Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Halid yaşar efendi hazretleri (1 Kullanıcı)

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ey birader dinle beni hele bana bir bak
Kimdedir nur kimdedir zulmet bunu anla hak

Hakkı görüp uymaz isen eğer ki doğruya
Geç olurda bir gün kafan eder seninde tak

Tutar isen sende hakkı dünya ve ukbada
Elbet yüzün olur seninde kamer gibi ak

Var ise gönül sende tut gönlünü şeyhime
Görürsün elbet sende ama önce sen bir bak

Yoksa gönlün şayet eğer ebu cehil isen
Gönlün kara elbet sahtedir demeyi bırak

Şeyhim gibi mürşidleri bilip uymaz isen
Kimde kabahat olursun elbet haktan ırak

Şeyhim Halid Yaşar bil ki fil hakika mürşid
Etme iftira ki bu sözden gayriyle nahak

Ne ise Muhammed Zahid aynıdır şeyhim bil
Anlayıp bildim bu dünyada gelmeden firak

Bil şeyhim halifesi Mahmud Es’ad Coşan’ın
Bunu bilip yakinle söylerim sana ancak

Şeyhimi hak bilenlere himmetiyle olur
Firdevs cenneti ki dareynde elbette durak

Hakkı gör hakka uy ki batıla meyil neden
Diyorsan maksad rızayı ilahiyeyi hak

Benim adım Fatih veririm yoluna başın
Sadık isen gel sen bunu bil bilene sorak
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ehli Hak kıymetini bilmeyen nadana yuh
Takdir nedir bilmeyen müfteri aduya yuh

Ehli irşad kim diye araştırıp bulmayan
Şeyhi hak bilip hem kibrinden uymayana yuh

Şeyhim Halid Yaşar’ın kıymetin bilmediler
Bilmeyipte şeyhime yalancı diyene yuh

İblis bildi Allahı tanımadı Ademi
Ademi tanımayan İblis-i laine yuh

Yahud bildi Musayı tanımadı İsayı
İsayı tanımayan Yahudum diyene yuh

Nasran bildi İsayı tanımadı Ahmed’i
Ahmed’i tanımayan Nasranım diyene yuh

Zahid’i tanıyıpta Esad’ı tanımayan
Bu gibi hasirine olara uyana yuh

Esad’ın özün gören tanıdı hem Yaşar’ı
Yaşar’ı tanımayan dervişim diyene yuh

Fitne bir elektir ki ayırır has olanı
Bu elekten has olarak ayrılmayana yuh

Şeyhim Halid Yaşar’ı tanımayıp bilmeyip
Kuduz hayvanlar gibi havlayan köpeğe yuh

Hoşafın lezzetini ne bilsin eşek olan
Güle bülbül olmayan gaglayan kargaya yuh

Doğruyu aramayan arayıpta bulmayan
Bu kadarcık gayreti olmayan atıla yuh

Kim müteşeyyih bilip aleni söylemeyen
Menfaatinden sebep gizleyen kafire yuh

Din adamıyım deyip Hak’a düşman olana
İnsanları yalana sürükleyen dalle yuh

Yuh o müteşeyyihe hem ona uyanlara
Onlara buğz etmeyen islamım diyene yuh

Yaşar’ın aşkı ile yanıpta kül olmayan
Dervişiyim diyen bu pürhata Fatih’e yuh
 

mustesna

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bundan sahte şeyh yaratanlar kim acaba?

Bundan sahte şeyh yaratanlar kim acaba?

Şeyhiniz şu anda sandıklıda sokakda caddeede geziyor. Size bu adamı sahte şeyh olarak kim ilan ettiyse bilmiyorum ama bu adamı çok iyi biliyorum. Benim akrabam ama selam vermem sahtekarın dolandırıcının biri Sandıklıda uçan kuşa borçlu bundan da şeyh yaratıyorsunuz ya pes doğrusu. Gene 28 şubat benzeri olaylar mı var? Ey Gümüşanevi nikli şahıs hadi bana ne yapacaksa yapsın az sonra o sahte şeyhinin yanına gidiyorum. Site adminine de ricam bu gümüşaneviyi buradan silsin.
 

mustesna

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Şeyhiniz şu anda sandıklıda sokakda caddeede geziyor. Size bu adamı sahte şeyh olarak kim ilan ettiyse bilmiyorum ama bu adamı çok iyi biliyorum. Benim akrabam ama selam vermem sahtekarın dolandırıcının biri Sandıklıda uçan kuşa borçlu bundan da şeyh yaratıyorsunuz ya pes doğrusu. Gene 28 şubat benzeri olaylar mı var? Ey Gümüşanevi nikli şahıs hadi bana ne yapacaksa yapsın az sonra o sahte şeyhinin yanına gidiyorum. Site adminine de ricam bu gümüşaneviyi buradan silsin.
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Bir avuç insan; mensubiyet iddia ettiği dergahına, ecdadına, inancına ters düşmüş bir avuç izansız mürid-i mürted, müteşeyih ve yardakçıları ve tabileri bir kaşık suda fırtına koparıp, büyük gerçekleri çarpıtıp efkâr-ı umûmiyeyi şaşırtabiliyor.

Dergahımızın başına çöreklenmiş bazı mana yolu teröristlerinin ellerinde büyük malî imkânlar, geniş propaganda vasıtaları var; doğruyu eğri, eğriyi doğru; iyiyi kötü, kötüyü iyi gösterebiliyorlar. Gerçeği araştırmayan veya gerçeği bildiği halde menfaatleri icabı zalimlerin tarafında olan veya gerçeği göremeyen cahil kitle bunlara kapılıyor, gerçeği görenler ise biraz hayret, biraz da ibretle onları seyrediyor, âkıbetlerini gözlüyor, küskün ve suskun duruyor. Biz işin iç yüzünü bilen, gerçeği gören ihvanlar olarak susmamalıyız. Hakkın ve hayrın söylenmesi gerektiği zaman susmak büyük günahtır; emr-i mâruf ve nehy-i münker dinimizin en önemli farzlarından, bizim en mühim görevlerimizden biridir. Bir de biz konuşmaya başlasak, herkes hangi fikrin ekseriyette olduğunu anlayacak; kötü niyetli ve çarpık zihniyetliler, bu muhteşem kalabalıktan ürkecek, korkup sinecek; olaylardan üzgün dergahı ve dergah hizmetlerini savunma azminden yese düşmüş hayırhah kişilerin yüzü gülecek, canlarına can katılacak.

Kendi öz İslâmî görüşümüzü açıklamaktan, müteşeyyih Nurettin Coşan’a ve tabilerine ve hatta Nurettin Coşan’ın bu hale gelmesine sebep olan menfaatperest Osman Başpehlivan gibi saldırganlara ilmin, mantığın, imanın yolunu göstermekten –Allah aşkına– bir an bile geri durmayınız; çünkü bu da İslâmî cihadın en asil cephelerinden biridir.

Şurası muhakkak ki bu hayati konuda yani dergahımız üzerinde oynanan oyunlar, şeyh olmadığı halde şeyhliğini ilan edenler ve menfaatleri gereği bu sahtekarlığı ve yalanı devam ettirenler, sen yanlış yapıyorsun, zalimsin demeyenlere karşı çok daha müessir müeyyideler ve tedbirler almak, çareler bulmak gerekiyor. Çünkü kötülüğü sözle tenkit yeterli değildir, fiilî önlemlere ihtiyaç vardır; bal bal demekle ağız tatlı olmaz, iyi şeyleri temennî etmek yeterli değildir, pratik ve sonuç alıcı hamlelere girişmek, iyi çözümü her ne pahasına olursa olsun uygulamak şart olmaktadır.

O halde Müteşeyyih Nurettin Coşan’a ve yandaşlarına hesap sorunuz. Unutmayınız ki onlar sizin siz zalimsiniz yalan söylüyorsunuz dememeniz sebebiyle zulumlerini devam ettirip geliştiriyorlar.
İşin asıl kaynağı, hakikî imanın, güzel ahlâkın, tasavvuf hayatının, nefis mücahedesinin, Allah korkusunun, mesuliyet duygusunun yokluğudur.

Mahmud Es’ad efendimiz hz.lerinin hakiki halifesi ve dergahımızın postnişini Halid Yaşar efendi hz.lerini biliniz, bulunuz, seviniz ve dergah hizmetlerinin gelişmesine maddeten ve mânen yardımcı olunuz; çünkü Allah yolunda cihadın en mühim dallarından biri de budur.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

Dergahımızın başına üşüşen fitneleri görüp üzülüyoruz. Fitnelerin çokluğu ortada; ya anlayışsız dostlara (!) ne demeli! Bir de “Ben dervişim” dediği halde, müteşeyyih safında yer alan, makam-ı irşadın hakiki sahiplerine onlarla birlikte cephe alan, onları arkadan hançerleyenler var. Şu fâni dünyanın birkaç günlük sefasına, muvakkat ikbaline, düşmanların onlara sağladığı birkaç hasis menfaate aldanıp, âhiretlerini mahvediyorlar.

“Ticaretleri kendilerine hiç de kâr getirmedi.”
Mu’în-i zâlimin, dünyâda erbâb-ı denâetdir
Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetden.

Yeis yok, oturup ağlayacak değiliz. Bu ilahî bir kanundur: Allahu Teâlâ, kendisine inananları daima böyle sıkıntılarla denemiş, imanlarını olgunlaştırmıştır. Sıkıntılara uğrayanlar takdirin Allah’tan olduğunu görüp sabır ve metanet göstermelidirler. Sabredenler sonunda başarıya ve zafere ulaşacaklardır. Mü’mini hiçbir şey yıldıramaz. Mü’min için hüsran yoktur, her türlü hal ve durumda kârdadır. Ölse şehit, kalsa gazi, sabretse sevap, şükretse nimet ve bolluk...

Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersek kahbeyiz millet yolunda bir azîmetden.

Bilmeyen ne bilsin bizi?
Bilenlere selam olsun!
 

kerkenezce

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
sahte dalavereci sahte şeyh Halid Yaşar mutlu-fatih makas

sahte dalavereci sahte şeyh Halid Yaşar mutlu-fatih makas

. . . . . . .
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ümmet-i Muhammed’e büyük bir ni’mettir Halid Yaşar
Dervişlere rahmet-i Mevla’dır Şeyh Seyyid Halid Yaşar

Onunladır Halidi yolunun devamı bundan böyle
Ki Nakşibendi Halidi’yi ihya eden Halid Yaşar

Sebebidir Gümüşhaneli Dergahının devamına
Onunla hayat bulur tekke ihya eder Halid Yaşar

Olmasa Seyyid Halid Yaşar kesilmişti bu yolumuz
Eksik olma başımızdan teşekkürler Şeyh Halid Yaşar

Bilemeyiz sırlarını ki o ali cenab zatın, hem
Anlamak muhal ki sır ve feyz deryasıdır Halid Yaşar

Onunla terbiye eder Talib-i Hak olanları Hak
Düşmanlara kılıç olur kesiverir Şeyh Halid Yaşar

Münkir görüp bazı işlerini hikmet bilmez levm eder
Bilmez ki hikmet ile iş görür Şeyh Seyyid Halid Yaşar

Kim ki şeyhe etse itiraz arif değil sen bil yakin
Arif bilir kıymetini eder o medh-i Halid Yaşar

Kim ikram etse sana elbet Allah ikram eder ona
Sana buğz edenlere etmezmi Hak Şeyhim Halid Yaşar

Sana düşmanlık edenlere etmezmi Vahidül Kahhar
Bilemedik kıymetini afvet sen bizi Halid Yaşar

Maksadım o ki övmekle şeyhim Seyyid Halid Yaşar’ı
Zaman-ı halk bilsin kadr-i yüce Şeyh Seyyid Halid Yaşar

Ey muhibler ey müridler dua edin onun için, çün
Sebep yolun devamına Şeyh Hacı Seyyid Halid Yaşar


Yalanlama, levm etme Fatih’i deme övme şeyhini
Bir ulu nimet ki adı onun Şeyh Seyyid Halid Yaşar
 

Fatihmakas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2009
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Müslümanlar gerçek birlik ve beraberliği kurmalılar. Ama ilk öncelikle şûra meclisi oluşturmalılar. Halid Yaşar Mutlu
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Mürid-i Mürtedler, Sahte Şeyhler Halit yaşar ve bağlılarına Reddiye!!!

Hucurat 6. Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.

Evet, bu ayet hükmünce bir fasıktan gelen haberi araştırdım. O fasık ve onun gibi fasıklar güruhu, müridi mürtedler dergah kurup şeyhlik ilan etmişlerdi.

Birde Hoca kabul ettikleri Muhterem Mahmud Es'ad Coşan R. Aleyh Hoca Efendinin mahdumu, Mehmed Zahit Kotku R. Aleyh Hazretlerinin torunu, Hazreti Muhammed (s.a.v) neslinden bir seyyid Muharrem Nureddin Coşan Hazretlerine de ağıza alınmayacak küfürleri sıralıyorlardı. Halbuki Rasululah şöyle buyurmaktaydı:

Hangi bir adam bilmediği bir husumet hakkında bir müslümana karşı öfkesini (şiddetlendirip sürdürse) o adam, Allah'ın emrine karşı inadlık etmiş olur ve kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerine olur. Hangi bir adam da bir müslüman aleyhinde, onda olmıyan bir şaiya çıkarır ve iftira ile o müslümanı küçük düşürürse, o kimse söylediğinden vaz geçinceye kadar, Allah onu Cehenneme yaklaştırır.Ramuzulehadis / S.181 Sıra 9
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
HALİD YAŞAR MUTLU KİMDİR?

Bazı forumlara şeyh olarak eklenen Yaşar Mutlu bizim Sandıklı’dan yakın arkadaşımız olur. Burada meczub Yaşar olarak bilinir, elektrikçi çıraklığı yapar ve komik hareketleri ile bizleri güldürürdü.

1985 1990 yıllarında bir cemaat ile bir partiye gelip gitmeye başladı ancak uygunsuz hareketleri nedeniyle dışlandı. Yaptığı tesisatlarda kısa sürede arıza yapınca Sandıklıda kimse ona iş vermez oldu. Oda karısıyla 2 çocuğunu ve geride bir yığın borcunu bırakıp Denizliye göç etti.

O döneme kadar sakalsız olan meczub Yaşar Denizli’de cemaata yaklaşıp sakal bırakarak kendini tayin bekleyen yeni müftü olarak tanıttı. Bekâr olduğunu da özellikle söyledi. Bir din adamının bekâr olması iyi olmayacağı için, Dul bir kadının evine iç güveysi olarak girdi, bu kadına bir türlü resmi nikâh yapamıyordu. 2 sene kadar bütün dedikodulara rağmen, işi yüzsüzlüğe vurup durumu idare etti. Hatta karısının kardeşlerinden maddi yardım bile aldı. Nede olsa resmi müftülük görevine başlayınca ödeyecekti.

Bir gün işim var deyip Sandıklı’ya gidince, Denizlideki karısı bu durumdan şüphelenerek arkasından gider. Sandıklı da Karacaören köyünde müftü Yaşarı aramayı başlar. Sandıklı haklıda şaşırdığı bu soru üzerine, bizde müftü yok ama elektrikçi Yaşar var deyip, kadını bahçeye götürürler.

Elektrikçilik ve meczubluk unvanlarına birde müftülük vasfını ekleyen Yaşar o sırada ilk karısıyla birlikte meyve toplamaktadır. Birbirinden habersiz iki kadın bahçede karşılaşınca kıyamet kopar. Kavga büyür. Yüzsüz Yaşar ilk karımdan boşanacaktım onun için buraya gelmiştim kem küm diyerek işi pişkinliğe vurur. Denizliden gelen karısı çaresizlikten ikna olmuş görünerek onu geri çağırır. Bu olaya kendi köyü Karacaören ile sandıklıda çoğu insan şahit olmuştur. Köyün eski ve yeni muhtarı aranarak detaylı bilgi alınabilir. Aksini ispat için Yaşar Sandıklıdan bir kişiyi göstersin ve o kişide bu olay böyle gerçekleşmemiştir desin yeterli. Çok iddialı bir söz değimli?

Son unvanı müftülüğe birde gazilik nişanı eklenmesi için Denizlili karısı kardeşlerine haber verir. Yaşar bu işten sıyrıldım diye sevinçle Denizliye gider ve kapıyı çalar. İçeri girince ne görsün eli sopalı 5-6 erkek onu beklemektedir. Dayak faslı korkunç olur. Kemikleri kırılıncaya kadar dövülür ve bayılınca sokağa atılır. Vicdanlı Denizli halkı kendilerini kandırsa da son bir insanlık vazifesi olarak Yaşarı hastaneye kaldırırlar.

Sargılar içinde hastanede uzun süre tedavi görür. Bu arada iki karısı da kendisini terk etmiştir. Bunalıma giren Yaşar yarım olan aklını burada yitirir. Biyografisinde sıkıntılı günler yaşadım dediği vakit bu tarihlere rast gelmektedir. Ancak bu husus biyografisinde es geçilmiş ve hiç değinilmemiştir.

Yüzsüzlükte emsali bulunmayan Yaşar çaresizlik içerisinde Sandıklıya geri döner. Sandıklı ya geri dönünce onun gibi beleşçi olan herkes kendisini tebrik eder ve bu işi bize de öğret derler. Çünkü 2 sene boyunca hiç çalışmadan geçinmek ve 2 hanımı birden idare etmek herkesin harcı değildir. Fakat sağduyulu Sandıklı eşrafı ise sahte müftülükten malulen atılan Yaşarın yüzüne tükürür. Sandıklı da birde üçkağıtçı ve dolandırıcı ünvanları eklenince fazla kalamaz. İstanbula göç eder.

Orada da aynı yöntemle 2 kadının evine yerleşir ama foyası ortaya çıkınca kovulur. Bu kadınlardan da çocuğu olduğu bilinmektedir. En son aynı yöntemle Anadolu yakasına yerleşir.

Bunlara inanmayan varsa sandıklı da herhangi bir din görevlisine sorup gerçeği öğrenebilirler. Bu arada Sandıklı daki kızı başkalarının yardımıyla evlendirilir, oğlu ise babasız ve ezik büyümek zorunda kalır.

Rahmetli Esat Hocaya ait forumların altına bazı kişiler tarafından eklenti yapılarak 41. sıradan şeyh olarak lanse edilmeye çalışılmış, hesapta olmayan Sandıklı halkının ikazlarıyla foyası ortaya çıkmıştır. Bizim Yaşarı şeyh falan diye gaza getirip bazı planlar kuranların olduğunu tahmin etmekteyiz.

Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali Esat Hocanın ağzından kendisine sahte bir icazetname uydurulmuş olup, ikinci sahte şeyh ALİ Kalkancı vakası yaşatılmaya çalışılmaktadır. Yaşarın hiç bir ilmi olmadığı gibi 5 dakikalık sohbet dahi yapacak güçte değildir.

Madem 2001 yılından bu yana tekkenin şeyhliğini yapıyor, ayda bir kerede olsa müritleriyle konuştuğunu kim görmüş? Konuşamaz, mümkün değil. Konuşmaya kalkarsa sohbet konusu resmi nikah olmadan nikahsız nasıl evlenilir, insanlar nasıl dolandırılır olur. O ancak bu işlerde zamanının üstadıdır. Kendisiyle konuşursanız, konuşmanızın 2. dakikasında onu çözersiniz.

Sandıklı lı meczub Yaşar aşağı yukarı 8-9 senedir buraları terketti. Sakal falan bıraktı, nereden bulduğu belli olmayan paralarla şık giyinmeye başladı. Ancak eski komik resimleri bizde hala mevcut. O resimlerde hiç beklemediği bir zamanda eline ayağına dolaşacak. O zaman acı bir tebessüm edecek ve bir insanın ilim olmadan sadece kılık değiştirerek nasıl din istismarı yaptığını kolayca anlayacaksınız. Ama biraz sabır. Birileri bunun sırtından tezgah peşinde. Şu anda Sandıklı da mutedil insanlar merak içinde. Yüzsüz Yaşarın foyası ne şekilde ne zaman patlayacak diye.

Bu kişi hakkında Ulu cami İmamı emekli Mustafa ve Mehmet hocalar, Müstecap Cami emekli imamı Yunus hocadan, Keçeci cami emekli imamı Menekşe hocadan, Bahçelievler cami imamı Ali hocadan, Hamamönü cami Murat hocadan çok geniş bilgi alınabilir. Hepside güvenilir ve hakem kişilerdir. Ayrıca halktan Emekli Öğretmen Mustafa Varlık, Erol Uğur, Diş hekimi Ali Demirsoy, İlahiyatçı Bekir Armağan, İlahiyatçı Mehmet Akif özkiraz, İlahiyatçı Mehmet Edibali, Emekli Yurdal Seyman, Eczacı Mehmet Mezgil Allah Adına doğruyu söylerler merak etmeyin vesselam.

Bu isimleri özellikle veriyoruz ki, Yaşarın sahte müritleri bazı sitelere sanki Sandıklıda yaşayan biriymiş gibi yazılar yazıyorlar. İsterse Yaşarda somut bir adım atsın, yada müritleri, Sandıklıdan ve başka yerden kendisini iyi tanıyan birkaç isim versin. Sandıklıdan isim vermesi mümkün değil çünkü yemin ediyorum herkes onu çok iyi tanıyor. Yada İstanbuldan isim versin, yer versin kendi adresini versin. İnsanlar bizzat kendisiyle görüşsün. Madem şeyh oldu, işinin adı ne halkla görüşmek onları aydınlatmak değilmi?

Sandıklılı bizler bir insanın ilmi bilgisi olmadan, başka amaçlar adına kullanılmasına karşı olduğumuz için yeni bir ali Kalkancı olayı yaşanmasın istiyor ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz.

Birde sahte evrak tanzim ederek Allah adına insanları kandırmak cinayetle eşdeğer olsa gerek. Bu sahte icazete diğer sitelerde tepki gelince bazı yerlerini düzeltme gereği duydular. Yok aslı arapçaymış ve tercüme yanlış yapılmış gibi. Bu olmayan sahte icazeti Yaşar Mutlu bile yazabilecek kadar edebi bilgiye sahip değildir. Ya alıntı yada birileri Allah adına yalan söyleyerek Yaşarın üzerinden insanları kandırmak istiyorlar. Bırakın tamını ucunu göstersinler herkes ona tabi olacak. Allah adına göz göre göre yalan söylenmesi, bu olay bizi derinden üzdü ve tepki vermeye yönlendirdi.

Aslında Yaşar Mutlu'nun o eski süfli hayatından kurtulup imana ve islama yönelmesi hepimiz için gurur kaynağı olurdu. Ancak daha ilimsiz amelsiz, islamın ilmihal bilgilerini bile öğrenmeden mürşit, şeyh, postnişin iddiaları ortaya çıkarsa bu gömlek Yaşara bir numara büyük gelir. Bir rüzgarda veya fırtınada üzerinden uçar gider. O zaman takke düşer kel görünür.

Yaşar Mutlunun biyografisinde 5 kişi ile birlikte Mehmet Atasoy hocadan ders aldığım dediği 4 kişiyi açıklasında onlara Yaşarın ilmi düzeyini soralım. Rahmetli Mehmet Atasoy hoca Müftülükte Yazı işlerinde görevli iyi bir insandı. Yaşar ve diğerlerine bazı ilmihal bilgilerini anlatmıştır. Ama bu bilgiler Yaşar Mutluyu şeyh yaptıysa diğer 4 kişiyide yapmıştır. Bu Konuda Mehmet hocanın oğlu Halil Atasoydan bilgi alınabilir.

Güzel ilçemiz Sandıklı nın isminin böyle bir vahim durum için kullanılmasını kimse istemez. Bu ve benzeri sitelerin yöneticileri olarak olayı ciddiye alın ve araştırın. Yaşar Mutlu ile irtibata geçin ve kendisini dinleyin. Bazı sitelere yazılan sahte icazetnameyi sorun. Aksi takdirde hem manevi olarak hemde yasal olarak sorumlu olabilirsiniz.

Bizden uyarması. Allah herkese akıl fikir versin. Cahille alim, deliyle veli birbirine çok çabuk karışabiliyor.

SANDIKLI DAN YAKIN ARKADAŞLARI…..
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
SAHTE ŞEYH HALİT YAŞAR VE SAHTE MÜRİTLERİNE REDDİYE 2

Ahmed Ziyaüddin-i Gümüşhanevi KS Hazretlerine göre Mürşid olabilmenin şartları aşağıdaki gibidir.

Mürşid Olabilmenin Şartları:

Sâlikin her şeyini teslim ettiği Mürşid-i Kâmilin kemalinin beş şartı vardır:

1-Manevi zevk sahibi olmak,
2-İslamiyeti çok iyi bilmek,
3-Şefkat ve himmeti bol ve âli olmak,
4-Allahtan gelen her şeye razı olmuş bir durumda olmak, (Yani Marziyye Makamında bulunmak)
5-İsabetli görüş ve tesirli telkin sahibi bulunmak.

Şu beş şey kendisinde bulunanın mürşidliği ise sahtedir:

1-Dini Celili İslamiyyeyi iyi bilmemek,
2-Vakarı ile Müslümanların sevgisini kazanamamak, hürmet telkin edememek,
3-Dedikodulu sohbetler yapmak, yahut da öyle meclislere devam etmek,
4-Nefsinin heva ve hevesine uyan bir kimse olmak,
5-Patavatsız konuşmak ve kötü ahlak sahibi olmak,

Camiul Usul – Veliler ve Tarikatlarda Usul, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, S90, Pamuk Yayınları, Mütercim Rahmi Serin/ Ayrıca Diğer Bir Baskısı Milsan Basın Sanayi A.Ş. Mütercim Hüsameddin Fadıloğlu S 31

Bu açıklamalar ışığında, Halit Yaşar bir mürşid de bulunması gereken beş şarta haizmidir? Asla değildir. Manevi zevki elde edecek hangi Tasavvufi eğitimin içerisinde olmuştur? Dini bilgisinin durumu nedir? Hangi hocalardan hangi ilimleri okumuştur? Hakkındaki bilgilere göre asla ve asla şefkatli, yardımsever, yüce birisi değildir. Son olarak ta ümmetin hangi meselesi için, hangi faaliyetleri gerçekleştirmiştir?

Ama diğer taraftan, sahte şeyhte olan beş özellik kendisinde tas tamam bulunmaktadır. Mesela; Dini bir eğitimi yoktur, Esad Coşan Hocanın vefatından önce ve sonrasında ortalarda olmadığı gibi, ihvanın sevgisini kazanmamıştır. Kazanacak bir gayret ve faaliyeti de yoktur. Şimdilerde Esad Efendinin Kâmil Halefi olan es Seyyid Muharrem Efendiye ve bağlılarına husumet içerisindedir. Nefsinin hevasına uyma noktasında, evlilikleri dillere destan, dolandırdığı insanlar kendisini bulmasın diye adresi sır gibi saklanıyor. Patavatsız konuşmaya gelince, daha söyleyecek söz kalmıyor.

Şimdi müritlerinin dillerinden düşürmediği ve es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiyi karalamak için kullandıkları bazı yazıları birlikte mütala edelim:

Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi KS hazretlerine atfen aşağıdaki sözü ve kaynaklarını naklederler;

Amed Ziyaüddin Gümüşhanevi (KS)
Ancak kamil bir şeyhden tarıkat adabını alan kendisine apacık irşad izni verilen ve selefin sünneti üzere hırka geydirilerek yazılı icazet verilen kişi şeyh olabilir...

Gümüşhanevi Cami u usul s.35 el Hani el-Behcetü s saniyyes.10 İrfan Gündüz HalidiyyeTarıkatı Seha neşriyat s.241

Bu sözün kaynaklarına baktığımızda, şu an mevcut bulunan, Camiül Usul isimli kitabın iki ayrı yayınevinin baskısında da böyle bir metin bulunmamaktadır. Bulabiliyorlarsa buyursunlar sayfa numarasını versinler. Şu ana kadar verdikleri sayfa numarasında böyle bir metin bulunmamaktadır.

Bu yazının geçtiğini iddia ettikleri ikinci kaynak olan “el Hani el-Behcetüs saniyes” isimli kitaba gelince. Burada öyle büyük bir hata yapmışlar ki, resmen kayaya toslamışlar. Neden derseniz;

1-Bu kitabın yazarı Muhammed bin Abdullah el Hani Hazretleri ile Gümüşhanevi Hazretleri hiç görüşmedikleri gibi, Bu zatın öldüğü yıllarda Gümüşhanevi Hazretleri daha yeni Tasavvufa intisap etmiştir. Hani Hazretlerinin Doğumu 1798 Vefatı ise 1862 yılıdır. Gümüşhanevi Hazretleri ise 1813 yılında doğmuş, vefatı ise 1893 yılıdır. Şeyhinden 1848 yılında icazet almış ve 1864 yılına kadar, bu tarih Abdul Fettah Ukari Hazretlerinin vefatıdır, irşada yönelik müstakil bir faaliyette bulunmamıştır. Doğal olarak ta Hani Hazretlerinin Gümüşhanevi Hazretlerinden nakil yapması imkânsızdır.

2-Bu kitap aslında Hani Hazretlerinin bizzat kendi yazdığı bir kitap olmayıp, aslında Muhammed bin Süleyman el Bağdadi tarafından yazılan ve sözleri tamamen Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine ait olan “el-Hadikatü’n Nediyye” isimli kitabın, yeniden tertip edilip sadeleştirilmesidir. Bu zatlarda Gümüşhanevi Hazretleri henüz küçükken vefat etmiş, görüşme ihtimalleri olmayan, tarikat silsilesinde de Gümüşhanevi Hazretlerinin selefleridir. Mevlana Halidi Bağdadi Hazretleri 1825 yılında vefat etmiştir, Hazret vefat ettiğinde Gümüşhanevi Hazretleri henüz 12 yaşındadır.

3-Bu kitap, Erkâm Yayınları tarafından ÂDÂB ismiyle basılmış, verdiğimiz bilgilere kitabın bu baskısından da ulaşmanız mümkündür. Kitabın bu metninde ise böyle bir söz yoktur.

Bu söz, Prf. Dr. İrfan Gündüzün yazdığı, Gümüşhanevi Hazretlerinin hayatının ve eserlerinin anlatıldığı kitapta geçmektedir. Halit Yaşarın ve müritlerinin verdiği kaynaklarda o kitabın dip notunda vardır. Ama o kitaplarda yoktur. Muhtemelen Prf. Dr. İrfan GÜNDÜZ bey dipnot hatası yapmış bulunmaktadır. Hiçbir ilmi birikimi olmayan ve tek amaçları es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiye saldırmak olan bu kişiler, bu sözün dip notlarını araştırmak zahmetine bile girişmemişler, kopyala yapıştır yapmışlardır. Şimdide böyle rezil olmaktadırlar.

Şimdi kaynağı belirtilene kadar bu söz geçersizdir. Fakat doğru bir söz olduğu da kesin. Ben şimdi merak ediyorum, Halit Yaşar denen sahte şeyh bu yazıya göre, ne zaman Esad Efendiden tarikatın adabını öğrendi? Ne zaman kendisine Tac ile Hırka giydirildi? Kendisine verilmiş olması gereken Arapça Metinli İcazetnamesi Nerede?


Diğer bir kopyalamayı sevdikleri ve Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine nisbet ettikleri söz ise, Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine değil, Mehmed Zahid Kotku hazretlerine aittir. Kitabın adı “Risale-i Halidiye Tercümesi ve Adab-ı Zikir Risalesi” dir. Bu kitabın birinci bölümü olan “Risale-i Halidiye” Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerine aitken, ikinci bölümü olan “Adabı Zikir Risalesi” ise Mehmed Zahid Kotku Hazretlerine aittir. Mehmed Zahid Kotku Hazretleri, hem selefi Bağdadi Efendimizin bir kitabını tercüme etmiş, yanına da kendi görgülerini bir Risale olarak eklemiştir. Bunu bu dergahın bütün gerçek bağlıları bilirde, işte sahte şeyhin sahte müridleri bilmez. Çünkü onların maksadı büyüklerinin eserlerini irfan sahibi olmak için okumak değil, es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiye düşmanlık etmek için okumaktır.

Risale-i Halidiyenin, Prf. Dr. Yakub Çiçek ve Molla Yahya Pakiş tarafından yapılan başka çevirileri de vardır. Bu çevirilere bakıp, onlarda ikinci, yani Adabı Zikir Risalesi varmı yokmu görebilirsiniz.

Diğer bir nokta ise, alıntıyı yaptıkları metnin hemen üzerinde Mehmed Zahid Kotku Hazretleri Ramuz’ul Ehadis isimli hadis kitabından hadis nakleder. Ey kinleri ve hasetlikleri akıllarını örtmüş sahte şeyhin sahte müritleri, Mevlana Halidi Bağdadi Hazretlerinin zamanında Ramuz yoktuki!!! Mehmed Efendi o metinde Babadan Oğula geçen beşik şeyhliğini eleştirirken, asıl sahte ve açık göz şeyhleri eleştirerek derki:

Bazı açıkgözler, tasavvuf kitaplarından öğrendikleri bir miktar zâhirî mâlûmatla ve merasimlerde icrâ edilegen usülleri bilmekle, işi oldu bittiye getiriyor. Çenesinin sayesinde ve gösterişli giyiniş, sakal, sarık ve sâire kıyafetlerle ortaya çıkan bu misillü eşhas ki, bunlara müteşeyyih denir; yâni yalancı şeyh, uydurma şeyh demektir. Her ne kadar salâh-ı hal sahibi gibi görünürlerse de, öyle değillerdir.

Kemâl-i insâniyyet ve ahlâkan olgunluk, öyle elbise ve bilgi ile olsaydı, ne âlâ! O zaman her bilen kemâl sahibi olabilirdi. Fakat hiç de öyle değildir. Bunlar hep erbâbına hizmete, hizmetteki muvaffakıyetlere ve Hakk'ın ihsân ve ikrâmına bağlıdır. Öyle bilgi sahipleri vardır ki, nefislerinin esiri oldukları için çok çirkin, çok fenâ ve çok fesad işleri ya bilfiil kendileri işler, veya bu fenâ ve fesad işlere alet olurlar.

Şimdi Halit Yaşarın hayatını okuyup ardından bu yazıyı okuyunca, Halit Yaşara ne demek lazım bunu Mekkelim söylesin. Yada Halit Yaşar isimli sahte şeyhin diğer sahte müridleri söylesin.

Diğer bir kullandıkları metin ise, Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin aşağıda ki sözüdür:

Bu asırda meşihat da'vâsı yapan kimselerin çoklarının sohbeti fenadır. Yalnız Cenâb-ı Hak'dan ilham ile yahut ehl-i tarîkden sâdıkların şehâdeti ve sıdkının emmâresi zahir olursa, onunla musâhabetde fayda olur. İzinsiz şeyhliğe başlayan kimsenin ifsadı, ıslâhından çok olur. Bu gibi şeyhlere kuttâ'ı târık-ı ilâhî günahı yazılır. Böylelerinden kaçınmak lâzımdır. Çünkü bunlarda, insan kılığında şeytanlık vardır ki onu bilmek çok zordur.

Babadan veya dededen mevrûs, müteşeyyih evlâtlarla, ilimsiz ve amelsiz şeyh kıyâfetindeki kimselerle musahabe! caiz değildir. Her kim ki, Cenâb-ı Hak ile, "Zamîrim hâlisdir. Hakîkî rütbeye erdim" diyerek zahirî şerîatla mukayyet olmaz ve tekâlif-i şer'iyenin kendinden sükûtunu iddia ederse, iyi bilsin ki, böyle olan kimseler, dinde meftundur. İlhâd, zındıka ve ibâhiyeden-dir. Böyleleriyle musâhabetten sakınmanızı tavsiye ederim, zîrâ semmi katildir. Böyle câhiller bilmelidhier-ki, "şeriat, hakikatin tohumunun kabuğudur. Kabuk yardım etmezse tane nema bulmaz ve büyümez. Halbuki, ehl-i hakikat ittifak ve ittihad ettiler ki, bir hakîkat ki, şerîat o hakîkati red ederse, o hakikat değildir; zındıkadır. Her kim teklif-i İlâhî ipini boynundan atarsa bâtına meyil, tahrîf ve dalâlete düşer.

Burada Mehmed Efendi Hazretleri sanki torununu es Seyyid Muharrem Nureddin Efendiyi eleştiriyormuş gibi gösterilmeye çalışılmakta, metnin konunun baş tarafı yazılmadan, yalnızca dededen ve babadan diye başlayan alt paragraf kopyalanmaktadır.

Nakşi silsilesinden habersiz olanlar ancak bu sözleri böyle anlayabilir. Mehmed Efendi ehil olmayanları eleştirmekte, ehil olanlara söz söylememektedir. Yoksa İmamı Rabbani, Muhammed Masum, Şeyh Seyfuddin Hazeratının şeyhliğine de söz söylemiş olur. Buda imkansızdır. Ayrıca bu metin daha çok Halit Yaşara hitap etmektedir. Çünkü elinde ne bir icazeti, nede kendisine vazife verildiğine dair şahidi vardır.

Son olarak Mahmud Esad Coşan Hoca Efendiden alıntı yaparak; Bir takım tekke tomarları vardır. Tekede rulo halinde bulunan kağıtlar vardır..Anenevi olarak sandık içinde şeyhten şeyhe intikal eder. Herkes orada kendi adını kimlere hilafet verdiğini yazar. Böyle bir secere aşağıa kadar gelir... Mahmud Esad Coşan Hacı Betaş-ı Veli ve Makalat Seha Neşriyat 7 Ksım 1992 Ankara sohbeti Seha 184 Sohbet seri 29 s.3

Bu metin böylemidir buna hiç bakmadım, nedenine gelince, bu metinle Halit Yaşara şunu sormak istedim:

Halit Yaşar madem sen Gümüşhaneli Dergahı Şeyhisin, öyleyse Merhum Esad Coşan Hazretlerinden sana intikal etmesi gereken tekke tomarları ve sana verilmiş olması gereken icazetin nerede?


Devam edecek...
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
SAHTE ŞEYH HALİT YAŞAR VE SAHTE MÜRİTLERİNE REDDİYE 3

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla,

Sahte şeyh adayı Halid Yaşar ve onun müfteri sahte müritlerine reddiye olarak kaleme aldığımız yazının üçüncü bölümündeyiz.

Bundan önceki iki yazımızda sahte şeyh adayı ve hased müritlerinin delillerini çürütmüş ve Gümüşhanevi Dergâhının kurucusu Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerinin tekkesinden icazet alacak şeyhler için belirlediği beş şartla beraber şarlatan sahte şeyh adaylarının beş özelliğini yazmıştık.

Şimdi ise yine Gümüşhanevi Dergâhı Şeyhlerinden, Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin de ilk Mürşidi olan Ömer Ziyaüddin Dağıstani (ks) Hazretlerinden icazetnamenin önemi hakkında malumat vereceğim. Vereceğim bu bilgiler merhum Ömer Ziyaüddin Dağıstani Hazretlerinin Fetavayı Ömeriyyesinde mevcuttur, Seha Neşriyat Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar, Müellif Ömer Ziyaüddin Dağıstani, Mütercimler Prf. Dr. İrfan Gündüz ve Prf. Dr. Yakub Çiçek:

Soru: Şer’i ve zahiri ilimlerde kâmil bir alimden ders okuyup, tahsilini ikmal ettikten sonra, başkalarını okutabilmek için herhangi bir izin ve icazetnameye ihtiyaç varmıdır?

Cevap: Evet vardır. Ehliyet ve liyakatı isbat eden bir icazetin bulunması gayet güzel bir şeydir. Batıni ilimlerde gerekli olan bu husus zahiri ilimlerde de aynen geçerlidir. Ders ve tahsilini, okutabilecek ve anlatabilecek derecede ikmal ettikten sonra, bunun üstaddan alınan bir icazet ve izin belgesiyle tevsik edilmesi gereklidir.

Şimdi Gümüşhanevi Hazretleri Şeyhliğin bir şartı olarak, ikinci maddede ne diyordu; İslamiyeti çok iyi bilmek!

Yani bir kişi şeyhse mutlaka İslamı çok iyi bilecek, peki bunun isbatı nasıl olacak? İşte Ömer Ziyaüddin Dağıstani Hazretleri bize onu anlatıyor. Dini ilimleri ikmal eden birisinin, kamil bir alimden icazet almış olması gerektiğini söylüyor. Dün sahte şeyh adayı Halit Yaşara Tasavvuftaki icazetini sormuştuk, bu gün bunu alabilmesi için gerekli olan, Şer’i ilimlerdeki icazetinin nerede olduğunu da soruyorum.

Evet sahte şeyh adayı Halit Yaşar ve onun hased müritleri, Tasavvufta İcazet alabilmek için gerekli olan, Şer’i ilimlerdeki İcazetnamen nerede?

Devam edecek…
 

ibni kayyım

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2010
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Sahte Şeyhler (halit yaşar), Mürid-i Mürtedler Okusun!!!



Said-i Nursi Diyorki: Ya uğursuz bir lezzet veya bir hatâlı görüş onu aldatmış; o da kendisini iyi zannedip büyük şeyhe ve mübarek zata su-i zan yolunu açmıştır.

S - Veli olan şeyhin, müddeî (iddiacı) olan müteşeyyih (sahte şeyh) ile farkları nedir?

C - Eğer hedef-i maksadı, İslâmın ziyayı kalb ve nuru fikriyle ittihad; ve mesleği muhabbet; ve şiârı terk-i iltizâm-ı nefis; ve meşrebi mahviyet; ve tarikati hamiyet-i İslâmiye olsa; kabildir ki, bir mürşid ve hakikî şeyh olsun. Lâkin, eğer mesleği, tenkîs-i gayr ile meziyetini izhar ve husumet-i gayr ile muhabbetini telkin ve inşikak-ı âsâyı istilzam eden hiss-i taraftarlık ve meyelân-ı gıybeti intaç eden kendine muhabbeti başkasına olan husumete mütevakkıf gösterilse; o bir müteşeyyih-i müteevviğdır, bir zi'b-i mütegannimdir. Din ile dünyanın saydına gider. Ya bir lezzet-i menhuse (uğursuz) veya bir içtihad-ı hatâ onu aldatmış; o da kendisini iyi zannedip büyük meşâyihe ve zevât-ı mübarekeye su-i zan yolunu açmıştır.
Risale-i Nur Külliyatından Münazarat s 195
 

civil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ara 2008
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Halid Yaşar Mutlu Efendi Hazretleri

Halid Yaşar Mutlu Efendi Hazretleri

Muharrem nureddin coşan hocaefendi
Bu sayfaları bu kadar kirleten ( ibni kayyım ) adlı kişi nekadar çok emek çekmiş ne kadar vakit harçamış. Bu ne kin bu ne nefret bu ne telaş. bire adına retdiye diye yazmış. Ne zamandan beri küfür, hakaret, iftira, retdiye oldu. Hem bu yazıların muhatabı nurettin bey hayatta rediyeyi kendisi yapar gerek görürse. Bilmediğin konulara hiç bir şekilde bilgin olmayan konu seni niçin böyle yazı yazmana sevketti bilmem. Bu ibni kayyım denilen kişinin müslüman olduğuna değil Bir Müslman düşmanı olduğu kanat getirdim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt