Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki: (1 Kullanıcı)

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
Kim benim sünnetimi ihyâ ederse beni ihyâ etmiştir. Beni ihyâ eden cennette benimle birlikte olacaktır."

"Gerçekten Allah’ın resulünde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için (takip edecekleri) pek güzel bir örnek vardır." (Ahzab, 21)

İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki:
Ben bir Müslüman'ın Resulullah (s.a.a)’in sünnet ve âdâbını ömründe bir defa dahi olsa yerine getirmeden ölmesini sevmem.
 

konak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
1,186
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Resulümüzün yaşamı başlı başına bütün insanlık için modeldir. O modele uyanların yaşamlarında huzur ve mutluluk, o yaşama yüz çevirenlerde ise sıkıntı ve buhran vardır.
Bu güzel paylaşım için sağolun.
Selam ve dua ile.
 

Ecrin Hicran

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2006
Mesajlar
2,624
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Selamun Aleyküm Ablacığım ,konak kardeşiminde çok güzel ifade ettiği gibi "Resulümüzün yaşamı başlı başına bütün insanlık için modeldir. O modele uyanların yaşamlarında huzur ve mutluluk, o yaşama yüz çevirenlerde ise sıkıntı ve buhran vardır"

rabbim inşAllah bizleri uyanlardan eylesin..O'nun Ahlakı ile ahlaklandırmayı nasip eylesin..tüm insanların en güzelinin yolundan gitmeyi nasip eylesin inşAllah...selam ve dua ile..

 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

konak ve güler kardeşim güzel ve faydalı yorumlarınız için rabbim razı olsun ve sevabınızı yazsın dua ile
 

konak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
1,186
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Rabbim sizden de razı olsun. Selam ve dua ile.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Oradan
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

s.a.

Dünya yolculuğunda yanımızdan ayıramayacağımız iki azık; kuran ve sünnet. Onları daha iyi anlayabilmek için alimler ve kitapları. Sünnete uyan kurtuluşa erer. Sünnette kuran vardır, fıkıh vardır, ilim vardır, adabı muaşeret vardır, insan ve hayvan sevgisi vardır, küçüklere sevgi büyüklere saygı vardır kısacası aradığımız herşey vardır bi eksiklik göremeyiz o güller sultanının yaşantısında.

Allah razı olsun ablacım Allaha emanet olun
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

allah hz muhammed alehisselamın tum ahlakını göstersydi insanlar ona bakmaya dayanamazdı.ne mutlu onu örnek alanlara
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Oradan
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

m_muaz yazdı:
allah hz muhammed alehisselamın tum ahlakını göstersydi insanlar ona bakmaya dayanamazdı.ne mutlu onu örnek alanlara

Demi kardeşim.Çünkü Peygamber efendimizi kendi nurundan yarattı Rabbul Alemin
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Merhum Kuleyni el-Kâfî kitabında İmam Sadık (a.s)’tan rivayet eder: İmam Sadık (a.s) "Behr-i Saka'ya şöyle buyurdu: Ey Bahr! İyi huy sevinç kaynağıdır. Sonra hazret bir hadis rivayet etti ki hadisten anlaşıldığı üzere Resulullah (s.a) güzel bir ahlaka sahip idi.[68]

51- Şeyh Saduk İlelu'ş-Şerai kitabında Emir’ül-Müminin’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: Resulullah (s.a.a) iyiliklerinin kadir kıymeti bilinmeyen insanlardan idi. Hazret devamlı Kureyş’e, aceme, araba iyilik ederdi. Acaba Resulullah (s.a.a)’den millete daha çok iyilik yapan birini bulmak mümkün mü? Biz Ehl-i Beyti’nde iyiliklerinin kadir kıymeti bilinmedi. Aynı şekilde seçkin müminlerin iyiliklerinin de kadir ve kıymeti bilinmez.[69]

52- Deylemi İrşadu'l-Kulup kitabında rivayet eder: Resulullah (s.a.a) kendi elbisesini kendisi yamardı. Ayakkabılarını dikerdi. Koyunlarını sağardı. Köleleri ile yemek yerdi. Yere otururdu. Eşeğe binerdi. Başkasını da terkine alırdı. Bundan da hiç utanmazdı. İhtiyaçlarını pazardan kendisi gidip alıp taşırdı. Fakir ve zengin ile bir şekilde görüşürdü. Karşıdaki elini çekmeyinceye kadar elini çekmezdi. Zengin olsun fakir olsun, küçük olsun büyük olsun kimi görse selam verirdi. Yemeğe davet edildiği zaman çürük hurma dahi olsa küçümsemezdi. Masraf ve harcamaları az ama büyük bir ruha sahip idi. Muâşereti çok hoş ve kendisi güler yüzlü idi. Her zaman çehresinde bir tebessüm vardı. Yüzünü ekşitmeden ve zillet altına girmeden hüzünlü olduğu anlaşılırdı. Aşırıya kaçmadan her zaman mütevazı idi, cömert bir insandı, nazik bir kalbi vardı ve bütün Müslümanlara karşı şefkatli idi, hiçbir zaman tokluğundan dolayı geğirmedi. Hiçbir şeye tamahından dolayı el uzatmadı.[70]

53- Tabersi Mekarimu'l-Ahlak kitabında şöyle naklediyor: Resulullah (s.a.a) aynaya bakar saçını düzeltip tarardı. Bazen de bu işi suyun karşısında yapardı, kendi ailesi için süslendiği gibi ashabı içinde süslenir şöyle buyururdu: "Allah kardeşleri ile görüşmek için evden çıkacak kulun hazırlanıp süslenmesini sever."[71]

54- Ş. Saduk İmam Sadık (a.s)’tan Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu nakleder: "Beş şeyi ömrümün sonuna kadar yapacağım, yerde oturup köleler ile yemek yemeği, palansız eşeğe binmeği, "keçiyi" kendi ellerimle sağmağı, yünlü elbise giymeği, çocuklara selam vermeği, böylelikle bunların benden sonra sünnet olarak kalmasını istiyorum.[72]
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Resulullah (s.a.a)’in döşeği, abası idi, yastığı içi hurma lifi ile doldurulmuş posttandı, bir akşam abasını iki kat edip altına serdi, sabah uyandığında bu aba beni (gece) namazından alıkoydu. Buyurdu ve bundan sonra yerle bir hizada olacak şekilde katlanarak serilmesini emrettiler. İçi hurma lifi ile doldurulmuş ayrı bir yaygısı vardı. Yine başka bir abası vardı, nereye giderse onu iki kat edip altına sererlerdi."[330]

155- Yine Mekarim kitabında şöyle gelmiştir: "Hazret bazı zamanlar hasırın üzerinde uyurdu. Bu hasırdan başka altına serip oturacağı başka bir şeyi yoktu."[331]

156- Yine aynı kitapta İmam Sadık (a.s)’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Resulullah (s.a.a) her uykudan uyandığında yere kapanıp Allah için secde ederdi."[332]
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Size ne oluyor ki, dişleriniz olduğu halde yanıma geliyorsunuz. Misvak kullanınız (A b. Hanbel, Müsned 1/214)

14)“Misvak hakkında tavsiyelerimi size çok defa tekrarladım. (Buhari, Cuma 8; Nesai, Taharet 5; A. b. Hanbel, Müsned 3/143; Darimi, Vudu 18)

15)“Allah temizdir, temizi sever, etrafınızı temizleyiniz” (Tirmizi, Edeb 41)

16)"Temizlik imanın yarısıdır." (Müslim, Taharet, 1; Tirmizi, Daavat 86; A.b. Hanbel Müsned 4/260, 5/342, 343, 344,363, 370,372; Darimi, vudu 2).

17)"Her müslümanın yedi günde bir yıkanması Allah'ın onun üzerinde hakkıdır."
(Müslim, Cuma 9).
 

konak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
1,186
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Cennete girmek için inancımızın bizlere sunduğu o kadar özel şeyler var ki. İşte kapı Resulümüzü sevelim. Onun hadislerinin uygulayıcısı olalım ve inancımızla örtüşmeyen yaşamımızdan vazgeçelim ki cennet ehline nail olabilelim. Bunun çok zor olmadığının aslında herkes bilincinde.
Selam ve dua ile.
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetine ittiba etmede Ashâb-ı Kirâm’daki gibi bir sevgi anlayışı çok mühimdir. Bu sevgi onlarda, Hz. Ali (r.a.)’ın; “Allah’a yemin ederim ki, Rasûlullah (s.a.v.) bize, mallarımızdan, evladımızdan, baba ve analarımızdan, susamış olan kimsenin soğuk suya olan arzusundan daha sevgili idi.”(Şifâ-i Şerîf, s. 404.) sözündeki hal üzere tezahür etmişti. İşte bu yüzden onlar, Efendimiz’i yediği yiyeceklere ve giydiği ayakkabılara varıncaya kadar taklit ediyorlardı.

Ümmet olarak Peygamberimizin sünnetlerine tabi olurken, O’nun en büyük sünnetlerinden birisi olan güzel ahlâkından da istifade etmeliyiz. Her bir sünnet-i seniyyeyi yerine getirirken O’nun güzel ahlâkıyla bezenmeli, sünnetin ruhuna uygun hareket etmeliyiz. Aksi halde sünnete ittibamız şekilden ibaret kalır ve bu sünnetlerin mayası olan tevhid ve istikametten uzaklaşmış oluruz.
Müslümanlık ancak sünnetle vardır. Biz Müslümanlar İslâmî kimliğimizi ancak ve ancak sünnete sarılmak ve ondan ayrılmamaya çalışmak suretiyle koruyabiliriz. Zira apaçık bir gerçektir ki, sünnetin terk edilmesiyle doğacak boşluk, İslâm kültürüne ters düşen, onda yeri olmayan ve fakat ondanmış gibi görülmeye ve gösterilmeye çalışılan, sünnetin tam zıddı demek olan bidatle doldurulacaktır.
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Sünnet kelimesi yerine göre, farklı anlamlarda kullanılır:
1- Kitab ve sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah’ın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılırsanız hiç sapıtmazsınız.) [Hakim]

2- Farz ve sünnet ifadesindeki sünnet, Resulullah efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim bozulunca, sünnetime uyana şehid sevabı verilir.) [Hakim]

3- Sünnet, yalnız olarak kullanılınca, İslamiyet demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir zaman gelecek ki, ortalık bozulduğu zaman sünnetime [İslamiyet’e] tutunmak avuçta ateş tutmak gibi olacaktır.) [Hakim]

4- Sünnet, yol, çığır gibi manalara da gelir. Mesela sünnet-i hasene iyi çığır, sünnet-i seyyie kötü çığır demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, sünnet-i hasene çıkarırsa, [iyi bir çığır açarsa] onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevap alır. Bir kimse de sünnet-i seyyie çıkarırsa, [kötü bir çığır açarsa] onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah kazanır.) [Müslim]

Bir de, sünnet âdet, iş anlamındadır. Mesela Sünnetullah tabiri, Allah’ın âdeti, Allah’ın işi demektir. Hz. Ömer’in sünneti demek, Hz. Ömer’in âdeti demektir.

5- Ehl-i sünnet, kurtuluş fırkasının adıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya (Ehl-i sünnet vel cemaat) denir.

6- Çocukların sünnet olmasına da sünnet denir.
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Dünya barışına “Sünnet-i Seniyye” modeli

İslâm kelimesi, Arapçada ‘barış’ anlamına gelen ‘Selâm’ kelimesinden türetilmiştir. Bu anlamıyla selâm, bir çok yerde geçer ve Müslümanların konuştukları dillerde günlük hayatın bir çok alanında kullanılır. Ayrıca ebedî olarak kalınacak Cennete “Dâru’s-Selâm-Kurtuluş yurdu” denilmiştir. Haddizatında bütün semâvî dinlerin insanlar arasındaki düşmanlık ve çatışmaları sona erdirmek, emniyet ve sulhü temin etmek için geldiklerini1 düşünecek olursak, son ve en mükemmel din olan İslâmın barışa verdiği önemi anlayabiliriz.

Günümüz Arap dilinde barış ifadesi için ‘selâm’ın hakimiyetinden bahsedebiliriz. Klasik eserlerde savaşın karşıtı olarak ‘barış’ anlamında sadece ‘sulh’ kullanılırken, modern Arapçada bu kelime, giderek ‘savaştan barışa geçiş’ olarak sınırlandırılmıştır. Önceleri siyâsi anlam taşımayan ‘selâm’ kelimesi ise ‘sulh’ün yerini alarak, başta da belirttiğimiz gibi, ‘savaş halinin zıddı olan barış hali’ anlamında kullanılmaya başlanmıştır.2 Yine modern Arapçada devletler arasındaki barışı ifade için kullanılan ve selâmla aynı kökten gelen “Silm” kelimesini burada zikredebiliriz.

İslâm fıkhında gerek fertler arasındaki, gerekse devletler arasındaki barış esası üzerine kurulu ilişkiler çerçevesinde kullanılan diğer önemli kavramlar arasında musalaha3, mürâveze, mütâreke, muâhede, muvâdaa ve mühâdeneyi4 sayabiliriz.

İslâmın ırkı, dini, dili, ülkesi ne olursa olsun, insanlar arası münasebetlerde barış ve sulh prensibini ön plana çıkarması temelsiz bir iddiadan veya zorlama bir yorumdan ibaret değildir. Gerek Kur’ân-ı Kerîm’e ve gerekse Sünnet-i Seniyyeye dikkat edecek olursak, İslâm nazarında, hakikat ve maslahatın “sulh” olduğunu5, Müslümanlarla Müslümanlar, Müslümanlarla gayr-i Müslimler arasındaki ilişkilerin odak noktasını barış ve kardeşlik prensibinin teşkil ettiğini görürüz. İnsanlığın birlik ve kardeşlik içerisinde ve mutlu bir şekilde yaşamasını hedefleyen İslâm dini, sulh ve salâhı esaslı bir prensip olarak kabul eder. Savaş, İslâmın hedefleri arasında yer almaz. Hattâ buna şer nazarıyla baktığını da söylemek mümkündür ve bu özellikle Müslümanlar arasında olursa en büyük şer, en büyük tehlike olarak değerlendirilir. Ancak zarûret varsa bu yola başvurulabilir. Son dönem İslâm hukukçularından olan Ömer Nasuhî Bilmen konuya şöyle açıklık getirmektedir:


“Esasen harp, insanları öldürmekten, mamureleri yıkıp yakmaktan ibaret olduğu için İslâm nazarında bizâtihî güzel bir hareket değildir. Ve sulh ve salâh dairesinde yaşamak mümkün oldukça harp cihetine gidilmesi iltizam edilemez. Bu cihetledir ki, usûl-i fıkıhta ‘cihâd lizatihî hasen bir vecîbe değildir, belki ligayrihî hasendir’ denilmiştir.”6



Hattâ cihâdın, kuru bir ifâdeyle sadece “savaş” olarak değerlendirilmesi yanlış görülmüştür. Cihâd, evvelâ sulhâne yol ve vasıtalarla İslâmın tebliğ edilmesi ve bu konuda gayret göstermeyi ifâde eder. Ne zaman ki İslâmın tebliği güçleşir, din ve inanç hürriyetini teminat altına almak ve İslâm devletini savunmak gerekirse bilinen mânâda savaşa başvurulur.7

O halde bizzat kendi isminde “barış” manası taşıyan İslâmın, tüm insanlığa “dünya barışını,” bir başka zaviyeden de “barış dünyasını” temin ve inşâ için gönderildiğini söyleyebiliriz. Çünkü, barış içinde insanlık huzura ve mutluluğa ulaşabilir. Çünkü, barış içinde insanlık birbirleriyle tanışarak, kardeşlik içinde yaşayabilirler. Çünkü, barış içinde hem maddî hem manevî ilerlemeler söz konusu olabilir. Çünkü, barış içinde insanlık, içinde barındırdığı her türlü kötü hasletleri yenebilir. Çünkü, barış içinde insanlık İslâmın evrensel tebliğine kulaklarını ve kalplerini aralayabilirler.

“İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehâsini (güzellikleri) galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umûmîyi de temin edecek.”8

Bu durumda elde edilecek dünyevî barış ve sulh ortamı, aslında ebedî “selâmetin” kazanılması, “dârü’s-selâm,” yani sonsuz esenlik ve selâmetin yaşanacağı âhiret saadetinin de bir ön hazırlığı mahiyetinde olacaktır. Bediüzzaman Said Nursî’nin de vurguladığı gibi, “dostlarına karşı mürüvvetkârâne muaşeret ve düşmanlarına sulhkârâne muamele” etmek, “iki cihanın rahat ve selâmetini” kazandırır.9
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:

Sünnete Uymanın Lüzum Ve Faydaları Nelerdir?

Kur`ân-ı Kerîm`de mü`minler, Allah Resûlünün sünnetine uymaya teşvik edilerek şöyle buyrulur: لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِى رَسُولِ اللّهِ اَسْوَةٌ حَسَنَةٌ

"Allah`ın Resûlünde sizin için kendisine uyulacak en güzel örnek ve nümûneler vardır." (el-Ahzâb, 21). Diğer bir âyette ise: اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونى يُحْبِبْكُمُ اللّهُ "Eğer Allah`ı seviyorsanız, bana uyun, benim sünnetlerime tâbi olun ki, Allah da sizi sevsin..." (ål-i İmran, 31) denilmiştir.Demek ki, Allah`ı sevmenin alâmeti ve kendini Allah`a sevdirmenin yolu, Resûlünün sünnetine ittiba` etmekten geçmektedir. Çünkü Allah`ı gerçekten seven bir kişi, elbette Allah`ın sevdiği ve râzı olduğu zât`a benzemeye, onun hareketlerini kendisine örnek almaya çalışacaktır. Sünnet`e uygun hareket etmenin pek çok uhrevî sevab ve nurları vardır. Sünnet-i seniyyenin mes`eleleri, hattâ en küçük edebleri bile, birer pusula gibi Müslümana, hayatın fırtına ve dağdağaları içinde nasıl hareket edeceğini bildirir ve ona en selâmetli ve emniyetli yolu gösterir. Ona şaşmaz ve değişmez değer ölçüleri kazandırır. Kısacası, "Sünnet-i seniyye dünya ve âhiret saadetinin temel taşı ve kemâlât-ı insaniyenin mâdeni ve menba`ıdır." Sünnetin bütününe birden uymak çok zordur. Ehass-ı havassa, yani en büyük velilere ve din büyüklerine bile zor nasib olan bir husustur. Ancak sünnetin hepsini bilfiil yapmaya herkesin gücü yetmemekle beraber, ona ittiba` niyet ve kasdında olmak, taraftarâne ve iltizamkârâne bir tavır takınmak, herkesin elinden gelir. Böylece insan, sünnetlere olan ittiba` niyet ve kasdı ve tarafgirliği sebebiyle, Allah Resûlünün şefâatinden mahrum kalmamış ve sünnetin feyzinden istifadeye uzak durmamış olur. Şu halde şartların elverişsizliği sebebiyle yerine getiremediğimiz sünnetlere karşı içimizde ittiba` arzu ve niyetini, iştiyakını daima korumalıyız. İfa edebileceğimiz sünnetlere karşı da sebebsiz yere ihmale, tenbellik ve lâkayıtlığa düşmemeliyiz
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt