Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Senai Demirci'nin Kaleminden... (1 Kullanıcı)

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Kalbine bir ana bakışıdır namaz.

De ki:

İyi ki geldin sıcak yanım

Ölümü sol köşede eritti bakışların...B)B)B)
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Cerrah sessizce ağlıyordu, gözlerinden taşan birkaç damla yaş yanağına doğru süzüldü.

Bu arada, gözyaşının nedenini açıklamaya çalıştı, uzun uzun anatomiden ve fizyolojiden söz etti.

‘Melek’ bu açıklamadan tatmin olmamışa benziyordu.

“Belki de,” diye başladı cerrahın gözlerinin içine bakarak,

“ruhun bedenine sığmıyordur da, dışarı sızıyordur.”


City of Angels (Melekler Sehri) filminden

Senai Demirci – Elde var insan
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Kur'ân'ı okuyan kendini okur...

Kur'ân'ı anlayan kendini bulur...

Kur'ân'ı yaşayan kendine dokunur...​
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
“Hayret et! Çünkü hayrettir göğe açılan pencere. Hayret ettim ve gördüm, bin ayet güldü yüzüme.” Böyle demiş Sinan Ceran.

Vahiy, “oku!” diye başlıyor. Okumak, gördüğünde görünenden fazlasını görmektir. Yani, olanda olandan ötesini görecek kadar hayretle bak diyor vahiy. Her bir varlığı bir “harf” olarak oku ki, harfler kendilerini göstermek için var değildir; fazlasını okutmak için vardır.”Oku!” emri bir hayret etme çağrısıdır. Hayret etmeyenin göğe açılan penceresi olmaz ya da hep kapalıdır.

Hayretini yitirenin yüzüne niye gülsün ayetler. Kur’ân’ın ilk sayfasının ilk cümlesi de, “hamd olsun Allah’a” diye başlar. Niye ki? Allah’a hamd etmen gereken bir konumda olduğunu bil diye telkin eder. Varlığın ve varlığına tanık olduğun her şey öylesine, rasgele var değil. Canı gönülden “teşekkür ederim” demeni gerektirecek sonsuz bir minnet ve hayret duygusuyla yaşayacak bir konumdasın. De ki, “teşekkürler olsun Allah’a…” Demelisin ki, “hayret; hiç beklemezdim bu kadarını!” Bilmelisin ki, “nasıl olur, hiç ummazdım, şimdi burada var olmayı! Var olmakla kalmamışım, bir de hayat sahibi olmuşum; hayret! Hayat sahibi olmuş ve üzerine bir de insan olmuşum, hayret! İnsan olanlar içinde de, Rabbimin sözüne muhatap olmuşum; ne büyük ve umulmadık bir şeref! Tüm bunlar bir yana, bir de sonsuzca var olacak kadar kıymetli sayılmışım Yaradan’ım tarafından; ama nasıl olur! Hayret!” Ah, bir de hayret etmeyenler var ki, hayret! Doğru ya; “Sağırlara sen mi işittireceksin yahut körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi ileteceksin?” [Zuhruf, 40]

Senai Demirci
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Cennete duyuramayacağın sözleri alma dudağına.

Cennetliklerin kulak vermeyeceği seslere emek verme.

Sen de cennetlik olasın, sözlerin de.

Çünkü “duyulmaz orada boş söz ve yalan.” [Nebe, 35]

Bir kardeş bul kendine.

Kendisine “boş söz ve yalan” duyurmayacağın bir kardeş.

Kendisinden “boş söz ve yalan duymayacağın” bir kardeş.

Sadece bir kardeş…

Cennette duyulmayacak sözlerin duyulmadığı yer, cennet değil midir?
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Dedim ki, ah, Rabbim, işte kulun bu, günahkar olur.

Der ki, Rabbim, ah’ınla kal ki, bugün ah kâr olur.

Dedim ki, Rabbim, döndüm ya Sana, bu günah kâr olur.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,554
Tepki puanı
904
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Yürüyorsun.
Telaşların omuzlarında.
Çalışıyorsun umutların köşe başlarında.
Yaşıyorsun özlemlerin yarınların ardında.
Gülüyorsun mutlulukların var-yok arası gidip gelmelerde.
An'ın bıçak sırtında nefes alıp veriyorsun.
Aldığın nefes kadar umutlusun,verdiğin kadar huzurlusun.
Sürekli ve kalıcı sanıyorsun kendini.
Oysa bedenini bir andan başka bir ana taşıyamıyorsun.
Sonraların sonrasında hayallerin.
İki dudağının arasında hayatın.
Alıp verdiğin nefes kadar varsın.
Nefesin ha bitti ha bitecek.
Varlığını çoğaltıyorsun kendince.
Biriktiriyorsun elinde olanlar bitti bitecek.
Kızgın bir kor gibi avucunda kaygıların.
Şehrin girdaplarında bir varsın bir yoksun.
Umut ile umutsuzluk arasında dolanıyorsun.
Kaldırımların sana söyleyeceği yok.
Kapılar bir yerlere açılmıyor.
Meydanlar sesine ses katmıyor.
Sokaklar kalbine çıkmıyor.
Aynalarda yüzün eskimiş,ağlıyor.
Bilmeden benliğini sivriltmişsin.
Farkında değilsin umutlarının hepsini cılız nabzına taşımışsın.
Sesin çöle düşüyor,sözün boşlukta kalıyor.
Huzurdan azalıyorsun her an hüsranın büyüyor.
Bugün cuma.
Varlığın bayramı bugün.
Seni varedenin seni severek var kıldığını haykırıkıyor ezanlar..
Seni sevenlerin ve sevdiklerinin arasına katan Rabbinin,varlığını sadece varlığını,hiç bir şeye sahip olmasanda,hiç bir albenili görüntüye sığınmasanda,hiç koşulsuz kabul ettiğinin habercisi ezanlar.
Dur şimdi.
Şimdi dur.
Kendini kırılgan aynalarda çoğaltmaya çalışan bencilliğini sustur.
Seni boş sevdaların yokuşuna süren hırsını sakinşleştir.
Gürültüyü kes;secdenin sükunetine at özlemlerini.
kıskanıpta seni güya iyliğin için bin bir cezbeyle dünyanın kuyusuna atmak isteyen,atıpta ardından kanlı gömleğine bakarak yalan yere ağlayacak sahte kardeşlerinden uzağa at kalbini ve kalıbını..
Bugün cuma..
Dünyadan ümidini kes..
Sonsuzun pınarına yapıştır dudağını..

Senai DEMİRCİ
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,554
Tepki puanı
904
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com


Ya geriye sarsaydı hayatımız!

Hayatımızın filmini tersine çevirme seçeneğimiz olsaydı, neler olurdu acaba?
Bu fikri, hemen kendime uyguladım.
Şu anda 40’ını aşmış bir ağabeyiniz olarak, geri sarılması eğlenceli olacak uzunca bir hayat filmim var.
Evliyim; bir hanımefendinin eşi, iki delikanlının ve bir küçük hanımefendinin babasıyım.
Amcayım ve dayıyım da!
Hayli kabarık sayıda yeğenim de var.
Tanıyanım da çok.
Memleketin hemen her yerine konferans ve söyleşiye çağrılıyorum.
Sokakta gezerken beni birbirlerine parmakla gösteren hayranlarım var.
Bir meslek sahibiyim.
İşsiz değilim; birkaç işi birden yapabiliyorum.
Aşırı yoğunluktan bile yakınıyorum.
Zaten bildiğinizi tahmin ettiğim bütün bu detayları, geriye doğru çevrilecek filmin en baş kısmını işaretlemek için kaydettim.
Şöyle bir beş yıl geriye gittiğimde, mesela, 2002 yılına geldiğimde, ilk olarak kızım Zeynep’i kaybediyorum.
Zeynep’i kaybettiğim için üzüleceğimi sanmayın.
Zeynep ortalıktan kaybolurken, benim de Zeynep’in etrafında ördüğüm hasretlerim, sevinçlerim el etek çekiyor kalbimden.
Zeynep kayboluyor ama Zeynep’in kayboluşuna dair hüznüm de kayboluyor.
Zeynep’siz yaşadığım yıllar, Zeynep’sizliği dert edineceğim yıllar değil ki!
Az daha geriye gittiğimde, ikinci oğlum Mustafa Ahmed pılını pırtısını toplayıp gidiyor.
Öyle bir gitme ki, ardından bakmıyorum bile.
Mustafa Ahmed’sizlik benim 10 yıl öncem için zaten normal bir şey.
Ne ben onu özlüyorum ne de o beni özlüyor.
Tanışmıyoruz bile.

Filmin yarıya yakınını geriye doğru sardığımda, büyük oğlum Furkan da gözden uzaklaşıyor.
Gözden uzaklaştığı yetmiyor Furkan’ın, gönülden de epey ırağa düşüyor.
Furkan yok; yokluğunu dert edinen bir annesi ve babası da yok.
Şimdilerde 15 yaşında olan delikanlının yokluğunu öylesine umursamaz haldeyiz ki, Furkan bir bilse, bize darılırdı.
Hadi biraz daha saralım filmi, birden ben ve eşim birbirimizi kaybediyoruz.
Hayattayız hayatta olmasına ama tanışmıyoruz.
Kalplerimizi birbirine bağlayan bağ çoktan çözülmüş.
Bizi birbirimiz için vazgeçilmez eyleyen o muhabbet hepten buharlaşmış.
Belki aynı otobüste yan yanayız ama sıradan birileriyiz.
Belki aynı koridorda karşılıklı yürüyoruz ama hiç bakışmıyoruz.
Birbirimizi aramıyoruz.
Birimiz farz-ı muhal o dönemde ölecek olsa, diğeri onun ardı sıra ağlamayacaktı bile.

Bu arada yeğenlerimin çoğu da bir gölge gibi çekilmişler hayatımdan.
Tanıyanlarım yanımdan yöremden uzaklaşmışlar.
Hayranlarımın hiçbiri yok ortada.
Eyvah; tanınmıyorum.
Şehirde gideceğim bir yer yok.
Evimin adresi kayboldu.
Nerede oturduğumu bilmiyorum.
Özleyeceğim çocuklarım da yok; çocuk özlemim de yok.
Özleyemediğim için üzüldüğüm bir yuvam yok.
Şimdilerde en çok özlediğim, ayrı kalmaya tahammül edemeyeceğim kişileri ve şeyleri özlemiyorum; onları özlemeyi bile özlemiyorum.
Filmi biraz daha geriye sardığımda, mesleğimi de kaybediyorum.
Zorlu bir üniversite sınavının ortasında, terli elleriyle kurşunkalemini tutmaya çalışan bir yeniyetmeyim.
Daha da geriye gittiğimde, yüzümü yitiriyorum, hayatımı kaybediyorum.
Düşecek olsa, çöpe atılacak birkaç yüz hücrelik biçimsiz bir su damlasıyım.

Filmin tam bittiği yerde, bir insan bile değilim. Hayatım yok; varlığım yok.
Benim annem ve babam da beni özlüyor değiller.
Yokluğuma razılar; bensiz pekâlâ yaşayabiliyorlar.
Yokum; öyle yokum ki, yokluğum kimsenin umurunda değil.
Eksiğim hayattan; öylesine eksiğim ki eksikliğimi kimse çekmiyor.
Hiçbir işe lazım değilim; bir lüzumsuzum.
Bir işin ucundan tutmamı beklemiyorlar.
Ne bir baltaya sapım, ne bir dış kapının mandalıyım.
Olsam da bir olmasam da bir.
Yokluğum bir yerde bir boşluk oluşturmuyor.
Kapladığım bir alan yok.

Ama şimdi!
Ama burada!
Adımın bile hatırlanmamasına bozuluyorum.
Cep telefonunda ismimin silinmesine içerliyorum.
Kendimce, eksikliğim ne çok şeyi eksiltir diye düşünüyorum.
Kızımın gözündeki o kocaman baba hacmini ben dolduruyorum.
Sevdiklerimin gönlünde yokluğuna asla razı olunmaz bir yer kapladığımı düşünüyorum.
Eve geç kalırsam üzülecekler var sanıyorum.
Bu hafta yazı yazmasam, mahzun olacaklar var diye ümit ediyorum.

Kıl kadar varlığım bile yokken, kılına zarar gelmesini istemediğim sevdiklerimle birlikte, kılına bile dokunulmaz bir insan olarak var kılındığıma, üstelik bunları fark edecek bir mümin olarak yaşatıldığıma şaşıyorum, şükrediyorum.
Üzerine de kaymaklısından bir sonsuz hayat bekliyorum.

Ne kadar çok oluyorum değil mi?

Senai Demirci...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,554
Tepki puanı
904
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com





Kimsesiz mi bıraktınız sözleri?


Ne kadar da dirilticidir söz!
Ve ne kadar da öldürücü!
Birbirimizi sözlerimizin ucunda inşa eder yahut yıkarız.
Dilin ucundan damağın kıyısından öylesine yalpa alıp savrulan bir söz, kalbin odacıklarında yangınlar çıkarır, ruhun sığındığı coğrafyayı tarümar eder. Onarılmaz bir yıkımdır sözün çarptığı yerde yaşanan.
Deva bulmaz bir yâredir dilin vurduğu demde açılan.
Bir o kadar da sağaltıcıdır söz; adı konmamış bir iksir gibi, kolay kolay bulunmaz eşsiz bir deva gibi vurduğu yerde güller açtırır, vardığı yere baharlar indirir.

Söz denizinin kıyılarında dolaşıyoruz her birimiz.
Onun medcezirlerinden yüreğimize enginlikler devşiriyoruz her daim.
Bir düşünün, söz olmasaydı, ne kadar uzak kalırdık birbirimize.
Öylesine ıssız kalırdı ki sözün değmediği yer; boş yere nabzımızı doldurmaya çalışırdı yüreğimiz.
Öylesine soğuk olurdu ki sözün sıcağının dokunmadığı yer; buzlar adını kaybeder, üşümek kendine sığınacak yer bulamaz, paltosuz kalırdı.

Sessizce olup bitmiş olay.
Öylesine sessizce olup bitmiş ki yıllar sonra fark edilmiş suskunluğu.
Bunca yıl köşesine büzülüp kaldığı halde bağırıp çağırmaya, sesini yükseltmeye tenezzül etmiyormuş yine de.
Öylesine vakurmuş işte..
Gazeteler, radyolar, televizyonlar seslendirmese yine sesi çıkmayacakmış.
Haberlere göre, İngiltere’de, 3 Mart 1950 tarihinde postaya verilen bir mektup tam 56 yıl sonra adresine ulaşmış.
Gwen isimli bir kadın George adlı bir erkeğe el yazısıyla şunları yazmış:
“George, önümüzdeki hafta Monty’de buluşalım. Saat 2 senin için uygun mu? Sevgiler…”
Mektup 90 kilometre ötedeki Cambridge kentinden postalanmış, ancak zarf üzerinde yazılı Trinity College adresine ancak geçtiğimiz günlerde, yani tam 56 yıl sonra ulaşmış…

Bir sevgi sözünün 56 yıldır boşlukta salınıp sahipsiz kalması, başını duvardan duvara vurarak dolaşması ne kadar acı değil mi?
Kim bilir, ne söyleyeni kaldı ne de söyleneni.
Yürekten yükselen bir sevgi sözünü görmeyen, duymayan, fark etmeyen ne kadar uzağa savurmaktadır yüreğini, ne derin ve dipsiz kuyulara atmaktadır kendini. Adresini şaşırmış mektuplar gibi sahipsiz ve muhatapsız mı bırakıyorsunuz sevgileri?
Kıymetini bilin size söylenenlerin.
Kıyılarında kimsenin olmadığı denizler gibi kendi kendine çırpınıp duruyor mu size yönelmiş sevgi sözleri?
Kimsesiz mi bıraktınız sözleri?
Kıyılarından çekildiniz mi aşkın?
Senai Demirci
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
"Ünlü olmak Alzheimer olmak gibidir" sözünü hatırlattı bir dostum: Şöyle ki "Alzheimer'da herkes seni tanır, sen kimseyi tanımazsın."
-senai demirci-
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Sen Yoksan

Sen yoksan
Nereye koyayım ben bu başı
Yoksan sen
Hangi terazide tartayım bunca telaşı
Nasıl sahici kılayım şu kırılgan varlığımı
Yoksan sen
Kimin kucağına yıkayım acılarımı

Yoksan sen
Neyleyim ben bu başı

Sen değilsen bekleyenim
Koşmaların hepsi boşa
Çırpınmaların hepsi boşlukta
Yoksan sen
Vardığım yerler serin değil alnıma
Sen yoksan
Yüzümü çevirdiğim yönler yüz vermiyor bana

Yoksan sen, söyle, nereye akıtayım kanayan yanlarımı
Sen değilsen bekleyenim, kaldırımlar yalnızlığına ağlar,
yollar sarpa sarar, sokaklar çıkmaza sapar.

Sen yoksan köşe başında, şehrin vaatleri yalan
Yoksan sen, sesim ziyan, sözüm hüsran, nefesim talan
Sen yoksan, mavilerin hepsi küser, dağılır gökler, kuşlar kaçar.
Yoksan sen, akıl başa ziyan. dil damağa yaban, göz ışığa düşman.
Yoksan sen, nereye salarım feryadımı, kime fısıldarım içimin yangınlarını
Ah, sen değilsen köşe başındaki, şehrin yüzü yalan, sevinçlerim ziyan, huzurum kırılgan

Yoksan sen, neyleyim ben bu başı
Sen değilsen bekleyenim, ne edeyim ben bu yolları.
Sen değilsen köşe başındaki, yüzüm yok, gözlerim kör, kavuşmalarımın hepsi boş.

Yoksan sen, niye var olayım ki ben
Sen yoksan, varlığım hüsran, sesim figân, nefeslerim bin pişman.

Senai DEMİRCİ
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Eyvallah kardeşim.
Senai hocamızdan Allah razı olsun.
yine çok güzel.Vesile olduğunuz için Allah sizdende razı olsun.


oksan sen, söyle, nereye akıtayım kanayan yanlarımı
Sen değilsen bekleyenim, kaldırımlar yalnızlığına ağlar,
yollar sarpa sarar, sokaklar çıkmaza sapar.

Sen yoksan köşe başında, şehrin vaatleri yalan
Yoksan sen, sesim ziyan, sözüm hüsran, nefesim talan
Sen yoksan, mavilerin hepsi küser, dağılır gökler, kuşlar kaçar
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
Hadi Bismillah, uzun aradan sonra ilk paylaşımım kendi açtığım konudan olsun... :)

Üzülebilliyorsan, bir kalbin var demektir. Kalpsizler üzülemezler ki. Kalbini yoklamak için gelir hüzün. Seni 'insan' diye bulmak için gelir.

Hüznün olduğu yerde insan vardır. İnsanın olduğu yerde hüzün vardır. İkisi bir araya öğretmek ve öğrenmek için gelir.

Okuldur duygular...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,297
Tepki puanı
7,630
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
~Kıl Beni Ey Namaz~
Kıl Beni Ey Namaz
Çöllerden Topla Hücrelerimi
Rahmetinin Vahasında Ağırla Bu Yitik Kalbi
Kıl Beni Ey Namaz
Secdede Ruhumu Yeniden Fısılda Bana
Şahdamarı Yakınlığından Emzir Bu Puslu Bedeni

Kıl Beni Ey Namaz
Küçülsün Dağlar
Denizler Taşsın
Dağılsın Kalabalıklar
Rükû Rükû Doğrult Eğriliklerimi

Kıl Beni Ey Namaz
İkiye Bölünsün Kalbim
Ortasından Çatlasın Kıblenin Şakağında
Sevginden İşaret Parmağı Değsin Yeter Ki Göğsüme

Kıl Beni Ey Namaz
Topla Sevdalarımı Kırık Aynaların Çatlaklarından
Ömrüme İlikle Sevinçlerimi
Firuze Düşler Düşür Alnımın Şafağına

Kıl Beni Ey Namaz
Tenim İbrahim Gibi Ateşe Düşmüşken
Uzak Tut Nefsimin Nemrudundan Beni
Gül Kokulu Serinlikler Yağdır Yüreğime

Göznurum Ey

Canım Namaz
Kıl Beni Ey Ömrüm Namaz
Secdene Al Beni De
Gül Değdir Gönlüme
Aşkına Yaz Beni De Yarim Namaz

Kıl Beni Ey Namaz
Günahın, İsyanın, Nisyanın Kuytusunda Büyüttüğüm
Pişmanlığımın Yüzünü Yerden Kaldır
Utandırma Beni
Al Karanlıklarımı
Gözbebeğinde Yıka

Kıl Beni Ey Namaz
İnsan Kıl Beni
Doğru Kıl
Duru Kıl
Diri Kıl Beni
İnsan Kıl Bu Bedeni

Ah, Alnımı Dayadığım Secdegahıma Kim Serpti Bu incileri Kim
Kim Bu Dua Hammalı Ellerimin Yüküne Ortak Kim
Ah, Ziyankar-i Çarık
Ah ,namütenahim Kavrayışın Yolcusu
Ah, içimde Biriktirdiğim Yalnızlığın Seyrüsefer Gölgesi Ah..

Gitmek, Gidememektir Kendimden
Amentünün Arasatında Bir Tedirginim Ben
Aklımın Köşe Bucak İlticaları Sevgilide Kaldı
Hangi Gaflete Büründü Ki Ellerim
Sızlatıyor Dokunduğu Tenleri Ah..

Haydi Felaha
Haydi Felaha
Haydi Namaza
Haydi Kurtuluşa

Göznurum Ey
Canım Namaz
Kıl Beni Ey ömrüm Namaz
Secdene Al Beni De
Gül Değdir Gönlüme
Aşkına Yaz Beni De Yarim Namaz

SENÂİ DEMİRCİ

Bu yazıyla başladı bende Senai Demirci...
Yüreklere hitap ediyordu...
Etti de benim yüreğime...

Rabbim böyle kişilerin sayısını çoğaltsın inşallah
 

Hicran-ı Aşk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
2,257
Tepki puanı
250
Puanları
63
Yaş
38
Konum
Adana, Mersin
~Kıl Beni Ey Namaz~
Kıl Beni Ey Namaz
Çöllerden Topla Hücrelerimi
Rahmetinin Vahasında Ağırla Bu Yitik Kalbi
Kıl Beni Ey Namaz
Secdede Ruhumu Yeniden Fısılda Bana
Şahdamarı Yakınlığından Emzir Bu Puslu Bedeni

Kıl Beni Ey Namaz
Küçülsün Dağlar
Denizler Taşsın
Dağılsın Kalabalıklar
Rükû Rükû Doğrult Eğriliklerimi

Kıl Beni Ey Namaz
İkiye Bölünsün Kalbim
Ortasından Çatlasın Kıblenin Şakağında
Sevginden İşaret Parmağı Değsin Yeter Ki Göğsüme

Kıl Beni Ey Namaz
Topla Sevdalarımı Kırık Aynaların Çatlaklarından
Ömrüme İlikle Sevinçlerimi
Firuze Düşler Düşür Alnımın Şafağına

Kıl Beni Ey Namaz
Tenim İbrahim Gibi Ateşe Düşmüşken
Uzak Tut Nefsimin Nemrudundan Beni
Gül Kokulu Serinlikler Yağdır Yüreğime

Göznurum Ey

Canım Namaz
Kıl Beni Ey Ömrüm Namaz
Secdene Al Beni De
Gül Değdir Gönlüme
Aşkına Yaz Beni De Yarim Namaz

Kıl Beni Ey Namaz
Günahın, İsyanın, Nisyanın Kuytusunda Büyüttüğüm
Pişmanlığımın Yüzünü Yerden Kaldır
Utandırma Beni
Al Karanlıklarımı
Gözbebeğinde Yıka

Kıl Beni Ey Namaz
İnsan Kıl Beni
Doğru Kıl
Duru Kıl
Diri Kıl Beni
İnsan Kıl Bu Bedeni

Ah, Alnımı Dayadığım Secdegahıma Kim Serpti Bu incileri Kim
Kim Bu Dua Hammalı Ellerimin Yüküne Ortak Kim
Ah, Ziyankar-i Çarık
Ah ,namütenahim Kavrayışın Yolcusu
Ah, içimde Biriktirdiğim Yalnızlığın Seyrüsefer Gölgesi Ah..

Gitmek, Gidememektir Kendimden
Amentünün Arasatında Bir Tedirginim Ben
Aklımın Köşe Bucak İlticaları Sevgilide Kaldı
Hangi Gaflete Büründü Ki Ellerim
Sızlatıyor Dokunduğu Tenleri Ah..

Haydi Felaha
Haydi Felaha
Haydi Namaza
Haydi Kurtuluşa

Göznurum Ey
Canım Namaz
Kıl Beni Ey ömrüm Namaz
Secdene Al Beni De
Gül Değdir Gönlüme
Aşkına Yaz Beni De Yarim Namaz

SENÂİ DEMİRCİ

Bu yazıyla başladı bende Senai Demirci...
Yüreklere hitap ediyordu...
Etti de benim yüreğime...

Rabbim böyle kişilerin sayısını çoğaltsın inşallah
Ahh abi ahh... Nerelere gittim okuyunca Bi bilsen. Gözümde yaş, boğazımda düğüm yine...
Allah razı olsun tekrar içimi coşturduğun için bu güzel yazıyla...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt