Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuranda namaz kavramı (1 Kullanıcı)

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
i) Korku esnasında duâ

Kasas suresi ayet 21
Bunun üzerine Musa, korka korka, çevresini gözetleyerek şehir*den çıktı. "Rabbim, beni şu zalim kavimden kurtar." dedi.

Musa bunun üzerine Firavunun yaşadığı şehirden çıktı. Öldürdüğü adam karşılığında kendisinin de öldürüleceğinden korkuyordu. Kendisini yakalamak isteyenlerin her taraftan gelebilecelerini düşünerek etrafı gözetliyordu. İşte o an*da rabbine yönelerek: "Rabbin, seni inkâr ederek kendilerine zulmeden bu kâfir kavimden beni kurtar." diye niyazda bulundu.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
i) Korku esnasında duâ

Kasas suresi ayet 33
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldürmelerinden korkuyorum."

Bu onun korktuğu için gitmeye tereddüd ettiği anlamına gelmez. İfadeden kasıt şudur: "Öyle düzenlemeler yap ki, onlara senin mesajını iletmeden önce tutuklanmayayım, zira böyle bir durum gönderiliş gayemi inkiraza uğratacak hedefine ulaştırmayacaktır." Nitekim bir sonraki ayet Musa'nın (a.s) kastını açıklığa kavuşturmaktadır. Sergilediği teslimiyet ruhuyla o, kastının risalet görevini reddetmek ve korku yüzünden Firavun'un huzuruna gitmekten yüz çevirmek olmadığını izhar
etmektedir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
k) Hastalıkta duâ

Enbiyâ suresi ayet 83
Eyup da; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphe yok, bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın."

Eyyûb'un (a.s) kim olduğu, yaşadığı dönem ve mensup olduğu millet konusunda birçok farklı görüş vardır. Bazı müfessirler onun İsrailoğulları'ndan olduğunu, bazıları Mısırlı olduğunu, bazıları Hz. Musa'dan önce yaşayan veya Hz. Davud ve Hz. Süleyman (a.s) zamanında yaşayan bir Arap olduğunu söylerler. Bütün bu tahminler, Kur'an'a muhalif ve kendi içinde çelişkilerle dolu olan Eyyub kitabına dayandırıldığı için onun hakkında hiçbir kesin fikir öne sürülemez. Fakat daha güvenilir eserler olan İşaya kitabına (M.Ö. 8.yy) ve Hezekiel kitabına (M.Ö. 6. yy) göre Eyyub M.Ö. 9.yy veya daha önce yaşamıştır. Milliyetine gelince adının geçtiği Nisa: 163 ve En'am: 84'deki konunun akışından onun bir İsrailî olduğu tahmin edilebilir. Hz. Vehb İbn Münebbih'e göre o Hz. İshak'ın (a.s) oğullarından biri olan Esau'nun torunlarından olabilir.

Duanın sözleri çok ilgi çekicidir. Eyyub (a.s) çektiği sıkıntıdan bahseder, fakat Rabbine: "Sen merhametlilerin en merhametlisisin" demekten başka bir şey söylemez. Bu, onun sabırlı, soylu ve mutmain olan kişiliğinin bir göstergesidir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
k) Hastalıkta duâ

Sad suresi ayet 41
Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti.

"Şeytan bana bir musibet dokundurdu" ifadesiyle Hz. Eyyub, şeytan'ın hastalık ve musîbet verme gibi bir güce sahip olduğunu söylemek istememiştir. O, şiddetli bir hastalığa yakalanmış olması, mal ve servetini kaybetmesi ve tüm yakınlarının kendisinden yüz çevirmesinden ziyade, şeytanın kendisine vesvese yoluyla eziyet etmesinden yakınıyordu: "O şeytan bana vesvese vererek, meyus olmamı istiyor, beni nankör olmaya itiyor ve sabretmemem için elinden geleni yapıyor" demek istiyordu.
Hz. Eyyub'un yakarışını bu şekilde anlamayı iki nedenden ötürü tercih ettim:
1) Kur'an'a göre Allah şeytana sadece vesvese yoluyla tesir etme özelliği vermiştir. Ona, Allah'ın kullarına hastalık ve maddi eziyetler vermek suretiyle, onları Allah yolundan saptırma şeklinde bir yetki tanımamıştır.
2) Enbiya Suresi'nde Hz. Eyyub'un Allah'a yalvardığı yerde şeytanın adı bile geçmemektedir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
l) Bineğe binerken duâ

Zuhruf suresi ayet 13
Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra onlara binip-doğrulduğunuz zaman da, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: "Bunlara bizim için boyun eğdiren (Allah) ne yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık" demeniz için.

Yani, Allah, kainatta sadece insanlara, gemi ve hayvanları binek olarak vermiştir. Bu yüzden insanlar, onların üzerlerine atılmış çuvallar gibi olmamalı ve bu gemileri denizin üstünde yüzdürenin, bu denizleri meydana getirenin ve bazılarının insanlardan çok kuvvetli olmasına rağmen, istedikleri yere gidebilmelerini sağlayan bunca hayvanı yaratanın kim olduğunu düşünebilmelidir. Bu nimetlerden faydalandıkları halde, bu nimetleri bağışlayan Allah'ı unutabilmek için kişinin kalb ve vicdanının kararmış olması gerekir. Hassas bir vicdan taşıyan kişi, bu bineklerden yararlandığında, Allah'a hamdederek
"Bu binekleri benim hizmetime veren zat ne yücedir ve yine o zat ne büyüktür ki zatında ve sıfatlarında hiçbir ortağı yoktur ve hiçkimseye muhtaç değildir, O'na şükreder ve O'na ortak koşmaktan yine O'na sığınırım" der.

Bu ayetin en iyi açıklaması, Rasulullah'ın bineklere binerken yaptığı dualardır. Abdullah b. Ömer'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
"Rasulullah savaşa çıktığında, bineğe binerken üç kez "Allah'u Ekber" der ve bu ayeti okuduktan sonra şöyle dua ederdi:
"Allah'ım bana bu seferde hayır ve takva nasip eyle. Sevdiğin amelleri işlememe yardım et. Allah'ım bu seferi benim için kolaylaştır, mesafeleri kısalt. Allah'ım yanımda bana yol arkadaşı ol. Ardımda bıraktığım ailemi koru. Ey Allah'ım, seferde beni, gıyabımda ailemi koru."
(Müsned-i Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi, Darimi)
Hz. Ali'den şöyle bir hadis rivayet olunmuştur.
"Rasulullah ata binerken, atın üzengisine bastığında "Bismillah" dedi ve ata bindi. Daha sonra bu ayeti okuyarak üç defa "Elhamdülillah", üç defa da "Allah'u Ekber" dedi ve "Seni tenzih ederim, senden başka ilah yoktur. Zulmettiğimiz nefsimizi bize bağışla" diye dua ederken gülümsedi.
Bunun üzerine ben (Hz. Ali) "Ya Rasulullah, niçin güldünüz?" diye sorunca O, "Allah'ım beni bağışla" diyen bir kulun sözünü Allah beğenir ve kulum benden başka hiçkimsenin kendisini bağışlamayacağını zaten bilir, der" diyerek cevap verdi.
(Müsned-i Ahmed, Tirmizi, Nesei)
Bir şahıs "Ebu Mücelles" adıyla şöyle bir hadise anlatmaktadır:
"Bir defasında bineğime binerken bu ayeti okudum ve bunun üzerine Hasan Basri bana:
"sen (bineğine binerken) bu ayeti okumakla mı emrolundun?" diye sordu.
"Peki ne okuyayım" diye cevap verince, o da dedi ki: "Bana İslâm'ı nasip eden Allah'a hamdolsun. Yine Hz. Muhammed'i göndermekle bize ihsan eden ve bizi insanlar arasından çıkmış en hayırlı ümmet kılan Allah'a hamdolsun" dedi ve bu ayeti okudu."
(İbni Cerir-Ahkâmul-Kur'an, el-Cessas)
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
l) Bineğe binerken duâ

Zuhruf suresi ayet 14
Ve biz elbette, Rabbimize çevrilip döneceğiz.

Yani, her sefere çıkmadan önce, çok büyük ve son bir seferin sizi beklediğini hatırlayın. Yolculuk esnasında muhtemelen bineğinizden düşebilir ve bu son seferiniz olabilir. Dolayısıyla her sefere çıkışımızda bunun son bir sefer olma ihtimalini unutmamalıyız.
Şimdi bu hususun ahlâki yönünü düşünelim. Örneğin sefere çıkan bir şahıs, şuurlu olarak yukarıdaki gibi dua etse, o şahıs zulüm, fısk, fucura ittiba eder mi? Fuhuş, içki kumar gibi cürümler işler mi? Yargıç, tüccar, memur gibi bazı yetki ve fırsatlara sahip kimseler inanarak böyle dua etseler, haksızlık yaparlar mı? Bu dua ile savaşa giden bir asker düşünelim. O asker, hiç günahsız insanların kanını döküp, zayıfları ezer mi? Tank ve uçaklarla hedef gözetmeden önüne gelen yeri bombalar mı?
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Enam suresi ayet 40
De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.) "

Ey Muhammed, o müşriklere de ki: "Söyleyin bana, şayet size Allahın azabı gelecek veya hesap vermek için dİrilip kabirlerinizden kalkacağınız kıya*met günü gelip çatacak olsa, bu felaketlerin, üzerinizden kaldırılması için Allah*tan başkasının yardımını mı dilersiniz? Eğer sizler, ilahlarınızın fayda veya za*rar vermeye kadir oldukları iddianızda doğru iseniz cevap verin bana.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Enam suresi ayet 41
Hayır, yalnızca O'nu çağırırsanız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.

Burada, 40-41. ayetlerde ise, kafirler bizzat kendi üzerlerinde görebilecekleri bir başka ayete çekilmektedirler. Başına bir musibet geldiğinde veya tüm korkunçluğuyla ölümle karşılaştığında insan Allah'tan başka sığınacak hiçbir şey bulamaz. Böyle durumlarda, en katı putperestler bile kendi tanrılarını unutarak, Allah'ın yardımına can atarlar. Aynı şekilde en inatçı ateistler çaresizlik anında kurtuluş için ister istemez Allah'a yalvarırlar. Bu ayette insanın kendi zihni durumu burada gerçeğin bir göstergesi olarak sunulmaktadır. Çünkü bu, bir Allah'ın varlığına ve her insanın kalbinin derinliklerinde yatan Allah'a ibadet ihtiyacına açık bir delildir. Bu ihtiyaç ve eğilim gaflet ve cehaletle perdelenebilse de, zaman zaman musibetlerin etkisiyle yüzeye çıkar.
İslâm'ın başdüşmanlarından Ebu Cehl'in oğlu İkrime böyle bir ayeti gördüğünde İslâm'a geçmiştir. Hz. Peygamber Mekke'yi fethettiği zaman İkrime Cidde'ye kaçmış, oradan da deniz yoluyla Habeşistan'a geçmişti. Yolculuk esnasında gemiyi batıracak şiddette bir fırtına çıktı. Önce yolcular yardım için tanrı ve tanrıçalarına yalvarmaya başladılar. Fakat, geminin batmak üzere olduğu korkusuna kapılacakları derecede fırtına şiddetlenince hep bir ağızdan, "Şimdi Allah'tan başkasına yalvarmanın zamanı değil, çünkü bizi ancak o kurtarabilir" diye bağırdılar. Bu İkrime'nin gözlerini ve kalbinin kilitlerini açtı: "Eğer burada bize Allah'tan başka yardım edecek yoksa, bir başka yerde nasıl olabilir, Muhammed'in (s.a) yirmi yıldır bize öğrettiği ve bizim de kendisiyle savaşa tutuştuğumuz da bu" diye düşündü. İkrime'nin hayatında en önemli andı bu an. Allah'la şu şekilde sağlam bir ahd yaptı: "Eğer bu fırtınadan kurtulursam doğruca Peygamber Muhammed'e (s.a) gidecek ve onun izleyicisi olacağım." Allah onu fırtınadan kurtardı ve o da ahdini yerine getirdi. Yalnızca müslüman olmakla kalmadı, hayatının kalan bölümünü de cihad'la İslâm'ın hizmetinde geçirdi.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Enam suresi ayet 63
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz."

Allah teala bu âyet-i celilede, yeryüzünün veya denizin korkunç karan*lık yerlerine düşen insanların, lıerşeyden ümidi kesilip ancak Allaha döndükleri*ni beyan etmekte, benzeri diğer âyetlerde de, Allahın, kendilerini bu sıkıntılardan kurtarmasından sonra da yine eski azgınlıklarına döndüklerini açıklamakta*dır. Bu âyetlerde Duyurulmaktadır ki:

"Denizde herhangi bir tehlikeye maruz kaldığınızda, Allahtan başka, yar*dımını istediğiniz bütün putlar hatırınızdan silinir gider. Allah sizi tehlikeden kurtarıp karaya çıkarınca da yüzcevilirsiniz. Zaten insanoğlu nankördür.

"Sizi karada ve denizde yürüten Allahtır. Bulunduğunuz gemi, içindekile*ri tatlı bir rüzgarla muntazam götürürken ve yolcular da neşeli iken bir fırtına çı*karak onlara her taraftan dalgalar gelip çepeçevre kuşatıldıklarını anlayınca dini sadece Allaha tahsis ederler. Ve ona şöyle dua ederler: "Yemin olsun ki sen bizi bu durumdan kurtarırsan şükredenlerden oluruz." Allah onlan kurtarınca da he*men yeryüzünde haksız yere azgınlık ederler. "Ey İnsanlar, azgınlığınız ancak kendinizedir. İstediğiniz şey, dünya hayatının geçimiğidir. Sonra dönüşünüz bi*zedir. Yaptıklarınızı size haber vereceğim.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Araf suresi ayet 94
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz.

Rabbimiz biz hiç bir memlekete, hiç bir karyeye, hiç bir şehre bir peygamber göndermedik ki o bölge halkını sığınacak, kucak olarak bizim kucağımızı bilsinler, âcizliklerini anlasınlar da bize kul olsunlar, bize yalvarıp yakarsınlar diye bir kısım sıkıntı ve darlıklara uğratmamış olalım. Onların bize dönmelerini, bizim gücümüzü kudretimizi anlamalarını, küfürlerinden, şirklerinden şımarıklıklarından, ahlâksızlıklarından vazgeçerek dürüst bir hayatın adamı olmaları için kul olmaları için onlara bir kısım belâlar ve musîbetler göndeririz diyor Rabbimiz. Rabbimiz bir topluma elçilerini gönderir göndermez hemen arkasından o toplumun gönderilen elçiye iman etmeleri için, akıllarını başlarına alarak peygamberin getirdiği hayat programını kabul etmeleri için bir kısım muhtıralar gönderiyor.

Demek ki darlık ve sıkıntı peygamberlerin geldiği bölgelerin vazgeçilmez özelliğidir. Eğer bugün bizim de evimize, ailemize, kö-yümüze, kentimize, çevremize, muhitimize peygamber gelmişse unutmayalım ki biz de darlık ve sıkıntı içinde olacağız demektir. Değilse eğer bizim eve bizim aileye peygamber uğramamışsa o zaman bolluk, refah ve lüks içinde olacağız demektir. Herkes kendi evine, kendi ailesine, kendi çevresine peygamber gelmiş mi gelmemiş mi bunu kendisi düşünsün.

Yâni şöyle bir bakalım evimizin içine. Bir bakalım mutfağımıza. Bir bakalım şehrimize, bir bakalım köyümüze. Bakalım da oralara peygamberin gelip gelmediğini anlayalım. Oralara peygamber anlayışının hâkim olup olmadığına kendimiz karar verelim. Eğer hayatımızda, yememizde içmemizde biraz biraz sıkıntı ve darlık varsa, biraz biraz her istediğimizi bulamama durumu varsa o zaman peygamberi anlayışın evimizin içine girdiğini, aksi varsa, yâni her şeyimiz bolsa, hiç bir şeyin sıkıntısını çekmeyecek bir durumdaysak, yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızdaysa o zaman Peygamberin evimize basmadığını anlayalım.

Yâni şöyle bir bakalım hayatımıza, kazanmamıza, harcamamıza ve kendi kararımızı kendimiz verelim. Evet unutmayalım ki Peygamberin geldiği yer, peygamberi anlayışın hâkim olduğu yer mutlaka sıkıntıya girecektir. Orada mutlaka bir şeylerin eksikliği söz konusu olacaktır.

Evet önce darlık gönderiyor Allah. Ne için? O topum akıllarını başlarına alsın diye. Peygamberin mesajını reddetmesinler diye. Allah’ın kendilerinden istediği hayatı yaşamaya yanaşsınlar, Allah’a Allah’ın istediği biçimde kul olsunlar diye. Kendi acziyetlerini anlayıp sı-ğınılacak kucak olarak Rablerinin kucağını bilsinler, ibret alsınlar da gittikleri yolun yanlışlığını anlasınlar, peygamberin getirdiği vahiy sistemini kabullensinler ve böylece hayatlarını Allah’ın istediği biçimde düzenlesinler diye Allah onlara bir takım sıkıntılar gönderiyor.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Araf suresi ayet 126
Oysa sen, yalnızca, bize geldiğinde Rabbimizin ayetlerine inanmamızdan başka bir nedenle bizden intikam almıyorsun. "Rabbimiz, üstümüze sabır yağdır ve bizi müslümanlar olarak öldür."

Şartların kendi aleyhlerine döndüğünü görünce Firavun, başka bir plan kurdu. Bu sefer de, tüm gösterilerinin Hz. Musa (a.s) ve sihirbazların kurmuş oldukları bir tuzağın neticesi olduğunu söyledi. Ve sonra, yaptığı bu suçlamanın doğru olduğunu itiraf etmeleri için de sihirbazları şiddetli bir ceza ve ölümle tehdit etti. Fakat bu da aleyhine döndü. Sihirbazlar bu yeni inançlarında kararlı ve uğrunda da her türlü zulme katlanmaya hazır olduklarını gösterdiklerinde bu sayede, Hz. Musa'nın (a.s) getirdiği gerçeğe olan inançlarının herhangi bir oyun değil, imanlarının samimi bir itirafı olduğunu ispatladılar. Bu yüzden de Firavun, hak ve adalet hususunda takınmış olduğu yalandan tavrı bırakmış ve açıkça despotluğa ve zulme başlamıştır.
Bu bağlamda, ayrıca dikkatten kaçmaması gereken önemli bir husus da; İmanın, bir kaç saniye içerisinde sihirbazların yapılarında meydana getirdiği inanılmaz değişikliktir. Aynı insanlar, atalarının dinine yardım etmek uğruna evlerini, barklarını terk etmişlerdi. Ve daha bir kaç dakika önce, sıkılgan ve mütevazi bir şekilde, Firavun'dan, Hz. Musa ile olan mücadelede eğer başarılı olurlarsa kendilerine ne gibi mükafatlar verileceğini soran bu insanlar şimdi, gerçek inancın cesareti ve şecaatiyle doluyorlardı. Önünde tazimle eğildikleri ve mükâfatlar istedikleri aynı krala karşı şimdi meydan okuyacak kadar cesur ve kahraman olmuşlardı. Fakat, şimdi inançlarının doğruluğuna öyle kani olmuşlardı ki artık tehdit edildikleri en korkunç işkenceler karşısında bile, bundan vazgeçmeyi düşünmüyorlardı.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Yunus suresi ayet 12
İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken yada ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir.

İnsana bir zorluk, bir sıkıntı isabet ettiği zaman, yatarken olsun otururken olsun, ayakta iken olsun, o sıkıntı ve zorluğun giderilmesi için bizden yardım dileyip durur. Fakat biz onun başına gelen sıkıntıyı kaldırdığımızda,insan o için*de bulunduğu hali unutur veya unutmaya çalışır. Mevlasına şükretmeyi terk e-der, tekrar sapıklığa ve Allaha ortak koşmaya döner. Sıkıntısı kaldırılan insana, tekrar inkâra dönmek süslü gösterildiği gibi, Allaha karşı yalan uydurmada ileri gidenlere de yaptıkları günahları süslü gösterilir.

Allah teala bu âyet-i kerimede, İnsanoğlunun hem çok sabırsız hem de arsız olduğunu beyan etmektedir. Öylekİ, insanoğluna bir sıkıntı ve bir darlık geldiğinde ne durumda olursa olsun derhal Aİlaha yalvararak o sıkıntının kendi*sinden uzaklaştırılmasını ister. Ona hiç sabretmez. Bununla beraber Allah, sı*kıntıyı kendisinden giderip aydınlığa çıkardığı zaman o sıkıntılı olan eski halini hemen unutur ve tekrar İsyana döner
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Yunus suresi ayet 22
Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyleki siz gemide bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgârla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgâr gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler) ' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden olacağız."

Ey insanlar, sizleri karada ve denizde çeşitli vasıtalarla yürüten Allah'tır. Eğer Allah bunları sizin emrinize vermemiş olsaydı, karada, denizde ve havada yolculuk yapmanız güç olurdu. Sizler, gemide bulunduğunuz zaman, gemi taşı*dığı yolcuları güzel bir rüzgarla alıp götürürken size bu duruma çok sevinirsi*niz. Fakat fırtınalar gelipsizleri her taraftan dalgalar kuşatınca ve helak olacağı*nızı anlayınca, samimi olarak Allaha kulluk edip ona yalvarırsınız ve şöyle der*siniz: "Ey Allahım, yemin olsun ki eğer bizi buradan kurtaracak olursan mutla*ka sana şükredenl erden oluruz"

Bu âyet-i kerime, insanların daraldıklarında hemen Aliaha yönelip ona yalvardıklanni, sıkışık zamanlarında ona iltica ettiklerini beyan etmektedir. Hal*buki kul rabbine hem geniş hem de sıkıntılı zamanlarında yalvrapı iltica etmeli, bu sığınmayı sadece sıkıntılı zamanlarında yapmamalıdır.

Peygamber efendimiz bir Hadis-i Şerifinde, Abdullah b. Abbas'a hitaben buyurmuştur ki:

"Sen geniş zamanında Allahı tanı ki, sıkıntı halinde de Allah seni tanı*sın
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Yunus suresi ayet 85
Onlar dediler ki: "Biz Allah'a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulme sapan bir kavim için bir fitne (konusu) kılma."

Hz. Musa'nın (a.s) çağrısına cevap verenler ise ona itaat edip, onu takib eden söz konusu "gençler"di, tüm bir cemaat olarak,İsrailoğulları değil. Metnin bağlamından açıkça anlaşılan budur.

"Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne, bir yargılama sebebi kılma" duasının çok kapsamlı bir anlamı vardır. Her ne zaman Hakkın öncüleri olanlar, hakikatı hakim kılmak, hüküm sürmekte olan kötülüğü kökünden kazımak üzere kıyam ederse, çeşitli tip zalimlerle karşı karşıya gelirler. Bu zalimler o veya bu sebeple daima onların bir eksiğini, kusurunu, yanlışını bulmaya çalışırlar.
Birinci tip zalimler her türlü gücü hakikat savunucularını alt etmek üzere seferber eden batıl savunuculardır. Diğer tipler ise, inandığını iddia eden ancak devrin iktidarıyla çatışmaya girmeye cesaret edemeyen sözde Hakk savunucularıdır. Bu tipler böyle bir şeyin faydasız ve boşuna gayret olduğunu ileri sürerek batılla savaşma konusunda aldıkları yanlış tavrı haklılaştırmak için mazeretler ileri sürerler. Bunu, alçakça tavırları yüzünden duyacakları vicdan azabını bastırmak için yaparlar. Tüm çabaları kendilerini değil, Hak öncülerinin yanlışlık içinde olduğunu ispata çalışmaktır. Bir başka güruh daha vardır ki, taraflar arası çatışmanın sonucunu bekleyerek ister hak ister batıl safında olsun güçlü tarafa geçerek onlarla işbirliği yaparlar. Şimdi hakikat savunucularının bu zalim insanlar için nasıl bir fitne nedeni olduğunu düşünelim. Eğer Hakk'ın yanındakiler dağılır ya da yenilirse, birinci gruptaki zalim güruh şöyle diyecektir: "Zaten biz haklıydık, bu budalalar değil, aksi olsaydı yenilmezlerdi". İkinci grupsa şöyle der: "Yenilgileri, şartları doğru değerlendiremediklerini yeterince ispatlamıştır. Büyük güçlerle çatışmaya girmeleri sonunda değerli hayatlarına mal oldu. Zaten Allah'ın emri devrin tiranlarından herhangi bir yasaklama olmaksızın en temel dini vecibelerimizi yerine getirebiliyorken kendimizi böyle tehlikelere atmamızı isteme bizden."
Sonuncu gruptaki alelade insanların kendi hakikat ölçüleri şöyledir:"Galip olan haklıdır. Dolayısıyla uğradıkları yenilgi, Hakk davayı savunduklarını söyleyenlerin haksız olduklarını göstermiştir. "İşte böyle, hakikat savunucularının işlediği her yanlışlık, her hata, yüzyüze geldikleri beklenmedik durumlar karşısında gösterdiği her zaaf, herhangi bir yenilgi karşısında içine düştüklari moral çöküntü, batıla meyyal olanlar için iyi bir mazeret teşkil eder. Sonuç olarak, Hakka "davet" davetçilerin "yenilgi"sinden birkaç yıl sonra rafa kaldırılır.
Bütün bunlar muvacehesinde Hz. Musa'nın (a.s) ashabının duasının yerinde, zamanında ve anlamlı olduğu açıkça görülmektedir. "Rabbimiz, bizden rahmetini esirgeme de, bu zalim kimseler için bir fitne, bir yargı nedeni olmayalım. Bizi yanlışlık, yenilgi ve zaaftan koru ve bizi bu dünyada muvaffak kıl ki, yarattıkların için bir hayır nedeni olalım zalimler için bir günah vesilesi değil..."

Yunus suresi ayet 86
"Ve bizi, kâfirler topluluğundan rahmetinle kurtar."
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

İsra suresi ayet 67
Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman, O'nun dışında taptıklarınız kaybolur gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür.

Yani, "Bu, sizin gerçek fıtratınızı, Allah'tan başkasının bilmediğinin apaçık bir delilidir. Siz de kalplerinizin derinliklerinde herhangi bir kayıp vaya kazanç gücünün sadece O'na ait olduğunu hissedersiniz. Eğer böyle olmasaydı, insan başka bir yardımcının güç yetiremeyeceğini hissettiği durumlarda Allah'a yalvarmazdı."
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Kehf suresi ayet 10
Hani bir zaman gençler mağaraya sığınmışlardı da: "Ey rabbimiz, nezdinden bir rahmet ver. Bize işimizde doğru yolu göster" demişlerdi.

Ey Muhammet!, düşün o zamanı ki, bazı gençler, hak olan dinlerini korumak için kâfirlerin elinden kaçıp dağdaki bir mağaraya sığınmışlar ve mağaraya girdikleri zaman rablerine şöyle yalvarmışlardı: "Ey rabbimiz, sen bize katından rahmet ver. Bizi merhametinle koru. Bize, yaptıklarımız arasından doğruyu seçme yeteneği ver".
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Enbiyâ suresi ayet 87
Balık sahibi (Zünnun yani Yunus'u da) ; hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar için de: "Senden başka ilah yoktur, sen yücesin, gerçekten de ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.

Yani Yunus, "Zün-nun" sözlük anlamı olarak "balık sahibi" anlamına gelir, Yunus'a bu ad verilmiştir. Çünkü Allah'ın emriyle Onu bir balık yutmuştu. (Bkz. Saffat: 142 ve an: 77-85, Yunus 98 an: 98-100)

Yunus (a.s) , hicret için Allah'dan emir gelmeden kavminden ayrılmıştı.

O, Allah'ın azabına uğrayacak olan bu beldeden ayrılması gerektiğini düşünmüştü. Bu davranış aslında başlı başına bir günah teşkil etmez, fakat bir peygamberin Allah'ın izni olmaksızın gönderildiği yeri terketmesi günahtır.

"Karanlıklar..": Balığın içindeki ve onun dışındaki denizin karanlıklarından.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Mü'minûn suresi ayet 26
"Rabbim" dedi (Nuh) . "Beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et."

"Bu halka karşı bana yardım et"; "Bunlardan intikamımı al, çünkü beni yalanladılar",
Kamer Suresi ayet: 10, "O da Rabbine yalvardı: "Ben yenildim, dolayısıyle yardım et."
Nuh: 26-27: "Ve Nuh dedi: "Rabbim, Yeryüzünde Kâfirlerden hiçbir yurt tutan bırakma; eğer bırakacak olursan kullarını saptırırlar ve ancak facir, alabildiğine Kâfir doğur(tur) lar."
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Mü'minûn suresi ayet 39
Dedi ki: "Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."

Ya Rabbi bu zâlimlerin, bu kâfirlerin beni yalanlamalarına, beni reddedişlerine karşı bana yardım et. Bunlar beni yalanlıyorlar, beni reddediyorlar, ben senin elçinim, senin görevlinim bana yardım et ya Rabbi. Bu kâfirlere karşı kulunu, elçini destekle, koru ya Rabbi. Elbette Allah elçilerinin sığınacakları bir tek kapıları vardı, onlar işte güç kaynaklarına sığınıyorlar.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
m) Musibet sırasında duâ

Şuara suresi ayet 117
De ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."

Yani, "Beni kesinkes ve bütünüyle reddettiler ve artık mümin olmaları ümidi kalmadı." Burada, hemen Hz. Nuh (a.s) ile kavminin ileri gelenleri arasındaki bu konuşmadan ve mesajının reddedilmesinden sonra, Rasûl'ün, kavminin kendisini reddettiğini Allah'a arzettiği ve aralarındaki hesabı görmesini Allah'tan istediği şeklinde yanlış bir anlayışa kapılmamalıdır. Kur'an, değişik yerlerde, Hz. Nuh (a.s) ile küfürde direnen kavmi arasında yüzyıllarca süren uzun mücadelenin ayrıntılarına değinir. Ankebut Suresi'nin 14. ayetine göre bu mücadele 950 yıl sürmüştür: "Aralarında elli yıl hariç bin yıl kaldı." Bu uzun zaman süresince Hz. Nuh (a.s) nesillerce gösterdikleri davranışları ve takındıkları tavrı inceledi ve kimsede gerçeği kabul etme eğilimi görmeyip gelecek nesillerde de iman edecek bir kişinin çıkması ümidinin bulunmadığı sonucuna vardı: "Sen onları bırakacak olursan, kullarını saptırırlar ve ancak facir, alabildiğine kafir doğururlar." (Nuh: 27) . Bizzat Allah, Hz. Nuh'un (a.s) bu fikrini tasdik etmektedir: Nuh'a vahyolundu ki, kavminden, iman etmiş olanlardan başka kimse inanmayacak; dolayısıyle onların yaptıklarına üzülme." (Hud: 36) .

Şuara suresi ayet 118
"Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."

"Benimle, müminlerden beraberindekileri kurtar": "Yalnızca kimin doğruda, kimin yanlışta olduğu konusunda hüküm verme; öyle bir hüküm ver ki, Hakikat'in izleyicileri kurtulsun, yalanın ve sahtenin izleyicileri bütünüyle yeryüzünden silinsin."
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt