Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kalb Sen'i Arar‎ (1 Kullanıcı)

evindar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
1,413
Tepki puanı
0
Puanları
0
Kalb denince akla ilk bedenin merkezi konumunda olan et parçası gelir galiba. Ama bizim burada anlatmak istediğimiz kalb, manevi anlamı olan kalbtir. Kalbsiz deriz mesela biri bir kötülük yaptığı zaman. Peki, maddi anlamda kalbsiz insan var mı bu dünyada? Tabi ki hayır! Kalbsiz demekle ahlakî ve vicdanî duygulardan yoksun kalındığı anlatılmak istenir. Bu da kalbin diğer manevi tarifi içinde yer alır.



Bir diğer kalb tarifi ise ruh, gönül ve bazen nefis olarak tabir edilir. Kelime anlamına indiğimiz zaman kalb "devamlı değişen, dönüp duran" olarak açıklanır. Bir âlim bu dönüp durmayı, devamlı hareket hâlinde olmayı "kalbin her daim sahibini yani yaratıcısını bulma gayreti" olarak açıklıyor. Nasıl ki bir pusula nerde olursa olsun döner de belli bir yönü gösterir hakeza bunun gibi kalb de kendisinin bağlanabileceği hakikati buluncaya kadar döner de durur. Ta ki "tamam, tatmin/mutmain oldum" deyinceye kadar.



Kalbin bu arayışına aslında bir sevgi arayışı desek yanlış olmaz galiba. Sevgi ama en saf sevgi! Yüzlerce, binlerce talebesi olan bir öğretmeni düşünün misal. Her talebesini seviyor mu, evet seviyor. Peki, bu öğretmenin kendi çocuğuna sarılışı ile diğer talebelere sarılışı bir midir? Yüzlerce, binlerce eşdeğer sevgi arasında bir tek sevgi bir adım öndedir. Ve kalb ancak ona sarılınca, onu koklayınca, onu öpünce, onunla muhabbet edince tatmin olur, sevinir, mutlu olur. Çünkü kandan, candan olma hadisesi vardır bu ilişkide.



Bunun gibi biz de inanırız ki kalb dediğimiz bazen ruh bazen gönül diye de tarif ettiğimiz "şey" belli bir yere bağlıdır, belli bir yerden gelmiştir ve bir Zat ile alakalıdır zaten. Ama dünyaya gözünü açtığında nefs-i emmare denen ve içinde şehveti, öfkeyi, yalanı, riyayı ... vb. gibi olumsuz özellikleri barındıran bir komşuyu yanı başında bulur. Yaşadığı süreçte/dünya hayatında bu komşunun etkisi altına girer ise kalbin dönüp durmaları, arayışları yani buhranları, bunalımları sürer gider. Kalbin, bu komşudan etkilenmesi aslında belli bir seviyeye kadar devam eder. Ne zaman ki her şeyden yüz çevirir de kalb kendi önderliğinde insanda olan ne varsa hepsini bulduğu hakiki sevgiye adarsa işte o zaman kalbin buhranları, yanılmaları, hataları, üzüntüleri, kederleri bitmiştir. Çünkü o seviyeye çıkan kalb sahibi için ne korku ne de üzüntü vardır.



Bu doğrultuda sevgi yerine imân denilse yeridir. Gerçek sevgi ise Allah sevgisi ... İmân diyoruz çünkü bunu bizzat yüce yaratıcının Habîbim (sevgilim) diye hitab ettiği Muhammed Mustafa (selam O'nun ve âlinin üzerine olsun) buyurmuş; "Beni annenizden babanızdan çok sevmedikçe gerçek imân'a eremezsiniz". Sevmek ve imâna ermek… Yine başka bir gün Halifelerinden olacak olan Ömer (Allah O'ndan razı olsun) ile aralarında şöyle bir konuşma geçer: Hazret-i Ömer; "Ey Allahın resulü seni nefsim hariç her şeyden çok seviyorum" der. Peygamber; "Olmadı ya Ömer; beni nefsinden de çok seveceksin" diye karşılık verince hazret-i Ömer bu defa; "Ey Allahın resulü vallahi seni nefsim de dâhil her şeyden çok seviyorum" diye sevgisini bir üst boyuta taşır. Peygamberin tepkisi şu olur; "İşte şimdi oldu ya Ömer" ...



Elbette bu da hakiki sevgiye ulaşmada bir basamaktır. Ya da sevgi gökdeleninin en üstten bir alt katıdır. Gerçek sevginin sonu Allah olmalı demiştik. Bunu, "her şeyden çok beni seveceksin" dediği Hazret-i Ömer'e, peygamberin ölümü sonrası Hazret-i Ebu Bekr'in verdiği cevabla daha iyi anlarız; "Kim ki Muhammed'e tapıyorsa bilin ki O ölmüştür. Ama kim Allah'a tapıyorsa O Hayy ve Layemut'tur(diri/canlı ve ölmez/yok olmaz)."



Evet, kalb görüldüğü gibi gerçek sevgiyi bulmadan, tam manasıyla Allah âşkı ile dolmadan celalleniyor, üzülüyor, sıkılıyor, bunalıyor. Allah âşkı kalbin ilacıdır, merhemidir, azığıdır. Bu hâle kavuşmak ise her ne kadar zor gibi gözükse de ilk başta samimiyetle yola çıkar ve kalbin kötü komşusu nefs-i emmareyi ıslah etmek için gayret gösterirsek bu neticeye evvelAllah ulaşırız.



Rahman ve Rahim olan Mevlamıza emanet kalasınız.



Daha tafsilatlı bilgi için Prof. Dr. Robert Frager'ın " Kalb, Nefs & Ruh " (Gelenek Yay.) isimli kitabını tavsiye ederiz. " Kendini bilen Rabbini bilir " sözünün gösterdiği yol için önemli bir kılavuz, insana kendisini bildiren ender kitablardan ...
 

ferit

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2006
Mesajlar
1,723
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kalb Sen'i Arar‎

selamün aleyküm ablam;
Allah c.c. razı olsun ellerine sağlık çok güzel...
B)B)B)
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
RE: Kalb Sen'i Arar‎

SELAMUN ALEYKÜM ABLACIM,

ÇOK GÜZELDİ GERÇEKTEN...ALLAH CC. RAZI OLSUN İNŞAALLAH..SELAMETLE KAL İNŞ. ABLAM..A.E.OL..S.A..B)B)B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
RE: Kalb Sen'i Arar‎

gul.gif
selamün aleyküm
''kalpler ancak Allah'ı anarak mutmain olur..'' Allah zülcelal bizleri yaratan olduğuna göre, kalplerimizi de yarattığına göre kalplerimizin ilacını da biliyor.. bu ayet-i kerime bunu zaten özetliyor.. emeğinize sağlık ablam.. selametle inş.
gul.gif
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt