Erzurum Kongresi’ne farklı bir pencere açmaya bakalım. Yerimizin darlığından ötürü tezlerimi kısa kısa ve maddeler halinde vermek zorundayım.
1. Prof. Şerafettin Turan’ın “Türk Devrim Tarihi” adlı kitabının ilk cildinde (Bilgi Yayınları, 1991, s. 214-215) yakaladığı gibi, ders kitaplarımızda “Erzurum Kongresi kararları” diye geçen maddelerin gerçeğiyle en ufak bir alakası bulunmamaktadır. Mesela “Ulusal sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz” ilkesine de, “Nutuk”ta geçen “manda ve himaye kabul edilemez” hükmüne de kongre kararları içinde rastlayamıyoruz. Hayret!
2. Erzurum Kongresi’nin 1. maddesi, bugün anladığımız manada ‘bütün yurd’un değil, Doğu vilayetleriyle Trabzon vilayeti ve Canik (Samsun ve çevresi) sancağının Osmanlı camiasının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyler. (“Vilâyât-ı Şarkıyye ve Trabzon vilayeti ve Canik sancağı gayri kabil-i infikâk ve câmia-i Osmâniyye’nin bir rüknü olmak üzere, bir küll teşkil eder.”) Keza Erzurum Kongresi’nde yabancı bir devletin “manda” ya da korumasını öngören bir karar da alınmış değildir. Ayrıca bölgede yaşayan bütün Müslüman unsurların, yani Türkler, Araplar ve Kürtlerin vs. “öz kardaş” oldukları açıkça vurgulanmıştır.
3. En önemlisi ise kongrenin açılışında, 23 Temmuz günü başkan Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı konuşmanın muhtevasıdır. ‘Bu konuşma “Nutuk”ta var zaten’, demeye hazırlananlara can sıkıcı bir sürprizim olacak. Zira maalesef “Nutuk”taki metin epeyce makaslanmıştır, dolayısıyla bilimsel açıdan bel bağlanacak gibi değildir. Prof. Fahrettin Kırzıoğlu’nun “Bütünüyle Erzurum Kongresi” (Ankara 1993) adlı çalışmasındaki orijinaliyle kıyasladığımızda bazı pasajların üzerinin, muhtemelen Mustafa Kemal Paşa tarafından “Nutuk”un hazırlığı sırasında karalandığını görüyoruz. Çizilen veya karalanan kısımlar “Nutuk”ta bulunmadığına göre esas alınan ama ‘gözden geçirilen’ nüshayla baş başa olduğumuz kesindir.
4. Peki atılan kısımlarda neler vardı? Özellikle Vahdettin’le ilgili “makâm-ı ulyâ-i Hilafet”in kurtarılması hakkındaki ibarenin çıkarılmasından veya tutanağın 4 sayfasının sırra kadem basmış olmasından da anlıyoruz ki, “Nutuk”taki metin konuşmanın orijinali değil, yeniden düzenlenmiş halidir.
5. Çıkarılan pasajlar içinde bana en çarpıcı geleni ise şu: “Bu bâbdaki esrâr ve muhâberâtın ve zât-ı akdes-i padişahî ile geçen ma’ruzât ve müdavelâtın şimdilik neşri muvâfık olmayıp inşaallahu teala mübarek vatan ve milletin bilfiil mazhar-ı necât olduğunu idrak edince kitap halinde intişârı… mutasavverdir.” Bugünkü kelimelerle söylersek, sözü edilen konudaki sırlar ve haberleşmelerin, özellikle de Vahdettin’le aramızda geçen yazışmalar ve görüş alış verişlerinin yayınlanması şimdilik uygun olmayıp kurtuluştan sonra kitap halinde bastırılması düşünülmektedir. (Tabii hiçbir zaman yayınlanmadı bu ‘sırlar’ı içeren kitap.)
Sizler çıkarılan pasajdan ne anladınız, bilmiyorum. Benim anladığım, orijinal metnin bize bir şeyler fısıldamaya çabaladığı, buna mukabil sonradan ağzına susturucu takıldığıdır vesselam.
Mustafa Armağan
1. Prof. Şerafettin Turan’ın “Türk Devrim Tarihi” adlı kitabının ilk cildinde (Bilgi Yayınları, 1991, s. 214-215) yakaladığı gibi, ders kitaplarımızda “Erzurum Kongresi kararları” diye geçen maddelerin gerçeğiyle en ufak bir alakası bulunmamaktadır. Mesela “Ulusal sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz” ilkesine de, “Nutuk”ta geçen “manda ve himaye kabul edilemez” hükmüne de kongre kararları içinde rastlayamıyoruz. Hayret!
2. Erzurum Kongresi’nin 1. maddesi, bugün anladığımız manada ‘bütün yurd’un değil, Doğu vilayetleriyle Trabzon vilayeti ve Canik (Samsun ve çevresi) sancağının Osmanlı camiasının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyler. (“Vilâyât-ı Şarkıyye ve Trabzon vilayeti ve Canik sancağı gayri kabil-i infikâk ve câmia-i Osmâniyye’nin bir rüknü olmak üzere, bir küll teşkil eder.”) Keza Erzurum Kongresi’nde yabancı bir devletin “manda” ya da korumasını öngören bir karar da alınmış değildir. Ayrıca bölgede yaşayan bütün Müslüman unsurların, yani Türkler, Araplar ve Kürtlerin vs. “öz kardaş” oldukları açıkça vurgulanmıştır.
3. En önemlisi ise kongrenin açılışında, 23 Temmuz günü başkan Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı konuşmanın muhtevasıdır. ‘Bu konuşma “Nutuk”ta var zaten’, demeye hazırlananlara can sıkıcı bir sürprizim olacak. Zira maalesef “Nutuk”taki metin epeyce makaslanmıştır, dolayısıyla bilimsel açıdan bel bağlanacak gibi değildir. Prof. Fahrettin Kırzıoğlu’nun “Bütünüyle Erzurum Kongresi” (Ankara 1993) adlı çalışmasındaki orijinaliyle kıyasladığımızda bazı pasajların üzerinin, muhtemelen Mustafa Kemal Paşa tarafından “Nutuk”un hazırlığı sırasında karalandığını görüyoruz. Çizilen veya karalanan kısımlar “Nutuk”ta bulunmadığına göre esas alınan ama ‘gözden geçirilen’ nüshayla baş başa olduğumuz kesindir.
4. Peki atılan kısımlarda neler vardı? Özellikle Vahdettin’le ilgili “makâm-ı ulyâ-i Hilafet”in kurtarılması hakkındaki ibarenin çıkarılmasından veya tutanağın 4 sayfasının sırra kadem basmış olmasından da anlıyoruz ki, “Nutuk”taki metin konuşmanın orijinali değil, yeniden düzenlenmiş halidir.
5. Çıkarılan pasajlar içinde bana en çarpıcı geleni ise şu: “Bu bâbdaki esrâr ve muhâberâtın ve zât-ı akdes-i padişahî ile geçen ma’ruzât ve müdavelâtın şimdilik neşri muvâfık olmayıp inşaallahu teala mübarek vatan ve milletin bilfiil mazhar-ı necât olduğunu idrak edince kitap halinde intişârı… mutasavverdir.” Bugünkü kelimelerle söylersek, sözü edilen konudaki sırlar ve haberleşmelerin, özellikle de Vahdettin’le aramızda geçen yazışmalar ve görüş alış verişlerinin yayınlanması şimdilik uygun olmayıp kurtuluştan sonra kitap halinde bastırılması düşünülmektedir. (Tabii hiçbir zaman yayınlanmadı bu ‘sırlar’ı içeren kitap.)
Sizler çıkarılan pasajdan ne anladınız, bilmiyorum. Benim anladığım, orijinal metnin bize bir şeyler fısıldamaya çabaladığı, buna mukabil sonradan ağzına susturucu takıldığıdır vesselam.
Mustafa Armağan