c. Süfyanla mücadele
Birgün Resûl-ü Ekrem (a.s.m.), Hz. Ömer’e, Yahudî çocukları içerisinde birini gösterip, “İşte Süfyanın sûreti!” buyurdu. Hz. Ömer ileri atılıp, “Öyleyse ben onu öldüreceğim” dedi. Resûl-ü Ekrem (a.s.m.) ise, “Eğer bu Süfyan ve İslâm Deccalı olsa, sen öldüremezsin; eğer o olmazsa, onun sûretiyle öldürülmez”20 buyurdu.
Evet, Süfyan âhirzamanda gelecek ve "Kıyamete kadar hak üzere cihada devam eden, muhalefet edip düşmanlık edenlerin bir zarar veremeyeceği,"21 bu hak cihadlarını muzaffer olarak sürdüren22 ve “en son grubu Mesih-i Deccalle savaşan bir cemaat"23 ve onun temsilcisi olan Hz. Mehdî tarafından öldürülecektir.
Hz. Mehdî, mücadelesini, bütün mukaddesleri inkâr fikriyle ortaya çıkan büyük Deccala, hem de İslâma, Kur'ân'a savaş açan, dinsiz, yalancı İslâm Deccalı Süfyana karşı verecek, bu mücadeleler sonucunda onu öldürecek, tahribatını tamir edecektir.
Allah'ı, Kur'ân'ı, peygamberi tanımayan, İslâm adına ne varsa hepsine savaş açan, icraatını sistemli ve münafıkâne bir tarzda yürüten, İslâmın rükünleri olan bu inanç esaslarını kaldırmaya, yok etmeye, zayıflatmaya çalışan Süfyan, “Hz. Mehdî'yi de devamlı tarassut altında tutacak, muhasarasını üzerinden kaldırmayacaktır.”24
Bu demektir ki, Hz. Mehdî çok zor şartlarda hizmet verecek, mücadelesini sürdürecek.
Hadis-i şeriflerde Süfyanın tahribatına olduğu kadar Hz. Mehdî'nin onunla yapacağı mücadelelere de yer verilmiştir. Bu mücadele birçoklarının zannettiği gibi maddî kılıçla değil, mânevî kılıçlı, fikir yoluyla; kanlı değil, kansız olacaktır. el-Heytemî bunu şöyle anlatır: “Ona bîat edenler, (Kâbe civarındaki) rükün ve makam arasında bîat ederler. Uyuyanı uyandırmaz, aslâ kan dökmezler.”25
Bediüzzaman da, Hz. Mehdînin, Süfyan komitesinin rejim-i bid’akârânesini tamir edeceğini belirterek Mektûbât isimli eserinde, bu görevin kaba kuvvet ve güç kullanmakla değil, ıslahat ve tamirat yoluyla olacağını söylemektedir.
Müslim'de yer alan bir hadiste27 Hz. Mehdî'nin Deccalle olan enteresan bir mücadelesine yer verilmektedir. Her ne kadar Mamer ve Ebû İshak gibi ravîler, bu zâtın, Hz. Hızır olduğunu söylüyorlarsa da hadisin öncesi ve sonrasından onun Hz. Mehdî olduğu anlaşılmaktadır. Bu hadis-i şeriften anladığımıza göre Deccalın merkezde silahlı gözetleme yapan askerleri bulunmaktadır ki bu, onun büyük bir ordu ve hükümet gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Buna dayanarak Hz. Mehdî'yi kendine bende etmek istemekte, kabul etmeyince de eziyet ve sıkıntı vermekte, tesirsiz hale getirmek için elinden gelen herşeyi yapmaktadır. Öyle ki “sırtı ve karnı döve döve genişletilmekte,” yani onun dâvâsı gün geçtikçe etrafa daha da yayılmaktadır.
O, bunca eziyet ve işkenceye rağmen asla boyun bükmez, Deccalı tanımaz, aksine Deccallığı hakkındaki kanaati daha da pekişir, mağlup edilmez bir edayla insanlara şöyle seslenir: “Ey insanlar şüphe yok ki artık Deccal bana yaptığı bu işi artık insanlardan hiçbir kimseye yapamayacaktır.” Deccal yine onu öldürmek için alır. Ama onun boynu ile köprücük kemiği arası bir bakır levha haline geliverir ve Deccal artık onu kesebilecek hiçbir yol bulamaz. Sonunda onu iki eli ve iki ayağı ile yakalar ve fırlatıp atar. İnsanlar, Deccalın onu ateşe attığını sanırlar. Oysa o mü'min Cennet içine atılmıştır.
Bu ifadeler Deccalın Hz. Mehdî'yi öldürmek istemesine rağmen bunu başaramayacağını göstermektedir. Ona diş geçiremeyecek, kılıcı da işlemeyecektir. Onu ateşe atması ise zamanında bir nevi Cehenneme dönen zindanlara atması demektir. Ama onun îmanı o zindanı da bir nevi Cennete çevirir. Çünkü Cennet ve Cehennem herşeyden önce gönülde yaşanır. Èman zindanları saraya, ateşleri âb-ı hayata çevirebilecek güçte bir iksirdir. Aynı zamanda bu Deccalın Hz. Mehdî'yi en ücrâ, ıssız yerlere süreceğini, oraların ise bağlık bahçelik yerler olacağını da göstermektedir.
Müslim'daki hadisin sonu şöyle bitiyor: “İşte o mü'min âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en büyük olanıdır.”28
Başka bir rivayette ise Hz. Mehdî'nin Süfyanla ilgili mücadelesine şöyle dikkat çekilir: “Süfyanla Mehdî yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkarlar. Kâh Süfyanî gâlip gelir, kâh Mehdî.”29 Hz. Mehdî Şam'a geldiğinde Süfyanîler dallı budaklı ağaçlar kesip Taberiye gölüne atarlar.30 Horasan tarafına giden bir taife de Süfyanîleri mağlup eder.31 Sonunda Süfyanîler hilafeti Hz. Mehdî'ye teslim ederler.32
Bu rivayetlerde de görüldüğü gibi Süfyan herşeye rağmen Hz. Mehdî’nin kılıncından kurtulamayacaktır. Hak ve hakikatin hükmettiği kâinatta bu kurulu düzene meydan okuyan, safsata, yalan ve hileden medet uman Deccalın teslim-i silâh etmemesi düşünülebilir mi?
Hem o Hz. Mehdîden öyle bir darbe yiyecektir ki, bunu, unutmak mümkün olmayacaktır. Evet, "İslâmiyete darbe vuranların başlarında öyle müthiş bir patlayış olacak ki, Kıyamete kadar unutulmayacak."33
Burada hemen belirtelim ki, Deccal da nihayet insandır. Önemli olan onun şahsının değil, fikrinin, inançsızlığının, bozuk cereyanının öldürülmesidir. Yoksa onun şahsını bir virüs dahi öldürebilir.
İşte ehl-i nifakın başına geçen, Şeriat-ı İslâmiyeyi tahribe çalışan bu müthiş şahsın meydana getirdiği münafıkâne cereyanı, Âl-i Beyt-i Nebevîden olan Hz. Mehdî öldürüp dağıtacaktır.34
Evet, Deccalın kurduğu tahripkâr rejime karşı mücadele veren, onun tahribatını tamire çalışan Âl-i Beytten bu mübarek zât, Deccalın fitnesine son verecek, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid'akâranesini tamir edip Sünnet-i Seniyyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (a.s.m.) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hz. Mehdî cemiyetinin mu'cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacaktır.35
Hz. Mehdî, bunu arkasını dayadığı şahs-ı mânevîsi, seyyidler cemaatı ve diğer ehl-i îmanla birlikte gerçekleştirecektir.
Bu konudaki gelişmelerin seyrinde de dikkat çekici noktalar vardır:
Bediüzzaman’ın belirttiğine göre Süfyan, “Yediyüz sene müddetinde İslâmiyetin ve Kur’ân’ın elinde şeref-şiâr, bârika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslâmiyetin bir kısım şeâirine karşı istimal etmeğe çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. ‘Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarır’ diye rivayetlerden anlaşılıyor.”36
“Rahmet-i İlâhiyeden ümit kesilmez. Çünkü Cenab-ı Hak, bin senedenberi Kur’ân’ın hizmetinde istihdam ettiği ve ona bayraktar tayin ettiği bu vatandaşların muhteşem ordusunu ve muazzam cemaatini muvakkat arızalarla perişan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazifesini idame ettirir.”37
Bu bahsin devamında (el yazma nüshasında) Bediüzzaman, kendi el yazısıyla şu notu düşer: “Kılıncını ayağına vurdurmaz, düşmanına vurdurur. Kur’ân’a hizmetkâr eder. Ağlayan âlem-i İslâmı güldürür.”
Hz. Mehdî, bu mücadeleleri esnasında elbette bir kısım sıkıntılarla karşılaşacaktır. Ona destek verenler de, cephe alanlar da çıkacaktır