sözü beynimde belirginleşti
Vurgunları yorgun yemişti
Yolun Allahla her saniye kesişti
Kafan secdeye kaç kere doğru niyetle erişti? serzenişti, işin işti
Annemin karnındaki embriyo ezan sesleriyle gelişti.
kolera-karantina embriyo
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com

Ey sebebi firuzanım ey gönlümün neşesi
Şimdi söyle ben hangisiyim sahipmi malikmi....
Söz bitti dil sustu hasretin vuslatla depreştiği an bu an....
Sahibim artık özümde "O" var öbür yarımla dolmuş her zerrem....
Maliğim artık "zikir,fikir,şükür"le atıyor her zerrem...

blume1121bf5.gif


 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir.
Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.(tevbe128)

ws0kg4.jpg


1 0 0 defa söyleme, 1 defa dogru yap örnek ol ! . .
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
“Kimseye bâki değil mülkü devlet sim-ü zer
Bir harap olmuş gönlü tamir etmektir hüner”



lale7xi4oy4nw81.png

Başta devlet, dilde himmet, elde fırsat var iken
Tut elinden düşmüşlerin, sana saadet yar iken
Kimseye baki değildir mülk-ü devlet, sim ü zer
Bir harab olmuş gönlü tamir etmektir hüner

Yağma edersin varlığın gider gönülden darlığın
Mahv eyle sen ağyarlığın yâr olısar mihmân sana
Sermâye bu yolda hemân teslîm olur buna inan
Sıdk ile Allâh'a dayan etmez mi gör ihsân sana
İven kişi yol alamaz maksudu hergiz bulamaz
Bekle maârif kapusun yüz göstere irfân sana
Cândan taleb kıl yârini ver cânı bul didârını
Yoğ eyle kendi varını kim var ola cânân sana
Güçdür kati Hakk'ın yolu dergâhı hem gayet ulu
Sıdk ile olmazsan kulu etmez yolu âsân sana
Kulluğa bel bağlar isen şâm u seher ağlar isen
Sular gibi çağlar isen tiz bulunur umman sana_Niyâzi-i Mısrî

Zikr-i Hakk'a meşgul ola yana yana ta kül ola
Her kim diler makbûl ola tevhide boyanmak gerek
İven kişi yol alamaz maksudunu tez bulamaz
Yoğ olmayan var olamaz varını dağıtmak gerek _Niyâzi-i Mısrî

Her geceyi kaim ol, her gündüzü saim ol
Hem zikr ile daim ol, yalvar güzel Allah'a
Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez
Bu fırsat ele girmez, yalvar güzel Allah'a _Niyâzi-i Mısrî

Şol fakîr olup gezenlerde hazîne toptolu
Sa'y idüp ol kenz-i bîpayânı bulmazsa ne güç _Niyâzi-i Mısrî

Her şeye mahlûk gözüyle baksan ol mahlûk olur
Hakk gözüyle bak ki nûr-i Yezdân andadır
Vahdeti kesretde bulmak kesreti vahdetde hem
Bir ilimdir ol ki kamu ilm ü irfân andadır _Niyâzi-i Mısrî

Öyle sanırdum ayruyam dost gayrıdur ben gayrıyam
Benden görüp işideni bildüm ki ol canân imiş
Savmü salâtü haccile zahid biter sanma işin
İnsan-ı kâmil olmaya lâzım olan irfan imiş _Niyâzi-i Mısrî

Nadânı terk itmedin yarânı arzularsın
Hayvanı sen geçmedin insanı arzularsın _Niyâzi-i Mısrî

Merhaba yâ Mustafâ, ey nûr-i ayn-ı asfiya _Niyâzi-i Mısrî

Gamda kaldı ihtiyar eden muradın almadı
Bahtiyar oldu ânın kim ihtiyari kalmadı _Erzurumlu İbrahim Hakkı

Ayinedir bu alem, her şey Hak ile kaim
Mirat-ı Muhammed'den Allah görünür daim _Aziz Mahmud Hüdâyî

Cenâb-ı pâkine lâyık amel yok
Yine âhir kerem Mevlâ senindir
Nesi var kulun eksiklikten artuk
Yine lûtf u kerem Mevlâ senindir _Aziz Mahmud Hüdâyî

Etmez senin âşıkların mülk-i Süleymân'a nazar
Ancak cemâlin nûrudur canlarına dermân eden _A. M. Hüdâyî

Sensin bize bizden yakın, görünmezsin hicâb nedir?
Çün aybın yok görklü yüzün, üzerinde nikâb nedir? _Yunus Emre

Vâsıl olmaz kimse Hakk'a cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pürnûr olmadan
Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hakk
Pâdişâh konmaz saraya hâne mamûr olmadan _Şemseddin Sivasî

Âşıklara vakt-i seher, O'ndan nesîm-i aşk eser
Ol nefhadan alıp haber, aşk illerine kim gider _Abdülehad-ı Nûri

İlâhi neylesin nitsin, gönül sensiz karâr etmez
Eğer dursun eğer gitsin, gönül sensiz karâr etmez _Abdülehad-ı Nûri

Geçip bu âb ile kilden, dahi cümle heyâkilden
Bu dünyâ nefsini dilden, yuyan gelsin bu meydâna _Abdülehad-ı Nûri

Göz yum cihândan aç gözini bak özüne kim
Sen göz yumub açunca bu âlem gelür geçer _Kemalpaşazade

Ehl-i irfân didiler sen çıkmayınca aradan
Bilemezsün kimdürür kendüyü pinhân eyleyen _Muhyiddin Üftade

Mâsivâdan göz yumup gördüm ânın dîdârını
Kendüzümden el yudum girdim fenâ sahrasına _Eşrefoğlu Rumî

Kıyamazsan baş ve câna, uzak dur girme meydana
Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz _Seyyid Nizamoğlu

Gerek sâlikliğe dâim Hak ile üns ede canda
Görür gibi murâkıb olmak ister Hakk'ı her anda

Vaktine àlim olup, derk eyle durr u nef'ini
Olma câhil vaktine, hüsrana mazhar olmagil

Aşıkların zikri Hû, zikri Hû'dur, fikri Hû
Vecde gelip diye Hû, Mevlâ zikridir zikri _Nureddin Cerrahî

Zikreden sultan olur, nail-i gufran olur
Ne güzel devran olur, lâ ilâhe illâllah _Muzaffer Ozak

Pâk eyle gönül çeşmesini tâ durulunca
Dik tut gözünü gönlüne gönlün göz olunca
Sen çık aradan hânesini sâhibine ver
Bîşek gelir Allah evine sen savulunca _Hüseyin Lâmekânî

Samt ü cû' ü seher ü uzlet ü zikr-i bedevam
Nâtemâmân-ı cihân-ra be-koned merd-i temam

Nakşibendi dergâhıdır bu makâm-ı dil-i kûşâ
İşte meydan-ı muhabbet gel azizim merhaba

Kanı bir sâlik-i sâdık kanı bu yola bir lâyık
Kanı bir ışk ile yanık Hudâsını diler var mı? _Kuddûsî

Kullukta halâvet bulanın eksilür ecri
Çün almış olur hazzını dünyada o gafil _Kuddûsî
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
qrad92.jpg


Kalp, Öylece Geride Kaldı. . .

Acılı ve Yarım. . .

Dilinde de Hazin Bir Dua;

“Beni Yakanı Yakma ALLAH’ım..!”

(Hz. Mevlana)

 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
MÜSLÜMANLIK NEREDE!

Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir;
İstemem, dursun o payansız mefahir bir yana...
Gösterin ecdada az çok benziyen kan bana!
İsterim sizlerde görmek ırkınızdan yadigar,
Çok değil, ancak Necip evlada layık tek şiar.
Varsa şayet, söyleyin, bir parçacık insafınız:
Böyle kansız mıydı -haşa- kahraman ecdadınız?
Böyle düşmüş müydü herkes ayrılık sevdasına?
Benzeyip şirazesiz bir mushafın eczasına,
Hiç görülmüş müydü olsun kayd-i vahdet tarumar?
Böyle olmuş muydu millet canevinden rahnedar?
Böyle açlıktan boğazlar mıydı kardeş kardeşi?
Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan leşi?
Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan...
Hey sıkılmaz, ağlamazsan, bari gülmekten utan!...
"His" denen devletliden olsaydı halkın behresi:
Payitahtından bugün taşmazdı sarhoş naresi!
Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı...
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!...
Bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok:
Halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.
Burnumuzdan tuttu düşman; biz boğaz kaydındayız;
Bir bakın: hala mı hala ihtiras ardındayız!
Saygısızlık elverir... Bir parça olsun arlanın:
Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanın!
Davranın haykırmadan nakus-u izmihaliniz...
Öyle bir buhrana sapmıştır ki, zira, halimiz:
Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme!
Davranın zira gülünç olduk bütün bir aleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmış, na'şa benzer kavm için durmak haram!...
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur.
Mehmet Akif Ersoy


hamal.jpg

Bu yükle öleceksin" dedim hamala.
“Ölüm kolay, sen umuttan haber ver” dedi…
“Umut varsa dünyayı vur sırtıma…”
Helalinden bir ömür diledim......
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0


hayat_ucan_balonlar_rsz_th.jpg



"Bir çocuğun elinden şekerlemesini alırsanız,

o hırsından geriye kalanları da fırlatır!"

Yaşamında yeni bir sayfa açmayı beceremeyenlerin en büyük hatası budur işte!
Geçmişlerinden ötürü bütün hayatlarını mahvetmeye çalışanların...
Nasıl tevbe edeceklerini bilmeyenlerin...

Nedir o hata?

İşlenen günahların ceremesini bütün hayata ödetmek!
Kendini kendinden ötürü cezalandırmak! Kısaca, gelecekten ümid kesmek!

Gelecekten, yani O'ndan!

Hakkın rahmetinden!


Dücane Cündioğlu



 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Söz Yerini Bulsun Diye...
Şimdi öksüzler yurdundayız.
Sabah ezanı okunuyor.
Hüzün sokaklarında ağıt üstüne ağıt yükseliyor.
Bir büyük medeniyetin tarih sahnesine veda edişinden sonra, asra varan kahredici uyku seronomisi yaşanıyor.
O günler nasıl günlerdi kara bulutlar sarmıştı dört bir yanı. Koca milletin yürek sokaklarına çakal sürüleri çöreklenmiş, büyük medeniyetin yetim çocukları, özgür millet olma adı altında, kahrolası tertiplerle köleliğe boyun eğdirilerek, toprak ağalığına razı edilmişlerdi.
Batının sözde efendileri ümmetin yetimlerini köle edinmişlerdi de yetmemişti bu serenat. İnsanın secdesini de elinden almışlardı o vakit. Sonra elden alınanın yerine, necip milletin yavruları, türlü nizamlara secde ettirilmişti. Ve ardı ardına muhtelif isyan şenlikleri tertipliyorlardı bu millete.
İnsanın isyanına giydirilen, güya daha özgür olma elbisesi ve insanın kendini merkeze koyma muhayyilesi, kitlelerin yönelişinde et ile kemiğe büründürülmüştü. O malum vakit darbelerin en büyük olanından biri daha sahnelenmişti. Sonra insanı isyan ettiren “vesv”as” ile “hannas”, isyanın ardından, insanı yalnız bıraktılar. Secdesi ve rüzgârı elinden alınan insan, aldatıcısı tarafından yüzüstü bırakılıp terk edilince, beşeri dogmalar, dokunulmazlık zırhlarıyla, dinsel figürlere dönüştürülmüştü. İsyan yağmurları sele dönüşmüş ve yakıp yıkıyordu her yanı. Kurtarıcı diye kutsanan insanların mezarları, milletin bağrına büyük tapınaklar ve katedraller gibi inşa edilmişti. Darbe üstüne darbe yiyen yürekler, Karanlık üstüne karanlık küçük darbe hücrelerinde yaşamaya programlanmış insanlık.
Darbeler şenliklere şenlikler yaşama biçimlerine dönüşmüş, Zindanda yetişen nesil, elinden alınan tarihten yoksun büyütülmüştü atiye.
Şimdi insan, büyük isyanının bedelini sırtına yüklendiği darbelerle ödüyordu. Yaratılış gerçeğinin yerinde, kendisi gibi ölümlü olan beşerin üretmiş olduğu dogmalar vardı ve insan o dogmalara zorla secde ettiriliyordu. Hüznün en dokunan tarafı ise, yüzleşmek hep erteleniyordu. Bu nasıl bir zilletti, Necip milletin yetim çocuklarının, isyan müsveddesinden kurtulması çok mu zordu? Zindan içindeki zindandan aydınlığa yürümesi zor muydu?
Tasavvurlarımızın önündeki engellere başkaldırılsaydı, kelimeler kendi anlamlarında anılsaydı, o vakit fehmedilecekti ki görünen dünyada firavunca tertiplenen, bütün darbe müsveddeleri, sadece birer sonuçtan ibaretti. Üstesinden gelinecek asıl darbe ise gözlerden uzak tutuluyordu. Yüreklerin aldatıcı tarafından ele geçirilmesi darbesi darbelerin anasıydı.
İşin gerçeği görünen dünyadaki bütün darbeciler, birer zavallı figürandılar. Görünmeyen yerde yüreklerde tutulan darbeler asıl yıkılası darbelerdi. Sabah ezanı okunuyordu ve o kutlu ezanın bitmesine çok az kalmıştı.
ALINTI
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
''Kurtarıcı diye kutsanan insanların mezarları,''.....
Bu cümleden konuşsam olur mu ?

Allah c.C. nun Gerçek''VELİ ' si ''eğer uygun kişi isen ; inanın ki NUR penceresi açar yüreğinize...

Sakın desiselere bakmayın arayın gerçek ''VELi 'yi'' ... kabirde dahi olsa ...
Layık isen ...
İşte o zaman alırsın ondan sinyali...

Size acizane bir sırrı ifşa küpe olsun İNŞALLAH...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Görünüyorsa? aşk kapını çalmışsa? Aşıkmı? maşuk mu karışmışsa?
Senden mi benden mi derken, ne sen kaldı ne de ben!
Hey aşık başını versen! Buyur senin olsun, benim değil zaten...
Aynaya baktım Şems görünür, ŞEmse baktım Allah görünür,
Hey Hallac git başımdan! ben deyince hak görünür
Begenme yahu!
Ya Rab sen bilirsin , bu yeni oyunmu? ne oyunu?Begenmeler, beni begenme aşık değilim, başımı verecek değilim
Ya Rab(sus, deme sakın) .. susmak zorundayım, ben hiçim nereye gideyim?
Mevlanayı bul! çareni vereyim!
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Dalgası olmayan denize ...derya denir mi?
Hiç o denizden nur çıkar mı...?

Dal deryaya ki Allah C.C. nun ...
Gör bak NUR ne imiş ...?

Cumburlop olmak gerek ...Perdeleri atmak aynaya bakmak gerek...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Bir kalp ve...



kanxk7.gif



Delikanlı alaca karanlıkta yürürken, yumuşak bir şeye çarptığını fark etti. Eğildi baktı. Aman Allah ım!… Ayaklarının arasında, yuvasından ustalıkla sökülmüş bir kalp duruyordu. Tıpkı resimlerdeki gibi diri ve kanlıydı. Onu büyülenmişçesine avuçlarına aldığında, dehşetinden çıldıracak oldu. Kalp tıp tıp atıyordu. Ve sıcacıktı. Delikanlı, sanki ellerine yapışıp bir başka uzvu haline geliveren kalpten kurtulmak istiyor, fakat ne olduğunu bilmediği, kestiremediği duygular tarafından engelleniyordu. Bir müddet sonra
sakinleştiğinde, onun sahibini bulmak için en yakındaki evin kapısını çaldı vezincir aralığından bakan genç kıza:

- Bu kalp sizin mi? diye sordu. Biraz önce buldum onu.

Kız, mahcup bir ifadeyle;

- Ben kalbimi, üç ay önce rastladığım bir vefasıza kaptırdım, dedi. Yandaki eve sorun, onların olabilir. Kızın gösterdiği ev, göz kamaştırıcı bir villaydı. Kapıyı açan hizmetkarlar, onu üst kata çıkartarak evin beyine götürdüler.


Delikanlı, yumuşacık halıların üzerine damlayan kanları ayağıyla örtmeye çalışırken:
- Bu kalp sizin mi acaba? diye sordu. Hala atıyor da…

Beyefendi, ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden höpürtülü bir yudum çekerek:

- Ben kalbimi dünyaya sattım, canikom, diye sırıttı.

Komşu evde bir meczup var, o bilir sahibini.

Delikanlı, hızla soğumaya başlayan ve atışları gittikçe yavaşlayan kalbi bitişik kulübedeki ihtiyara koşturarak:

- Bu sizin mi? diye sordu. Çabuk olun, neredeyse duracak.

Yaşlı adam, okumakta olduğu Kuran`ı yavaşça kapatırken:

- Ben kalbimi, her şeyimle Allah a verdim, evlad, diye gülümsedi.

Elindekinin sahibini, neden gidip anne ve babana sormuyorsun?

- Her ikisi de yaşlanıp bunadı, diye üfüldendi genç.

Bir bebek gibi alaka görmek istediklerinden, üç gün önce kavga edip onları terk etmiştim.

İhtiyar adam, büyük bir üzüntüyle:

- Terk ettin ha..! diye mırıldandı. Terk ettin demek.

Delikanlı, söylenenlere karşı kayıtsız görünüyordu.

Oysa ki yaşlı adam, beklediği cevabı çoktan almıştı...
Delikanlıya doğru emin adımlarla ilerledi ve iki eliyle kavradığı gömleğini bir hamlede yırtarak açıverdi.
Delikanlının sol göğsünde, avuçlarında tuttuğu kalp büyüklüğünde kanlı bir boşluk vardı.


kanxk7.gif
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Emerald_Eyes_by_anthonyasael.jpg



AğLamayı öğrendim,Acı çekmeyide
nokta.gif

Peki,GüLmeyide SEN Ögretirmisin bana?!
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0

Yarın Günlerden Ne?


Bazan günleri karıştırıyorum.
Mesela yarın?..
Yarın günlerden "her şey için çok geç" günü mü?
Yoksa o bugün müydü?..

Efendim?

Takvime bakıyorum,
ama en son
"belki yarın" diye bir günü işaretlemişim.
Hangi gün olduğunu bile anımsamam
ki ondan sonra bakmamışım günlere,
bir çok güneş doğup batmış da görmemişim.

Dostlar siz söyleyin,
benim kafam karıştı.

Bugün bittiğinde yarın,
her şey için çok geç mi olur?

Ya da

Bugün bittiğinde yarın,
olur mu?

Ümit KILIÇ

an.jpg


 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
”Imtihan içinde imtihan var”

Hiç bir mücadele vermeden ”Kısmetse olur” demekte ne ola ki?
Ya çekip giderken ”Kader” değilmiş demek?
Peki kısmetine razı olmayıp, kaderine burun kıvıranın hali ne olacak?
Sakın şu
”Imtihan içinde imtihan var”
dedikleri şey

…?…
 

Kubra :)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Nis 2013
Mesajlar
47
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
33
Oraya gitme demedim mi sana, seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana, alsan başını, yüz bin yıllık yere gitsen, dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma, demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl, onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın, senin duru denizin ben'im demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im, senin kolun kanadın ben'im demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin, demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im, sıcaklığın ben'im demedim mi?
Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?
Söyle, bunları sana hep demedim mi?
Mevlana Celaleddin Rumi

DOST DEDİĞİN;
Seni Sevmeli...
Sarılınacak biri olmadığın zamanlarda bile sana sarılmalı...
Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile sana Dayanmalı...
Fanatik olmalı; bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli,
Güzel haberler aldığında seninle dans etmeli ve ağladığında, seninle ağlamalı...
Ama hepsinden daha çok,Dost matematik...sel olmalı;
Sevinci çarpmalı…
Üzüntüyü bölmeli…
Geçmişi çıkarmalı...
Yarını toplamalı...
Kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı...
Ve her zaman

Bütün parçalardan daha büyük olmalı...
İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...
MEVLANA

Eğer yüreğinizde bir bulantı,
kafanızda bir kuşku hissediyorsanız,
varlığınızda bir rahatsızlık,
çevrenizde bir huzursuzluk varsa kader sizi seçmeye çağırıyor demektir.
Ya size uzatılan ipe sımsıkı sarılıp kurtulacak ya da boynunuzda bükülü bir iple ateş vadisinde dolaşmaya razı olacaksınız..
Rasim Özdenören

İlk defa ayağıma kadar geldin ve ilk defa bu kadar üzgün gördüm seni!
Daha önce yanımda hiç ağlamamıştın.
Başucuma bıraktığın gülleri koklayamadım bile ve sen giderken ayağa kalkıp yolcu edemedim.
Kusuruma bakma.
Dün gece ölmüştüm...
Ceyhun Yılmaz


Yürek Devleti
"Sevmek, vermektir...
Sahip olduğumuz en değerli varlığı, yüreğimizi vermek.
Vermek; ama öyle çıkarıp sunmak değil,
paylaşmak anlamında vermek.
İnsan, başkasına veremediğinin, 'diğeri'yle paylaşamadığının sahibi değildir.
Başka bir ifadeyle 'kişinin sahip olduğu şey, başkasına verebildiği şeydir'...
Sevgiyi bilen, sevecek, onu paylaşacak birini arar.
Sevginin en güçlü tezahürüdür paylaşmak.
Yüreğine sahip olamayanlar paylaşamazlar.
İşgale uğramış bir yüreğin sahibi sevmekten söz ediyor,
'sevdim' diyorsa, sevdiğine (!) sahte adresli davetiye çıkarıyor, demektir.
Çünkü yüreğinin iktidarı kendi ellerinde değildir ki, onu bir başkasıyla paylaşabilsin... Vereceğimiz şey (sevgimiz) ne kadar değerliyse, onu vereceğimiz yer de
o kadar yüce olmalı... Yani verdiğimizin kıymetini bildiğimiz ölçüde ancak seçebiliriz verilecek yeri...
Sevginin adanabileceği en büyük kapı, Allah’ın kapısıdır.
Sevgiyi o kapıya adamak, ona en yüksek değeri biçmektir.
Eğer sevginizi bir ölümsüze adamışsanız,
onu da ölümsüzleştirmişsiniz demektir."

Mustafa İslamoğlu,

Çektiğiniz acı, başınıza gelenden çok sizin onu okuyuşunuzdan kaynaklanır
Mustafa İslamoğlu

Yürürken otururken yatarken
Hep çürümek durumunda kalmış
Duyduklarımızdan dolayı kulaklarımız
Gördüklerimizden ötürü gözlerimiz
Dokunduklarımız için ellerimiz.
Erdem Bayazıt

“Eski zamanlardan birçok incelik bize gösteriyor ki, Muhammed samimi ve dürüst bir insan idi, o samimi ve dürüst olan başka insanların saygısını ve bağlılığını kazanmıştı”
Encyclopedia Britannica, (Vol 12):

Yürek nükleer güç merkezidir.
Sevdigi zaman sevdigine cennet,sevmedigi zaman nefret ettigine cehennem kesilir…
insanın kazanılması ne denli büyük bir saadetse kaybedilmesi de o denli korkunç bir felakettir...
Bir benimle ne çıkar demeyeceksin, baharın haberini karın altında kışa inat açan kardelenlerin verdigini unutmayacaksın...
Kim var diye sağa sola bakmayacaksın, ben varım diyecek ve yürüyeceksin...
önce seveceksin, garazsız ve ivazsız, pazarlıksız, bedelsiz seveceksin, sevginin illeti ölümsüz olacak ki sevgin de ölümsüz olsun.
Bir insanın yüreginin aydınlanmasına vesile olduğunda dünyanın tapusunu sana vermişler gibi sevineceksin.
Onu kınamak yerine karanlık yüregine ışık tutacak, sevgiden oltanı gönül ummanına şefkatle atacaksın...
MUSTAFA İSLAMOGLU...

Düşümde sana,
"Kalbin dille bir olduğunu nereden anlarız?" diye sordum.
"Doğrudur,
insanın dili kalbiyle bir olmalıdır.
Sözün dağınıklığı, kalbin perişanlığındandır.
Gönül denizdir, dil kıyı;
deniz dalgalanınca
içindekileri sahile atar" dedin...
Sadık Yalsızuçanlar - Cam ve Elmas

Surat asmak hakkımız diyoruz ama bunu eleştiri hakkını elimizde tutabilmek için söylüyoruz.
Surat asmamız, Dimyat’ta pirinç bulamadığımız veya evdeki bulgurdan olduğumuz için değil; bizi böyle bir yolculuğa sevketmek isteyenlerin gasıp olduğunu bildiğimiz içindir. Bundan böyle müslümanlığımızın herhangi bir tuzağa yem olarak konmasına, kafirlerin konforu ve tatmin yolları müslümanların da hakkıdır yollu aldatmacaya bir son verebilmek için surat asmak hakkımız demeyi seçiyoruz.
İsmet Özel

Rahmetli Mehmed Akif Ersoy karakteri bozuk insanlardan yılmış da demiş ki:
-"iki yüzlüleri arıyorum ,meğer onlar ne iyi insanlarmış"...

Akif' in sağlam karakterini bilenler bu söze çok şaşırmışlar ve dolayısıyla nedenini sormuşlar.Merhum şairimizin cevabı şöyle olmuş:
-Efendim şimdi çok yüzlüler çıktı ortaya.Onlara bakınca iki yüzlüleri çamla, çırayla aramaya başladım.İki yüzlüleri hiç olmazsa anlamak ve şerlerinden sakınmak mümkündü.Ama çok yüzlüleri ne anlamak ne de şerrinden korunmak mümkün.
MEHMET AKİF ERSOY

Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan kuvvetin son bir feryadıdır.
Ağlayamadığımız zamanlar, bizde o iktidarın da yok olduğu vakitlerdir ki, onun yerine geçen tesirli bir sükûnet, en şiddetli elem gözyaşlarından daha gönül yakıcıdır.
Sâmipaşazâde Sezaî

Yıkma gönül sarayını,eski üslubu asla bulamazsın..
Sular geriye asla akmaz,en içli ezgilerin olsa yüreğinde..
Kendini anlatamazsın..
Gün gelir şiirlerine sığmam,mısralarında beni anlatamazsın..
Gün solar akşamın mateminden geceleri uyuyamazsın..
[Ahmet Günbay YILDIZ]

Siz her yılbaşı kutlamaya devam etseniz bile ,Ben her yılbaşı uyarmaya devam edeceğim.
Ailelerin ,çocukların , milletimizin , ecdadımızın kültürünü hiçbirşeye değiştirmeyeceğim
[ Ersin Boztepe ]


selamun Aleykum muhtazaf bey..
yazilarin paylasimlariniz cok guzel emekleriniz icin cok tesekkuler RAbbim sizden razi olsun Amiin..
paylasimlarinizi okurken insanlardan yana caninizin yandini gonlunuzun mahsun ve kirgin oldugunu hissetim
Rabbim gonlunuzu bayram yerine cevirsin..sizi iki cihanda mutlu eylesin Amiin
selametle kalin..
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0

554100_512055742164958_954752950_n.jpg




Nasibimiz bize kalansa, gençlik de değil nasibimiz, ihtiyarlık da...
Ölüm de nasip değil, hayat da.
Sahip olmak, sahip olduğumuzun bizde kalmasını, bizim de onda kalmamızı gerektirir.
Ama...
Zenginlik de yoksulluk da, başarı da başarısızlık da gelip geçer sadece.
Bir süreliğine yanımızda tutulur hallerimiz.
Karşılıklı iki trenin gelip geçişi gibi.
Bir aralık.
Bir anlık.
Bir yan yanalık..

Yusuf Özkan Özburun


 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0

Bir zamanlar Batı'da,
en nihayet hiçbir şey bilmediğini bildiğini itiraf eden kilise hocalarına
professeur (bilmediğini itiraf eden) ünvanı verilirdi.
Şimdiyse bu ünvan, dünyadan haberleri bile olmadığı halde herşeyi bildiklerini vehm ve iddia edenlere veriliyor,
yani hayret yetisini kaybedenlere.


Bizim ilim ve irfan geleneğimizin ustaları, her daim hayret makamında kalmak için dua ederler;
hayr
etini kaybedenin (bilmenin) haysiyetini de kaybedeceğine inanırlardı.

Haysiyetini kaybeden âlim olsa bile adam olamaz.
O halde kişi adam olmadıktan sonra, yani hayrânınım ey yâr,
demedikten sonra, sözümona âlim olsa n'olur, olmasa n'olur?

Modern hayat insanı hakikat ummanında hayretlere garkolmaktan alıkoyuyor.

Sorun şimdilik sadece budur, başkası değil!

Dücane Cündioğlu
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
898
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
SU VE ÇİÇEK
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.
İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.

Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, suya aşık olmuştur.

İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, “Sırf senin hatırın için ey su” diye…
Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.

Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek acaba “Su beni seviyor mu?” diye düşünmeye başlar.
Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle…

Halbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.
Çiçek, suya “Seni seviyorum der. Su, “Ben de seni seviyorum” der.
Aradan zaman geçer ve çiçek yine “Seni seviyorum” der.
Su, yine “Ben de” der.

Çiçek, sabırlıdır.
Bekler, bekler, bekler…
Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya “Seni seviyorum.” der.
Su da ona “Söyledim ya ben de seni seviyorum.” der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık.

Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.
Yataklardadır artık çiçek.

Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine…
Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; “Seni ben, gerçekten seviyorum.” Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye…
Doktor gelir ve muayene eder çiçeği.

Sonra şöyle der doktor:
“Hastanın durumu ümitsiz artık elimizden bir şey gelmez.”
Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora.
Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: “Çiçeğin bir hastalığı yok dostum…
Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için” der.
Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmemektedir…


375038_632903840068993_85451220_n.jpg

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt