Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kürtaj caizmidir (2 Kullanıcı)

hafiz_osman

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2006
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
arkadaşlar bu konuda bi bilgisi olan bizi aydınlandırsın
 

hafiz_osman

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2006
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: kürtaj

RE: kürtaj

Dört aylık olan çocuğu aldırmak caiz değildir deniyor, fıkıh kitaplarında. Ama bugün ultrasonla yapılan tesbitte dört aylık değil ellibeş günde insan şekline geldiği tesbit ediliyor. Alınamaz duruma geldiği söyleniyor. Eski tesbit mi yerinde, yoksa yeni tesbit mi?


Erkeğin spermi ile kadının yumurtası birleştikten, embriyo oluştuktan ve ana rahminde tutunup beslenmeye başladıktan sonra -ki, bu aşılanmadan kısa bir süre sonra olmaktadır- bu varlık (cenîn) insandır, onun bütün özellikleri ceninde belli olmuş, belirlenmiştir; onu almak, kürtaj yapmak insan öldürmektir ve asla caiz değildir. Kırkbeş gün, 120 gün sonraki durumlar, rahimdeki varlığın değişim safhalarından bazılarıdır, bu değişim/gelişim safhaları olmadan da o canlıdır ve insandır. Mesela hadis ve fıkıh kitaplarında, bir rivayette kırk beş, diğerinde 120 gün sonra cenine "ruhun üflenmesi"nden söz edilmiştir; bu ruhtan maksat can değildir; çünkü cenin (rahimdeki çocuk) bundan önce de (baştan beri) canlıdır. Bu üflenen ruh, mahiyetini insanların bilmediği ilâhî bir katkıdır. İnsanı insan yapan ve öldükten sonra da varlığı devam edecek olan unsur "nefis"tir, bu nefis insanla beraber yaratılır ve devamlı gelişir; iyi olur, kötü olur. Ruha gelince, bu üfürülmeden önce de, ölüm ile vücudu terk ettikten sonra da -onun dışında kalan- varlık insandır ve ona (rahimde iken canlı, öldükten sonra ölü) insan olarak bakılır, böyle muamele edilir.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53

Türkiye erkeklerinin spermleri tümüyle yok olmakla yüzyüze kalabileceğini belirten Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Kemal Özer çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin Ankara’da lobicilik yaptığını iddia eden Özer, birçok genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin dünya çapında adlarının ‘şeytani şirketlere’ çıktığını belirtti.

Türkiye’yi ve Türk tohumunu kurtarmanın Abd’li Monsanto’nun yanısırı yine ABD’li Pioneer, İsrailli Hazera, Şilili SQM, Alman KWS, Güney Kıbrıs’tan AMC/AGRIMATCO, Cheetos, Lay’s, Ruffles, Doritos, Rocco, Al a Turca gibi cips markaları ile tanıdığımız Abd’li PepciCola’ya ait Fritolay, Fransalı Limagrain, Yunanlı Golden Westseeds, İsviçreli Syngenta gibi şirketlere kalmadığını belirten Özer; “Gerçeği toplumun anlayacağı bir dille özetlersek amaç; Türk florasını ve tohumunu genetiğini değiştirerek kendi adlarına tescil etmektir” dedi.
Genetiği değiştirilmiş tohum üreticilerinin gerçek amaçlarının mısır, soya, kanola, ayçiçeği, buğday, pamuk, domates, hıyar, biber, fasulye, bezelye, patlıcan, kabak, kavun, karpuz, ıspanak gibi insan ve insanlık için vazgeçilmez ortak mirası, mülkiyetlerine geçirmek olduğunu ileri sürerek “Küresel kuraklık masalıyla zihinleri kirletilen insanlık şimdi “susuz tohum” masalıyla pazarlanan iğdiş edilmiş, kısırlaştırılmış ebter tohumlarla kıyamet öncesi “gıda kıyameti” ile karşı karşıyadır.


Susuz bir yaşam mümkünmüş gibi susuz toprakta yetiştiği iddiasıyla çiftçisiyle, akademisyeniyle, siyasetçisiyle, satıcısıyla, teknik elemanıyla ve tüketicisiyle bir ülke topyekûn aldatılmakta ve geri dönüşü imkânsız bir musibete sürüklenmekte.

Geliyorum diyen belânın tacirleri, “Dünyada birçok ülke GDO’lardan yüksek gelir elde ediyor. Türkiye’de ise düşünmeden, insan sağlığını olumsuz etkiliyor diye karşı çıkılıyor. Biz, bir zamanlar matbaaya da karşı çıkmıştık. Türkiye’de bir an önce bu konuda altyapı hazırlanmalı” şeklindeki gerçek dışı beyanlarla halen her 100 kişiden 25’nin kısırlaştırıldığı ülkemizin çok yakın gelecekte hemen herkesin kısırlaştırıldığı bir toplum olması için çalıştığının farkındalar mı acaba?

GDO savunucuları GDO’lu ürünlerin “kanıtlanmış bir olumsuz etkisi yok” iddiasındalar. Hâlbuki farelerde yapılan deneylerde her nesilde artan ve 4. nesilde yüzde yüz kısırlaşma etkisi yaptığı ispatlanmıştır. Tohum mirasına konmaya çalışan GDO’lu hibrit tohumu üreticisi firmalar ve dernekleri mâdemki bu kadar iddialılar, o halde patron ve yöneticileri gönüllü denek olsunlar ve laboratuarlarda kendilerinde deneyler yapılsın. Şayet zararsızsa bizde kendilerini destekleyelim. Ya da ebediyete kadar sussunlar.

Çok iyi bilinmelidir ki Türkiye önlem almazsa 2030’larda Türkiye’de kadının doğurganlığı sıfırlarlara kadar inecek Türkiye’de erkeklerinin spermleri tümüyle yok olmakla yüzyüze kalabilecektir. Bunun sorumlusu ebter horum üreticileri kadar buna izin veren siyasetçiler ile gerçeği toplumdan gizleyen bilim çevreleri olacaktır” dedi
time türk
 

Luvi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2009
Mesajlar
1,209
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Değerli kardeşim,

“Kadınlarınızın hayırlısı çocuk yapmaya elverişli olandır,” “Evlat kokusu Cennet kokusundandır” ve “Hayırlı evlat dünyada nur, âhirette sürurdur” mealindeki hadis-i şeriflerde çocuk sahibi olmak teşvik edilmiştir.

Bu meseleye bu kadar ehemmiyet veren dinimiz, çocuk ana rahmine düştükten sonra doğuncaya kadar hep onu korumuş, anne-babaya da birtakım mes’uliyetler yüklemiştir. Hiçbir sebep yokken, keyfî ve mevhum sebepler ileri sürerek “cenin” tabir edilen ana rahmindeki çocuğun varlığına son vermeye müsaade etmemiştir. Böyle bir suçu işleyenleri “câni” olarak görmüştür. Çünkü “cenin” bir insan mesabesindedir.

Çocuk canlı hale geldikten sonra artık bir insan olarak kabul edildiğinden, onu düşürmek, bugünkü tıbbî tabirle “kürtaj” yaptırmak, yetişkin bir insanı öldürmek gibidir. Şayet henüz “canlı” değilse; bu halde iken kürtaj yaptırmak ise, bir masumun hayata gelmesine mâni olmak sayıldığından, yine büyük bir mes’uliyeti gerektirmektedir. Kendi güzelliğini düşünerek bu hatayı işleyen kadınları Ömer Nasuhi merhum şöyle anlatmaktadır:

“Mücerred gençlik çağının kendilerine verilmiş olduğu güzelliği, taraveti (tazeliği) muhafaza arzusuyla bu cinayeti irtikâp edenler de canavar tabiatlı insanlar demektir. Acaba böyle taş yürekli bir valide, doğurduğu yavrusunu diri diri yiyen bir canavardan daha aşağı bir mahiyette değil midir?”

Haklı gerekçelere dayanmadan kürtaj yapanları “tazir” cezasına çarptıran İslâm hukuku, kendi imkân ve ölçüleri içinde bu engelleyici tedbirleri almıştır. Fakat bu arada haklı sebebe dayandığı zaman da, ruhsat tarafını ve çıkar yolu göstermiştir.

Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu’nu esas alarak bu husustaki hükmü şu şekilde özetlememiz mümkün olacaktır:

Muhakkak bir özür ve zaruret dolayısıyla bazı ceninleri düşürmek cinayet sayılmayacağı gibi, maddî ve mânevî bir mes’uliyeti de gerektirmez. Şöyle ki:

Henüz âzası belirmemiş olan bir cenin, annesinin hayatına tesir edecek sıhhî bir sebepten dolayı tıbbî bir tetkik, muayene ve teşhis sonunda aldırılabilir.

Bu arada şöyle bir izah da getirilmektedir:

Bir kadın kucağında süt emen çocuğu varken hâmile kalsa, bu arada yavaş yavaş sütü kesilmeye başlasa, çocuk süte doymayıp aç kalsa, ailenin süt anne tutmaya imkânı da yoksa, bu arada çocuğun hastalanıp ölme tehlikesi de vaki olacaksa; bu takdirde henüz çocuğu düşürmek caizdir. Çünkü bu şekildeki bir cenin, teşekkül etmiş bir insan sayılmayıp et parçası veya kan pıhtısı hükmündedir. Kucakta bulunan çocuk ise yaşayan bir insandır. Bu bakımdan hayattaki çocuğu korumak için kürtaj yaptırmanın mahzuru yoktur.(Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu,3: 145-149. )

Ceninin oluşmaması için anaya zarar vermeden her hangi bir metoda baş vurmak caizdir. Yeter ki kökten döllenmeye son verecek bir metoda başvurulmasın. Cenin oluşmuş ise durum değişir. Gazali ve bir çok Maliki alimlerine göre ciddi bir mazeret olmadan ceninin ilk günlerinde de olsa kürtaj yapmak haramdır.

Bazı İslâm hukukçularına göre de cenin üzerine 42 gün geçmeden evvel kürtaj yapılabilir. 42 gün diyoruz; çünkü Müslim'in rivayetine göre nutfe üzerine 42 gün geçtikten sonra Cenabı Allah bir melek gönderir, ona biçim verir, kulak ve gözünü yapmaya başlar. Yani cenin üzerine 42 gün geçerse o artık şekillenme sürecine girdiği için müdahale etmek caiz değildir. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 326)

Bu müddeti geçtikten sonra kürtaj yaptırmak caiz değildir. Çünkü organları kısmen beliren cenin bir insan hükmündedir. Bu hale gelmiş olan bir cenini düşürmek canlı bir insanı öldürmekle aynıdır.

Yukarıda bahsi geçen ruhsatla birlikte, bilhassa zamanımızda çocuk eskiden olduğu gibi anne sütüne muhtaç olmadan da gıdasını alabilmektedir. Bunun için şayet çocuk mamayı yiyebiliyor, ailenin bütçeszi de bu masrajı karşılayabiliyorsa, en uygun olanı kürtaja başvurmamaktır. Fakat ocuk memeden kesildiği takdirde hastalanıyor, zayıflıyor, hatta hayatî bir tehlikeye düşüyorsa, yukarıdaki ruhsattan istifade edilebilir. Fakat her aile, en iyisi, kendi imkân ve şartlarını nazara alarak bu hükümlerden istifade etmelidir.

Bu arada, anne-baba “kürtaj” gibi istenmeyen bir çareye gerek kalmadan, çocuk sütten kesilinceye kadar azil ve doğum kontrolü yollarıyla daha tehlikesiz bir tedbire de başvurabilirler.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt