aliye_aliye
Altın Üye
- Katılım
- 25 Eki 2006
- Mesajlar
- 16,828
- Tepki puanı
- 4
- Puanları
- 38
- Konum
- ~* پایتخت آن بهشت *~
- Web Sitesi
- www.fizikist.com
Hz. Mevlânâ; Mesnevi, Divân-ı Kebir ve Rubailerinde az yemekle alâkalı bir çok beyit dile getirmiştir. Bunları sizlere arz etmemeden evvel öncelikle konumuzla alâkalı Peygamber Efendimizin yedi hâdis-i şerifini arz etmek isterim.
1. Bir hâdis-i kûdside Peygamber Efendimiz Cenâb-ı Hakk’ın dilinden şöyle buyurmuştur: Ey adem oğlu ! Ben şeref ve yüksekliği itâat etmeye verdim.
İnsanlar ise onu sultanların kapısında arıyorlar, nasıl bulacaklar ?
İlmi açlık içinde takdir ettim, halbuki insanlar onu çok yemekte arıyorlar ilmi nasıl bulacaklar ?
Gönül parlaklığını gece uykusuzluğuna verdim. İnsanlar onu derin uykularda arıyorlar. Gaflet ile uyurken gönül parlaklığını nasıl bulacaklar ?
Ey âdem oğlu ! ilim ve âmeli tok karınla, gönül parlaklığını derin uykuyla, hikmet ve inceliği çok konuşmayla, ülfet ve dostluğu insanlarla iç içe bulunmakla, nihayet benim sevgimi dünya sevgisiyle dolmuş olarak nasıl isteyebilirisin ? Bütün bu güzel hasletleri nasıl bulabilirisin.
Öyle ise: ilim ve âmeli açlıkta, gönül parlaklığını gece uykusuzluğunda, hikmet ve inceliği sükûtta, dostluğu bana kavuşmayı ise uzlette bulabilirisin.
2. İnsanoğlu kendi karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysa insanın bedenini güçlendirip olgunlaştırması için sadece üç beş lokma yemesi yeterlidir.
3. Eğer kim yemek şehvetine tutulur karnını doldurmak istese hiç değilse üçte birini yemekle, üçte birini içecekle, üçte birini de boş bıraksın.
4.Şeytan insanın damarlarında kan gibi dolaşır. O yolları açlık ve susuzlukla tıkamak sadece Allah dostlarına mahsustur.
5. Allah bir kulunu severse onu bol ve ucuz yemek bulunan yerlerde bile aç ve susuz bırakır.
6. Karnı aç, gönlü kânaatkâr, kalbi zikirde olanın, Allah dostu olduğu çok açık bir şekilde ortadadır.
7. Nefsinizi aç bırakın ki kalbinize irfan nûru doğsun.
Dikkat edilirse, Hazreti İsa’da bu son hâdis-i şerifle aynı mânâ’da söz söyleyerek “Az yiyiniz ki kalbinizde Rabbinizi göresiniz” diye buyurmuştu.
Fakat bu aç kalmayı veya az yemeyi de doğru düzgün anlamamız gerekir. Az yemeyle veya aç kalmayla ilim, irfân, aşk, muhabbet sahibi olunsaydı diyetisyenlere gidip rejim yapanların hepsi Evliyâ olurdu.
Maksat aç kalmak veya DİYET yapmak değil ! RİYÂZET yapmak
Her hangi bir diyetisyenin reçetesiyle, Peygamber Efendimizin bu mübarek sözlerini birbirinden ayrı tutmak gerekir.
Diyet yapan kişi dış görünüşünü bedenini zayıflatmak, güzel görünmek için günde sadece bir kâse çorba içer.
Riyâzet yapan kişide günde bir kase çorba içer. Görünüşte ikisi de aynıdır. Fakat arada bir fark var. Biri dışını, diğeri içini güzelleştirmek için günde bir kâse çorba içer. Ameller niyetlere göredir. O nedenle o bir kâse çorba birinin dışını güzelleştirirken ötekinin hem dışını hem içini güzelleştirir.
Bildiğiniz üzere İslâmiyette esas olan niyettir. Yapılan işin Cenâb-ı Allah yanında ki kıymeti O işteki amaç ve gayemizdir.
Hz. Mevlânâ; “Allah rızası için yapmadığın bir iş, sadece hiçten ibârettir” der.
Aç kalmayı veya az yemeyi şükür, fikir ve zikirle birleştirdiğimizde mânevi olarak amacımıza ulaşırız. Sadece kuru kuru aç susuz kalmakla ilim, irfan, aşk, muhabbet sahibi olunmaz.
Zikir: Malûm Hakk’ı anmak. En azından lokmayı ağzımıza götürürken Bismillahirrahmanirrahim diyerek başlamak.
Fikir: Yemeğimizi yerken birkaç saniyede olsa tefekkür etmek.
1. Bir hâdis-i kûdside Peygamber Efendimiz Cenâb-ı Hakk’ın dilinden şöyle buyurmuştur: Ey adem oğlu ! Ben şeref ve yüksekliği itâat etmeye verdim.
İnsanlar ise onu sultanların kapısında arıyorlar, nasıl bulacaklar ?
İlmi açlık içinde takdir ettim, halbuki insanlar onu çok yemekte arıyorlar ilmi nasıl bulacaklar ?
Gönül parlaklığını gece uykusuzluğuna verdim. İnsanlar onu derin uykularda arıyorlar. Gaflet ile uyurken gönül parlaklığını nasıl bulacaklar ?
Ey âdem oğlu ! ilim ve âmeli tok karınla, gönül parlaklığını derin uykuyla, hikmet ve inceliği çok konuşmayla, ülfet ve dostluğu insanlarla iç içe bulunmakla, nihayet benim sevgimi dünya sevgisiyle dolmuş olarak nasıl isteyebilirisin ? Bütün bu güzel hasletleri nasıl bulabilirisin.
Öyle ise: ilim ve âmeli açlıkta, gönül parlaklığını gece uykusuzluğunda, hikmet ve inceliği sükûtta, dostluğu bana kavuşmayı ise uzlette bulabilirisin.
2. İnsanoğlu kendi karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. Oysa insanın bedenini güçlendirip olgunlaştırması için sadece üç beş lokma yemesi yeterlidir.
3. Eğer kim yemek şehvetine tutulur karnını doldurmak istese hiç değilse üçte birini yemekle, üçte birini içecekle, üçte birini de boş bıraksın.
4.Şeytan insanın damarlarında kan gibi dolaşır. O yolları açlık ve susuzlukla tıkamak sadece Allah dostlarına mahsustur.
5. Allah bir kulunu severse onu bol ve ucuz yemek bulunan yerlerde bile aç ve susuz bırakır.
6. Karnı aç, gönlü kânaatkâr, kalbi zikirde olanın, Allah dostu olduğu çok açık bir şekilde ortadadır.
7. Nefsinizi aç bırakın ki kalbinize irfan nûru doğsun.
Dikkat edilirse, Hazreti İsa’da bu son hâdis-i şerifle aynı mânâ’da söz söyleyerek “Az yiyiniz ki kalbinizde Rabbinizi göresiniz” diye buyurmuştu.
Fakat bu aç kalmayı veya az yemeyi de doğru düzgün anlamamız gerekir. Az yemeyle veya aç kalmayla ilim, irfân, aşk, muhabbet sahibi olunsaydı diyetisyenlere gidip rejim yapanların hepsi Evliyâ olurdu.
Maksat aç kalmak veya DİYET yapmak değil ! RİYÂZET yapmak
Her hangi bir diyetisyenin reçetesiyle, Peygamber Efendimizin bu mübarek sözlerini birbirinden ayrı tutmak gerekir.
Diyet yapan kişi dış görünüşünü bedenini zayıflatmak, güzel görünmek için günde sadece bir kâse çorba içer.
Riyâzet yapan kişide günde bir kase çorba içer. Görünüşte ikisi de aynıdır. Fakat arada bir fark var. Biri dışını, diğeri içini güzelleştirmek için günde bir kâse çorba içer. Ameller niyetlere göredir. O nedenle o bir kâse çorba birinin dışını güzelleştirirken ötekinin hem dışını hem içini güzelleştirir.
Bildiğiniz üzere İslâmiyette esas olan niyettir. Yapılan işin Cenâb-ı Allah yanında ki kıymeti O işteki amaç ve gayemizdir.
Hz. Mevlânâ; “Allah rızası için yapmadığın bir iş, sadece hiçten ibârettir” der.
Aç kalmayı veya az yemeyi şükür, fikir ve zikirle birleştirdiğimizde mânevi olarak amacımıza ulaşırız. Sadece kuru kuru aç susuz kalmakla ilim, irfan, aşk, muhabbet sahibi olunmaz.
Zikir: Malûm Hakk’ı anmak. En azından lokmayı ağzımıza götürürken Bismillahirrahmanirrahim diyerek başlamak.
Fikir: Yemeğimizi yerken birkaç saniyede olsa tefekkür etmek.