Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dünya tersine mi döndü? Emine şenlikoğlu, sinan çetin'in rahle-i tedrisine oturdu (1 Kullanıcı)

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
http://www.haber5.com/haber.php?haber_id=342624

bide şu habere bakın

Emine Şenlikoğlu, dün Hürriyet'in muhabiri Sema Denker'e öyle bir röportaj verdi ki, okuyanlar neredeyse küçük dillerini yutacaklardı. Öncelikle karşısına oturup sorularını yanıtladığı muhabir, yılların magazin muhabiriydi.

Bunda elbette bir terslik yok... Magazin muhabiri yine işini yaptı, aşktan meşkten, şurdan burdan sorular yöneltti, Şenlikoğlu da bütün sorulara yanıtlar verdi.

Kimsenin aklına Emine Şenlikoğlu'na aşk ile ilgili bir soru sormak gelir miydi, ya da Şenlikoğlu'na İstanbul'da en sevdiğiniz semt hangisi diye sormak normal bir muhabirin aklına şöyle bir dokunup geçer miydi, geçse bile sorar mıydı?

Çünkü Şenlikoğlu'nu bilenler onun bu soruya Fatih, Eyüp, Üsküdar gibi cevaplar vereceğini tahmin ederdi.

Hürriyet'in başarılı magazin muhabiri sordu ve Şenlikoğlu'dan okurlarını hayli şaşırtacak yanıtlar aldı. Neden mi?

Mesela Şenlikoğlu'nun en sevdiği semtler sıralamasının 2. sırasında Nişantaşı'yı yerleştirmek kimin aklına gelirdi ki...

Değil mi yani?

Peki ya Emine Şenlikoğlu'nun, Sinan Çetin'den sinema dersleri aldığı bilgisi... ya sit-com yazdığı, ya da en çok Tolga Çevik'i oynatmak istediği yönündeki açıklamaları...

Emine Şenlikoğlu, bir daha kez ezberin canına okudu.

İşte o ilginç röportaj:


Ne zaman kapandınız ya da çarşaf giydiniz?
23 yaşında kapandım. Kapandım derken, çarşaf giydim. 23 yaşına kadar kulaklarımı kapatıp, arkadan bağlanan türban takıyordum. Bone gibi kullanıyordum türbanı. İçimde Allah'a karşı bir ilgi hep vardı. Ama kötü müslümanları görünce, bunu Allah'a, dine mal ederdim. Bir bilinçsizlik vardı.

Ergenlik döneminde sevgiliniz, flörtünüz var mıydı? Bizim dönemimizde şöyle bir inanış vardı; bir kız, birisini sevebilir ama o kızın birisiyle konuşması demek, onun kötü yola düşmesi demektir. Babamın böyle bir eğitim tarzı vardı. Gönül verme işi olabilir ama gezme, tozma, konuşma olamazdı.


Buna katılıyor musunuz? Aslını sorarsanız İslam'da kişi sevebilir, ama flört çiftleri yıpratıyor. Kimse bunun farkında değil...


Evleneceğin ya da aşık olduğun insanı tanımanın ne zararı olabilir ki? Tanımaya çalışmak, flörtün durumuna bağlı... Nişanlıyken birkaç kez eş adayının eve gelip gitmesi başka, gezme, tozma başka. O gezme dönemindeki heyecanı, evlendiğin zaman bulamazsan, çiftler birbirinden soğuduğunu düşünüyor ve "Demek ki bizim sevgimiz kalmadı" diyerek boşanıyor. Halbuki alakası yok. Dolayısıyla ben, babamın bu yönünü takdirle karşılıyorum.


BEYİMİN GÖZ RENGİNİ İMAM NİKAHINDAN SONRA GÖRDÜM Kaç yaşında aşık oldunuz?
Çocukluktan, genç kızlığa geçiş dönemimde sıkıntılar yaşadım. Babam evden kaçtı falan. Dolayısıyla aşka zamanım yoktu.


Size kur yapan yok muydu? Vardır herhalde. Bunu kur olarak anlamazdım ama çok isteyenim vardı.


Genç kızken kendinize bakar mıydınız, mesela hiç kuaföre gidip saçınızı yaptırdınız mı? Düğünlerde saçımı yaptırırdım. Çünkü babam "Sadece düğünlerde saç yaptırmak günah değil" demişti. O da İslamı o kadar biliyormuş. Neyse 1.70 boyum vardı, kilom da 60 civarındaydı. Çok zayıftım. Pantalon, üzerine de uzun tunik giyer, hafif de makyajımı yapardım.


Hiç çalıştınız mı?
5245238.jpg

Evet. Ben modelisttim. Zeki Müren'in atölyesinde bile çalıştım. Çıraklık yaptım. Sonra başka yerde, çıraklıktan modelistliğe kadar yükseldim. Modellerim de çok tutuluyordu. İşyerimiz Beyoğlu'ndaydı. Şu ana kadar anlattığınız Emine Şenlikoğlu çok modern bir kadın. Peki şu anki İslami bilinciniz nasıl oluştu?
Bir dönem Allah'a inanıp, ahirete inanmama dönemi geçirdim. Hep İslam'ın karanlık olduğunu düşünürdüm. İşte bu dönem benim, farkındalıkla bir arayışa girmeme sebep oldu. Önce Hıristiyanlık'ı araştırdım. Bütün dinlerin kitaplarını okudum. Umduğum hiçbir şeyi bulamayınca, Kuran'ı okumaya başladım ve 18 yaşında bu döneme girdim. Çok okudum şu anki halime dönüşüm, gerçek İslamı öğrendikten sonra, yani 23 yaşından sonra bilincim oluştu.





Peki... Eşiniz Recep Bey'le ne zaman tanıştınız, aşık oldunuz mu? Evet aşık olduk. Ben modelistlik yaptığım dönemde, muhasebeye de bakıyordum. Tam İslam'ı araştırdığım bir dönemdi ve çok yorulmuştum. Patronum da muhasebe elemanı almak üzere gazeteye ilan vermiş. Neyse benim bir konferansa gittiğim gün, beyim şirkete iş görüşmesine gelmiş ve kadın çalışan olmadığını görünce işi kabul etmiş. Sonra karşılaştık. Fakat benimle yüzüme bakmadan konuşuyordu. Bir gün sinir oldu ve "Ya kardeşim niye yüzüme bakmıyorsunuz, yiyecek miyim sizi?" dedim. Ondan sonra kafasını kaldırdı, bir gözüyle bana baktı ve "Allah diyor ki harama bakma. Siz diyorsunuz ki bakın. Sizce sizi mi dinleyeyim, Allah'ı mı dinleyeyim?" dedi. Bu sözü beni etkiledi.


Ve aşık oldunuz? O daha ilk günden benim için "İşte aradığım kadın" demiş. Ben ise yıllar sonra beyime aşık oldum. Hem de tutkulu...


Recep Bey'le flört ettiniz mi? Nasıl gezip dolaşacağız? Ben adamın gözünün rengini imam nikahından sonra gördüm. Adam, tek bakışın bile günah olduğunu zannediyor. O da kadına bakılabileceğini sonra öğrendi. Biz gezerdik, ama camileri gezerdik. Yanımızda hep birileri olurdu. Ben buna kızardım ama meğer dinde yeri böyleymiş. İşte böyle yobazlık ile aydınlık İslam arasında sıkışıp kalmıştım. Ne doğru, ne yanlış biliyordum. Bazı konulara yobazca yaklaşıyordum, bazı konulara da şaşırıp kalıyordum. Neyse, sonra evlendik. Çok da mutlu oldum. Hapse girdim, 2.5 yıl yattım. Birçok insan ona "evlen" demiş, o "Asla yapmam, karımı seviyorum" demiş.


ÇAPKINLIK NAMUSSUZLUKTUR O zaman siz dört kadına karşısınız?
Bir kadın evlenirken "Sen benim üstüme evlenemezsin" diye şart koşarsa, ikinci evlilik yasaktır. Bitti... Herkes bunu yapsın. Şimdi ben burada bir şey daha söylemek istiyorum, bugün laiklikte bir erkeğin 10 kadını var? Bu niye konu olmuyor? Bu daha beter. Bugün diyelim ki dengesiz adamın biri dört kadın aldı. Dördünün de masrafını görmek, çocuklarını sahiplenmek zorunda.


Sizin flört anlayışınızda, iki genç el ele tutuşamıyor. Tutuşursa ne olur? El ele dolaştı diyelim, o adam elini tuttuğu kızla evlenecek mi bakalım? Bir erkek 10 kızla gezdi. O adam, evlendiği zaman karısında, gezdiği 10 kızın özelliğini görmek isterse ne olacak? İslam'da insan dejenerasyonuna izin yok. Ama öyle görücü usülüyle de evlilik yok. Araştırmalar yapılacak, ondan sonra kız ve erkek birbirini görecek. Tabii ki konuşacaklar, kanları birbirine kaynıyor mu bakacaklar. Ama bunun için birbirlerine dokunmaları gerekmiyor.


KIZIMI DÖVEREK KAPATMAZDIM Neyse, kaç yıllık evlisiniz?
30 yıl oldu. Dört yıl dini nikahla yaşadık. Yobazlık işte. O zaman resmi nikaha karşıydım. Birçok müslüman da karşıydı. Bence bu kör cehaletin en büyüğü.


Kaç çocuğunuz var? İki... Bir kızım, bir oğlum var.


Kızınız kapanmak istemeseydi tepkiniz ne olurdu? Çok üzülürdüm ama döverek de kapatmazdım.


Şu an evli mi? Evet, severek evlendi. Bir gün kızımla oturuyoruz, yanımdan kalkıp giderken bir mektup düşürdü. 11 yaşındaydı ve ister istemez okudum. Baktım ki mektup dayımın oğlu İrfan'dan gelmiş. Mektupta "Ben seni mutlaka alacağım, annem duyarsa bizi öldürür" diyor. Çocuğu da çok severim. Hemen onun yanına gittim ve kızımı sevip sevmediğini sordum. O da sevdiğini söyledi. Yalnız İrfan sosyalizm kitapları okuyordu. Ona "Kızımı alacaksan benim seni yetiştirmem gerek, kabul mü?" dedim. Kabul etti.


Bu dayatma değil mi şimdi? Hayır. Sosyalizmi de öğrensin ama dinini de öğrensin. Benim kızımı alacaksa, dinsiz olamaz.


Sosyalist kitaplar okuyor diye İrfan Bey dinsiz mi oluyor? Dinsizliğe doğru gidiyordu ve kendisi bana söz verdiği gibi hem dinimizi öğrendi hem de sosyalizmi.


Ya oğlunuz? O da evli. O da teyzemin kızıyla severek, isteyerek evlendi.


Çocuklarınız okudu mu? Kızım okumadı. İlkokula gitti ama ortaokulda bıraktı. Ben, kızım ve gelinim, üçümüz aynı anda imtihanlara girdik. Ben geçtim, onlar geçemedi, ne yapayım? Zorla bu iş olmuyor. Oğlum da okumadı.


Kaç yaşındalar? Kızım 39, oğlum 38 yaşında. Ben ise 55...


- Çocuklarınız Recep Bey'den değil mi?
Hayır, ilk eşimden... Öyle mi, kaç yaşında evlendiniz?
Benim kızımla aramda 15 yaş var. Babam evden gittiği dönemde, yani 14 yaşında beni evlendirmişti. Sonra kendi isteğimle de boşandım. Babamın benim hayatımdaki yanlışlarından biri de budur. Sürekli olarak "Kızın başı bağlı olsun" derdi.





Dul olmanız, çocuğunuzun olması, ikinci eşiniz için sorun teşkil etmedi mi? Kendi dünyasında sorun yaşamış olabilir, ama bana hiç hissettirmedi. Çünkü bana hálá çok aşık...


Siz aşık mısınız? Beni kızdırdığı zaman değilim, kızdırmadığı zaman aşığım...


Aşkı nasıl tarif edersiniz? Biz eşimle 1980 yılında evlendik. 1994 yılına kadar kocama kara sevdayla aşıktım. Sonra kalbimi çok kırdı. O gün, o derin aşkım bitti. Zaman zaman tazeleniyor ama beni teğet geçiyor.


Recep Bey ne yaptı da kırdı kalbinizi, sizi aldattı mı, çapkınlık mı yaptı? Hayır, böyle bir şey yok. Benim kocam çok namuslu bir erkektir.


Çapkınlar namussuz mu? İslam'a göre çapkın erkek namussuzdur. Bir kadını çok beğenebilir, iç dünyasında ilgi duyabilir ama namuslu erkek kafasını çevirir gider. Aynı şey kadınlar için de geçerli.


Romantik misiniz? Her zeki insan romantiktir. Bunlar özel şeylerdir, anlatamam. Ama eşim romantiktir. Zaman zaman bana güzel jestler yapar. Mesela beni gezdirmeyi çok sever. Beraber ava çıkarız. Hayaller kurarız. Mesela son olarak Erciyes Dağı'na çıktık. Teleferiğe bindik, dolaştık, çok mutlu oldum. Sandala binip gezmeyi severiz. Bu anlamda eşim sürpriz yapar bana.


KADIN İSTERSE ERKEĞİNE TEKLİF EDEBİLİR İstanbul'da en çok nereyi seversiniz?

Boğaz'ı... Nişantaşı'nı, Beyoğlu'nu da severim. Her yeri gezer, fotoğraf çekerim. Fotoğraf eğitimi aldım. Sergi açmak istiyorum. Modayı takip ediyor musunuz?
Modayı asla takip etmem. Kendime yakışanı moda yaparım. Kendi modellerimi, kendim çıkarırım.





Bazı hanımlar saçına topuz yapıyor, üste türban takıyor. Kocaman bir kafa oluyor. Bu görüntüyü beğeniyor musunuz? Güzel olanı beğeniyorum.


Türban takıp makyaj yapana, altına blue jean giyene kızıyor musunuz peki? Bu çok kötü bir şey. Bu tam tesettür değildir. Aşağılamıyorum da ama dese ki "İslam bu", çok kızarım, izin vermem buna.


İslam'ı kendine göre modernize edemez misiniz? İslam'ın sınırları içerisinde edebilirsiniz.


Sizin hayatınızda bakım var mı, türbanlı, çarşaflı kadın bakım yapar mı? Dindar kadınların bilinçlileri kendilerine çok güzel bakarlar. Kuaföre giderler, cilt bakımı yaptırırlar, saçlarını boyatırlar. En güzel dekolte kıyafetleri alırlar. Dışarıda kapatırlar, ama evinin içinde dekoltesini giyerler. Onların özel ve tüzel dünyaları farklıdır.


Özel dünyanızı biraz anlatır mısınız? - Bilinçli kadınlarımız sahnede gördüğünüz sanatçılardan güzel giyinirler. Eşlerinin karşısına harikulade şekilde çıkarlar. Ama bilinçsizler bakımı haram zanneder.


Bilinçli dindar dediğiniz hanımlar, seksi iç çamaşırları giyer mi? - Alır ve giyer. Günah bir şey değil ki...


Çarşaflıların, içlerine en seksi iç çamaşırları giydikleri yolunda bir efsane vardır. Gerçekten giyerler mi? - Giyinsin, ne var? Çarşafın altına giyilmez bir defa. Çarşafın altında elbisesi, uzun pantolonu vardır. Kocasıyla baş başayken şort giysin, kime ne? Niye yadırganır ki? Bu kadın sokakta örtülü diye, yatakta da örtülü olacak hali yok ya!


Sizlerde kadın, erkeğine sevişmeyi teklif edebilir mi, özel hayatlarında bu rahatlığı var mıdır, yoksa yasak mıdır? - İslam'ın bu konuda çok güzel bir tanımı vardır. İslam yatak odasını karı-kocaya bırakmıştır. Allah araya perde çeker, kendi bile görmez. Kadın istekli olduğu zaman tabii ki erkeğine teklif edebilir. Bunun hiçbir sakıncası yok. Ama hurafe kitabında kadına bunu da yasak gösterirler.

Yazdığım sit-com'da Tolga Çevik'in oynamasını isterdim

Bir sit-com yazdığınızı duydum. Doğru mu? - Evet. Çok komik, neşeli bir senaryo hazırlıyorum. İçinde İslami öğeler de olacak.


Kimi oynatmak istersiniz bu sit-com'da? - Komedi Dükkanı'nındaki Tolga Çevik'i oynatmayı çok isterim, ama buna bütçem yetmez.

Sinan Çetin'den yönetmenlik dersi alıyorum

Sinemaya gider misiniz? - Çok nadir. İslami açıdan izlemem gereken bir film varsa giderim. En son Viyana'da üç boyutlu bir film izledim, Allah bana o fırsatı versin de üç boyutlu bir film yapayım. Bu arada ben yönetmenliğe de merak sardım. Ders alıyorum.


Öyle mi, nerede alıyorsunuz? - Sinan Çetin'den, Plato Film'den...


Kaç aydır alıyorsunuz? - Epey oldu. Kimselere görünmeden gidiyorum işte.


Dersler nasıl gidiyor? - Güzel, Sinan Bey müthiş biri. İyi, beğendiğim biri. Dersler de iyi gidiyor.

Sema Denker, Hürriyet
 

abı_hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eyl 2008
Mesajlar
5,186
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
40
Emeğinize sağlık...:a15::a15::a15:
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Emine Şenlikoğlu, dün Hürriyet'in muhabiri Sema Denker'e öyle bir röportaj verdi ki, okuyanlar neredeyse küçük dillerini yutacaklardı. Öncelikle karşısına oturup sorularını yanıtladığı muhabir, yılların magazin muhabiriydi.

Bunda elbette bir terslik yok... Magazin muhabiri yine işini yaptı, aşktan meşkten, şurdan burdan sorular yöneltti, Şenlikoğlu da bütün sorulara yanıtlar verdi.

Kimsenin aklına Emine Şenlikoğlu'na aşk ile ilgili bir soru sormak gelir miydi, ya da Şenlikoğlu'na İstanbul'da en sevdiğiniz semt hangisi diye sormak normal bir muhabirin aklına şöyle bir dokunup geçer miydi, geçse bile sorar mıydı?

Çünkü Şenlikoğlu'nu bilenler onun bu soruya Fatih, Eyüp, Üsküdar gibi cevaplar vereceğini tahmin ederdi.

Hürriyet'in başarılı magazin muhabiri sordu ve Şenlikoğlu'dan okurlarını hayli şaşırtacak yanıtlar aldı. Neden mi?

Mesela Şenlikoğlu'nun en sevdiği semtler sıralamasının 2. sırasında Nişantaşı'yı yerleştirmek kimin aklına gelirdi ki...

Değil mi yani?

Peki ya Emine Şenlikoğlu'nun, Sinan Çetin'den sinema dersleri aldığı bilgisi... ya sit-com yazdığı, ya da en çok Tolga Çevik'i oynatmak istediği yönündeki açıklamaları...

Emine Şenlikoğlu, bir daha kez ezberin canına okudu.

İşte o ilginç röportaj:


Ne zaman kapandınız ya da çarşaf giydiniz?
23 yaşında kapandım. Kapandım derken, çarşaf giydim. 23 yaşına kadar kulaklarımı kapatıp, arkadan bağlanan türban takıyordum. Bone gibi kullanıyordum türbanı. İçimde Allah'a karşı bir ilgi hep vardı. Ama kötü müslümanları görünce, bunu Allah'a, dine mal ederdim. Bir bilinçsizlik vardı.

Ergenlik döneminde sevgiliniz, flörtünüz var mıydı? Bizim dönemimizde şöyle bir inanış vardı; bir kız, birisini sevebilir ama o kızın birisiyle konuşması demek, onun kötü yola düşmesi demektir. Babamın böyle bir eğitim tarzı vardı. Gönül verme işi olabilir ama gezme, tozma, konuşma olamazdı.


Buna katılıyor musunuz? Aslını sorarsanız İslam'da kişi sevebilir, ama flört çiftleri yıpratıyor. Kimse bunun farkında değil...


Evleneceğin ya da aşık olduğun insanı tanımanın ne zararı olabilir ki? Tanımaya çalışmak, flörtün durumuna bağlı... Nişanlıyken birkaç kez eş adayının eve gelip gitmesi başka, gezme, tozma başka. O gezme dönemindeki heyecanı, evlendiğin zaman bulamazsan, çiftler birbirinden soğuduğunu düşünüyor ve "Demek ki bizim sevgimiz kalmadı" diyerek boşanıyor. Halbuki alakası yok. Dolayısıyla ben, babamın bu yönünü takdirle karşılıyorum.


BEYİMİN GÖZ RENGİNİ İMAM NİKAHINDAN SONRA GÖRDÜM Kaç yaşında aşık oldunuz?
Çocukluktan, genç kızlığa geçiş dönemimde sıkıntılar yaşadım. Babam evden kaçtı falan. Dolayısıyla aşka zamanım yoktu.


Size kur yapan yok muydu? Vardır herhalde. Bunu kur olarak anlamazdım ama çok isteyenim vardı.


Genç kızken kendinize bakar mıydınız, mesela hiç kuaföre gidip saçınızı yaptırdınız mı? Düğünlerde saçımı yaptırırdım. Çünkü babam "Sadece düğünlerde saç yaptırmak günah değil" demişti. O da İslamı o kadar biliyormuş. Neyse 1.70 boyum vardı, kilom da 60 civarındaydı. Çok zayıftım. Pantalon, üzerine de uzun tunik giyer, hafif de makyajımı yapardım.


Hiç çalıştınız mı?
5245238.jpg

Evet. Ben modelisttim. Zeki Müren'in atölyesinde bile çalıştım. Çıraklık yaptım. Sonra başka yerde, çıraklıktan modelistliğe kadar yükseldim. Modellerim de çok tutuluyordu. İşyerimiz Beyoğlu'ndaydı. Şu ana kadar anlattığınız Emine Şenlikoğlu çok modern bir kadın. Peki şu anki İslami bilinciniz nasıl oluştu?
Bir dönem Allah'a inanıp, ahirete inanmama dönemi geçirdim. Hep İslam'ın karanlık olduğunu düşünürdüm. İşte bu dönem benim, farkındalıkla bir arayışa girmeme sebep oldu. Önce Hıristiyanlık'ı araştırdım. Bütün dinlerin kitaplarını okudum. Umduğum hiçbir şeyi bulamayınca, Kuran'ı okumaya başladım ve 18 yaşında bu döneme girdim. Çok okudum şu anki halime dönüşüm, gerçek İslamı öğrendikten sonra, yani 23 yaşından sonra bilincim oluştu.





Peki... Eşiniz Recep Bey'le ne zaman tanıştınız, aşık oldunuz mu? Evet aşık olduk. Ben modelistlik yaptığım dönemde, muhasebeye de bakıyordum. Tam İslam'ı araştırdığım bir dönemdi ve çok yorulmuştum. Patronum da muhasebe elemanı almak üzere gazeteye ilan vermiş. Neyse benim bir konferansa gittiğim gün, beyim şirkete iş görüşmesine gelmiş ve kadın çalışan olmadığını görünce işi kabul etmiş. Sonra karşılaştık. Fakat benimle yüzüme bakmadan konuşuyordu. Bir gün sinir oldu ve "Ya kardeşim niye yüzüme bakmıyorsunuz, yiyecek miyim sizi?" dedim. Ondan sonra kafasını kaldırdı, bir gözüyle bana baktı ve "Allah diyor ki harama bakma. Siz diyorsunuz ki bakın. Sizce sizi mi dinleyeyim, Allah'ı mı dinleyeyim?" dedi. Bu sözü beni etkiledi.


Ve aşık oldunuz? O daha ilk günden benim için "İşte aradığım kadın" demiş. Ben ise yıllar sonra beyime aşık oldum. Hem de tutkulu...


Recep Bey'le flört ettiniz mi? Nasıl gezip dolaşacağız? Ben adamın gözünün rengini imam nikahından sonra gördüm. Adam, tek bakışın bile günah olduğunu zannediyor. O da kadına bakılabileceğini sonra öğrendi. Biz gezerdik, ama camileri gezerdik. Yanımızda hep birileri olurdu. Ben buna kızardım ama meğer dinde yeri böyleymiş. İşte böyle yobazlık ile aydınlık İslam arasında sıkışıp kalmıştım. Ne doğru, ne yanlış biliyordum. Bazı konulara yobazca yaklaşıyordum, bazı konulara da şaşırıp kalıyordum. Neyse, sonra evlendik. Çok da mutlu oldum. Hapse girdim, 2.5 yıl yattım. Birçok insan ona "evlen" demiş, o "Asla yapmam, karımı seviyorum" demiş.


ÇAPKINLIK NAMUSSUZLUKTUR O zaman siz dört kadına karşısınız?
Bir kadın evlenirken "Sen benim üstüme evlenemezsin" diye şart koşarsa, ikinci evlilik yasaktır. Bitti... Herkes bunu yapsın. Şimdi ben burada bir şey daha söylemek istiyorum, bugün laiklikte bir erkeğin 10 kadını var? Bu niye konu olmuyor? Bu daha beter. Bugün diyelim ki dengesiz adamın biri dört kadın aldı. Dördünün de masrafını görmek, çocuklarını sahiplenmek zorunda.


Sizin flört anlayışınızda, iki genç el ele tutuşamıyor. Tutuşursa ne olur? El ele dolaştı diyelim, o adam elini tuttuğu kızla evlenecek mi bakalım? Bir erkek 10 kızla gezdi. O adam, evlendiği zaman karısında, gezdiği 10 kızın özelliğini görmek isterse ne olacak? İslam'da insan dejenerasyonuna izin yok. Ama öyle görücü usülüyle de evlilik yok. Araştırmalar yapılacak, ondan sonra kız ve erkek birbirini görecek. Tabii ki konuşacaklar, kanları birbirine kaynıyor mu bakacaklar. Ama bunun için birbirlerine dokunmaları gerekmiyor.


KIZIMI DÖVEREK KAPATMAZDIM Neyse, kaç yıllık evlisiniz?
30 yıl oldu. Dört yıl dini nikahla yaşadık. Yobazlık işte. O zaman resmi nikaha karşıydım. Birçok müslüman da karşıydı. Bence bu kör cehaletin en büyüğü.


Kaç çocuğunuz var? İki... Bir kızım, bir oğlum var.


Kızınız kapanmak istemeseydi tepkiniz ne olurdu? Çok üzülürdüm ama döverek de kapatmazdım.


Şu an evli mi? Evet, severek evlendi. Bir gün kızımla oturuyoruz, yanımdan kalkıp giderken bir mektup düşürdü. 11 yaşındaydı ve ister istemez okudum. Baktım ki mektup dayımın oğlu İrfan'dan gelmiş. Mektupta "Ben seni mutlaka alacağım, annem duyarsa bizi öldürür" diyor. Çocuğu da çok severim. Hemen onun yanına gittim ve kızımı sevip sevmediğini sordum. O da sevdiğini söyledi. Yalnız İrfan sosyalizm kitapları okuyordu. Ona "Kızımı alacaksan benim seni yetiştirmem gerek, kabul mü?" dedim. Kabul etti.


Bu dayatma değil mi şimdi? Hayır. Sosyalizmi de öğrensin ama dinini de öğrensin. Benim kızımı alacaksa, dinsiz olamaz.


Sosyalist kitaplar okuyor diye İrfan Bey dinsiz mi oluyor? Dinsizliğe doğru gidiyordu ve kendisi bana söz verdiği gibi hem dinimizi öğrendi hem de sosyalizmi.


Ya oğlunuz? O da evli. O da teyzemin kızıyla severek, isteyerek evlendi.


Çocuklarınız okudu mu? Kızım okumadı. İlkokula gitti ama ortaokulda bıraktı. Ben, kızım ve gelinim, üçümüz aynı anda imtihanlara girdik. Ben geçtim, onlar geçemedi, ne yapayım? Zorla bu iş olmuyor. Oğlum da okumadı.


Kaç yaşındalar? Kızım 39, oğlum 38 yaşında. Ben ise 55...


- Çocuklarınız Recep Bey'den değil mi?
Hayır, ilk eşimden... Öyle mi, kaç yaşında evlendiniz?
Benim kızımla aramda 15 yaş var. Babam evden gittiği dönemde, yani 14 yaşında beni evlendirmişti. Sonra kendi isteğimle de boşandım. Babamın benim hayatımdaki yanlışlarından biri de budur. Sürekli olarak "Kızın başı bağlı olsun" derdi.





Dul olmanız, çocuğunuzun olması, ikinci eşiniz için sorun teşkil etmedi mi? Kendi dünyasında sorun yaşamış olabilir, ama bana hiç hissettirmedi. Çünkü bana hálá çok aşık...


Siz aşık mısınız? Beni kızdırdığı zaman değilim, kızdırmadığı zaman aşığım...


Aşkı nasıl tarif edersiniz? Biz eşimle 1980 yılında evlendik. 1994 yılına kadar kocama kara sevdayla aşıktım. Sonra kalbimi çok kırdı. O gün, o derin aşkım bitti. Zaman zaman tazeleniyor ama beni teğet geçiyor.


Recep Bey ne yaptı da kırdı kalbinizi, sizi aldattı mı, çapkınlık mı yaptı? Hayır, böyle bir şey yok. Benim kocam çok namuslu bir erkektir.


Çapkınlar namussuz mu? İslam'a göre çapkın erkek namussuzdur. Bir kadını çok beğenebilir, iç dünyasında ilgi duyabilir ama namuslu erkek kafasını çevirir gider. Aynı şey kadınlar için de geçerli.


Romantik misiniz? Her zeki insan romantiktir. Bunlar özel şeylerdir, anlatamam. Ama eşim romantiktir. Zaman zaman bana güzel jestler yapar. Mesela beni gezdirmeyi çok sever. Beraber ava çıkarız. Hayaller kurarız. Mesela son olarak Erciyes Dağı'na çıktık. Teleferiğe bindik, dolaştık, çok mutlu oldum. Sandala binip gezmeyi severiz. Bu anlamda eşim sürpriz yapar bana.


KADIN İSTERSE ERKEĞİNE TEKLİF EDEBİLİR İstanbul'da en çok nereyi seversiniz?

Boğaz'ı... Nişantaşı'nı, Beyoğlu'nu da severim. Her yeri gezer, fotoğraf çekerim. Fotoğraf eğitimi aldım. Sergi açmak istiyorum. Modayı takip ediyor musunuz?
Modayı asla takip etmem. Kendime yakışanı moda yaparım. Kendi modellerimi, kendim çıkarırım.





Bazı hanımlar saçına topuz yapıyor, üste türban takıyor. Kocaman bir kafa oluyor. Bu görüntüyü beğeniyor musunuz? Güzel olanı beğeniyorum.


Türban takıp makyaj yapana, altına blue jean giyene kızıyor musunuz peki? Bu çok kötü bir şey. Bu tam tesettür değildir. Aşağılamıyorum da ama dese ki "İslam bu", çok kızarım, izin vermem buna.


İslam'ı kendine göre modernize edemez misiniz? İslam'ın sınırları içerisinde edebilirsiniz.


Sizin hayatınızda bakım var mı, türbanlı, çarşaflı kadın bakım yapar mı? Dindar kadınların bilinçlileri kendilerine çok güzel bakarlar. Kuaföre giderler, cilt bakımı yaptırırlar, saçlarını boyatırlar. En güzel dekolte kıyafetleri alırlar. Dışarıda kapatırlar, ama evinin içinde dekoltesini giyerler. Onların özel ve tüzel dünyaları farklıdır.


Özel dünyanızı biraz anlatır mısınız? - Bilinçli kadınlarımız sahnede gördüğünüz sanatçılardan güzel giyinirler. Eşlerinin karşısına harikulade şekilde çıkarlar. Ama bilinçsizler bakımı haram zanneder.


Bilinçli dindar dediğiniz hanımlar, seksi iç çamaşırları giyer mi? - Alır ve giyer. Günah bir şey değil ki...


Çarşaflıların, içlerine en seksi iç çamaşırları giydikleri yolunda bir efsane vardır. Gerçekten giyerler mi? - Giyinsin, ne var? Çarşafın altına giyilmez bir defa. Çarşafın altında elbisesi, uzun pantolonu vardır. Kocasıyla baş başayken şort giysin, kime ne? Niye yadırganır ki? Bu kadın sokakta örtülü diye, yatakta da örtülü olacak hali yok ya!


Sizlerde kadın, erkeğine sevişmeyi teklif edebilir mi, özel hayatlarında bu rahatlığı var mıdır, yoksa yasak mıdır? - İslam'ın bu konuda çok güzel bir tanımı vardır. İslam yatak odasını karı-kocaya bırakmıştır. Allah araya perde çeker, kendi bile görmez. Kadın istekli olduğu zaman tabii ki erkeğine teklif edebilir. Bunun hiçbir sakıncası yok. Ama hurafe kitabında kadına bunu da yasak gösterirler.

Yazdığım sit-com'da Tolga Çevik'in oynamasını isterdim

Bir sit-com yazdığınızı duydum. Doğru mu? - Evet. Çok komik, neşeli bir senaryo hazırlıyorum. İçinde İslami öğeler de olacak.


Kimi oynatmak istersiniz bu sit-com'da? - Komedi Dükkanı'nındaki Tolga Çevik'i oynatmayı çok isterim, ama buna bütçem yetmez.

Sinan Çetin'den yönetmenlik dersi alıyorum

Sinemaya gider misiniz? - Çok nadir. İslami açıdan izlemem gereken bir film varsa giderim. En son Viyana'da üç boyutlu bir film izledim, Allah bana o fırsatı versin de üç boyutlu bir film yapayım. Bu arada ben yönetmenliğe de merak sardım. Ders alıyorum.


Öyle mi, nerede alıyorsunuz? - Sinan Çetin'den, Plato Film'den...


Kaç aydır alıyorsunuz? - Epey oldu. Kimselere görünmeden gidiyorum işte.


Dersler nasıl gidiyor? - Güzel, Sinan Bey müthiş biri. İyi, beğendiğim biri. Dersler de iyi gidiyor.

Sema Denker, Hürriyet

kardeşim dünyanın tersine döndüğü falan yok!
siz böyle insanları gözünüzde büyüttüğünüz için hemen yanlışlarını görünce eyvah dünya tersine döndü yandık bittik diyorsunuz..

halbuki ben Emine Şenlikoğluyu gözümde büyütmedim hiç bir zaman hatta insanları bilhassa arkadaşlarımı bu kadını bu kadar gözlerinde büyüttükleri için eleştirmişimdir..

yani biz millet olarak biri bir kaç iyi kitap yazdı veya iyi sesi var veya iyi konuşuyor diye böyle büyütürsek sonra çok daha hayal kırıklıgına ugrarız..

Emine Şenlikoğlu sonuçta altı üstü bir romancı yazardır.yani öyle aman aman biri değil ne bir tefsir uzmanı ne bir akaid nede bir fıkıh uzmanıdır..
bu kadar büyütmeye ne gerek var!

bu yaptıgı yorum eski bir yorum bu röportajı aylar evvel yine okumuştum bazı yerlerde açıkçası evliliği hakkındaki sorulara verdiği cevaplar hiç hoş cevaplar değil kocasını küçümseyici cevaplar kendini agırdan satan cevaplar falan filan diğer verdiği cevaplara gelince kendi dünyasını anlatmış aslında burda bir mesaj var sizlere efendiler görün diyor aslında ben çarşaflı marşaflıyım ama çok sosyalım aynı zamanda film bile çekebilirim diyor!!

yani bir hayranlık ugruna bu tür insanların her şeylerini örnek almayın lütfen tamam olumlu yönleri varsa alın ama olumsuz yönlerinide elinizin tersiyle osmanlı tokatını çekin bee kardeşim..

vesselam...
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
Nevin_1982;851520 [B' Alıntı:
Dul olmanız, çocuğunuzun olması, ikinci eşiniz için sorun teşkil etmedi mi? Kendi dünyasında sorun yaşamış olabilir, ama bana hiç hissettirmedi. Çünkü bana hálá çok aşık...[/B]

bulmuşsun tabi saf bir müslüman koca keyfin yerinde rahar rahat aşık diyorsun!


Siz aşık mısınız? Beni kızdırdığı zaman değilim, kızdırmadığı zaman aşığım...

cevaba bakarmısınız lütfen böyle bir cevap dalga geçmektir resmen birde genç kızlar bu kadını örnek alıyorlarmış!




Bazı hanımlar saçına topuz yapıyor, üste türban takıyor. Kocaman bir kafa oluyor. Bu görüntüyü beğeniyor musunuz? Güzel olanı beğeniyorum.

şimdi bizim kızlar bu kadının dediğine mi bakacak yoksa peygamberimizin hadisine mi?
"başlarını deve hörgücü gibi baglayanlar cennetin kokusunu bile duyamazlar"
güzel olanı begeniyormuş!




Bir sit-com yazdığınızı duydum. Doğru mu? - Evet. Çok komik, neşeli bir senaryo hazırlıyorum. İçinde İslami öğeler de olacak.
tabi roman kısmı bitti ya artık tv tarafına geçemeniz lazım artık alıştınız göz önünde olmaya eve kapalı oturmak hiç sizin gibilere yakışırmı nede olsa sizi örnek alacak genç kızlar buyrun buyrun!!


Kimi oynatmak istersiniz bu sit-com'da? - Komedi Dükkanı'nındaki Tolga Çevik'i oynatmayı çok isterim, ama buna bütçem yetmez.
merak etmeyin yahu dert ettiğiniz şeye bakın bütçem yetmiyormuş cemaatler çoktur size yardım ederler veya islami burjuva kesimi ne güne duruyor hele tekbir giyim bu aralar eşarp yetiştiremiyor oraya başvurun bence!


Dersler nasıl gidiyor? - Güzel, Sinan Bey müthiş biri. İyi, beğendiğim biri. Dersler de iyi gidiyor.

kendisine haram olan bir adamdan ders al sonrada kalk bu adam müthiş biri de neyse artık gerisini sizlere bırakıyorum!

vesselam...
 

dinci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2006
Mesajlar
2,686
Tepki puanı
1
Puanları
0
pes pes ya neler oluyor bukadarmı bukadar basitmi herşey

yok yok ben bu röpörtaja inanmıyorum :a13:
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
pes pes ya neler oluyor bukadarmı bukadar basitmi herşey

yok yok ben bu röpörtaja inanmıyorum :a13:

RABBİM HİDAYET VERSİN.BİDE ALTTAKİ ELEŞTİRİ OKU İSTERSEN KARDEŞİM

bir emine şenlikoğlu eleştirisi

9/6/2008 ·

Tam da "bu Ergenekon Operasyonu da resmen arapsaçına döndü haa..." derken, sağdan soldan her cibilliyetten adamın kulağından tutulup sorguya çekildiği şu günlerde... Adı üstünde envai çeşit Türk'ü çok da rahatlıkla içinde barındıracak demir duvarlı şu eski dağımız Ergenekon'u ne yapsak da aşsak, nasıl etsek de eritip dışına bir yol bulsak diye düşünürken... Dişi kurt Asena gibi ufkumuza tulu etti: Emine Şenlikoğlu!
Komplekssiz, zeki, sadece kendisi olan, meraklı, cesur, aklına geldiği gibi çat çut konuşur haliyle gündemi silip süpürmeyi başardı yine... Ergenekon'u tutup çöpe atıverdi ettiği birkaç kelam üzerinden... Onu 1986 yılından beri takip ediyorum. Hapishaneye düşmüş bir fikir suçlusu iken ne ise, bugün de o! Yani ki; dünyanın hiçbir duvarı onu yeterince susturup cezalandıramaz. İçeri düştüğünde de aykırı düşünceleri vardı, dışarıdayken de hep ve her zaman aykırı... Gazetelerdeki resmine bakıyorum: Tüm duvarları kitaplarla çevrili salonunda geniş bir koltuğun üzerine oturmuş. Sırtı, hemen her satırını bilmem kaç kere okuduğu büyük kitapların, büyük düşünürlerin, bilginlerin kitaplarına dayalı. Ama yine biliyorum ki sırtını dayadığı o güçlü ve mukaddes literatüre de tam olarak teslim olmuş değil. Son zamanlarda çok sevdiğini söylediği İmam-ı Azam'la bile uyuşamadığı konular olduğunu adım gibi biliyorum. Fotoğrafta sırtını dayadığı kütüphanede yer alan tefsir, hadis, fıkıh âlimlerinin en büyük talihi öyle zannederim ki; Emine Şenlikoğlu ile aynı devirde yaşamamış olmaları... Yaşasalardı, "ama hocam..."diyerek parmak kaldırıp sözlerine itiraz edecek bu mütecessis kadınla kolay kolay baş edemezlerdi... Onu; Allah'tan başka kimse ikna edemez, kimse susturamaz. Yoksa itiraz edip soru soramayacağı bir tek kul yoktur!

Yüzü her zamanki gibi çok güzel, biraz Türkan Şoray biraz Şule Yüksel, "güzel kadın" dendiğinde kalbim bu üç kadının posterini asar duvarlarıma, yine öyle, nas ve felak üzerine olsun, kem nazarlara uğramasın... Bu sefer krem renkli harika bir kostüm giyinmiş Emine Sultan... Kimse boşa Çarşamba'daki elbise dükkanlarında veya Nişantaş'ındaki modaevlerinde aramasın, modelini bizzat kendisinin çizmiş olduğunu, diktirdiği terziye verdiği talimat üstüne talimatlarla ona ecel terleri döktürdüğünü de hayal edebiliyorum. Fatih Altaylı'ya çıktığı lacivert kostümünden daha güzel bu fildişi kaftan... Tam bir Şenlikoğlu klasiği derken fotoğraftaki küçük ayrıntı gözüme çarpıyor: Ah! Kaplan desenli terlikler... İşte buraya bir mim koyuyorum. Şair Karakoç her ne kadar bir kadın için illa elleri ve elleri yine elleri diyorsa da, bu bir erkek aldanışıdır, zira biz kadınlar için hemcinslerimizin elleri değil illa da ayakkabı ve terlikleridir mühim olan... Ruh haline dair küçük sırlar, iç durumlara dair kaçamak ipuçları, madde değil de mana, gösterilen değil de saklanan tüm derin ayrıntılar, bizim ayaklarımızın altında gizlidir. Gizlediklerimizin, içimizin, ele vermediklerimizin üstüne basarak yükseliriz biz kadınlar...
Laiklik diyor, Atatürk diyor, Sinan Çetin, Hülya Avşar, Tarkan diyor, İran'dan, kadın haklarından, yatak odalarından, iç çamaşırlardan dekolteden geçip, çiftetelliyle devam ediyor konuşmaları, pata küte, kimseye aldırmadan, kimseyi takmadan... Bıçkın bir Türk filmi karakteri gibi, yüzü Türkan Hanım'ı andırsa da daha çok erkek Fato (Girik) rollerinin benzeri bir uslupla ya da Avrupa Yakası'nın Şahikası'nın meşhur repliğini hatırlatan bir edayla estiriyor rüzgarını: "Kızıımmm, ben var ya benn, sizi..." deyip hakikaten savuruyor hepimizi...

Tüm projeler dağılıyor o konuşurken, tüm komplo teorileri, sosyolojiler, argeler, istatistikler, ince eleyip sık dokunmuş liderlik hesapları, entelektüel aforizmalar, aydın öksürükleri, oy avcılıkları, sonradan görmeliğin kokuşmuş kaymağını yemekte olanların ağız şapırtıları, aman efendim yaman efendim yağcılıkları, yatak vaizelerinin kibirli ahkâmları ile kadın koleksiyoncularının latif anıları, futbol ve Ergenekon, bir anda paaaaaat küüüüüüt diye ortadan ikiye ayrılıp kendini yerlerde buluveriyor... Reyting mi diyordunuz, duyamadım? Al sana reyting! O böyle içinden geldiği gibi konuşurken oluyor tüm bu yere geçmeceler... Bir kitap yazıyor bestseller listeleri allak bullak, Orhan Pamuk da kim? Bir çift söz ediyor tüm talk-showcular anında tıpp... deyip çene bağlıyor, Cem Yılmaz da ne?

Oysa onun da bir Ergenekon'u var kendince; laiklerin yüreğine indirdiği kadar, tarikatların, diyanetin, şeyh efendilerin de yüreğine, aynı anda ve belki de daha fazla indiriyor. Misal benim de yüreğime iniyor; estetik operasyon yaptırmaya evet diyor da sıra botoksa gelince; "gerizekalıca bir iş" deyip atıveriyor, demek bugünlerde bir zekâ testi yaptırtıp öyle karar vermeliyim yüzüme yılan zehri zerkedip etmemeye diyorum, alıyorum dersimi...
Herkes onun kendisiyle barışık bu cesur haline hayret ediyor. Oysa ben içimden içimden nedense mutsuz olduğunu düşünüyorum. Herkesten sakladığı şaşırtıcı derecede kırılgan ve kadınsı bir iç yüzü olduğunu... Çevresindeki o kalabalık hayran kitlesinin içinde aslında yapayalnız olduğunu düşünüyorum... Hiç Aferin almayarak geçen bir çocukluktan sonra, cemaati tarafından verilmiş baştan aşağı Yıldızlı Pekiyi karnesinin ona bir türlü yetmediğini... Giyindiği kaplan benekli terliklerin onu hep iki saçı örgülü haylaz bir kız çocuğu gibi tuttuğunu... Ayağı maazallah bir gün bir yerlere takılıp da düşecek olsa, üzerindeki heybetli çarşafının grapon kâğıdından yapılma bir müsamere giysisi gibi anında üstünden sıyrılacağını, altından uzun yıllar saklanmış ve özenle susturulmuş şuh bir Karmen'in çıkacağını hayal ediyorum... Biliyorum ayıp ediyorum.
Gerçek Hayat küsüp kıskanmasın, benim için dünyanın en güzel logosunun sahibidir Emine Şenlikoğlu: "Kadınların kaleminden, kadın-erkek herkese" diye yazardı Mektup Dergisi'nin üzerinde... Şimdi ben de eski patronuma bir çağrıda bulunuyorum: "Logona geri dön Sultan, bırak bu Sinan Çetin işlerini. No Pasaran!"
sibel eraslan;28 mart gercekhayat
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
selamun aleykum fani dünya kardeşim.Ben röportajı daha dün okudum ve çok üzüldüm.onu hep dindar biri olarak biliyordum.Birçok insan var onu örnek alıyor.Bilerek yada bilmeyerek kötü bir çığır açmış oldu bence.Son zamanlarda bir çözülme var dindar kesimde.daha doğrusu dindar olarak bildiğimiz bir kesimde.Sanki rabbim iyiyle,kötüyü ayırıyor daha doğrusu bizlerin arzına sunuyor gibi.Yani bak bu insan şöyle şöyle yapıyor,diyor..Bunlarıda bil ondan sonrası bize kalmış zaten.Ben öyle algılıyorum artık bu durumları..Orta yolu tutan bir insan olmak asla ve kat'a olmak istemem.Bende islamı tam anlamıyla yaşayamıyorum.Lakin yaptığı hiçte doğru değil.Çelişiyor kendisiyle.Selametle kardeşim
 

dinci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2006
Mesajlar
2,686
Tepki puanı
1
Puanları
0
RABBİM HİDAYET VERSİN.BİDE ALTTAKİ ELEŞTİRİ OKU İSTERSEN KARDEŞİM

bir emine şenlikoğlu eleştirisi

9/6/2008 ·

Tam da "bu Ergenekon Operasyonu da resmen arapsaçına döndü haa..." derken, sağdan soldan her cibilliyetten adamın kulağından tutulup sorguya çekildiği şu günlerde... Adı üstünde envai çeşit Türk'ü çok da rahatlıkla içinde barındıracak demir duvarlı şu eski dağımız Ergenekon'u ne yapsak da aşsak, nasıl etsek de eritip dışına bir yol bulsak diye düşünürken... Dişi kurt Asena gibi ufkumuza tulu etti: Emine Şenlikoğlu!
Komplekssiz, zeki, sadece kendisi olan, meraklı, cesur, aklına geldiği gibi çat çut konuşur haliyle gündemi silip süpürmeyi başardı yine... Ergenekon'u tutup çöpe atıverdi ettiği birkaç kelam üzerinden... Onu 1986 yılından beri takip ediyorum. Hapishaneye düşmüş bir fikir suçlusu iken ne ise, bugün de o! Yani ki; dünyanın hiçbir duvarı onu yeterince susturup cezalandıramaz. İçeri düştüğünde de aykırı düşünceleri vardı, dışarıdayken de hep ve her zaman aykırı... Gazetelerdeki resmine bakıyorum: Tüm duvarları kitaplarla çevrili salonunda geniş bir koltuğun üzerine oturmuş. Sırtı, hemen her satırını bilmem kaç kere okuduğu büyük kitapların, büyük düşünürlerin, bilginlerin kitaplarına dayalı. Ama yine biliyorum ki sırtını dayadığı o güçlü ve mukaddes literatüre de tam olarak teslim olmuş değil. Son zamanlarda çok sevdiğini söylediği İmam-ı Azam'la bile uyuşamadığı konular olduğunu adım gibi biliyorum. Fotoğrafta sırtını dayadığı kütüphanede yer alan tefsir, hadis, fıkıh âlimlerinin en büyük talihi öyle zannederim ki; Emine Şenlikoğlu ile aynı devirde yaşamamış olmaları... Yaşasalardı, "ama hocam..."diyerek parmak kaldırıp sözlerine itiraz edecek bu mütecessis kadınla kolay kolay baş edemezlerdi... Onu; Allah'tan başka kimse ikna edemez, kimse susturamaz. Yoksa itiraz edip soru soramayacağı bir tek kul yoktur!

Yüzü her zamanki gibi çok güzel, biraz Türkan Şoray biraz Şule Yüksel, "güzel kadın" dendiğinde kalbim bu üç kadının posterini asar duvarlarıma, yine öyle, nas ve felak üzerine olsun, kem nazarlara uğramasın... Bu sefer krem renkli harika bir kostüm giyinmiş Emine Sultan... Kimse boşa Çarşamba'daki elbise dükkanlarında veya Nişantaş'ındaki modaevlerinde aramasın, modelini bizzat kendisinin çizmiş olduğunu, diktirdiği terziye verdiği talimat üstüne talimatlarla ona ecel terleri döktürdüğünü de hayal edebiliyorum. Fatih Altaylı'ya çıktığı lacivert kostümünden daha güzel bu fildişi kaftan... Tam bir Şenlikoğlu klasiği derken fotoğraftaki küçük ayrıntı gözüme çarpıyor: Ah! Kaplan desenli terlikler... İşte buraya bir mim koyuyorum. Şair Karakoç her ne kadar bir kadın için illa elleri ve elleri yine elleri diyorsa da, bu bir erkek aldanışıdır, zira biz kadınlar için hemcinslerimizin elleri değil illa da ayakkabı ve terlikleridir mühim olan... Ruh haline dair küçük sırlar, iç durumlara dair kaçamak ipuçları, madde değil de mana, gösterilen değil de saklanan tüm derin ayrıntılar, bizim ayaklarımızın altında gizlidir. Gizlediklerimizin, içimizin, ele vermediklerimizin üstüne basarak yükseliriz biz kadınlar...
Laiklik diyor, Atatürk diyor, Sinan Çetin, Hülya Avşar, Tarkan diyor, İran'dan, kadın haklarından, yatak odalarından, iç çamaşırlardan dekolteden geçip, çiftetelliyle devam ediyor konuşmaları, pata küte, kimseye aldırmadan, kimseyi takmadan... Bıçkın bir Türk filmi karakteri gibi, yüzü Türkan Hanım'ı andırsa da daha çok erkek Fato (Girik) rollerinin benzeri bir uslupla ya da Avrupa Yakası'nın Şahikası'nın meşhur repliğini hatırlatan bir edayla estiriyor rüzgarını: "Kızıımmm, ben var ya benn, sizi..." deyip hakikaten savuruyor hepimizi...

Tüm projeler dağılıyor o konuşurken, tüm komplo teorileri, sosyolojiler, argeler, istatistikler, ince eleyip sık dokunmuş liderlik hesapları, entelektüel aforizmalar, aydın öksürükleri, oy avcılıkları, sonradan görmeliğin kokuşmuş kaymağını yemekte olanların ağız şapırtıları, aman efendim yaman efendim yağcılıkları, yatak vaizelerinin kibirli ahkâmları ile kadın koleksiyoncularının latif anıları, futbol ve Ergenekon, bir anda paaaaaat küüüüüüt diye ortadan ikiye ayrılıp kendini yerlerde buluveriyor... Reyting mi diyordunuz, duyamadım? Al sana reyting! O böyle içinden geldiği gibi konuşurken oluyor tüm bu yere geçmeceler... Bir kitap yazıyor bestseller listeleri allak bullak, Orhan Pamuk da kim? Bir çift söz ediyor tüm talk-showcular anında tıpp... deyip çene bağlıyor, Cem Yılmaz da ne?

Oysa onun da bir Ergenekon'u var kendince; laiklerin yüreğine indirdiği kadar, tarikatların, diyanetin, şeyh efendilerin de yüreğine, aynı anda ve belki de daha fazla indiriyor. Misal benim de yüreğime iniyor; estetik operasyon yaptırmaya evet diyor da sıra botoksa gelince; "gerizekalıca bir iş" deyip atıveriyor, demek bugünlerde bir zekâ testi yaptırtıp öyle karar vermeliyim yüzüme yılan zehri zerkedip etmemeye diyorum, alıyorum dersimi...
Herkes onun kendisiyle barışık bu cesur haline hayret ediyor. Oysa ben içimden içimden nedense mutsuz olduğunu düşünüyorum. Herkesten sakladığı şaşırtıcı derecede kırılgan ve kadınsı bir iç yüzü olduğunu... Çevresindeki o kalabalık hayran kitlesinin içinde aslında yapayalnız olduğunu düşünüyorum... Hiç Aferin almayarak geçen bir çocukluktan sonra, cemaati tarafından verilmiş baştan aşağı Yıldızlı Pekiyi karnesinin ona bir türlü yetmediğini... Giyindiği kaplan benekli terliklerin onu hep iki saçı örgülü haylaz bir kız çocuğu gibi tuttuğunu... Ayağı maazallah bir gün bir yerlere takılıp da düşecek olsa, üzerindeki heybetli çarşafının grapon kâğıdından yapılma bir müsamere giysisi gibi anında üstünden sıyrılacağını, altından uzun yıllar saklanmış ve özenle susturulmuş şuh bir Karmen'in çıkacağını hayal ediyorum... Biliyorum ayıp ediyorum.
Gerçek Hayat küsüp kıskanmasın, benim için dünyanın en güzel logosunun sahibidir Emine Şenlikoğlu: "Kadınların kaleminden, kadın-erkek herkese" diye yazardı Mektup Dergisi'nin üzerinde... Şimdi ben de eski patronuma bir çağrıda bulunuyorum: "Logona geri dön Sultan, bırak bu Sinan Çetin işlerini. No Pasaran!"

sibel eraslan;28 mart gercekhayat


inanmıyorum ya bana medyanın bir oyunu gibigeliyor yada bunca yıl kandırıldık
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
bilemiyorum kardeşim.İnsan kime inanacağını şaşırıyor.Diğer yazılanları boşverelim diyelim abartılmıştıl diyelim,Sinan çetinden ders alıyırmuş bu ne kadar doğru dinimizce...
 

#fani_dünya#

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2008
Mesajlar
419
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
35
selamun aleykum fani dünya kardeşim.Ben röportajı daha dün okudum ve çok üzüldüm.onu hep dindar biri olarak biliyordum.Birçok insan var onu örnek alıyor.Bilerek yada bilmeyerek kötü bir çığır açmış oldu bence.Son zamanlarda bir çözülme var dindar kesimde.daha doğrusu dindar olarak bildiğimiz bir kesimde.Sanki rabbim iyiyle,kötüyü ayırıyor daha doğrusu bizlerin arzına sunuyor gibi.Yani bak bu insan şöyle şöyle yapıyor,diyor..Bunlarıda bil ondan sonrası bize kalmış zaten.Ben öyle algılıyorum artık bu durumları..Orta yolu tutan bir insan olmak asla ve kat'a olmak istemem.Bende islamı tam anlamıyla yaşayamıyorum.Lakin yaptığı hiçte doğru değil.Çelişiyor kendisiyle.Selametle kardeşim

kardeşim ben zaten gerekeni söyledim sizlere..

boşuna gözünüzde büyütmeyin bu camiadan insanları..
dindar bu kadın diyorsunuz ama dindar bir kadın gidip elin namahrem erkeğinden film dersi alırmı? yada hadisle tezat olan fikirler söylermi? veya kocasıyla dalga geçer gibi konuşurmu?

yani söylemek istediğim bu kadar çok kimseye hayranlık duymayalım biz millet olarak hep birilerini kahraman ilan eder hayranlıkla agzımız açık izler dururuz..

ama böyle olmamalı unutmayalım ki biz kendimiz de dahil hiçbir insan dört dörtlük değildir hepimizin olumlu olumsuz tarafları muhakkak ki vardır.lakin bizler normal bir vatandaş ve müslüman olarak kendimizi lider ilan etmiyoruz kendimizi ön plana atmıyoruz biliyoruz ki böyle yaparsak yarın öbürgün bir yanlışımız ortaya çıktıgında halk hayal kırıklıgına ugrayacak ve halkın gözünde uyandırdıgımız o dindarlık profilimiz paramparça olacak..

ama Emine Şenlikoğlu tarzındakiler kibirle,gururla hareket ettiklerinden bugün bu noktadalar.neyse..

rabbim bizleri şaşırtmasın ne diyelim..

İnşALLAh sizede derdimi anlatabilmişimdir...

vesselam..
 

eY sEvGiLi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Kas 2008
Mesajlar
240
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
konunun içinde hürriyet gazetesi varsa ben o konudan şüphe ederim cümlelerin çarpıtılması an meselesi...o yüzden yorum yapmıyorum ki eger gercekse hakkattende gözümüzde büyütmüşüz:)
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
konunun içinde hürriyet gazetesi varsa ben o konudan şüphe ederim cümlelerin çarpıtılması an meselesi...o yüzden yorum yapmıyorum ki eger gercekse hakkattende gözümüzde büyütmüşüz:)

selamun aleykum bide gerçek hayat dergisinin yorumunu oku:a40:


9/6/2008 ·


Tam da "bu Ergenekon Operasyonu da resmen arapsaçına döndü haa..." derken, sağdan soldan her cibilliyetten adamın kulağından tutulup sorguya çekildiği şu günlerde... Adı üstünde envai çeşit Türk'ü çok da rahatlıkla içinde barındıracak demir duvarlı şu eski dağımız Ergenekon'u ne yapsak da aşsak, nasıl etsek de eritip dışına bir yol bulsak diye düşünürken... Dişi kurt Asena gibi ufkumuza tulu etti: Emine Şenlikoğlu!
Komplekssiz, zeki, sadece kendisi olan, meraklı, cesur, aklına geldiği gibi çat çut konuşur haliyle gündemi silip süpürmeyi başardı yine... Ergenekon'u tutup çöpe atıverdi ettiği birkaç kelam üzerinden... Onu 1986 yılından beri takip ediyorum. Hapishaneye düşmüş bir fikir suçlusu iken ne ise, bugün de o! Yani ki; dünyanın hiçbir duvarı onu yeterince susturup cezalandıramaz. İçeri düştüğünde de aykırı düşünceleri vardı, dışarıdayken de hep ve her zaman aykırı... Gazetelerdeki resmine bakıyorum: Tüm duvarları kitaplarla çevrili salonunda geniş bir koltuğun üzerine oturmuş. Sırtı, hemen her satırını bilmem kaç kere okuduğu büyük kitapların, büyük düşünürlerin, bilginlerin kitaplarına dayalı. Ama yine biliyorum ki sırtını dayadığı o güçlü ve mukaddes literatüre de tam olarak teslim olmuş değil. Son zamanlarda çok sevdiğini söylediği İmam-ı Azam'la bile uyuşamadığı konular olduğunu adım gibi biliyorum. Fotoğrafta sırtını dayadığı kütüphanede yer alan tefsir, hadis, fıkıh âlimlerinin en büyük talihi öyle zannederim ki; Emine Şenlikoğlu ile aynı devirde yaşamamış olmaları... Yaşasalardı, "ama hocam..."diyerek parmak kaldırıp sözlerine itiraz edecek bu mütecessis kadınla kolay kolay baş edemezlerdi... Onu; Allah'tan başka kimse ikna edemez, kimse susturamaz. Yoksa itiraz edip soru soramayacağı bir tek kul yoktur!

Yüzü her zamanki gibi çok güzel, biraz Türkan Şoray biraz Şule Yüksel, "güzel kadın" dendiğinde kalbim bu üç kadının posterini asar duvarlarıma, yine öyle, nas ve felak üzerine olsun, kem nazarlara uğramasın... Bu sefer krem renkli harika bir kostüm giyinmiş Emine Sultan... Kimse boşa Çarşamba'daki elbise dükkanlarında veya Nişantaş'ındaki modaevlerinde aramasın, modelini bizzat kendisinin çizmiş olduğunu, diktirdiği terziye verdiği talimat üstüne talimatlarla ona ecel terleri döktürdüğünü de hayal edebiliyorum. Fatih Altaylı'ya çıktığı lacivert kostümünden daha güzel bu fildişi kaftan... Tam bir Şenlikoğlu klasiği derken fotoğraftaki küçük ayrıntı gözüme çarpıyor: Ah! Kaplan desenli terlikler... İşte buraya bir mim koyuyorum. Şair Karakoç her ne kadar bir kadın için illa elleri ve elleri yine elleri diyorsa da, bu bir erkek aldanışıdır, zira biz kadınlar için hemcinslerimizin elleri değil illa da ayakkabı ve terlikleridir mühim olan... Ruh haline dair küçük sırlar, iç durumlara dair kaçamak ipuçları, madde değil de mana, gösterilen değil de saklanan tüm derin ayrıntılar, bizim ayaklarımızın altında gizlidir. Gizlediklerimizin, içimizin, ele vermediklerimizin üstüne basarak yükseliriz biz kadınlar...
Laiklik diyor, Atatürk diyor, Sinan Çetin, Hülya Avşar, Tarkan diyor, İran'dan, kadın haklarından, yatak odalarından, iç çamaşırlardan dekolteden geçip, çiftetelliyle devam ediyor konuşmaları, pata küte, kimseye aldırmadan, kimseyi takmadan... Bıçkın bir Türk filmi karakteri gibi, yüzü Türkan Hanım'ı andırsa da daha çok erkek Fato (Girik) rollerinin benzeri bir uslupla ya da Avrupa Yakası'nın Şahikası'nın meşhur repliğini hatırlatan bir edayla estiriyor rüzgarını: "Kızıımmm, ben var ya benn, sizi..." deyip hakikaten savuruyor hepimizi...

Tüm projeler dağılıyor o konuşurken, tüm komplo teorileri, sosyolojiler, argeler, istatistikler, ince eleyip sık dokunmuş liderlik hesapları, entelektüel aforizmalar, aydın öksürükleri, oy avcılıkları, sonradan görmeliğin kokuşmuş kaymağını yemekte olanların ağız şapırtıları, aman efendim yaman efendim yağcılıkları, yatak vaizelerinin kibirli ahkâmları ile kadın koleksiyoncularının latif anıları, futbol ve Ergenekon, bir anda paaaaaat küüüüüüt diye ortadan ikiye ayrılıp kendini yerlerde buluveriyor... Reyting mi diyordunuz, duyamadım? Al sana reyting! O böyle içinden geldiği gibi konuşurken oluyor tüm bu yere geçmeceler... Bir kitap yazıyor bestseller listeleri allak bullak, Orhan Pamuk da kim? Bir çift söz ediyor tüm talk-showcular anında tıpp... deyip çene bağlıyor, Cem Yılmaz da ne?

Oysa onun da bir Ergenekon'u var kendince; laiklerin yüreğine indirdiği kadar, tarikatların, diyanetin, şeyh efendilerin de yüreğine, aynı anda ve belki de daha fazla indiriyor. Misal benim de yüreğime iniyor; estetik operasyon yaptırmaya evet diyor da sıra botoksa gelince; "gerizekalıca bir iş" deyip atıveriyor, demek bugünlerde bir zekâ testi yaptırtıp öyle karar vermeliyim yüzüme yılan zehri zerkedip etmemeye diyorum, alıyorum dersimi...
Herkes onun kendisiyle barışık bu cesur haline hayret ediyor. Oysa ben içimden içimden nedense mutsuz olduğunu düşünüyorum. Herkesten sakladığı şaşırtıcı derecede kırılgan ve kadınsı bir iç yüzü olduğunu... Çevresindeki o kalabalık hayran kitlesinin içinde aslında yapayalnız olduğunu düşünüyorum... Hiç Aferin almayarak geçen bir çocukluktan sonra, cemaati tarafından verilmiş baştan aşağı Yıldızlı Pekiyi karnesinin ona bir türlü yetmediğini... Giyindiği kaplan benekli terliklerin onu hep iki saçı örgülü haylaz bir kız çocuğu gibi tuttuğunu... Ayağı maazallah bir gün bir yerlere takılıp da düşecek olsa, üzerindeki heybetli çarşafının grapon kâğıdından yapılma bir müsamere giysisi gibi anında üstünden sıyrılacağını, altından uzun yıllar saklanmış ve özenle susturulmuş şuh bir Karmen'in çıkacağını hayal ediyorum... Biliyorum ayıp ediyorum.
Gerçek Hayat küsüp kıskanmasın, benim için dünyanın en güzel logosunun sahibidir Emine Şenlikoğlu: "Kadınların kaleminden, kadın-erkek herkese" diye yazardı Mektup Dergisi'nin üzerinde... Şimdi ben de eski patronuma bir çağrıda bulunuyorum: "Logona geri dön Sultan, bırak bu Sinan Çetin işlerini. No Pasaran!"
sibel eraslan;28 mart gercekhayat
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
bişey değil amineciğim.Bu haberi yayınlarken inan çok üzüldüm:(din adına genç kızlarımız adına.Eminim birçok genç kızımız onu örnek alıyordur.bukadar çileden sonra sinan çetinden ders almak.!!Bizdemi ders alsak ne:)diyosu geliyordur insanın.Öle kötü bir çığır açmış olduki sorma.Rabbim tekrardan hidayet versin.Dua ileB)
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
yorumsuz kalıyorum güzel kardeşim... bir şöyleşiyle karar vermek ve yorum yapmak istemiyorum... beklemek en güzeli...

selam ve dua ile
 

_-yolcu-_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ağu 2008
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
selamünaleyküm öncelikle

yahu ben gerçekten anlamıyorum bu kadar kolay mı birileri hakkında bu kadar kolay hüküm vermek.neden kendi insanlarımızı yargılamaya onları küçük düşürmeye neden bu kadar meraklıyız.neden kendi insanlarımıza sahip çıkmıyoruz.sonuç olarak hepimiz insanız hepimiz nefis taşıyoruz hepimiz ahir zaman ümmetiyiz.bir hüseyin üzmez davasında bir deniz feneri davasında olduğu gibi doğru veya yanlış herkes neyin ne olduğunu bilior.şu zamanlar kendi insanlarımızı din kardeşlerimizi yerme zamanı değil.eğer varsa bir yanlışımız yapmammız gereken dua etmek.bir insanı ötelemeye hiç birimizin hakkı yok.emine şenliokoğlu bu zamana kadar bir çok insanın hidayetine vesile olmuş bir insan .Yaptığı hizmetlern hürmetine saygıyı kesinlikle hak eden biri.

Herkes hata yapabilir.Olması gereken yapıcı eleştiriler yapıp dua emek.kimseye hakaret edip onun imanını sorgulamak değil.
Müslüman kardeşlerimiz hakkındaki haberlere yorum yaparken lütfen daha dikkatli olalım.

selam ve dua ile...
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
selamünaleyküm öncelikle

yahu ben gerçekten anlamıyorum bu kadar kolay mı birileri hakkında bu kadar kolay hüküm vermek.neden kendi insanlarımızı yargılamaya onları küçük düşürmeye neden bu kadar meraklıyız.neden kendi insanlarımıza sahip çıkmıyoruz.sonuç olarak hepimiz insanız hepimiz nefis taşıyoruz hepimiz ahir zaman ümmetiyiz.bir hüseyin üzmez davasında bir deniz feneri davasında olduğu gibi doğru veya yanlış herkes neyin ne olduğunu bilior.şu zamanlar kendi insanlarımızı din kardeşlerimizi yerme zamanı değil.eğer varsa bir yanlışımız yapmammız gereken dua etmek.bir insanı ötelemeye hiç birimizin hakkı yok.emine şenliokoğlu bu zamana kadar bir çok insanın hidayetine vesile olmuş bir insan .yaptığı hizmetlern hürmetine saygıyı kesinlikle hak eden biri.

Herkes hata yapabilir.olması gereken yapıcı eleştiriler yapıp dua emek.kimseye hakaret edip onun imanını sorgulamak değil.
Müslüman kardeşlerimiz hakkındaki haberlere yorum yaparken lütfen daha dikkatli olalım.

Selam ve dua ile...


size kısmende olsa katılıyorum.evet hidayetine vesile olmuştur.ama o hidayete eren kişiler sonrasında sinan çetinden ders almaya kalkışmasınlar...
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
nevinnim ben yolcu kardeşime katılıyorum.. sanal ortamda .. bir yıgın şey okuyoruz... kimi eksik yayınlanıyor kimi degiştirilerek veya ..aynen oldugu gibi ama ne önemi varki...bunlar bizde alışkanlık yapıyor daha sonra .. hüsnü zanla olaylara bakamıyoruz...belki dogru bir haber degil .. belki yanlış _eksik aktarılmış ..ve ya kast edilen bu degil...


söyleşinin içerisinden bir kelime çıkarılırsa dahi anlam bütünüyle degişebilir.. veya... söylerkenki yüz ifadesi mimikler bile anlamı degiştirebilir...

bu söylediklerim hep olabilir!! diye bildigimiz ihtimaller ama... bir gerçek varki...
inananları karalama kötüleme.. birbirimizi arasına nifak ve ayrılık tohumları serpme çapaları oyunları hile ve tuzakları var bu kesin.....

bu nedenle bir haber okudugumuz zaman veya duydugumuz zaman özellikle bu fitne devrinde hemen kapılmamak lazım...

inşaALLAH RABBİM gafflete düşmekten bizleri korusun.. gaflette olanlarımıza hidayet nasip etsin amin aimin ecmain inşaALLAH.
 

_-yolcu-_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ağu 2008
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
peygamber efendimiz sallahü aleyhi vesellem herkesinde bildiği de gibisavaşta alınan esirleri 10 müslümana okuma yazma öğretmeleri karşılığı serbest bırakmıştır.İlim ehlinden öğrenilr.bugün birçoğumuz piyasada dönen akıldan mizahtan ardan-hayadan edepten yoksun flimlerden şikayetçiyiz.Neden adam gibi hem içi dolu hem islami üç beş kelime duyarlılık kazandıran flimler çekilmesin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt