Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Komşularım Neredesiniz? (1 Kullanıcı)

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
38
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com
Komşularım Neredesiniz?


7526d1198942055t-komsu-evler-samimiyet-jpg


Bizim mahallede bir Mehmet Efendi vardı.

Yaşı kemale ermiş, aksakallı, nur yüzlü, özü sözü bir, her anlamda efendiliğiyle nam salmış birisi olduğu için mahalleli kendisine “Mehmet Efendi” diyordu.

O zamanlar ilkokula giden bir çocuk olmama rağmen bu Mehmet Efendi gibi halk bilgesinin, bu arif kişiliklerin mahallenin sigortası olduğunu bilir ve bu tür kimselerin çoğalmasını dilerdim içten içe… Minik yüreğimle ALLAH’a yalvarırdım.

Nerde bir yoksul, nerde kocasını kaybetmiş bir dul, nerde yoksulluk, nerde huzursuzluk Mehmet Efendi ve heyeti oradaydı. Kısa zamanda huzur ve güven ortamı sağlanırdı. Birinin çatısı mı dökülüyor, paralar toplanır ve o damın üstüne çatısı kısa zamanda kondurulurdu. Evin genç kızının yaşı mı geçmiş, kısa zamanda hayırlı birisi denk düşürülür baş göz edilirdi. Bir husumet mi var, araya hatır gönül girilir aralar düzeltilirdi…

Malatya’nın en gözde mahallesiydik belki de bu yüzden.

Mahallede hiçbir çirkinlik boy vermez, ayrık otları erken fark edildiğinden çaresini bulmak kolay olurdu.

Komşuluklar akraba kıvamındaydı. Hayat huzur ve güven demekti o demlerde…

Sonra bir gün mahallelerimizde Mehmet Efendiler iyi atlara binip gittiler…

Huzurun, saadetin, iyiliğin, şefkatin ve merhametin eli kolu bağlandı.

Komşu komşuyu bilmez, tanımaz oldu. Semtlere selamsız sabahsız insanların isi sindi… Sokakların taştan kaldırımlarına kimsesizlerin çaresizliği oturdu. Yağmur damlacıkları sıcak evlerin camlarında şebnem olurken, soğuklar, yoksulların ayaklarında donup kalan kırağıya döndü. Bin yıl uzakta kaldı güneşin ısıtan, gülümseyen yüzü... Üşüdük birden bire… Donakaldık apartman girişlerinde, yalnızlığımızı dairemize de götürdük.

Mehmet Efendiler giderken, huzur ve saadeti de götürmüştü çünkü…

Gün batarken, yoksulların hayalleri de gömüldü derin bir uykuya... Dudaklarını çaresizliğe yıkadı tüm emeller. Yetim bir çocuğun umudu tükendi akşamın ıslık çalan karanlığında. Koskoca evlere hissizlik ve umarsızlık çöreklendi.

Azıksız öğünler birbirine kenetlendi, yoksulların hanesinde...

Gönlü kırık, kanadı kırık yaralı kuşlar gibi nice çocuk, bir avuç merhamet zannıyla yollara düştü. Yollar kalabalık, yollar yabancı, yollar kapalıydı artık… Geçit yoktu başka duygulara. Sırsız şehirlerin soğuk caddelerinde zaten merhamet yoktu. Rahmet, bereket yoktu, Mehmet Efendiler yoktu.

Artık ay doğmuyor akşamları evlerin camlarına üstüne dolun dolun. Güneş yükselmiyor tarlalara sımsıcak, sarmıyor belini mevsimin neşveli. Bir şeyler oldu ama ne? Birileri ansızın neşemizi kaçırdı, gelip evlerin insicamını bozdu. Huzurumuzu çaldı.

Komşuluklarımızı götürdü birileri, sakladı güzel olan ne varsa…

Bunun adını ne koymalı? Ne söylemeli, ne çareler bulmalı?
Bilmiyorum…

Biz bilemedik belki, anlayamadık. Komşuluk ilişkilerinin sıcak ekmek kokusu gibi yayıldığı zamanları belki çoğumuz yeterince yaşayamadık… Yetişemedik gül kokulu sofaların serinliğine.

Zaman geçti, devran bitti.

Zaman geçerken yanında gül kokulu serin sofalarımızı, avlularımızı da alıp götürdü. Bahçelerin ıhlamur, iğde kokulu gölgesinde soğuk çilek şuruplarını yudumlayan ve derin muhabbetler devşiren ninelerimizin esintisi üzerimizden henüz silinmemişken, bir esrik, bir yanık sıla hasreti ezip geçti ansızın yüreğimizin orta yerini... Yapayalnız kaldık devasa şehirlerin ortasında.

Bir başına kaldık apartman katlarında. Unutulduk.

Daldık dünyalık telaşlara, unuttuk bizden olan ne varsa, yitirdik. Apartman katlarına sıkışan kocaman dünyalarımızın buz kesen yalnızlığına gark olan ruhumuz eski evlerimizin fısıltılı güzelliğine hasret şimdi… Hanemize huzur ve güven muştulayan ikindi çayları o akşam oturmaları kalmadı nerdeyse…

Haber vermeden bir bardak çay içmeye gidemez olduk.

Benim çocukluğumda misafir çat kapı gelirdi…

Böyle ürkek değildi misafirler…

Şairlerimizden Yavuz Bülent Bakiler bir şiirinde şöyle anlatır hislerini:

“Bir semaver gibi yüreğim sıcak şimdi
Kimsesizlik ve gurbet, içimde düğüm düğüm
Ey bayramdan bayrama yüzlerini gördüğüm
Komşularım nerdesiniz? “


Komşularım, komşularımız nerdesiniz?

Sahi bizim komşularımız nerede?
Kimler?
Yarın öldüğümüzde tabutumuza omuz verecek, ardımızdan Yasin okuyacak olan birileri olmalı yanıbaşımızda…
Hani nerede komşularımız?
Aynı cadde üstünde kaç kişiyi tanıyoruz?
Kaç kişi çayımızı içmeye geldiler?
Apartmanlarımızda hala tanışmadığımız, varlıklarından haberdar olmadığımız komşularımız var, gidilesi.


Bizim çocuğumuz birkaç yüz metre ötedeki okula neden yalnız gidemez oldu acaba? Biz kilometrelerce ötelere okula giderdik. Korkmazdık, korkmazlardı büyüklerimiz. Çünkü komşularımız vardı tanıdık, bizi her dem sahiplenen, koruyan, kendinden bilen… Komşularımız akrabamızdan öte bir şeydi…

Bayramları bayram yapan onlardı, sevinci sevinç, kederi huzura dönüştüren yine onlardı, Mehmet Efendilerdi, Ayşe Teyzelerdi…

Şimdi ruhumuz ah ederek eskilere çok eskilere yaslanan bir hayalin izini sürüyor.

Toplumsal ve bireysel huzurun yegâne unsuru genetik kodlarımızdaki şifrelerimizi doğru okumak, doğru algılamak ve doğru yaşamaktır. Eski komşuluk ilişkilerini bir daha hayata geçirmemiz zor olsa da en azından çevremizdeki insanlara duyarlı olalım. Oturduğumuz semte dikkat kesilelim.

Bu dünyayı, komşuluk ilişkilerini bizler bu hale getirdik ne yazık ki. Çok geç olmadan geliniz komşuluk ilişkilerimizi yeni baştan gözden geçirelim. Karşı daire, yandaki ev, bitişik villada her ne ise komşumuzla tanışalım ve gidelim Tanrı misafiri niyetine… Selamlaşalım, halleşelim, helalleşelim…

En azından Tanrı selamını kesmeyelim…

Ne dersiniz?






Meryem Aybike SİNAN
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
şimdi komşulardan korkar olduk çok değil ben on sene önceki komşulukları bile arıyorum inanın yan komşuyu bırak evinde oturan komşuyu bile tanıyamıyorsun bir senedir evimizde oturuyor annesi memleketine gitti anında değişti yüzümüze bile bakmıyor ben onu ailemizin bir ferdi gibi gördüm kızım gibi soframdan ayırmadım böyle şeyler söylenmez ama hayretler içinde kaldık gelinime diyorum bende bir akıl noksanlığı var acaba yok yok komşuluk denen şey kalmamış artık herkezden korkar olduk vesselam :a17:
 

CANAN25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Kas 2007
Mesajlar
294
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
eskiden olduğu gibi şimdi komşuluk ilişkileri hiç yok. Bir apartmanda kimse kimseyi tanımıyor. Öyleki yan komşusunun evine hırsız giriyor. evi boşaltıyor, yan komşu evden taşınıyorlar diye umursamıyor. Aslında komşuluk kadar güzel bir şey yok diye düşünüyorum.Bir hadiste komşusu açken kendi tok yatan bizden değildir diyor Sevgili peygamberimiz (SAV) ama bizler değil aç yattıklarından, komşularımızın kimler olduğunu dahi bilmiyoruz. Allah bizleri iyi etsin............
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
selamün aleyküm..
çok hüzünlenerek okudum.ne kadar da doğru ve güzel yazmış.
.
...Yağmur damlacıkları sıcak evlerin camlarında şebnem olurken, soğuklar, yoksulların ayaklarında donup kalan kırağıya döndü. Bin yıl uzakta kaldı güneşin ısıtan, gülümseyen yüzü... Üşüdük birden bire… Donakaldık apartman girişlerinde, yalnızlığımızı dairemize de götürdük.

evet yorum yapacak aslında hiç bir şey bırakmamış geride.
birde çok hoşuma gitti buras.
..

Haber vermeden bir bardak çay içmeye gidemez olduk.

Benim çocukluğumda misafir çat kapı gelirdi…

Böyle ürkek değildi misafirler…


...........
..........
ellerine sağlık kardeşim Allah razı olsun paylaştığın için
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,035
Puanları
163
Yaş
48
Konum
Gönlün olduğu yerde
Okudukça hüzünlendim.

Yüzümüz tebessümü unutmuş.
Eskiden mutfağımızda pişenden dağıtır , dertlere de sevinçlere de ortak olurduk.

Sebep aramazdık ...asıl olan Paylaşmaktı.

Şimdi yavaş yavaş yok oluyor. Küçük yerlerde , köylerde devam Allah'a cc şükür.
Ama büyük şehirler geçim sıkıntısı , istekler , farklılıklar , ayrışan toplum...nedeniyle komşuluğumuz geride kaldı. "İLK"ler değişti... Sıralamalarda arkada kaldı.

İnşaallah elimizden geldiğince önce tebessümü , sonra paylaşımı , komşuluk hakkını unutmayalım..
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,297
Tepki puanı
7,630
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Özlem bu..
Özlemek bu...
Özlenen bu...
Aslında dinimizi tam olarak yaşasak bunlar hiç kaybolmaz ve biz de mahrum kalmayız bu hasletlerden...
Onun için tek de kalsak doğru bildiğimiz ne varsa dinimiz adına Kuran adına onları yapmaya ve yaşamaya gayret edelim inşallah...
Olur ya bazen bir söz bir davranış o kadar çok şeyi değiştirir ki...

Rabbim bizleri komşusunun emin olduğu kişiler zümresine ilhak eyleye inşallah ? Aminn
 

Nur-u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Nis 2022
Mesajlar
439
Tepki puanı
619
Puanları
93
Elhamdülillah Elhamdülillah Elhamdülillah
Çok ilginç aman aman muhafazakâr bir mahallede oturmuyorum ama komşuluk muhteşem ..küçük bir yazlık köy ..kiraciyim 9 senedir..hicbiriyete taşınmam.evde alsam kirata verir yine burda otururum.hele bir bayram yaşanır eskiler gibi çocuklarımin eski mahalle kültürüyle büyüyor.herkes selam verir günaydın der.bir yabancı evimizin önüne yaklaştımi tüm mahalle sorguya çeker .bu mahallede kimse aç yatmaz.duseni tutarlar .öğrenci varsa okutulur .çocuklarımızı evde tek bırakıp gönül rahatlığıyla ise gidiyorum .kollanir korunur .o yüzden elhamdülillah binlerce şükürler olsun .çocuklarıma bu devirde yaşattığım en büyük lüks bu mahalle kültürü ?
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
........
Artık ay doğmuyor akşamları evlerin camlarına üstüne dolun dolun. Güneş yükselmiyor tarlalara sımsıcak, sarmıyor belini mevsimin neşveli.

Bir şeyler oldu ama ne?

Birileri ansızın neşemizi kaçırdı, gelip evlerin insicamını bozdu. Huzurumuzu çaldı.

Komşuluklarımızı götürdü birileri, sakladı güzel olan ne varsa…

Bunun adını ne koymalı? Ne söylemeli, ne çareler bulmalı?
Bilmiyorum…

.......

Evet ablam her okuduğumda hepimizin yüreğinde aynı duygular depreşir.
Aynı özleme dalar gideriz.
Aynı anda ince bir ahh çeker nefesimiz.
Hepimizde aynı soru..

Ne oldu...?
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt