Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bilmek zorundayız! (1 Kullanıcı)

Mustafa Cilasun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
4,488
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
66
Konum
Kayseri
Web Sitesi
www.facebook.com


Hilkatlerinin gereklerini yaşamak adına, ulvi bir hedefe kilitlenmiş bulunan, muttaki insanlar, Allahın rızasını, her şeyin üzerinde görürlerdi.

Öyle bir imana sahiplerdi.

Bu liyakat sembolü insanları anlamak için, o dönemin sosyal yapısını bilmek zorundayız.

Bir gayenin ve hedefin müntesipleri bulunan, itminanlığı derinliğinde ve zahirinde yaşayanlar, Fisebilallahı, sahaveti, fedakârlığı, azimeti, sabrı ve metaneti bir kaftan olarak giyerlerdi.

Fakat bunları anlayacak olanlar, akıl ve izanlarını, nefislerinin emrine sunmamış, sefalet ve zillete bulaşmamış, yaşamları boyunca net, berrak ve harbi kalmış, kimselerdi.

Her an asli yetini sorgulamış, mazlumların yanında yerlerini almış ve zalimlere karşı göğüslerini siper etmiş bulunan sayılı insanlardı.

Böyle insanların, toplumun seçilmiş fertlerinden olmaları son derece doğaldır.

O dönemlerde, insanı, insan yapan değerlere haiz olmak ve bunları yozlaştırmadan yaşamak, erdemli olmayı başarmak, toplumun saygınlığını kazanmak adına, oldukça önemli ve yeterli sebeplerdir.

Bir milletin değer yargıları, asimilasyona tabi bırakılmadıkları sürece, insani değer mevhumlarını muhafaza ediyor kanaatini temel alır isek,

Vizyon sahibi, dürüst, halkına seçenekler sunan ve onlar için kendini feda eden, ama her zaman halktan biri olarak kalmayı başaran liderler;

Her zaman millete mal olmuşlar ve halkının sesi, soluğu olarak sinesinde yerlerini almışlardır.

Bu güzide insanlar, tarih sayfalarına, hiçbir zaman silinemeyen, kalıcı bir iz bırakmayı başarabilmişlerdir.

İşte bu emin insan, insan olarak ve daha peygamber olmadan, içinde bulunduğu cemiyete ve sonra ki nesillere, fevkalade güzel örnek olmuştur.

Fakat bizler, henüz kendimizi tanımadık ki, hakkıyla o emin insanı nereden tanıyalım der isek;

Kendimizi deşifre etmemiz bu kadar zor olmasa gerek, zira yaşadığımız sürece, eşimize, çocuklarımıza, işimize ve özellikle nefsimize verdiğimiz önem kadar,

Kendimize zaman ayırarak, fiillerimizi sorgulayıp, muhasebe yapmaz isek, inanın ve emim olunuz ki, sadece kendimizi değil, bizleri referans kabul eden herkesi, aynı anda zillete götürürüz.

Mademki, özellikle kendimizi ihmal ederek, düşünmek istemiyoruz, tercihimiz bu, o zaman emanetimizde olan eşimizin, çocuklarımızın ne suçları var, diye sormayalım mı, kendimize?

Onlara ben bakıyorum, bir lokma ekmek dahi, yemeye fırsat bulamıyorum, aç, açık kalmasınlar diye, gece gündüz çalışıyorum, diyerek kendimizi avutuyor ve kandırıyorsak, o zaman demezler mi insana,

Bu hezeyanların, iblisin vesvesesinden, başka bir şey olmadığını, bunu kendimizin dahi bildiğini!

Çünkü Allah’ın Rahman ve Rahim olan sıfatını, rızkların taksimini, tek sende olmayan ve her insanda bulunan akıl nimetini verdiğini,

Allah’ın çeşitli vesilelerle, kullarına verdiği rızkların, sadece bizden mi kaynaklandığını zannediyoruz!

Ve ne hikmetse artık böyle inanmaya başlıyoruz, bu kadar tekebbürü içinde barındıran, absürt olan inanış biçimleri bizim için mantıklı geliyor, Allah için düşünelim ve samimiyetle kendimize bir soralım!

Kendimize zaman ayırarak, heves ve keyfiyetin dışında, bütün içtenliğimizle düşünerek, gerçek gücümüzün ölçüsünün ne olduğunu, hiç merak ettik mi, bir gün deneyerek kendimize sorduk mu?

Hareket ve kuvvetin gerçek sahibi kim diye?

Hareket ve kuvvetin asıl sahibi olan, yüce Allah’ı sürekli ihmal ediyoruz ve buna devam ediyoruz.

Ne zaman hakkıyla ona yönelerek, gaflet ve dalaletten ve hatta kendimize ve efradımıza olan hıyanetten kurtulacağız?

Emanetimizde bulunan insanların, yemek, giymek gibi doğal ve fıtri ihtiyaçları olduğu kadar, kendinin, kim olduğunu, kime ait olduğunu, neye, hangi şekilde ve nasıl inanması gerektiğini,

İnançlarının gereğini öğrenerek, tercihini yapmaya, asli hüviyet’ini tanımaya, belki daha çok ihtiyacı vardır, bunları neden düşünmüyoruz diye soramaz mıyım?

Elbette ki, sahiplenme duygusunu veren Yüce Allah’ımıza, sonsuz hamt ederim,

İnsan olmayı ve yaşama biçimini öğreten Peygamberimize, selatü selam ederim,

Benim dünyaya gelmeme vesile olan, sevgili babam ve anneme, şükranlarımı sunarım.

Üzerimizde, bir dirhem dahi emeği olan herkese, teşekkürü her zaman bir borç bilirim ve onlara her zaman dua ederim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt