Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

D Harfi AtaSözleri (1 Kullanıcı)

réyhæn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ağu 2008
Mesajlar
231
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Dağa çıkmak: Hükümete, kanunlara karşı gelerek dağlara çekilmek, buralarda eşkıyalık etmek.”Düğünü basanlar dağa çıkmışlar.”

Dağa kaldırmak: Herhangi bir sebepten ötürü birini zorla dağa veya ıssız bir yere götürüp orada alıkoymak.”Eşkıyalar, karakol komutanının oğlunu dağa kaldırmışlar; ne istedikleri henüz belli değil.”

Dağarcığına atmak: Yeni bilgilerini, eski bilgilerine katmak; yeni bilgileri zihnine yerleştirmek.”Öğrendiği her yeni bilgiyi dağarcığına atmayı ihmal etmedi.”

Dağdan gelip bağdakini kovmak: Daha sonradan geldiği bir yere ya da karıştığı bir işte eskiden beri bulunan bir kişinin yerini almaya çalışmak.”Şu densize bak hele, dağdan gelip bağdakini kovuyor!”

Dağ doğura doğura fare doğurdu: Önemli gibi görünen şeylerden önemsiz bir sonuç çıkması durumunda söylenir.

Dağlara düşmek: Sıkıntı, üzüntü sebebiyle insanlardan kaçıp ıssız yerlerde yaşar olmak.”Annesinin ölümünden sonra dağlara düştü.”

Dağları devirmek: Çok büyük güçlüklerin altından kalkmak, ağır işleri başarmak.”O, dağları devirir bir adamdır.”

Dalavere çevirmek: Yalan, dolan ve hile ile kötü bir iş yapmak; düzen kurarak gizlice başkasını aldatmak.”Yine bir dalavere çevirmesin bu adam!”

Dal budak salmak: 1. Karmaşık biçimde yayılıp genişlemek. 2. Soy ya da dostluk yönünden genişleyip yayılmak.”Bu mesele daha fazla dal budak salmadan hemen halledilmeli.”

Daldan dala konmak: Çok sık, düşünce ya da konu değiştirmek.”Daldan dala konmayı bırak da bir işe sarıl artık.”

Dalına basmak: Hiç hoşlanmadığı şeyleri yaparak birisini öfkelendirmek.”Dalıma basıp da beni çileden çıkarma lütfen!”

Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak, gittikçe büyüyerek karışık bir durum almak.”İşi dallandırıp budaklandırmada üstüne yok hani!”

Damdan düşer gibi: Aniden, yersiz olarak (söz söylemek).”Damdan düşer gibi söz söyleyince ortalık birbirine girdi.”

Damgasını vurmak: Biri hakkında kötü bir yargıya varmak.”Allah`tan korkmazsan ona hırsızlık damgasını vur da rezil olsun.”

Damokles`in kılıcı: Kişiyi korku ve baskı altında tutan büyük ceza tehdidi.”Damokles`in kılıcı gibi başımda dikilip durma öyle!”

Dananın kuyruğu kopmak: Olay patlak vermek, beklenen ve korkulan sonucun gerçekleşmesi.”Dananın kuyruğu bu gece kopacak, inşallah hayır demezler.”

Danışıklı dövüş: Şike; önceden aralarında bir anlaşma olduğu hâlde, sanki böyle bir anlaşma yokmuş gibi davranarak başkalarını aldatmak.”Danışıklı dövüş insanların mertlik anlayışını tamamen öldürdü.”

Dara düşmek: 1. Paraca sıkıntıya uğramak. 2. Sıkıntılı, tehlikeli bir durumla karşılaşmak.”İyice dara düştük, geçinmekte güçlük çekiyoruz.”

Dara getirmek: Aceleye getirmek, gerektiği gibi zaman ayıramamak.”Biraz erken kalkalım da dara getirmeden yapalım işi, güzel olsun.”

Dar boğaz: Sıkıntılar ve güçlükler içinde geçirilen, geçici kabul edilip sonunda ferahlık umulan durum.”Evel Allah bu dar boğazı da aşacağız.”

Dar hayat: Sıkıntılar, güçlükler, zorluklar içinde sürdürülen hayat.

Darda kalmak: 1. Zor duruma düşmek. 2. Paraca sıkıntı çekmek.”Öğretmeninin karşısında darda kalmak istemeyen Ahmet, ödevini yapmayı hiç ihmal etmezdi.”

Dar gelirli: Geçim sıkıntısı çeken, kazancı normal olarak geçimini sağlamaya yetmeyen.”Dar gelirli ailelerin çocuklarının çoğu okulu yarıda bırakmak zorunda kalıyorlar.”

Darısı (dostlar) başına: “Kavuştuğum başarı ve mutluluğa tüm dostlarımın da kavuşmasını isterim” anlamında kullanılır.

Dar kafalı: Anlayışı, kavrayışı az; yeniliklere açık olmayan.”Dar kafalı insanlarla anlaşmak oldukça zordur.”

Davul çalmak: Bir şeyi herkesin duyabileceği biçimde ortalığa yaymak.”Davul çalıp bizi elâleme rezil etti.”

Defe (tefe) koymak: Dedikodusunu yapmak, kınayan bir dille başkalarına anlatmak, alaya almak.”Sakın söyleme, yoksa bizi defe koyarlar.”

Defterden silmek: İlişkisini kesmek, yok saymak, adını anmaz olmak, unutmak.”Ali`yi defterden iyice sildim.”

Defteri dürülmek: 1. İşine son verilerek bir yerden uzaklaştırılmak. 2. Ölmek ya da öldürülmek.”Onun da defterini dürecekler yakında.

Defteri kapamak: İlgiyi kesmek, uğraşmaz olmak, söz konusu işi yapmaz olmak. “O defteri kapadık biz, artık soru sormayın.

Deli divane olmak: Bir şeyi, bir kimseyi aşırı derecede sevmek, ona tutkun olmak.”Delikanlı o kız için deli divane oluyordu.”

Deli fişek: Atak, delişmen, delice işler yapan, şımarık.”Bırak artık şu deli fişek adamla arkadaşlık etmeyi.”

Deliksiz uyku: Hiç uyanmadan, çok rahat, uzun süre uyunulan uyku.”Bu gece deliksiz bir uyku çekip yorgunluğumu atmak istiyorum.”

Demir atmak: 1. Çapasını denize atmak. 2. Bir yerde uzun süre kalmak.”Gemiler fırtına başlayınca koya girip demir attılar.”​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt