Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Allah’a abd ve asker olmak,öyle lezzetli bir şereftir ki,tarif edilmez..Vazife ise,yalnız bir asker gibi,Allah nâmına işlemeli,başlamalı..Ve Allah hesâbiyle vermeli..
(rnk)
"Cenab-ı Hakk'ı bulan, neyi kaybeder? Ve Onu kaybeden, neyi kazanır?" Yani: "Onu bulan herşey'i bulur; Onu bulmayan hiçbir şey bulmaz, bulsa da başına bela bulur."
Mektubat
Birşey bütün elde edilmezse, bütün bütün elden kaçırılmaz” kaidesiyle, “Bu mânevî bahçenin bütün meyvelerini koparamıyorum” diye vazgeçmek kâr-ı akıl değildir. İnsan ne kadar koparsa o kadar kârdır."
İnsan, nur-u îmân ile a'lâ-yı illiyyîne çıkar; Cennet'e lâyık bir kıymet alır.Ve zulmet-i küfür ile, esfel-i sâfilîne düşer; Cehennem'e ehil (olacak) bir vaziyete girer. 23.söz(rnk)
Şükürde bir zahmet yoktur.Bilakis, nimetin lezzetini arttırır.Çünkü şükür, nimette in'amı görmek demektir. İn'amı görmek, nimetin zevalinden hasıl olan elemi def eder..
Bir noktayı tam yerinde icad etmek için, bütün kainatı icad edecek bir kudret-i gayr-ı mütenahi lazımdır.Zira, şu kitab-ı kebir-i kainatın herbir harfinin, bahusus zihayat herbir harfinin, herbir cümlesine müteveccih birer yüzü, nazır birer gözü vardır.
"Belâ vereni buldunsa, atâ-ender, safâ-ender belâdır, bil! Bırak feryadı, şükür kıl manend-i belâbil, demâ keyfinden güler hep gül mül.''
"Ger bulmazsan, bütün dünya cefâ-ender, fenâ ender hebâdır, bil! Cihan dolusu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan, gel, tevekkül kıl."
"Tevekkülle belâ yüzünde gül, ta o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül."
Meselâ, bahar mevsiminde, Cennet hûrileri tarzında bütün ağaçları sündüs-misâl libaslar ile giydirip, çiçek ve meyvelerin murassaâtıyla süslendirip, hizmetkâr ederek, onların latîf elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı, en musannâ meyveleri bize takdim etmek; hem, zehirli bir sineğin eliyle şifâlı en tatlı balı bize yedirmek; hem, en güzel ve yumuşak bir libası elsiz bir böceğin eliyle bize giydirmek; hem, rahmetin büyük bir hazînesini küçük bir çekirdek içinde bizim için saklamak, ne kadar cemîl bir kerem, ne kadar latîf bir rahmet eseri olduğu bedâheten anlaşılır.
SÖZLER
Çok hoşuma giden,hatta ezber edilmesi gereken çok güzel bir vecizeyi sizlerle paylaşmak istedim..Bahara merhaba niteliğinde bir söz..Bizde bu hadsiz,harika,muhteşem faaliyetler karşısında okuyarak,tefekkür ederek şükrümüzü eda edelim inşallah..
Ey insan, aklını başına al! hiç mümkün müdür ki, bütün enva-ı mahlukatı sana müteveccihen muavenet ellerini uzattıran ve senin hacetlerine "lebbeyk!" dedirten zat-ı zülcelal seni bilmesin, tanımasın, görmesin?
Nedir bu gurur ve nedir bu gaflet? nedir bu haşmet, nedir bu istiğna, nedir bu azamet? elindeki ihtiyar bir kıl kadardır ve iktidarın bir zerre kadardır. ve hayatın söndü, ancak bir şule kaldı. ömrün geçti, şuurun söndü, bir lem'a kaldı. şöhretin gitti, ancak bir an kaldı. zamanın geçti; kabirden başka mekanın var mı? biçare! aczine ve fakrına bir had var mı? emellerin nihayetsizdir, ecelin yakındır. evet, böyle acz ve fakrınla iktidar ve ihtiyardan hali bir insanın ne olacak hali? hazain-i rahmet sahibi halık-ı rahmanü'r-rahime, böyle bir aczle itimad etmek lazımdır. odur herkese nokta-i istinad. odur her zaife cihet-i istimdat.
Ey insan, aklını başına al! Hiç mümkün müdür ki, bütün enva-ı mahlukatı sana müteveccihen muavenet ellerini uzattıran ve senin hacetlerine "lebbeyk!" dedirten Zat-ı Zülcelal seni bilmesin, tanımasın, görmesin?