Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yasin Suresi Tefsiri (1 Kullanıcı)

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
Yasin Suresi seksen üç âyettir. Mekke´de nazil olmuştur.

Allah teala bu sure.-i celileye, Hz. Muhammed (s.a.v.)in Peygamberliği­nin hak olduğuna yemin ederek başlıyor ve onun dosdoğru bir yol üzerinde bulunduğunu beyan ediyor.

Kâfirlerin başlarının yukarı kalkık olduğu bu yüzden bu anormal durum­ları ve davranışları sebebiyle gerçeği bulamadıkları ayrıca onların önlerine ve arkalarına perdeler çekildiği bu sebeple de hakkı göremedikleri ifade ediliyor.

Allah tealanın, insanları hak yola çağıran elçilerinin durumlarına bir mi­sal veriliyor ve şöyle ediliyor: Bir kasabaya onları uyaran elçiler gönderiliyor. Önce iki elçi gönderiliyor, insanlar onlara inanmıyor ve onları yalanlıyorlar. Bunun üzerine bir üçüncü elçi onlara yardımcı gönderiliyor ve bunlar, kendileri­nin Allah tarafından elçiler olduklarını ve insanları hak yola davet etmek için görevli bulunduklarını söylüyorlar. Fakat insanlar onlara inanmıyor hatta onlar sebebiyle uğursuzluğa duçar olduklarım söylüyorlar. Elçiler ise uğursuzluğun onların kendilerinde olduğunu söylüyorlar. Bu ara şehrin uzak yerinden bir adam koşarak geliyor ve halka, elçilere uymalarını tavsiye ediyor ve nasihatlar-da bulunuyor. O kişi bu yaptığı ile cennete giriyor ve kavminin de bu durumu bilmesini arzu ediyor. îman etmeyen kavmin Üzerine ise şiddetli bir çığlık geli­yor ve hepsi helak oluyorlar.

Sure-i celilede bundan sonra ölü hale gelmiş olan yerin sularla diriltildiği, orada çok çeşitli bitki ve meyveler var edildiği, gecenin, gündüzün, güneşin ve ayın yaratıldığı ve bütün bunların, yüce Allanın takdiriyle hareketlerine devam ettikleri beyan ediliyor.

Gemilerin suda yürümesi, insanların suda boğulmadan onun üzerinde ta­şınmaları ve bütün bunların Allanın birer nimeti oldukları beyan ediliyor. Sur´a ikinci defa üfürülünce insanların kabirlerinden kalkacakları ve hesap vermek üzere Ailahm huzurunda toplanacakları ve o gün hiç kimseye haksızlık yapıl­mayacağı haber veriliyor.

Ameli, salih olup cennete girenlerin zevk içinde, gölgelikler altında, her türlü nimetlerin içinde rablerinin "Selam" sözüyle yaşayacakları cehennem ehli­nin ise hak ettikleri azaba sürüklenecekleri beyan ediliyor.

Bir damlacık sudan yaratılan insanın, kendisini yaratan Aİlahı unutarak ona hasım kesildiği ve "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diye sorduğu beyan ediliyor. İnsanların bu sorularına ise peygamberimizin şöyle cevap vermesi em­rediliyor: "De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecektir. Zira herhangi bir şeyi var etmenin Allah için çok kolay olduğu, olmasını istediği şeye "Ol" demesinin kâfi geldiği, böylece o şeyin hemen oluvereceği ve sonunda hep birlikte Allaha dön­dürüleceğimiz beyan ediliyor[1]


Surenin Fazileti


Bu Sure-i Celile hakkında bir kısım hadis-i şerifler zikredilmiştir. Pey­gamber efendimiz bu hadis-i şeriflerinin birinde buyuruyor ki:

"Herşeyin bir kalbi vardır. Kur´anın kalbi de Yasin´dir. Kim Yasin suresi­ni okursa Allah o kişinin Yasini okumasından dolayı ona Kur´anı on kere oku­muş kadar sevap yazar.[2]

Peygamber efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyuruyor:

"Yasini ölülerinizin başında okuyun[3]Yani, can çekişmekte olan hasta­larınızın yanında okuyun. Umulur ki Allanın rahmeti onun üzerine iner de rahatça can verir. Veya ölmüş olan kişilerin üzerine okuyun umulur ki Allah onla­rın taksiratlarını affeder.

Peygamber efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmuştur:

"Bakara suresi Kur´anın hörgücü ve zirvesidir. Onun her âyetiyle birlikte seksen melek yere inmiştir. Âyete´l-Kürsi Arş´ın altından çıkarılıp Bakara sure­sine eklenmiştir. Yasin ise Kur´anın kalbidir. Kim, Allah tealamn rızasını ve âhiret yurdunu dileyerek Yasini okuyacak olursa onun günahı bağışlanır. Siz onu, ölülerinizin üzerine okuyun. [4]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla.



1- Yâ, Sin.

Mukattaa harfleri hakkında Bakara suresinin başında gerekli açıklama­lar yapılmıştır. Ancak burada geçen Yâ, Sin hakkında ayrıca şunlar söylenmiş­tir.

Abdullah b. Abbas´tan nakledilen bir görüşe göre "Yâ Sin" kelimesi Al­lah tealanın isimlerinden biridir. Allah teala bu ismine yemin ederek sureye baş­lamıştır.

Katade´ye göre ise "Yâ Sin" kelimesi, Kur´anın isimlerinden biridir.

İkrirne´nin Abdullah b. Abbas´tan naklettiği diğer bir görüşe göre Yâ Sin kelimesinin manası "Ey insan" demektir.

Mücahid´e göre ise "Yâ Sin" kelimesi söze başlamayı ifade eden bir keli­medir. Allah teala burada kelamına bu sözle başlamıştır. [5]



2-3- Hikmetle dolu Kur´ana yemin olsun ki şüphesiz sen ey Muham-med, peygamberlerdensin. [6]



4- Sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.

İhtiva ettiği hükümler sapasağlam olan Kur´ana yemin olsun ki ey Mu-hammed sen, Allah tarafından gönderilen peygamberlerdensin ve sen, dosdoğru bir yol olan İslam dini üzeresin. [7]



5-6- Ataları uyarılmamış, bu yüzden de gafil kalmış bir kavmi uyar­ması için bu Kur´an, herşeye galip ve merhamet sahibi olan Allah tarafın­dan indirilmiştir.

Bu âyetler iki şekilde izah edilmiştir: Birinci izah tarzı mealde zikredil-diği gibidir. Bu izah tarzına göre âyette zikredilen kavimden maksat, Araplar ve kendilerine peygamber gönderilmeyen diğer bütün kavimlerdir. Resulullahın peygamberliği umumi olduğu için o, kendilerine daha önce Peygamber gönderi­len kavimleri uyardığı gibi hiç peygamber gönderilmeyen kavimleri de uyar­mıştır.

Diğer bir izah şekli ise şöyledir: Daha önce ataları uyarılan, buna rağmen gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için bu Kur´an sana indirilmiştir. Veya da­ha önce ataları nasıl uyarılmışsa senin de bu kavmi o şekilde uyarman için bu Kur´an sana indirilmiştir. Bu kavim gaflet içindedir. [8]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
7- Şüphesiz ki o vaad, insanların çoğuna hak olmuştur. Onlar iman etmezler.

Şüphesiz ki onların çoğunu cezalandırmak farz olmuştur. Zira Allah onların kalblerini mühürlemiştir. Onlar Allaha ve peygambere iman etmezler. [9]



8- Şüphesiz biz, kâfirlerin boyunlarına, çenelerine kadar daynan de­mir halkalar geçirdik. Bu yüzden onların başları yukarı kalkıktır. (Hakkı göremezler)

Şüphesiz ki biz, kâfirlerin ellerini boyunlarına bağlayarak onların boğaz­larına, çenelerine kadar dayanan halkalar geçirdik. Onlar, elleri boyunlarına bağlı, başlan yukarı kalkık bir haldedirler. Yani hakkı göremez ve herhangi bir hayır işleyemezler.

Allah teala bu âyet-i kerimede, kalbleri mühürlenen kâfirleri, hidayete erişmemeleri yönünden, elleri boyunlarına bağlı olan insanlara benzetmektedir. Elleri boynuna bağlı olup kafası yukarı dikilmiş olan insan, Önünü görüp serbest hareket edemediği gibi kalbleri mühürlü olan kâfirler de hakkı görüp onu rahat­ça kabullenemezler.

Allah teala bu tür insanlar için başka bir benzetme yaparak şöyle buyur­maktadır: [10]



9- Biz onların hem önlerine hem de arkalarına birer set çekerek göz­lerini perdeledik. Artık onlar görmezler.

Biz o müşriklerin önlerine ve arkalarına setler çektik, gözlerini örttük. Artık onlar hakkı göremez oldular.

Burada adı geçen "Set"den maksat, onların hakkı görmelerine engel olan heva ve hevesleri, kötü amelleri ve sapıklıklarıdır.

İkrime bu âyet-i kerimenin, Ebu Cehil hakkında nazil olduğunu söylemiş­tir. Ebu Cehil: "Yemin olsun ki eğer Muhammed´i görürsem ona şöyle şöyle ya­pacağım." demiş. Bunun üzerine, bundan önceki âyetle bu âyet nazil olmuştur. Orada bulunanlar Ebu Cehil´e: "İşte Muhammed." demelerine rağmen Ebu Ce­hil Hz. Muhammed´i göremiyor: "Nerde o? Nerde o?" diye soruyormuş. [11]



10- Sen onları uyarsan da uyarmasan da aynıdır onlar iman etmez­ler.

Ey Muhammed, senin, azabı hak edenleri uyarıp uyarmaman fark etmez. Zira onlar iman etmeyeceklerdir. Çünkü Allah, onların iman etmeyeceklerini bilmektedir. [12]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
11- Sen ancak Kur´ana uyan ve görmediği halde rahman olan Allah-tan korkan kimseyi uyarırsın. Sen o kimseyi mağfiret ve güzel bir mükafa-atla müjdele.

Ey Muhammed, senin uyarman ancak Kur´ana iman edip ondaki hüküm­lere uyana ve kimsenin görmediği yerde rahman olan Allahtan korkana fayda verir. Kâfirlerle beraber olduğunda Allahın dinini alaya aîan ve müminler içinde bulunduğu zaman da müslüman olduğunu söyleyen münafığa ve kalbi mühür­lenmiş olan müşrike fayda vermez. Ey Muhammed, sen, Kur´anın hükümlerine uyan ve herhangi bir kimsenin olmadığı yerde rahman olan Allahtan korkanı, günahlarının affedileceği ile ve güzel bir mükafaat olan cennetle müjdele. [13]



12- Şüphesiz ölüleri biz diriltiriz ve insanların dünyada yaptıklarını ve geride bıraktıkları eserlerini biz kaydederiz. Biz, herşeyi apaçık bir ki­tapta sayıp tesbit etmişizdir.

Şüphesiz ki yarattıklarımızdan Öldürdüklerimizi diriltecek olan ve onlann dünyadayken işledikleri hayır ve serleri ve geriye bıraktıkları eserleri zaptettiren biziz. Olmuş ve olacak herşeyi biz Ümmül Kifap olan Levh-i Mahfuzda sayıp tesbit etmişizdir.

Âyet-i kerimede geçen "Öldürülenlerin diriltilmesi"nden maksat, ölenle­rin kıyamet gününde diriltilerek hesaba çekilmesidir. Bazı müfessirler ise bu di­riltmenin, ölü durumunda olan kâfirlerin kalblerine iman vermek suretiyle dirilt­mek manasına geldiğini söylemişlerdir.

Yine âyet-i kerimede geçen "Eserler" ifadesinden maksat, müminlerin, öldükten sonra geriye bıraktıkları eserlerdir.

Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle bu­yurmaktadır:

"Cerir b. Abdullah diyor ki: "Resulullaha üzerlerinde kaba yün elbiseler bulunan bazı Bedeviler geldi. Resulullah onlann hallerinin perişan olduğunu an­ladı. Fakir düşmüşlerdi. Resulullah, halkı bunlara sadaka vermeye teşvik etti. Fakat insanlar biraz ağırdan aldılar. Resulullahin yüzünde memnuniyetsizlik be­lirtileri görüldü. Bunun üzerine Ensar´dan bir kişi bir kese gümüş getirdi. Ondan sonra bir başkası daha getirdi. Bunu diğerleri takibetti. Resulullahın yüzünde se­vinç belirtileri görüldü ve şöyle buyurdu: "Her kim İslamda güzel bir iş yapar da kendisinden sonra aynı iş yapılacak olursa o işi her yapanın sevabı kadar bir sevap o işi ilk önce yapan kişiye de yazılır. Ve bunun yazılması o işi yapanların

mükafatlarından birşey eksiltmez. Her kim de İslamda kötü bir iş yapar d,a ken­disinden sonra aynı iş yapılacak olursa o işi yapanın günahı kadar bir günah o işi ilk Önce yapan kişiye de yazılır. Ve bunun yazılması o işi yapanların güna­hından bir şey eksiltmez. [14]

Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur:

"İnsanoğlu öldüğünde ameli kesilir ancak üç şey hariç. Bunlar, devam eden sadaka, kendisinden faydalanılan ilim ve ölene arkasından dua edecek olan salih evlattır. [15]

Diğer bir görüşe göre âyet-i kerimede geçen "Eserler"den maksat, insan­ların hayır veya şer işlerken bıraktıkları ayak izleridir.

Bu hususta Cabir b. Abdullah diyor ki:

"Mescid-i Nebevi´nin çevresindeki "Bika"´ denen yer boşaldı. Seleme oğullan mescide yaklaşmak için oraya taşınmak istediler. Bu haber Resulullaha ulaştı. Resulullah onlara: "Mescide yakın bir yere taşınmak istediğinizi duy­dum." dedi onlar da: "Evet ya Resulullah biz öyle istedik." dediler. Resulullah: "Ey Seleme oğullan, yerinizde kalın, izleriniz yazılmaktadır. Yerlerinizde kalın izleriniz yazılmaktadır." buyurdu. [16]

.Abdullah b. Abbas, Cabir b. Abdulah, Ebu Said el-Hudri ve Hasan-ı Basrî bu âyet-i kerimenin, Seleme oğulları hakkında nazil olduğunu söylemiş­lerdir. Taberi de bu görüştedir. [17]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
13- Ey Muhammcd, sen insanlara o kasaba halkının kıssasını misal ver. Bir zaman onlara elçiler gelmişti. [18]



14- Biz onlara iki elçi göndermiştik de onlar o elçileri yalanlamışlar­dı. Bunun üzerine biz de onları bir üçüncüsüyle desteklemiştik. Onlar ka­vimlerine: "Şüphesiz bizler size gönderilen elçileriz." demişlerdi.

Âyet-i kerimede zikredilen kasaba ve oraya gönderilen elçiler hakkında iki görüş zikredilmiştir. Bir görüşe göre bu kasabadan maksat, Antakya şehridir. Hz. İsa bu şehre, halkının iman etmesi için Havarilerden iki kişi göndermiş son­ra da bir kişi daha göndererek onlan güçlendirmiştir. Katade ve îkrime bu gö­rüştedirler.

Diğer bir görüşe göre ise bu kasabadan maksat yine Antakya şehridir. Bu şehirin kralı Allaha ortak koşan ve putlara tapan bir kimsedir. Allah teala bu şe­hir halkına iki peygamber göndermiştir. Kasaba halkı bunları yalanlayınca Al­lah üçüncü bir peygamberle onlan desteklemiştir. Buna rağmen kasaba halkı o peygamberlere iman etmemiş ve gelecek âyetlerde beyan edildiği gibi davran­mışlardır. Bu görüş Abdullah b. Abbas, Kâ´bul Ahbar ve Vehb b. Mühebbih´ten nakledilmiştir. [19]



15- Onlar da şöyle cevap vermişlerdi: "Siz de ancak bizim gibi bir beşersiniz. Rahman olan Allah hiçbirşey indirmemiştir. Siz, yalancıdan başka birşey değilsiniz.

O kasaba halkı, kendilerine gönderilen üç elçiye şöyle cevap vermişler­dir- "Sizler de bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz. Eğer iddia ettiğiniz eibi peygamber olmuş olsaydınız meleklerden olurdunuz. Rahman olan Allah size peygamberlik veya kitap vermiş değildir. Sizler, "Biz size gönderilmiş elçi­leriz." demenizde yalan söylüyorsunuz. [20]



16- Elçiler de şöyle demişlerdi: "Rabbimiz biliyor ki, gerçekten biz­ler size gönderilmiş elçileriz. [21]



17- Bizim üzerimize düşen, açıkça tebliğ etmektir.

Gönderilen o elçiler de, kendilerini yalanlayan kasaba halkına tekrar teb­liğde bulunarak: "Rabbimiz olan Allah da biliyor ki şüphesiz bizler size gönde­rilmiş elçileriz. Bizim yükümlü olduğumuz görevimiz, Allahm emirlerini açıkça tebliğ etmektir. Şayet kabul ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz. Kabul et­mezseniz biz üzerimize düşeni yapmış oluruz. Sizin işiniz ise Allaha kalmıştır. Hakkınızda o hüküm verecektir. [22]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
18- Onlar da şöyle demişlerdi: "Biz sizinle uğursuzluğa düştük. Ye­min olsun ki eğer vazgeçmezseniz sizi taşlarız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunur.

O kasaba halkı, kendilerine gönderilen peygamberlere şöyle demişlerdir: "Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa düştük. Şayet bize bir bela gelecek olursa bu sizin yüzünüzden olacaktır. Yemin olsun ki eğer bizi davet etmekten ve tanrılarımıza dil uzatmaktan vazgeçmezseniz sizi taşa tutanz. Ve sizlere, ta­rafımızdan can yakıcı bir azap dokunur." [23]



19- Elçiler de şöyle demişlerdi: "Uğursuzluk sizin kendinizdedir. Size hak hatırlatıldığı için mi? (Uğursuzluğa uğradığınızı söylüyorsunuz?) Doğ­rusu siz, haddi aşan bir kavimsiniz.

Elçiler, kasaba halkına şu cevabı vermişlerdir: "Uğrsuzluğunuz sizin ken-dinizdendir. Amelleriniz, rızıklanmz, hayır ve şer olan payınız size aittir. Bu, bizim uğursuzluğumuzdan dolayı meydana gelen birşey değildir. Sizler, uyarıl­dığınız için mi uğursuzluğa uğradığınızı söylüyorsunuz? Daha doğrusu sizler, haddi aşıp Allaha isyan eden ve günahlara batan bir topluluksunuz." [24]



20-21- Şehrin en u/ak yerinden bir adam koşarak gcimiş ve şöyle de­mişti: "Ey kavmim, uyun gönderilen elçilere. Uyun sizden hiçbirşey iste­meyen ve doğru yolda olanlara." [25]



22- Ben, beni yaratana nasıl ibadet etmeyeyim? Oysa siz de ona dön­dürüleceksiniz. [26]



23- Allahtan başka ilahlar mı edineyim ki rahman olan Allah bana bir zarar vermek dilediğinde o ilahların yardımları bana bir fayda vermez. Beni kurtaramazlar da. [27]



24- O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum. [28]



25- Şüphesiz ben, rabbinizc iman ettim, beni dinleyin."

Abdullah b. Abbas, Kâ´bul Ahbar ve Vehb b. Münenbih´îen rivayet edil­diğine göre, burada zikredilen: "Şehrin eı.uzak yerinden koşarak gelen kişinin "Habib" isminde iman etmiş bir kişi olduğu ve bu zatın dokumacılık yaptığı ve cüzzam hastalığına yakalanmış bir kişi olduğu buna rağmen kazancını ikiye ayı­rarak yarısını aile fertlerine harcadığı, diğer yarısını ise sadaka olarak dağıttığı rivayet edilmektedir.

İşte bu zat, Antakya halkı, kendilerine dini tebliğ etmeye gelen üç kişiyi öldürmeye karar verdikleri zaman meseleyi duymuş ve şehrin en uzak yerinden koşarak gelmiş ve o kavme, ayetlerde zikredildiği gibi öğütlerde bulunmuştur. Fakat kasaba halkı bu zatın üzerine yürümüş hep birlikte onu öldürmüşlerdir. Onu savunacak tek bir kişi daha bulunmamıştır.

Katade, şehrin halkının bu zatı taşlayarak öldürdüklerini onun da bu sıra­da: "Ey Allahım, sen kavmimi hidayete eriştir, ey AHahım sen kavmimi hidaye­te eriştir." diye dua ettiğini ve kavminin onu olduğu yerde öldürdüğünü rivayet etmektedir.

Abdullah b. Mes´ud ise kavminin o zatı ayaklarının altında çinediklerini ve bağırsaklarının dışarı fırladığını rivayet etmiştir.

Abdullah b. Abbas, Kâ´bul Ahbar ve Vehb b. Mühebbih ise kavminin hep birden onun üzerine saldırarak, zaten hastalıktan zayıf düşmüş olan bu zatı Öl­düklerini rivayet etmektedirler. [29]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
26-27- (Kavmini uyardığı için) öldürülen kişeye: "Gir cennete." de­nildi. O da: "Keşke kavmim, rabbimin beni bağışladığını ve ikram edilen­lerden kıldığını bilse." dedi.

Şehrin zalim halkı tarafından öldürülen bu zata, imanının ve sabrının mü-kafaatı olarak: "Cennete gir." denildi. Bu zat ise hayatındayken kavmini hayra ve imana davet ettiği gibi öldürülmesinden sonra da yine kavminin hidayete ka­vuşmasını arzulamiş ve şöyle demiştir: "Keşke kavmim, benim, rabbim tarafın­dan affedilmemin ve ikram edilenlerden kılınmamın sebebini bilmiş olsalar da onlar da iman edip bu ikramlara erişselerdi.

*Abdullah b. Mes´ud diyor ki: "Allah o zata "Gir cennete." dedi. O, diri bir şekilde cennete girdi. Orada kendisine rızıklar verildi. Allah ondan, dünya­daki hastalığını, üzüntüsünü ve yorgunluğunu giderdi. Bu zat Allanın cennetine ve diğer ikramlarına erişince: "Keşke kavmim, rabbimin beni bağışladığını ve ikram edilenlerden kıldığını bilse." dedi. [30]



28- Biz o adamdan sonra kavminin üzerine gökten bir ordu indirme­dik. Zaten indirmeyiz de. [31]



29- O sadece bir çığlıktı. Hemen sönüp gittiler.

Allah teala bu âyet-i kerimelerde, kavmini hakka davet eden mümin ki­şinin öldürülmesinden sonra onu öldüren kavimden nail intikam alındığını ve onları, gökten herhangi bir felaket indirmeksizin çok kolay bir şekilde helak et­tiğini böylece onların küçümsedikleri o mümin kulun Allah nezdinde ne kadar bir değeri olduğunu bildirmektedir. Onlar o mümin kulu nasıl küçümseyerek bir anda üzerine çullanıp öldürdülerse Allah teala da o zalim kavmi hor ve hakir kı­larak ve sadece bir çığlıkla yok ediverdi.

Mücahid ve Katade: "Biz o adamdan sonra kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik." ifadesinden maksadın: "Biz o kavme artık peygamber gön­dermedik." demek olduğunu söylemişlerse de Taberi bu görüşe katılmamakta ve bu ifadeden maksadın: "O kavmin, gökten melekler ordusu indirirek helak edil­mediğini, onların sadece bir çığlıkla helak edildiğini beyan olduğunu söylemek­tedir. Abdullah b. Mes´ud da bu görüştedir. [32]
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
30- Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine herhangi bir peygamber gelmeyedursun ille de onu alaya alırlardı.

Yazıklar olsun o kullara, onlar peygamberleri alaya aldıkları için nasıl üzülecekler ve perişan olacaklardır, zira onlara hiçbir peygamber gelmemiştir ki onu alaya almamış olsunlar. [33]



31- Onlar, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi ve helak edilenlerin onlara dönmediklerini hiç görmezler mi? [34]



32- Onların hepsi mutlaka huzurumuzda toplanıp hesap için hazır bulundurulacaklardır.

Ey Muhammed, kavminin Allaha ortak koşanları, kendilerinden önce, Peygamberlerimizi yalanlayan ve âyetlerimizi inkar eden nice kavimleri helak ettiğimizi ve helak edilenlerin bir daha geri dönmediklerini görmezler mi? Geç­miş ve gelecek bütün ümmetler kıyamet gününde hesaba çekilmek için huzuru­muzda hazır bulundurulacaklardır. Hayır işleyene sevabı şer işleyene de cezası verilecektir. [35]



33- Ölü hale gelmiş olan toprakta da onlar için bir delil vardır. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız. O tanelerden kendileri de yerler.

Allahin, otlan ve ekinleri kurumuş olan topraklan, gökten indirdiği yağ­mur ve sularla tekrar canlandırması ve topraklardan, insanlann da yedikleri çe­şitli taneler ve bitkiler çıkarması, müşrikler için AUahın varlığını ve kudretini gösteren deli Herdendir. îşte Allah, ölüleri de böyle diriltir. [36]



34- Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık ve oradan pınarlar fış­kırttık.

Hayat verdiğimiz yeryüzünde çeşitli bağlar ve bahçeler yarattık. Hurma­lıklar ve üzüm bağlan meydana getirdik. Orada yeryüzünü yarıp çeşitli pınarlar akıttık. İşte bunlar da, Allahın, ölüleri dirilteceğini gösteren delil telindendir. [37]



35- Böylece onun mahsulünden ve ellerinin yaptıklarından yesinler. Hiç şükretmezler mi?

Biz, ölü bir duruma gelmiş olan yeryüzüne tekrar hayat vererek orada bağlar bahçeler yarattık ki kullar onların meyvelerinden ve bizzat kendi elleriy­le yetiştirdiklerinin meyvelerinden yesinler. Bütün bundan sonra hâlâ şükret­mezler mi?

*Bazı müfessirier bu âyet-i kerimeyi şu şekilde izah etmişlerdir:

"Biz o bağ ve bahçeleri yarattık ki kullar onlann çeşitli meyvelerinden yesinler. Bu meyveleri biz yarattık. Onlar, kendi elleriyle yapmış değillerdir. O halde niçin şükretmezler? [38]
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt