Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

DAVET TAŞIYICISINA YARDIM Daha önce daveti taşıyan kimsenin istisnalar haricinde pey (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
DAVET TAŞIYICISINA YARDIM

Daha önce daveti taşıyan kimsenin istisnalar haricinde peygamberler gibi çalışması gerektiğini, peygamberlerin ise dinin kökeninde, akidede en güzel örnek olduklarını söylemiştik. İşte bu bağlamda, Allah’ın, Nebilerine ve Rasüllerine yardımı konusuna değinilmesi gerekmektedir. Allah (cc) Nebilerine ve Rasüllerine yardım ettiği gibi, davetini taşıyanlara da yardım eder. Ancak Allah (cc) tarafından gelecek olan bu yardım, nasıl ve ne zaman gelecektir? İşte bu sorular konu ile ilgili âyetlerin incelenmesini, ele alınmasını gerektirmektedir.

Kur’an’da Nebilerin ve Rasüllerin kıssaları incelendiği zaman, Allah’ın onlara yardımının üç şekilde geldiği görülür:

Bir: Karşıtlarına, kavmine ve kendisine inanmayanlara karşı bizzat Nebinin kendisine yardım.

İki: Davetine veya taşıdığı fikre yardım.

Üç: Hem Nebinin kendisine hem de davetine yardım.

Allah (cc) Nebileri olan Nûh’a, Hûd’a, Salih’e, Şuayb’a ve Lût’a; kavimlerine karşı yardım etmiş, kavimlerini helak etmiş; azabın çeşitli türleri ile onları yerle bir etmiştir. Bu, yardımın birinci türünü oluşturmaktadır, yani bizzat Nebinin kendisine yardımdır.

Allah (cc) Nebilerinden Yunus ve Mûsa’nın taşıdığı fikre ve davete yardım etmiş, hem Yunus’un hem de Mûsa’nın kavmi iman etmiştir. Bu ise yardımın ikinci türünü oluşturmaktadır.

Allah (cc), Nebisi Muhammed (sav)’e; Kureyş’den, Yahudilerden, yarımada ve civarında bulunan diğer Araplardan olan düşmanlarına karşı yardım etmiştir. Yine taşıdığı düşünceye, davetine, dinine yardım etmiş, Araplar ve diğer insanlar İslâm’a inanmışlardır. Bu ise yardımın üçüncü türünü oluşturmaktadır.

Allah Subhanehu, ya Nebisine ya Nebisine indirdiği şeriata veya hem kendisine hem de şeriatına yardım eder. Bu mesele, konuya delâlet eden çok sayıdaki âyetlerin ortaya konulmasını gerektirmeyecek kadar açıktır.

Nebilere ve Rasüllere gelen bu yardımlar ya Alemlerin Rabbına nispet edilir ya da bu Nebilere ve Rasüllere yardım eden insanlara nispet edilirler. Her iki duruma delâlet eden bir çok ayet vardır. Birinci duruma delâlet eden âyetler şunlardır:

“Nuh da daha önceleri bize niyaz etmişti. Onun duasını kabul edip kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayan kavme karşı, ona yardım ettik. Doğrusu onlar fena bir kavimdi. Ve hepsini suda boğduk.” *

“(Lut) Dedi ki: Rabbim bozgunculara karşı bana yardım et.” *

“Öyle ki peygamberler ümitsizliğe düşüp yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir. Böylece dilediğimizi kurtarırız. Azabımız suçlu kavimden geri çevrilmeyecektir.” *

İkinci durumu ilgilendiren âyetler ise şunlardır:

“İman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin dostudurlar. İman edip hicret etmeyenlerle, hicret edinceye kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse yardım etmek üstünüze borçtur. Şu kadar ki sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhinde değil. Allah işlediğinizi hakkıyla görücüdür.” *

“...O peygambere inanıp ona saygı gösteren, yardım eden, onunla birlikte gönderilen nura uyanlar yok mu, murada erenler işte onlardır.” *

“Hani Allah peygamberlerden ahid almıştı. And olsun ki size Kitab’ı, hikmeti verdim. Sonra sizde olanı tasdik edecek bir peygamber geldiğinde mutlaka ona inanacak ve yardım edeceksiniz...” *

Görüldüğü üzere birinci gruptaki âyetlerde yardım Allah’a nispet edilirken, ikinci gruptaki ayette ise insanlara nispet edilmektedir.

Allah (cc), Nebilerine ve Rasüllerine yardım ettiği gibi bu Nebilere ve Rasüllere inanan, Allah’a itaat eden mü’minlere de yardım edecektir. Yani Nebilerin şeriatına inanan, getirdiği hükümlere bağlı kalan, emirlerine itaat eden ve yasaklarından da sakınan kimselere Allah’ın yardımı gelecektir. Bir başka anlamda, davet taşıyana -ki burada söz konusu odur- Allah Subhanehu’nun yardımı inecektir. Allah (cc), şöyle buyurmaktadır:

“Muhakkak ki biz elçilerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” *

Allah Subhanehu, mü’minlere olan yardımı belli bir sıralamaya tabi tutmaktadır. Yani davet taşıyıcıların yaptıkları gibi, dinin hükümlerine bağlı kalacak olanlara yardım edecektir. Çünkü davet taşıyıcısı, bağlılık ve itaat açısından zirvede bulunmaktadır.

Buraya kadar anlatılanları özetleyecek olursak: Allah Subhanehu, Nebilerine ve Rasüllerine; Nuh, Hûd, Salih, Şuayb ve Lût (as)’da olduğu gibi doğrudan yardım etmiştir. Veya bizim Rasülümüz (sav)’de olduğu gibi başkaları aracılığı ile yardım etmiştir. Zira Allah (cc) Medine halkı aracılığı ile Rasülü’ne yardım etmiş ve onları “ensar” olarak isimlendirmiştir.

Allah Subhanehu, Nûh, Hûd, Salih, Şuayb ve Lût (as)’da olduğu gibi bizzat kendilerine yardım etmiş; Musa ve İsa (as)’da olduğu gibi hem kendisine hem de şeriatına yardım etmiştir. Allah Subhanehu’nun kudreti, büyük Nebilerde Rasüllerde olduğu gibi bazen hayatlarında, İsa (as)’da olduğu gibi bazen ölümlerinden sonra yardım etme şeklinde tecelli etmiş ve Allah’ın, göğe yükseltmesinden sonra İsa (as)’ın şeriatı muzaffer olmuştur. Aynı hal daveti taşıyanlar için de geçerli olmuştur. Bazen Allah’ın yardımı doğrudan doğruya gelmiş; bazen de başkaları aracılığı ile yardım ederek onlara zafer vermiştir. Yardım/zafer, bazen hayatlarında iken kendilerine bazen de öldükten sonra onların davetlerine gelmiştir.

Davet taşıyıcılarına yardımın/zaferin bu türlerden yalnızca biri ile ineceğini söylemek veya iddia etmek doğru değildir. Böyle bir söz söylemek ve iddiada bulunmak doğru olmadığı gibi caiz de değildir. Çünkü davet taşıyıcılarına gelecek olan yardımı tahsis edici olmadan, bu türlerden birisi ile tahsis etmek akli bir çıkarsamadır, şer'î değildir. Dolayısıyla daveti taşıyanlar, şer'î hükme muhalefet etmekten sakınmalıdır. Hevasına uyarak, bu yardım türlerinden birisini alıp diğerlerini bırakmak, uzaklaşmak doğru değildir. Mü’minlere inecek olan yardımın/zaferin Allah katında olduğu; arzulara ve akli çıkarımlara tabi olmaktan uzak durulup; Allah’a itaat ederek, hükümlerine bağlanıldığında, daveti taşıyanlara yardım edeceği unutulmamalıdır.

Yardımın/zaferin Allah katında ve Allah’ın elinde olduğu âyetlerde şöyle belirtilmektedir:

“Bu yardımı Allah size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Allah’tandır.” *
DAVET TAIYICISINA YARDIM
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt