Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Muharrem nureddin coşan hocaefendi (1 Kullanıcı)

üftade

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ağu 2008
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
MUHARREM NUREDDİN COŞAN HOCAEFENDİ

1963 yılında Ankara'da doğdu. Ankara İmam-hatip Lisesi'ni bitirdi (1981). Ankara İlâhiyat Fakültesi'nde bir süre okuduktan sonra, Suudi Arabistan'a gitti. Arapça ve dînî ilimler tahsilini orda sürdürdü.

1987 yılında Amerika'ya gitti. New York'ta işletme konusunda üniversite eğitimi gördü. Daha sonra master yaptı. Yurda döndükten sonra (1993) muhtelif serbest ticarî faaliyetlerde bulundu.

1 Ağustos 1996'dan itibaren Hocaefendimiz'in arzusuyla, Server Holding'in ve cemaat hizmetlerinin yöneticiliğini üstlendi.

Hocaefendimiz'le birlikte Avustralya'ya, Avrupa'ya, Amerika'ya seyahatler yaptı. Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri'nin merhum Hocaefendimiz'i yetiştirdiği gibi, Hocaefendimiz de Nureddin Bey'i her yönden yetiştirdi. Özel dersler verdi ve hafızlığını tamamlattı. Muhtelif vesilelerle, kendisinden sonra irşad vazifesini Nureddin Bey'in yürüteceğini, yakın çevresine ifade etti.

Mütevazı, gösterişten hoşlanmayan, yüz hatları ve davranışları merhum Hocaefendimiz'in gençliğine benzeyen bir kişiliği vardır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Arapça ve İngilizce'yi iyi derecede bilmektedir.
 

gumushanevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ağu 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Mevlana Halid-i Bağdadi (KS)
Şimdiki zamanda ise şeyhlik,süluk ile mürşid-i kamilden me'zuniyyete münhasır olmayıp, ekseriyya babadan kalıyor...
Bunlara "müteşeyyih"denir(ya'ni yalancı şeyh,uydurma şeyh demektir)...
Risale-i Halidiyye Adab-ı Zikir Risalesi s.88

Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi (KS)
Ancak kamil bir şeyhden tarıkat adabını alan kendisine apacık irşad izni verilen ve selefin sünneti üzere hırka
geydirilerek yazılı icazet verilen kişi şeyh olabilir...
Gümüşhanevi Cami u usul s.35 el Hani el-Behcetü s saniyyes.10 İrfan Gündüz HalidiyyeTarıkatı Seha neşriyat s.241

Mehmed Zahid Kotku (KS)
Babadan veya dededen mevrüs müteeşeyyih evlatlarla ilimsiz ve amelsiz şeyh kıyafetindeki kimselerle
musahabet caiz degildir.Herkim ki cenabı hak ile zamirim halisidir.Hakikir ütbeye erdim diyerek zahiri
şeriyata mukayyet olmaz ve tekelif-i şer iyenin kedisinden sukutu idda ederse iyi bilsinki böyle olan
kimseler dinde meftundur.İlhad zındıka ve ibahiyededendir.Böyleleriyle musahabetten sakınmanızı
tavsiye ederim zira semmi katildir... Mehmed Zahid Kotku Tasavvufi ahlak cilt.2 s.230

Mahmud Esad Coşan (KS)
Bir takım tekke tomarları vardır. Tekede rulo halinde bulunan kağıtlar vardır..Anenevi olarak sandık içinde
şeyhten şeyhe intikal eder. Herkes orada kendi adını kimlere hilafet verdiğini yazar. Böyle bir secere aşağıa kadar gelir...
Mahmud Esad Coşan Hacı Betaş-ı Veli ve Makalat Seha Neşriyat 7 Ksım 1992 Ankara sohbeti Seha 184 Sohbet seri 29 s.37



HİLAFET İCAZETNAMESİ
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

El-hamdü lillahi rabbil alemin ve's salatü ve's elamü ala seyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Allah celle ve Alaya ulaştıran ilimler riyazatlar gülistanında, süluk edip faydalı hale gelen Murat oğlu,Halid Yaşar
sırları gizleyenler Topluluguna girdi.
Allah celle ve ala kendisine güçlükleri kolaylaştırdı.Kalbi Allah celle ve alaya cezb oldu. İştigali Zikrullah oldu.
Yüksek makam sahibi mürşidim Muhammed Zahid (Rh.) Efendimizin bu fakir'e izin verdigi gibi, ..... Halid Yaşar'a
Nakşibediye yolunda isteklilerin terbiyesi için izin verildi.
Yolumuz Şeriat-ı garradır. Şeriat'a muhalefet etmedikçe,Kabul'u kabulumdur, Reddi reddimdir ,eli elimdir
Yardımı yardımımdır.


Sana ve kardeşlerime nasiyatımdır;

Herşeye başlarken Besmeleyi ve Cenab-ı Hak'ka hamdü senayı ve Peygamber Efedimize selat-ü selamı
dilinizden bırakmayın, gönlünüzden çıkarmayın.
Daima tahsil-i ilim üzere olun. Fıkıh ilmine diğer ilimlerden fazla önem verin
Birbirinize arka çevirmeyin, buğuz etmeyin,ayrılmayın. Ayımak isteyenlere fırsat vermeyin.
Ayırmak isteyenler en yakınınız hatta evlatlarınız bile olabilir.
Büyük ve küçük bilumum günahlardan son derece sakının. Kalbe Masivayı koymayın.
Ulama'ya meşayıha, valideyne eza etmeyin ve gönüllerini kırmayın.
Ümmet'in saadet ve selamet-i için siyaseti sağlam ve dürüst yapın.
Hiç bir şeye hiç bir zaman zulüm etmeyin.Mazluma yardımcı olun.
Takvayı kendinize şiar edinin.
Allah'a tevekkülü ehli sünnet ve cemaat görüşlerine uygun olarak itikatları tahsihi,
Sahabe (ra) arasında geçen olaylara dalmamayı ve onlara hüsnüzan beslemeyi tavsiye ederim.
''Ey iman edenler! Allah'dan korkun ve doğrularla beraber olun'' Tevbe 119
Ve sallahu ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmayin Velhamdü lillahi Rabbil alemin.

Miskin,Fakir,Hakir,Talebe
..... Es'ad ......

1957 Yılında Sandıklı'da dünyaya geldi. 1977 yılında askere alındı. 1979 yılında Sandıklı Belediyesinde çalışmaya başladı. 1980 yılının ilk aylarında belediyedeki işinden ayrılarak mesleğiyle alakalı dükkan açtı. Bu dükkanda elektrik malzemesi satışı ve tesisat işleri yaptı. 1986 yılında rüyada bir zat görür bu zat Mehmet Zahid Kotku (ks) dır. Kimdir nerede oturur araştırır ve altı sene önce vefat ettiğini öğrenir. Dolayısı ile Mahmut Esad Coşan (ks) tanır ve biat eder. Esad Efendiyle ilk karşılaştığında sorar. Adıın ne? Yaşar Mutlu efendim der. Bundan sonra Adın Halid Yaşar olsun der o günden sonra Halid Yaşar olarak anılır. Aynı yıl beş arkadaşı ile konuşur gelin beraber dinimizi öğrenelim ve yaşamaya çalışalım diye.
O güne kadar boş vakitlerini kahvehanelerde geçirirlerdi. Arkadaşları kabul ederler ama nasıl,nerede.kimde? öğreniriz sorusu çıkar. Sandıklıda bulunan çok eski viran olmuş bir Tekke var orayı yeniden yapalım Allah birde hoca verir der. Eski Tekke binasına bakıp gelirken karşılarına Emekli imam Mehmet Atasoy gelir zaten yakinen tanıdığı Mehmet hocaya derki Hocam biz seni arıyoruz. Mehmet Atasoy hoca hayırdır. Hocam sen emekli hocasın biz sana talebe elif den başlayarak bize kiabımızı ve Dinimizi öğret sana düzenli belli bir miktar ücret ödeyeceğiz der. Mehmet Atasoy hoca efendi tamam kabul ediyorum yalnız ücreti yani parayı kabul etmiyorum der. Halbuki Mehmet hoca efendinin emekli maşından başka geliride yok maddi sıkıntı çekdiğide oluyor. Buna rağmen ücret kabul etmiyor. Yıllaca Mehmet hoca efendiden istifade edilir sözkonusu Tekke binası hala müslümanlara hizmet veriyor.
''Mehmet Atasoy Hoca Efendi1999 ylında Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Allah rahmet eylesin.
Peygamber efendimizin yanında buluşmak nasip eylesin.'' 1988 yınında Sandıklıda talebe faliyetlerine başlar 1990 yında Sandıklı Ekspres gazetesini çıkarır 1993 yılında İpekyolu adında bir Radyo yayın hayatına başlatır 1996 yılında mahkeme karaı ile kaptılır bütün malzemeleri müsadere edilir. Bu yüzden bir müddet medereseyi yusufiyede kalır. Bütün bu hizmetleri kendi imkanları ile yapmıştır hiç bir kişi ve kuruluştan maddi yardım almamıştır. Mart 1999 yılında yurtdışında bulunan Mahmut Esad Coşan'dan (ks) bir telefon gelir İstanbula gitmesini ister şunu şöyle yap bunu böyle yap diye söyler emri üzere ertesi gün istanbula gider. Bazı sıkıntılı günler yaşar bu sürec sonu 4 Şubat 2001 gelir Mahmut Esad Coşan (ks) Nakişbendiyye Tarikatını Halidiyye kolulunun,Gümüşhanevî Dergâhı'ı olrak bilinen, Mahmut Esad Coşan,ın verdiği icazet ile Halid Yaşar Tasavvuf faaliyliyetlerini sürdürüyor. İstanbulda ikametetmekte.
 

ahmmuz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2008
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Yazık

Yazık

Elhamdülillah ne güzel bir hocam var ki; bize bu dünya hayatında hayatın özünü, kuranın hikmetini, doğru ve sağlıklı düşünmeyi ve çevremizdeki alimleri bulmayı, onlarla ilgilenmeyi, helal ve temiz ürünler konusunda hassas olmamız gerektiğini vasiyet ediyor.
 

civil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ara 2008
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
PROF. DR. MAHMUD ES'AD COŞAN RH.A

(14 Nisan 1938 - 4 Şubat 2001)

14 Nisan 1938 yılında, Çanakkale'nin Ayvacık ilçesinin Ahmetçe köyünde doğdu. Babası Halil Necâti Efendi, annesi Şâdiye Hanım'dır. Anne ve baba tarafından soyu, Buhàra'dan Çanakkale'ye göç etmiştir.

Küçük yaşta iken ailesi İstanbul'a taşındı. 1950'de İstanbul Vezneciler İlkokulu'nu, 1956'da Vefa Lisesi'ni bitirdi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü'ne girdi. Arap Dili ve Edebiyatı, İran Dili ve Edebiyatı, Ortaçağ Tarihi ile Türk-İslâm Sanatı sertifikalarını alarak, 1960 yılında Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu.

Aynı yıl, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde açılan asistanlık imtihanını kazanarak, Klasik-Dinî Türkçe Metinler Kürsüsü'ne asistan olarak girdi. Fakülte yayın komisyonunda iki yıl sekreterlik yaptı. 1965 yılında, XV. Yüzyıl şairlerinden olan Hatiboğlu Muhammed ve Eserleri konusunda doktora tezi vererek ilâhiyat doktoru ünvanını aldı. 1967-1968 yıllarında Ankara Yükseliş Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu'nda Türkçe ve Hümaniter Bilgiler derslerini verdi.

Askerlik görevine Tuzla Piyade Okulunda başladı (15 Ekim 1971). Ağrı Patnos'ta yedeksubay olarak tamamladı (31 Aralık 1972).

1973 yılında, Hacı Bektâş-ı Velî, Makàlât adlı doçentlik tezi ile doçent ünvanını aldı ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı Kürsüsü'ne öğretim üyesi olarak tayin edildi. 1977-1980 yıllarında Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi'nde Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Yurtdışında çeşitli üniversitelerde misafir öğretim üyeliklerinde bulundu.

1982 yılında, "İbrâhim-i Müteferrika ve Risâle-i İslâmiyye" isimli takdim teziyle ilâhiyat profesörü oldu. Sosyal ve kültürel faaliyetlere daha fazla zaman ayırabilmek düşüncesiyle, 1987 yılında emekliliğini isteyerek üniversiteden ayrıldı.

* * *

Edebiyat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, 1960 yazında Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri'nin kızı Muhterem Hanım'la evlendi. Aynı yılın sonbaharında, Ankara İlâhiyat Fakültesi'ndeki asistanlık görevi dolayısıyla Ankara'ya taşındılar.

İlâhiyat Fakültesi'ndeki öğretim üyeliği yıllarında, Hocaefendi'nin kapısı herkese açıktı. Öğrencilerin çok sevdiği ve saygı gösterdiği bir kimseydi. Talebe gelir, kapıyı çalar, derdini anlatır, cevabını alır, müsterih bir çehre ile ayrılırdı. Olaylı ve kavgalı zamanlarda öğrencilerin arasına girer, onları akl-ı selime davet eder, kavgaları önlemeye çalışırdı.

1960'lı yıllarda fakültede resmî ders olarak Kur'an-ı Kerim dersi yoktu. Öğrenciler kendi gayretleriyle, Arapçadan, Farsçadan faydalanarak Kur'an-ı Kerim öğrenmeğe çalışıyordu. Bunu gören Hocaefendi, müsait zamanlarında hasbî olarak, isteyenlere Kur'an-ı Kerim ve Osmanlıca dersleri veriyordu. Öğrencilerini bilimsel araştırmalara, master ve doktora yapmaya teşvik ederdi.

Öğretim üyeleri arasında saygınlığı vardı. Sahasında söz sahibi idi. Özellikle Türk-İslâm edebiyatında, ilk müracaat edilen kimseydi.

Komşuluk ilişkileri çok mükemmeldi. Bütün yorgunluklarına ve yoğunluklarına rağmen, komşularına da vakit ayırırdı. Karşılıklı ziyaretleşmeler olurdu. Ziyaretlerde tebessümü eksik etmezdi. Ziyaret sırasında, kütüphaneden uygun bir kitap alır, orada bulunanlardan birisine bir yer açtırırdı. Sonra oradan bir miktar okuyarak sohbet ederdi.

Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri, hemen her yıl Ankara'ya gelir, evlerinde bir süre misafir kalırdı. Ankara'nın çeşitli semtlerinde, çevre ilçelerde sohbetler, ziyaretler olurdu. Bazen da M. Es'ad Hocaefendi'yi de yanına alır, Anadolu'nun muhtelif şehirlerine beraber seyahat ederlerdi.

* * *

Mehmed Zâhid Kotku Efendi'nin bizzat elinden tutarak kürsüye oturtması ile, İskenderpaşa Camii'nde hadis derslerine başladı (1977). Hafta sonlarında İstanbul'a gidiyor, hadis dersini yapıp Ankara'ya dönüyordu.

Mehmed Zâhid Efendi'nin hastalığında, ameliyatında hep yakın hizmetinde bulundu. Son demlerinde de yanıbaşındaydı. Onun arzusu üzerine, 13 Kasım 1980 günü vefatından sonra, yazılı icazetiyle post'a oturmuştur.

Tasavvufî nisbeti; hocası Mehmed Zâhid Efendi vasıtasıyla Nakşibendî Tarikatı'nın, Hàlidiyye kolunun, Gümüşhâneviyye şubesidir. Ayrıca Kàdiriyye, Sühreverdiyye, Kübreviyye, Çeştiyye tarikatlarından da irşada me'zundu.

Onun döneminde hadis derslerine ilgi daha da arttı. Cemaat yer bulamadığı için camiye ilâveler yapıldı, ders dinlenilecek yerler beş-altı kat genişletildi. Caminin yanındaki eski binalar alınarak camiye katıldı. Ayrıca Ankara, İzmir, Bursa, Sapanca, İzmit ve Eskişehir'de mutad hadis dersleri başlatıldı.

Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin emri üzerine kurduğu "Hakyol Vakfı"nın çalışmalarıyla bizzat ilgilendi, muhtelif yerlerde şubeler açtırdı. Eğitim ve yardımlaşma faaliyetini yaygınlaştırmak için çalışmalar yaptı. Sanat ve kültürle ilgili çalışmalar yapmak üzere "İlim, Kültür ve Sanat Vakfı"nı, sağlık hizmetleri için "Sağlık Vakfı"nı kurdurdu. Hanımların eğitimiyle ilgili olarak "Hanım Dernekleri"nin; çevre ile ilgili çalışmalar yapmak üzere "İlim, Ahlâk, Kültür ve Çevre Dernekleri"nin kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını teşvik etti. Bu çalışmalarla toplu-mun güzel amaçlar için bir araya gelmesini, organize olmasını sağlamaya çalıştı.

Vakıflara ait, harabe haline gelmiş birtakım ecdad yadigârı eserlerin tamir ve tecdidiyle ilgilendi. Onların gayesine uygun olarak tekrar faaliyete geçmesini temin etti. (Ahmed Kâmil Tekkesi, Selâmi Mustafa Efendi Tekkesi, Şeyh Murad Efendi Dergâhı, Şadiye Hatun Şifâ Külliyesi... )

Eğitimin yaygınlaştırılması için basın ve yayın çalışmalarıyla ilgilendi. 1983 Eylülünde İslâm dergisi, 1985 Nisanında Kadın ve Aile ve İlim ve Sanat dergisi yayınlanmaya başladı. Daha sonra Gülçocuk dergisi çıkartıldı. Sağlık ve bilimle ilgili konularda ise Panzehir dergisi yayınlandı. Vefa Yayıncılık adına yayınlanan bu dergilerle yakından ilgilendi ve makaleler yazdı.( Bu dergiler Es'ad Coşan Rh.A tarafından Teşvik edilerek Müslümanların parası ile açıldı. Her bir kuruşu Müslümanlar ekmek pasından keserek bu dergilere ve diyer hizmet kuruluşlarına desdek ediyorlardı. Es'ad Efendi zorunlu yurt dışında idi. Oğul Nurettin bey 1998 Haziranında yayın hayatlarını sonlandırdı.)

Bu dergiler ilgilendikleri sahalarda kamuoyuna önderlik ettiler. Yayınladıkları yazılarla, araştırma dosyalarıyla ve İslâm dünyasından haberlerle halkımızın bilgilenmesine ve bilinçlenmesine katkıda bulundular. İyimser, ümit verici, yol gösterici yazılarla pek çok hayırlı gelişmelere sebep oldular. Haklarında sempozyumlar, doktora tezleri yapıldı. Bir ara İslâm dergisinin tirajı yüzbini aştı. İslâm ve Kadın ve Aile dergileri, 1998 Haziranına kadar aksamadan yayınlarını sürdürdüler.

Kitap yayıncılığı için Sehâ Neşriyat'ı kurdu; çeşitli dinî, edebî, tarihî, kültürel eserler neşredildi. Yayıncılığın geliştirilmesi, haftalık ve günlük yayınlara geçilebilmesi için çalışmalar başlattı. Onun gayretleriyle bir matbaa tesis edildi (Ahsen), dizgi tesisleri kuruldu (Dehâ).( Aynı şekilde Seha neşriyat Ahsen tesisleride Müslümanların yardım ve bağışları ile meydana gelmişti buralada Oğul Nurettin tarafından sattılarak yok edildi. Şimdi adını değiştirerek (Sıla) olmuştur.)

Sesli ve görüntülü yayıncılık alanında hizmet etmek, millî ve mânevî değerlerimize uygun yayınlar yapmak üzere, Ak-Radyo (AKRA) adı altında bir müessesenin kurulmasına öncülük etti (1992). Halen İstanbul'dan radyo yayınları yapılmakta; bu yayınlar uydu vasıtasıyla Türkiye'nin her yerinden, Orta Asya'dan ve Avrupa'dan dinlenebilmektedir.

Onun teşviki ile Ak-Televizyon adı altında Marmara Bölgesine yönelik bölgesel televizyon yayını başlatıldı (1997).
( Malesef Ak-Televizyonda aynı akibete uğradı. Esad efendi basının önemini herzaman söylerdi. Onun için Cemaat maddi ve manevi seferber olup Ak-Televizyonu kuruldu. Bazı basında pahalı ve son model Tekneloji ile donatıldığı yazılıyordu. Bu Ak- televizyonda bizimde tuzumuz vardı. Televzyona göre çok az ama bana göre önemli miktardı. Buda Oğul Nurettin sattı parası nereye gitti ne oldu akibeti mechul.

Basın-yayın alanında Sağduyu isimli günlük bir gazete yayınlandı (3 Mayıs 1998 - 11 Temmuz 1999).
Sağduyu gazeteside aynı kişinin hışmından kurtulamadı Es'ad Efendi hazretleri yurt dışından ne kadar çırpını kapatmayın diye ama engel olamadı kapanmasına. O tarihde hem yardım hemde üç-beş aylık peşin verip abone olmuştuk.)
Kaliteli bir eğitimi temin etmek amacıyla, özel eğitim kurumlarının kurulmasını teşvik etti. Çeşitli illerde ilkokul öncesi, ilkokul ve orta öğrenime yönelik eğitim tesisleri, okullar ve dersaneler kurdurdu. (Asfa) ( Bu kurumlarda aynı şekilde müslümanların parası ile kurulmuş ama hepsi satılmış. Mesela Asfa satılmış ama satılmamış havasında alanlar devam ediyor.)

Halka güvenilir bir sağlık hizmeti verilmesi için poliklinikler ve hastaneler açılmasını teşvik etti. Buna bağlı olarak başta İstanbul olmak üzere bir çok ilde sağlık kuruluşları hizmete açıldı. (Hayrunnisâ Hastanesi, Esmâ Hatun Hastanesi, Afiyet Hastanesi...) Buralada farklı değil. En çok üzüldüğüm Hayrunnisa hastanesinin hayrını kadırdılar nisa,sı kaldı.)

Yurtdışındaki müslümanlarla diyaloğu sağlamak, ziyaretleri kolaylaştırmak amacıyla İskenderpaşa Turizm (İSPA) adı altında bir seyahat acentası kurulmasına öncülük etti. Bu şirket vasıtasıyla hac ve umre programları, çeşitli yurt içi ve yurt dışı geziler; aile ve eğitim toplantıları düzenlendi. Ne yazıkki Esad efendi yurtdışında iken oğul Nurettin burayıda sattı.)

İlmî seviyesi yüksek hocalar yetiştirmek amacıyla İstanbul'da, Ankara'da, Konya'da ve Bursa'da hadis ve fıkıh enstitüleri açtırdı. Buralarda ilâhiyat fakültelerinde okuyan veya mezun olan kimselere, özel hocalardan Arapça, hadis, tefsir ve fıkıh dersleri verdirilmesini temin etti.(Buralar hiç kalmadı)

Aynı şekkide FUZUL otomativi kurdudu.(Malesef bu şirketide Oğul Nurettin sattı.)

Sohbet ve vaazlarına yurt içinde ve yurt dışında büyük ilgi gösterilmesi ve çeşitli yerlere davet edilmesi, onun çok seyahat etmesine neden oldu. Avrupa'da, Kuzey Amerika'da, Afrika'da, Orta Asya'da ve Avustralya'da pek çok ziyaretler, vaazlar, sohbetler yaptı; eğitim programlarına katıldı.

Her yıl hac ve umre dolayısıyla değişik ülkelerden gelen müslümanlarla görüştü, diyalog kurdu. Hakkı ve hayrı, iyiyi ve güzeli tebliğ etme yönünde şumüllü ve verimli çalışmalar yapmaktan bir an bile geri kalmadı. Çevresini de daima bu tür çalışmalara teşvik etti.

1997 Mayıs'ından itibaren hizmetlerini yurtdışında sürdürdü. 1998 yılında Avustralya'nın Brisbane şehrine yerleşti. Tebliğ ve irşad çalışmalarını Avustralya'nın her tarafına yaygınlaştırdı. Pek çok yerde camiler, kültür merkezleri açıldı. Brisban'daki camide, her gün sabah ve yatsı namazlarından sonra, hadis sohbeti yapıyordu.

Radyo sohbetleri yine devam etti. Cuma günleri Ak-Radyo'da yapmakta olduğu hadis sohbetlerine ilâve olarak, salı günleri tefsir sohbetleri yapmaya başladı (29 Eylül 1998). Fâtiha Sûresi'nden başladı. Her sohbette birkaç ayet-i kerime okuyup, izah ediyordu. Vefat etmeden önce yaptıkları son tefsir sohbetinde, Bakara Sûresi 224. ayetine kadar gelmişlerdi.

4 Şubat 2001 (10 Zilkade 1421) Pazar günü, bir cami açılışı yapmak için Grifit şehrine giderlerken, Avustralya yerel saatiyle 12'de (Türkiye saatiyle 04'te) Sydney civarında, Dubbo kasabası yakınlarında damadı Prof. Dr. Ali Yücel Uyarel'le birlikte trafik kazasıyla şehit edildi. Ani şaadetleri(ani Şaahadet değil şehid edileceğini hem zahiri hem batıni olarak biliyor ve haberini almıştı) ailesi, yakınları, sevenleri ve bütün müslümanlar tarafından derin bir üzüntüyle karşılandı.

Mübarek naaşları, Sydney'de Auburn Gelibolu Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Türkiye'ye getirildi (8 Şubat Perşembe). 9 Şubat Cuma günü, Fatih Camii'nde yüzbinlerin iştirak ettiği muhteşem bir cenaze namazından sonra, tekbirlerle, salevatlarla, dualarla, gözyaşlarıyla, Ebû Eyyûb el-Ensàrî Hazretleri'nin kabri civarında, Eyüp Mezarlığında toprağa verildi.
Mahmud Es'ad Coşan Rh.A Hazretleri dolu dolu yaşadı hizmetlerin en kalitesini başrı ile yaptı yapılması gerekenin herşeyi ömrü yetiğinçe yaptı Kendisinin ve cemaatinin üzeride oyunlar oynandı pilanlar yapıldı Degahın hizmet kuruluşları şirketleri yok edildi. Ne büyük himmetler varki bu yolda Kervan yürüyor Elhamdülillah. Bu yazıyı 2008 yılında iskenderpaşa.com sitesinden arşivime almıştım ama bu Esad Coşan Rh.A in tanıtımı silinmiş daha değişik yazılar konmuş bugünlerde Hayırdır inşallah. Bu kadar hızlı gelişmeler sonuçu Fatih camiinde cenaze namazında İslam tarihinde ve tasavvuf tarihinde ilk ve şaşırtıçı bir olay yaşandı Nurettin coşan Şeyhliğini ilan etti. Cenaze Namazında bende vardım o kalabaşlığın içerisinde birisi Gümüşhanevi Dergahının malını bitirdi şimdi sıra cemaati dağıtmada diyordu. Gelişen olaylara bakıyorum. o ses kulaklarımda çınlıyor.Şeyhlik ilan etme veya bir Şeyhin Postuna oturma böylemi olur açaba Bu konuda şeyh nasıl ilan edilir nasıl olmalı nasıl olur Esad Coşan Rh.A Efendiye müracat edelim.

Mahmud Esad Coşan (KS)
Bir takım tekke tomarları vardır. Tekede rulo halinde bulunan kağıtlar vardır..Anenevi olarak sandık içinde
şeyhten şeyhe intikal eder. Herkes orada kendi adını kimlere hilafet verdiğini yazar. Böyle bir secere aşağıa kadar gelir...
Mahmud Esad Coşan Hacı Betaş-ı Veli ve Makalat Seha Neşriyat 7 Ksım 1992 Ankara sohbeti Seha 184 Sohbet seri 29 s.3

Bu dergahın aciz bir talebesi olarak Rulo halindeki icazetnamelri ve kime hilafet verdiyse onu görmek isterim dahası kimde ise iyiniyetinin göstergesi olarak bunları ortaya koysun.

(MEKKELİM)
 

tayyi mekan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 May 2009
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Mevlana Halid-i Bağdadi (KS)
Şimdiki zamanda ise şeyhlik,süluk ile mürşid-i kamilden me'zuniyyete münhasır olmayıp, ekseriyya babadan kalıyor...
Bunlara "müteşeyyih"denir(ya'ni yalancı şeyh,uydurma şeyh demektir)...
Risale-i Halidiyye Adab-ı Zikir Risalesi s.88
 

tayyi mekan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 May 2009
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
01- Hazret-i Muhammed Mustafâ SAS
02- Hazret-i Ebû Bekir-i Sıddîk RA
03- Hazret-i Selmân-ı Fârisî RA
04- Hazret-i Kâsım İbn-i Muhammed Rh.A Hazretleri
05- Câfer-i Sâdık Rh.A Hazretleri
06- Bâyezîd-i Bistâmî Rh.A Hazretleri
07- Ebu’l-Hasan-ı Harkânî Rh.A Hazretleri
08- Ebû Aliyyini'l Fârmedî Rh.A Hazretleri
09- Yûsuf Hemedânî Rh.A Hazretleri
10- Abdülhâlık-ı Gucdüvânî Rh.A Hazretleri
11- Ârif-i Revgirî Rh.A Hazretleri
12- Mahmûd İncir-i Fağnevî Rh.A Hazretleri
13- Ali-i Râmitenî Rh.A Hazretleri
14- Muhammed Baba es-Semmâsî Rh.A Hazretleri
15- Emir Külâl Rh.A Hazretleri
16- Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî Rh.A Hazretleri
17- Alâeddîn Attâr Rh.A Hazretleri
18- Yâkûb-u Çerhî Rh.A Hazretleri
19- Ubeydullah-ı Ahrâr Rh.A Hazretleri
20- Muhammed Zâhid Parsâ Rh.A Hazretleri
21- Muhammed Derviş Rh.A Hazretleri
22- Hâcegî Muhammed Emkenekî Rh.A Hazretleri
23- Muhammed Bâki Billah Rh.A Hazretleri
24- İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fâruk Serhendî Rh.A Hazretleri
25- Muhammed Ma’sûm Serhendî Rh.A Hazretleri
26- Muhammed Seyfüddîn-i Serhendî Rh.A Hazretleri
27- Nur Muhammed Bedvânî Rh.A Hazretleri
28- Şemseddin Cân-ı Cânân Mazhâr Rh.A Hazretleri
39- Abdullah ed-Dehlevî Rh.A Hazretleri
30- Mevlânâ Hàlid-i Bağdâdî Rh.A Hazretleri
31- Ahmed İbn-i Süleyman el-Ervâdî Rh.A Hazretleri
32- Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Rh.A Hazretleri
33- Kastamonu'lu Hasan Hilmi Rh.A Hazretleri
34- Safranbolulu İsmâil Necâti Rh.A Hazretleri
35- Ömer Ziyâüddîn-i Dağıstânî Rh.A Hazretleri
36- Tekirdağlı Mustafa Feyzi Rh.A Hazretleri
37- Hacı Hasib Efendi Rh.A Hazretleri
38- Abdülaziz Bekkine Rh.A Hazretleri
39- Mehmed Zâhid Kotku Rh.A Hazretleri
40- Mahmûd Es'ad Coşan Rh.A Hazretleri
41- Halid Yaşar Mutlu Hazretleri
 

tayyi mekan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 May 2009
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Mehmed Zahid Kotku (KS)
Babadan veya dededen mevrüs müteeşeyyih evlatlarla ilimsiz ve amelsiz şeyh kıyafetindeki kimselerle
musahabet caiz degildir.Herkim ki cenabı hak ile zamirim halisidir.Hakikir ütbeye erdim diyerek zahiri
şeriyata mukayyet olmaz ve tekelif-i şer iyenin kedisinden sukutu idda ederse iyi bilsinki böyle olan
kimseler dinde meftundur.İlhad zındıka ve ibahiyededendir.Böyleleriyle musahabetten sakınmanızı
tavsiye ederim zira semmi katildir... Mehmed Zahid Kotku Tasavvufi ahlak cilt.2 s.


Mahmud Esad Coşan (KS)
Bir takım tekke tomarları vardır. Tekede rulo halinde bulunan kağıtlar vardır..Anenevi olarak sandık içinde
şeyhten şeyhe intikal eder. Herkes orada kendi adını kimlere hilafet verdiğini yazar. Böyle bir secere aşağıa kadar gelir...
Mahmud Esad Coşan Hacı Betaş-ı Veli ve Makalat Seha Neşriyat 7 Ksım 1992 Ankara sohbeti Seha 184 Sohbet seri 29 s.3
 

tayyi mekan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 May 2009
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
01- Hazret-i Muhammed Mustafâ SAS
02- Hazret-i Ebû Bekir-i Sıddîk RA
03- Hazret-i Selmân-ı Fârisî RA
04- Hazret-i Kâsım İbn-i Muhammed Rh.A Hazretleri
05- Câfer-i Sâdık Rh.A Hazretleri
06- Bâyezîd-i Bistâmî Rh.A Hazretleri
07- Ebu’l-Hasan-ı Harkânî Rh.A Hazretleri
08- Ebû Aliyyini'l Fârmedî Rh.A Hazretleri
09- Yûsuf Hemedânî Rh.A Hazretleri
10- Abdülhâlık-ı Gucdüvânî Rh.A Hazretleri
11- Ârif-i Revgirî Rh.A Hazretleri
12- Mahmûd İncir-i Fağnevî Rh.A Hazretleri
13- Ali-i Râmitenî Rh.A Hazretleri
14- Muhammed Baba es-Semmâsî Rh.A Hazretleri
15- Emir Külâl Rh.A Hazretleri
16- Şâh-ı Nakşibend Muhammed Behâeddîn-i Buhârî Rh.A Hazretleri
17- Alâeddîn Attâr Rh.A Hazretleri
18- Yâkûb-u Çerhî Rh.A Hazretleri
19- Ubeydullah-ı Ahrâr Rh.A Hazretleri
20- Muhammed Zâhid Parsâ Rh.A Hazretleri
21- Muhammed Derviş Rh.A Hazretleri
22- Hâcegî Muhammed Emkenekî Rh.A Hazretleri
23- Muhammed Bâki Billah Rh.A Hazretleri
24- İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fâruk Serhendî Rh.A Hazretleri
25- Muhammed Ma’sûm Serhendî Rh.A Hazretleri
26- Muhammed Seyfüddîn-i Serhendî Rh.A Hazretleri
27- Nur Muhammed Bedvânî Rh.A Hazretleri
28- Şemseddin Cân-ı Cânân Mazhâr Rh.A Hazretleri
39- Abdullah ed-Dehlevî Rh.A Hazretleri
30- Mevlânâ Hàlid-i Bağdâdî Rh.A Hazretleri
31- Ahmed İbn-i Süleyman el-Ervâdî Rh.A Hazretleri
32- Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî Rh.A Hazretleri
33- Kastamonu'lu Hasan Hilmi Rh.A Hazretleri
34- Safranbolulu İsmâil Necâti Rh.A Hazretleri
35- Ömer Ziyâüddîn-i Dağıstânî Rh.A Hazretleri
36- Tekirdağlı Mustafa Feyzi Rh.A Hazretleri
37- Hacı Hasib Efendi Rh.A Hazretleri
38- Abdülaziz Bekkine Rh.A Hazretleri
39- Mehmed Zâhid Kotku Rh.A Hazretleri
40- Mahmûd Es'ad Coşan Rh.A Hazretleri
41- Halid Yaşar Mutlu Hazretleri

MevlanaHalid-i Bağdadi (KS)
Şimdiki zamanda ise şeyhlik,süluk ile mürşid-i kamilden me'zuniyyete münhasır olmayıp, ekseriyya babadan kalıyor...
Bunlara "müteşeyyih"denir(ya'ni yalancı şeyh,uydurma şeyh demektir)...
 

gayyur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 May 2009
Mesajlar
6
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Gonderen: mekkelim
Şubat 16th, 2009
KRİTİK-ANALİTİK DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMELERİNE DESTEK OLMAMIZ LAZIM.

Gelişmeleri doğru değerlendirme ve anlama yeteneği geliştikçe iyi insanların dünya politikalarına daha aktif ve belirleyici rol almaları ve iyiliği ön plana çıkarma fırsatları doğacaktır. Dolayısıyla herkes kendi işiyle meşgul olsun kavramını iyiler, gidişatı kendi istikballeri açısından kavrayıp doğru olan yöne gelişmeleri yönlendirsin diye kampanyalar yapmamız lazım.

M.Nureddin COŞAN
——————————————————————————————————————–
Nureddin Coşan Efendiden Allah razı olsun. Muhterem Babası Esad Coşan Rh.A Hazretleri 1997 yılında Derğahın şirketlerinin yetkilerini Nureddin Efendiye vererek mecburi yurt dışına çıktı
Nureddin beyde tek tek sattı ve herşeyi bitirdi kendiside kayboldu gitti. Ve Fillen bizlere ( KRİTİK-ANALİTİK Düşünmeyi öğretmiş oldu.
Karşıma bir islami faliyet çıktımı hemen KRİTİK-ANALİTİK Düşünmeye başlıyorum. Acaba budamı Müslümanlara şirketler kurdurup okus pokus edip sonradan KRİTİK-ANALİTİK Düşünmeyi öğetecek diye aklıma geliyor.
MEKKELİM
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ey birader dinle beni hele bana bir bak
Kimdedir nur kimdedir zulmet bunu anla hak

Hakkı görüp uymaz isen eğer ki doğruya
Geç olurda bir gün kafan eder seninde tak

Tutar isen sende hakkı dünya ve ukbada
Elbet yüzün olur seninde kamer gibi ak

Var ise gönül sende tut gönlünü şeyhime
Görürsün elbet sende ama önce sen bir bak

Yoksa gönlün şayet eğer ebu cehil isen
Gönlün kara elbet sahtedir demeyi bırak

Şeyhim gibi mürşidleri bilip uymaz isen
Kimde kabahat olursun elbet haktan ırak

Şeyhim Halid Yaşar bil ki fil hakika mürşid
Etme iftira ki bu sözden gayriyle nahak

Ne ise Muhammed Zahid aynıdır şeyhim bil
Anlayıp bildim bu dünyada gelmeden firak

Bil şeyhim halifesi Mahmud Es’ad Coşan’ın
Bunu bilip yakinle söylerim sana ancak

Şeyhimi hak bilenlere himmetiyle olur
Firdevs cenneti ki dareynde elbette durak

Hakkı gör hakka uy ki batıla meyil neden
Diyorsan maksad rızayı ilahiyeyi hak

Benim adım Fatih veririm yoluna başın
Sadık isen gel sen bunu bil bilene sorak
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ehli Hak kıymetini bilmeyen nadana yuh
Takdir nedir bilmeyen müfteri aduya yuh

Ehli irşad kim diye araştırıp bulmayan
Şeyhi hak bilip hem kibrinden uymayana yuh

Şeyhim Halid Yaşar’ın kıymetin bilmediler
Bilmeyipte şeyhime yalancı diyene yuh

İblis bildi Allahı tanımadı Ademi
Ademi tanımayan İblis-i laine yuh

Yahud bildi Musayı tanımadı İsayı
İsayı tanımayan Yahudum diyene yuh

Nasran bildi İsayı tanımadı Ahmed’i
Ahmed’i tanımayan Nasranım diyene yuh

Zahid’i tanıyıpta Esad’ı tanımayan
Bu gibi hasirine olara uyana yuh

Esad’ın özün gören tanıdı hem Yaşar’ı
Yaşar’ı tanımayan dervişim diyene yuh

Fitne bir elektir ki ayırır has olanı
Bu elekten has olarak ayrılmayana yuh

Şeyhim Halid Yaşar’ı tanımayıp bilmeyip
Kuduz hayvanlar gibi havlayan köpeğe yuh

Hoşafın lezzetini ne bilsin eşek olan
Güle bülbül olmayan gaglayan kargaya yuh

Doğruyu aramayan arayıpta bulmayan
Bu kadarcık gayreti olmayan atıla yuh

Kim müteşeyyih bilip aleni söylemeyen
Menfaatinden sebep gizleyen kafire yuh

Din adamıyım deyip Hak’a düşman olana
İnsanları yalana sürükleyen dalle yuh

Yuh o müteşeyyihe hem ona uyanlara
Onlara buğz etmeyen islamım diyene yuh

Yaşar’ın aşkı ile yanıpta kül olmayan
Dervişiyim diyen bu pürhata Fatih’e yuh
 

hakankose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Tem 2009
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Değerli Arkadaşlarım;

Dün yazmış olduğum mesajdan ötürü hepinizden helallik diliyorum, zira içimizde yaptığımız bu nevi bir tartışma, zannımca yersizdir ve tamamen benim akl-ı selim'i terketmemden kaynaklanmaktadır, fevri davranarak yazmış olduğum mesajla birlikte herhangi bir fitnede taraf olmamak adına mesajımı bu mesajla değiştiriyorum. Forumun yöneticisi olan arkadaşlarımdan da önceki mesajım mümkünse ortadan kaldırmalarını rica ediyorum. Zira bu mesajı yazdığımı hatırladıkça kendimi suçlu hissedeceğim. Eğer beni bu vebalden kurtarırlarsa çok memnun olurum. Omuzlarımızı, saflarımızı daha da sıklaştırmamız gereken, sünnet-i seniyye'ye sımsıkı sarılmamız gereken bu devirde, böyle bir fitnenin taraflarından herhangi birisi olmamaya gayret edeceğim, bu vesileyle lütfen hakkınızı helal ediniz, kardeşinize de dua ediniz...



Selamün Aleyküm...
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ümmet-i Muhammed’e büyük bir ni’mettir Halid Yaşar
Dervişlere rahmet-i Mevla’dır Şeyh Seyyid Halid Yaşar

Onunladır Halidi yolunun devamı bundan böyle
Ki Nakşibendi Halidi’yi ihya eden Halid Yaşar

Sebebidir Gümüşhaneli Dergahının devamına
Onunla hayat bulur tekke ihya eder Halid Yaşar

Olmasa Seyyid Halid Yaşar kesilmişti bu yolumuz
Eksik olma başımızdan teşekkürler Şeyh Halid Yaşar

Bilemeyiz sırlarını ki o ali cenab zatın, hem
Anlamak muhal ki sır ve feyz deryasıdır Halid Yaşar

Onunla terbiye eder Talib-i Hak olanları Hak
Düşmanlara kılıç olur kesiverir Şeyh Halid Yaşar

Münkir görüp bazı işlerini hikmet bilmez levm eder
Bilmez ki hikmet ile iş görür Şeyh Seyyid Halid Yaşar

Kim ki şeyhe etse itiraz arif değil sen bil yakin
Arif bilir kıymetini eder o medh-i Halid Yaşar

Kim ikram etse sana elbet Allah ikram eder ona
Sana buğz edenlere etmezmi Hak Şeyhim Halid Yaşar

Sana düşmanlık edenlere etmezmi Vahidül Kahhar
Bilemedik kıymetini afvet sen bizi Halid Yaşar

Maksadım o ki övmekle şeyhim Seyyid Halid Yaşar’ı
Zaman-ı halk bilsin kadr-i yüce Şeyh Seyyid Halid Yaşar

Ey muhibler ey müridler dua edin onun için, çün
Sebep yolun devamına Şeyh Hacı Seyyid Halid Yaşar

Yalanlama, levm etme Fatih’i deme övme şeyhini
Bir ulu nimet ki adı onun Şeyh Seyyid Halid Yaşar
 

ismail36

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eyl 2009
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
hmm... durum vahim zira önce erbakan şimdi halid yaşar... bir soru neden iskenderpaşa cemati lider M.NUREDDİN COŞAN olması sizi neden rahatsız eder çünkü M.Z.KOTKU k.s den sonra bir prof. lider olduğunda rahatsız olan kesim gibi bazıları da çağın gerekli ilimlerini almış zalime
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Müslümanlar gerçek birlik ve beraberliği kurmalılar. Ama ilk öncelikle şûra meclisi oluşturmalılar. Halid Yaşar Mutlu
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

Hucurat 6. Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.

Evet, bu ayet hükmünce bir fasıktan gelen haberi araştırdım. O fasık ve onun gibi fasıklar güruhu, müridi mürtedler dergah kurup şeyhlik ilan etmişlerdi.

Birde Hoca kabul ettikleri Muhterem Mahmud Es'ad Coşan R. Aleyh Hoca Efendinin mahdumu, Mehmed Zahit Kotku R. Aleyh Hazretlerinin torunu, Hazreti Muhammed (s.a.v) neslinden bir seyyid Muharrem Nureddin Coşan Hazretlerine de ağıza alınmayacak küfürleri sıralıyorlardı. Halbuki Rasululah şöyle buyurmaktaydı:

Hangi bir adam bilmediği bir husumet hakkında bir müslümana karşı öfkesini (şiddetlendirip sürdürse) o adam, Allah'ın emrine karşı inadlık etmiş olur ve kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerine olur. Hangi bir adam da bir müslüman aleyhinde, onda olmıyan bir şaiya çıkarır ve iftira ile o müslümanı küçük düşürürse, o kimse söylediğinden vaz geçinceye kadar, Allah onu Cehenneme yaklaştırır.Ramuzulehadis / S.181 Sıra 9
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

HALİD YAŞAR MUTLU KİMDİR?

Bazı forumlara şeyh olarak eklenen Yaşar Mutlu bizim Sandıklı’dan yakın arkadaşımız olur. Burada meczub Yaşar olarak bilinir, elektrikçi çıraklığı yapar ve komik hareketleri ile bizleri güldürürdü.

1985 1990 yıllarında bir cemaat ile bir partiye gelip gitmeye başladı ancak uygunsuz hareketleri nedeniyle dışlandı. Yaptığı tesisatlarda kısa sürede arıza yapınca Sandıklıda kimse ona iş vermez oldu. Oda karısıyla 2 çocuğunu ve geride bir yığın borcunu bırakıp Denizliye göç etti.

O döneme kadar sakalsız olan meczub Yaşar Denizli’de cemaata yaklaşıp sakal bırakarak kendini tayin bekleyen yeni müftü olarak tanıttı. Bekâr olduğunu da özellikle söyledi. Bir din adamının bekâr olması iyi olmayacağı için, Dul bir kadının evine iç güveysi olarak girdi, bu kadına bir türlü resmi nikâh yapamıyordu. 2 sene kadar bütün dedikodulara rağmen, işi yüzsüzlüğe vurup durumu idare etti. Hatta karısının kardeşlerinden maddi yardım bile aldı. Nede olsa resmi müftülük görevine başlayınca ödeyecekti.

Bir gün işim var deyip Sandıklı’ya gidince, Denizlideki karısı bu durumdan şüphelenerek arkasından gider. Sandıklı da Karacaören köyünde müftü Yaşarı aramayı başlar. Sandıklı haklıda şaşırdığı bu soru üzerine, bizde müftü yok ama elektrikçi Yaşar var deyip, kadını bahçeye götürürler.

Elektrikçilik ve meczubluk unvanlarına birde müftülük vasfını ekleyen Yaşar o sırada ilk karısıyla birlikte meyve toplamaktadır. Birbirinden habersiz iki kadın bahçede karşılaşınca kıyamet kopar. Kavga büyür. Yüzsüz Yaşar ilk karımdan boşanacaktım onun için buraya gelmiştim kem küm diyerek işi pişkinliğe vurur. Denizliden gelen karısı çaresizlikten ikna olmuş görünerek onu geri çağırır. Bu olaya kendi köyü Karacaören ile sandıklıda çoğu insan şahit olmuştur. Köyün eski ve yeni muhtarı aranarak detaylı bilgi alınabilir. Aksini ispat için Yaşar Sandıklıdan bir kişiyi göstersin ve o kişide bu olay böyle gerçekleşmemiştir desin yeterli. Çok iddialı bir söz değimli?

Son unvanı müftülüğe birde gazilik nişanı eklenmesi için Denizlili karısı kardeşlerine haber verir. Yaşar bu işten sıyrıldım diye sevinçle Denizliye gider ve kapıyı çalar. İçeri girince ne görsün eli sopalı 5-6 erkek onu beklemektedir. Dayak faslı korkunç olur. Kemikleri kırılıncaya kadar dövülür ve bayılınca sokağa atılır. Vicdanlı Denizli halkı kendilerini kandırsa da son bir insanlık vazifesi olarak Yaşarı hastaneye kaldırırlar.

Sargılar içinde hastanede uzun süre tedavi görür. Bu arada iki karısı da kendisini terk etmiştir. Bunalıma giren Yaşar yarım olan aklını burada yitirir. Biyografisinde sıkıntılı günler yaşadım dediği vakit bu tarihlere rast gelmektedir. Ancak bu husus biyografisinde es geçilmiş ve hiç değinilmemiştir.

Yüzsüzlükte emsali bulunmayan Yaşar çaresizlik içerisinde Sandıklıya geri döner. Sandıklı ya geri dönünce onun gibi beleşçi olan herkes kendisini tebrik eder ve bu işi bize de öğret derler. Çünkü 2 sene boyunca hiç çalışmadan geçinmek ve 2 hanımı birden idare etmek herkesin harcı değildir. Fakat sağduyulu Sandıklı eşrafı ise sahte müftülükten malulen atılan Yaşarın yüzüne tükürür. Sandıklı da birde üçkağıtçı ve dolandırıcı ünvanları eklenince fazla kalamaz. İstanbula göç eder.

Orada da aynı yöntemle 2 kadının evine yerleşir ama foyası ortaya çıkınca kovulur. Bu kadınlardan da çocuğu olduğu bilinmektedir. En son aynı yöntemle Anadolu yakasına yerleşir.

Bunlara inanmayan varsa sandıklı da herhangi bir din görevlisine sorup gerçeği öğrenebilirler. Bu arada Sandıklı daki kızı başkalarının yardımıyla evlendirilir, oğlu ise babasız ve ezik büyümek zorunda kalır.

Rahmetli Esat Hocaya ait forumların altına bazı kişiler tarafından eklenti yapılarak 41. sıradan şeyh olarak lanse edilmeye çalışılmış, hesapta olmayan Sandıklı halkının ikazlarıyla foyası ortaya çıkmıştır. Bizim Yaşarı şeyh falan diye gaza getirip bazı planlar kuranların olduğunu tahmin etmekteyiz.

Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali Esat Hocanın ağzından kendisine sahte bir icazetname uydurulmuş olup, ikinci sahte şeyh ALİ Kalkancı vakası yaşatılmaya çalışılmaktadır. Yaşarın hiç bir ilmi olmadığı gibi 5 dakikalık sohbet dahi yapacak güçte değildir.

Madem 2001 yılından bu yana tekkenin şeyhliğini yapıyor, ayda bir kerede olsa müritleriyle konuştuğunu kim görmüş? Konuşamaz, mümkün değil. Konuşmaya kalkarsa sohbet konusu resmi nikah olmadan nikahsız nasıl evlenilir, insanlar nasıl dolandırılır olur. O ancak bu işlerde zamanının üstadıdır. Kendisiyle konuşursanız, konuşmanızın 2. dakikasında onu çözersiniz.

Sandıklı lı meczub Yaşar aşağı yukarı 8-9 senedir buraları terketti. Sakal falan bıraktı, nereden bulduğu belli olmayan paralarla şık giyinmeye başladı. Ancak eski komik resimleri bizde hala mevcut. O resimlerde hiç beklemediği bir zamanda eline ayağına dolaşacak. O zaman acı bir tebessüm edecek ve bir insanın ilim olmadan sadece kılık değiştirerek nasıl din istismarı yaptığını kolayca anlayacaksınız. Ama biraz sabır. Birileri bunun sırtından tezgah peşinde. Şu anda Sandıklı da mutedil insanlar merak içinde. Yüzsüz Yaşarın foyası ne şekilde ne zaman patlayacak diye.

Bu kişi hakkında Ulu cami İmamı emekli Mustafa ve Mehmet hocalar, Müstecap Cami emekli imamı Yunus hocadan, Keçeci cami emekli imamı Menekşe hocadan, Bahçelievler cami imamı Ali hocadan, Hamamönü cami Murat hocadan çok geniş bilgi alınabilir. Hepside güvenilir ve hakem kişilerdir. Ayrıca halktan Emekli Öğretmen Mustafa Varlık, Erol Uğur, Diş hekimi Ali Demirsoy, İlahiyatçı Bekir Armağan, İlahiyatçı Mehmet Akif özkiraz, İlahiyatçı Mehmet Edibali, Emekli Yurdal Seyman, Eczacı Mehmet Mezgil Allah Adına doğruyu söylerler merak etmeyin vesselam.

Bu isimleri özellikle veriyoruz ki, Yaşarın sahte müritleri bazı sitelere sanki Sandıklıda yaşayan biriymiş gibi yazılar yazıyorlar. İsterse Yaşarda somut bir adım atsın, yada müritleri, Sandıklıdan ve başka yerden kendisini iyi tanıyan birkaç isim versin. Sandıklıdan isim vermesi mümkün değil çünkü yemin ediyorum herkes onu çok iyi tanıyor. Yada İstanbuldan isim versin, yer versin kendi adresini versin. İnsanlar bizzat kendisiyle görüşsün. Madem şeyh oldu, işinin adı ne halkla görüşmek onları aydınlatmak değilmi?

Sandıklılı bizler bir insanın ilmi bilgisi olmadan, başka amaçlar adına kullanılmasına karşı olduğumuz için yeni bir ali Kalkancı olayı yaşanmasın istiyor ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz.

Birde sahte evrak tanzim ederek Allah adına insanları kandırmak cinayetle eşdeğer olsa gerek. Bu sahte icazete diğer sitelerde tepki gelince bazı yerlerini düzeltme gereği duydular. Yok aslı arapçaymış ve tercüme yanlış yapılmış gibi. Bu olmayan sahte icazeti Yaşar Mutlu bile yazabilecek kadar edebi bilgiye sahip değildir. Ya alıntı yada birileri Allah adına yalan söyleyerek Yaşarın üzerinden insanları kandırmak istiyorlar. Bırakın tamını ucunu göstersinler herkes ona tabi olacak. Allah adına göz göre göre yalan söylenmesi, bu olay bizi derinden üzdü ve tepki vermeye yönlendirdi.

Aslında Yaşar Mutlu'nun o eski süfli hayatından kurtulup imana ve islama yönelmesi hepimiz için gurur kaynağı olurdu. Ancak daha ilimsiz amelsiz, islamın ilmihal bilgilerini bile öğrenmeden mürşit, şeyh, postnişin iddiaları ortaya çıkarsa bu gömlek Yaşara bir numara büyük gelir. Bir rüzgarda veya fırtınada üzerinden uçar gider. O zaman takke düşer kel görünür.

Yaşar Mutlunun biyografisinde 5 kişi ile birlikte Mehmet Atasoy hocadan ders aldığım dediği 4 kişiyi açıklasında onlara Yaşarın ilmi düzeyini soralım. Rahmetli Mehmet Atasoy hoca Müftülükte Yazı işlerinde görevli iyi bir insandı. Yaşar ve diğerlerine bazı ilmihal bilgilerini anlatmıştır. Ama bu bilgiler Yaşar Mutluyu şeyh yaptıysa diğer 4 kişiyide yapmıştır. Bu Konuda Mehmet hocanın oğlu Halil Atasoydan bilgi alınabilir.

Güzel ilçemiz Sandıklı nın isminin böyle bir vahim durum için kullanılmasını kimse istemez. Bu ve benzeri sitelerin yöneticileri olarak olayı ciddiye alın ve araştırın. Yaşar Mutlu ile irtibata geçin ve kendisini dinleyin. Bazı sitelere yazılan sahte icazetnameyi sorun. Aksi takdirde hem manevi olarak hemde yasal olarak sorumlu olabilirsiniz.

Bizden uyarması. Allah herkese akıl fikir versin. Cahille alim, deliyle veli birbirine çok çabuk karışabiliyor.

SANDIKLI DAN YAKIN ARKADAŞLARI…..
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

SAHTE ŞEYH HALİT YAŞAR VE SAHTE MÜRİTLERİNE REDDİYE 2

Ahmed Ziyaüddin-i Gümüşhanevi KS Hazretlerine göre Mürşid olabilmenin şartları aşağıdaki gibidir.

Mürşid Olabilmenin Şartları:

Sâlikin her şeyini teslim ettiği Mürşid-i Kâmilin kemalinin beş şartı vardır:

1-Manevi zevk sahibi olmak,
2-İslamiyeti çok iyi bilmek,
3-Şefkat ve himmeti bol ve âli olmak,
4-Allahtan gelen her şeye razı olmuş bir durumda olmak, (Yani Marziyye Makamında bulunmak)
5-İsabetli görüş ve tesirli telkin sahibi bulunmak.

Şu beş şey kendisinde bulunanın mürşidliği ise sahtedir:

1-Dini Celili İslamiyyeyi iyi bilmemek,
2-Vakarı ile Müslümanların sevgisini kazanamamak, hürmet telkin edememek,
3-Dedikodulu sohbetler yapmak, yahut da öyle meclislere devam etmek,
4-Nefsinin heva ve hevesine uyan bir kimse olmak,
5-Patavatsız konuşmak ve kötü ahlak sahibi olmak,

Camiul Usul – Veliler ve Tarikatlarda Usul, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, S90, Pamuk Yayınları, Mütercim Rahmi Serin/ Ayrıca Diğer Bir Baskısı Milsan Basın Sanayi A.Ş. Mütercim Hüsameddin Fadıloğlu S 31

Bu açıklamalar ışığında, Halit Yaşar bir mürşid de bulunması gereken beş şarta haizmidir? Asla değildir. Manevi zevki elde edecek hangi Tasavvufi eğitimin içerisinde olmuştur? Dini bilgisinin durumu nedir? Hangi hocalardan hangi ilimleri okumuştur? Hakkındaki bilgilere göre asla ve asla şefkatli, yardımsever, yüce birisi değildir. Son olarak ta ümmetin hangi meselesi için, hangi faaliyetleri gerçekleştirmiştir?

Ama diğer taraftan, sahte şeyhte olan beş özellik kendisinde tas tamam bulunmaktadır. Mesela; Dini bir eğitimi yoktur, Esad Coşan Hocanın vefatından önce ve sonrasında ortalarda olmadığı gibi, ihvanın sevgisini kazanmamıştır. Kazanacak bir gayret ve faaliyeti de yoktur. Şimdilerde Esad Efendinin Kâmil Halefi olan es Seyyid Muharrem Efendiye ve bağlılarına husumet içerisindedir. Nefsinin hevasına uyma noktasında, evlilikleri dillere destan, dolandırdığı insanlar kendisini bulmasın diye adresi sır gibi saklanıyor. Patavatsız konuşmaya gelince, daha söyleyecek söz kalmıyor.

Şimdi müritlerinin dillerinden düşürmediği ve es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiyi karalamak için kullandıkları bazı yazıları birlikte mütala edelim:

Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi KS hazretlerine atfen aşağıdaki sözü ve kaynaklarını naklederler;

Amed Ziyaüddin Gümüşhanevi (KS)
Ancak kamil bir şeyhden tarıkat adabını alan kendisine apacık irşad izni verilen ve selefin sünneti üzere hırka geydirilerek yazılı icazet verilen kişi şeyh olabilir...

Gümüşhanevi Cami u usul s.35 el Hani el-Behcetü s saniyyes.10 İrfan Gündüz HalidiyyeTarıkatı Seha neşriyat s.241

Bu sözün kaynaklarına baktığımızda, şu an mevcut bulunan, Camiül Usul isimli kitabın iki ayrı yayınevinin baskısında da böyle bir metin bulunmamaktadır. Bulabiliyorlarsa buyursunlar sayfa numarasını versinler. Şu ana kadar verdikleri sayfa numarasında böyle bir metin bulunmamaktadır.

Bu yazının geçtiğini iddia ettikleri ikinci kaynak olan “el Hani el-Behcetüs saniyes” isimli kitaba gelince. Burada öyle büyük bir hata yapmışlar ki, resmen kayaya toslamışlar. Neden derseniz;

1-Bu kitabın yazarı Muhammed bin Abdullah el Hani Hazretleri ile Gümüşhanevi Hazretleri hiç görüşmedikleri gibi, Bu zatın öldüğü yıllarda Gümüşhanevi Hazretleri daha yeni Tasavvufa intisap etmiştir. Hani Hazretlerinin Doğumu 1798 Vefatı ise 1862 yılıdır. Gümüşhanevi Hazretleri ise 1813 yılında doğmuş, vefatı ise 1893 yılıdır. Şeyhinden 1848 yılında icazet almış ve 1864 yılına kadar, bu tarih Abdul Fettah Ukari Hazretlerinin vefatıdır, irşada yönelik müstakil bir faaliyette bulunmamıştır. Doğal olarak ta Hani Hazretlerinin Gümüşhanevi Hazretlerinden nakil yapması imkânsızdır.

2-Bu kitap aslında Hani Hazretlerinin bizzat kendi yazdığı bir kitap olmayıp, aslında Muhammed bin Süleyman el Bağdadi tarafından yazılan ve sözleri tamamen Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine ait olan “el-Hadikatü’n Nediyye” isimli kitabın, yeniden tertip edilip sadeleştirilmesidir. Bu zatlarda Gümüşhanevi Hazretleri henüz küçükken vefat etmiş, görüşme ihtimalleri olmayan, tarikat silsilesinde de Gümüşhanevi Hazretlerinin selefleridir. Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri 1825 yılında vefat etmiştir, Hazret vefat ettiğinde Gümüşhanevi Hazretleri henüz 12 yaşındadır.

3-Bu kitap, Erkâm Yayınları tarafından ÂDÂB ismiyle basılmış, verdiğimiz bilgilere kitabın bu baskısından da ulaşmanız mümkündür. Kitabın bu metninde ise böyle bir söz yoktur.

Bu söz, Prf. Dr. İrfan Gündüzün yazdığı, Gümüşhanevi Hazretlerinin hayatının ve eserlerinin anlatıldığı kitapta geçmektedir. Halit Yaşarın ve müritlerinin verdiği kaynaklarda o kitabın dip notunda vardır. Ama o kitaplarda yoktur. Muhtemelen Prf. Dr. İrfan GÜNDÜZ bey dipnot hatası yapmış bulunmaktadır. Hiçbir ilmi birikimi olmayan ve tek amaçları es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiye saldırmak olan bu kişiler, bu sözün dip notlarını araştırmak zahmetine bile girişmemişler, kopyala yapıştır yapmışlardır. Şimdide böyle rezil olmaktadırlar.

Şimdi kaynağı belirtilene kadar bu söz geçersizdir. Fakat doğru bir söz olduğu da kesin. Ben şimdi merak ediyorum, Halit Yaşar denen sahte şeyh bu yazıya göre, ne zaman Esad Efendiden tarikatın adabını öğrendi? Ne zaman kendisine Tac ile Hırka giydirildi? Kendisine verilmiş olması gereken Arapça Metinli İcazetnamesi Nerede?


Diğer bir kopyalamayı sevdikleri ve Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine nisbet ettikleri söz ise, Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine değil, Mehmed Zahid Kotku hazretlerine aittir. Kitabın adı “Risale-i Halidiye Tercümesi ve Adab-ı Zikir Risalesi” dir. Bu kitabın birinci bölümü olan “Risale-i Halidiye” Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine aitken, ikinci bölümü olan “Adabı Zikir Risalesi” ise Mehmed Zahid Kotku Hazretlerine aittir. Mehmed Zahid Kotku Hazretleri, hem selefi Bağdadi Efendimizin bir kitabını tercüme etmiş, yanına da kendi görgülerini bir Risale olarak eklemiştir. Bunu bu dergahın bütün gerçek bağlıları bilirde, işte sahte şeyhin sahte müridleri bilmez. Çünkü onların maksadı büyüklerinin eserlerini irfan sahibi olmak için okumak değil, es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiye düşmanlık etmek için okumaktır.

Risale-i Halidiyenin, Prf. Dr. Yakub Çiçek ve Molla Yahya Pakiş tarafından yapılan başka çevirileri de vardır. Bu çevirilere bakıp, onlarda ikinci, yani Adabı Zikir Risalesi varmı yokmu görebilirsiniz.

Diğer bir nokta ise, alıntıyı yaptıkları metnin hemen üzerinde Mehmed Zahid Kotku Hazretleri Ramuz’ul Ehadis isimli hadis kitabından hadis nakleder. Ey kinleri ve hasetlikleri akıllarını örtmüş sahte şeyhin sahte müritleri, Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerinin zamanında Ramuz yoktuki!!! Mehmed Efendi o metinde Babadan Oğula geçen beşik şeyhliğini eleştirirken, asıl sahte ve açık göz şeyhleri eleştirerek derki:

Bazı açıkgözler, tasavvuf kitaplarından öğrendikleri bir miktar zâhirî mâlûmatla ve merasimlerde icrâ edilegen usülleri bilmekle, işi oldu bittiye getiriyor. Çenesinin sayesinde ve gösterişli giyiniş, sakal, sarık ve sâire kıyafetlerle ortaya çıkan bu misillü eşhas ki, bunlara müteşeyyih denir; yâni yalancı şeyh, uydurma şeyh demektir. Her ne kadar salâh-ı hal sahibi gibi görünürlerse de, öyle değillerdir.

Kemâl-i insâniyyet ve ahlâkan olgunluk, öyle elbise ve bilgi ile olsaydı, ne âlâ! O zaman her bilen kemâl sahibi olabilirdi. Fakat hiç de öyle değildir. Bunlar hep erbâbına hizmete, hizmetteki muvaffakıyetlere ve Hakk'ın ihsân ve ikrâmına bağlıdır. Öyle bilgi sahipleri vardır ki, nefislerinin esiri oldukları için çok çirkin, çok fenâ ve çok fesad işleri ya bilfiil kendileri işler, veya bu fenâ ve fesad işlere alet olurlar.

Şimdi Halit Yaşarın hayatını okuyup ardından bu yazıyı okuyunca, Halit Yaşara ne demek lazım bunu Mekkelim söylesin. Yada Halit Yaşar isimli sahte şeyhin diğer sahte müridleri söylesin.

Diğer bir kullandıkları metin ise, Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin aşağıda ki sözüdür:

Bu asırda meşihat da'vâsı yapan kimselerin çoklarının sohbeti fenadır. Yalnız Cenâb-ı Hak'dan ilham ile yahut ehl-i tarîkden sâdıkların şehâdeti ve sıdkının emmâresi zahir olursa, onunla musâhabetde fayda olur. İzinsiz şeyhliğe başlayan kimsenin ifsadı, ıslâhından çok olur. Bu gibi şeyhlere kuttâ'ı târık-ı ilâhî günahı yazılır. Böylelerinden kaçınmak lâzımdır. Çünkü bunlarda, insan kılığında şeytanlık vardır ki onu bilmek çok zordur.

Babadan veya dededen mevrûs, müteşeyyih evlâtlarla, ilimsiz ve amelsiz şeyh kıyâfetindeki kimselerle musahabe! caiz değildir. Her kim ki, Cenâb-ı Hak ile, "Zamîrim hâlisdir. Hakîkî rütbeye erdim" diyerek zahirî şerîatla mukayyet olmaz ve tekâlif-i şer'iyenin kendinden sükûtunu iddia ederse, iyi bilsin ki, böyle olan kimseler, dinde meftundur. İlhâd, zındıka ve ibâhiyeden-dir. Böyleleriyle musâhabetten sakınmanızı tavsiye ederim, zîrâ semmi katildir. Böyle câhiller bilmelidhier-ki, "şeriat, hakikatin tohumunun kabuğudur. Kabuk yardım etmezse tane nema bulmaz ve büyümez. Halbuki, ehl-i hakikat ittifak ve ittihad ettiler ki, bir hakîkat ki, şerîat o hakîkati red ederse, o hakikat değildir; zındıkadır. Her kim teklif-i İlâhî ipini boynundan atarsa bâtına meyil, tahrîf ve dalâlete düşer.

Burada Mehmed Efendi Hazretleri sanki torununu es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiyi eleştiriyormuş gibi gösterilmeye çalışılmakta, metnin konunun baş tarafı yazılmadan, yalnızca dededen ve babadan diye başlayan alt paragraf kopyalanmaktadır.

Nakşi silsilesinden habersiz olanlar ancak bu sözleri böyle anlayabilir. Mehmed Efendi ehil olmayanları eleştirmekte, ehil olanlara söz söylememektedir. Yoksa İmamı Rabbani, Muhammed Masum, Şeyh Seyfuddin Hazeratının şeyhliğine de söz söylemiş olur. Buda imkansızdır. Ayrıca bu metin daha çok Halit Yaşara hitap etmektedir. Çünkü elinde ne bir icazeti, nede kendisine vazife verildiğine dair şahidi vardır.

Son olarak Mahmud Esad Coşan Hoca Efendiden alıntı yaparak; Bir takım tekke tomarları vardır. Tekede rulo halinde bulunan kağıtlar vardır..Anenevi olarak sandık içinde şeyhten şeyhe intikal eder. Herkes orada kendi adını kimlere hilafet verdiğini yazar. Böyle bir secere aşağıa kadar gelir... Mahmud Esad Coşan Hacı Betaş-ı Veli ve Makalat Seha Neşriyat 7 Ksım 1992 Ankara sohbeti Seha 184 Sohbet seri 29 s.3

Bu metin böylemidir buna hiç bakmadım, nedenine gelince, bu metinle Halit Yaşara şunu sormak istedim:

Halit Yaşar madem sen Gümüşhaneli Dergahı Şeyhisin, öyleyse Merhum Esad Coşan Hazretlerinden sana intikal etmesi gereken tekke tomarları ve sana verilmiş olması gereken icazetin nerede?


Devam edecek...
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

Halit Yaşar Mutlu Kimdir (Sahte Şeyh)

SAHTE ŞEYH HALİT YAŞAR VE SAHTE MÜRİTLERİNE REDDİYE 3

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Sahte şeyh adayı Halid Yaşar ve onun müfteri sahte müritlerine reddiye olarak kaleme aldığımız yazının üçüncü bölümündeyiz.

Bundan önceki iki yazımızda sahte şeyh adayı ve hased müritlerinin delillerini çürütmüş ve Gümüşhanevi Dergâhının kurucusu Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin tekkesinden icazet alacak şeyhler için belirlediği beş şartla beraber şarlatan sahte şeyh adaylarının beş özelliğini yazmıştık.

Şimdi ise yine Gümüşhanevi Dergâhı Şeyhlerinden, Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin de ilk Mürşidi olan Ömer Ziyaüddin Dağıstani (ks) Hazretlerinden icazetnamenin önemi hakkında malumat vereceğim. Vereceğim bu bilgiler merhum Ömer Ziyaüddin Dağıstani Hazretlerinin Fetavayı Ömeriyyesinde mevcuttur, Seha Neşriyat Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar, Müellif Ömer Ziyaüddin Dağıstani, Mütercimler Prf. Dr. İrfan Gündüz ve Prf. Dr. Yakub Çiçek:

Soru: Şer’i ve zahiri ilimlerde kâmil bir alimden ders okuyup, tahsilini ikmal ettikten sonra, başkalarını okutabilmek için herhangi bir izin ve icazetnameye ihtiyaç varmıdır?

Cevap: Evet vardır. Ehliyet ve liyakatı isbat eden bir icazetin bulunması gayet güzel bir şeydir. Batıni ilimlerde gerekli olan bu husus zahiri ilimlerde de aynen geçerlidir. Ders ve tahsilini, okutabilecek ve anlatabilecek derecede ikmal ettikten sonra, bunun üstaddan alınan bir icazet ve izin belgesiyle tevsik edilmesi gereklidir.

Şimdi Gümüşhanevi Hazretleri Şeyhliğin bir şartı olarak, ikinci maddede ne diyordu; İslamiyeti çok iyi bilmek!

Yani bir kişi şeyhse mutlaka İslamı çok iyi bilecek, peki bunun isbatı nasıl olacak? İşte Ömer Ziyaüddin Dağıstani Hazretleri bize onu anlatıyor. Dini ilimleri ikmal eden birisinin, kamil bir alimden icazet almış olması gerektiğini söylüyor. Dün sahte şeyh adayı Halit Yaşara Tasavvuftaki icazetini sormuştuk, bu gün bunu alabilmesi için gerekli olan, Şer’i ilimlerdeki icazetinin nerede olduğunu da soruyorum.

Evet sahte şeyh adayı Halit Yaşar ve onun hased müritleri, Tasavvufta İcazet alabilmek için gerekli olan, Şer’i ilimlerdeki İcazetnamen nerede?

Devam edecek…
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Sahte Şeyhler (halit yaşar), Mürid-i Mürtedler Okusun!!!



Said-i Nursi Diyorki: Ya uğursuz bir lezzet veya bir hatâlı görüş onu aldatmış; o da kendisini iyi zannedip büyük şeyhe ve mübarek zata su-i zan yolunu açmıştır.

S - Veli olan şeyhin, müddeî (iddiacı) olan müteşeyyih (sahte şeyh) ile farkları nedir?

C - Eğer hedef-i maksadı, İslâmın ziyayı kalb ve nuru fikriyle ittihad; ve mesleği muhabbet; ve şiârı terk-i iltizâm-ı nefis; ve meşrebi mahviyet; ve tarikati hamiyet-i İslâmiye olsa; kabildir ki, bir mürşid ve hakikî şeyh olsun. Lâkin, eğer mesleği, tenkîs-i gayr ile meziyetini izhar ve husumet-i gayr ile muhabbetini telkin ve inşikak-ı âsâyı istilzam eden hiss-i taraftarlık ve meyelân-ı gıybeti intaç eden kendine muhabbeti başkasına olan husumete mütevakkıf gösterilse; o bir müteşeyyih-i müteevviğdır, bir zi'b-i mütegannimdir. Din ile dünyanın saydına gider. Ya bir lezzet-i menhuse (uğursuz) veya bir içtihad-ı hatâ onu aldatmış; o da kendisini iyi zannedip büyük meşâyihe ve zevât-ı mübarekeye su-i zan yolunu açmıştır.
Risale-i Nur Külliyatından Münazarat s 195
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt