devamı..
Allah kimi doğru yola iletirse onu saptıracak yoktur, kimide saptırırsa onu doğru yola iletecek yoktur.
Bundan sonra:
Eski Dışişleri Bakanı ve çevresi tarafından söylenen ve söylenecek olan şeyler, her ne olursa olsun hiçbir önem taşımıyor. Bu adam özgür değil, kendisi yabancı bir ülkede bulunuyor ve de facto (fiilen) rehin durumunda. Bazı kişilere belirli koşullarda bağımlıdır. O aslında bunu gizli de yapmıyor. Dolayısıyla onun sözleri ve eylemleri her ne olursa olsun hiçbir önem taşımıyor.
Fakat olayın başka yönleri var. Ya birilerinde eski Çeçen Dışişleri Bakanı hakkında O'nu suçlayan kalın dosyalar var ve O'na şantaj yapıyorlar. Yahut da kendisinin de söylediği gibi O, inançlı bir demokrat oldu. Halen vatanhaini olmadığı gerçeğini ve yeminine olan ihanetini makul gösteremedi, ve hiç kimse bunun sorumluluğunu yok edemez.
Ve Kafkasya Emirliği muhaliflerinin yaptıkları "suçlamalar", bir yığın saçma ve utanmazca yalandan başka bir şey değildir. Bir delil olmadığı zaman bu adam kendi kendine saldırıyor. Bir gerçek olmadığı zaman çamur atılıyor.
Bazı üst düzey yetkililerimiz tükürükler saçarak hakaretler ediyor, Mücahid komutanlığına terbiyesiz saldırılarda bulunuyorlar.Artı, bu suçlamaları yapan kişilerin Çeçenya'ya ile ilgileri yok, bu saldırılara dahil olan Çeçenler ve Müslümanlar bu kadar adi oldular.
Bir diğer yandan eski ÇİC Dışişleri Bakanı tarafından başlatılan histeriler şüphesiz olumlu öğeler de taşıyor. Mücahidlere yabancı olan unsurlar sonunda ayıklandı. Bugüne kadar gerçek niyetlerini, İslam'a ve şeriata karşı tutumlarını, "cihadın destekçileri" kılığında mücahidlere ve komutanlarına karşı duydukları kinlerini gizleyenler en sonunda açığa çıktı.
Her şey yerine oturdu, herkes kendi pozisyonunu keşfetti. Eski Dışişleri Bakanı'nın eylemleri, bu insanların gerçek yüzlerini gösterdi ve kimin ne olduğunu ortaya çıkardı. "Her felakette bir hayır vardır" sözü böyle durumları çok güzel anlatır.
Dokka Umarov'un Kafkasya Emirliği'ni ilan eden bildirilerinden sonra, içtenlikle bu çok önemli tarihi belgenin hazırlayıcılarından biri olamadığım için üzüntü duydum. Böyle bir demecin yazarlarından biri olmak benim için büyük bir onur olurdu.
Benim önerilerim bazı yönlerden farklı olsaydı bile sonuçta amaç tüm-Kafkasya Devleti'nin kurulmasıydı. Bu yüzden Emirimizin görüşüne tamamen katılıyorum.
Ben, şeriat hukukunun restorasyonunda ve atalarımızın tüm zamanlar boyunca uğrunda mücadele ettiği Çeçenya ve Kafkasya Müslümanları Brileşik İslam Devletinin yeniden doğuşunda ki katkılarımdan dolayı çok memnunum.
Çeçen Devleti, Şeriata karşı olanların yalandan söylediği gibi, asla tasfiye edilmedi, tam tersi geçmişte İmam Mansur, İmam Şamil ve Şeyh Uzun Hacı dönemindeki kaldığı yüce statüsünden devam ediyor.
KC: Açıkça görülüyor ki, Çeçen bağımsızlığının destekçilerinin kampında bir ayrılık, bölünme ortaya çıktı. Rus medyasının bildirdiğine göre eski ÇİC Dışişleri Bakanı Zakayev, kendisini "İçkerya Başbakanı" olarak deklare etti.
MU: İsterseniz kendinizi Papa olarak da ilan edebilirsiniz fakat bu meselenin özünü değiştirmez. Fakat ayrılık olduğundan bahsetmek doğru olmayabilir. Bu yanlış bir değerlendirmedir.
Tümüyle bir ayrılık yok. Çeçenya ve Kafkasya'nın savaşçı Müslümanlarının her türlü zararlı anti-İslami unsurdan temizlenmesi olayı gerçekleşti. Bu unsurlar ortaya çıkmakta olan İslam devletinin sağlıklı bünyesine kendi varlıklarını bulaştırmışlardı ve Mücahidlerin kanları üzerinden geçinmekteydiler.
Bu bir ayrılık değil, daha ziyade yabancı maddelerin ayıklanmasıdır. Bu, kesin olarak Müslümanların bilinçlerinin özgürleştirilmesi, kuruntulardan ve sahte korkulardan kurtarılmasıdır.
İlk başta, hiçbir zaman hiçbir ideolojik birliğin olmadığı yerde, ayrılık olmaz. Ve Mücahidler ile onlara karşı düşmanlarıyla aynı suçlayıcı argümanları kullanan anti-İslami (İslam karşıtı) Londra Grubu arasında asla hiçbir çeşit ideolojik birliktelik olamaz.
Avro-Çeçenler (Çeçen Milli Demokratları'nın Londra Grubu) ile Rus yanlısı Çeçen mürtedler, ideolojik akrabadırlar. Aralarında ideolojik bir anlaşmazlık yoktur. "Hayırseverleri"( liderlerinden gelen karşılıklı nefretin olduğu yerlerde) farklıdır, fakat ideoloji tamamen aynıdır: İslam'a karşı kin ve şeriatı kabul etmeme.
Londra'da, Moskova'da veya işgal edilmiş Cevherkale'de bu insanlar hep aynı şeyleri, aynı kelimelerle ve aynı üslupla konuşuyorlar (Uluslar arası Terör, Vahhabizm, el-Kaide vs...). Er ya da geç birleşeceklerdir. Ne vesileyle olacağı önemli değil fakat bir anlaşmaya varacaklardır. Çünkü, tıpkı efendilerinin olduğu gibi onların da yegane düşmanları, Mücahidler ve İslam Devleti'dir.
Bu yüzden, Rus işgalciler ve Çeçen halkı arasında Kadırov Mürtedleri hakkında en iyi bilinen mesajın "sömürgecilikten kurtaran" ve "kurtarıcı tampon" olması bir rastlantı olmaktan uzaktır. Londra'dan gelen bu işaret, işgal altındaki Çeçenya'da çok iyi okunmaktadır. Hem mesajı gönderenler hemde mesajın alıcıları birbirlerini tam olarak anlamaktadırlar.
KC: Muhtemelen Kafkasya Emirliği'nin Londra Muhalifleri, geride oturuyor olmayacaklar değil mi?
MU: Onların zaten bağımlı insanlar olduklarını söylemiştim. Onların sözleri her ne olursa olsun bir önem taşımaz. Bırakın ne yapabiliyorlarsa yapsınlar. Biz de elimizden geleni yapacağız, sonuç Allah'tan inşallah.
KC: Sizin görüşünüze göre, Kafkasya Emirliği ilan ederek, Çeçen liderliği adına bu derece cesur adım atılmasının sebepleri nelerdir? Gerçi işgal altında olsa da Çeçen İçkerya Cumhuriyeti zaten vardı. ÇİC'in politik kimliği, uluslar arası arenada tanınabilirdi ve planlar bununla uyumlu olarak ilerleyebilirdi. Hepsinden sonra ÇİC, batı dünyası tarafından anlaşılabilirdi.
MU: İsim aynı kaldı, içerik komple değişti. Çeçen Cumhuriyeti İçkerya adı altında görünürdeki yapı ile politik varlığın gerçek içeriği arasında devasa bir çöküş oldu.
İslam gençliğinin yeni jenerasyonu, idare tarafından bir iş yükü olarak farzedildi. Oysa, onlar için akide, şeriat, İslam gibi kavramlar politik oyunların araçları değil bilakis hayatın merkezidir. Onu gerçekleştirmek amacıyla her gün canlarını feda ediyorlar.
Kafkasya'da ki gerçek yaşam savaşı ve olaylara temas etmekten uzakta farklı çevrelerde yaşayanlar, bunu anlamıyor.
Avro-Çeçen demokratlar çok fena üzüldüler, çünkü Kafkasya'da Emirlik ilan ederek mücahidler onların sakin, huzurlu yaşamlarını huzursuz etti ve "meşruiyet"lerini tehdit altına soktu. İşte bu yüzden, kendi statükolarını yeniden kurmak için, saçma (tek bir telefonla İçkerya'nın başbakanını oylamaya ne denir) olsa bile her adımı atmaya hazırlar.
Sorunuzun ikinci kısmına gelince, bu konu birkaç kelimeyle cevaplandırılamayacak kadar geniştir. Bu konu hakkında daha geniş bir yorum getirmeye çalışacağım.
Devlet Üzerine
Hz. Muhammed(s.a.v), bir hadisi şerifte buyuruyor ki:
"Raşit hilafetten sonra ısırıcı melikler dönemi gelecek. Daha sonra onların yerine tiranlık ve fitne dönemi olacak. Nihayet tekrar Raşit halifeler geri gelecek." (İmam Ahmed)
Zikredilen hadis tüm modern devlet tiplerini işaret ediyor. Demokrasilerden, totaliter yönetimlere kadar hepsini de facto (fiilen) Tiran olarak tanımlıyor. Komünist, demokratik, monarşik, totaliter ve diğerleri...
Bir devlet, sadece belli bir topraktaki sosyo-politik varlık değil aynı zamanda herşeyden önce bir ideolojik yapıdır.
Her bir devletin temel unsuru dindir. Bu din veya ideoloji, devletin temelinin çimentosudur.
Şeriat ilkeleri şunları içerir: Dinlerde çokluk yoktur. Yalnızca iki inanç sistemi vardır: İslam ve putperestlik (küfür sistemi). Dolayısıyla devlet şekillerinde de çok değil iki çeşit vardır: Allah'ın hakimiyeti ilkesine dayanan devlet ve Tağut'un hakimiyeti ilkesine dayanan devlet (değişik formlarda, diktatörlük ile başlayarak demokrasiye kadar, manifesto edilenler).
Diğer tüm isimlendirmeler bu basit gerçeği gizlemek içindir.
Politikalar Hakkında
Bizim politikamızın nasıl olacağına dair varsayımları incelemeden evvel, bir tek konuyu belirlememiz gerekir. Politikanın temeli nedir?
İdeoloji, her devletin temeli olduğu gibi her bir politikanın temelinde yatan unsurdur. Peki bizim politikalarımız ne çeşit bir ideoloji üzerinde olmalı?
Eğer bu İslam ise yalnız bir duruş ve bir politika olacaktır. Ama bu başka herhangi bir şey ise duruş ve politika İslam'dan başka her şey olabilir.
Bu iki yaklaşımdaki fark, bizim kimin yardımını, desteğini ve onayını sayacağımızı ve kimin düşmanlığından, gazabından kaçınmamız gerektiğini gösterir.
Bu soruların cevapları, politik doktrinin esaslarını belirler.
Savaş bir hiledir. Bu, doğru bir sözdür. Ancak bu prensip ideoloji için geçerli değildir. İdeolojide hile, ya bir saçmalık ya da önceden planlanmış bir ihanettir.
İdeolojide hile yapmak, onun temelini baltalamaktır. İdeolojide hile, onun manasını değiştirmek demektir. Elmalar ile portakalları karşılaştıramazsınız.
"Savaş hiledir" sözünü ideoloji için uygulama iddiası tamamen mantıksız ve bundan öte son derece zararlıdır.
Bunu pekiştirici olay; Kureyş kabilesinin Hz. Muhammed'e (s.a.s) bir dizi teklif yaptıktan sonra -bugünkü aktivistlerin mantığına göre çok karlı bir iş- O'na(s.a.s.) Arapların kralı olmayı ve 364 gün Allah'a 1 gün diğer ilahlara tapınılmasını teklif etmeleridir.