Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kitap okumayı sevenler buraya-2 (2 Kullanıcı)

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
Hakîkaten malı-mülkü vakit varken infâk etmeyip, onu mânevî terbiyeden mahrum yetişen ve nasıl harcayacakları meçhûl olan mîrasçılara bırakmak, ağır bir âhiret hesâbı yüklenmek olur. Bu ise, selîm bir aklın kârı değildir.
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
“Ey îmân edenler, sizi ne mallarınız, ne evlâtlarınız Allâh’ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de: «Ey Rabbim, beni(m ömrümü) yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!» demesinden evvel size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın…” (el-Münâfikûn, 9-10)
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ölüm meleği, gâfil zenginin canını almakla onu uykudan uyandırır. O kimse, gerçekte sâhibi olmadığı bir mal için dünyâda çektiği sıkıntılara hayretle âh vâh eder ve bin pişman olur. Lâkin iş işten geçmiş, her şey bitmiştir.”

 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLAKINDAN-9 (HAYIRDA ACELE ETMEK)
Behlül Dânâ Hazretleri’nin; “–Yeraltında en çok ne vardır?” sorusuna, yine kendisi cevap vererek; “–Mevtâların «eyvâh, vah-vah ve keşke»leri vardır!” buyurması da bu hakîkatin bir ifâdesidir. Öyleyse bizler de nedâmet günleri gelmeden evvel Hak rızâsının bulunduğu her işe koşmalı ve boş şeylerle vakitlerimizi ziyan etmekten sakınmalıyız. Her günümüzü son günümüzmüş gibi uyanık bir gönülle yaşayıp bilhassa zamanımızı dolu dolu geçirmenin şuuruna ermeliyiz.

Cenâb-ı Hak, zamanı doğru kullanma husûsunda ekseriyetle hüsran içinde olan kullarının, bu hüsrandan kurtularak ilâhî ikramlara nâil olabilmeleri için şöyle buyurmaktadır:

“Bir (hayırlı) işi bitirince, hemen başka bir (hayırlı) işe giriş! Hep Rabb’ine yönel!” (el-İnşirâh, 7-8)

Yâni ibâdet ve hayırlı işlerin biri bittiğinde hemen diğerine koşmak, herhangi bir zamanın ibâdetsiz ve hayırdan uzak geçmesine fırsat vermemek îcâb eder. Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur:

“İbâdetlerin kabul ediliş alâmetleri, o ibâdetlerden sonra hemen başka ibâdetlere girişmek, birbiri ardınca hayırlara koştukça koşmaktır.”

Yine Mevlânâ Hazretleri’nin tâbiriyle:

“Ecel, verileni almadan önce, verilmesi gereken her şeyi vermek gerekir.”

Zîrâ âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ey îmân edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler, elbette zâlimlerdir.” (el-Bakara, 254)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şöyle buyurur:

“Faydalı işler görmekte acele ediniz. Zîrâ yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü’min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar; dînini küçük bir dünyâlığa satar.” (Müslim, Îmân 186; Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3)

Dolayısıyla fırsat eldeyken hayırda acele edip âhiret azığı tedârik etmeye bakmak her mü’minin hedefi olmalıdır. Dünyânın geçici zevk u safâlarına, aldatıcı yaldızlarına kanmamak, burada sahip olunan malın, rüyâda bulunmuş bir defineden farksız olduğunu unutmadan hakîkî ve ebedî hayata hazırlanmak îcâb eder.

Kişinin Gerçek Malı Âhirete Gönderdiğidir

Peygamber Efendimiz’in âilesi bir koyun kesmiş ve etini infâk etmişlerdi. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- koyundan geriye ne kaldığını sorunca:

“–Sâdece bir kürek kemiği kaldı.” denildi. Bunun üzerine Efendimiz, gerçek servetin ne olduğuna dâir nebevî bakış açısını şöyle ifâde buyurdu:

“–Desenize bir kürek kemiği hâriç, hepsi bizim oldu!” (Tirmizî, Kıyâmet, 33)

Abdullah bin Şihhîr -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“Birgün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Tekâsür Sûresi’ni okuyordu. Sûreyi okuyup bitirince şöyle buyurdu:

«Âdemoğlu, malım malım deyip duruyor. Ey Âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var!?»” (Müslim, Zühd, 3-4)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- diğer bir hadîs-i şerîflerinde de, kıyâmet gününden bir manzarayı şöyle tasvîr ederler:

“Allah, sizin her birinizle tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak; âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak; âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Önüne bakacak; karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O hâlde artık (hiçbir şeyiniz yoksa bile) bir hurmanın yarısıyla da olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz (söyleyip gönül alarak) kendisini korusun.” (Buhârî, Zekât, 9, 10, Rikâk, 31, Tevhid, 36)

Demek ki kişinin hayır veya şer nâmına âhirette karşısına çıkacak her şey, bu dünyâda yapıp ettiklerinin tecessümünden ibârettir. Bunun içindir ki Yüce Rabbimiz biz kullarını şöyle îkaz buyurur:

“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın! Allah’tan korkun, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 18)

Şeyh Sâdî buyurur:

“Akıllı insanlar mallarını, paralarını öbür cihâna giderken yanlarında götürürler. (Yani önceden Allah yolunda infâk ederler.) Ancak hasislerdir ki, hasretini çekerek burada bırakır giderler.”

Hasislik İlletinden Kurtul!..

Cimrilik edip infaktan uzak durmak, âhiret hayatını tehlikeye atmaktır. Âyet-i kerîmede Rabbimiz:

“Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın...” (el-Bakara, 195) buyurarak biz kullarını îkaz eder.
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın! Allah’tan korkun, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 18)
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
“Bir (hayırlı) işi bitirince, hemen başka bir (hayırlı) işe giriş! Hep Rabb’ine yönel!” (el-İnşirâh, 7-8)
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLAKINDAN-10 (HAYIRDA ACELE ETMEK)
İnfak edilmeyen mal ve nîmetler, vefâsız arkadaş gibidir. Gün gelip ömür sermâyesi tükenince o, vefâsızlığını gösterip sahibini yalnız ve muhtaç hâlde bırakır. Malından ve imkânlarından vefâ umanlar, onları Allah yolunda infak ederek karşısına çıkması için önceden âhirete gönderenlerdir. Bunun için de nefsin cimriliğinden kurtulmak îcâb eder. Nitekim âyet-i kerîmede ebedî kurtuluş için cimriliği yenmenin zarûreti şöyle ifâde buyrulur:

“…Kim nefsinin hırs ve cimriliğinden korunursa işte onlar felâha erenlerin ta kendileridir.” (el-Haşr, 9)

Ancak iblis, insanın istikbâlini karartmak için çeşitli hîlelere başvurarak kalplere vesvese tohumları atar. Rızkı veren Allah olduğu hâlde bu hususta insanın aklını çelmeye çalışır. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyleri telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lutuf va’deder...” (el-Bakara, 268)

Şeytanın bu hîlesini çok iyi bilen Halîfe Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- vâlilerine dâimâ diğergâmlık ve cömertliği tavsiye ederek onları şöyle uyarırdı:

“Sakın sizi sıkıntı ve darlığa düşme ihtimâliyle korkutup iyilikten vazgeçirmek isteyen cimriyi, büyük işlere karşı azminizi gevşetecek korkağı ve zulme saparak size ihtirâsı iyi gösterecek hırs sâhibini istişâre meclisinize sokmayın!”

Nefsin cimriliğinden ve şeytanın vesveselerinden kurtulabilenler, aynı zamanda infak ettiklerinin zâyî olmadığını, âhirette kendilerini bekleyen saâdet sermâyeleri hâline geldiğini de çok iyi idrâk ederler. Nitekim hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Haklarında yeminle söz söyleyebileceğim üç haslet vardır; iyi belleyiniz: Sadaka vermekle kulun malı eksilmez. Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini artırır. Dilenme kapısını açan kimseye Allah, fakirlik kapısını açar…” (Tirmizî, Zühd, 17)

Mevlânâ Hazretleri, infâkın malı eksiltmeyip bilâkis bereketlendirdiği hakîkatini ne güzel ifâde eder:

“Allâh’ın yarattığı yeryüzüne, temiz, sağlam tohum ekilsin de, o bitmesin; imkân var mı?”

“Fânî ve gelip geçici olan bu yeryüzü, çeşitli ekinler, meyveler ve mahsûller vermekten vazgeçmezse, yeryüzünden daha geniş olan mânâ âlemi nasıl olur da mahsûl vermez?”

“Dünya toprağının mahsûlü hadsiz hesapsızdır. Bir tanenin bile mahsûlü yedi yüzdür. Buna dikkat et de, öbür tarafın mahsûlünün ne kadar olacağını anla! Mal, sadaka vermekle eksilmez; hayırda bulunmak, malı zâyî olmaktan korur!”

İbâdet ve muâmelâtın paha biçilmez sermayesi olan dünya hayatının her ânı, ebediyet mücevherleri ve âhiret tohumlarıdır. İnsan, bu âhiret tohumlarını dünyâ tarlasına ekerek ukbâda bunların mahsullerini toplar. Lâkin bu kıymetli tohumları nefsânî arzuların girdapları içinde ve selde sürüklenen kütükler misâli şaşkınlıkla ziyân ederse, o tohumlar, cehennem mahsulleri hâline gelir. Böyle bedbahtlara ne yazık! Kitap ve sünnetin rûhâniyeti ile tezyin edilen zamanlar ise ebedî cennet bahçelerinde yeşerecek olan saâdet tohumlarıdır.

İnfâk edilmeyen mal, vefâsız bir arkadaş gibiyken, infâk edilen mal, hayırlı ve sâdık bir dost gibidir. Hadîs-i şerîflerde buyrulur:

“Servet bir müslüman için ne güzel arkadaştır. Yeter ki, o servetinden fakire, yetime ve yolcuya vermiş olsun!” (Ahmed, III, 21)

“(Kıyâmet günü) hesap görülünceye kadar herkes sadakasının gölgesinde olacaktır.” (İhyâ, I, 626)

Übeyd bin Ümeyr -rahmetullâhi aleyh- de bu hakîkati şöyle îzah eder:

“İnsanlar kıyâmet günü çok çetin bir açlık, susuzluk ve çıplaklık içinde haşredilecektir. Ancak Allah için yedireni Allah doyuracak; Allah için içireni Allah içirecek ve Allah için giydireni yine Allah Teâlâ giydirecektir.”

Kıyâmetin o zor gününde selâmete erenleri Rabbimiz şöyle müjdeler:

“Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infâk edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfâtları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.” (el-Bakara, 274)

Velhâsıl, infâkı bir tabiat-ı asliye hâline getirip her ânımızda bütün imkânlarımızdan infak gayreti içinde bulunmamız, zamanın kıymetini bilip hayırda acele etmemiz gerekir. Rabbimiz; “• Fecre andolsun ki” buyuruyor ve her fecir vakti, ömür takviminden bizlere yeni bir yaprak açıyor. Bu ömür yaprağını nasıl dolduracağız? Ne kadar kendimiz için çalışacağız, ne kadar diğergâm olup mahrum ve yalnızların yanıbaşında bulunacağız? Kirâmen Kâtibîn melekleri bugünkü kıyâmet dosyamıza neler yazacak? İşte mü’min, bu hakîkatleri rakîk bir kalp ile muhâsebe ederek zamanını en hayırlı amellere sarf etmelidir. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın buyurduğu:

“(İlâhî mahkemede) hesâba çekilmeden evvel nefislerinizi hesâba çekiniz.” (İbn-i Kesîr, Tefsîr, I, 27) tâlimâtını kendine hayat düstûru edinmelidir.

Bizim de huzûr-i ilâhîye selîm bir kalple çıkabilmemiz için, ömür senedimizin vâdesinin dolacağı gün ve sonrası için hazırlıklı olmamız zarûrîdir.

Ömer bin Abdülaziz -rahmetullâhi aleyh-’in buyurduğu gibi:

“Âhirette nereye gitmek istiyorsanız hazırlığınızı ona göre yapın!”

Hazret-i Ebû Bekir Efendimizin şu duâsına gönülden “âmîn” diyerek sözlerimize son verelim:

“Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.”2

Âmîn!
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
“Haklarında yeminle söz söyleyebileceğim üç haslet vardır; iyi belleyiniz: Sadaka vermekle kulun malı eksilmez. Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini artırır. Dilenme kapısını açan kimseye Allah, fakirlik kapısını açar…” (Tirmizî, Zühd, 17)
 

Hasıl ı Kelam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Ağu 2008
Mesajlar
2,034
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
“İnsanlar kıyâmet günü çok çetin bir açlık, susuzluk ve çıplaklık içinde haşredilecektir. Ancak Allah için yedireni Allah doyuracak; Allah için içireni Allah içirecek ve Allah için giydireni yine Allah Teâlâ giydirecektir.”
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.”2

Âmîn!

 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
“Dünya toprağının mahsûlü hadsiz hesapsızdır. Bir tanenin bile mahsûlü yedi yüzdür. Buna dikkat et de, öbür tarafın mahsûlünün ne kadar olacağını anla! Mal, sadaka vermekle eksilmez; hayırda bulunmak, malı zâyî olmaktan korur!”
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
selamünaleyküm Bülent kardeşimiz...

'' Kitap okumayı sevenler '' paylaşımınızı düzenli olarak takip ediyorum.
Allah C.C razı olsun bu güzel ve faydalı paylaşımlarınız için.
Rabbimiz , hayır amacıyla yapmış olduğunuz bu emeklerinizi zayi etmesin ; bu emeklerinizin mükafatını size hem dünyada hem de ahirette kat kat fazlasıyla versin.
Güzel ve faydalı paylaşımlarınızı takip etmeye devam edeceğim inşaAllah.Sizden de bu çalışmalarınızı devam ettirmenizi rica ediyorum.

Allah C.C 'e emanet olun.
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
selamünaleyküm Bülent kardeşimiz...

'' Kitap okumayı sevenler '' paylaşımınızı düzenli olarak takip ediyorum.
Allah C.C razı olsun bu güzel ve faydalı paylaşımlarınız için.
Rabbimiz , hayır amacıyla yapmış olduğunuz bu emeklerinizi zayi etmesin ; bu emeklerinizin mükafatını size hem dünyada hem de ahirette kat kat fazlasıyla versin.
Güzel ve faydalı paylaşımlarınızı takip etmeye devam edeceğim inşaAllah.Sizden de bu çalışmalarınızı devam ettirmenizi rica ediyorum.

Allah C.C 'e emanet olun.

VE ALEYKÜM SELAM GEVHER KARDEŞİM
ALLAH CC SİZDENDE RAZI OLSUN İNŞAALLAH.NİYET HAYIR AMEL HAYIR DİYE ÇIKTIK YOLA AKIBETİDE İNŞAALLAH HAYIR OLA.GÜZEL İÇTEN DUANIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER.BİR MUKABİLİ SİZEDE RABBİM NASİP ETSİN İNŞAALLAH.HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLAKINDAN KESİTLER BÜYÜK BİR ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ.KONU İLE HAK DOSLARINNIN KISSALARINI BULMAK.PEYGAMBER EFENDİMİZİN HADİSLERİNİ YANSITMAK.KUR'AN DA GEÇEN AYETLERİ KONUYA YANSITMAK OLDUKÇA EMEK GEREKTİREN BİR İŞ.YAZAN HOCAMIZDAN ALLAH RAZI OLSUN İNŞAALLAH.BİZİM SADECE YAPTIĞIMIZ DEĞERLİ KARDEŞLERİMİZİNDE KARANLIKLARA IŞIK TUTAN BU GÜZELLİKLERDEN FAYDALANMALARINA VESİLE OLMAKTIR SADECE
ALLAH CÜMLEMİZİ BU GÜZEL İLİMLER IŞIĞINDA DÜNYA HAYATINI DAİM ETTİRENLERDEN EYLESİN.YOLUMUZU PEYGAMBER EFENDİMİZİN YOLU EYLESİN.HAK DOSTLARININ AHLAKIYLA AHLAKLANIP BİR HAK DOSTU OLMAYI BİZLEREDE NASİP EYLESİN İNŞAALLAH.SELAM VE DUA iLE
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.”2

Âmîn!


“İnsanlar kıyâmet günü çok çetin bir açlık, susuzluk ve çıplaklık içinde haşredilecektir. Ancak Allah için yedireni Allah doyuracak; Allah için içireni Allah içirecek ve Allah için giydireni yine Allah Teâlâ giydirecektir.”
SELAMÜN ALEYKÜM GÜLSENGÜL VE HASIL I KELAM KARDEŞLERİM.KONUYU GÜNCEL TUTARAK BİR ÇOK KARDEŞİMİZİN FAYDALANMASINA VESİLE OLDUĞUNUZ İÇİN RABBİM ECRİNİ SEVABINI VERSİN İNŞAALLAH.GÜZELLİKLER PAYLAŞILDIKÇA DAHA BİR DEĞER KAZANIYOR.BU GÜZELLİKLERİ PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM SELAM VE DUA iLE

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
ve aleykümselam kardeşim Allah sizden de razı olsun ..kitap okumamıza vesile olduğunuz için...burada olmasa belkide vakit ayırıp okumayacağız...emeğinize sağlık...selametle kalın...
SELAMÜN ALEYKÜM GÜLSENGÜL VE HASIL I KELAM KARDEŞLERİM.KONUYU GÜNCEL TUTARAK BİR ÇOK KARDEŞİMİZİN FAYDALANMASINA VESİLE OLDUĞUNUZ İÇİN RABBİM ECRİNİ SEVABINI VERSİN İNŞAALLAH.GÜZELLİKLER PAYLAŞILDIKÇA DAHA BİR DEĞER KAZANIYOR.BU GÜZELLİKLERİ PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM SELAM VE DUA iLE

 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLAKINDAN-11 (KARDEŞLİK)

İslâm kardeşliği, Allâh’ın mü’minler arasına koyduğu öyle ulvî bir hukuktur ki, lâyıkıyla riâyet edildiğinde, ecri muhteşemdir. Fertlerin ve toplumun huzur, sürur ve saâdet kaynağıdır. Yine İslâm kardeşliği; bütün mü’minleri gönlün muhabbet iklîmine alabilmek, samîmî ve candan bir dost olabilmek, kardeşinin sevinciyle sevinip derdiyle dertlenmek, zor zamanında tesellî kaynağı olup gerektiğinde nefsinden fedâkârlıkta bulunabilmektir.


Nitekim Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Allâh’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki, nebî değildirler, şehîd de değildirler, fakat kıyâmet gününde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebîler ve şehîdler imrenerek bakacaklardır.”

Ashâb-ı kirâm:

“–Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de, biz de onlara sevgi ve yakınlık gösterelim yâ Rasûlallâh!” dediler.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bunlar öyle bir kavimdir ki, aralarında ne akrabâlık ne de ticâret ve iş münâsebeti olmaksızın, sırf Allah rızâsı için birbirlerini severler. Vallâhi yüzleri bir nûrdur ve kendileri de nûrdan birer minber üzerindedirler. İnsanlar (kıyâmet günü) korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzûn oldukları zaman bunlar hüzünlenmezler.” buyurdu ve peşinden şu âyeti okudu:

“Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar ki Allâh’a îmân etmişlerdir ve hep takvâ ile (kalben Cenâb-ı Hakk’a olan yakınlıkları sâyesinde) korunur dururlar. Onlara dünyâ hayâtında da, âhiret hayâtında da müjdeler vardır. Allâh’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu, en büyük kurtuluştur.” (Yûnus, 62-64) (Ebû Dâvûd, Büyû, 76/3527; Hâkim, IV, 170)

Yine Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- bir din kardeşini Allâh için sevmenin, Allâh’ın muhabbetine vesîle olduğunu şöyle ifâde buyurmuştur:

“Bir kimse, başka bir köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek (ve sınamak) için onun yolu üzerinde (insan silüetinde) bir melek vazîfelendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:

«–Nereye gidiyorsun?» dedi. O zât:

«–Şu köyde bir din kardeşim var, onu görmeye gidiyorum.» cevâbını verdi. Melek tekrar sordu:

«–O kardeşinden elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?» Adam:

«–Hayır, ben onu sırf Allah rızâsı için severim, onun için ziyâretine gidiyorum.» dedi. Bunun üzerine melek:

«–Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öyle seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın gönderdiği elçiyim.» dedi.” (Müslim, Birr, 38; Ahmed, II, 292)

Diğer bir hadîs-i şerîfte de:

“Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ, onları hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde, kendi (Arş’ının) gölgesiyle gölgelendirir… (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allâh için seven, bir araya gelişleri ve ayrılışları bu muhabbetle gerçekleşen iki kişidir…” buyrulur. (Buhârî, Ezân, 36)

Böyle kâmil mü’minlerin din kardeşlerine duydukları muhabbetin temel gâyesi, Allâh’ın rızâsına erebilmektir. Din kardeşinin duâsından istifâde etmek, onunla ülfet ve ünsiyet kurmaktaki tek niyet, Allâh’a yakın bir kul olabilmektir.

Nitekim tasavvufta “yol kardeşliği” demek olan “ihvanlık” da; Allâh’a giden yolda yardımlaşmayı, dînî ve mânevî meselelerde birbirini desteklemeyi, kardeşinin eksikliğini telâfî etmeyi ve onun dert ortağı olmayı ifâde eder ki, İslâm kardeşliğinin çok ince ve derin bir hassâsiyetle yaşanmasıdır.
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bilesiniz ki, Allâh’ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar ki Allâh’a îmân etmişlerdir ve hep takvâ ile (kalben Cenâb-ı Hakk’a olan yakınlıkları sâyesinde) korunur dururlar. Onlara dünyâ hayâtında da, âhiret hayâtında da müjdeler vardır. Allâh’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu, en büyük kurtuluştur.” (Yûnus, 62-64) (Ebû Dâvûd, Büyû, 76/3527; Hâkim, IV, 170)
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
“Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ, onları hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde, kendi (Arş’ının) gölgesiyle gölgelendirir… (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allâh için seven, bir araya gelişleri ve ayrılışları bu muhabbetle gerçekleşen iki kişidir…” buyrulur. (Buhârî, Ezân, 36)
 

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
52
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
HAK DOSTLARININ ÖRNEK AHLAKINDAN-12 (KARDEŞLİK)
Hak dostu Bişr-i Hâfî Hazretleri, Esved bin Sâlim’i, Mâruf-i Kerhî Hazretleri’ne yollar. Esved bin Sâlim ona:

“–Bişr-i Hâfî seninle kardeşlik olmak istiyor. Bunu açıkça söylemekten çekindiği için, beni size gönderdi. Kendisini kardeşliğe kabûl etmenizi diliyor. Fakat kardeşlik haklarına lâyıkıyla riâyet edememekten çekiniyor.” der.

Bunun üzerine Mâruf-i Kerhî Hazretleri:

“–Ben kardeş olduğum kimseden gece-gündüz ayrılmak istemem.” deyip Allah için sevginin fazîletini anlatan birçok hadîs-i şerîf okur. Sonra da din kardeşliğinin mâhiyetini ve gerçek bir kardeşlik muhabbetinin nasıl olması gerektiğini şöyle îzah eder:

“–Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,

Hazret-i Ali’yi kendine kardeş yapmakla, onu ilimde kendisine ortak etti. En sevimli kızını ona verdi. Şimdi sen şâhid ol, mâdem ki seni gönderdi; ben de onu Allah için kardeşliğe kabûl ettim. O beni ziyâret etmezse de, ben onu ziyâret ederim. Ona söyle, sohbetlerde buluşalım. Hâlinden hiçbir şeyi benden saklamasın, her hâlini bana bildirsin…”

İbn-i Sâlim, durumu nakledince Bişr-i Hâfî Hazretleri bundan gâyet hoşnud olur ve memnûniyetle kabûl eder.

İslâm Kardeşliği Daha Üstündür...

İslâm kardeşliği öyle ulvî bir bağdır ki, gelip geçici arkadaşlıklarla, hattâ ömürlük dostluklarla, dahası ana-babadan gelen kan ve nesep kardeşliğiyle bile kıyaslanamaz.

Târihte benzeri görülmemiş bir “uhuvvet, yâni kardeşlik” nizâmını insanlığa tebliğ etmiş olan Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyururlar ki:

“İnsanlardan bir dost edinecek olsaydım, Ebû Bekir’i kendime dost edinirdim. Fakat İslâm kardeşliği daha üstündür.” (Buhârî, Salât, 80)

Yâni İslâm kardeşliği, dostluğun da zirvesini teşkil eder. Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ki; Allah Rasûlü’nün “Yâr-ı Gâr”ı,1 üçüncüleri Allâh olan iki kişinin ikincisi, Sıddîk-ı Ekber!.. “Bütün kapılar kapansın yalnız Ebû Bekir’inki açık kalsın…”; “Ebû Bekir benden, ben de ondanım…” şeklinde nice peygamberî iltifata ve Allah Rasûlü’yle devamlı kalbî irtibat hâlinde olduğu için “nebevî esrârın en yakın mahremi” sıfatına mazhar bir sahâbî! Fakat Fahr-i Kâinât Efendimiz, bu azîz sahâbîsiyle olan dostluk mefhûmundan bile daha üstün tutuyor, İslâm kardeşliğini… Nitekim Hazret-i Ebû Bekir’in hayatında da İslâm kardeşliğinin zirve tezâhürleri müşâhede edilmiştir.

Nesep kardeşliği, bu dünyâya âit fânî ve izâfî bir keyfiyettir. Dünyaya gelirken ana-babamızı kendimiz seçmediğimiz gibi, kardeşlerimizi de kendimiz seçmedik. Bu hususta kula bir tercih hakkı tanınmamıştır. Fakat din kardeşlerimizin kimler olacağını seçmek husûsunda bizlere bir inisiyatif verilmiştir. Kişiye fayda verecek olan da, bu husustaki tercihlerinde alacağı isâbetli kararlardır.

Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurur:

“Bizim dost ve kardeşlerimiz, bize âile efrâdımızdan daha sevimlidir. Zîrâ âile efrâdımız, bizi dünyada anar. Fakat dostlarımız, mahşer yerinde bizi ararlar.” (İhyâ, c. II, sf. 437)

Muhammed bin Yusuf İsfehânî de şöyle buyurur:

“İnsanın çoluk-çocuğu, sâlih kardeşliği gibi nasıl olabilir? Çoluk-çocuk, mîrâsını alıp zevk ile yiyerek vakit geçirir. İyi kardeşlik ise mâtemini tutar, kabirdeki hâlini düşünür ve o toprak altında yatarken onun için hayır duâda bulunur.”

Görüldüğü üzere İslâm kardeşliğinin en mühim şartlarından biri de vefâdır. Yâni kardeşliğiyle hayatı boyunca muhabbeti devâm ettirmek, vefâtından sonra da âile efrâdı ve ahbâbıyla muhabbeti sürdürüp onu hayır duâlarla yâd etmektir.

Ensâr-Muhâcir Kardeşliği

Cenâb-ı Hak, gerçek İslâm kardeşliğinin nasıl olması gerektiğini anlamamız için, bizlere Ensâr ve Muhâcir kardeşliğini örnek gösteriyor. Onlara bakarak kendi hâlimizi mîzân etmemizi murâd ediyor.

Peygamber Efendimiz’in, Muhâcirlerle Ensâr arasında gerçekleştirdiği kardeşlik anlaşması, eşsiz bir fazîlet tablosudur. Öyle ki Ensâr, âdeta mal beyânında bulunarak bütün varlıklarını ortaya koymuş, Muhâcir kardeşleriyle eşit olarak bölüşmeyi göze alabilmişlerdir. Buna mukâbil, gönülleri birer kanaat hazînesi olan Muhâcirler de istiğnâ hâlinde:

“-Malın-mülkün sana mübârek olsun kardeşim, sen bana çarşının yolunu gösteriver, kâfî!” diyebilme olgunluğunu göstermişlerdir. Din kardeşliğinin akrabâlık asabiyetini aşmasına dâir, nice ibretli misaller sergilemişlerdir.

Nitekim îmânın küfre karşı ilk direnişi olan Bedir Harbi’nde Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- oğlu ile, Ebû Ubeyde bin Cerrah -radıyallâhu anh- babasıyla, Hazret-i Hamza -radıyallâhu anh- kardeşiyle kılıç kılıca geldi. Yâni dînî asabiyet, bütün fânî asabiyetleri sıfırladı...

Uhud’da yaşanan kâbına varılmaz bir din kardeşliği manzarasını Zübeyr bin Avvâm -radıyallâhu anh- şöyle anlatmıştır:

“Annem Safiye, yanında getirdiği iki hırkayı çıkarıp:

«–Bunları kardeşim Hamza’ya kefen yapasınız diye getirdim.» dedi.

Hırkaları alıp Hazret-i Hamza’nın yanına gittik. Yanında Ensâr’dan bir başka şehîd daha bulunuyordu ve henüz onu örtecek bir kefen bulunamamıştı. Hırkaların ikisini de Hamza’ya sarıp Ensârî’yi kefensiz bırakmaktan utandık. Hırkanın birisi Hamza’ya, öbürü de Ensârî’ye kefen olsun dedik. Hırkalardan biri büyük, diğeri küçük olduğu için de aralarında kura çektik.” (Ahmed, I, 165)

İşte onların daha nice fazîlet tablolarıyla sergiledikleri bu kardeşliklerini Allah Teâlâ takdîr etmiş ve ebedî bir mesaj olarak Kur’ân-ı Kerîm’de zikretmiştir:

“Muhâcirlerden önce (Medîne’yi) yurt edinenler ve îmâna sarılanlar (Ensâr), kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü gönüllerinde bir sıkıntı ve rahatsızlık duymazlar. İhtiyaç içinde kıvransalar dahî, mü’min kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler…” (el-Haşr, 9)

Âyet-i kerîme, kardeşlik hukûkunun birçok hükümlerini ihtivâ etmektedir. Buna göre İslâm kardeşliğinden maksat, sırf rahat zamanların ve çay-kahve sohbetlerinin dostluk ve yakınlığı değil, din kardeşinin zor gününde gösterilen yakınlık ve dert ortaklığıdır. Ayrıca kardeşini nefsine tercih edip fedâkârlıkta bulunmaktır.

Bâr Olma Yâr Ol!.. (Sıklet Olma, Dost Ol!)

Bir kimse, Hak dostlarından Cüneyd-i Bağdâdî’ye:

“–Bu zamanda hakîkî kardeşlikler azaldı. Nerede o, Allah için yapılan kardeşlikler?..” deyince, Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri:

“–Eğer senin sıkıntılarına katlanacak, ihtiyaçlarını giderecek birini arıyorsan, bu zamanda öyle bir kardeşi bulamazsın. Ama kendisine Allah için yardım edeceğin, sıkıntılarına Allah rızâsı için katlanacağın bir kardeşlik istiyorsan, böyleleri pek çoktur.” buyurdu.

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt