Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KURÂN'IN HZ. PEYGAMBER'İN SÜNNETİNE VERDİĞİ DEĞER (1 Kullanıcı)

HAKERi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Mar 2007
Mesajlar
59
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
Dünya
Web Sitesi
www.imamhatipkardesligi.com
KURÂN'IN HZ. PEYGAMBER'İN SÜNNETİNE VERDİĞİ DEĞER


İslâm’ın temel kaynağı olan Kur’ân’da Yüce Allah(c.c.), Hz. Peygamber’i ve onun sünnetini çok müstesna bir yere oturtmakta ve ona itaati kendisine olan itaatle bir tutmaktadır (Nisâ 4/80). Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bağlayıcılık açısından sünnetin tamamı aynı seviyede değildir. Çünkü sünnetin de kendi içinde tasnifi söz konusudur. Hz. Peygamber’in uygulamaları arasında bağlayıcılık açısından farz, vacip, haram ve mekruh olanlar olduğu gibi müstehab, mendub ve mübah derecesinde olanlar da vardır. Aynı durum Kur’ân için de söz konusudur.


Sünnete kaşı genel bir kayıtsızlık ve umursamazlık içinde olanları bu tavra iten önemli sebeplerden birisi de bunlardan bazılarının sünneti ve hadisleri tamamen vahiy dışı olarak görmeleridir. Hâlbuki sünnetin bir bölümü de vahiy kaynaklıdır. Kaldı ki, Rasûlullah’ın vahiy kaynaklı olmayan söz, fiil ve takrirleri de ilâhî kontrolden geçmiştir. Yani onun hataları -diğer insanlarda olduğu gibi- düzeltilmeden yüzüstü bırakılmamıştır. Biz Peygamber’in masumluğunu da zaten böyle anlıyoruz. Nitekim onun en küçük hataları bile bizzat Kur’ân âyetleri ile düzeltilmiştir. Onun diğer insanlardan farkı da işte bu noktadadır. Onun hatalarının yüzüstü bırakıldığını kabul etmek, dinin bize bazı yanlış ve eksikliklerle ulaştırılmış olmasını da kabul etmek demektir ki, o zaman bu tebliğe “belâğun mübin” “apaçık tebliğ” demek mümkün değildir. İşte bu sebeple sünnetin dindeki değerini ortaya koyan unsurlardan birisi de hepsinin olmasa da bir bölümünün vahiy mahsulü olmasıdır.

Kur’ân’a baktığımız zaman vahyin sadece peygamberlere gönderilen ilâhî bir kitapla sınırlandırılmadığına, Hz. Peygamber’e Kur’ân dışında da vahiy verildiğine işaret eden pek çok âyet görmekteyiz.

Kur’ân’da, Hz. Peygamber’e ve diğer bazı peygamberlere kendilerine verilen kitapların yanında bir de “hikmet”in verildiği ifade edilmektedir.

“Allah(c.c.) sana Kitâb’ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah(c.c.)’ın sana olan lütfu cidden büyük olmuştur.” (Nisâ 4/113).

Hz. Peygamber elbette kendisine indirildiği belirtilen kitapla birlikte bu hikmeti de ümmetine tebliğ etmiştir. Nitekim Bakara sûresinde şöyle buyurulur: “Nitekim, kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size Kitâb ve hikmeti ve bilmediklerini öğreten bir peygamber gönderdik.” (Bakara 2/151).

Bu ve benzeri âyetlerde Kitâb’a ilâve olarak Hz. Peygamber’e verildiği zikredilen bu “hikmet” âlimlerce genelde Allah(c.c.)’ın elçisine verilen “sünnet” olarak tefsir edilmiştir. Meselâ bunlardan İmâm-ı Şâfiî bu görüşünü şöyle dile getirir:

“Allah(c.c.) (burada) önce Kitâb’ı -ki ondan maksat Kur’ân’dır- ardından da “hikmet”i zikretmiştir. Kur’ân ilimleri sahasında ehliyetlerinden emin olduğum kişilerden işittim ki, buradaki “hikmet”ten kasıt, Rasûlullah’ın sünnetidir. Çünkü önce Kur’ân zikredilmiş peşinden ayrı olarak “hikmet” eklenmiştir.”

Evzâî (ö. 157/774) de, Hasan b. Atıyye’nin “Cibrîl, Kur’ân’ı indirdiği gibi, sünneti de Peygamber’e getiriyordu.” dediğini nakleder. Hz. Peygamber’in Kur’ân dışında da Yüce Allah(c.c.)’tan vahiy aldığını gösteren delillerden birisi de hiç şüphesiz ona Kur’ân’ı tebliğ görevi yanında bir de Kur’ân’ı açıklama görev ve yetkisinin verilmiş olmasıdır. O bu görevi elbette sadece kendi şahsî bilgi ve ictihadıyla değil, Yüce Allah(c.c.)’tan aldığı ilâve bilgilerle yapacaktır:

“Sana bu Zikri (Kur’ân’ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın ve ta ki onlar da düşünüp öğüt alsınlar.” (Nahl 16/44).

Yüce Allah(c.c.) Hz. Peygamber’e izaha muhtaç Kur’ân âyetlerini açıklama yetkisini verdiği gibi, onun hakemliğinin ve verdiği hükümlerin kabulünü de vurgulu bir şekilde öngörmüştür. Hz. Peygamber elbette bu görevini yerine getirirken hem Kur’ân’a orada yoksa Kur’ân dışı aldığı bilgilere orada da bulunamazsa kendi ictihadına göre verecektir.

Bu durumda Hz. Peygamber’in sadece Kur’ân’da mevcut hükümlerle kayıtlı olmaksızın genel hüküm koyabilme yetkisine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim o bazı konularda önce vahiy beklemiş, gelmeyince kendi ictihadına göre veya Kur’ân dışında aldığı vahiy ile hüküm vermiştir. Onun bu hükümleri hiç şüphesiz vahyin kontrolü altındaydı. Bu sebeple zaten büyük hatalar yapması düşünülemeyecek olan Hz. Peygamber’in küçük bazı hataları bile vahiy tarafından düzeltiliyordu. Bu bakımdan onun her türlü hükmü bir nevi vahyin tasdikinden geçmiş hükümler oluyordu.

Hz. Peygamber’in hüküm verme yetkisini ifade eden âyetlerden birisinde şöyle buyrulmaktadır:

“Hayır, Rabbin hakkı için onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça inanmış olamazlar.” (Nisâ 4/65).

Hz. Peygamber hüküm verirken bazen doğrudan doğruya bir âyete dayanmış, bazen Kur’ân dışı bir vahye istinad etmiş, bazen de dinin ruhuna en iyi hâkim olan birisi olarak kendi ictihadıyla hareket etmiştir. Ama her hâlükârda elbette onun peygamberlik görevi ile ilgili bütün tasarrufları ilâhî kontrolden geçmiştir.

Hz. Peygamber’in Kur’ân’da olmayan hususlarda verdiği hükümlere örnek olarak beş vakit namazın zamanı, rekâtları, nasıl kılınacağı, vitir namazının vacip oluşu, orucu bozan ve bozmayan şeyler, kimlere zekâtın farz olduğu ve miktarı, içki içmenin cezası, hırsızın hangi miktarda hırsızlık yaparsa cezalandırılabileceği, hayızlı kadının namaz kılmaması, oruç tutmaması, büyük annenin mirası gibi konular sayılabilir.
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,186
Tepki puanı
3,547
Puanları
163
Yaş
46
Allah razı olsun.Rabbim Kuran ve sünnetten ayırmasın inşallah.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt