Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Peygamberimizi Rüyada Görmek (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Abdullah Ibn-i Mesud’un (r.a) rivayetine göre Peygamberimiz şöyle buyurmustur:

“Kim beni rüyasında görürse, o kimse uyanık iken beni görür gibidir, rüyası doğrudur. Çünkü şeytan bana benzer bir surete giremez.”

Hadis-i şerifte belirtildiği gibi şeytan Peygamber Efendimizin suretine girememektedir. Hakeza evliyaların, asfiyaların suretine de girememektedir. Ancak söz olarak taklit edebilmektedir. Bu bakımdan rüyadaki sözleri şeriat-ı Garra-yı Muhammedî terazisiyle tartmak lazımdır. Şeytan ses olarak evliyâ-yı i’zâma, yani büyük evliyalara dahi musallat olabilmektedir. Bu hususta

Abdülkadir Geylanî hazretlerinin macerası meshurdur. Şah-ı Geylani, bir dağ başına çekilmiş riyazet yapmakta ve bütün vaktini ibadetle değerlendirmektedir. Bir gün mağaranın önündeyken bir ses duyar. Ses, “Ya Abdülkadir! Sen artık kemâle erdin. İbadet etmene lüzum kalmadı!” demektedir. Bu sesi işiten Abdülkadir Geylânî bir anda bütün Kur’an’ı hafızasından geçirmeye başlar. “Va’büd Rabbeke hatte ye’tiyeke’l yagîn” (Ve gelmesi muhakkak olan ölüm sana erisinceye kadar Rabbine kulluk et./ Hicr sûresi 99. Âyet) âyetine gelince durur ve “Sen şeytansın, defol!” der. İşte bu bakımdan uyanıkken olduğu gibi, rüyada iken de sözleri Islam dininin terazisiyle tartmak lazımdır.

Hadis-i şeriflere bakmaya devam edelim. Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki: “sizden hanginiz en doğru sözlü ise onun rüyası da en doğrudur.”

“Rüyasına yalan katarak anlatan kimseye kıyamet gününde bir arpa danesinin iki ucunu bir araya getirip düğüm yapması teklif edilir. Bir kimse gözleri üzerine yalan söylerse, Cennet kokularını alamaz. İftiranın en büyüğü, adamın kendi gözlerine yaptığı iftiradır ki, ‘Ben gördüm ’ der, halbuki bir şey görmemiştir.”

“Yalandan en büyük yalan rüyasında görmediği şeyi iki gözüyle görmek iddiasıdır.”

İftiranın en büyüğü, bir kimsenin babasından başkasına intisap etmesi veya görmediği rüyayı demesi veya Hazret-i Muhammed’in söylemediği sözü ona isnad etmesidir.”

Hz. Ömer (r.a.), bir gün Hz. Ali (r.a.) ile karşılaşır: “Ey Hasan’ın babası! Adam rüya görür, bir kısmı tasdik olunur, bir kısmı yalanlanır. Buna ne dersin.”

Hz. Ali, bu soruyu bir hadis-i şerif naklederek cevaplandırır: “Evet, Resûlullah Efendimizden duydum, şöyle buyurdu: “Herhangi bir erkek veya kadın uyumaya görsün, mutlaka uykuya dalınca ruhu arşa doğru yükselir. Ruh henüz arşa varmadan uyanırsa bu rüya yalan olur. Arşa ulaştıktan sonra uyanırsa bu rüya sadık rüya olur.”

Hadislerle verilen temel ölçüler

Bu hadis-i şerifler bizlere, rüya ile ilgili temel ölçüler vermektedir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

. Salih kimselerin gördüğü rüyalar mânalıdır. Mühim mesajlar ihtiva edebilmektedir. Bu bakımdan mühimdir.

. Mü’minlerin görmüş oldugu güzel rüyalar Allah’ın bir lütfudur, ihsanıdır. Bu rüyalar iyi kimselere söylenebilir.

. İnsanı üzen, kötü rüyalar ise şeytandandır. Bu rüyalar hiç kimseye söylenilmemelidir.

Uyanınca, sol tarafa üç kere tükürülmeli ve “E’ûzu billâhi mine’ş-şeytânirraciym” denilmelidir.

. Seher vakti ve gündüzleyin görülen rüyalar sadık rüyalardır. Bu rüyalar dikkate alınabilir.

. Rüyaları, salih ve rüya tabirini bilen kimselere anlatıp yorumlatmalıdır. Fâsık ve işin ehli olmayan kimselere kesinlikle anlatılmamalı ve tâbir ettirilmemelidir. Zira rüyâ onların tâbir ettiği şekilde çıkar ve neticede rüya gören kimse üzülür.

. Rüyada görmediği şeyleri “gördüm” diye anlatmanın vebali ve mesuliyeti çok büyüktür. Bu gibi kimseler âhirette hesap vereceklerdir.

Kaynak: Milli Gazete
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Hz. Peygamber "Rüyasında beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü, şeytan hiçbir şekilde benim suretime giremez." buyurmuştur. Peki rüyada Peygamber Efendimizi görmenin manası nedir?



M. Fethullah Gülen'in bu konuda aktardıkları..

Efendimiz'i rüyada görmek bir müjdenin ifadesidir

Mü'minin göreceği sâdık rüyaların başında, Fazilet Güneşi'nin (aleyhi ekmelüttehâyâ) şualarıyla aydınlanan rüyalar gelir.

Çünkü, O'nun görüldüğü rüyalar doğruluk üzeredir ve bazılarının bir te'vîle ihtiyacı olsa da hepsi kesinlikle sâdıktır. Pek çok hadis kitabında rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Sâdık u Masdûk Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Rüyasında beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü, şeytan hiçbir şekilde benim suretime giremez."

İşte bu beyan-ı nebevî ve onun ihtiva ettiği hakikat üzerinde farklı görüşler ortaya konulmuştur: Bazıları, ister sakallı ister sakalsız, ister uzun ister kısa, ister yaşlı ister genç, ne şekil ve surette görülürse görülsün, bir kimsenin kalbine rüyasında gördüğü kişi hakkında "Bu zat, Peygamberimizdir" şeklinde bir his doğması halinde o zatın Peygamber Efendimiz olduğunu söylemişlerdir. Bazıları ise, Peygamber Efendimiz'in rüyada kendi sima ve şemâili ile görüldüğü zaman Peygamberimiz olduğunu; aksi halde, şeytanın, Efendimiz'in şekil ve suretinin gayrısında, başka bir suretle ortaya çıkıp "Ben Muhammed'im" diyebileceğini ifade etmişlerdir. İmam Rabbânî Hazretleri, "Efendimiz kendi şeklinde görüldüğü zaman hakkıyla görülmüş olur ki, şeytan O'nu temsil edemez" derken, ayrı bir ekol sahibi olan Muhyiddin İbni Arabî, "Ne şekilde ve surette olursa olsun, "Ben peygamberim" diye kişinin kalbine doğan zat Peygamberimizdir." demiştir. Alimlerimizin çoğunluğu, Muhyiddin İbn Arabî Hazretleri'nin düşüncesine temayül göstermişlerdir.

İmam-ı Nevevî Hazretleri de, ister bilinen sıfatları üzere, isterse bilinen vasıflarından başka bir surette görsün, sâlih rüyayı gören kimsenin her iki surette de Mahbûb-u Âlem Efendimiz'i hakikaten görmüş olacağını söyler. Kadi İyâz'a göre ise, Râsul-ü Ekrem'i bilinen sıfatlarından başka bir şekilde görenin rüyası te'vîle, tabire muhtaçtır.

Haddizatında, Habîb-i Edîb Efendimiz'i görmek ne şekil ve surette olursa olsun bir müjdenin ifadesidir. Yaratılışın en anlamlı nüktesi Hazreti Fahr-i Âlem Efendimiz'in güzeller güzeli cemali, mübarek siyah saçları, siyah sakalı, endamlı bakışları, yüz çizgilerindeki tenasübü ve müstesna bir beşer güzelliği içindeki mahiyetiyle rüyada görülmesi ve bir insanın ruh aynasına eşsiz kemal ve cemaliyle aksetmesi o rüyayı gören insan için büyük bir bahtiyarlıktır. Zira, alimlerimize göre, rüyada Peygamber Efendimiz'i görmek gamdan sonra feraha, bir sıkıntının akabindeki rahatlığa, nimetlerin artmasına, tevbenin kabulüne, hepsinden öte ahirette şefaate nâil olma ve Cennet'te O'nun gül cemalini açıktan açığa görme yoluna girmeye işarettir.

Rüyaya yansıyan hüzün

Nebîler Serveri'nin değişik şekillerde görülmesi ise, bir kısım manaları işaret eder. Şayet, Güzeller Güzeli, kendisine uygun ruh güzelliğinin dışa yansıdığı rüya esnasında o güzelliğin bazı yanları gitmiş olarak görülürse, bu durum, rüyayı gören insanın ruh aynasında onu tamamiyle aksettirmeye mani bir kısım isin ve pasın bulunduğuna delalet eder. Mesela; bir kimse Allah Rasûlü'nü sakalsız görüyorsa, demek ki, o insanın ruh aynasında Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in sakalını görmesine mani bir kusur var ve bu kusur O'nun güzelliğini bütün olarak müşahede etmesine engel oluyor. Öyleyse, bu insan, Şânı Yüce Nebî'yi rüyasına misafir ettiği için sevinse ve kendisini bahtiyar saysa da, böyle bir eksiklikten dolayı ruh dünyasına çeki düzen vermesi gerektiğini de göz ardı etmemelidir.

Şu kadar var ki, Ferîd-i Kevn ü Zaman Efendimiz'in gerçek suretiyle görülmemesi sadece vicdanın ve gönlün paslı olmasından değildir. Bazen rüyayı gören zatın veya onun temsil ettiği davanın, hareketin ya da milletin başına gelecek bir kısım musibetlerden ötürü Hüzün Peygamberi'nin mahzuniyet ve mükedderiyeti misal aleminden o şekilde temessül edebilir. Nitekim, Mahzun Nebi, rengi değişmiş, eski elbise giymiş veya bir azası eksilmiş görülürse, bu rüya o yerde dinin zayıflamasına ve bid'atların yaygınlaşmasına delalet eder. Belki, Rasûl-ü Ekrem'i (sallallâhu aleyhi ve sellem) o rüyada gören kimse Hak katında çok makbul ve mahbub bir insandır, gönül dünyası açısından da kusursuzdur; fakat, Sultân-ı Rusül'ün, sevdiği o insanın nazarına temessülü herhangi bir hadiseye karşı iç âlemindeki durum itibarıyla olur. Mesela, mühim işleri omuzunda taşıyan bir zata, İki Cihân Serveri Efendimiz, gözleri yaşlı ve sakalını tıraş etmiş olarak mahzun bir çehre ile zuhur edebilir. Bunun manası -Allahu a'lem- şudur: O zatın, dolayısıyla da davasının başına gelecek bir badireden ötürü, Hakikat-i Ahmediye (aleyhissalatü vesselam) müteessir olduğundan Şânı Yüce Nebî kendi hakiki suretinin dışında görülmüş ve bir bakıma o işi teessürle karşıladığını ifade buyurmuştur.

Aynı zamanda, Gönüllerimizin Gülü (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hüzünlü ve kederli görüldüğü rüyalar inananları uyarmakta; onları gelmekte olan bir musibete karşı hemen Cenâb-ı Hakk'a iltica etmeye, belalara kalkan olması için sadaka vermeye ve her hayırlı vesileyi muhtemel felaketleri def edici bir paratoner olarak değerlendirmeye çağırmaktadır.

ÖZETLE

1- Peygamber Efendimiz: "Rüyasında beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü şeytan hiçbir şekilde benim suretime giremez." buyuruyor.

2- Rüyada Efendimiz'i görmek gamdan sonra feraha, bir sıkıntının akabindeki rahatlığa, nimetlerin artmasına, tevbenin kabulüne işarettir.

3- Efendimiz'in rüyada hüzünlü ve münkesir görülmesi ümmete bir uyarıdır. Böylesi rüyalar bizi kendimizi tekrar gözden geçirmeye yönlendirmeli.
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Ben o kadar çok görmek istiyorum ki anlatamammmmmmmmm :(
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Rabbim herkese nasip etsin görmeyi ...
 

abdulvedud

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Mar 2009
Mesajlar
144
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
rüya gören kişiyi ilgillendirir en çok kızdığım nokta şudur :

klasik,, programlara telefonla bağlanılır ,,,

""hocam ben rüyamda peygamberimizi gördüm ne yapayım?"""

kardeşim bu senin için faydalıdır iyi birşey mutlu ol lakin gurura kapılma bu senin hazinen gizli birşey.... hazinenin yerini herkes bilirse o hazineden sana hayır kalmaz çünkü hazinenin yerini herkes biliyor. bu bir hazine dir değerlidir lakin kimseye söylememek gerekir ve
2.cisi de yukarıda da dendiği gibi rüya kuran , sünnet le uyumlu olmalıdır....


Allah herkese görmeyi nasip etsin ........tabi karşısında mahcup duruma düşmeden!!!!( bazı rivayetler var ki osmanlı zamanın da bir zat komutan ken komutanlığı bırakıyor ve abdülhamit han ayrılmasını istemiyor fakat zorla tutamaz ya o komutan ayrılıyor.... rüyasında abdülhamit han la peygamberimizi görüyor ve büyük bir ordu görüyor ...... fakat ordunun bir kısmı dağınık görülüyor..... peygamberimiz(sav) orduyu teftiş ediyor ve burası niye dağınık diye sorduğunda cevap; o bölümün komutanı ordudan ayrıldı ya resullullah ...(tabii osmanlının zor zamanları fitne dolu yıllar düzgün adama ihtiyaç var)
o zaman peygamberimiz Abdülhamit hana diyor ki : ey halife senin bıraktığını ben de ümmetlikten bıraktım varsın gitsin ... adam rüyayı gördükten sonra fatih camine yıllarca gelip yıllarca Ağlayarak secde halinde görülmüş.. ) (kaynak sahih mi bilmiyorum birinden menkıbe gibiy di dinlemiştim)
O yüzden nasıl gördüğümüzde önemli...
 

umuk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2012
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Merhaba sayın büyüklerim. Geçtiğimiz gece rüyamda peygamberimizi gördüm. Neden burada söylüyorum çünkü ben açıkçası dini bütün bir insan sayılmam. Okuduğum tabirlere göre ve çevremdekilerin söylemlerine göre insanlar peygamberimizi rüyalarında görebilmek için dualar okuyorlarmış. Ben namaz kılmıyorum, orucu aksatarak tutuyorum. Ve burada söylemek istemediğim günahları da işleyen biri olarak rüyamda neden gördüğümü merak ettim. Peygamberimiz gençti, yaşadığı dönem benzeri uzun bir elbise giyiyordu, yanında bir arkadaşı vardı. Üçümüz birlikte bir yerlere doğru yürüyorduk arada sohbetler ederek. Mekanı tam hatırlamıyorum ama onun yanında kendimi çok güvende hissediyordum. Bir yerde durup sohbet ederken, bana dönüp '' sen de beni seviyorsun öyle değil mi ? '' diye sordu. Ben '' evet, seviyorum '' derken ağlamaya başladım. Aşık olduğum birine seviyorum derken ağlamak gibiydi. Bana gülümsüyordu. Genç, uzun boylu ve güler yüzlüydü. Kaç gündür bu rüyanın etkisindeyim, bugün oruç da tuttum. Dediğim gibi dini bütün biri sayılmam ama kimseye zararım da olmaz, tam tersi iyilikler yapmayı severim. Yine de gördüğüme şaşıranlar oldu. Sizinle paylaşmak istedim.
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Merhaba sayın büyüklerim. Geçtiğimiz gece rüyamda peygamberimizi gördüm. Neden burada söylüyorum çünkü ben açıkçası dini bütün bir insan sayılmam. Okuduğum tabirlere göre ve çevremdekilerin söylemlerine göre insanlar peygamberimizi rüyalarında görebilmek için dualar okuyorlarmış. Ben namaz kılmıyorum, orucu aksatarak tutuyorum. Ve burada söylemek istemediğim günahları da işleyen biri olarak rüyamda neden gördüğümü merak ettim. Peygamberimiz gençti, yaşadığı dönem benzeri uzun bir elbise giyiyordu, yanında bir arkadaşı vardı. Üçümüz birlikte bir yerlere doğru yürüyorduk arada sohbetler ederek. Mekanı tam hatırlamıyorum ama onun yanında kendimi çok güvende hissediyordum. Bir yerde durup sohbet ederken, bana dönüp '' sen de beni seviyorsun öyle değil mi ? '' diye sordu. Ben '' evet, seviyorum '' derken ağlamaya başladım. Aşık olduğum birine seviyorum derken ağlamak gibiydi. Bana gülümsüyordu. Genç, uzun boylu ve güler yüzlüydü. Kaç gündür bu rüyanın etkisindeyim, bugün oruç da tuttum. Dediğim gibi dini bütün biri sayılmam ama kimseye zararım da olmaz, tam tersi iyilikler yapmayı severim. Yine de gördüğüme şaşıranlar oldu. Sizinle paylaşmak istedim.


''Beni seviyorsan namazını kılmalısın, orucunu tam tutmalısın.'' gibi bir anlam çıkarılabilir. :)
 

nun vakti

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ağu 2012
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Merhaba sayın büyüklerim. Geçtiğimiz gece rüyamda peygamberimizi gördüm. Neden burada söylüyorum çünkü ben açıkçası dini bütün bir insan sayılmam. Okuduğum tabirlere göre ve çevremdekilerin söylemlerine göre insanlar peygamberimizi rüyalarında görebilmek için dualar okuyorlarmış. Ben namaz kılmıyorum, orucu aksatarak tutuyorum. Ve burada söylemek istemediğim günahları da işleyen biri olarak rüyamda neden gördüğümü merak ettim. Peygamberimiz gençti, yaşadığı dönem benzeri uzun bir elbise giyiyordu, yanında bir arkadaşı vardı. Üçümüz birlikte bir yerlere doğru yürüyorduk arada sohbetler ederek. Mekanı tam hatırlamıyorum ama onun yanında kendimi çok güvende hissediyordum. Bir yerde durup sohbet ederken, bana dönüp '' sen de beni seviyorsun öyle değil mi ? '' diye sordu. Ben '' evet, seviyorum '' derken ağlamaya başladım. Aşık olduğum birine seviyorum derken ağlamak gibiydi. Bana gülümsüyordu. Genç, uzun boylu ve güler yüzlüydü. Kaç gündür bu rüyanın etkisindeyim, bugün oruç da tuttum. Dediğim gibi dini bütün biri sayılmam ama kimseye zararım da olmaz, tam tersi iyilikler yapmayı severim. Yine de gördüğüme şaşıranlar oldu. Sizinle paylaşmak istedim.



söylemişsin iyi niyetliyimdir diye. Bence peygamberimiz seni kazanmak istiyor. Herkesin rüyasına girmez sevdiği kullarının rüyasına girer. Sana da uyarı amaçlı görünmüş tahminimce. Biraz anlatır mısın nasıldı? Çok merak ediyorum ölcem bir gün merakımdan. Çok seviyorum ama bir türlü göremedim.:(
 

nun vakti

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ağu 2012
Mesajlar
35
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Yukarda kul demişim haşa sevdiği insanların diyelim:)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Malum olduğu üzere, görüldüğü şekilde gerçekleşen ve te'vîle ihtiyacı olsa da bir mesaj içeren rüyaya "rüya-yı sâdıka" ya da "rüya-yı sâliha" adı verilir. O, insanın mahiyetindeki latife-i Rabbâniyenin doğrudan doğruya âlem-i gayba açılan bir kapı bulması, o açık kapıdan meydana gelmeye hazırlanan olaylara bakması ve Levh-i Mahfuz'un cilvelerinden ya da kader mektuplarının misallerinden birini görmesi şeklinde ortaya çıkar. Hayal, bazen gördüğü o cilvelere ve mektuplara bir kısım elbiseler giydirebilir, ama bu türlü bir rüya ya aynen görüldüğü gibi çıkar, ya da bazı te'vîller vesayetinde ciddi mesajlar verir.

Diğer taraftan, daha evvel yaşanan bazı tesirli hadiselerin hayalde bıraktığı izlerin ortaya çıkmasıyla görülen, bir manası olmayan veya varsa da önemi bulunmayan, tabire değmeyen karmakarışık rüyalara da Kur'ân'ın tabiriyle, "adgâsü ahlâm" denir.

Hazreti Aişe (radiyallahu anha), ilk dönemde Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'e vahyin gelişinin rüya-yı sâliha şeklinde cereyan ettiğini ve O'nun gördüğü bütün rüyaların sabah aydınlığı gibi apaçık olduğunu haber vermektedir. (bk. Buhari, Tabir, 1) Peygamberlerin Sultanına rüyayı sâdıka şeklinde vahiy gelmesi, risaletin ilk altı ayından sonra da kesilmemiştir. Bunun için, İnsanlığın İftihar Tablosu istirahat buyururken, Ashab-ı Kirâm'ın O'nu uykusundan uyandırmaktan ve vahyin kesilmesine sebebiyet vermekten çok çekindikleri nakledilmektedir.

Rehber-i Ekmel'in "Refik-i A'lâ" deyip sevgililer diyarına gidişinden sonra, vahiy ve dolayısıyla vahiy olan rüyalar da sona ermiştir. Fakat, her mü'minin görmesi mümkün olan ilham kabilinden sâdık rüyalar bâkî kalmıştır, kıyamete kadar da sâdık mü'minler için bâkî kalacaktır. (Buhari, Tabir, 5)

Rüyadaki Gerçekten O mu?

Mü'minin göreceği sâdık rüyaların başında, Fazilet Güneşi aleyhissalatü vesselamın şualarıyla aydınlanan rüyalar gelir. Çünkü, O'nun görüldüğü rüyalar doğruluk üzeredir ve bazılarının bir te'vîle ihtiyacı olsa da hepsi kesinlikle sâdıktır. Bir çok hadis kitabında rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Rüyasında beni gören, gerçekten beni görmüştür. Çünkü, şeytan hiçbir şekilde benim suretime giremez." [bk. Buharî, Tabir 2, 10; Müslim, Rüya 10; (2266); Muvatta, Rüya 1, (2, 956)]
İşte bu nebevi açıklama ve onun ihtiva ettiği hakikat üzerine ehl-i tahkik farklı görüşler üzerinde durmuşlardır: Bazıları, ister sakallı ister sakalsız, ister uzun ister kısa, ister yaşlı ister genç, ne şekil ve surette görülürse görülsün, bir kimsenin kalbine rüyasında gördüğü kişi hakkında "Bu zat, Peygamberimizdir." şeklinde bir his doğması halinde, o zatın Peygamber Efendimiz olduğunu söylemişlerdir.
Bazıları ise, Hz. Peygamber aleyhissalatü vesselamın, rüyada kendi sima ve şemâili ile görüldüğü zaman Peygamberimiz olduğunu; aksi halde, şeytanın, Efendimiz'in şekil ve suretinin dışında, başka bir suretle ortaya çıkıp "Ben Muhammed'im" diyebileceğini ifade etmişlerdir.
İmam Rabbânî Hazretleri, "Efendimiz kendi şeklinde görüldüğü zaman hakkıyla görülmüş olur ki, şeytan O'nu temsil edemez." derken, ayrı bir ekol sahibi olan Muhyiddin İbni Arabî, "Ne şekilde ve surette olursa olsun, "Ben peygamberim" diye kişinin kalbine doğan zat Peygamberimizdir." demiştir. Alimlerin çoğunluğu, Muhyiddin İbn Arabî Hazretlerinin düşüncesine temayül göstermişlerdir.

İmam-ı Nevevî Hazretleri de, ister bilinen sıfatları üzere, isterse bilinen vasıflarından başka bir surette görsün, sâlih rüyayı gören kimsenin her iki surette de Mahbûb-u Âlem Efendimiz'i hakikaten görmüş olacağını söyler. (bk. Nevevi, ilgili hadislerin şerhi) Kadi İyâz'a göre ise, Râsul-ü Ekrem'i bilinen sıfatlarından başka bir şekilde görenin rüyası te'vîle, tabire muhtaçtır.

Rüyaya Yansıyan Hüzün

Haddizatında, Habîb-i Edîb Efendimiz'i görmek ne şekil ve surette olursa olsun, alaküllihal bir müjdenin ifadesidir. Yaratılışın en anlamlı nüktesi Hazreti Fahr-i Âlem Efendimiz'in güzeller güzeli cemali, mübarek siyah saçları, siyah sakalı, endamlı bakışları, yüz çizgilerindeki tenasübü ve müstesna bir beşer güzelliği içindeki mahiyetiyle rüyada görülmesi ve bir insanın mir'at-ı ruhuna eşsiz kemal ve cemaliyle aksetmesi, o rüyayı gören insan için büyük bir bahtiyarlıktır. Zira, selef-i salihîne göre, rüyada Peygamber Efendimiz'i görmek gamdan sonra feraha, bir sıkıntının akabindeki rahatlığa, nimetlerin artmasına, tevbenin kabulüne, hepsinden öte ahirette şefaate nâil olma ve Cennet'te O'nun gül cemalini açıktan açığa görme yoluna girmeye işarettir.

Nebîler Serveri'nin değişik şekillerde görülmesi ise, bir kısım manaları iş'ar eder. Şayet, Güzeller Güzeli, kendisine uygun ruh güzelliğinin dışa yansıdığı rüya esnasında o güzelliğin bazı yanları gitmiş olarak görülürse, bu durum, rüyayı gören insanın mir'at-ı ruhunda onu tamamiyle aksettirmeye mani bir kısım isin ve pasın bulunduğuna delalet eder. Mesela; bir kimse Allah Rasûlü'nü sakalsız görüyorsa, demek ki, o insanın mir'at-ı ruhunda Rasûl-i Kibriyâ Efendimiz'in sakalını görmesine mani bir kusur var ve bu kusur O'nun güzelliğini bütün olarak müşahede etmesine engel oluyor. Öyleyse, bu insan, Şânı Yüce Nebî'yi rüyasına misafir ettiği için sevinse ve kendisini bahtiyar saysa da, böyle bir eksiklikten dolayı ruh dünyasına çeki düzen vermesi gerektiğini de gözardı etmemelidir.

Şu kadar var ki, Ferîd-i Kevn ü Zaman Efendimiz'in şemâil-i hakikiyesiyle görülmemesi sadece vicdanın ve gönlün paslı olmasından değildir. Bazen rüyayı gören zatın veya onun temsil ettiği davanın, hareketin ya da milletin başına gelecek bir kısım musibetlerden ötürü Hüzün Peygamberi'nin mahzuniyet ve mükedderiyeti misal aleminden o şekilde temessül edebilir. Nitekim, Mahzun Nebi, rengi değişmiş, eski elbise giymiş veya bir azası eksilmiş görülürse, bu rüya o yerde dinin zayıflamasına ve bid'atların yaygınlaşmasına delalet eder. Belki, Rasûl-ü Ekrem'i (sallallâhu aleyhi ve sellem) o rüyada gören kimse Hak katında çok makbul ve mahbub bir insandır, gönül dünyası açısından da kusursuzdur; fakat, Sultân-ı Rusül'ün, sevdiği o insanın nazarına temessülü herhangi bir hadiseye karşı iç âlemindeki durum itibariyle olur. Mesela, mühim işleri omuzunda taşıyan bir zata, İki Cihân Serveri Efendimiz, gözleri yaşlı ve sakalını tıraş etmiş olarak mahzun bir çehre ile zuhur edebilir. Bunun manası -Allahu a'lem- şudur: O zatın, dolayısıyla da davasının başına gelecek bir badireden ötürü, Hakikat-i Ahmediye (aleyhissalatü vesselam) müteessir olduğundan Şânı Yüce Nebî kendi şekl-i hakikisinin dışında görülmüş ve bir bakıma o işi teessürle karşıladığını ifade buyurmuştur.

Yine, bir şahıs rüyasında Fahr-i Kâinat Efendimiz'i çok hüzünlü görür; O'nun Uhud'da başından aşağıya kanlar akarken dahi devamlı tebessüm eden mübarek çehresi mahzun, saçı ve sakalı ise dağınıktır. Vâkıa bu saç ve sakal dağınıklığı, Aleyhi Ekmel'üt-Tehâyâ Efendimiz'in mahiyet-i hakikiyesiyle alâkalı değildir; bu hal, Hakikat-i Ahmediye (aleyhissalatü vesselam)'ın kendi cemaati içindeki bir kısım arızaları temsil keyfiyetiyledir ve ümmet-i Muhammed'e yönelmiş bir belanın gelmekte oluşundandır. Bizim halihazırdaki dağınık ve perişan veya ileride dağılacak ve perişan olacak yönümüze nazar etmesi itibariyle Hakikat-i Ahmediye (aleyhissalatü vesselam) hakiki şeklinin haricinde, saçı-sakalı dağınık bir vaziyette temessül etmiştir.

Aynı zamanda, Gönüllerimizin Gülü (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hüzünlü ve münkesir görüldüğü rüyalar inananları uyarmakta; onları gelmekte olan bir musibete karşı hemen Cenâb-ı Hakk'a iltica etmeye, belalara kalkan olması için sadaka vermeye ve her hayırlı vesileyi muhtemel felaketleri defedici bir paratoner olarak değerlendirmeye çağırmaktadır.

O Hep Aranızda Dolaşıyor!..

Ayrıca, ümmetinin her haliyle alâkadâr olan Şefkat Peygamberi bazen de Müslümanlara ümit vermek, onların aşk ü şevklerini artırmak, gönüllerine inşirah salmak ve bütün heyecanlarıyla bir kere daha vazifelerine sarılmalarını sağlamak için rüyaları şereflendirir. Nitekim, Beyan Sultanı (aleyhi ekmelüttehâyâ) "Nübüvvetten ümmete yalnız mübeşşirât kalmıştır." buyurur. "Mübeşşirât nedir, ya Rasûlallah?" diye sorulduğunda, "Sâlih rüyalardır" cevabını verir. Evet, Cenâb-ı Hak, sâlih ve sâdık rüyalar vesilesiyle mü'minleri müjdeler, gönüllerini şevke gark eder ve onları muştularla sevindirir.

Meselâ, bir arkadaşınız rüyasında görür ki; Gül-i Rânâ Efendimiz geliyor ve sizin kâkül-ü gülberlerinizden tutarak, alnınızdan öpüyor.. öpüyor ve "Ohh.. sizler Cennet kokuyorsunuz" diyor. Siz "Bu iltifat da neden ya Rasûlallah?" diyorsunuz; O da, "Tam gönlüme göre hizmet ediyorsunuz; adımı dört bir yana duyuruyorsunuz!" buyuruyor.

Bir başka arkadaşınız, âlem-i menâmda O'na mülâkî olunca, "Ya Rasûlallah, üç-beş kişi Senin adına bir yerde toplansa, oraya mutlaka Ashâb-ı Kirâm'dan birini gönderirmişsin, bu doğru mu?" diyor. Gönüllerin Efendisi, bu soruyu tebessümle karşılıyor ve şu cevabı veriyor: "Önceden öyleydi; ama şimdi zaman, âhirzaman. Kardeşlerimin daha çok himmete ihtiyacı var. Artık nerede üç-beş kişi benim adıma bir araya gelirse, onların yanına bizzat ben gidiyor ve ruhâniyetimle aralarında yer alıyorum."

İşte, her durakta bir sürü hain düşüncenin rengârenk masallar ürettiği, masalların birer büyü gibi dinleyenleri uyuttuğu, bâtıla açık şuuraltlarının aldatan rüyalar gördüğü; küfre şahlık urbalarının, diyânete cadı elbiselerinin giydirildiği, ruhun gözlerine kezzap dökülüp vicdan mekanizmasına civa akıtıldığı, çevrede serpilip gelişen yeşilliklerin çehresine zift serpiştirildiği.. ve her şeyin olduğundan başka gösterilmeye çalışıldığı bir zaman diliminde Rahmeti Sonsuz, bu türlü mübeşşirât ile inananları takviye ediyor, aşk u şevke getiriyor ve gönüllerini ümit şualarıyla şenlendiriyor.. şenlendiriyor ve rüyaların diliyle adeta "Siz hizmetinize bakın; Ben Kimsesizler Kimsesiyim, sizin de kimsenizim, Siz kendinizi değiştirmedikten ve gaye-i hayalinizi terk etmedikten sonra düşmanlığa yenik ruhların hücumları size zarar veremeyecektir. Habîb-i Ekrem hep içinizde, yanınızda, yakınınızda bulunacak ve size müzâhir olacaktır!" diyor, ümitlere fer, dizlere derman ve kalblere inşirah veriyor.

Teveccüh Şahsa değil Şahs-ı Manevîyedir

Ne var ki, bu türlü rüyaları gören insanlar, ondaki iltifat ve takdirleri kendi üzerlerine almama hususunda âzamî hassasiyet göstermelidirler. Fahr-i Kâinat Efendimiz'in (aleyhi ekmelittehâyâ) sâdık rüya ve murakabelerde tenezzülen asrın garipleri arasında dolaşması, onların müesseselerini ziyaret etmesi ve bazı şahıslara hususi iltifatlarda bulunması iman hizmetinin kerametinden başka bir şey değildir; şahsî meziyet ve şahsî kemalât adına ortaya konan gayretlerle bu takdirlere mazhariyet düşünülemez ve düşünülmemelidir. Alnı öpülen, alkışlanan, takdir ve tebcil edilen şahs-ı manevîdir ve Rasûl-ü Ekrem Efendimiz'i gören kim olursa olsun, meseleyi bu açıdan değerlendirmelidir.

Diğer taraftan, bir insan, Hazreti Rûh-u Seyyid'il-Enâm'la temessülen görüşürken ondan bazı emirler ve haberler de almış olabilir. Bu görüşme esnasında Peygamber Efendimiz'den duyduğuna inandığı sözler eğer şer'î ölçülere muhâlif ise, -işin içinde Hazreti Sâdık u Masduk bulunduğu için bunu farz-ı muhâl çerçevesinde dahi olsa ürpererek söylüyorum- o insan kesinlikle şer'î ölçülere ters düşen o ifadeleri tatbik edemez ve Sultân-ı Enbiyâ ile görüşmesini kendisi için delil sayamaz. Andelîb-i Zîşân Efendimiz'in bir insana rüyasında bazı şeyler söylemesi mümkündür, ancak rüyadaki o sözlerin geçerliliği, Kitap ve Sünnet'te açıklanan, İslam alimlerince yorumlanıp yazılan kurallara uygun olmasına bağlıdır. Peygamber Efendimiz'in misalini bilhassa arz ediyorum ki, diğer büyük zatları görüp onlardan bazı emirler aldıklarını söyleyenler için de bir ölçü olsun.

Demek ki, insan temessül etmiş şekilleriyle nebileri ya da velileri görse ve onların sözlerine muhatap olsa, yine hüküm değişmez; söylenenler şer'î ölçülere tatbik edilir ve davranışlar ona göre ayarlanır. Evet, rüyalar Kitap ve Sünnet gibi teşrîin gerçek kaynakları yanında hüccet ve delil sayılabilecek kriter ve kurallar değildir; asıl olan, Kitab'a ve Sünnet'e uymak, rüyaları da sübjektif birer işaret saymaktır.

Dahası, İnsanlığın İftihar Tablosu'nu rüyasına misafir eden bir kimseye bir sır verilmiş demektir. Bu talihli insan, Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) o mukaddes sırrını ulu orta fâş etmemelidir. Şayet, o rüyada iman kardeşlerinin, dost ve arkadaşlarının kuvve-i maneviyelerini takviyeye medar olabilecek bir durum varsa, işte o zaman duyduklarında inşiraha kavuşacaklarını ve aşk u şevke geleceklerini umduğu kimselere onu anlatmasında bir mahzur yoktur. Ne var ki, öyle hâlis bir niyetle sırrını paylaşırken bile nefsin gururuna bâdi olabilecek hususları gizlemek ve mümkünse rüyayı göreni meçhul bir sevgi kahramanı olarak zikretmek en doğru yol olsa gerektir. Zira, Hak kapısının sâdık bendelerine düşen, müşahedelerini anlatmaktan, rüyalarını ve yakazalarını başkalarına söylemekten kaçınmaktır; böyle bir sükûtta hem selâmet hem de ilâhî esrarı ketmetmedeki Hakk'a saygı vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
Çok güzel bir rüya.... sev onu çok sev Muhammed Mustafa A.S. 'ı ...Haydi...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
İnsan aleminde ne varsa rüyasında da onu görür. Çölde susuz kalmış bir insan rüyasında elbette suyu görecektir. Aynı şekilde Peygamberimizin aşkıyla yanan ve onun sünnetine yapışan bir insan da rüyasında Peygamberimizi görecektir.
Kişinin hali ve düşüncesi ne ise gece o doğrultuda rüyalar görür. Susuz kalmış bir insan rüyasında seraplar göreceği gibi
Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamı rüyada hakiki şekliyle görebilmek için düzgün itikada sahip olmak, ibadetleri yapıp haramlardan kaçmak ve çok salevat-ı şerife getirmek lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma gecesi iki rekat namaz kılıp, her rekatta bir Fatiha, bir Âyet-el Kürsi, 15 İhlas okuyup selam verdikten sonra bana bin salevat okuyan, öteki Cumaya varmadan beni rüyada görür.) (Şir'a)
Zayıf da olsa şöyle bir rivayet vardır:
Hz.Ömer, (Bir mümin, Abher namazını kılıp da Resulullahı rüyasında görmezse, ben Ömer değilim. Yemin ederim ki, Allahü teâlâ, bu namazı kılanın işini görür, dilediğini verir, günahı ne kadar çok olsa da, hepsini affeder, ölürken susamaz, kabrine çiçekler döşenir. Kabrinden kalkarken de, başına keramet tacı konur) buyurdu. Hz. Ali de, (Resulullahı görmek istediğim zaman, Abher namazını kılarım) buyurdu.
Abher namazı, 4 rekatlık nafile bir namazdır. İkinci rekatta, oturulunca Ettehiyyatüden sonra salli barik okunur. Her rekatta bir Fatiha, on defa Kadir suresi okunur. Sonra rükudan önce, 15 defa Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahü vallahü ekber tesbihi okunur, sonra rükuya varılır, rükuda 3 defa Sübhane rabbiyel azim dendikten sonra 3 defa yukarıdaki tesbih okunur. Sonra doğrulup, kavmede, yani ayakta iken aynı tesbih 3 defa daha okunur. Secdeye varılır, 3 Sübhane Rabbiyel a'ladan sonra, aynı tesbih 5 defa okunur. Daha sonra ikinci secdeye gidilir. İki secde arasında tesbih okunmaz.
Diğer 3 rekat da böyle tamamlanır. Selamdan sonra konuşmadan Kadir suresi on defa okunur. Sonra aynı tesbih 33 defa okunup Cezallahü Muhammeden anna ma hüve ehlühü denir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt