Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kıssa kısa dini hikayeler (1 Kullanıcı)

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Bir gün ashâb-ı kiramdan biri:

“-Kişinin nefsini tezkiye etmesi ne demektir, ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sordu.

Rasûlullah (sav):

“-Nerede olursa olsun Allâh’ın kendisiyle beraber olduğunu bilmesidir.” buyurdu.

Bu hakîkat ışığında ihsân ve murâkabe bahsinde bize düşen; Allâh’ın her an üzerimizde vâkî olan müşâhedesini idrâk ettikten sonra, hâllerimizi, ihsân hâlinin en büyük âbidesi olan Rasûlullah (sav)’in yüce hâllerine göre istikâmetlendirmektir.
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Allah Teâlâ kudsî bir hadiste şöyle buyurmuştur:

“Kimin beni zikretmesi, onu bana duâ edip benden istemekten alıkorsa, ona isteyenlere verdiklerinden daha fazlasını veririm.”
Hikâye edilir ki Habîb Acemî’nin hanımı, rızıkları genişlesin diye kocasını ücretle bir işte çalışmaya zorladı. Habîb evinden çıktı ve akşama kadar Allâh’a ibâdet etti. Eli boş olarak eve döndü. Hanımı ne iş yaptığını sorunca: “Bu gün şânı yüce, cömert bir zâta çalıştım. O’ndan ücret istemeye utandım.” dedi. Üç gün böyle devam edince hanımı: “Artık ondan ücretini iste, ya da başkasına çalış. Aksi halde beni boşa.” dedi. Habib, ertesi gün tekrar evinden çıktı ve akşama kadar ibâdetle meşgul oldu. Bu kez evine döndüğünde leziz yemek kokularıyla karşılaştı. Hanımı da neşeliydi. Ona: “Senin kendisi için çalıştığın zat, bize pek çok şey ve bir kese altın göndermiş.” dedi. Habib bunları işitince ağlayarak: “Bunlar, Kerîm olan Allâh’ın katındandır.” dedi. Hanımı bunu işitince, tevbe etti ve ebediyyen bir daha böyle yapmamaya yemin etti.
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Hikmet ehlinden birisi şöyle demiştir: “Cennette öyle bir rahatlık vardır ki ona ancak dünyada rahatı terk edenler erer. Orada öyle bir zenginlik vardır ki ona ancak dünyada gereksiz şeyleri terk edip dünyadan az bir şeyle yetinenler nâil olur. Orada öyle bir emniyet vardır ki ona ancak dünyada korku ve dehşet ehli olanlar vâsıl olur.

Nakledildiğine göre zâhidlerden birisi, ekmeksiz olarak sâdece tuz ile yeşillik yerdi. Ona “Sen sâdece bununla mı yetinirsin?” denildi. O: “Evet, ben bununla yetinirim. Çünkü ben dünyayı cennet ile değiştim. Sen ise dünyayı mezbele ile değişiyorsun. Yâni, güzel şeyler yiyorsun, sonra onlar mezbeleye gidiyor. Ben ise cennete gitmek ümidiyle tâatlere güç kazanmak için yiyorum.” dedi.
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Ebû Hureyre (ra) da şöyle demiştir: “Bu âyet indiği zaman biz ağlayıp hüzünlendik ve “Yâ Rasûlallah, bu âyet geriye hiçbir şey bırakmamış” dedik. Bunun üzerine şöyle cevap verdi. “Dikkat edin! Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu âyet sizin için indirildi. Ama kolaylaştırın, orta yolu tutun ve doğruluktan ayrılmayın. İfrata kaçmayın ki ibâdette nefsinizi yorup da bıkkınlığa yol açarak ameli terk etmeyesiniz.”
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Ebû Osman’dan rivâyet edildiğine göre o, şöyle demiştir: “Îsâ (as) bir dağın başında duâ ederken İblis yanına geldi ve “Her şeyin Allah’ın takdiriyle olduğunu iddiâ eden sen misin?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Bunun üzerine: “O zaman kendini dağdan aşağı at, sonra da “Allah’ın takdîri buymuş.” de bakalım.” dedi. Îsâ (as): “Ey mel’un şeytan! Allah kullarını imtihan eder, kullar O’nu deneyemez. Kula gereken şey tevekkül ve nîmetlere şükürdür.” dedi.

İnsanlara gereken şey Allah’ın inâyet ve lütuflarının cezbelerine kavuşmak için rızâsını talep yolunda emir ve nehiylerine uymak için gayret ederek Allah’ın keremi ve fazlına güvenmektir.
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Peygamberimiz (sav) Mekke fethinde tek abdestle beş vakit namaz kıldı. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra): “Daha önce yapmadığın şeyi yaptın” dedi. Efendimiz (as): “Kasten yaptım ey Ömer.” diye karşılık verdi. Rasûlullah (sav) her namaz için abdesti yenilemenin müstehab olmakla birlikte bunun da câiz olduğunu göstermek için böyle yapmıştır.

Bir hadiste Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Kim temiz (abdestli) olduğu halde yine de abdest alırsa Allah ona on hasene yazar.” Abdest yenilemenin bâtının nurlandırılmasında açık bir etkisi vardır.

Bazı ehlullah, nefsin galebesi ve şeytanın tasarrufu ortaya çıktığı için gıybet, yalan ve öfke meydana geldiğinde abdest alırlardı. Abdest, nefsin ve şeytanın karanlıklarını (zulmetlerini) dağıtan bir nurdur. Onlar, her farz namaz için abdest yenilemeyi terk etmezlerdi.
Sürekli temizlik rızkın artmasına sebeptir. Rasûlullah (sav): “Temizliğe devâm et ki rızkın artsın.” buyurmuştur. (
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Mîmârlık tarihinde en geniş ve o yükseklikte basık kubbeye yalnız Selimiye sâhiptir. Onun, yükseklik, ışık düzeni ve mekân genişliği bakımından yeryüzündeki tüm eserlerin üzerinde olduğu âşikârdır.

Muhtelif eserlerinden de anlaşıldığı üzere Sinan, her bir eserinde yeni bir tarz peşinde koşmuştur. Dolayısıyla Osmanlı klasik dönem mîmârîsinde inkişâf eden tek merkezli kubbe tipi, onun elinde dünyâ mîmârlık târihinde erişilemez derecede üstün bir estetik mânâ kazanmıştır. Onun eserlerinde kubbe, dış yapıda olduğu kadar iç yapıda da müthiş bir kompozisyona sahiptir.

Bu sırra her eserinde dikkat eden Koca Sinan, Selimiye kubbesinde ayrıca büyüklüğe de dikkat etmiş ve şöyle demiştir:

“Hıristiyanların mîmâr geçinenlerinin: «Müslümanlara galebemiz var; Ayasofya’nın kubbesi gibi bir kubbe devlet-i İslâmiyye’de inşâ olunamamıştır!» dediklerini duymuştum. Bu sözler, nice bir zaman şu fakirin gönlünde bir acı ukde olup kalmıştı. Nihâyet Rabbimin izniyle Selimiye’nin kubbesini Ayasofya’dan altı zîrâ yüksek, dört zîrâ geniş binâ eylemekle kefere-i fecerenin mîmâr geçinenlerine galebe çalmış olduk…”
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Hikâye edilir ki İbrâhim b. Edhem bir gün saltanatından ve erdiği nimetlerden dolayı sevindi. Sonra uyuyup rüyasında bir kimsenin kendisine bir kitap verdiğini gördü. Bir de ne görsün kitapta şöyle yazılıydı:

“Fânîyi bâkiye tercih etme. Saltanatına da aldanma. İçinde bulunduğun yok olucu olmasa, pek büyük bir şeydir. O halde Allah’ın emrine koş. Çünkü O: “Rabbinizden bir mağfirete ve cennete koşun…” (Âl-i İmran, 133) buyuruyor.”

İbrahim b. Edhem korku içinde uyandı ve “Bu, Allah’tan bir uyarı ve öğüttür.” Dedi. Allah’a tevbe etti, zikir ve tâatle meşgul oldu. Ona gösterilen bu rüya gaflet uykusundan uyanmasına ve Kur’ân ile Allah’ın hoşnutluğuna ermesine sebep oldu.
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Ebû Hanîfe Hazretleri, ticaretle geçinen hayli servet sahibi zengin bir kimse idi. Ancak ilimle meşgul olduğundan ticârî işlerini vekili vasıtasıyla yürütür, kendisi de yapılan ticaretin helâl dairesi içinde olup olmadığını kontrol ederdi. Bu hususta o derece hassastı ki, bir defasında ortağı Hafs bin Abdurrahman'ı kumaş satmaya göndermiş ve ona:

"-Ey Hafs! Malda şu şu özürler var. Onun için bunu müşteriye söyle ve şu kadar ucuza sat!" demişti.

Hafs da, malı İmâm'ın belirttiği fiyata satmış, ancak ondaki özrü müşteriye söylemeyi unutmuştu. Durumu öğrenen Ebû Hanîfe Hazretleri, Hafs'a:

"-Kumaşı alan müşteriyi tanıyor musun?" diye sordu.

Hafs'ın, müşteriyi tanımadığını belirtmesi üzerine İmâm, malın tamamını sadaka olarak dağıttı. Zîrâ o, her hâliyle Rasûlullâh (sav)'in, Hz. Amr'a buyurduğu:

"Ey Amr, sâlih kişi için sâlih mal ne güzeldir!" (Ahmed b. Hanbel, IV, 197, 202) hakîkatini yaşamakta ve helâl ile harâm hususunda takvâ ölçüleriyle hareket etmekteydi. Çünkü helâl ve harama dikkat, bizlere emanet edilen malın temizliği ve âhırette hesâbının verilebilmesi açısından en zarûrî bir mecburiyettir.

Allah helalinden riziklanmayi nasip eder insaALLAH.
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Ebû Osman’dan rivâyet edildiğine göre o, şöyle demiştir: “Îsâ (as) bir dağın başında duâ ederken İblis yanına geldi ve “Her şeyin Allah’ın takdiriyle olduğunu iddiâ eden sen misin?” diye sordu. O da “Evet” dedi. Bunun üzerine: “O zaman kendini dağdan aşağı at, sonra da “Allah’ın takdîri buymuş.” de bakalım.” dedi. Îsâ (as): “Ey mel’un şeytan! Allah kullarını imtihan eder, kullar O’nu deneyemez. Kula gereken şey tevekkül ve nîmetlere şükürdür.” dedi.

İnsanlara gereken şey Allah’ın inâyet ve lütuflarının cezbelerine kavuşmak için rızâsını talep yolunda emir ve nehiylerine uymak için gayret ederek Allah’ın keremi ve fazlına güvenmektir.

Bu hikaye şüpheli olabilir diye düşünüyorum...Şeytan Lain İsa A.S. 'a yaklaşamaz ...Haydi yaklaştı ders veremez...Haydi verdi...Hz İsa A.S. Allah C.C. dan başka kimse ömürü bilemez ...
Haydi sen Adem A.S. a secde et bakalım Müddetin bitecek mi ? diyebilirdi...
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Bu hikaye şüpheli olabilir diye düşünüyorum...Şeytan Lain İsa A.S. 'a yaklaşamaz ...Haydi yaklaştı ders veremez...Haydi verdi...Hz İsa A.S. Allah C.C. dan başka kimse ömürü bilemez ...
Haydi sen Adem A.S. a secde et bakalım Müddetin bitecek mi ? diyebilirdi...

Ne demek istediğini tam anlamakla birlikte;
- Şeytan Peygamberlere yaklaşmıştır, Bizim Peygamberimiz (a.s.)' a da gelmiştir.
- Bu hikaye de Leytan Hz.İsa' ya ders vermiyor, bir nev' i (haşa) Allah' a karşı gelmesini istiyor.
- Ve en sonunda da zaten çok güzel bir sözle Şeytanı terslemiştir.
bir de bu taraftan bakarak anlamaya çalış bakalım kardeşim...
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
İnsan Terkip üzere olunca terkipte Esma üstü olunca haddi aşar ama bu kusur değil mutmain olmaktan olabilir ve Allah C.C. na Mutmain olmak için arz eder yani dediğiniz olabilir İnsan Allah C.C. dan doğrulama isteyebilir yanlış olmaz ...Çünkü zaten istekte dahi talep vardır...diye düşünüyorum...
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
İbrahim A.S. böyle bir talepte bulunmuştur...
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Aslında cevap tabi ki ders verici ancak doğruyu bulalım istedim...Sizi eleştirmek için yazmadım...
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Çünkü İsa A.S. güler cevap bile vermezdi galiba...Allah C.C. da Şeytan Laini kovardı.
 

en-sonebi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
13 Nis 2013
Mesajlar
1,421
Tepki puanı
11
Puanları
0
Yaş
67
Allah Razı olsun.Selam ile...Güzel insan...
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Câbir (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sav) bir gün pazar yerine uğradı. Etrafında ashâbı da vardı. Rasûlullah, küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladı. Onun kulağından tutarak:

“-Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?” buyurdu. Ashâb:

“-Daha az para ile de olsa biz almayız, onu ne yapalım ki” dediler!.. Sonra Resûl-i Ekrem:

“-Size bedava verilse ister misiniz?” diye sordu. Onlar:

“-Allah’a yemin ederiz ki, o diri bile olsa, kulaksız olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım? diye cevap verdiler. Bunun üzerine Rasûlullah:

“Allah’a yemin ederim ki, Allah’a göre dünya, önünüzdeki şu ölü oğlaktan daha değersizdir” buyurdu.

Peygamberimiz, ashâbı eğitirken her fırsatı değerlendirmiştir. İnsanlar nazarında bir ölü oğlağın değeri olmadığı gibi, Allah yanında da bu dünyanın bir kıymeti yoktur. İnsanlar, sanki ebedî imiş gibi bu dünyaya bağlanıp kalmamalıdır.
 

KRMUS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2013
Mesajlar
1,794
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
52
Hz. Ali (ra) Kûfe’de hutbe verirken, Allâh Rasûlü’nden işittiğini bildirerek şöyle buyurmuştur:

“Cuma günü olunca şeytan erkenden çarşı ve pazara bayraklarıyla gider, insanlara bin bir engel çıkararak mânî olmaya, (en azından) onları Cuma’ya geciktirmeye çalışır. Melekler de erkenden gidip mescidin kapılarına dururlar. Gelenleri; birinci saatte gelenler, ikinci saatte gelenler diye yazarlar. Bu hâl, imam (hutbeye) çıkıncaya kadar devâm eder. Kişi mescidde, imamı görüp dinleyebileceği bir yere oturur, can kulağıyla dinler ve konuşmazsa, kendisine iki kat sevap vardır. Kişi uzakta kalır ve imamı dinleyemeyeceği bir yere oturur, sessiz durur ve konuşmazsa bir sevap alır. Eğer, imamı görüp dinleyebileceği bir yere oturur, fakat boş konuşma yapar, sessiz kalmazsa, ona iki vebâl yazılır…”

Cuma namazına ehemmiyet vererek câmiye erkenden gelen, imamı rahatça duyabileceği bir yere oturarak tefekkürle dinleyen ve huşû üzere bulunan kimseler, elbette böyle olmayanlara nazaran daha kazançlı çıkacaklardır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt