Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İTİKADDA EHL-İ SÜNNET'İN İMAMLARI (1 Kullanıcı)

bend

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ağu 2006
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
0
İTİKADDA EHL-İ SÜNNET'İN İMAMLARI

- İtikat, inanmak, dinî esasları, hükümleri kalben tasdik etmektir. İnanana "Mutekid", inanılan şeylerden her birine "Akide", çoğuluna da "Akaid ve Mu'tekadât" denir. Şüphesiz, tereddütsüz, doğru bir itikada "güzel itikad", bunun aksine de "çirkin itikad" denilir.

Kendilerine "Ehl-i sünnet ve'l-cemaat" ve "Fırka-i Nâciye" adı verilen Müslümanların i'tikatları, şu yukarıdan beri yazdığımız şekildedir. Malûmdur ki, Peygamber (S.A.V) Efendimiz ile görüşüp ona iman etmiş olan zatlara "Ashab-ı Kiram, Ashab-ı Güzîn" denir, Ashab-ı Kiram’ı görüp onlardan feyz almış olan müslümanlara da "Tabiîn" adı verilmiştir.

Ashabı güzîn ile tabiîne, "Selefi salihîn" denilir. Bunlar, ehl-i sünnet ve'l-cemaatın ilk rehberleridir. Bunlar peygamberimizin yolunu hak-kıyla takib etmiş, İslâmiyeti her tarafa yaymaya çalışmış, İs­lâm birliğini, İslâm câmiasını kuvvetlendirmiş, bid'atlardan, yani din adına sonradan türemiş, dine aykırı bulunmuş şeylerden beri bulunmuşlardır.

- Ehl-i sünnetin itikat hususunda büyük üstatları, büyük imamları vardır. Bunlardan her biri, selefi salihîn mezhebi üzere yü­rümüş, İslâm âleminde yüz gösteren muhtelif ceryanlara, felsefî görüşlere karşı hak ve hakikati müdafaaya çalışmış, islâm akaidinin ne kadar saf, ne kadar doğru olduğunu yeni yeni deliller ile, çalışmalar ile isbat et­miştir.

İşte bu büyük mücahit âlimlerden birisi imam Matüridî, diğeri de imam Eş'arîdir.

- İmam Ebu Mansur Muhammed Matüridî H.280 tarihlerinde doğmuş, H.333 tarihinde Semerkant’da vefat etmiştir. Mensup ol­duğu Matürid, Buhara ilçelerinden biridir. Kendisi Hanefî mezhebinde idi. Pek kıymetli tefsiri ve başka eserleri vardır. Bizim itikatta imâmımızdır. Hanefî mezhebinde bulunan Müslümanların en büyük kısmı i'tikatta Ebu Mansur Matüridîye tabidir.

- İmam Ebu'l-Hasan Aliyyü'l-Eş'arî H.260 tarihinde Basra’da doğmuş, H.324 tarihinde Bağdat'ta vefat etmiştir. Büyük dedesi Ashab-ı Güzîn’den Ebu Musa el-Eş'arîdir.

Ebu’l-Hasen el-Eş'ari, Şafiî mezhebinde idi. Ehli sünnet itikadına pek çok hizmet etmiştir. Pek değerli eserleri vardır. Mâlikiler ile Şafiî'lerin hemen ekserisi, Hanefiler'in bir kısmı ve Hanbelî mezhebindeki müslümanların bir kısım ileri gelenleri itikat meselelerinde Ebu’l-Hasen el-Eş'arî'ye tabidirler.

- İmam Matüridî ile İmam Eş'ari arasında esas itibariyle ihtilâf yoktur. Her ikisi de selefi sâlihin yolunu takib etmiştir, ikisi de hak üzeredir. Ancak ikinci derecede bulunan, teferruat sayılan birkaç tali meselede ihtilafları vardır. Fakat bunların başlıcaları da sözde ve görünüşte bir ihtilaftan başka değildir.

Bu sebeple bugün Müslümanların en büyük kısmı, itikatça ya İmam Maturidi'ye veya İmam Eşari'ye tabi bulunmaktadır.

ALLAH Teâlâ Hazretleri hepsinden razı olsun. Amin.

“وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ = Güzel sonuç, takva sahibi kimseler içindir.

Öğrenmenin ve tahsilin nihayeti olmadığını her zaman tekrarlayan Ömer Nasuhi BİLMEN, bu konuyu bakın manzum olarak nasıl dile getiriyor:
 

lillahi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
109
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: İTİKADDA EHL-İ SÜNNET'İN İMAMLARI

Selamın aleyküm.Çok tşk.Allah razı olsun.
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
Selamun aleykum kardeşim.Kısa ve özlü bilgiler olmuş rahman razı ola.Rabbim ehlisünnet vel cemaat kaidesinden ayırmasınB)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
images

İmam Maturudi ve İmam Eş'ari
Yakın zamanlara kadar bir müslümanın bilmesi gereken esaslar arasında, itikadî ve amelî mezhebinin ne olduğu konusu da bulunurdu. Çoğumuz artık “itikadî” “amelî” gibi kelimeleri bilmediğimiz gibi mezhep kavramını da tam manasıyla bilmiyoruz. Ama bu durum ne konunun önemini azalttı, ne de tertemiz dinimizin bugünlere taşınmasında Cenab-ı Allah’ın vesile kıldığı müctehid alimlerimizin kıymeti azaldı.
Hz. Peygamber s.a.v.: “İslâm ümmetinin 73 fırkaya ayrılacağını, birinin Cennet’e diğerlerinin Cehennem’e gideceğini; kurtuluşa eren fırkanın da kendisinin ve ashabının yolundan gidenler olduğunu” (Tirmizî, İbn Mace, Ebu Davud, Darimî) buyuruyor.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat ne demek?
İslâm bilginleri, buradaki Hz. Peygamber s.a.v.’in yolundan gidenleri “Sünnet” kelimesi ile, Ashab-ı Kiram r.a.’ın yolundan gidenleri ise “Cemaat” kelimesi ile ifade ettiler. Böylelikle Hz.Peygamber s.a.v. ve ashabının yoluna uyanlara “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat” (Sünnet ve Cemaat mensupları) denildi.
Bununla birlikte, kurtuluşa erenlerin yalnızca bir tek fırka olmasından hareketle, bunun çok küçük bir zümre, diğer 72 fırkanın da çok büyük bir kesim olduğunu düşünmemek gerekir.
Yine, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’i, tarihte ve bugün, İslâm dünyasını parçalara ayıran fırkalar gibi bir fırka olarak değerlendirmemek de gerek. Tam tersine, 72 fırka dediğimiz gruplar bu tür küçük fırkalardır. Ehl-i Sünnet ise, İslâm alimlerinin ve İslâm ümmetinin asıl büyük çoğunluğunu oluşturan ana caddedir. İslâm’ın temel kurallarının ve ana esaslarının oluşturduğu tertemiz yoldur.
Bu özelliğiyle Ehl-i Sünnet, İslâm bilginleri tarafından bir fırka ya da mezhep olarak değerlendirilmedi. İslâm’ın ruhuna tam anlamıyla nüfuz etmiş, Kur’an ve Sünnet’e en uygun yol, yani bizzat İslâm’ın kendisi olarak değerlendirildi ve öyle kabul edildi.
Hak mezhepler
İslâm’ın kendisini temsil eden bu ana caddede, itikat ve amelin temel konularında tam bir birlik bulunmaktadır. ‘Füruat’ dediğimiz ayrıntı meselelerde ise, fikir ayrılığını İslâm dini son derece normal karşılar. Hatta kolaylık açısından, fikir ayrılıkları gerekli görülmüştür bile denilebilir. Nitekim Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, “ümmetimin ihtilafı rahmettir” buyurmuşlardır.
İşte gerek itikat, gerekse amelî (uygulamalarla ilgili) meselelerde Ehl-i Sünnet dediğimiz ana caddede bazı hak mezhepler ortaya çıktı. Amelde Hanefî, Malikî, Şafiî ve Hanbelî; itikatta da Maturidî ve Eş’arî mezhepleri oluştu. Bunların hepsi Kur’an ve Sünnet kaynaklı, hak olduğu İslâm alimlerinin ve İslâm ümmetinin şahitliği ile sabittir.
Kur’an ve Sünnet’ten hüküm çıkarma gücüne sahip olamayan taklit ehlinin, hem itikatta, hem de amelde bunlardan birine uymaları zorunludur.
Karışıklıklar ve doğru anlayışa ihtiyaç
Ehl-i Sünnet itikadının ve kelâmının önde gelen isimlerinden biri İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a.’dir. Nitekim, Fıkh-ı Ekber başta olmak üzere, bugün elimizdeki eserlerinin hepsi akaid ve kelâmla ilgilidir. Ehl-i Sünnet’in diğer bir önemli ismi de Selefiyenin imamı Ahmed b. Hanbel’dir.
Ancak, İmam-ı Azam’dan İmam Maturidî rh.a. ve İmam Eş’arî rh.a.’e kadar geçen yaklaşık iki asır içerisinde Ehl-i Sünnet çizginin dışında olan Mutezile kelâmı mutlak hakimiyetini kurmuştu. O dönemlerde Kelâmı yeren eserler, daha çok Mutezile kelâmına karşı yazılmıştır.
Bu yüzden, gerçek itikat esaslarının yeniden belirlenmesi için yeni bir çıkışa ve daha önce var olan altyapı üzerinde yeni bir bina kurulmasına ihtiyaç duyulmuştu. Bunu yerine getirme görevi de iki büyük alime, İmam Maturidî rh.a. ve İmam Eş’ari rh.a.’e nasip oldu. Bu iki imam, Ehl-i Sünnet’in görüşlerini sistemleştirdiler ve yaydılar. Aralarında temel inanç konularında hiçbir ayrılık yoktur.
İmam Maturidî rh.a.
İmam Maturidî, İmam-ı Azam’ın öğrencileri zincirinde bulunmaktadır. İmam-ı Azam’dan nakledilen itikat bilgileri, önde gelen öğrencisi İmam Muhammed Şeybanî kanalıyla Ebu Bekir Cürcanî’ye, ondan Ebu Nasr Iyad’a, ondan da Ebu Mansur Maturidî’ye ulaştı. İmam Maturidî İmam Azam’dan hareketle kendi sistemini kurdu. (İsimleri zikrolunan bu alimlerimizin hepsinden Mevlâ razı olsun, onlara rahmet eylesin.)
Asıl adı Muhammed b. Muhammed olan İmam Ebu Mansur Maturidî, 238/862 yılında Semerkand yakınlarındaki Maturid köyünde doğdu. 333/944 yılında Semerkand’da vefat etti. Birçok eser kaleme aldı. Bunlardan “Kitabu’t-Tevhid” ve “Te’vilâtu’l-Kur’- an” adlı eserleri çok kıymetlidir.
İmam Maturidî, akılla nakil arasında esaslı bir denge kurdu. Dinin hakikatini anlayabilmek için aklın gerekliliğine inandı. Dine aykırı olmayan noktalarda aklın hükmünü esas kabul etti. Sistematik hale getirdiği önemli esaslar şunlardır:
İman, dil ile ikrar, kalp ile tasdiktir. İmanın yeri kalptir. Kalpteki imana hükmetmek kimsenin iktidarında değildir. İslâm ise Allah’a teslim olmak ve O’nun emirlerini yerine getirmektir. İslâm, Allah’ı keyfiyetsiz bilmektir, bunun yeri göğüstür. İman, Allah’ı Allahlığı ile bilmektir, bunun yeri de kalptir, bu ise göğsün içindedir. Marifet, Allah’ı sıfatları ile bilmektir, bunun yeri ise gönüldedir, bu da kalbin içindedir. Tevhit, Allah’ı birliği ile bilmektir, bunun yeri sırdır, bu ise gönlün içindedir. Bu dört şey birbirinden ayrı gayrı değildir. Dördü birleşince din olur.
İman bir bütündür, artıp eksilmesi söz konusu olmaz. Ancak kuvvetlenir ve zayıflar. Amel imandan bir parça değildir. Yani günah işleyenin imanı gitmez. Ancak zayıflar ve azaba müstahak olur. “İnşallah müslümanım” değil, “elhamdulillah müslümanım” demelidir.
Kur’an Allah kelâmıdır. Allah’ın kelâm sıfatının ifadesi olduğu için kadimdir. Yani sonradan yaratılmış değildir. Ancak Kur’an’ın yazıldığı harfler ve ifadeler yaratılmıştır.
Bilgiyi elde etme yolları akıl, beş duyu ve yalan söylemesi mümkün olmayan kalabalık bir topluluğun verdiği mütevatir denilen haberlerdir.
Allah’ın birliğini ifade eden sayısız ayet vardır. İmam Maturidî Allah’ın birliği noktasında aklî delil olarak, alemdeki düzenin bozulmadan işleyişini gösterir.
Allah bütün kemal sıfatları ile muttasıftır. Bu sıfatlar olmaksızın onu düşünmek imkansızdır. Allah, ahirette müminler tarafından keyfiyetsiz olarak görülecektir.
Peygamberlik, Allah’ın emirlerinin ve yasaklarının bilinmesi açısından gereklidir. Peygamberler, kavimleri içerisinde çocukluklarından beri tertemiz ve örnek şahsiyetlerdir. Bu yüzden kendilerine peygamberlik gelince insanlar onları kabul etmeseler bile onlara karşı mazeretleri kalmaz. Ayrıca mucizelerle desteklenirler. Peygamberlikte zirve Hz. Muhammed s.a.v.’dir.
Her şeyin ve bu arada insanın fiillerinin yaratıcısı Allah’tır. Ancak insan, iradesi ile o fiilleri kesb edendir (elde eden, kazanandır). Bu haliyle insan, yaptığı fiillerinden sorumlu olur. Ahiretteki durumu da bunun sonucuna göre belirlenir.
Görüşlerini bu şekilde özetlediğimiz İmam Maturidî’nin mezhebine en çok hizmet etmiş olan alim, Ebu’l-Muin Nesefî rh.a.’dir. Hakim Semerkandî, Ömer Nesefi, Nureddin Sabunî, Maturidî ekolüne mensup İslâm bilginlerinin önde gelenlerindendir.
İmam Maturidî, fıkıh’ta Hanefî mezhebine bağlı olanların itikattaki imamıdır. Başta Türkler olmak üzere pek çok müslüman Maturidî mezhebine bağlıdır.
İmam Eş’arî rh.a.
İmam Eş’arî, İmam Şafiî rh.a.’in öğrencileri zincirinde bulunmaktadır. Asıl adı Ali b. İsmail olan İmam Eş’arî 260/873 yılında Basra’da doğdu. 324/ 935 yılında Bağdat’ta vefat etti. Ünlü sahabi Ebu Musa el-Eş’ari r.a.’ın soyundandır.
İmam Eş’arî, Mutezile mezhebinin Ehl-i Sünnet’e saldırılarını yoğunlaştırdığı bir çevrede yetişti. Kendisi de Mutezilî bilgin Ebu Ali Cübbaî’nin öğrencisi ve üvey oğlu idi. Ancak 40 yaşında iken Mutezile mezhebinden ayrıldığını açıkladı ve Ahmed b.Hanbel rh.a.’in yolunu tutan “hadis ehli” zümresine katıldı. Daha sonra, ayrıldığı Mutezile’nin metodunu kullanarak onlara karşı Ehl-i Sünnet’in zaferi için çetin bir mücadele verdi.
İmam Eş’arî rh.a.’in Ehl-i Sünnet’e tabi olmasının sebebi, Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’i üç defa rüyasında görüp Ehl-i Sünnet’in başarısı için çalışma emri almasıdır. Diğer bir sebep de, hocası Cübbaî ile arasında geçen “üç kardeş meselesi”ne ait tartışmadır.
İmam Eş’arî 200’e yakın eser yazdı. “Makalâtu’lİslâmiyyîn”, “el-İbane”, “el-Luma”, “Risale fi İhtihsani’l- Havz fi’l-Kelâm” ve “Risale ilâ Ehli’s-Sağir” adlı kitapları bize kadar ulaşmıştır. Üzerinde durduğu önemli esaslar özetle şunlardır:
İman, marifet ve kalple tasdiktir. Büyük günah işleyen imandan çıkmaz, fakat fasık olur.
İmam Eş’arî, Allah’ın varlığına delil olarak insanın yaradılışını gösterir. Böylelikle, insandan Allah’a ulaşmada Batılı filozof Descartes’tan öncedir.
Allah, yarattıklarına benzemez. Eğer benzediği kabul edilirse, onun hükmü yarattıklarının hükmü gibi olur. Bu da Allah hakkında düşünülemez.
İmam Eş’arî de Allah’ın birliğine, İmam Maturidî gibi alemin nizamının bozulmadan işleyişini gösterir. Allah cisim değildir. Kemal sıfatları vardır. Ahirette müminlere cemalini gösterecektir.
Allah’ın melek aracılığı ile vahiy gönderdiği kişilere nebi, yeni bir şeriatla gönderilen nebilere de rasul denir. Nübüvvet ve risalet, kemal mertebesinde Hz. Muhammed s.a.v.’de bulunmaktadır.
Peygamberin şefaati haktır. Peygamberlerin mucizesi, velilerin kerameti vardır.
İnsanı ve fillerini yaratan Allah’tır. Kesb, insanın iradî fillerine verilen isimdir. Kesb, fiil olma yönünden insana, yaratma yönünden Allah’a aittir.
Ölümden sonra dirilme ve ahiret hayatı haktır. Mutezile inkâr etse de, kabir hayatı vardır.
Dört halifenin imameti gerçektir. Bütün Sahabe-i Kiram hak üzeredir. Aralarında anlaşmazlık gibi görülen olaylar kendi ictihadları sonucudur.
Görüşlerini bu şekilde özetlediğimiz İmam Eş’- arî’nin mezhebini kendisinden sonra Bakıllani, Cüveynî, İmam Gazalî ve Fahreddin Razî gibi alimler devam ettirmişlerdir. (Zikrolunan bu alimlerimizin hepsinden Allah razı olsun, onlara rahmet eylesin.) Fıkıh’ta Şafiî ve Malikî mezhebine bağlı olanlar ile az sayıda Hanbelî, Eş’arî’yi itikatta imam olarak kabul etmişlerdir.
Kaynak: Semerkand Dergisi
Ahmet Hüseyinoğlu
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt